Sabiha Gökçen: dünyanın ilk kadın savaş pilotudur. Hava alanı ise: bölgenin gelecekte bir teknoloji üssüne dönüşmesine öncülük edecek bir tesis. Son yıllarda: İstanbul’da Atatürk Hava alanının yükünün bir kısmının buraya kaydırılması için, yoğun çalışmalar yapılmakta. Hava alanı, yeni yapılan çalışmalar ile gerek konfor ve gerekse hizmeti kalitesi ve alanın genişliği açısından, gelişme gösteriyor.
Tesis: Pendik’te. İstanbul Anadolu Yakası Pendik/Kurtköy’de bulunuyor. Kadıköy-Hava alanı arası uzaklık: 40 km. Pendik-Hava alanı arası uzaklık ise: 12 km. Taksim-Hava alanı arası uzaklık ise: 50 km. TEM Otoyoluna bağlı 1.5 km. lik bağlantısıyla, ulaşım açısından da son derece rahat bir trafiğe sahip. Uçakların varış saatlerine bağlı olarak, Hava alanı ile Taksim arasında bağlantılı: Havaş Servis araçları bulunuyor. Pendik tren istasyonunun hava alanına uzaklığı: 14 km. dir. Bunun dışında, ulaşım için belediye otobüsleri ve taksiler kullanılabilir.
Yıllık yolcu kapasitesi: 3 milyon yolcu. CIP ve VIP salonları bulunuyor. Gümrüksüz satış mağazaları, bar ve kafeler, pub ve restoranlar var. Ayrıca: PTT, banka, araba kiralama ofisleri bulunuyor. Dış hatlar terminalinde: 3 hol var. İkisi A ve B gidiş salonu, biri ise geliş salonu olarak kullanılıyor. Her gidiş salonunda 11 er adet check-in bankosu ve 4 adet uçağa biniş kapısı, geliş bölümünde 12 adet pasaport bankosu bulunuyor. İç hatlar terminali: yıllık 500 bin yolcu kapasiteli. Burada da, kafeteryalar ve ofisler bulunuyor.
Evet: 31 Ekim 2009 tarihinden itibaren yeni terminal kapılarını açtı. Yıllık yolcu kapasitesi: 25 milyon kişi. Hazırlık çalışmalarında: eskicilerden toplanan ve ağırlıkları 20 kg. olsun diye, içleri atık malzeme ile doldurulan bavullar: check-in kontuarlarına verilip, etiketlendikleri ülkelere, kentlere doğru yola çıkıp çıkmadıkları gözlendi. 12-14 yaşındaki çocuklar: ellerine verilen boarding kartları ile, terminal içinde bırakılıp, uçakların park pozisyonunda olduğu varsayılan gate’lere, yani çıkış kapılarına ulaşıp ulaşamayacakları araştırıldı. Bu çocuklar sayesinde, hava alanı içinde yönlendirme panolarının doğru yapılıp yapılmadığı test edildi. Yani, sizler terminali kullanmadan önce, benzer birçok test ile büyük yapı, büyük bir sınav verdi.
Terminal binası: 320 bin metrekare. 112 check-in kontuarı var. 8 geniş veya 16 orta gövdeli uçak için körük hazırlanmış. 5 bin metrekarelik restoran-kafe bölümünde: güzel ve seçkin markaların tesisleri bulunuyor. Duty free alanı ise, 4.500 metre kare. Burada da, seçkin markaların mağazaları var. Otopark: 4 katlı ve 4718 araç ile 72 otobüs kapasiteli. Hava alanı oteli: 128 odalı.
HAVAŞ ve İETT Otobüsleri: 4.Levent, Kadıköy ve Bostancı’dan buraya sefer yapıyor. 2013 yılında, Marmaray ile metro gelmesi için de gerekli planlama yapılmış. Özellikle metro gelince, sanırım kırmızı ışıkta durmadan buraya rahatlıkla ulaşma imkanı olacak.
Çünkü: insanlar yakın zamana kadar burayı kullanmaktan imtina ediyorlardı. Ulaşım ve hava alanındaki tesislerin yeterli konforu olmaması nedeniyle. Ama sanırım son hali ile, bu çelişkileri giderecek ve insanların rahatlıkla kullanabilecekleri bir tesis haline gelecek. Gerçekten, yeni hali ile gayet güzel. Evet, Sabiha Gökçen hava alanının son halini anlatmaya devam ediyorum.
Sabiha Gökçen hava alanının yeni terminali, estetik bir çarpıcılığa sahip değil. Tabii, bu çirkin anlamına gelmiyor. Dış ve iç hatları, aynı çatı altında toplayan yeni terminal: ciddi bir rahatlık sunacak. Uçaklara alınan çiftli köprüler, yürüyen merdivenler ve bantlar, dünyada kendini kanıtlamış büyük firmalardan alınmış. Hepsinde, yüksek kalite seçilmiş.
Giriş holünde, gate’lere giden koridorlardaki tavan seviyesi düşük, bu sıkıntı bir mekan oluşmasına neden olmuş. Aynı şekilde, gelişte köprüden çıktıktan sonraki hollerde de, düşük tavan seviyesi, insanın ruhunu sıkıyor.
Giriş katında: pasaport bankolarının bulunduğu yerin mimarisi; işin başında dar olarak planlanmış. Bu yüzden, duty free alanı ile içiçe geçmiş. Uzayan kuyruklarda, bu bölüm bence sorun yaratır. Pasaport bölümüne: çatıdan doğal ışık taşınmış. Bu büyük rahatlık yaratmış, çünkü pasaport bölümleri, hava alanlarının en sıkıntılı yerleri.
Bina içindeki taşların kalitesi çok yüksek. Ancak: parlak malzeme, kaygan görünüyor. Umarım insanlar kayarak düşmezler. Özellikle: sıvı malzemeyle temizlenen yerlere, mutlaka uyarıcı levhalar konulmalı.
Üst katlardaki lounge’lerin yerleri mükemmel. Apron manzaralı özel salonlar, sanırım çok tutacak. İyi döşendiğinde, büyük beğeni kazanacağı kesin.
Otopark katları yer altında. Hava alanına girişle birlikte, terminal hemen önünüze çıkıyor. Otoparkın, üstü açık katı, özellikle tur otobüsleri için iyi bir park alanı yaratmış.
Marmara denizinde 13 km uzunluğunda kıyıya sahiptir. İlçenin güney uç noktası olan “Tuzla Burnu” büyük bir çıkıntı oluşturur. Aydıntepe kıyıları: merkeze kadar koylar ve burunlarda, girintili ve çıkıntılıdır. Tuzla körfezinden sonra: Mezar burnu, Mesari Burnu, Limon Burnu, Dalyan Burnu sıralanır. Sakız Burnu açıklarında: Eşek Adası (Ekrem Bey Adası) vardır. Haydarpaşa’ya 32 km uzaklıktadır. Marmara denizinde 13 km uzunluğunda sahil vardır.
Yöre, ismini: Osmanlı döneminde, İstanbul’un tuz ihtiyacını karşılayan “Tuz gölü” nden almıştır. Günümüzden 70 yıl öncesine kadar bu gölden tuz elde ediliyordu.
Yörenin geçmişi incelendiğinde, çok fazla eskilere giden bilgilere ulaşılmamıştır.
1403 yılında, Peçenek Türklerinden 1500 kişilik bir gurup: bu bölgede bir gece kalmıştır.
Osmanlının ilk yıllarında, Abdurrahman Gazi: Yalova, Kartal ve Tuzla’yı alıp Aydos kalesini fetih etmiştir.
Yine aynı dönemde: Tuzla: Osmanlı donanmasının gemilerine liman olmuştur. Yöre halkı ise, geçimini balıkçılık, zeytincilik ve tütün işletmesiyle karşılamaktadır. Sultan I. Ahmet 1609 yılında Tuzla yöresine bir cami yaptırır. Kalekapı denen yerde yapılan arkeolojik araştırmalarda ise, eski çağlara ait çanak-çömlekler ve çeşitli kalıntılar bulunmuştur.
1400’lü yılları takip eden Osmanlı hakimiyeti döneminde, Evliya Çelebinin de belirttiği “Şifalı Sular” günümüzde de hakkın büyük ilgisini çekmeye devam etmektedir.
Tarihin ilk devirlerinden beri bir yerleşim yeri olan Tuzla’nın Pargorire (1872-1907) Dymotionlu Stophanes’in eserindeki “İzmit Körfezi” ile ilgili metinde “Aktaş Burnu” adı ile bilinmektedir. Buranın bir Rum balıkçı köyü olduğu, bir zamanlar İzmit ve İstanbul arasında gidip gelen korsanlara üs olduğu ve bu devirde, Aydost’taki Bizans beyi tarafından çevresinin kale ile çevrildiği ve Abdurrahman Gazi zamanında Türklerin eline geçtiği bilinmektedir.
Burası gemilerin kalafat yeri ve limanı olmuştur. Osmanlı imparatorluğunun son yıllarına kadar burada Rumlar ve Türkler iç içe yaşamışlardır.
Tuzla: 1908 yılında Türkiye’nin ilk köy beldesi olmuştur.
1924 yılında yapılan mübadelede Atatürk’ün emriyle Tuzla bölgesine: Selanik, Drama, Kavala bölgelerinden gelen Türkler yerleştirilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Tuzla 300 hane ve 1200 kişinin yaşadığı bir yer olarak görülür. 1936 yılında müstakil belediye olan Tuzla, 1951 yılında Kartal ilçesine bağlanmıştır. 1987 yılında Pendik ilçesinin kurulmasıyla, Pendik ilçesine bağlanmıştır. 1992 yılında ise müstakil ilçe olmuştur.
Tuzla’nın cadde ve sokaklarında, evlerin bahçelerinde çok sayıda Bizans döneminden kalma mimari elemana rastlanılır. 1972 yılında yapılan bir kazıda: Bizans dönemi kilisesi ortaya çıkarılmıştır. Ekrembey adasında yapılan kazıda ise: Saint Andre Manastırı bulunmuştur.
İncir adasında Hagios Gikara manastırı, Tuz burnunun kuzeyindeki yarımadada Hagios Geogios manastırı bulunmaktadır. Bunlardan ayrı olarak, Tuzla’da tarihi eser olarak: 7 kilise ve Padişah I. Ahmet zamanında yapılan bir cami bulunmaktadır.
Günümüzde Tuzla’nın en önemli özellikleri: merkezde İTÜ Denizcilik Fakültesi, kuzeybatıda Tuzla Piyade Okulu ve güneyde Tuzla burnunda ise Deniz Harp Okulu olmasıdır. Ayrıca yine yolu Tuzla’ya düşecek olanların sahildeki köftecilerden, meşhur Tuzla köftesini tatmaları önerilir.
AKRİTAS BURNU
Tuzla’daki Akritas Burnu yakınlarında, 6’ncı yüzyılda varlığı bilinen Hagios Trifon Manastırı vardır. Ayrıca çevredeki küçük adalarda da Hagios Andreas ve Hagia Glikeria manastırları bilinmektedir.
FORMULA-1 İSTANBUL YARIŞ PİSTİ
Formula-1 yarışlarının yapıldığı İstanbul Park Yarış Pisti ve Tesisleri Projesi, 2005 yılında Tuzla Akfırat mevkinde bulunan ve toplam 2 milyon metre karelik bir alanı kapsamaktadır. Piste 6 farklı noktadan ulaşım vardır.
Formula-1 yarışlarına 3 kere ev sahipliği yapan İstanbul Park pisti, günümüzde dev bir ikinci el oto pazarı olarak kullanılmaktadır. İstanbul Park: yıl boyunca süren organizasyonlara da ev sahipliği yapıyor. Formula-1 için organize edilen pist, dünyaca ünlü otomobil firmalarının test merkezi gibi de hizmet veriyor. Dünyaca ünlü otomobil ve lastik markaları, burada özel etkinlikler düzenliyorlar.
Burayı ziyaret ettiğinizde, ziyaretçilere tanınan haktan yararlanabilirsiniz. Pistte sürücüler, kendi araçlarıyla 300 TL karşılığında, 20 dakika tur atabiliyorlar. Pist, Formula yarışları sırasında 8’nci virajı ve 2010 yarışlarında Sebastian Vettel-Mark Webber kazası ile hatırlanmaktadır. Ayrıca 1 Ağustos 2005 tarihinde yapılan yarışları, 110 bin kişi izledi ve Türkiye’nin en kalabalık spor organizasyonu olarak tarihe geçti.
Iğdır Tuzluca, il merkezine 39 km uzaklıktadır. Iğdır-Kars karayolu üzerindedir.
TARİHİ
İlçe birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 7 Ekim 1920 tarihinde Rus işgalinden kurtulmuş, 1923 tarihinde ilçe olmuştur. 1934 yılında, ilçede bulunan kaya tuzundan esinlenilerek “Kulp” ismi “Tuzluca” olarak değiştirilmiştir.
GENEL
Yüzölçümü bakımından ilin en büyük ilçesidir. İlçe merkezinin denizden yüksekliği 975 metredir. Yörede yeryüzü şekilleri olarak dağlar çoğunluktadır. İlçenin doğusunda Ermenistan ve Aras nehri, kuzeyinde Kars’ın Digor ilçesi, Batısında Ağrı dağı ve güneyinde ise Iğdır il merkezi bulunur. İklim olarak, karasal iklim hakimdir. Düzlük ve ovalık kısımlarda ise iklim daha yumuşaktır. Karakoyunlu ilçesinden, Ermenistan’daki “Metsamor Nükleer Enerji Santralı” görülebiliyor, yerel halka göre burası “beyaz baca” olarak isimlendiriliyor.
GEZİLECEK YERLER
ANITSAL TAÇ KAPI
Aşağı Mahallededir. 1800’lü yıllarda, Baltık mimarisi tarzında yapılmış Taç kapı, bir araba geçebilecek büyüklüktedir. Arkasında büyük bir eve ait duvar kalıntısı vardır. Taç kapı, 2006 yılında koruma altına alınmıştır.
KIRMIZI RENKLİ TAŞ BİNA
Tarihi bina, Kurtuluş İlköğretim Okulu karşısındadır. 1800’lü yıllarda yapılmıştır. Baltık mimarisi özelliklerini taşır. 19’ncu yüzyıl sivil konut mimarisinin güzel bir örneğidir. Yapı, sırasıyla okul ve hastane binası olarak kullanılmıştır. 2006 yılında koruma altına alınmıştır.
TAŞ BİNA
Cumhuriyet Meydanındadır. Kitabesine göre 1958 yılında yapılmıştır. Baltık mimarisi tarzı hakimdir. Belli bir süre dükkan olarak kullanılmış, 2006 yılında koruma altına alınmıştır, halen kullanılmıyor.
TARİHİ ERMENİ MEZARLIĞI
Cumhuriyet mahallesindedir. 2014 yılında koruma altına alınmıştır.
TUZLUCA KÖPRÜSÜ
Kars-Tuzluca kara yolu üzerindedir. Tuzluca ilçesinin girişinde Aşağı Mahallededir.
Günümüzde kullanılmıyor. Köprü tek kemerlidir. Bindirme taş tekniğiyle yapılmıştır. Kemer kısmı, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Kemerin büyük bir bölümü, dereden gelen toprakla dolmuştur. Kemerin yaslandığı kısımlarda, dereden gelen moloz iç dolgu görülür. 2006 yılında koruma altına alınmıştır. Acil restorasyona ihtiyaç vardır, umarım birileri bu satırları okur da köprüyü restorasyona alır.
TUZ MAĞARALARI
Mağaralardan çıkarılan tuz, bölgenin ticari faaliyetidir. Mağara, içine araba girecek büyüklüktedir, ancak mağaranın içi karanlık ve labirent gibidir, yani rehber olmadan girilirse kaybolma riski yüksektir. Mağara içinde gizli geçit bulunduğu ve bu gizli geçitlerden Iğdır ve hatta Ermenistan’a bile gidilebileceği söyleniyor. Günümüzde, o geçitlerin kapatıldığı da belirtiliyor.
Türkiye’nin 100 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak kadar kapasite bulunduğu söyleniyor. 55 dönümlük, tuzla kaplı bu arazide, tünellerdeki havanın solunum yollarına iyi geldiği biliniyor. Günlük 60 ton tuz üretme kapasitesi vardır. Ancak tam kapasite ile çalışırsa 200 ton tuz üretilebilir. Buradan temin edilen doğal tuzun birçok hastalığa iyi geldiği söylenir.
15’nci yüzyılda, buradan geçen İspanyol Elçi Ruy Gonzales: Tuz mağaraları hakkında şunları yazmıştır “Mayıs 1404 tarihinde, yine Aras nehri kıyısında ilerlemeye devam ettik. Yol bozuk ve birçok yeri dimdik idi. Ertesi gün yine bir köyde kaldık. Burada dağın tepesine kurulmuş bir kale vardı. Dağ, taş: tuz kayalarıyla kaplıydı. Civar köylerden gelenler, buradan tuz alıp yemeklerinde kullanıyorlarmış”
Tuzyatağı Höyüğü ve Yerleşmesi
Tuz yatağı olan işletmenin hemen girişindedir. Aslında bu iki merkezi birbirinden, işletmeye girişi sağlayan ana yol ayırır. Höyük olarak değerlendirilen alanda: Orta çağ ağırlıklı, Demir çağı ve ilk Tunç çağı seramikleri tespit edilmiştir. Her iki merkezde büyük bir tahribata uğramıştır. Yerleşmede kaçak kazılar sonucu, çok miktarda kemik buluntusu ile büyük kaba yontma taşlardan oluşan mimari kalıntılar çıkarılmıştır.
TEKELTİ DAĞI
İlçe sınırları içinde bulunan ve ilçe merkezinin hemen her bölgesinden ve Iğdır’dan dahi görülebilen Tekelti dağı, 2560 metre yüksekliktedir. Türkiye’deki ender kayalardan biridir. Dik kaya tırmanışı için ideal bir yerdir. Birçok dağcı, Tekaltı dağına tırmanış yapar. Tekelti dağı, Tuzluca Belediyesinin logosunda da yer alır.
HALIKIŞLAK
İlçe merkezine 16 km uzaklıktadır.
Ermenistan ve Iğdır arasında, Tuzluca ilçesinde bulunur. Piknik yapmaya elverişlidir. Mesire alanında: Arpaçay ve Aras nehri bulunuyor, su ve kuş sesleri arasında piknik yapılmaktadır.
Ayrıca, Ermenistan sınırına 150 metre uzaklıktaki buraya, özel kişi tarafından, turistik tesis yapılmaktadır. Turistik tesiste, yüzme havuzu, oyun parkları, şelale, alabalık havuzu olacakmış.
KÜLLÜTEPE HÖYÜĞÜ
Tuzluca-Kağızman kara yolunun Gaziler beldesi sapağında, Aras vadisinde, kayalık bir tepe üzerindedir. Yaklaşık 60 metre yükseklikteki tepe görünümlü höyüğün özellikle kuzey yamaçlarında yerleşme kalıntıları görülür. Ancak höyüğün bulunduğu yer günümüzde tarım amaçlı kullanılmaktadır. Höyük, kaçak define avcıları tarafından ve eteklerindeki tarım arazisi nedeniyle oldukça büyük oranda tahrip edilmiştir. Yüzey araştırmalarında toplanan çanak-çömlekler İlk Tunç Çağı ve Orta Demir çağına aittir.
AKBULAK KALESİ
İlçe merkezinin 29 km güneybatısında bulunan Akçalı köyünün yaklaşık 4 km batısındadır. Kalenin doğusundan, Akbulak deresi akar. Konum olarak: Akçalı, Karacaören ve Kayaören köylerinin yollarını kontrol altında tutar. Kalenin üç tarafı uçurumlarla çevrilidir.
Savunmaya elverişsiz olan güney tarafında ise kalın sur duvarı vardır. Sur duvarının kalınlığı, güneyde 250 cm, diğer yönlerde ise 120-150 cm arasındadır. Kalınlığı nedeniyle güney sur duvarı günümüze kadar sağlam gelmiştir. Sur duvarlarının dış yüzeyleri kabaca yontulmuş, içte kalan kısımları ise olduğu gibi bırakılmıştır.
BALIKLI GÖL
Tuzluca-Taşlıçay-Doğubayazıt sınırlarının kesiştiği bir noktadadır. Iğdır il merkezine 67 km uzaklıktadır.
Gölün bulunduğu yerin rakımı 2241 metredir. Yani, Türkiye’nin en yüksek gölüdür. Aras dağlarının üzerinde oluşum bakımından, lav set gölü olarak nitelendirilir. Yaklaşık 30 km karelik alana sahiptir. En derin yeri 37 metredir. Gölde sazan ve benekli alabalık boldur, balık tutulabilir. Ayrıca, gölde kadife ördekler kuluçkaya yatar. Yine göl çevresinde: kartal, tavşan, şahin, keklik, tilki, kurt, yaban ördeği, bıldırcın ve çulluk gibi hayvanlar bulunur. Buraya gelen ziyaretçiler, göl çevresinde bulunan doğayla iç içe kamp alanlarında konaklıyorlar. Kamp gurupları gelip buradaki çadırlarda konaklıyorlar. Göle özgü sarı balık isimli balık yiyorlar.
ASLANLI KALESİ
İlçe merkezine bağlı Aslanlı köyünde, köyün 1.5 km kuzeybatısındadır. Küçük boyutlu bir kaledir. Yüzey araştırmalarında çok az sayıda seramik bulunmuştur. Sur izleri üzerinde bulunan Aslanlı kale, tarihsel olarak önemini korumaktadır.
SERDARBULAK KIŞLA BİNASI-OSMANLI KIŞLASI
İlçe merkezine bağlı Üçkaya köyünün güneydoğusundadır. Moloz taşların üstü yontularak yapılmıştır. Köye hakim bir konuma sahiptir. Yamaç kısmını tahkim etmek için alt tarafına istinat duvarı yapılmıştır. Batısından Eğritaş deresi geçer. Yapı askeri amaçlı yapıldığı için süsleme yoktur. Sadece pencere kemerlerindeki taşlar dikey yerleştirilerek cephelerde bir hareketlilik yaratılmıştır.
Yapının kapı ve pencereleri söküldüğü için günümüze ulaşmamıştır. Yapının planı, tek katlı ve dikdörtgendir. Tamamı, bazalt taş malzemeyle yapılmıştır. Girişi kuzeydendir. Girişten itibaren geniş bir avlu vardır. Avlunun çevresinde, çeşitli büyüklükte ve farklı ihtiyaçlar için yapılmış odalar vardır. Girişin tam karşısında, odalar ve arka tarafında ise yatay ve uzun bir salon bulunur.
HASANKENT KURGANI
Hasankent köyünün kuzey batısındaki yamaç üzerindedir. Kurgan 9 metre yüksekliktedir. Tabanı 34 metre, zirve çapı ise 7 metredir. Kurganın bulunduğu yığma tepe, küçük işlenmemiş taşlarla yapılmıştır. Kurganın zirvesi ve kuzeybatı kenarında, 6-7 metre çaplarında kaçak kazılar sonucu oluşan çukurlar mevcuttur. Mimari özellikleri nedeniyle yapının Orta Tunç döneminde yapıldığı düşünülmektedir.
BAHÇECİK KÖYÜ KIZ KALESİ
İlçe merkezine bağlı Bahçecik köyünde, güneydeki kayalıklar üzerindedir.
Kayalıklar “Yukarı kent” olarak bilinir. Kayalıkların bitişiğinde hidroelektrik santralı vardır. Kalenin, güneye doğru devam eden kayalıklarda ise, Rağbet köyü Köroğlu kalesi bulunur. Kalenin büyük bölümü tahrip olmuştur. Çok az kısmı günümüze ulaşmıştır. Moloz taş örgülü ve harçlı sur duvarı kalıntısı vardır. Diğer kalelere nazaran az miktarda seramik kalıntısı bulunmuştur.
GEDİKLİ I. KALESİ
İlçe merkezine bağlı Gedikli köyünün güneyinde, köyden yaklaşık 2 km uzaklıktadır. Kale doğal tahkimli çevreye hakim bir tepe üzerinde konumlanır. Oldukça tahrip olmuştur. Sur duvarlarının temelleri, kalenin doğu yönünde izlenmiştir. Sur duvarı, iri yontu taşlardan örülmüştür. Yüzeyde obsidiyen ve devetüyü renkli, kendinden astarlı çanak-çömlek parçaları bulunur.
GEDİKLİ II. KALESİ
İlçe merkezine bağlı Gedikli köyünün güneyinde köyden yaklaşık 2 km uzaklıkta, çevreye hakim bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Gedikli 2 kalesi, Gedikli 1 kalesinin yaklaşık 3 km kuzeydoğusundadır. Kale günümüzde oldukça tahrip olmuştur, yer yer sur ve yapı temeli kalıntıları görülür. Kale buluntuları arasında obsidiyen ve açık kırmızı ve devetüyü rengi çanak-çömlek bulunur. Kalenin kuzeydoğu yönünde, yaklaşık 3 metre genişliğinde bir antik yol vardır.
HADIMLI KÖYÜ KÖROĞLU KALESİ
İlçe merkezine bağlı Hadımlı köyüne 3 km uzaklıkta, 1706 metre rakımlı bir tepe üzerindedir. Tepe oldukça sarp kayalıktır. Kalenin kuzeyinden Şedik deresi geçer. Kayalığın en üst kısmında bulunan kalenin sur duvarları, sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Ancak moloz taş döküntüsü ve temel izlerinden, sur duvarlarının mevcudiyeti takip edilememektedir.
Ayrıca temel izleri görülebilen yapı kalıntıları vardır. Kalede ana kayaya oyulmuş odacıkların yanında zirve kısmında kaya içerisinden çıkan ve çevresi dörtgen şekilde düzeltilmiş su kaynağı vardır. Bölgede değişik renkli bol miktarda seramik buluntusu görülür.
RAĞBET KÖYÜ KÖROĞLU KALESİ
İlçe merkezine bağlı Rağbet köyünün güneydoğusundaki kayalık üstündedir.
Kale, kayalığın en uç noktasında, ana kayalığın üzerinde moloz taş örgülü ve harçlı olarak yapılmıştır. Girişi batı kısmındadır. Giriş kapısının uzantısında kuzey yöne devam eden ve ana kayalığa dayalı, dar yolun bir kısmı kesilerek, geliş gidişler kontrol altına alınmıştır. Bu bölümün ahşap malzeme ile karşıya bağlandığı düşünülmektedir.
Kalenin kuzeydoğu ve batı yönleri, sarp kayalıktır. Yani doğal tahkimlidir. Burada dikdörtgen tarzda çıkıntılar olup, birbirlerine bağlantılı merdiven izleri görülür. En uç kısmında, 9 basamakla çıkılan bir zemin vardır. Kalenin batı alt kısmında, kayaya oyulan mezarlar bulunur. Dağın dibinde ise, yerleşim izleri ve alanda bolca seramik vardır.
HASANCAN KALESİ, ÇEŞME VE SU YOLLARI
İlçe merkezine bağlı Üçkaya köyünün batısındadır.
Doğal kaynak suyunun üstü, moloz taş örgü ile kontrol altına alınarak, pişmiş topraktan yapılan borular ile Üçer Tepe ve Tavşan Tepe yerleşmelerine su taşınmıştır. Üç ayrı hat, yol yapımı sırasında tahrip olmuştur. Halen toprak su künklerinin parçaları görülür. Bu su kaynağı kontrol altında tutmak için, küçük bir kale içine alınmıştır. Mevcut duvar kalıntıları görülmektedir.
YUKARI KATIRLI KALESİ
İlçe merkezine bağlı Yukarı Katırlı köyündedir.
Kalenin güneydoğusunda, Aşık Hüseyin kalesi vardır. Kalenin güneybatı yönünde, ön yüzü düzeltilmiş taşlarla yapılmış, dikdörtgen planlı bir yapı kalıntısı temeli vardır. Kalenin batı yönü doğal tahkimlidir. Kuzey kısmında ise sur kalıntısı vardır. Kalenin kuzey ve kuzeydoğusu boyunca, Aşağı Şehir uzanır. Yapıların temel izlerinden, yapıların birkaç odadan oluştuğu ve dikdörtgen planlı olduğu anlaşılmaktadır. Yerleşmenin yüzeyinde deve tüyü renkli, açık kırmızı, kahverengi çanak-çömlek parçaları bulunmuştur. Yerleşmenin göleti, kalenin doğusundadır.
AŞIK HÜSEYİN KALESİ VE YERLEŞİM ALANI
İlçe merkezine bağlı Aşık Hüseyin köyünün kuzeydoğusundadır.
Kale, yontulmuş taşlarla örülmüş surlarla çevrilidir. İçeride ise yapı kalıntıları ve çok miktarda kaçak define arayıcıları tarafından açılan çukurlar görülür. Kalenin güneyinde kalenin su ihtiyacı için bir gölet bulunur. Bu gölet, günümüzde de Aşık Hüseyin köylüleri tarafından hayvanlarının su ihtiyacını karşılamak için kullanılmaktadır.
Yüzey araştırmalarında bölgede siyah, açık kırmızı renkli çanak-çömlek parçaları bulunmuştur. Bunlardan bazıları çok iyi pişmiş, bazıları ise alelade fırınlanmıştır. Kale oldukça tahrip edilmiştir, güney ve güney batı yönünde aşağı şehir kalıntıları uzanır. Aşağı şehirde: yapı temel izleri görülür. Şehre girişi sağlayan antik yol ve buluntulardan (heykel kaidesi, sıvı akıtmak için taşa oyulmuş kanallar) buranın bir açık hava kült merkezi olabileceği anlaşılmıştır. Ancak, burada da kalede olduğu gibi yoğun tahribat söz konusudur. Yerleşkenin mezarlığı, gölet ile aşağı şehir arasında bulunmaktadır. Burada da kaçak kazılar nedeniyle oldukça yoğun tahribat görülür. Sonuç olarak, yerleşkenin Urartu dönemine ait olduğu düşünülmektedir.
YÜCE OTAĞI KALESİ
İlçe merkezine bağlı Yüceotağı köyünün doğusunda, Kayabaşı olarak bilinen mevkiideki kayalığın üstündedir.
Bu kayalık: Hamurkesen, Kuruağaç, Yukarı Sutaşı köyleri arasında bulunan Tek oyuk tepesini de içine alarak, yaklaşık 1.5-2 km karelik bir alanı kaplar. Bu kayalığın kuzeyinde sur duvarları vardır. Kalenin güneybatı kısmında, yaklaşık 3 metre yüksekliğe kadar sağlam kalmış bir burç görülür. Mevcut duvar kalınlığı 2 metre kadardır. Yerleşim alanı ise, kalenin güney batısına doğru devam eden kayalığın tamamına yayılmıştır. Oldukça büyük bir alana yayılmış yerleşime ait temel kalıntıları görülür. Bol miktarda seramik parçası bulunmaktadır. Batı alt yamaçta, Kıble Taşı deresi geçer.
AŞAĞI KATIRLI KÖYÜ
Aşağı Katırlı köyü, ilçe merkezine 28 km uzaklıkta, güneydedir.
Mezarlık
İlçe merkezine bağlı Aşağı Katırlı köyündedir. Bu mezarlıkta, bir tane koçbaşlı mezar taşı vardır. Koçbaşlı mezar taşı, günümüze ait bir mezarın üstüne yerleştirilmiştir.
Gülahmet Kalesi
İlçe merkezine bağlı Gülahmet Mezrasının 500 metre batısındadır. Kale, tepenin yapısına uydurularak yapılmıştır. Sadece doğu duvarı 1 metre kadar ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Kalenin doğusunda, ikinci bir sur kalıntısı görülür. Ancak büyük tahribata uğramış olması nedeniyle, mimari işlevi tam olarak anlaşılamamıştır. Batıda verimli alanları kontrol etmek için yapıldığı anlaşılan kalenin mimari yapısı, bölgedeki diğer kalelerin özelliklerini taşımaktadır. Böylece MÖ 2 binden itibaren bir yerleşmeden söz edilebilir. Ancak mimarisine oranla, seramik verisi yetersizdir.
AŞAĞI AKTAŞ BELDESİ
Aşağı Aktaş köyü, ilçe merkezinin 24 km kuzeybatısındadır.
Kale
Kalenin kuzeyinden Aras nehri geçer. Kalenin güney ve güneybatısı, modern köy tarafından kullanılmaktadır.
Kaya Mezarı
Aşağı Aktaş köyünün doğusunda bulunan kayalıklardadır. Aktaş olarak bilinen kayalığın güneye bakan yüzeyinde tek odalı, dikdörtgen girişli kaya mezarları bulunur. Giriş kısmı ve çevresinde bezemeler vardır. Kabartmalı figür veya yazı izine rastlanmaz. Kayalığın batıya bakan kısmında geniş merdiven izleri bulunur. Merdivenlerin bittiği yerde, düzeltilmiş bir alan var. Sunu çukuru görülmemiştir. Alanda bol miktarda seramik bulunmuştur.
ÇIYRIKLI KÖYÜ MEZARLIK ALANI
Çıyrıklı köyü içindedir. Mezarlık alanı içinde üzeri bezemeli taşlar vardır. Üzerlerinde halı tezgahı, hal tarağı motifleri, hilal motifi, bitkisel bezemeli mezar taşları görülür. Mezarların yönlerinden, buranın Müslüman mezarlığı olduğu tahmin edilmektedir. Burada: 1917-1918 yıllarında Ermeniler tarafından öldürülen kişilere ait mezarlar da bulunmaktadır.
HADIMLI KÖYÜ MEZARLIĞI
Hadımlı köyü kuzeyindeki yamaçta ve köy içinde iki ayrı mezarlık bulunur. Köy içinde buluna 2 Numaralı mezarlık, oldukça tahrip olmasına rağmen, üzeri figürlü ve Hicri 1200-1300’lü yıllara ait üzeri Arap harfleriyle yazılı mezar taşları vardır. 2 Numaralı mezarlık alanı ise, köyün kuzeyinde yaslandığı tepenin yamacındadır. Üzerlerinde Hicri 1200-1300’lü yıllara ait Arapça harfler bulunan mezar taşları vardır. İslam öncesi Türk geleneklerine uygun, üzeri çizme, at, silah, kılıç, tabanca, ibrik, kilim tarağı gibi değişik motiflerle bezenmiş mezar taşları dikkat çeker. Taşlar genelde kırmızı veya siyah renktedir, dörtgen formlara sahiptir.