İspanya San Sebastian Genel

 

İspanya San Sebastian Genel

2016 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilen şehir: orta ölçekli bir şehirdir. Oldukça pahalıdır. Nüfus: 186.000 kişidir. İspanya’nın Fransa sınırında (sınıra sadece 20 km uzaklıktadır) Atlantik Okyanusu kıyılarındadır.

Şehrin bulunduğu “Biskaya” körfezi Atlantik Okyanusunun en derin olduğu körfezlerden birisidir. Bu derinlik yüzünden, burada okyanus hırçındır ve pek tekin olduğu söylenemez ve deniz genellikle hırçın ve dalgalıdır. Ama gün ağarıp sular çekildiğinde, muhteşem ve tertemiz plajlar ortaya çıkar.

II. Dünya savaşına katılmadığından, savaştan kaçan Fransız zenginler sayesinde, şehir kalkınmıştır.

Şehir: Bask özerk topluluğunu oluşturan 3 şehirden biridir. Özellikle futbol takip edenler, bu şehirdeki “Real Sociedad” takımını tanırlar.

1980’li yıllarda, yerel örgütler, burada yerel özgürlük için büyük mücadeleler vermişler ve çatışmalar yaşanmıştır.

Şehir: Fransa sınırına 30 km uzaklıkta, İber yarımadasının kuzeydoğu bölümündedir. Şehrin özellikle plajları popülerdir. Bunlar: “Ondarrate” ve “Concha” ile körfezin merkezinde bulunan Santa Clara adası plajlarıdır. Şehir merkezinde diğer önemli bir plaj da “Zurriola” dır.

Burası, dünya çapında ünlü bir sörf merkezidir. Gel-git olaylarının yaşandığı kıyı bölgelerinde, sular çekildikten sonra büyük alanlar ortaya çıkmaktadır.

Öte yandan, burası Avrupa’nın en önemli film festivallerinden birine de ev sahipliği yapmaktadır.

Şehirde: birçok yer yürüyerek gezilebilir, ayrıca bisiklet şeritleri kullanılarak bisiklete binilebilir.

 

TARİHİ

Bölgede ilk yerleşimin Roma döneminde “Valduli” isimli bir şehir olduğu düşünülüyor. Bu Roma şehri, mevcut şehrin 10 km doğusundadır. 1014 yılında: Hernani isimli San Sebastian Manastırının: bu bölgede elma suyu için kendi elma bahçelerini kurduğu bilinir.

1200 yılında, şehir: Kastilya kralı Alfonso tarafından ele geçirilir. 1265 yılında, şehrin bölgenin önemli bir liman kenti olduğu anlaşılır.

15. Yüzyıl başlarında, şehrin çevresi basit inşaat duvarları ile çevrilidir. 1489 yılında, büyük bir yangın şehri harap eder. 1521 yılında, İspanya ve Fransa arasındaki savaşlarda: şehirdeki Navarre krallığı, İspanyol yardımı alır ve sınır anlaşmazlıkları nedeniyle, özel bir statü alır.

17. Yüzyılda şehir yeniden inşa edilir. Ancak 1721 yılında şehir Fransızlar tarafından işgal edilir. 1728 yılında, şehirde Amerika ile ticaretin geliştirildiği görülür. 1808 yılında Napolyon, İngilizlerle yapılan Yarımada savaşı sonunda şehri işgal eder.

Evet tüm bu yıkıcı olaylardan sonra, şehrin imarı Gogorza tarafından yapılan imar planının kabul edilmesinin ardından geliştirilir ve modern, sekizgen taslak uygulanan proje gerçekleştirilir.

 

PARA BİRİMİ

Şehirde “Euro” kullanılmaktadır.

 

DİL

Şehirde: İspanyolca ve Bask dili resmi dil olarak kullanılmaktadır. Yani, genel olarak bu şehirde İngilizce bilen pek kişiye rastlanmaz ve özellikle sizlere önerim, bu şehirde İspanyolcayı pek tercih etmemenizdir, çünkü bunlar daha öncede sözünü ettiğim gibi Bask milliyetçisi ve özellikle Bask dilini kullanmayı tercih ediyorlar.

 

İKLİM

Burada genellikle yüksek nem oranı, sık bulutlar ve yıl boyunca yoğun yağış görülür. En sıcak ay “Ağustos” ayıdır ve ortalama sıcaklık 20 derecedir. En soğuk ay ise “Ocak” ayıdır ve ortalama sıcaklık 7.9 derecedir.

Şehir Okyanus kıyısında olduğundan, yağmur yağarken, aynı anda fırtına olması da muhtemeldir ve bu yüzden, yağmur yağarken yerel halkın şemsiye kullanmadığını, çünkü şemsiyelerin fırtınada parçalandığını görebilirsiniz.

Öte yandan, buranın iklimi de pek istikrarlıdır denilemez, çünkü: güneş varken, bir anda yağmur yağdığı görülür ve özellikle geceleri serindir. Özellikle kışın Atlantik okyanusu azgınlığı ile buranın iklimini etkiler ve buz gibi bir hava hakim olur.

Sonuç olarak, burayı ziyaret etmek istiyorsanız en uygun dönem: Temmuz-Ağustos aylarıdır. Çünkü kışlar çok yağışlı geçer. Hatta en ideal ziyaret ayı “Eylül” dür. Temmuz ayında, deniz suyu sıcaklığı yüksektir.

İspanya San Sebastian Genel

ULAŞIM

Şehrin diğer şehirlere uzaklığı şöyledir. Bilbao 102 km. Madrid 451 km ve Barselona 565 km. dir. THY ile İstanbul-Bilbao uçuşlarını kullanarak buraya ulaşabilirsiniz. Bilbao-San Sebastian arasındaki yolculuk otobüsle yaklaşık 70 dakika sürüyor.

San Sebastian havaalanı: Bidosoa nehri halici üzerinde, Bidasoa ilçesinde şehir merkezinin 22 km kuzeydoğusundadır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki otobüsleri kullanmak isterseniz, tekli bilet 1.65 euro, aktarmalı bilet ise 2.35 eurodur.

 

ALIŞVERİŞ

Şehirde ilginç butikler ve fantastik ayakkabı mağazaları bulunmaktadır. Ama özellikle kadın giysi ve ayakkabıları yoğundur. Şehirdeki birçok alışveriş mekanı “Cineplex” denilen alışveriş merkezindedir. Yalnız unutmamak gerekir ki, bu şehir çok pahalıdır, yani sadece gezin, eğlenin derim. Alışveriş zor.

 

GECE HAYATI

Şehirde 3 ana gece hayatı alanı bulunmaktadır. Ama bunlardan en popüler olanı “Old Town” bölgesidir. Burada: gün boyu, özellikle “txikiteros” (bir tür şarap, aşağıda ayrıntılı anlatacağım) içilebilen barlar bulunmaktadır.

Buen Pastor katedrali arkasında “Calle Reyes Catalicos” denilen yerde: modern barlar ve müzik mekanları bulunur. Buranın sokakları, özellikle 20. Yüzyılın sonlarında farklı atmosferleri olan barları ile ilgi çekmektedir.

Gece hayatının yoğun olduğu son yer “Gros” ilçesidir. Burası: şehrin doğusunda, özellikle spor tutkunları için tercih edilen bir yerdir. Burada: özgün butikler ve spor malzemesi satan dükkanlar bulunur. Aynı zamanda birçok sanat galerisi de görülür.

Ama, buranın en büyük özelliklerinden bir diğeri, biraz önce sözünü ettiğim gibi gece hayatıdır. Burada sayısız “pintxo” barları bulunur ve özellikle yerel halk, burayı popüler bir eğlence merkezi olarak tercih ederler.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bask mutfağı, İspanya’da büyük ün kazanmıştır ve öte yandan uluslar arası gıda eleştirmenleri tarafından da onaylanmaktadır. Şehirde, metre kare başına düşen “Michelin” yıldızı bir hayli fazladır. Paris dışında, üç yıldızlı en fazla restoran bu şehirdedir.

Özellikle: Old Town bölgesinde “Parte Vieja” denilen yer: çok sayıda barları ve bunlarda sunulan küçük aperatifler ile ünlüdür.

Evet, bu şehirde: rakipsiz bir yerel mutfak kültürü vardır. Nefis lokma büyüklüğündeki “pintxos” yani Bask tarzı tapas muhteşem lezzetlidir.

Bu: baget etmek dilimleri arasına her türlü deniz ürünü ve domuz etinin konulması ile hazırlanır ve sopalarla yenilir. Bunu, içki yanında tercih ediyorlar ve genellikle yerel halk, gece eğlencesinde, her bara uğrayarak bir-iki pintxos yemeyi tercih ediyorlar, yani bir bara oturup ta birçok pintxos yemek tercih edilmiyor.

Öte yandan, deniz ürünlerini sevenler için, bunların muhteşem lezzetler olduğunu hatırlatmam gerek. Zaten, şehirde bir de “Aşçılık Okulu” bulunuyor. Bu mutfak okulu ve araştırma enstitüsü: şef Ferran Adrian başkanlığındaki danışma kurulu tarafından işletiliyor ve 4 yıllık lisans eğitimi yanında, gastronomi meraklıları ve profesyonel aşçılar için geçici ve sürekli eğitimler de verilebiliyor.

Bunların haricinde yine bölgeye özgü yemek önerileri isterseniz: “marmitako” olabilir. Orkinos ve patates ile yapılan bir tür güveç, gayet doyurucudur. “Txangurro” ise bir tür soslu, pişmiş örümcek yengecidir. “Bacalao al pil pil” ise sarımsak, zeytinyağı ve sıcak biber ile yapılan morina balığı yemeğidir.

Evet, nerede yenir derseniz: Oditoryum ve kongre merkezi yanında, Zurriola plajının yanındaki “Ni Neu” tercih edilebilir. Ayrıca, şehrin dünyaca ünlü gurme restoranı “Arzak” düşünülebilir. Ancak, Arzak, bu kadar ünlü olmasının yanında, yaklaşık 3-4 ay öncesinden rezervasyon yaptırılarak gidilen bir yerdir.

Yani, gezginler için daha çok sosyete ve zenginler için uygundur. Yine de, şehirde böyle bir yer olduğunu bilmenizi istedim. Restoranlar öğle yemekleri için saat: 13.00-13.30 gibi açılırlar ve saat 15.30-16.00 gibi kapanırlar. Akşam yemeği için ise, saat: 20.30-21.00 gibi açılırlar. Çoğu İspanyol, akşam yemeği için saat 22.00’de evlerinden çıkarlar.

Hani, şehrin en ünlü restoranı olarak “Arzak” tan söz etmiştim ve oranın pahalı olduğunu söylemiştim ya, orta fiyatlı birkaç güzel restorandan daha söz etmek istiyorum. “Kokotxa” Agosta ve Campanario köşesindedir. Hemen Santa Maria Bazilikası yanındadır.

Burada bir yerel “degustacion” menüsü denemek isterseniz, muhtemelen 60 euro ücret ödemeniz gerekir. Bu menü diğer restoranlarda 120 euro civarındadır. Ya da öğle yemeğinde, basit “del dia” deneyin ve sadece 25 euro ödeyin. “Bodegon Alejandro” bu aile restoranı, geleneksel Bask mutfağı ürünleri sunar.

Duvarları geleneksel Bask spor fotoğrafları ile dekore edilmiştir. Hafta içinde öğlen yemeği menüsü 13 eurodur. Son olarak “Juanito Kojua” 1947 yılında açılan bu mekan, yerel halk arasında çok popülerdir.

Tertemiz, sıcak ve ev ortamı vardır. Üst katta, deniz teması kullanılmıştır. Alt kat ise, çiftlik evi şeklinde dekore edilmiştir. Tadım menüleri 40-52 euro civarındadır. “Menü del dia” ise sadece 30 eurodur. Buraya yolunuz düşerse, büyük sütlaç denemenizi öneririm.

Şehirde kahve veya aperatif mekanı önermek gerekirse: San Telmo Müzesinin girişindeki “Cafe San Telmo” tercih edilebilir. Burada: bir kahve molası verebilirsiniz. Ayrıca: çeşitli aperatifler de atıştırmalık için idealdir.

Son olarak “Salt” isimli genellikle sörfçülerin tercih ettikleri bir pintxos ve kahve mekanı önerebilirim. İspanyol tapaslarının, Bask bölgesindeki benzerleri olan pintxos mutlaka burada denenmelidir.

Peki, şehirde ne içilir derseniz: Bask ülkesindeki şehirlerde, özellikle kırmızı şarap, yani “Navarra” ve “Rioja” tercih edilmelidir. Ayrıca, yine favori bir içecek olarak, hafif elma aromalı olan “Sagardoa” denenmelidir.

İspanya San Sebastian Genel

 

FESTİVALLER

San Sebastian şehri: her yıl Eylül ayında düzenlenen “Uluslar arası Film Festivali” ile ünlüdür. Bu festival, uzun yıllardır Avrupa’nın en ünlü ve önemli festivallerinden birisi olarak kabul edilir.

1980’li yıllarda “Muhsin Bey” isimli Türk filmi, en büyük ödüle layık görülmüştür. Ayrıca: Alfred Hitchcock, Audrey Hepburn, Elizabeth Taylor, Steven Spielberg, Bette Davis, Gregory Peck, Al Pacino gibi sinema dünyasının birçok ünlü yıldızı, burayı ziyaret etmiştir.

Her yıl “Temmuz” ayında, San Sebastian Caz Festivali düzenlenir. Bu festival de, Avrupa ve İspanya’nın en önemli ve eski caz festivallerinden biri sayılır. Bu festivalde, her yıl milyonlarca müziksever buraya akın ederler. Ayrıca caz müzisyenleri davet edilir ve konserler, şehrin farklı bölgelerinde yapılır. Birçok etkinlik ücretsiz yapılır.

Her yıl “Ağustos” ayında, şehirde bu kez, Klasik Müzik Festivali “Quincena Musical de San Sebastian” düzenlenir. Bu festival, ilk olarak 1939 yılında düzenlenmiş ve günümüze kadar sürdürülmektedir.

Son olarak, her yılın ikinci ayında, ilk cumartesi günü kutlanan “Caldereros” şenliklerinden söz etmek istiyorum. Bu etkinliklerde, yerliler şehir sokaklarında yürürken, tencere ve tavalar ile gürültü yapıyorlar ve bu festival tam olarak gürültü üzerine kurgulanmıştır.

Yürüyüşe katılanların çoğu çingene giysileri giyerler ve gürültüler eşliğinde dans ederek ilerlerler. Festivalin ilk olarak 1884 yılında kutlanmaya başlandığı söyleniyor.

Andorra

Andorra

Andorra

Önümüzdeki aylarda, belki de adını sık duyacağımız bir yer. Çünkü: Avrupa’da, İspanya-Fransa arasında, Pirene dağlarının üzerinde sıkışmış bu küçük ülke: Avrupa’nın pek çok ülkesinde, her ne kadar kayak turizmi ve vergisiz alışveriş ile tanınsa da, ülkemizde pek tanınmıyor.

Andorra

ULAŞIM

Andorra’ya İspanya üzerinden gitmeyi düşünürseniz: Barselona şehrinden ulaşım mümkün. Barselona-Andorra arasındaki karayolu uzaklığı: 180 km. Ancak, her ne kadar fazla uzun görünmese de, bu yolculuk, yaklaşık 3 saat sürüyor ve bu arada, yol üzerinde, yaklaşık 20-30 dakikalık bir mola veriliyor. Yani, toplam yolculuk süresi, 3.5 saat sürüyor.

Neden uzun? Çünkü: Andorra, konum itibarıyla Pirene dağları üzerinde bulunduğu için, karayolu ulaşımının özellikle, son bölümleri, dağlara tırmanış şeklinde, virajlı ve inişli-çıkışlı ve bunun doğal sonucu olarak, yol mesafe olarak kısa görünse de, zaman olarak uzun.

Andorra’ya ulaşım için, günümüzde üç yol bulunduğu ve dördüncünün yapıldığı söyleniyor. Dördüncü yol bittiğinde ulaşımın yarım saat  daha kısalacağı belirtiliyor. Bu yeni yolun finansmanı, turizm gelirlerini doğrudan etkileyeceği için Andorra devleti tarafından karşılanıyormuş, çünkü: gerçekten bütün gelirleri, buraya gelecek turistlere bağlı.

Sonuç olarak

Barselona-Andorra arasındaki yol pek keyifli değil. Hani: değişik bir ortam, yeni yerler görebilmeyi umsanız da, bu da mümkün değil. Uzun süre, yeşilliklerle kaplı araziden başka bir şey görmek mümkün değil. Bunun dışında, geçilen birkaç yerleşim yerinde de, pek görülebilecek bir şey yok. Yani: 3.5 saatlik yolculuk, tam bir uyku molası denilebilir.

Tur şirketlerinin organizasyonu dışında, Andorra’ya kendi başına gitmek isteyenler: Barselona havaalanından, Andorra’ya servis yapan otobüslerden yararlanabilirler. Eurolines Terminal B kapısı önünden kalkan otobüsler ile Andorra ülkesine, tek yön 23 Euro ve gidiş-dönüş 40 Euroya gidebilirsiniz. Tur şirketlerinin talebi ise, 60 Euro civarında oluyor.

TARİHİ SÜREÇ

Andorra: tarih boyunca varlığını sürdürmüş, küçük bir ülke. Ancak, bir zamanlar, halen merkezden 13 km. uzaklıkta bir köy olarak bulunan, Uren kontluğuna bağlı imiş. Günümüzdeki Urjen köyü, bir zamanlar, kontluk olarak bölgenin hakimiyetini elinde bulunduruyormuş.

Ancak, takip e den süreçte: bölge Fransızların egemenliğine girer. Sonra: İspanyollar ve sonra yine Fransızlar ve son olarak İspanyollar.

Yani: Fransızlar ve İspanyollar arasında, bölgedeki hakimiyet için sürekli bir çatışma ve kavga yaşanır ve birbirlerini sevmezler. Hatta: Fransızlar, “Afrika, Pireneler’den sonra başlar” diyerek, gerek İspanyollar ve gerekse Portekizlileri, Avrupalı saymazlar.

1900’lü yılların başına gelindiğinde ise, İspanyollar, biraz da sırtlarındaki kamburu atmak için, Andorra’ya bağımsızlık verirler.

Her ne kadar, 1992 yılında demokrasiye geçilmiş olsa da, ülke, Prenslik sistemiyle yönetilmektedir. Ancak: ülke idaresi, biri Fransa’da yaşayan prens ve diğeri Andorra sınırları içinde Urjel köyünde yaşayan başpapaz olmak üzere, iki prens tarafından yürütülmektedir. Resmi aktivitelerde, her ikisi de bulunmaktadır.

Andorra

GENEL ÖZELLİKLERİ

Andorra: Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının büyüklüğü, 485 km. karedir. Ancak, bu toprakların büyük kısmı dağlık olması nedeniyle: tarım, hayvancılık ve sanayi yapılamamaktadır.

Bu coğrafi konum nedeniyle: havayolu ve tren yolu da kullanılamamaktadır. Hatta: ülkede tüketilen tüm gıda maddeleri: başta İspanya olmak üzere, çevre ülkelerinden ithal edilmektedir.

Ülkenin en büyük şehri: Andorra La Vella. Bu şehir: 1023 metrelik rakımı ile, Avrupa’nın en yüksek başkenti olarak öne çıkmaktadır. Başkentin nüfusu 20 bin kişi iken, ülkenin toplam nüfusu: yalnızca 60 bin kişidir.

Andorra

Biraz önce söylediğim gibi: ülke, Pirene dağları üzerinde kurulmuştur. Başlıca iki nehir bulunmaktadır. Bunlar:  doğu ve batı Balira nehirleridir. Bu iki nehir, Andorra’dan çıkmadan önce birleşirler ve büyük Balira nehrini oluştururlar.

Büyük Balira nehri: İspanya sınırlarına girince büyüklüğünü bırakır ve Balira ismi ile bir süre daha devam eder ve daha sonra Segre nehrine kavuşur.

Ülkede konuşulan ana lisan “Katalanca”dır. Ancak: Katalanca ile birlikte, hemen hemen herkes İspanyolca ve Fransızca da bilir ve konuşur. Özellikle, Fransa’ya yakın olan kesimlerde Fransızca ve İspanyaya yakın olan kesimlerde İspanyolca bilinir ve konuşulur.

Ancak, ortak lisan, Barselona’da konuşulan Katalancadır.

Andorra
Andorra’da pek fazla tatil yok.

365 günlük bir yıl boyunca, yalnızca 4 gün tatil yapıyorlar. Bunlar: 1 Ocak: yeni yıl, 14 Mart: Anayasa günü, 8 Eylül: Milli gün ve 25 Aralık: Noel günüdür. Bu günlerde: dükkan ve mağazalar kapanıyor.

Ülkede; dağlık coğrafi konum nedeniyle tarım, hayvancılık ve sanayi yok dedim ama, kişi başına  düşen milli gelir: 46 bin dolardır. Turizm, bu milli gelirin en büyük nedenidir. Suç oranı derseniz, son derece  düşük. Andorralılara bu  durum sorulduğunda “çalışmaktan suç işlemeye vaktimiz yok” şeklinde cevap veriyorlarmış.

Andorra

TURİZM

Andorralılar: gerek tarım, gerek hayvancılık ve gerek sanayide coğrafi konum nedeniyle yapılanamayınca, zor şartlar altında yaşarlar. Ancak, 1970’li yıllara gelindiğinde, çevre ülkelerinden Fransa ve İspanyaya olan büyük turist akımı ilgilerini çeker. Bundan pay almayı düşünürler.

Özellikle: kar yağışının yoğunluğu nedeniyle, kayak pistleri yaparlar. Hatta: emekliler için kamp yerleri oluştururlar. Ancak: yine de, yeterli turisti ülkeye çekmeyi başaramazlar.

Bunun üzerine: ülkeyi “açık Pazar” haline getirirler. Ülke dışından getirttikleri kaliteli ve marka ürünleri: herhangi bir ilave vergi koymadan satmaya başlarlar ve böylece, alışveriş meraklısı turist yoğunluğunu yakalarlar.

Hatta, bir ara

Andorra’ya ilgi o kadar çok yoğunlaşır ki, turistler  dışında, Almanlar, Fransızlar ve İspanyollar, kamyonetleri ve minübüsleriyle, ülkeye gelirler ve başta beyaz eşyalar olmak üzere tüm gıda maddelerini buradan satın almaya başlarlar.

Bunun üzerine, az da olsa ekonomileri etkilenen Almanya ve Fransa’nın etkilemesiyle, Avrupa Komisyonu tarafından, turistlere alışverişlerde kota uygulanması konusunda yaptırımlar gündeme getirilir.

Buna göre: ülkeye gelen turistler: kişi başına 2 karton sigara, 1.5 litre alkollü içki, 150 ml. Parfüm ve tek parça eşyada 1100 Euro’luk alışveriş hakkı ile sınırlandırılırlar. Değeri yüksek ürünlerden birkaç parça alındığında, bu 1100 Euro’luk sınırlama olmuyor.

Örneğin: 800 Euro’luk, 3 adet video kamera alınabilir, bunların değeri her ne kadar 2400 Euro olsa da, önemli olan tek parça malda ve üründe, 1100 Euro’luk kota bulunmasıdır.

Bu arada: Andorra’nın Avrupa Birliği üyesi olmadığını da belirtmekte yarar var. Ama, yine de bu kotalar uygun hareket edilir. Çünkü, Andorralılar, günü birlik gelip giden turistlerden ziyade, ülkelerine gelip, birkaç gün kalacak turisti arzulamaktadırlar.

Sonuç olarak: günümüzde, 60 bin nüfuslu bu küçük ülkeye, her yıl, yaklaşık: 12-14 milyon arasında turist gelmektedir. Ancak, yine de, bunların büyük çoğunluğu, günü birlik ülkeye giriş yapan, yani ticaret için gelen turistlerden oluşmaktadır.

Andorra

Biraz önce kotalardan söz etmiştim.

Bu kotalar nasıl kontrol ve takip edilmektedir? Andorra ülkesinden çıkarken, gümrük sahasında her türlü araç durduruluyor ve kısa bir aramadan geçiriliyor. Ayrıntılı bir arama yok. Ama yine de, böyle ayrıntılı bir aramanın olmaması, hiçbir zaman olmayacağı anlamına gelmez.

Turistler de, bu kotaları aşmanın yolunu bulmuşlar. Pahalı bir cihaz, örneğin bir saat alındığında ve bunun bedeli,  tek parça halinde 1100 Euro’yu geçtiğinde, saat kola, kutusu çöpe, evrakları çantaya konularak, gümrük sahasını geçmenin yolu bulunmuş.

Diğer: sigara, alkollü içki, parfüm gibi ürünlerde kotaların aşımında ise; alınan malzemeler, kota standartlarında ayrı ayrı poşetlenip, turistlerin kendi aralarında paylaşılması suretiyle, kota uygulamasının sıkıntıları gideriliyormuş.

Evet, Andorra’nın turizm gelirlerindeki  temel faktör, alışveriş turizmi olsa da, ülkenin diğer turistik etkinlikleri de bulunuyor. Bunların başında: El Tarter ve Pal Soldue bölgelerinde yoğunlaşan kayak merkezleri var.

Andorra, kış turizmi çok canlı. Ülkede mevcut 3 kayak pistinde, binlerce insan kayak yapmanın tadına varıyor. Ayrıca, özellikle Fransız, İspanyol ve İngiliz kayak severlerin akın ettiği ülkedeki kayak okulları, Avrupa’nın en büyükleri arasındadır.

Son olarak, tüm bunların yanında, ülkede: başkentte, Caldea isimli büyük bir termal merkez bulunmaktadır. Burası, Avrupa’nın en büyük “SPA” merkezlerindendir.

Dağların arasında, hava serinken, sonbaharda ise dağlar yeşilken, jakuzinin altında ya da suyun içinde bulunmak muhteşem bir keyif. Andora da olursa, mutlaka buna da zaman ayırmalısınız.

Andorra

ALIŞVERİŞ TURİZMİ

Her ne kadar turistler için çeşitli alternatifler yaratılsa da, Andorra günümüzde, vergisiz alışveriş cenneti olarak bilinip  tanınıyor. Özellikle: Avrupa ülkeleri vatandaşları için, Andorra ucuzluk ülkesi. Hani: bizim ülkemizdeki fiyatlarla karşılaştırıldığında çok büyük farklılıklar ortaya çıkmıyor.

Hatta: Euro’nun yüksek olması nedeniyle, etiketlerdeki her görünen değeri, 9 ve hatta 10 ile çarpma gerekliliği, ülkedeki fiyatların bizim açımızdan ucuzluğunu pek ortaya çıkarmıyor.

Gümrük ve pasaport kontrol alınlarını geçtikten sonra: Andorra ülkesinin başkentine giriliyor. Kentin ortasından bir nehir geçiyor. Üstünde şirin köprüler bulunan nehrin  hemen iki yanında, çam ağaçlarıyla dolu, yüksek kesimler yükseliyor.

Andorra’nın başkenti:

İki dağ yükseltisi arasında kalmış. Her iki yana baktığınızda, çam ağaçlarıyla dolu yükselti görüyorsunuz. Tam ortadan geçen nehrin her iki yakasındaki caddeler ve ara sokaklarda: mağazalar, dükkanlar ve hipermarketler sıralanmış.

Bunların toplamının 2000 civarında bulunduğu söyleniyor. Yani: bu ülkede yaşayan her 40 kişiye, 1 dükkan düşüyormuş.

Bu arada: şunu da önemle belirtmek gerekir ki: şehre vardığınızda öncelikle küçük dükkan ve mağazaları gezmenizi öneririm. Çünkü: bunların çalışanları, her gün saat: 13.30 ile 16.00 arasında siesta denilen öğlen tatiline giriyorlar ve dükkanlarını kapatıyorlar.

Siz; şehre vardığınızda, öncelikle küçük dükkan ve mağazaları gezmelisiniz ki, siesta saatinde bunlar kapandığında büyük hipermarketleri gezebilirsiniz.

Andorra

Tur otobüsleri

Şehir merkezindeki otoparka girmiyorlar. Bu durumda: sizi, şehir merkezinde belli bir yerde bırakması ve belirlenen saatte yine aynı yerden alması gibi bir uygulama var. Elbette, bu uygulama sonucunda; elinizde yaptığınız alışverişin onca yükü ile, saatlerce dolaşmak yorucu ve sıkıcı oluyor.

Yine de, hemen ana cadde üzerinde bulunan, ünlü bir fast-foot restoranını: gerek kısa molalar-dinlenmeler ve gerekse tuvalet ihtiyacı için rahatça kullanabilirsiniz.  Zaten, başka alternatif de yok. Evet, ana caddelerde dolaşmaya başladığınızda: elbette, ilk gördüğünüz ürünlerde hayal kırıklığı yaşıyorsunuz.

Çünkü

Andorra’yı, ucuz bir alışveriş cenneti olarak kafanızda kurdu iseniz, yanıldığınızı anlamak için pek fazla zaman gerekmiyor. Andorra: kaliteli ve marka ürünlerin satıldığı bir yer. Bu bir ülke politikası. Yani, burada sahte ürün bulmak veya satın almak mümkün değil.

Andorralıların prensibi: kaliteli ve marka ürünleri, vergisiz satmak. Yani: öyle büyük ucuzluklar beklemek hayal. İnsanlar, buraya gitmeden önce, burada her şeyin 1-2 Euro olduğu gibi, yanlış bir hisse kapılıyorlar.

Unutulmaması gereken başlıca konu: burası gerçekten bir pazar yeri değil. Yani, burada kaliteli ve marka ürünler, çok cüzi kar marjları ile satılıyor ve bu durum, fiyatların çok yüksek olduğu Avrupa ülkesi insanları  tarafından ucuz olarak değerlendiriliyor.

Ama, inanın bizim ülkemizde, burada satılan birçok ürün ya aynı fiyat ya da yakın fiyatlardadır. Elektronik cihazların fiyatlarının daha uygun olduğu söylenebilir. Bunun dışında, havaalanlarımızdaki free-shop mağazalarımızdaki ürün fiyatları, burası ile başa baş veya çoğu üründe biraz daha aşağıda.

Andorra

Evet, Andorrada gezmeye devam ediyoruz.

İlk rastladığınız mağazalardaki ürün fiyatlarını gördüğünüzde, biraz önce söylediğim gibi tam bir hayal kırıklığı  yaşanıyor. Özellikle: parfümeri ve kozmetik ürünlerinde, şehirdeki tüm mağazalar, etiket fiyatları üzerinden yüzde 10 indirim yapıyorlar ve böylece etiket fiyatlar, ülkemizdeki fiyatlara kavuşuyor.

Ancak: kesinlikle, ilk rastladığınız mağaza ve dükkanlardan alışveriş yapmamanızı öneriyorum. Ara sokaklara girin ve daha yüksek indirim oranları ile karşılayabilirsiniz.

Özellikle, parfüm ve kozmetik ürünlerinde, ara sokaklarda, etiket fiyatları üzerinden yüzde 25 indirim oranlarını bulmak mümkün.

Söylediğim gibi: kesinlikle bir ürün almak istediğinizde, birkaç mağaza ve dükkana bakmanızda yarar var. Bu arada: şunu da belirtmek gerekiyor. Ürünlerin fiyatları, şehirdeki mağaza ve dükkanlar içinde fazlaca oynamıyor.

Oynadığını görürseniz yani bir ürünü, bir mağazada diğerlerinden  daha yüksek görürseniz, bilmelisiniz ki, o ürünün ilave özellikleri (çantası, kılıfı, teknik özellikleri gibi) vardır. Yoksa: burada, aynı ürünün fiyatları arasında, çok büyük farklılıklar bulunmuyor, yani en fazla 10-20 Euro’luk farklar olabilir.

Andorra

Andorra’dan neler satın alınabilir, hangi ürünler ucuzdur?

Sigara ve tütün mamülleri

Mağazalarda, her türlü marka sigara ve tütün mamullerini bulup satın alabilmek mümkün. Fiyatları, aşırı ucuz değil. Avrupa ülkelerine göre fiyatlar pahalı olsa da, ülkemiz havaalanında fiyatların daha ucuz olduğunu gördüm.

Saat ve gözlük

Andorra’da üst marka tasarım saatleri bulmak mümkün. Özellikle: yüksek rakamlı bu ürünlerdeki fiyatlar, diğer ülkelerdeki satış fiyatlarının çok altında bulunuyor. İyi marka güneş gözlükleri: yaklaşık 100-150 Euro civarında satılmaktadır. Yani, güneş gözlüklerinde de uygun fiyatlar bulabilirsiniz.

Alkollu içecekler

Son derece ucuz. Şarapların fiyatları, 2-3 Euro’dan başlıyor. Yüksek kaliteli viskiler ise, yine diğer Avrupa ülkelerinden çok daha ucuz. Ancak: yukarıda sözünü ettiğim gibi, gerek ülke çıkışındaki gümrük ve taşıma sorunu, zaten fazla sayıda alma şansını ortadan kaldırıyor.

Özellikle: çok sayıda alınacak alkollü içkinin, uçak binişlerinde bagajları ağırlaştırıp fark ödemenize  neden olabileceğini ve bu durumda buradan sağladığınız indirimin, bagaj farkı ödediğinizde kaybolacağını unutmamak gerek.

Kozmetik ve parfümeri ürünleri

Özellikle parfümerinin ucuz olduğu söyleniyor. Ancak, merkezdeki birçok kozmetik mağazasının ürünleri, etiket fiyatları, ülkemizdeki havaalanı fiyatlarının üzerinde. Yani, yüzde 10 indirim yapıldığında, fiyatlar, ülkemizdeki havaalanı fiyatları düzeyine geliyor.

Yine  de, merkez yakınlarındaki ara sokaklarda, yüzde 25 indirim yapan kozmetik mağazaları var. Buralardan alacağınız ürünler, yüzde 25 indirim yapıldıktan sonra, karlı hale gelebiliyor. Kesinlikle, yukarıda da söylediğim gibi, hemen merkezdeki dükkanlara girip alışveriş yapmayın, unutmayın ki, merkez yakınlarındaki ara sokaklarda, çok daha uygun fiyatlar bulabilirsiniz.

Çikolatalar

Ünlü bir çikolata markasının ürünleri: havaalanında 7 Euro’dan satılırken, burada aynı ürünü 3 Euro’ya bulup satın alabilirsiniz. Ancak: elbette taşıma sorun olacaktır.

Bal

Andorra, çam ağaçları bulunan dağlarla çevrili bir yer olması nedeniyle, burada üretilen çam balı tavsiye ediliyor.

Cep telefonu

Andorra’da cep telefonları her ne kadar ucuz olsa da, garanti şartlarının uygun olmaması nedeniyle alınması önerilmiyor.

Elektronik cihazlar

Ülkede: elektronik cihazlar için: Fransa ve İspanya vatandaşlarına 2 yıl ve diğer ülke vatandaşlarına ise 1 yıllık garanti süresi tanınıyor. Fotoğraf makinası, kamera gibi cihazların fiyatları uygun. Ancak, ben yine de buradan satın almayı düşündüğünüz ürünün fiyatını, Türkiye’den gitmeden önce takip etmenizi öneririm. Çünkü: birçok ürün, aynı fiyata satılıyor.

Giysi ve ayakkabı

En iyi fiyatları ve en iyi markaları bulabilirsiniz. Ancak; yukarıda da söz ettiğim gibi, tur organizasyonu ile gittiyseniz, kesinlikle zaman sıkıntısı oluyor. Ama yine de şunu bilmekte yarar var. İspanya’da ki benzerlerini, burada, daha uygun fiyata satın alabileceğiniz giysi, ayakkabı ve çantalar bulabilirsiniz.

Markalı bir kot pantolon, 12 Euro civarında satılıyor. Özellikle, malum İspanyol tekstil sektörünün öne çıkan markalarının mağazaları burada ucuzluk yapıyorlar.

SONUÇ

Andorra: yazının bir kısmında belirttiğim gibi, gerçekten aşırı ucuz bir ülke değil. Zaten buraya ulaşım için; tur şirketine belli bir ücret ödemek zorunda kalınıyor ve daha sonra, alınacak objelerden edilecek kar ile, bu meblağ karşılansa bile, değişik bir ülke ve kültür göreyim şeklindeki düşüncelerin boş olduğu görülüyor.

Yani: Andorra’da görülebilecek tarihi veya doğal bir güzellik yok. Yaşanılacak veya izlenecek değişik bir kültür yok. Andorra: yalnızca,  vergisiz olması nedeniyle ucuz olduğu söylenen bir alışveriş ülkesi. Ama: inanın bu söylenen ucuzluk, dikkati çekecek ölçülerde değil.

Özellikle: tur ile toplu gittiğinizde, verilen 4-5 saatlik mola süresi, zaten rahat alışveriş yapmanıza izin vermiyor. Dolayısı ile, kısa sürede, birçok mağazaya girip-çıkmayı düşünürken, aldığınız veya alacağınız birkaç parça ürünün fiyatında, anlamsız ve çok cüzi ucuzluk olduğunu görüp, beklentilerinizin oluşmadığını görüyorsunuz.

Özellikle: etiketlerde yazan rakamların Euro olması ve her rakamın 2 ve hatta 2.5 ile çarpılmasının gerekmesi sonucu ortaya çıkan rakamlar; hayal edilen ucuzluğu karşılamıyor.

Belki: 10.000 Euro fiyat ile, ülkemizde veya Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde satılan bir saati; burada, 7.000 veya 8.000 Euro’ya bulabilir ve satın alarak kar ettiğinizi düşünebilirsiniz. Andorra’da alışveriş düşlerken, bu prensibi unutmamalısınız.

Son bir not: tur organizasyonu ile buraya giderseniz, verilen zaman yani 4-5 saatlik zaman limiti kesinlikle yeterli gelmiyor. Bir yandan  da ödenen ücret ( 60 Euro) var.

Kendi imkanlarınız ile yani otobüs veya birkaç kişi araç kiralayarak giderseniz, Andorra’da kalma süreniz ve alışveriş için ayırabileceğiniz süre  daha uzun olup, belki bir şeyler bulup satın alabilecek zaman rahatlığına  kavuşursunuz.

Aksi halde, tam bir koşuşturmaca, hayal kırıklığı. Kendi imkanlarınız ile gittiğinizde rehberlik ve tanıtım olmaz  diye düşünenler için; yukarıdaki satırların bulunduğu bu yazının bir suret çıktısını alarak gittiğinizde, inanın hiçbir kimseye ve bilgiye ihtiyacınız kalmayacaktır.

Meksika Mexico City Genel

Meksika Mexico City Genel

Mexico City şehri; 16 ilçe ve 300’den fazla mahalle ile dünyanın en büyük metropol alanlarından birisi olarak tanınır. Başkentin bulunduğu eyalet olan “Mexico DF” yani “Meksika Federe Bölge Eyaleti” batı yarımkürenin en büyük metropolüdür. Öte yandan şehir hava kirliliği ile ünlüdür.

Şehir: Meksika ülkesinin başkentidir ve merkezi hükümet burada yerleşiktir. İlk olarak: Sapa dağlarının eteklerinde Aztekler, Texcoco gölündeki bir yarımadada 14. yüzyılda bir şehir kurmuşlar ve ardından buranın üstüne günümüzdeki şehir kurulmuştur.

Aztek şehrinin kuruluşundan 200 yıl sonra İspanyollar şehri ele geçirmişler ve bölgede Yeni İspanya’nın başkenti yapmışlardır. Şehir 300 yıl sonra ise Meksika’nın baş şehri olmuştur. Aztekler tarafından kullanılmış olan su yönetim teknikleri ve binalar, modern şehrin alt yapısını oluşturmuştur.

Şehir: Anahuac denilen kudretli dağla çevrili yüksek bir vadide, denizden 2200-2300 metre yüksekte bulunmaktadır.

Şehir alanı: kuzeyden-güneye 40 km ve doğudan-batıya 25 km dir.

1985 yılındaki depremin yarattığı hasardan sonra bile şehrin tarihi merkezi ve güneydeki Xochimilco nun “yüzen bahçeleri” UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi ne girebilmişlerdir.

Merkezde koloni dönemi ve İspanya öncesinden kalma anıtlar görülebilir.

Arkeolojiden modern Meksika resimlerine ve grafik sanatlara kadar farklı konuları ele alan çok sayıda müze vardır. Modern Sanat Müzesindeki (Museum of Modern Art) Frida Kahlo’nun çalışmaları ile kocasının Casa Mural Diego Riviera’daki duvar resimleri en ilgi çeken koleksiyonlardır.

Palacio National (kimlik kartınızı götürmeyi unutmayın) daha çok çalışmasının görülebileceği bir yerdir.

Turistlerin ilgi odağı yerler, tarihi merkez ve Xochimilco, Condesa, Roma, gece hayatı, alışveriş ve yemek için San Angel, turistik yerleri sebebiyle Chapultepec de Lomas, el işleri pazarı sebebiyle Ciudadela, lüks alışveriş imkanları sebebiyle Polanco dur.

Roma Katolikleri için Amerika daki en kutsal yer olan Basilica de Guadalupe, İspanyol döneminden kalma bir katedraldeki önemli bir hac merkezidir. Şehrin dış kesimlerindeki bir diğer popüler yer ise Teotihuacan daki Aztek kalıntılarıdır.

Meksika Mexico City Genel

 

ŞEHRİN TARİHİ

Mexico City şehri çevresindeki alan: Kolomb öncesinde 1345 yılında Tenochtitlan tarafından kurulmuştur. İspanyol fethine kadar: bir bataklık adada kurulan şehir özellikle doğu bölümünde gelişmiştir.

Başkent olarak kabul edilen bu kasabanın çevresindeki kasabalarda ise, diğer bazı kabileler kümelenmişlerdir. Şehrin merkezinde 2 savaş ve güneş tanrısı Huitzilopochtli adına adanmış tapınaklar ve yağmur tanrısı Tlaloc için yapılmış büyük piramit bulunuyordu.

Teocalli denilen tören alanı Coatepantli denilen yılan duvarı ile çevriliydi. Burada aynı zamanda diğer önemli tanrılara ait tapınaklar da bulunuyordu. Tüm bu muhteşem yapıların kalıntıları, günümüzde mevcut “Zocalo” (Plaza de la Constitucion) ve hemen çevresindeki bölümlerde toprak altında yatmaktadır. Bu kült merkezi dışında pazar meydanları, tapınaklar ve kraliyet sarayları ve yerleşim alanları bulunuyordu.

Evet: “Tlatelolco” şehrinin asıl önemi: Aztek İmparatorluğunun temel ticaret merkezi olarak seçilmesinin ardından ortaya çıkmıştır. Eski “Cortesian Tlatelolco” sitesi günümüzde “La Languilla” pazarının altındadır.

Bazı kalıntılar “Üç kültürler” meydanında ortaya çıkarılmıştır. İki kasaba çevresindeki gölde bulunan yapay adalar: ekilebilir arazi olarak kullanıldı. Bu nedenle, buralara “Xocimilco” yani “yüzen bahçeler” ismi verilmiştir.

8 Kasım 1518 tarihinde: ilk İspanyol güçleri, Hernan Cortes başkanlığında Aztek başkentine ayakbastılar. İspanyollar: Mayıs 1521 tarihinde Tenochtitlan şehrini kuşattılar ve 13 Ağustos günü şehir ele geçirildi, Aztek hükümdarı Cuahtemoc yakalandı. Ardından: şehirdeki Aztek yapıları yerle bir edildi ve kanallar molozlarla dolduruldu.

1522 yılında İspanyollar: putperest tapınaklar olarak değerlendirdikleri Aztek tapınakları üzerine, mevcut malzemeyi kullanarak Mejico adını verdikleri yeni bir şehir inşa etmeye başladılar.

1535 yılında yeni İspanya valiliği oluşturuldu. 1537 yılında şehir nüfusunun: 100.000 yerli ve 2000 İspanyol’dan oluştuğu bilinmektedir. 1551 yılında Amerika kıtasının ilk üniversitesi burada kuruldu. 1692 yılında, yerli ayaklanması çıktı ve şehrin büyük bölümü, genel vali sarayı dahil yangında tahrip oldu.

1810-1821 yılları arasındaki bağımsızlık savaşında ise: kraliyet güçlerini çıkarmak için şehre yoğun saldırılar düzenlendi ve 1821 yılında şehir bağımsızlık destekçileri tarafından ele geçirildi.

1846-1848 yılları arasında, Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki savaşta şehir ABD askerleri tarafından bir süre işgal edildi. 1876-1911 yılları arasında Mexico City şehri özellikle Fransız etkisiyle yoğun bir şekilde modernize edilmiştir.

İzleyen on yıl içinde, Meksika, çeşitli devrimci liderler arasındaki kanlı çatışmalara sahne oldu ve devrim sonrasında şehir 1930 yılında 1 milyon kişilik nüfusa ulaştı.

II. Dünya savaşından sonra ise, şehir modernleşme ve sanayileşme alanında büyük atılımlar yapmıştır ve yoksul kırsal bölgelerden buraya insan akını olmuş, şehirde nüfus patlamıştır.

Bugün Meksika ülkesindeki sanayinin yarısı ve diğer tüm ticari faaliyetlerin % 70’lik bölümü başkentte yürütülmektedir. 1968 yılında Yaz Olimpiyat Oyunları şehirde yapılmıştır.

19 Eylül 1985 tarihindeki depremde ise, şehirde 10.000 kişinin öldüğü söyleniyor. Ayrıca 100.000 kişi evsiz kalmış ve hasar şehrin çehresini değiştirmiştir.

Özellikle yeni yapılan binaların depreme dayanıksız oluşu, hasarın büyümesine neden olmuştur.

Meksika Mexico City Genel

VİZE

Ülkeye giriş için vize gerekiyor. Meksika elçilik ve konsolosluklarından alınacak vize 90 gün geçerlidir.

 

ULAŞIM

Uçakta ülkeye giriş için “Göçmenlik formu” verilmektedir. Bunlar genellikle check-in sırasında kullanılır ve göçmenlik formu kişiye 180 gün ülkeye giriş izni verir. Mavi kopyayı kaybetmemelisiniz çünkü göçmenlik işlemlerinden geçtikten sonra resmi mühür ile teslim edilecektir.

Yani ülkeyi terk ederken bu formu yetkililere teslim etmeniz gerekecektir. Ayrıca ziyaretçi kartı numarasını not edin ve güvenli bir yerde saklayın. Bozmayın ve dediğim gibi ülkeyi terk ederken bu mavi kopyayı yetkililere temiz olarak teslim etmek zorundasınız.

 

İKLİM

Mexico City şehri şehri Meksika’nın en yüksek bir platosu üzerinde bulunmaktadır. Şehir tüm yıl nispeten ılıman bir iklime sahiptir. Yaz ve kış genellikle hafif geçer. Tüm yıl boyunca akşamları yalnızca bir ceket yeterli olmaktadır.

Haziran-Eylül ayları arasında öğleden sonra genellikle yağışlı geçer. Ancak, yağmurun hemen ardından güneş çıkar ve hava daha temiz olur.
Ekim-Mayıs ayları arasındaki dönem kuraktır. Şubat en sıcak aydır.

Evet: burayı ziyaret etmek için en uygun zaman ilkbahar ve yaz aylarıdır. Bu dönemlerde hava kirliliği oldukça yoğundur ama hava koşulları iyi olmaktadır.

 

DİL

Şehirde İspanyolca resmi dil olarak konuşulmaktadır. İngilizce bilen çok azdır, bunu düşünerek birkaç kelime İspanyolca öğrenmeniz önerilir.

 

ELEKTRİK

Şehirde 110 volt kullanılmaktadır ve prizlerde iki düz delik vardır ve bu yüzden elektrikli ev aletleri kullanmak için adaptör edinmelisiniz.

 

NÜFUS-İNSANLAR

Sert bir iklime sahip kuzey tarım bölgelerinden gelen nüfus akını şehirdeki nüfusun büyümesine neden olmuştur. Böylece Mexico City şehri dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olmuştur.

Bazı tahminlere göre nüfus 26 milyon kişidir. Ama kesinlikle 20 milyon civarında olduğu biliniyor. Bu aşırı nüfus: yeterli iş imkanlarının bulunmaması nedeniyle ciddi ekonomik ve sosyal zorluklar yaratmaktadır.

 

ÇEVRE SORUNLARI

Şehrin başlıca sorunu “trafik” tir. Çünkü şehirdeki araç sayısının, yaklaşık 3.5 milyon olduğu düşünülüyor. Bunun yanında, şehirde büyük oranda hava kirliliği vardır. Çünkü vadide yaklaşık 35.000 endüstriyel sanayi birimi olduğu söyleniyor ve bunlar Anahuac vadisinde ihtiyaç duyulan temiz havayı tamamen yok ediyorlarmış.

Vadinin bir zamanlar berrak dağ havası, günümüzde kirletici bir çan bulutu haline dönüşmüştür. Bu sorunları çözmek için hükümet tarafından çeşitli tedbirler alınmaktadır.

Örneğin: 1980 yılından bu yana “araba olmadan bir gün” programı uygulanarak trafik rahatlatılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca kurşunsuz benzin daha yoğun kullanılmaya başlanmıştır. Çevreye zarar veren sanayilerin başka yerlere taşınması da gündemdedir.

 

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Mexico City şehri içinde gerek trafik koşulları ve gerekse yoğun ve ağır sis nedeniyle: ziyaretçilerin kendileri için araba kiralamaları önerilmektedir. Bunun dışında: ana ulaşım aracı olan metro ağı, her gün 4.5 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır.

Ancak metro hatlarında yanınızda çalınma ihtimaline karşı el bagajı bulundurmamanız istenir. Öte yandan metronun: saat 10.00-16.00 arasında kullanılmalı, bu saatler dışında pek tercih edilmemelidir. Metroda “Sadece Bayanlar” için ayrılmış bölümler göreceksiniz.

Şehirde 60 otobüs hattı bulunmaktadır. Ancak otobüsler yalnızca İspanyolca konuşmayı bilen ziyaretçiler tarafından kullanılmalıdır. Ancak bunlarda da yankesicilerin çok olduğu unutulmamalıdır.

Bazı yerlerde sabit hatlarda çalışan 22 kişilik VW minibüsler bulunmaktadır ama bunlara sadece merkezi yerlerde binmeniz önerilir. “Peseros” denilen bu araçlar: Paseo de la Reforma alanında sabit bir rota izlerler ve fiyatları ucuzdur.

Gelelim taksilere. Mexico City şehri içinde birkaç taksi türü vardır. Sarı, beyaz veya yeşil taksilere “Libres” denilir. Bunlar yollarda serbestçe dolaşırlar. Ancak daha önce söz ettiğim gibi, taksiye bindiğinizde şöföre net adres belirtmeniz, yani cadde ve sokak yanında ilçe ve mahalle belirtmeniz gerekir.

Kırmızı renkli taksiler “de Sitio” olarak isimlendirilir ve bunlar sabit duraklardan hareket ederler. “Turismos” denilen ve büyük oteller önünde bekleyen özellikle limuzin gibi taksiler çok pahalıdır. Eski tarihi merkez içinde ise bir tür bisiklet taksi olarak hizmet veren “Bici-taksiler” bulunur.

Meksika Mexico City Genel

 

TURİZM

2013 yılında şehir, yaklaşık 14 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir. Ancak kanlı kartel şiddet korkuları yine de insanların burayı ziyaret etmelerini engellemektedir. Özellikle kartel cinayetleri ülkeyi sardığında 2009 yılında ülkeyi ziyaret eden turistlerin sayısı hızla düşmüştür.

Toplu mezarlar ve çete katliamları Meksika’nın adını karartmış ve ardından 2010-2012 yılları arasında turist sayısında büyük düşme yaşanmıştır.

Meksika Mexico City Genel
Meksika Mexico City Genel

 

GEZİLECEK YERLER

Mexico City şehri sık sık değişen sokak isimleriyle birlikte, yaklaşık 240 mahalleye bölünmüştür. Ayrıca 16 ana idari birime ayrılmıştır. Farklı mahallelerdeki birçok cadde, aynı ada sahiptir.

Çünkü birçok caddeye tanınmış nehirler, filozofların isimleri verilmiştir. Örneğin: Emiliano Zapata ismi, şehirdeki yaklaşık 100 caddeye verilmiştir. Bu nedenle: şehirde adres ararken: cadde veya sokak ismi yanında, hangi ilçe veya mahallede olduğunu da bilmeniz gerekir.

Şehirdeki caddeler yani “Avenidas”lar genellikle doğu-batı istikametinde, sokaklar yani “calles” ler ise kuzey-güney istikametinde uzanırlar. Ayrıca: Bulevar denilen bulvarlar ve bunlar arasında bağlantıyı sağlayan “Calzada” denilen “geçit” ler bulunmaktadır. Sadece büyük ve önemli caddeler, kendi uzunluğu boyunca aynı ismi korurlar.

Şehirdeki Gezi

Mexico City şehrindeki gezinize: bence “Zocalo” yani “Ana Meydan”dan ve çevresindeki turistik yerlerden başlamalısınız.

Devamında ise: bitişik Sagrario, Ulusal Saray ve arkeoloji bölgesindeki yeni “Museo del Templo Mayor” gezilebilir. Bu geziler sizin 1 gününüzü rahatlıkla dolduracaktır.

Şehirdeki ikinci gününüzde: Palacio de Bellas Artes, Latin Amerika Kulesi, Casa de los Azulejos, Iglesia de San Francisco, Alameda Park ve bitişik Avenida Juarez düşünülmelidir.

Hatta: şehir gürültüsünden uzak sakin Botanik Bahçeleri, Hayvanat Bahçesi ve Bosque de Chapultepec ve Castillo de Chapultepecek gezilebilir. Ancak bu gezide: Antropoloji Ulusal Müzesi mutlaka görülmelidir. Elbette Museo de Arte Moderno (Modern Sanat Müzesi) de unutulmamalıdır

Şehirde: canlı gece hayatı yaşamak isterseniz: Plaza de Garibaldi özellikle mariachi müzikleriyle popülerdir.

Mexico City şehrinde uzun zamanınız varsa gezmeniz önerilen diğer yerler şunlardır: Frida Kahlo Müzesi ve Museo Leon Trotsky, Ciudad Universitaria. Öte yandan: yüzen bahçeler bir tekne gezisi ile ziyaret edilebilir. Xoccimilco ve Guadalupe Bazilikası düşünülmelidir.

Meksika Mexico City Genel

 

ALIŞVERİŞ

Mexico City şehri alışveriş için çok özel bir yerdir. Şehirde büyük ve modern alışveriş merkezleri yanında, daha geleneksel dükkanlar, kaldırım satıcıları ve açık pazarlar bulunmaktadır.

Şehirde lüks mağazalar ve alışveriş merkezleri arayanlar: Presidente Masaryk, Centro Santa Fe ve Zona Rosa denilen yerleri tercih etmelidirler. Şehrin güney kesiminde bulunan Centro Coyoacan ve Perisur özellikle çok popülerdir.

San Angel sömürge dönemi mahallesidir ve aynı zamanda çarşı anlamına gelen “Bazaar Sabado” ile ünlüdür. Burada üç farklı Pazar kurulmaktadır. Cumartesi günleri açık el sanatları pazarı kurulur.

Biraz daha uzakta ünlü seramik pazarı Cuma günleri kurulur. Tepoztlan denilen yerde ise Pazar günleri, el sanatları pazarı kurulur.

Meksika Mexico City Genel

 

GECE HAYATI

Mexico City şehri en aktif gece hayatına sahiptir. Hatta sonsuz seçenekler olduğu söylenir. Müzik sahnesinden caz kulüplerine, yüksek sesle müzik dinlenebilen diskolara, Mariachi müziklerine, Flamenko ve salsa kulüplerine, klasik konserlere, opera, filarmoni orkestrası, romantik trio, oda müziği ve daha fazlası sunulmaktadır.

Büyük otellerin birçoklarının hemen bitişiklerinde kaliteli ve canlı eğlencelerin sunulduğu diskolar bulunur. Birçok eğlence mekanı, gece saat 22.00 gibi kapılarını açarlar ve eğlence sabaha kadar devam eder.

Evet şehirde eğlenmek için ilk akla gelen yerlerin başında “Zona Rosa” gelmektedir ama buranın aynı zamanda bir turist tuzağı olarak da ün yaptığını unutmayınız.

 

MARİACHİ

Plaza Garibaldi denilen yerde: düğün, doğum günü ya da diğer özel günlerini kutlayanlar veya sadece eğlenmek isteyenler bu meydana gelip Mariachi guruplarının şarkılarını dinliyorlar. Mariachilerle Kolombiyalı Valenato ozanlarının hikayeleri biraz birbirine benziyor.

1900’lerin başlarında Mariachiler, iş oldukça çiftliklere girip çalışan gezgin müzisyenlermiş. Meksika  Devriminden sonra işler zorlaşınca çiftliklerden ayrılıp, kasaba kasaba gezerek Vallenato ozanları gibi haber  taşımışlardır.

Verdikleri haberlerin yanında, devrimin başkarakterlerine dair kahramanlık öykülerini anlatan şarkılar söylerlermiş.

Kaynağı kesin olarak bilinmeyen, ancak keman, arp ve gitardan oluşan geleneksel İspanyol orkestralarına benzetilen Mariachi gurupları günümüzde Meksika, İspanya ve Afrika’nın (İspanyol işgalcilerin getirdiği Afrikalı köleler sayesinde) yerel müziklerini harmanlıyorlar.

Şarkıların öyküleriyle doğa, maçoluk, aşk, ölüm, politika, yörenin insanları ve hatta hayvanlar üzerine. Sözler oldukça müstehcen olabiliyormuş. Şarkılarda kadın erkek ilişkileri dolaylı yoldan anlatılır, bunun içinde çiftlik hayvanları kullanılırmış.

Genelde Jalisco eyaleti ve civarında yaşayan Mariachilerin üne kavuşması 1930 lu yıllara rastlıyor. En bilinen Mariachi Gaspar Vargas, Jalisco dan başkente gidip devlet başkanının konuğu olmuş.

Başkan Cardenas çok beğenince mariachi müzikleri bir anda radyolar aracılığı ile tüm Meksika ya yayılmıştır. Mariachiler ilk defa doğru dürüst kıyafetler alacak konuma geldiklerinde, kostüm olarak kendilerine Meksika ya özgü atlı kovboy diyebileceğimiz charroların kıyafetini seçmişlerdir.

Dar ve süslü pantolon, kısa ceket, işlemeli kemer, çizme, papyon tipi gravat ve geniş Meksika şapkası sombrero.

Kırsal alanlarda Mariachiler daha çok bir araya gelmeye çalışan aşıklara hizmet veriyor. Kızın evinin önüne giden Mariachiler pencerenin altında serenat yaparak genç erkeğin kalbinden geçenleri, söylemek istediği sözleri kıza iletiyorlar.

Aşk-meşk işlerinin dışında vaftiz törenleri, düğünler, resmi tatiller ve hatta cenazelerde bile Mariachi guruplarından vazgeçilemiyor. Ölmek üzere olan bir Meksikalının kendi cenazesinde çalınacak şarkı listesi hazırlaması gayet normalmiş.

Mariachileri dinlemek için şarkı başına yaklaşık 4-5 dolarlık bir ücret ödemek gerekiyor. Pazarlık yapmak serbesttir.

Guruplardaki müzisyen sayısı genelde 7-10 kişi arasında değişiyor. Kullanılan enstrümanlar ise keman, beş telli küçük gitar vihuela, vihuelanın altı telli versiyonu guitarron denen bas gitar, trompet ve klasik gitar.

Maggy şarkı sözlerinden ve Mariachilerin giydikleri kostümlerden, gurupların hangi bölgeden geldiğini anlamak mümkündür. Son adı verilen geleneksel Mariachi müziğinin en iyi örneklerine Jalisco (son jalisciense) ve Veracruz (son jarocho) eyaletlerinde rastlanıyormuş.

Tipik bir son jarocho şarkısı olan meşhur olan Bamba yı bir de Mariachi guruplarından dinlemelisiniz.

Meksikalılar için Mariachi müzikten öte bir şey. Kültürlerinin, tarihlerinin, geleneklerinin yoğrulmuş hali, özü bu. Plaza Garibaldi Meksika’daki farklı kültürleri biraz daha iyi anlayabilmek için bu anlamda ideal bir yerdir.