Burası, şehirde mutlaka görmenizi önereceğim bir bölgedir. Çünkü, şehrin en önemli tarihi eserleri buradadır. Burayı mutlaka gezmeli ve görmelisiniz.
Bu eserler: her ne kadar biraz bakımsız da olsalar, 1982 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmışlardır. Yani: şehrin bu bölümü, surlarıyla birlikte, koruma altındadır. Buradaki tarihi eserler ve yapılar, restorasyona tabi tutulmaktadırlar.
Buranın turizm merkezi olan bölümündeki eski binalar: restore edilmiş ve otel, müze, mağaza, sanat galerisi olarak günümüzde, turistlerin ziyaretine açılmıştır. Diğer birçok bina ise, yıkılmaya yüz tutmadan, ahşap sütunlarla desteklenerek ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.
Evet, şehrin bu kesiminde, geçmiş, güzel yönleriyle günümüzde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu güzellikleri görmenin tek yolu ise, yürümektir.
Ancak, bölgenin uzak bölümlerinde bulunan müzelere gitmek için ise, “cocotaxi” veya “bicitaxi” kullanabilirsiniz.
Eski Havana bölgesini gezmeye başlıyoruz. Buradaki gezimize: Canal de Entrada’nın hemen kıyısındaki: Avenida del Puerto caddesinin üzerindeki, Castillo de la Real Fiorze’nin hemen arkasında bulunan bir meydandan başlıyoruz.
Burası: bölgenin bir yaşam merkezidir. Şehir gezimize buradaki bir meydandan başlıyoruz. Bulunduğunuz yerden, herhangi bir araçla veya yürüyerek, Plaza de la Catedral meydanına gelin.
PLAZA DE LA CATEDRAL-KATEDRAL MEYDANI
Burası, isminden de anlaşılacağı üzere, büyük bir katedralin bulunduğu meydandır. 16’ncı yüzyılın sonlarında, bataklık bir alan iken, La Cienaga olarak biliniyormuş.
Genellikle kalabalık ve gürültülüdür. Meydanın hemen güneyinde bir katedral var.
CATEDRAL DE LA HABANA
Meydandaki katedral: 1748 yılında: eski bir kilise üzerine, Piskopos Jose Felibe Palacios tarafından yapılmıştır. 1788 yılında ise, Havana Piskoposluk kurucu katedraline dönüştürülmüştür. 19’ncu yüzyılda, Juan Jose Diaz tarafından genişletilmiştir. Murillo, Rubens ve diğer bir kısım sanatçılar tarafından, çeşitli süslemeler yapılmıştır.
Yapının ölçüleri: 34×35 metredir. Yani: kare tabanlıdır. Üç neflidir, yanlarında sekiz şapel bulunmaktadır. Heykelleri: İtalyan Bianchini tarafından Roma şehrinde yapılarak buraya getirilmiştir.
Özellikle: Barok tarzı görkemli ön cephesi, görülmeye değerdir. Asimetrik çan kuleleri ise, görüntüyü iyice muhteşem hale getirir. Katedralin içinde: bir zamanlar içinde Kristof Colomb’un kemiklerinin saklandığı söylenen bir bölüm bulunuyor. 1898 yılında, Kolomb’un külleri, Santo Domingo’daki Sevilla katedralinden getirilerek, İspanyol Arturo Melica tarafından yapılan anıtta korunmaya başlanmıştır.
Yapı: 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek korumaya alınmıştır.
Katedralin hemen güneyinde: bir çıkmaz sokak (Callejon de Chorro) bulunuyor. Burada: sömürge döneminden kalma konakları görmelisiniz. Ayrıca, bir sanat galerisi var.
LOMBİLLO HOUSE-PEDAGOJİ MÜZESİ
Katedralin hemen sağ bölümünde, 18’nci yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş, Lombillo evi görülmektedir. Yapı: 1937 yılından itibaren, Savunma ve Belediye Sağlık Bürosu Sekreterliği olarak kullanılmış ve günümüzde ise, Küba Pedagoji Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Meydanda ise: “El Patio” isimli açık hava kafesinde, mutlaka bir mola vermeli ve “mojito” içmelisiniz.
Meydanın görülmeye değer bir diğer güzelliği: bir saray-müzedir. Meydanın güneyindedir.
MUSEO DE ARTE COLONİAL
Burası, katedral karşısında; 1720 yılında yapılmış bir saraydır. Giriş ücretlidir. Yapının mimari özelliklerini, içinde bulunan 17 ve 18’nci yüzyıllara ait mobilyalar tamamlamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, burada günlük gazete hazırlanmıştır. Koridorunda, kırmızı mermer zemin ve güzel ahşap paneller görülmektedir. Balkon çatısı ile görülmeye değerdir.
Katedral ve Museo’nun bulunduğu caddeden (Calle Empedrado) yürümeye devam ettiğinizde, bu kez karşınıza bir restoran-bar çıkıyor.
LA BODEGUİTA DEL MEDİO
Burası: şehrin en güzel içkisi olan “mojitosu” bulabileceğiniz ve tadabileceğiniz bir yerdir. Özellikle: ünlü yazar Ernest Hemingway, burada uzun süreli içki sohbetleri yapmış olup, günümüzde de, bunu bilen turistler, burayı mutlaka ziyaret etmektedirler.
Katedral meydanından son bir not: burada, küçük bir el sanatları pazarı bulunuyor. Bu el sanatları pazarında: Meksika, Guatemala ve Kolombiya gibi ülkelerin geleneksel ve zengin kültürüne ait objeler satılıyor.
PLAZA DE ARMAS
Burası, şehrin en eski meydanıdır. İlk kuruluşu, 1520 yılına kadar uzanır. Günümüzde, alan, sömürge dönemine ait muhteşem binalarla çevrilidir. Katedral meydanına nazaran denize daha yakındır. Meydanın ortasında: Kübalı vatansever Carlos Manuel Cespedes’in bir heykeli ve hemen onun çevresinde mermer oturma yerleri var. Meydanın güneyinde bir tapınak var.
EL TEMPLETE-TAPINAK
Tapınak hemen kanal yanındadır. Neo-klasik mimari tarzı dikkati çekmektedir. 1519 yılında belirlenen bir tapınak yerinde bulunan şapel üzerine, 1827 yılında yapılmış ve ilk Katolik kominyon ayininin burada yapıldığı söyleniyor. Tapınağın büyük kısmı, denize bakıyor.
Hemen yan tarafta bir otel var.
HOTEL SANTA İSABEL
Burası, şehrin en lüks otellerinden biridir. Arka cephesi, tamamen deniz manzaralıdır. Ön cephesi ise, meydana bakıyor. Yani, konumu mükemmel.
Tapınağın hemen arkasında, bir kale var.
CASTİLLO DE LA REAL FUERZA
Şehirde mutlaka ve mutlaka görmenizi önereceğim bir diğer yer burasıdır. Meydanın kuzeydoğu köşesindedir. Tam deniz kıyısında değil, deniz ile arasından yol geçiyor. Kalenin surları, otele doğru uzanıyor. Küba’da yapılan ilk kaledir. Hatta, Amerika kıtasının en eski kalesi olarak önem kazanmaktadır.
1558 yılında: eski bir kale kalıntısı üzerine yapılan kale yapısı, son olarak 2000’li yıllarda onarım görmüştür.
Kalenin yapılışına sebep olan olay: yine aynı yıl, yani 1558 yılında, Fransız korsan Jacques:; Havana şehrine saldırmış ve yalnızca iki gemi ile, şehri ele geçirmiştir. Bunun üzerine, kalenin yapılmasına karar verilmiştir.
Yapıldığı yıllarda, 200 yıl boyunca, şehrin İspanyol valisinin ikametgahı olarak yapılmış ve kullanılmıştır.
Yapının önünde hendekler görülüyor. Mazgallı siperler ise, limanı tamamen hakimiyeti altına almaktadır.
Kale içinde, mutlaka görmenizi önereceğim bir heykel var. Heykel: kale burçlarının tepesinde, bir kadını tasvir etmektedir. La Giraldilla isimli bronz heykelin betimlediği kadın yani Dona İnes : eski bir Havana Valisi olan Hermando de Soto yani kayıp kocasının denizden dönmesini bekleyen bir kadını tasvir etmektedir.
Halbuki, kadını kocası, 1542 yılında; Florida bölgesinde Missisipi’de ölmüştür ve asla geri dönmez. Bu kadın heykelinin diğer bir anlamı daha var. Hem şehri hem de “Havana Club Rom” unu sembolize etmektedir.
Kale, 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.
Kalenin içinde bir müze var.
MUSEO DE LA CERAMİCA CUBA
Burada: 1940’lı yılların sonundan günümüze kadar olan döneme ait, Küba seramikleri sergilenmektedir.
1790 yılına gelindiğinde kalenin içinde bulunan Hükümet ve Vali konağı: Meydanda, günümüzdeki yerine taşınmıştır.
PALACİO DE LOS CAPİTANES GENERALES-MUSEO DE LA CİUDAD DE LA HABANA-SARAY (HAVANA ŞEHİR MÜZESİ)
Burası, 1776-1790 yılında: dönemin Valisi Marquis de la Torre tarafından inşa edilmiştir. Latin Amerika’da, İspanyol mimarisinin en güzel örneklerinden biridir.
Barok tarzdadır. Bu etkileyici yapı: 1902 ile 1920 yılları arasında: “Başkanlık Sarayı” olarak kullanılmıştır. Hatta: Castro iktidarından sonra, Belediye Sarayı olarak da kullanılmıştır.
Günümüzde ise, bir müze olarak ziyarete açıktır. Giriş ücretlidir. Burayı ziyaret ettiğinizde, önce bir avlu kısmı görülüyor.
Avluda: bitkiler ve Kristof Kolomb heykeli görülüyor. Heykel, İspanya-Sevilla’daki benzeri örnek alınarak, Küba’da yapılan ilk bronz heykel özelliğini taşımaktadır. Ardından: eski toplar, at arabaları ve bir dizi mobilyanın sergilendiği odalar var.
Burada, mutlaka görmenizi önereceğim oda: içinde ilk Küba bayrağı bulunan ve o dönemlerde görev yapan generallerin kişisel eşyalarının bulunduğu bir oda.
Evet, Saray yapısı, günümüzde müze olarak kullanılıyor.
Bu yapıların ortasından, kuzeye doğru ilerleyen cadde: Calle Opispo.
CALLE OPİSPO
Bu cadde: biraz önce sözünü ettiğim “Plaza de Armas” ile “Parque Central” arasında uzanmaktadır. Ancak: eski Havana bölgesinin en önemli yaya yolu olarak önem kazanmaktadır.
Bu cadde üzerinde görebilecekleriniz: eski havana evleri ve bir de, 19’ncu yüzyılda, kurulduğundan bu yana değişmeden kalarak, günümüze ulaşmış bir eczanedir.
Yine bu caddenin, hemen sağ yanında (O’Reilly) ve sol yanında (Obrapia) caddeleri uzanmaktadır ve bu caddeler üzerinde de, eski evleri görmek mümkündür. Burada: sömürge dönemlerine ait Neo-klasik yapılar ve eski ve köhne apartmanlar var.
Yine yürümeye devam ettiğimizde, kanal istikametinde, Mercaderes ve Obispo caddelerinin kesiştiği köşede, ünlü bir otel görülüyor.
HOTEL AMBOS MUNDOS
Burası: 1920’li yıllarda yapılmıştır. Ünlü yazar Ernest Hemingway: 1930’lu yıllarda, birkaç yıl, bu otelin 511 numaralı odasında kalmıştır. Bu odada: özellikle, “Çanlar Kimin için çalıyor” isimli romanını yazdığı daktilo görülmektedir. Ayrıca, ünlü yazarın, Küba’da geçirmiş olduğu yıllarda kullandığı kişisel eşyaları sergileniyor.
Otelin hemen arkasında, yine ilgi çeken bir yapı var.
CASA DE LA OBRA PİA
Yapı; 1780 yılında, inşa edilmiş olup, limon sarısı rengi ile hemen dikkati çekmektedir. Barok tarzındadır. Dışı güzel bir dekorasyona sahiptir. Avlusu: çiçeklerle bezenmiştir. Odalarında ise, birbirinden süslü, güzel mobilyalar görülmektedir.
Yapının isminin anlamı var. Obra Pia: “Hayır işleri” anlamına gelmektedir. Çünkü, bu yapının sahibi olan Küba’nın zenginlerinden biri: yetim kızları kurtarıp, kendi evine, yani buraya getirip, bakımlarını üstleniyormuş. Bu nedenle, buraya ve caddeye “Obra Pia” ismi verilmiştir. Günümüzde de, bu yetim kızlardan bir kısmı, burayı ziyaret etmektedirler.
Yapının hemen karşısında, yine bir yapı var.
CASA DE AFRİKA-AFRİKA HOUSE
Burası da bir müze gibi ziyaret ediliyor. Burada: birçok Afrika ülkesinden getirilmiş objeler var. Bunlar: davul, post, kostüm, oyma figürler, mobilyalar, kölelik döneminden kalma kapan, kelepçe gibi çeşitli eşyalar.
Ayrıca: Afrika-Küba tarzı bir dini sentez olan “Santeria” koleksiyonu bulunuyor. Santeria: Afrika’da, Nijerya ülkesinde doğmuş ve Küba ülkesine, Afrikalı köleler tarafından getirilmiş bir sentez din tarzıdır. Bu dine inananlar: her biri kendine özgü bir karakter taşıyan tanrılara ve bu tanrıların her biriyle özdeşmiş olan Katolik azizlere taparlar.
Azizlerin, kişinin hayatı üzerindeki her şeye hükmettiğine inanılır. Ancak, inananlar, azizlerle irtibat kurmak için bir rahibin yardımına ihtiyaç duyarlar. Rahipler, çeşitli ayinlerde, azizlerin emirlerini öğrenmeye çalışırlar. Azizler günü: Davut ritimleri ve danslarıyla kutlanır ve birçok Kübalı bunlara katılır.
Evet, buradan kanal istikametine gidildiğinde yine bir müze var.
MUSEO NUMİSMATİCO
Burası: Küba para koleksiyonlarının bulunduğu bir müzedir. Buradan, kanalın tam tersi istikametinde bir ibadet yeri bulunuyor.
CASA DE LOS ARABES
Burası: 17’nci yüzyıldan kalma, Müslümanların şehirdeki tek ibadet mekanı olan yerdir. Mekanın hemen yanında: bir pazar yeri var. Bu Pazar yerinde: çanak, çömlek, kilimler, cüppeler satılıyor. Ayrıca: avluda, güzel bir restoran var.
Hemen güneyde başka bir müze var ki, burası arabaların sergilendiği bir yer.
MUSEO DE AUTOMOVİLES
Bu müzede, özellikle: Olds mobile marka otomobiller ve bir zamanlar Fidel Castro’nun babasının kullandığı Ford marka 1918 model bir kamyonet görülüyor. Eski dönem Amerikan arabalarına merakınız varsa, girmenizi öneririm, giriş ücretlidir.
Kanal boyundaki caddeden ilerlediğinizde, karşınıza “Plaza de San Francisco” ve devamında bir manastır çıkıyor.
Buralar: şehrin daha üst gelir gurubuna hitap eden mağazaların bulunduğu yerlerdir.
IGLESİA CONVENTO DE SAN FRANCİSCO DE ASİS
1608 yılında yapılan manastır yapısı, 1737 yılında yenilenmiştir. Günümüzde, burada klasik müzik konserleri düzenleniyor.
Buranın içinde, İspanyol hazinelerinin sergilendiği bir müze bulunuyor. Girişin ücretli olduğu bu müzeyi görmenizi öneririm. Ayrıca, manastırın çan kulesine çıkarak, şehrin muhteşem manzarasını izleme şansınız da var.
Çan kulesinin üstünde, bir zamanlar St.Francis Asisi heykeli varmış. Ama, 1846 yılındaki bir fırtınada yıkılmıştır. Günümüzde, Hintli bir çocuk heykeli, bazilikanın yanında duruyor. Yapı, günümüzde konserler için kullanılıyor.
Kilisenin hemen yakınlarında, Mercaderes caddesi üzerinde, başka bir meydan var.
PLAZA VİEJA
Buranın diğer ismi: Eski meydandır. 1588 yılında tasarlanmış ve takip eden süreçte, zengin tüccarlara ev sahipliğe yapmıştır. 2000’li yıllarda ise, UNESCO’nun katkıları ile, restorasyon yapılmıştır.
Evet: meydanın hemen yanlarında, harap balkonları bulunan evler görülüyor. Meydanın ortasında ise: neo-klasik, mermer bir havuz görülüyor. Meydanın diğer yanında ise, bir saray var. 18’nci yüzyıldan kalma saray, günümüzde sanat merkezi olarak kullanılıyor. Son olarak, bir de otel var. Hotel Palacio Vienna. Ancak, burası halen restore ediliyor.
Calle Cuba caddesinden, aşağı doğru yürüyoruz. Bu kez karşımıza, yine bir yapı çıkıyor.
CONVENTO DE SANTA CLARA
Burası: 1635 yılında, Küba caddesinde inşa edilmiştir. Yapının avlusunda: güzel ve yeşil bir bahçe bulunuyor. Burası: 1920 yılına kadar manastır olarak kullanılmış ve mimari özellikleri nedeniyle, daha sonra koruma altına alınmıştır. Burada: sömürge dönemine ait: ilk çeşme, rahibe hücreleri ve küçük mezarlık ziyaret edilebiliyor. Günümüzde, burada “Koruma, Restorasyon ve Müzecilik Merkezi” bulunmaktadır.
Plaza Vieja bölgesinden, batıya doğru, Calle Muralla veya Calle Brasil üzerinde yürüdüğünüzde, bir süre sonra, başka bir alana geliyorsunuz.
EL CAPİTOLİO NACİONAL
Burada: önceleri, köle konutları ve ülkenin ilk botanik bahçesinin bulunduğu bir bataklık alan olarak bulunuyor iken, 1917-1929 yılları arasında, diktatör Machado’nun sarayı olarak inşa edilmiştir. Ancak, Amerika-Washington DC şehrinde bulunan Meclis binasının bir benzeri olarak yapılmıştır.
Binanın projesi, Purdy ve Henderson isimli Amerikan firması tarafından denetlenmiş ve 8000 işçi tarafından, tam gün, vardiyalar halinde çalışılarak 3 yıl, 50 gün içinde tamamlanmıştır. (1917-29 yılları arasındaki 12 yıllık bir süreçten söz etmeme rağmen, 1917 yılında başlanan inşaat, daha sonra durmuş ve 1926 yılında yeniden başlanarak, tamamlanmıştır)
Daha sonra: 1950 yıllarının sonlarına kadar, bina, yasama organı tarafından kullanılmıştır. Yani: Senato ve Temsilciler Meclisi binası olarak kullanılmıştır.
1960’lı yıllarda ise, Bilim, Teknoloji ve Çevre Bakanlığı olarak kullanılmıştır.
Yapı: neo-klasik tarzda yapılmıştır. Çelik çerçeve etrafındaki kubbe bölümü, Amerika’da yapılmıştır ve günümüzde, Havana şehrinin silüetinde görülmektedir. Bu özgün tasarım kubbe, ilaveten, palmiye yaprakları ile süslenmiştir.
Kubbenin yüksekliği: 92 metredir. Yapıldığı yıllarda ve hatta sonrasında, 1950’li yıllara kadar, Havana şehrinin en yüksek yapısı olarak öne çıkmıştır. (Günümüzde, şehirdeki en yüksek nokta: Jose Marti Anıtıdır)
Yapının çevresindeki bahçelerin peyzajı: Fransızlar tarafından yapılmıştır. Tasarımcı: Jean Claude Nicolas’tır.
Yapının: büyük bronz kapılarının üzerinde “adanın tarihi” ni betimleyen resimler var. Ana giriş kapısının hemen yanlarında, İtalyan sanatçı Angelo Zanelli tarafından yapılan, 6.5 metre uzunluğunda heykeller var. Burayı geçince, içeride, büyük ve uzun bir galeri görülüyor. Galeri: 36 metre uzunluğunda, 16 metre genişliğindedir ve 12 adet granit- iki sıra halindeki sütunla süslenmiştir. Bu Roma sitili sütunların uzunluğu: 14 metredir. Daha sonraki, yine sanatçı Zanelli tarafından süslenen bronz kapılar: ana salona girişi sağlarlar.
Kubbe altında, ana salonun içinde, “La Estatua de la Requblica” yani “Büyük Cumhuriyet Anıtı” görülmektedir. Anıt: Zanelli tarafından yapılmış, üzeri 22 ayar altın yaprakları ile kaplanmıştır ve 49 ton ağırlığındadır. Yükseklik ise: 20 metredir. Anıtta: Zanelli tarafından, model olarak “Kübalı Lily Vaty” kullanılmış olup, Yunan Tanrıçası Athena’dan esinlenmiştir.
Yapıldığı dönemde dünyanın kapalı alanda bulunan en büyük ikinci heykeli olarak öne çıkmıştır.
Japonya Nara bölgesinde yapılan “Buda” heykelinden sonra ise, günümüzde ,kapalı alanda, dünyanın en büyük üçüncü heykeli olarak önem kazanmaktadır. Belki merak edenler olabilir, dünyanın kapalı alanda bulunan en büyük heykeli, Amerika’da “Abrahim Lincoln Anıtı” dır. Bu anıtın yüksekliği: 20.5 metredir.
Kubbenin hemen altında ise, sahte olduğu söylenen bir elmas bulunuyor. Ana salonun merkezinde, zemine gömülü olarak bulunuyor. Değerinin, 5 karat olduğu ifade ediliyor.
Bu elmasın: Çarlık Rusya’sından, 25 Mart 1946 tarihinde çalındığı ve bir Türk tüccarı tarafından, Küba devletine satıldığı söyleniyor. Bu elmasın, değiştirildiği ve buraya bir kopyasının konulduğu söyleniyor.
Bu elmasın özelliği: adanın her bir yanından, şehre olan uzaklık, bu elmasın bulunduğu noktaya göre ölçülüyormuş, yani bir anlamda “sıfır taşı” denilebilir.
Günümüzde, burası: Küba Bilimler Akademisinin merkezi ve Ulusal Doğa Tarihi Müzesi olarak kullanılıyor. Özellikle: müzede, büyük bir doğal tarih koleksiyonu bulunuyor ve sergileniyor.
Anıtsal yapının Ana katında bulunan: senatörlere ait birçok oda, konferans ve toplantı salonları ziyarete açık olup, ücret karşılığı gezilebilmektedir. Cumartesi ve Pazar günleri hariç, her gün, saat: 09.00 ile 16.00 arasında gezilebilmektedir.
Capitolio’nun hemen yan tarafından, bir fabrika var.
PARTAGAS TÜTÜN FABRİKASI
Şehrin en büyük turistik merkezlerinden biri olan fabrika, halen faaliyetlerine devam etmekte ve 200 civarındaki makinelerinde; yıllık milyonlarca puro üretimi yapılmaktadır. Söylediğim gibi, halen faal olan bu fabrikaya, turistik ziyaret mümkün, ücretli. Ancak, fabrika içinde fotoğraf çekmek yasaktır. Ziyaret gün ve saatleri: cumartesi ve pazartesi günleri arasında açıktır, saat: 10.00-17.00 arasında ziyaret edilebiliyor. Rehberli yapılan turların süresi 45 dakikadır.
Fabrikada, 19’ncu yüzyıldan günümüze kadar olan süreçte, puro sarılmaya devam ediliyor. Yani: 1845 yılında yapılmıştır. Fabrikada, günümüzde 500 kadar işçi kalıcı olarak çalıştırılmaktadır.
Merakınız varsa, fabrikanın satış bölümünden, puro satın alabiliyorsunuz. Buradaki purolar, fiyat olarak pahalıdır. Daha uygun fiyatlı puro satın almak isterseniz, fabrikanın çevresindeki dükkan ve mağazalardan, daha uygun fiyata puro satın alabilirsiniz, ancak bunların sahte olma olasılığı yüksektir. Yani, kalitesiz purolar.
Bir de dikkatinizi çekmek istediğim bir husus daha var. Ülke dışına çıkarken, yanınızda bulundurabileceğiniz puro miktarı kısıtlanmıştır. Yani: puro satın aldığınızda, bunun belgelerini, satış belgelerini mutlaka saklayın ve hatta purolar ile birlikte muhafaza edin ki, kaçak puro alıcısı konumuna sokulmayın. Yani, kaçak puro satın aldığınızda, bunları ülke dışına çıkarırken, bir ihtimal, sorun yaşayabilirsiniz.
Yine, Capitolio’nun hemen doğusunda bir yapı daha var. Aralarında sadece cadde geçiyor.
GRAN THEATRO DE LA HABANA-HAVANA BÜYÜK TİYATRO
San Martin caddesinde Parque Central yanındadır. 1838 yılında inşa edilmiş ve Karnaval sırasında açılmıştır. Yapı: Küba Ulusal Opera ve Balesi tarafından kullanılmaktadır. Tesisler içinde: tiyatro salonu, konser salonu, konferans salonu, video gösterim salonu, bir sanat galerisi, koro merkezi, dans gurupları için prova salonları bulunmaktadır. Ana mekanda, 2000 koltuklu Garcia Lorca bölümü bulunuyor. Burada, 19 ve 20’nci yüzyıllarda, yüksek değerli sanatçılar, performanslarını sergilemişlerdir.
Bina: süslü ve gösterişli yapısı, panjurları ve heykelleriyle dikkat çekiyor. Ayrıca; bezeli sütunları da ilgi çekici. İç mekan ise, oldukça geniş ve rahat. Ancak, normal zamanda girme şansınız yok, yalnızca gösteri zamanında içeri girilebiliyor. Burada: Küba Ulusal Balesi ve Ulusal Operası, gösteriler düzenliyorlar.
Parque Central’in diğer yanında, yani tiyatro olmayan diğer bölümde, yine muhteşem bir yapı var.
MUSEO NACİONAL PALACİO DE BELLAS ARTES- GÜZEL SANATLAR ULUSAL MÜZESİ
Küba’nın en önemli resimlerinin bulunduğu sanat koleksiyonu buradadır.
Müze, ilk olarak 23 Şubat 1913 tarihinde, Emilio Heredia tarafından kurulmuştur. 1954 yılında ise, Palacio Bellas Artes olarak, mimar Pichardo tarafından yeniden tasarlanmış ve inşa edilmiştir. 3 katlıdır.
Günümüzdeki yapı; 2001 yılında hizmete açılmış bir müzedir. 5 yıllık bir süre sonunda bitirilmiştir. Bu müze içinde sergilenen tabloların büyük çoğunluğu: 1959 yılında ve takip eden süreçte, ülkeyi terk eden zengin ailelerin geride bıraktıkları eserlerdir. Bu müzede: Arte Universa koleksiyonu sergileniyor. Sergilenen eserler: 18’nci yüzyıldan 20’nci yüzyıla kadar uzanan döneme ait, Küba ve Avrupa sanatçılarının resimlerinden oluşmaktadır.
Özellikle: ilk Küba resim ve heykel koleksiyonları, burada görülebilmektedir. Uluslararası koleksiyonlar ise; yeni restore edilen Eski Asturya Merkezindedir. Buradaki koleksiyonda, bazı Latin Amerika, doğu Amerika ve Avrupa, klasik ve neo-klasik sanatçılarına aittir. Her iki bina da (Güzel Sanatlar Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi ve Asturya Merkezi) muhteşem güzel eserlerle doludur ve bence, her binayı gezmek için asgari 2 saat zaman ayırmalısınız.
MESUO NACİONAL PALACİO DE BELLAS ARTES
Birkaç blok ötedeki, yine aynı ismi taşıyan müze binasıdır. Aralarındaki farklılık: bu müzede, Arte Cubana koleksiyonunun sergilenmesidir. Yapı: 1954 yılında yapılmıştır.
Güneye indiğinizde; Monserrate caddesi üzerinde, başka bir mekan var.
EL FLORİDİTA
Burası, ünlü yazar Hemingway meraklıları tarafından ziyaret edilen bir yer olarak öne çıkıyor. Ünlü yazar: “Akıntı Adaları” adlı romanında, bu mekanı ölümsüzleştirmiştir. Yapının içinde, ünlü yazarın bronz bir heykeli var, duvarlarda ise fotoğraflar görülüyor.
PASEO DEL PRADO BÖLGESİ
Buraya: Paseo de Marti de denilmektedir. Ancak, Kübalılar, Paseo del Prado olarak bilirler. Burası: Parque Central bölgesinden, denize kadar uzanan, büyük saraylar ve geniş bulvarlarla dolu bir bölgedir. Buradaki ilk eserler, 1770 yılında yapılmaya başlanmış ve 1830 yıllarında tamamlanmıştır. Aslan heykelleri, 1928 yılında eklenmiştir.
Bölgenin en güzel caddesi ise: Paseo de Martin olarak geçmektedir. Bu cadde üzerinde: güzel yürüyüşler yapılabiliyor. Çünkü: cadde üzerinde, her ne kadar harap olsalar da, süslü sütunları ve cepheleriyle ilgi çeken yapılar, binalar görülüyor. Ayrıca: mermer banklar, defne ağaçları var.
Özellikle: 19’ncu yüzyılda, burası zengin şehirli aileler tarafından yoğun olarak tercih edilen bölgelerin başında geliyormuş. Günümüzde ise, biraz önce söylediğim gibi, tüm şehirliler için, yine yürüyüş mekanı olarak kullanılıyor.
Bu bölgede, bir müze var.
MUSEO DE LA REVOLUCİON- DEVRİM MÜZESİ
Küba’nın en büyük ve güzel müzelerinden biridir. Giriş ücretlidir.
Yapı: Kübalı mimar Carlos Maruri ve Belçikalı mimar Paul Belau tarafından, 1920 yılında yapılmıştır. 1920-1959 yılları arasında ise, Başkanlık sarayı olarak kullanılmıştır.
1959 yılındaki devrimden sonra ise, burası, müze olarak düzenlenmiştir. Müze: çok büyük ve geniş, burayı gezebilmek için, birkaç saat ayırmanız gerekiyor.
Müzede sergilenen objeler arasında: devremden sahneler, işkence kurbanlarının fotoğrafları, kullanılmış ayakkabılar, pasaportlar, kaleşnikov tüfekler, kan lekeli giysiler gibi kişisel eşyalar var.
Özellikle: 1956 yılında, Castro ve 81 arkadaşını, Meksika’dan Küba’ya taşıyan “Granma” yatı görülmeye değerdir. Yat: müze dışında, cam kafes içinde sergileniyor ve başında nöbetçiler var. Yine, bina dışında, bir Sovyet yapımı, tank imha topu görülüyor.
MAXİMO GOMEZ PARKI-HİNDİSTAN KARDEŞLİK PARKI
Buradaki heykeller: 1837 yılında yapılan, beyaz Carrara mermer heykel, Guiseppe Gaginni tarafından yapılmıştır. Ortada bulunan ve dört yunus tarafından çevrelenen kaide üzerindeki kız ise, “Hintli kız” olarak betimlenmiştir.
CENTRAL PARK
Hotel İnglaterra karşısında, küçük bir parktır. Parkın ortasında: Jose Marti heykeli var ve 1905 yılında yapılmıştır. Küba ülkesinde heykeli dikilen ilk şairdir.
İSPANYA BÜYÜKELÇİLİĞİ
1912 yılında inşa edilen bir saray yapısındadır. Yapı: Capdevila ve Velasco Agramonte köşesindedir.
MAXİMO GOMEZ PARKI
İspanya Büyükelçiliği ve San Salvador de la Punta kalesi yakınlarındadır. Küba bağımsızlık savaşları sırasında hizmet eden vatansever Maximo Gomez’in büyük, anıtsal ve bronz bir heykeli bulunmaktadır.
ATATÜRK BÜSTÜ
Havana şehrinde, Puerto caddesinde, Atatürk büstü var. 1981 yılında, Atatürk’ün doğumunun 100. yılında dikilmiştir. Çünkü: Küba’nın ulusal kahramanı Jose Marti’nin heykeli, Ankara-Çankaya’daki bir parka dikilmiştir. Ankara ve Havana’daki büstler, Türk heykeltıraş Metin Yurdanur tarafından yapılmıştır. Havana şehrindeki büstün altındaki bir levhada, Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” cümlesi yazılıdır.
MUSEO DE AUTOMOVİLES
Burası, bir araba müzesidir. Oficios bölgesindedir. Müze binası, 1891 yılında yapılmıştır. Küba’daki otomobillerin tarihi hakkında ilgi çekici bilgileri burada bulabilirsiniz. Özellikle, Havana sokaklarında, niye çok fazla Amerikan arabası bulunduğunu açıklayıcı bilgiler var.