Kanada Victoria; Kanada ülkesinin, Pasifik Okyanusu kıyısında, İngiliz Kolumbiyası eyaletinin başkentidir. Burası tipik bir İngiliz kentidir. Tek farkı: Kanada sınırları içinde yer almasıdır. Ayrıca: kentin kurulu bulunduğu bölgenin, oldukça ılıman iklimi ve sunduğu rahat yaşam tarzı, birçok emekliyi kente çekmiş ve kentin oldukça önemli bir turizm merkezi olmasını sağlamıştır.
Şehir, başka bir zamana ve başka bir dünyaya ait gibi durur. Belki de, bütün Kuzey Amerika kentleri içinde, en soylu olanıdır.
Şehri daha iyi anlamanız için: şehir hakkında yapılan yorumlardan söz etmek istiyorum. Bir bar komedyeni: yaşlıların, buraya rağbet etmesinin sebebi olarak “Victoria, Tanrı’nın bekleme odasıdır. Dünyada, sokak lambaları olan tek mezarlık burasıdır” der. Kanadalı bir ekonomist ve mizahçı olan Stephen Leacock: “Victoria’da, insanlar, sabahları, gazetelerdeki günlük ölüm ilanlarını okumak için uyanırlar. Listede, kendi isimlerini bulamayanlar, tekrar sırt üstü düşer ve uykuya dalarlar.”
Vancouver adasının, güneydoğu ucundaki korunaklı bölgede: her yanı çiçekler sarmış gibidir. Alışveriş merkezlerinin bulunduğu caddelerin, sokak lambalarının asılı olduğu sepetlerde: sardunyalar, evlerin bahçelerinde ortancalar ve güller, parklarda fundalıklar ve seralarda egzotik çiçekler. Evet, her yan çiçek ve yeşillik.
Şubat ayında
Kanada’nın geri kalan bölgelerindeki insanlar, hala odun ateşine ve kalorifer radyatörlerine yaklaşarak ısınmaya çalışırken, Victoria’daki insanlar: park ve bahçelerdeki çiçekleriyle meşgul oluyorlar. Ancak: ilginç bir özellikleri daha varmış. Victorialılar, her gün çiçeklerini sayıyorlarmış.
Şehirdeki çiçekleri tek tek sayıyorlar ve sayı her defasında 5 milyonu aşıyormuş. Victoria’nın yumuşak iklimi: çiçekleri sulamak için yeterli yağmuru sağlıyormuş. Güneş ise: yılda, ortalama 2183 saat, bu şehirde parlak ışıklarını saçıyormuş. Bunun sonucunda: bu şehirde, her şeyin parladığı söylenir.
Kentte: zengin bir emekli topluluğu var. Liman ise: çalışma hayatından ziyade, eğlence hayatına hizmet ediyor. Liman: yolcu gemileri, feribotlar ve deniz uçaklarıyla dolup taşıyor.
Parlamento Binası: şehrin saygın geçmişini ve İngiliz Kolumbiyasının yasama başkenti olduğunu hatırlatıyor. Ancak: bu saygın duruş, yine de, beş çayı törenlerinin yapılmasını engellememiş. İngiltere’nin mitlerine bir saygı duruşu olarak kabul edilen bu alışkanlık, hala sürüyormuş.
GEZİ PLANI
Evet, Victoria şehri, yürüyerek gezilebilecek kadar küçük bir yer. Ama arzu ederseniz: faytona veya Londra’da olduğu gibi: iki katlı, kırmızı otobüslere de binebilirsiniz. Victoria şehrinin: insanda uyandırdığı oyuncak kent izlenimi: en çok Parlamento Binasında, dikkatinizi çekecek.
PARLEMENTO BİNASI
1897 yılında inşa edilmiş. Gerçekten de, İngiltere anılarını canlı tutmak isteyen, oyuncu bir düşüncenin ürünü. Tepesindeki büyük merkez kubbede : kaptan George Vancouver’in yaldızlı heykeli bulunuyor. Kemerli giriş, küçük kubbeli kuleler: yine İngiltere’deki birçok benzeri yapıyı andırıyor. Geceleri ise, ışıklandırılıyor ve tam bir peri masalı yapısını andırıyor.
İçine girebilirsiniz. Muazzam bir salonu var. Burası da: İngiltere’deki Avam Kamarasına benziyor. Büyük kubbenin altındaki: rotonda’da: ressam George Southwell tarafından yapılmış ve İngiliz Kolumbiya’sının 4 erdemliliğini belirten duvar resimleri asılı. Bu erdemler: cesaret, girişimcilik ruhu, emek ve adalettir.
Parlementoda, Kraliçe Victorianın da bronz bir heykeli bulunuyor. Buraya: İngiliz Kolumbiyası’nın adını vermiş. Meydanda, her yıl Eylül ortalarında, Britanya Savaşının anısına düzenlenen törenin odak noktası olan bir: “anıt mezar” var.
Parlamentonun doğusunda: Provincial Museum var.
PROVİNCİAL MUSEUM
İngiliz Kolumbiya’sının fauna ve florası ile yerli sanatına ayrılmış. Yaklaşık 55.000 adet fosil örneği bulunuyor. Koleksiyonda: kaplumbağalar ve dinozor kemikleri, ayak izleri, 50 milyon yıllık bitki ve böcek fosilleri, kuş kemikleri, bizon kemikleri var. Ayrıca: bir kısım madenlerin temsilcileri olan kaya ve mineral türleri de bulunuyor. Kaya ve mineral koleksiyonları, çoğunlukla eğitim programları için kullanılıyor.
Müzenin önünde, 62 çanı ile, Netherlands Carillon Tower bulunuyor. Ülkenin, en uzun çan kulesi. Hollanda kökenli Kanadalılar hediye etmişler. İsmi de oradan geliyor zaten.
En doğuda, bir park var.
THUNDER BİRD PARK
Şehir merkezindeki bu parkta: büyük evler ve totemler: 60 yıldır turistler tarafından ziyaret ediliyor. Şehrin, en önemli yerli oyma koleksiyonu burada. Buradaki figürlerin çoğunda görülen, gök gürültüsü kuşu (Thunder bird): gözlerinin ışığı şimşeğe, kanat çırpışları gök gürültüsüne dönüşen, mitolojik bir yaratıktır.
Buradaki heykel atölyelerinde: pek çok yerliyi, bu eski sanatı modern aletler kullanarak sürdürürken izleyebileceksiniz. Parktaki tahta oymaların çoğu: 19.yüzyılın ilk yarısından kalmadır. Fakat, havanın kötü etkilerinden korunmaları amacıyla, yeri değiştirilmiş ve restore edilmişlerdir. Ücretsiz bu parkı gezin, totem direkleri ilginizi çekecektir.
Dallas Road ve Douglas Street’in köşesi: Kanada otoyolunun başlangıç noktasıdır. 7800 km. lik bu yol, Newfoundland’da biter.
BEACON HİLL PARK
1882 yılından günümüze kadar uzanmaktadır. Çiçeklerle sarılı sedir ve meşe korularının, tepeden aşağı inerek, Pasifik’e kavuştuğu bir yer. Victoria’nın en güzel yeşilliklerini, burada görebilirsiniz.
Dünyada var olduğu düşünülen totemlerin en uzunu buradadır. Uzunluk: 38 metredir. Şef Mungo Martin tarafından oyulmuş bu totem direğini mutlaka görmelisiniz.
Beacon Hill’in kuzey ucunda: Crystal Garden Serası var.
CRYSTAL GARDEN
1925 yılında kurulmuş. Burada tuzlu su havuzu ve çay salonu var. Tavan: cam. Buradaki üst terasta: tropikal bitkiler, egzotik kuşlar ve sürüngenler var. Bu hayvanlar: palmiyeli salonda verilen danslı çay partilerinde, insanlardan uzakta tutuluyorlarmış.
Daha kuzeyde: bir otel var.
EMPRESS HOTEL
1908 yılında hizmete açılmış. Kanada-Pasifik Demiryolları tarafından inşa edilmiş. Büyüleyici bir konumu var. Her gün, öğleden sonra, üç ayrı oturumda, çay partileri düzenleniyor. Bu partiler ile ünlü bir yer.
Otel: Kanada-Pasifik Demiryolunun, son durağına gelen yolcuların, feribotla karşıya geçtiklerinde konaklayabilmeleri için, 1905 yılında inşa edilmiş. Eski gar otellerinin tipik bir örneği.
ROYAL LONDON WAX MUSEUM
İç limanın yanında: Kanada-Pasifik Demiryollarının buharlı gemi terminalinde bulunuyor. Burada: Kraliçe Victoria’nın, balmumu bir heykeli bulunuyor. Kuzey Amerika’nın ilk balmumu müzesi sergisi. 1969 yılında kurulmuş.
Ayrıca: tarih öncesi eserler ve yerli sergilerine de ev sahipliği yapıyor.
İÇ LİMAN
Yatların ve deniz uçaklarının arasında dolaşıp, vakit geçirebilirsiniz. Hoş bir yer. Limandaki: Pasific Undersea Gardens: deniz seviyesinin altından izleyebileceğiniz, doğal bir akvaryum. Burada: enfes tropik örneklerin yanı sıra, devasa bir ahtapot da var.
MARİTİME MUSEUM
1954 yılında kurulmuştur. Burada: balina avcılarının kullandıkları gemiler, buharlı gemiler ve eskiden Hudson Körfezinde kullanılan, kürekli tekneler gibi, denizcilik malzemeleri sergileniyor.
Evet, burası: Bastion Square’deki eski mahkeme binasında bulunuyor. Sergilenen objelerin ilgi odağı: orijinal “Tilikum” dur. İçi oyulmuş kütükten yapılan, 3 yelkenli, 13. m. lik bu tekne, 1901 yılında, Kaptan J.C.Voss’un: 3 yıl süren, çılgın dünya turuna çıktığı teknedir.
Victoria şehrinden başlayan yolculuk: Avustralya, Yeni Zelanda, Brezilya, Ümit Burnu ve Azor Adaları yolu ile, İngiltere’de, bir sahil kasabası olan Margate’de son bulmuş.
Şehrin kuzeyine doğru, araba ile 22 km. gittiğinizde: bir masal dünyasına varırsınız.
BUTCHART GARDENS
Burası, tam bir çiçekli masal dünyasıdır. Robert Pim Butchart: Portland çimentosu üretiminden büyük bir servet elde ettiğinde, tamamen boş büyük bir alan halindeki, bir kireçtaşı ocağı ile karşılaşır. Karısı, bu alanı, bir bahçeye dönüştürmesini ister.
Sonuçta ise: büyüleyici çeşmeleri, gülleri, ağaçları ve çiçekleriyle, hayranlık uyandıran bu bahçeler ortaya çıkmış.
Simetrik hayat ağaçları, jentiyanlar, taşkıran çiçekleri ve iberyalarıyla Sunken Garden var. Bol çiçekli güllere sahip olan ve en güzel zamanı Temmuz ayı olan: Rose Garden var.