Düzce Gümüşova

 

Düzce Gümüşova

D-100 karayolu üzerinde bulunmaktadır. Düzce il merkezinin güneybatısında bulunan ilçe, batıda Sakarya, güneybatıda Bolu, güneyde Gölyaka, doğuda Çilimli ve kuzeyde Cumayeri ilçeleriyle komşudur. İlçenin büyük bölümü ormanlık alandır. Düzce il merkezine 20 km mesafededir. En önemli turizm potansiyeli Çaybükü köyünde bulunan Dedekoru piknik ve mesire alanıdır.

Düzce Gümüşova

Tarihi

Gümüşova ilçesi, 1321 tarihinde Osman Bey’in silah arkadaşı Konuralp Gazi tarafından, Düzce ve Üskübü ile birlikte fethedilmiştir. Bu bölge yerleşim yeri olarak Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren kullanılmaya başlanır. Daha sonra, bölge, büyük askeri yararlılıklar gösteren Davut Paşa’ya tımar olarak verilir.

Osmanlı ordusunda bulunan hayvanların kışlaklayacağı ahırların Gümüşova’da yapılması sebebiyle bölge “Kışla” adını alır. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Kışla işgale uğrar. Milli Mücadele döneminde cereyan eden Düzce isyanları, yoğunlukla bu bölgede etkisini gösterir. Daha sonra bu isyanlar: Ali Fuat Cebesoy ile Meraşal Fevzi Çakmak tarafından önlenmiştir.

Kışla 1927 yılında nahiye olur. 1963 yılında Belediye teşkilatı kurulur. 1987 yılında Cumayeri ile birleşerek Cumaova isimin alır. 1993 yılında Cumayeri’nden ayrılarak Gümüşova adı altında yeni ve müstakil bir ilçe olur. Gümüşova, Aralık 1999 tarihinde Düzce’nin il olmasıyla Düzce’ye bağlanır.

Eğer buraya yolunuz düşerse, gezilebilecek bir yer aramayın, çünkü yok, belki Melen Çayı ve Dereköy çevresinde piknik yapmak düşünülebilir. Gümüşovalılar genellikle tarımla uğraşıyorlar ve halk geçimini fındıktan sağlıyor. Bu yüzden, çevre fındık bahçeleriyle doludur, buradan fındık satın almanızı öneririm.

Düzce Gümüşova

Saat Kulesi

Gümüşova Belediyesi tarafından, Kültür Mahallesi, Cumhuriyet Caddesinde, Halk tarafından Beşyol Ağzı diye tabir edilen yere saat kuleli havuz yaptırılmıştır. Saat kulesinin yüksekliği 8.5 metredir. Havuz gece aydınlatılarak daha güzel bir görüntü sağlamaktadır. Saat kulesi ay-yıldız temalıdır.

Düzce Gümüşova

Selamlar Köyü

18 Temmuz 1934 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk: Ankara’dan yola çıkıp İstanbul’a 2 araçla giderken: Gümüova ilçesindeki Selamlar Köyü (eski adı İbrahimağa köyü) den geçecekti. Güzergahta bulunan bütün il, ilçe ve köy halkı, heyecanla Atatürk’ü misafir etmek istiyordu. Cumhuriyet döneminin ilk öğretmenlerinden Çorlulu Hafız Dayı olarak bilinen Ahmet Altan’ın girişimleriyle, Atatürk o dönem 90 kişinin yaşadığı Selamlar köyüne gelmeye karar verdi.

Atatürk köye geldiğinde onu karşılayan Hafız Dayı, köylü kadın ve erkekler ile çocukların gözlerinden sevinç gözyaşları akıyordu. Osmanlı döneminden kalan köyün 200 yıllık çeşmesinin önünde oturan Atatürk, önce dertleri ve sorunları dinledi, sonra Hafız Dayı’ya “Bu köyün ismi bundan sonra Selamlar olsun” dedi.

Ardından kendi gibi mavi gözlü olan 13 yaşındaki Fatma ile konuşmaya başladı. Elinde tepsi, yayıktan yapılan soğuk köpüklü ayranlarla Atatürk’ün karşısına gelen Fatma, ayranları ikram etti, Atatürk ayranı içti ve köylüyle sohbet ettikten sonra, yola devam ettiler.

Selamlar köyü sakinleri: Osmanlı döneminde yapılan ve Anıtlar Kurulu tarafından koruma altına alınan tarihi çeşmeden, Atatürk’ün ziyaret ettiği 18 Temmuz 1934 tarihinden bu yana, her yıl bir günlüğüne ayran akıtıyor. 18 Temmuz’u bir festival havasında kutlayan Selamlar Köyünde, o gün yer yerinden oynuyor.

Köylü kadınları yemek pişiriyor, yürüyüş kortejleri, protokol konuşmaları ve festival düzenleniyor. Tarihi çeşmenin hemen yanında, bir de “Atatürk Müzesi” bulunuyor. Müzenin içinde, Atatürk’e ayran yapılan ahşaptan yayık sergileniyor. Dönemin Başbakanı Turgut Özal da köyü ziyaret etmiştir.

 Düzce Akçakoca hakkındaki gezi yazım için  Akçakoca

 

Lübnan Beyrut Anjar

Lübnan Beyrut Anjar

Şehir, Lübnan ülkesinde Bekaa vadisinde bulunmakta, Beyrut şehrine 58 km. uzaklıkta, deniz seviyesinden 950 metre yüksekliktedir. Litani nehri ise, şehrin yakınından geçmektedir.

Toplam olarak 8 kilometre karelik bir alana yayılan şehirde, tamamen Ermeniler yaşamaktadırlar. Özellikle, yaz aylarında dünyanın çeşitli yerlerindeki Ermenilerin ziyareti nedeniyle, şehrin nüfusu hızla artmaktadır.

Anjar şehrinin isminin kelime anlamı “çalışan nehir” demektir.

Lübnan Beyrut Anjar

Lübnan Beyrut Anjar

 

Şehir: MS.8’nci yüzyılın başında, Emevi halifesi Velid ben (705-715) tarafından kurulmuştur. Şehir kurulduğunda, Emevi medeniyetinin en gelişmiş dönemine tanıklık etmiştir. Aynı zamanda: iki önemli ticaret yolunun kavşak noktasında bulunması nedeniyle de, bir ticaret merkezi haline gelmiştir.

Daha sonraki süreçte terk edilen şehir, 1939 yılında bölgeye gelen Ermenilerin yerleşmesi sonucu yeniden kurulmuştur. Aynı yıl: 5000 Ermeni, Türk ve Fransız donanmasının yardımı ile, Anjar şehrine taşınmıştır. Sonraki süreçte, buradaki mülteciler için, Fransızlar tarafından evler inşa edilmiştir.

1940’lara gelindiğinde ise, şehir, arkeologlar tarafından keşfedilmiştir. 385 x 350 metre boyutlarındaki dikdörtgen alanda yapılan kazılarda: surlarla çevrili kuleler ve ortaya çıkarılmıştır. Doğu-batı ve kuzey-güney istikametindeki yollar, şehri dörde böler.

Kamu ve özel binalar: gayet güzel bir planlama ile yerleştirilmiştir. Küçük saraylar (harem) ve hamam, güneydoğudaki cami, büyük saray ve kuzey-doğu istikametindeki atık suların tahliyesini sağlayan kanalizasyon sistemi ortaya çıkarılmıştır.

744 yılına gelindiğinde: Halife Valid oğlu İbrahim yenildi ve kısmen tahrip edilen şehir, terk edildi. Bu nedenle, Anjar şehri, 8’nci yüzyıl şehir planı için muhteşem bir örnektir.

Günümüzde buranın en büyük turistik değeri: Emevi saray kalıntıları ve Emevi halifesi Velid bin Abdel Malek tarafından, MS.8’nci yüzyılda yapılan kale kalıntılarıdır. Yani: burası, bugün: ziyaretçilere; bir Emevi şehir planlamasının en güzel örneğini sunmaktadır.

Şehrin batısında: doğudan-kuzeye doğru 370 metre ve 310 metre uzanan duvarlar var. Bu duvarlar: 2 metre kalınlığında ve yapısal olarak gayet sağlam, çamur ve harç ile yapılmış, büyük taşlarla desteklenmiştir. Bu duvarlar boyunca Emevi yazıtları görülebilir. Ayrıca 40 kule ve her cephenin merkezinde bir kapı bulunur. Ayrıca, 20 metre genişliğinde caddeler görülür. Çarşı bölümünde ise 4.5 metrelik sütunların bulunduğu ana caddeler üzerinde 600 dükkan bulunur.
Bunun dışında: 2 saray ve cami ve hamam bulunuyor.

Lübnan Beyrut Anjar

Lübnan Beyrut Anjar

Ana saray

Cardo Maximus denilen ana saray, şehrin doğu kenarında ve dükkanlar sırasının arkasındadır. Sarayın ana girişleri: batı ve doğu cephelerindedir. Saray odaları, 40 metre karelik bir avlu çevresinde sıralanır. En belirgin özellik: üst cephedir.

Cami

Cami, sarayın kuzeyindedir. İki bina arasında, yalnızca 3 metre genişliğinde bir sokak bulunur. Halifenin camiye girişi buradan yapılır. Diğer iki giriş ise, halk için kullanılır. Yapının temel boyutları ise: 47 x 30 metredir.

Lübnan Beyrut Anjar

Küçük Saray

Decumanus Maximus karşısında, Velid camisinin kuzeyinde, halifenin eşleri için yaptırdığı küçük saray bulunur. Buraya, bir sokaktan ulaşılır. Bu saray: bir kare avlu çevresinde sıralanan 5 odadan oluşmaktadır. Bu küçük saray: çeşitli kuşlar, kabuklu deniz canlıları, yaprak gravürleri ile süslenmiştir.

Lübnan Beyrut Anjar

Hamam

Hamam, sitenin kuzeydoğu bölümündedir. Geleneksel Roma dönemi mimari etkilerine göre yapılmıştır. Hamam: 3 kemerli, her biri ayrı soğukluk odaları, sıcaklık odaları ve sıcak su banyolarından oluşan ve ayrıca eğlence iki salon bulunan bir yapıdır.

Son bir not: Anjar bölgesine yolunuz düşerse: özellikle “alabalık” yemenizi öneririm. Günümüzde, burada: elma da çok ünlüdür.

Şehirde, 500 civarında elma bahçesi ve birçok üzüm bağı bulunmaktadır. Ayrıca, şehirde, hükümet tarafından desteklenen büyük bir alabalık üretim çiftliği bulunmaktadır.

Evet, yazıyı bitirmeden önce şunu da belirtmekte yarar var. Yukarıda söz ettiğim gibi, burası daha sonra ülkemiz topraklarından göç eden Ermenilerin yerleştiği bir yer olarak biliniyor.

Dolayısı ile, burayı ziyaret ederseniz, dikkatli bulunmanızda yarar var. Çünkü: özellikle genç Ermenilerin Türklere bakışı, pek iyimser değil.

 

Bali Denpasar-Ubud arası

Bali Denpasar-Ubud arası

 

 

 

 

 

Bali: Racaların hükümranlığı döneminde, köyler, çeşitli zanaatlara göre ayrılarak örgütlenmişlerdir. Bir köy ahşap oymacılığında uzmanlaşacak, bir başkası “dokumacılık”, bir başkası “sepetçilik” yapacaktır. Bu beceriler, yıllar geçmesine rağmen, her ailede ve köyde, kuşaktan kuşağa geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Evet: Denpasar şehrinden, kuzeye Ubud şehrine giden yol üzerinde, gezimize devam ediyoruz.

Bu yol üzerinde, biraz önce sözünü ettiğim zanaat köyleri bulunuyor. Hangi köyde bulunduğunuzu anlamak için, o köyde üretilen ürünlere bakmanız yeterlidir.

Bali Denpasar-Ubud arası Batubulan Köyü

Batubulan Köyü

Burası, gürültülü bir kavşaktadır. Buranın insanları: yumuşak ve gri “paras” taşından yapılan: heykel, friz ve süsleme oymaları konusunda uzmanlaşmışlardır. Bu taşa, kolay şekil verilebilmektedir, yani kolayca aşınır gider. Bu nedenle, tapınakların dış süslemelerinde, bu taş kullanılırsa, süslemelerin yalnızca 10 yıllık bir ömrü olur ve sürekli yenilenmeleri gerekir. Evet: bu köyü ziyaret ederseniz: her biri birbirinden farklı, sakin Buda başlarının, yol kıyısına yerleştirilerek satışa sunulduğunu görebilirsiniz.
Köyün tapınağı: doğal olarak bir vitrin görevi üstlenmiştir. Ayrıca: her sabah, otobüsler dolusu turist geldiğinde, yine bu tapınak bahçesinde “barong dansı” gösterisi düzenlenir. Yani, iş tamamen ticarete yönelik her türlü şov şeklini almıştır.

Bali Denpasar-Ubud arası Tamam Brung Bali Kuş Parkı

Taman Burung Bali Kuş Parkı

Batubulan köyünün hemen kuzeyindedir. Burada: egzotik kuşları ve Endonezya’nın ünlü “Komodo ejderleri” ni görebilirsiniz.

 

Celuk

Burası: birçok altın ve gümüş kuyumcusunun merkezidir. Ana caddede, birçok mağaza ve atölye sıralanmıştır. Yarı değerli taşlarla süslenmiş, gösterişli parçalarda, ince telkari işleri ve modern tasarımlar dikkat ve ilgi çeker. Her türlü tasarım ürünü bulabilirsiniz. Zaten: tur otobüsleri, büyük galerilerden birinin önüne park eder ve turistler bölgeye yayılırlar. Size önerim, burada ana cadde üzerinde değil de, ara sokaklardaki dükkanlardan alışveriş yapmanız veya bir şeyler satın almanızdır çünkü fiyatlar ara sokaklarda daha uygun.

 

Sukawati

Yine ilginç bir köy ve Ubud merkezine, yaklaşık 20 dakika uzaklıktadır. Burada: kuklalar, sepetler, rüzgar çanları, merasim şemsiyeleri ve mücevher bulup satın alabilirsiniz. Bu köydeki birçok satıcı tezgahı “Pasar Seni” denilen yerde toplanmıştır, doğruca oraya gidin. Bu büyük Pazar: Sanur ve Ubud arasındaki tüm zanaat köyleri için bir satış merkezidir. Balili, yöre insanları kendi öğelerini burada satarlar. Fiyatlar: çevredeki diğer birçok yere göre, daha uygun yani ucuzdur.

 

Batuan

Burada: 19’ncu yüzyılda, Batılı teknikler bölgeyi etkilediğinde, yerel sanatçılarda, buraya özgü bir resim tarzı gelişmiştir. “Batuan resimleri” olarak isimlendirilen bu tarz resimlerde: siyah ve koyu orman yeşili renk olarak hakimdir. Beyaz ve kehribar rengi, ışıltılarda kullanılır. Evet, bu köy, günümüzde de bir sanat merkezidir. Ressamlar, resimlerinde: sörfçülere yer verirler.
Ana tapınak “Pura Desa Batuan” ın; oyma süslemeleri boldur ve ziyaretçilerin ilgisini çeker. Köy içinde, doğuya doğru yürürseniz, bu kez, ticari bir “orkide” fidanlığına dönüştürülmüş olan saray arazisi karşınıza çıkar. Buraya: “Blahbatuh” ismi veriliyor.

 

Belega

Bu köy insanları “bambu” konusunda uzmanlaşmışlardır. Burada, büyük çapta mobilyalar üretilir. Ana cadde boyunca ve Bali’deki bazı otellerde, bu bambu mobilyaların örneklerini görebilirsiniz.

 

Bona

Burası, bir “sepetçilik” üretim merkezidir. Ayrıca: yine bu köyde “kecak” dansı şovları sergilenir ki, bu dansın çıkış yerinin burası olduğu söylenir.

 

Mas

Bu köy: mobilyaları ve ahşap ve mask oymaları ile dikkati çeker. Ana cadde üzerindeki pek çok mağaza ve atölyede, bunların örneklerini görüp satın alabilirsiniz. Ancak, biraz önce de söylediğim gibi, ana caddedeki satış fiyatları, ara sokaklardaki yerlerden yüksektir.