Tuşba, Van arası uzaklık: 9 km.
TARİHİ
Yerleşim yeri, 2012 yılında Van merkezinin ikiye bölünmesiyle ilçe olmuştur. Tuşba ismi, Van yöresinin eski ismidir.
GENEL
İlçe Van ili sınırları içindedir. Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murat-Van bölümündeki Van gölü kapalı havzasındadır. İlçe, merkez ilçe olduğundan fazla engebeli alan yoktur. Rakımı ortalama 1725 metredir. Van gölü kıyısında 73 km kıyı şeridi vardır. İlçede karasal iklim hakimdir. Kışları sert ve uzun geçer. Yüksek bölgelerde Van gölü nedeniyle kış daha az sert geçmektedir. Vadiler zengin bitki örtüsüyle kaplıdır. Ancak dağlar genel olarak ağaçsızdır. Bozkır manzarası gösterir. Halkın çoğu tarım ve hayvancılıkla uğraşır.
VAN GÖLÜ VE PLAJ
Ülkemizde denize kıyısı olmayan tek “Mavi Bayraklı Plajı” burada Molla Kasım’da Van gölü kıyısındadır. İlçenin Van gölü kıyısında 73 kilometrelik sahili bulunmaktadır. Van gölü suları tuzlu ve sodalıdır. Göl su seviyesi iklime bağlı olarak alçalır yükselir. Gölün en derin yeri 451 metredir. Doğu bölümünde 4 ada vardır. Bunlar: Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır.
GEZİLECEK YERLER
İSKELE CADDESİ
İlçe merkezinde bulunan İskele Caddesi, Türkiye’nin en uzun caddesidir. Dünya sıralamasında ise, dünyanın en uzun 2’nci caddesi olarak bilinir.
AKKÖPRÜ MAHALLESİ
İlçe merkezine 2 km uzaklıktadır.
Toprakkale
İlçe merkezine bağlı Akköprü Mahallesindedir. Asurlular Van kalesini ele geçirince, Urartular Tuşba yakınlarında Rusahinli (Toprakkale) şehrini kurarak varlıklarını devam ettirmişlerdir.
Van kalesine oldukça yakındır. Van kalesi, Asurlular tarafından kuşatılınca, güvenli olmadığı izlenimi yaratır. Bunun üzerine Urartu kralı II Rusa da güvenli olması amacıyla, Toprakkaleyi inşa ettirir. Burası Urartu krallığının ikinci başkentidir.
Daha doğrusu dinsel bir merkezdir. Çünkü: kale’de baş Tanrı Haldi’ye adanmış bir tapınağın temeli, saray, depo binası ve sarnıç kalantıları bulunur. Saray ile tapınağın mozaikleri Van Müzesi ile Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor. MÖ 612 yılında, Anadolu’ya gelen Medler, Urartu Krallığına son verirler.
Meher Kapı
İlçe merkezine bağlı Akköprü Mahallesindedir. Toprakkale’nin yaklaşık 600-700 metre kadar batısında, Zimzim dağlarının batı ucundadır. Hazine kapısı, Çoban kapısı ve Taş kapı adıyla da bilinmektedir. Van kalesinin ise 5 km doğusundadır.
MÖ 820-810 yılları arasına tarihlenir. “Meher” kelimesi anlamı “Aydınlatan” demektir. Urartu krallarından İşpuini ve Menua döneminde Tanrı Haldi adına kalker kayanın oyulmasıyla yaptırılmıştır. İki çerçeveli, dikdörtgen bir yapıya sahiptir.
Tanrı Haldi adına yaptırılmış simgesel bir tapınak kapısıdır. Güneye bakan anıt ana kayanın düzleştirilmesi suretiyle yapılmıştır. Ölçüleri: 4.10 x 2.61 metredir.
Kapı, yerden 17-18 metre yüksekliktedir. Buraya: yerden kapıya kadar kayaların oyulmasıyla yapılmış basamaklarla çıkılmaktadır. Bu basamaklardan bir kısmı aşınmış, ancak büyük bölümü günümüze ulaşmıştır.
Meher kapının ortasında, 94 satırlık çivi yazısı ile yazılmış Urartuca yazıt bulunur. Yazıtta, Krallıkça benimsenmiş tanrı ve tanrıçaların adları ile bunlara kurban edilecek büyük ve küçükbaş hayvanların (sığır, manda, koyun, kuzu gibi) sayıları belirtilmektedir.
Tanrı listesi, hiyerarşik bir sıraya göre düzenlenmiştir. En üstte Tanrı Haldi, sonda Teişeba ve Şivini, ardından Tanrıçalar Arubani, Huba ve Tuşpea’nın isimleri yazılıdır. Teişeba Anadolu’nun en eski ve önemli tanrılarından birisidir.
Meherkapı yazıtında Tanrı Teişeba’ya 6 sığır ve 12 koyun kurban edileceğinden söz edilmektedir. Teişeba adına, Urartu krallarından I. Rusa (MÖ 735-714) ve II Rusa (MÖ 685-645) tarafından şehirler kurulmuştur.
Listenin üçüncü sırasında bulunan Güneş Tanrısı Şiuini: genellikle kanatlı güneş diski içinde betimlenmiştir. Şiuini’ye 4 sığır ve 8 koyun kurban edilmekteydi. Ancak Urartu kralları tarafından Tanrı Şiuini adına şehirler kurulmamıştır.
Yazıtta toplam 60 tanrı ve 16 tanrıça ismi yazılıdır. Ayrıca kutsal sayılan ve adına kurban adanan dağ, nehir ve şehir isimleri de bulunur. Bu yazıtta, Urartu krallığına ait tüm tanrılar bir düzen içinde sınıflandırılmıştır. Bütün tanrılara kesilecek toplam kurban sayısı 110 büyükbaş ve 310 küçükbaştır. Kurban edilecek bu hayvanlar, yılda bir kere (muhtemelen Eylül ayında) toplu olarak kesilir ve parçalanırdı. Kesimler: Meherkapı’nın güneyindeki anakayanın düzleştirilmesiyle oluşan teraslarda yapılmaktaydı.
Tanrı Haldi’nin bu kapıdan bir ışık demeti içinden çıkacağına inanılırdı. Bu yüzden önemli bir inanç merkezidir. Hz Ali’nin at ve ganimetlerinin kapının ardında olduğu ve yılda bir gün kapının açıldığı da bir inanıştır. Kutsal olduğu kabul edilen kapıda çivi yazısı bulunur. Yazıtta Urartu Krallığının inandığı tüm Tanrılardan bahsedilmektedir.
Yörede anlatılan bir söylentiden de söz etmek istiyorum. “Bir çoban, kapının tılsımını söylemiş ve içinde hazine bulunan kapı açılmıştır. Çoban içeri girer ve burada uyuyakalır. Uyandığında kapının açılması için gereken tılsımı unutmuştur ve içeride kalır, dışarı çıkamaz. “
Gelelim günümüze, burası gereken ilgi gösterilmediğinden sprey boya ile yazılan saçma sapan yazılarla kirletilmiştir.
AĞARTI MAHALLESİ
İlçe merkezine 32 km uzaklıktadır.
AYANİS KALESİ
Tuşba İlçe merkezine bağlı 32 km uzaklıktaki Ağartı köyünün kuzeybatısında bir tepe üstünde Van gölünün kıyısındadır.
Doğu batı doğrultusunda uzanan tepe, Van gölünden 250 metre yüksektedir. Kalede, arkeolojik resmi kazılarda bulunan çivi yazılı kitabesine göre: Ayanis kalesi, MÖ 685 ve 650 tarihleri arasında, Urartu krallığının başında bulunan Kral II Rusa döneminde yaptırılmıştır. Kalenin: MÖ 673-672 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Kaleye: Süphan dağının karşısındaki Rusa kenti anlamına gelen “Rusahinili-Eiduru-kai” ismi verilmiştir. Kale: 100 x 400 metre boyutlarındadır. Kale: Stadel, Güney Tepe, Pınar Başı yerleşimlerinden oluşmaktadır.
Kalenin yamacında Ayanis Ağartı köyü bulunur. Karşısında ise Süphan dağı görülür. Kale: iki sur duvarıyla çevrilidir. Kalenin güneyinde giriş kapısı bulunur. Giriş kapısının bulunduğu güney surları andezit taşından yapılmıştır. Diğer su duvarları ise kalker taşından örülmüştür. Kalenin içindeki tapınak önemlidir.
Tapınak Alanı
Kalenin en üst noktasında dinsel ritüellerin ve seramonilerin düzenlendiği 35 x 35 metre ölçülerinde tapınak alanı içinde “Susi Tapınağı” vardır.
Tapınak alanında yapılan kazılarda: kerpiçlerin yüzeylerinde görülen sıva izleri ikinci evrenin sıva izlerini taşımaktadır. Yapılan incelemede, Tapınak alanının yangın geçirdiği ve onarılarak tekrar kullanıldığı anlaşılmıştır. Tapınak alanının ana giriş kapısının iki yanında: ortalarında birer delik bulunan, boyalı ve ahşap hayat ağacı taşıdıkları düşünülen kaideler bulunmuştur.
Bunlar değerlendirildiğinde, tapınağın girişten itibaren gösterişli ve sanatsal öğelere sahip bir yer olduğuna inanılır. Bu kapı, yangın sonrasında sıvanarak daraltılmıştır. Mavi boyanın üzerine krem rengi ikinci bir boya sürülmüştür. Kalenin kullanım dışı kalmasından sonra, tapınağın güney duvarı tahrip edilerek Cellanın içine girilmiştir. Çünkü cellanın güney duvarında, ikinci taş sırası tahrip edilmiştir.
Tapınak Cellası
Tapınak cellası: 4.60 x 4.60 metre boyutlarındadır. Cellanın duvarları, iki sıra bazalt taşı üstüne yaklaşık 1.80 metre yükseklikte kerpiç olarak inşa edilmiştir. Cellanın kuzey kerpiç duvarı, 4 metre yüksekliğe kadar korunmuştur.
Tapınağın iç duvarlarını çevreleyen üst üste iki sıra bazalt taşın ön yüzü oyularak içleri kakma tekniğiyle yapılmış çeşitli: tanrı, hayvan ve bitkisel motiflerle (hayat ağacı, cin, sfenks, aslan ve fantastik kuş gibi) süslenmiştir.
Ancak bu bezemelerin kireç taşından yapılan iç dolgularının büyük bir kısmı tahrip olmuştur. Tapınak cellasında: tanrı tahtının veya heykelinin veya adak eşyalarının konduğu düşünülen platform, kapının karşısında ve doğu duvarına bitişik olarak bulunmaktadır.
Cellanın kuzey ve güneş duvarlarına bitişik ocakların olduğu belirlenmiştir. Bunlardan kuzeyde bulunan ocağın yanındaki kalkanda, hiçbir zaman söndürülmemesi gerektiği yazılıdır. Tunçtan yapılmış bu kalkan parçası üzerine çizilmiş sahnede, Tanrı Haldi, ölüm saçan kutsal mızrağıyla düşmana karşı en önde gitmektedir.
Onun arkasında ise aslan, boğa ve karışık yaratıklar üzerinde ayakta duran ve her biri birbirinden farklı silahlar taşıyan Teişeba, Şivini ve diğer tanrılar gelmektedir. Bu yüzden Savaş Tanrısı Haldi’ye adak olarak çeşitli silahlar sunuluyor ve bunlar tapınaklarda saklanıyordu. Bu yüzden, bu tanrının tapınaklarında: mızrak, kalkan, ok ve yay gibi silahlara rastlanılır.
Tapınağın ön cephesindeki andezit taşları üzerine yazılmış bir Urartu yazıtı da vardır. Bu yazıt, Urartu yazıtları arasında en uzun üçüncü yazıttır. Toplam 16 metre uzunluğundadır. Yazıta göre: Urartu kralı II Rusa Hate, Muşki ve Asur ülkelerinden esirler almış ve Ayanis kalesi çevresinde bir kent ve bahçeler yaptırmıştır. Ayrıca Argişti oğlu II Rusa tarafından bu Susi tapınağının inşa ettirildiği ve Tanrı Haldi’ye çok güzel bir kapı inşa ettirildiği yazılıdır.
Payeli Salon
Kalenin bu bölümünde, payelerle desteklenen büyükçe bir mekan bulunmaktadır. Anıtsal payelerden dolayı buraya “Payeli Salon” ismi verilmiştir. 36 x 27 metre ölçülerinde, dikdörtgen plana sahiptir. Salon içerisinde toplam 14 tane andezit taş temel üzerinde kerpiç beden duvarları yer almaktadır.
Buranın tabanı, sıkıştırılmış topraktır. Bu sıkıştırılmış toprak, doğrudan ana kayanın üzerine konularak düzeltilmiştir. Salona ismini veren payelerin çevresinde: payelere asılmış olarak: demir ve tunç ok uçları, miğferler, tunç kılıçlar, demir mızrak uçları, tunç kalkanlar, altın rozetler, altın varaklar ve benzeri kalıntılar bulunmuştur.
Salonun hemen arkasında gizemli bir oda vardır. Bu odanın gizemi yani işlevi anlaşılmamıştır. Bu odada bulunan bulundular mermerdir. Duvarda da ahşap izler vardır. Odanın kapı ve pencereleri de yoktur.
Domestik Mekanlar
Kalenin merkez denebilecek kesiminde, Tapınak alanının doğusunda bulunan yapılardan bazıları günlük kullanıma ve üretime ilişkin veriler sunmaktadır. Ayanis kalesi, Urartu krallığının yıkılması ile kendi haline terk edilmiştir. Ayanis kalesinde 1989 yılından bu yana resmi arkeolojik kazılar devam etmektedir. Süslemeleri ile dikkat çeken kalede, uzun yıllardır kazı çalışmaları devam etmektedir.
DİBEKDÜZÜ MAHALLESİ
İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır.
Çarpanak Adası
Van gölünün kuzeydoğu bölgesindedir. Çitören köyüne bağlıdır. Adanın kıyıya uzaklığı 1 km dir.
Köyün iskelesinden, teknelerle adaya ulaşım sağlanır. Ancak adaya ulaşım için bir yol daha var. 1 kilometre uzunluğundaki antik yoldan su altı yürüyüşü yapılarak da adaya ulaşılıyor. Ancak ada doğal yaşamın korunması açısından turizme kapalıdır.
Ada üzerinde: 9 ile 11’nci yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilen Saint Jean’a adanmış bir manastır vardır. Manastırın 1700’lü yıllardan kalma yazıtındaki bilgilerden başka bilgi yoktur.
15’nci yüzyılda Adır adasındaki manastırda yaşayan keşişler, o bölgedeki uzun süren savaşlarda başrahipleri Nerses ölünce, Adır adasındaki manastırdan ayrılmışlar ve Çarpanak Manastırına yerleşmişlerdir. Ktouts isimli bu manastırın sadece kilise bölümü günümüze ulaşmıştır. Kilisenin iç duvarları fresklerle süslü değildir. İç duvarlarda sıva kullanılmamıştır. Çan kulesi, iki kolon tarafından taşınmaktadır.
KALECİK MAHALLESİ
İlçe merkezine bağlı 16 km uzaklıktaki Kalecik köyü çevresinde, farklı tarihi yapılar bulunur. Bunlar: 2475 dikilitaş, 25 oda mezarı ve 4 taş halkadır. Köy içinde bulunan Kalecik Kalesinin Urartu kralı İspuini döneminde inşa edildiği tahmin edilir. Kalede yapılan kazılarda, derin olan kültür tabakalarında, daha önceki dönemlere ait seramik parçaları bulunmuştur.
Kalecik köyüne yaklaşık olarak 500 metre uzaklıkta bir oda mezarlığı vardır. Köyün 1.5 km kuzeydoğusunda ilginç kalıntıların tespit edilmesinden sonra binlerce dikilitaş ve son derece düzgün, büyük taş halkalarla dikkati çeken alanın güneybatı kesiminde bir Urartu nekropolü belirlenmiştir.
Köyün doğusunda Şahbağı ile Sığır Tepesi arasında ise dikilitaşlar bulunur. 4 tane taş halka vardır. Dikilitaşların köşesine bitişik durumdaki taş halkı 13 metre çapındadır. Bunların, yaklaşık 20 metre batısında, yapay bir yükselti üzerine kurulmuş gibi görünen, iki taş halka daha vardır.
Bunlardan büyük olanı 30 metre ve küçük olanı ise 18 metre çapındadır. Bu taş halkalarla, dikilitaşların arasında, bir hendek vardır.
Düzenli sıralar halinde dikilmiş olan taşlar şehitlik, uzay gözlemi veya takvim sistemi ile ilgili olabilir. Dikilitaş alanının batısında ise, yuvarlak formunda üç taş yığını vardır. Bu taşlar tahrip edilmiştir.
KALECİK URARTU NEKROPOLÜ-MEZARLIĞI
Nekropol alanı, dikilitaşlar tarlasının yaklaşık 200 metre batısındadır. Nekropol alanında yapılan araştırmalarda, 30 ayrı bölümde kaçak kazı yapıldığı görülmüş, bunlardan 25 tanesinde mezar tespit edilmiştir.
Mezar odalarının girişleri, kalınlığı 1 metreyi bulan konglomera tabakasına açılan deliklerden yapılır. Definecilerin tahrip ettiği odalarda çok sayıda Urartu dönemine ait seramik parçası ve arkeolojik buluntular ele geçer. Aslında diğer Urartu mezarlarından da bilindiği gibi, cesetler mezara kişisel eşyalarıyla birlikte gömülüyordu.
Çünkü Urartular, ölümden sonra yaşamın devam edeceğine inanıyorlardı. Ayrıca: gömü töreni sırasında yenen ölü yemeğinin bir parçası da cesedin yapına içeceklerle birlikte bırakılırdı. Ölü yemeği ve içeceklerin kap kacak içinde bırakılması sonucu, mezar odalarında ele geçen buluntuların çoğunu çanak çömlek oluşturmaktadır.
Defineciler tarafından yağmalanmış olmasına rağmen, Kalecik nekropolünde ele geçen madeni eserler oldukça fazladır. Bunlardan bazıları: altın kaplama iğne başı, gümüşten küpe, yüzük ve bayan kafatası yanında bulunan saç spiralleri, tunçtan bazıları bir erkek kol kemiği üzerinde bulunan ejder başlı bileziklerdir.
Ayrıca: demirden kılıç, bıçak, balta, mızrak ucu, ok ucu, topuz başı ve çeşitli madeni eserler bulunmuştur. Bunlar arasında en güzel örnek: kabzası tunç, namlusu demirden yapılmış kılıçtır.
Nekropol alanı, 2020 tarihinde tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
ALTINTEPE NEKROPOLÜ
İlçe yakınlarında konumlanan Altıntepe’de yapılan kazılarda, Urartu mezarları tespit edilmiştir. Yaşamın diğer dünyada da devam edeceğine inanmalarından dolayı, oda ya da ev biçiminde yapılan mezarlarda özel eşyalar bulunmuştur. Mezar içlerinde hayvan kemiği ve çanak-çömlek buluntuları da yiyeceğin de mezara koyulduğunu ortaya çıkarmıştır.
AMİK KALESİ-SİMBAT KALESİ
Yeşilsu köyündedir. Köyün tarihi MÖ 5’nci yüzyıla kadar gitmektedir.
Urartular döneminde inşa edilmiştir. Eski ismi “Simbat” dır. Simbat şehri, Van gölünün suları yükselince suların altında kalmıştır. Ancak halkının yoğun uğraşıları sonucu şehir Simbat kalesinin doğusunda yeniden yapılmıştır. Amik kalesi: Ahlat, Adilcevaz ve Erciş’e su yolu üzerinden bağlanan ticari bir liman kalesiydi.
Kale: Bizans imparatorluğuna bağlı Hacici Gagik isimli bir general tarafından 874 yılında onarılmıştır. Bu onarımda, surlar yeniden yapılmış ve bugünkü şeklini almıştır. Kale, daha sonra Harzemşahlar ve Büyük Selçuklular tarafından fetih edilmiştir.
Simbat kalesinin ismi, Osmanlı döneminde “Amik” olarak değiştirilir. Aynı dönemde, kalenin arkasında kalan Çelmik köyü de Van gölünde suların yükselmesi sonucu, sular altında kalarak yok olmuştur. Evet kale ile ilgili eski bilgiler, Evliya Çelebi tarafından düzenlenen Seyahatname de geçmektedir.
Kale, günümüze bir kısmı yıkık olarak gelmiştir. Yine de bir kısım kalıntısı görülebilir. Van gölünden kaleye çıkmak için kullanılan merdivenli bir tünel var. Günümüzde bu tünelin girişi var ve bazı izleri kalmıştır. Özellikle kaleye doğru çıkan merdivenler yok olmuştur. Yer yer merdiven taşları görülmektedir.
AŞAĞI ANZAF KALESİ
Van kalesinin kuzeydoğusunda, Van-İran karayolunun yakınında, doğal bir tepe üzerindedir. Tarihi yolların kesişme noktasında ve savunma açısından önemli bir yerdedir. MÖ 830-810 yılları arasında Urartu kralı İmurşini tarafından tamir ettirilmiştir.
Askeri amaçla inşa edilen kale, savunma ve stratejik açıdan büyük öneme sahiptir. Kale Urartılar zamanında yerleşim görmüş, Orta Çağda ise yıkıma uğramıştır. Dikdörtgen planlıdır. Güneybatı köşesi ile giriş kısmının bir bölümü, 1980’li yıllarda Van-Özalp-İran kara yolu yapımı nedeniyle harap olmuştur.
YUKARI ANZAF KALESİ
İlçe merkezine bağlı Dereüstü köyü sınırlarındadır. Eski ismi Anzaf köyüdür. Urartu kralı Minua tarafından inşa ettirilmiştir. Geniş bir alana yayılır. Buranın yapılma amacı: tarım ürünlerinin depolanmasıdır. Kale, Urartu yapım tekniğinin gelişim evrelerinin yansıtan bir örnek olması açısından önemlidir.
Kaleyi çevreleyen burçlar, surlar yapıyı erozyona karşı destekler. Yapılan araştırmalarda, kale surlarının MÖ 7’nci yüzyılda yaşanan depremde zarar gördüğü ortaya çıkmıştır. İç kalenin güneyinde Haldi Tapınağı bulunur. Tapınağa bir geçit içinden ulaşım sağlanır. Kalenin kuzey yönünde ise atölye ile depolar bulunur.
ADIR ADASI MANASTIRI
Adır adası, Van gölündeki 4 adadan en büyük olanıdır. Adada, 10’ncu yüzyılda yerleşim olduğu tespit edilmiştir. Adır adası üzerinde bulunan manastırın 11’nci yüzyılda kurulduğu tahmin edilmektedir.
Manastır kompleksinde: Saint Georges kilisesi, Saint Sion şapeli, papaz okulu, keşiş hücreleri, misafirhane ve liman bulunuyordu. Ancak bunlardan günümüze sadece ve kısmen kilise ve şapel ulaşmıştır. Kilise: bir el yazması belgeye göre 1305 yılında yenilenmiştir.
Küçük ölçekli ve haç planında bir yapıdır. Merkez kubbenin kolları haçın kollarıyla genişletilmiştir. 15’nci yüzyılda, Adır adasındaki manastırda yaşayan keşişler, bölgede süren savaşlarda başrahipleri Nerses ölünce, Adır adasındaki manastırdan ayrılırlar ve Çarpanak adasındaki manastıra yerleşirler.
1703 yılındaki depremde manastır büyük ölçüde hasar görerek yıkılmıştır. 1712 ve 1720 yılları arasında, Bitlisli Kaskaper usta tarafından yeniden inşa edilmiştir. Manastır, 1918 yılında boşaltılmıştır. Sonrasında herhangi bir koruma olmadan gelmiş ve halen yıkılmak üzeredir.
Günümüzde ada üzerinde 1766 yılında yapılan şapel ve jamaton ayaktadır. 1621 yılında yapılan kilise ise harap olmuştur. Son bir not: martılar adada kuluçkaya yatmaktadır ve adaya çıkmak isteyen gezginlere karşı saldırgan tutum takınırlar, burayı ziyaret etmek isteyenler uyarılır.
Van hakkındaki gezi yazım için Van