Çekerek, il merkezi olan Yozgat şehrine 90 km uzaklıktadır. Çekerek, Sorgun arası uzaklık: 54 km. Çekerek, Ankara arası uzaklık: 277 km. Çekerek, Alaca arası uzaklık: 65 km. Çekerek, Zile arası uzaklık: 54 km. Çekerek, Amasya arası uzaklık: 144 km.
TARİHİ
İlçenin eski ismi “Hacıköy” dür. Hacıköy, daha önceleri “Türkmenhacıköyü” olarak bilinmektedir. Köyün adının kurucularının isminden geldiği tahmin edilmektedir. İsmin kökeninin, bölgede değişik kollara ayrılmış halde yerleşmiş olan Ağca Koyunlu Kabilesine bağlı “Hacılı (Hacılar) Cemaati” ile bağlantılı olabileceği düşünülmektedir. Nitekim, arşiv kayıtlarına göre, Tanzimat sonrası yapılan emlak sayımlarında, 1844 yılında köyde yaşayanların çoğunluğunun “Ağça Kuzulu Türkmenleri” olarak kaydedildiği görülmektedir.
1924-1925 yılları arasında, ilçe merkezi Kadışehri’ne nakledildi ve Hacıköy, bu ilçeye bağlandı. İlçe merkezi, 1 yıl sonra yine Hacıköy’e nakledildi. Daha sonra 1928 yılında, Sorgun ilçe olunca, Hacıköy, Sorgun’a bağlı bir bucak oldu. 1935 yılında Kurtuluş Savaşında verilen şehitlerin hatırasına, ilçe merkezine bir Şehitlik Abidesi dikildi. (halen Cumhuriyet meydanındadır) 1944 yılında ise, Hacıköy bucağı, ilçe merkezi oldu ve Çekerek ırmağının ismi verilerek “Çekerek” oldu.
Yozgat Çekerek
GENEL
Çekerek ilçesi, bağlı bulunduğu Yozgat ilinin kuzeydoğusundadır. İlçe toprakları genellikle dağlıktır. Dik ve kayalık olan dağların, yapılarında kalker ağırlıklı olduğu için mağara sayısı çoktur. İl sınırları içindeki en büyük akarsu, Yeşilırmak nehrine dökülen Çekerek ırmağıdır. Çamlıbel dağlarından doğan Çekerek ırmağı, Deveci dağlarını geçer ve ilçe topraklarına girer. Yörenin en yaygın bitki örtüsü bozkırdır.
Ancak, yapılan araştırmalara göre, tarih öncesi dönemlerde yörede ormanlar yoğundur. Günümüzde de burada orman yoğunluğu fazladır. Bölgede karasal iklim tipi hakimdir. Buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. İlçe halkının geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Ancak arazi dağlık olduğundan tarıma elverişli arazi oranı azdır. Çekerek ırmağı kenarlarındaki düzlüklerde tarım yaygındır.
AYNACIOĞLU İSYANI
Kurtuluş savaşının ilk yıllarında Hacıköy bucağına bağlı Özüveren köyünden Aynacıoğulları, çevresine topladıkları eşkıyalarla birlikte isyan çıkardılar, Zile ve Akdağ ilçelerini bastılar. Bu isyanı bastırmak için: Binbaşı Ali Galip Bey komutasındaki Kuvay-ı milliye kuvvetleri, Koyuncu köyü civarında Aynacıoğulları ile çatışmaya girdiler.
Ancak, köy imamı olan Kör Hoca lakaplı Osman Yılmaz, Aynacıoğulları ile iş birliği yapınca, Kuvay-ı Milliye kuvvetleri Aynacıoğullarına esir oldular. Aynacıoğulları da, Binbaşı Ali Galip Bey ve beraberindeki 6 subayı: Fakıdağ civarında Deveci dağı yakınlarına götürerek şehit ettiler. Bu olaya tarihimizde “Kör hoca olayı” denir.
Yozgat Çekerek
GEZİLECEK YERLER
Yozgat Çekerek Kızlar Kayası
KIZLAR KAYASI
Yine bu sitede, Kızlar Kayası hakkında çok ayrıntılı bir gezi yazısı bulabilirsiniz.
Yozgat Çekerek Şehitler Anıtı
ŞEHİTLER ANITI
Tarihimizde “Kör Hoca Olayı” olarak (ayrıntıyı yukarıda belirttim) bilinen olayın ardından: Ali Galip Bey’in, milletvekili olan kardeşi ve bucak halkının girişimleriyle şehit olan subayların kemikleri, 1935 yılında, o zaman bucak merkezi olan ve günümüzde ilçe merkezi olan Hacıköyüne getirilerek gömülmüş ve bir şehitlik abidesi yapılmıştır.
Abide, halen Cumhuriyet Meydanındadır. Cumhuriyet meydanı 1984 yılında yenilenmiş, yeşil saha içine alınmış, çevresi kısa demir korkuluklarla çevrilmiştir. Anıt, mermer basamaklı kaide üzerinde yükselen 7 tane bloğun, üçgen şeklinde üstte birleşmesiyle oluşmuştur.
Bu blokların üstü, ilk yapıldığında beyaz mermerle kaplıdır. Sonradan yapılan tadilatlar sonucunda, günümüzdeki halini almıştır. Bu şehitlik anıtı, 1989 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
Yozgat Çekerek Şato Mesire Yeri
ŞATO MESİRE YERİ
Kızlar Kayasının karşısındaki tepededir.
Yozgat Çekerek Şato Mesire Yeri
Mesire alanında: Çekerek ırmağı kıyısında düzenlenen piknik alanında, kamelyalar yapılmıştır.
Yozgat Çekerek Şato Mesire Yeri
Kamelyalarda gün boyu piknik yapılabiliyor.
Yozgat Çekerek Süreyya Bey Barajı
SÜREYYA BEY BARAJI
Süreyya Bey Barajı; su toplama ve kapasite açısından, ülkemizdeki barajlar arasında 10’ncu sıradadır. Özellikle sulama ve taşkınları önlemek için yapılmıştır. Baraj gölünün uzunluğu 37 km ve genişliği 15 kilometredir.
Akdağmadeni: Ankara-Yozgat-Sivas kara yolu üzerindedir. Akdağmadeni-Yozgat arası uzaklık: 90 kilometredir.
Yozgat Akdağmadeni Muşali Kalesi
MUŞALİ (BEHRAMŞAH) KALESİ
İlçe merkezine, 12 km. uzaklıkta, Muşalikalesi köyünde, köyün kuzeyinde bulunan yüksek bir tepe üzerindedir. Ufak bir kaledir. Kalenin: 13.yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Yüksek kale duvarları: moloz taşlar üzerine, kesme taşlar örülerek yapılmış. Batı ve kuzey dış duvarlarda: 3 ufak burç bulunuyor. Halen büyük bölümü ayakta olan kale, ziyaretçiler tarafından gezilebiliyor.
Bu arada: Akdağmadeni ilçesinin merkezi, önceleri burada kurulmuş. 1871 yılında ise, yer ve isim değiştirerek, Akdağmadeni ismini almıştır. Hatta, ilçe merkezi, bir süre, yanlızca “Maden” adıyla anılmıştır. Daha sonra ise, Akdağların eteğinde kurulması ve ilçe topraklarından çıkarılan madene izafeten, “Akdağmadeni” ismi kullanılmaya başlanmıştır.
Akdağmadeni Kilisesi
AKDAĞMADENİ KİLİSESİ
İlçe merkezinde, Yeşildere mahallesindedir. Kilisenin 1862 yılında yapıldığı sanılıyor. Yapının ön cephesi: kesme taş, diğer cepheleri ise, mermer taşlardan yapılmış. Giriş kapısı üzerinde: Rumca yazılar var. Kilisenin iç kısmı: dikdörtgen planlı. Tabanı taş döşeli. Kilisenin iç kısmındaki duvar sıvaları üzerinde: haç ve geometrik süslemeler görülebiliyor. Dış cephede: yağlı boya ile yazılmış bolca yazı görürseniz, kızmamanız gerekiyor.
Söz konusu kilise: 1983 yılında, koruma altına alınmıştır.
Yozgat Akdağmadeni Kilise Camisi
KİLİSE CAMİSİ
Yapı: 1907 yılında kilise olarak yapılmış ve mübadele sonucu Rumlar bölgeyi terk ettikten sonra, bir süre ofis olarak kullanılmış ve 1962 yılından sonra; yanına taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli bir minare eklenerek cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Halen cami olarak kullanılmaktadır.
Kağızman ilçesi, il merkezi Kars’a 71 km uzaklıktadır. Kağızman, Tuzluca arası uzaklık: 62 km.
TARİHİ
MS 515 yılında Kars güneyinde Aras nehri boyuna yerleşen Hazar Türklerinin Kalıs/Kalız boyu: bu bölgeye “Kalızvan” ismini vermiştir. “van” eki yurt anlamına gelir yani burası Kalız-yurdu anlamında isimlendirilmiş ve bu isim zaman içinde değişerek günümüze “Kağızman” olarak gelmiştir.
898 yılında Azerbeycan emiri Sacoğlu Afşin, Kars’ı kuşatınca Kars Bagratlı Kralı I. Sembat, kaçarak o yılın kışını Kağızman’da geçirmiştir.
1229 yılında kendisine karşı muharebeye hazırlanan Gürcülere karşı Celaleddin Harzemşah (1220-1231) mevsimin kış olmasına bakmaksızın, yürüyerek, diğer muharebelerde de olduğu gibi, şahsen çok şecaat göstererek Tiflis’i alıp, yine Gürcüler elindeki Kağızman ve bazı müstahkem kaleleri de ele geçirdi.
1468 yılında yörede Akkoyunlu hakimiyeti görülür. Aynı dönemde, yörede altın madeni yatakları bulunduğu için, ismi “Kızıldere” olarak değiştirilmiştir. 1534 yılında ise yörede Osmanlı hakimiyeti görülür. Yakın geçmiş tarihte Kağızman, Kars ilinin diğer ilçeleri gibi Rus ve Ermeni işgali altında kalmış, 1 Ekim 1920 tarihinde ise işgalden kurtarılmıştır.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, 1646 yılında Kağızman’a geldiğini yazar. İlçeyi anlatırken, Anı hükümdarı Nuşirevan’ın kızlarından Narin’in Kağızman çarşısına, bir kale yaptırdığını ve kalenin onun adıyla anıldığını yazar. Ancak çarşı merkezindeki Kağızman kalesinin, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
Kars Kağızman
GENEL
İlçe, Aras nehri yatağında verimli topraklara sahiptir. Ilıman bir iklim hakimdir. İlçenin çevresi, yüksek dağlar ve verimli ovalarla çevrilidir. Ancak ilçe, faylar ve kırıklar üzerine yerleşmiştir. Dolayısıyla zaman zaman yörede tehlikeli depremler olmaktadır. 1104-1962 yılları arasında 13 büyük deprem olmuştur. Diğer taraftan düşma, kayma ve sürünme şeklinde kütle hareketleri olmaktadır. İlçenin ekonomisi, hayvancılık üzerine kurulmuştur. Büyük ve küçük baş hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır. Yörede elma ve kayısı yetiştiriciliği de önemlidir.
Kars Kağızman
GEZİLECEK YERLER
Kars Kağızman
KEÇİVAN KALESİ-TUNÇKAYA KALESİ
İlçenin kuzeybatısındaki Aladağ eteğinde ilçe merkezine 40 km uzaklıktaki Tunçkaya köyündedir. Yerleşimin hemen yukarısında yarımada şeklinde sarp bir kayalıklardadır.
Halk arasında kalenin isimleri: Keçivan, Geçivan, Geçvan’dır. Kale tek kapılı şehir diye adlandırılır. Çünkü üç tarafı uçurumlu, kayalıklar üzerine kurulmuştur. Giriş kapısındaki yüksek hisarları ve surlarıyla ayakta olarak günümüze ulaşmıştır.
MÖ 650-MS 16 yılları arasında, Kafkaslardan gelerek Aras boylarına yerleşen Saka Türklerinin hükümdarı Alp-Er Tunga’nın yaylaklarından olduğu rivayet edilen bu kalenin adı, çeşitli cenk hikayelerinde geçer. Arsaklılar döneminde Artageyra adıyla da anılan Keçivan kalesi, MS 5 yılında Romalılara bağlanmıştır.
Oğuzlardan Kamsarakan Beyin Malikhanesi olmuştur.
Kalenin içinde bir kilise mevcuttur. Dış kale kısmında iki kule vardır. Büyük ölçüde tahrip olsa da bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Osmanlı döneminde onarıma tabi tutulmuş yapının yapılış tarihi bilinmemektedir. Kale içinde tüf taşından yapılma cami ve kilise kalıntıları vardır. Kilise, bazilika şeklinde tasarlanmış olup Bizans dönemine aittir. Cami yıkılma durumunda olup, sadece birkaç duvarı ayakta kalmıştır.
Evliya Çelebi, 1640 yılında Doğu’ya gerçekleştirdiği seyahatinde bu kaleyi (Geçivan-ı Dudman Kalesi) olarak tanıtıyor. Evliya Çelebi, 1200 kadar toprak örtülü evi, 3 adet camisi, 40-50 kadar dükkanı, 1 kale ağası ve 300 kale neferi bulunduğunu yazmıştır. Kalenin doğu ucundaki sarp iç kale semtinde Selçuklu tarzında yapılmış bir kümbet bulunmaktadır. Bir çok kez saldırıya uğramış olan kale yıkılmış, tekrar onarım görmüştür.
Günümüzde, Kağızman’ın Kötek nahiyesine bağlı bulunan Keçivan köyündeki Keçivan kalesinin doğu ucundaki çok sarp içkale semtinde, 12’nci yüzyıl Selçuklu tarzında yapılan ve dış duvarlarında 5 metre boyunca kabartma ejderha resimleri bulunan türbe-kümbetinin, Salduklu veya Kars Emirliği yahut Karacabey’in mensup olduğu Kağızman-Oltu Beyliğinin eseri olduğu tahmin edilmektedir. Çarlığın buraya yerleştirdiği Rum köylüleri, türbenin kitabesini sökmüşler ve hatta burayı kendilerine ziyaret yapmışlardır.
1579 yılında Pasin Sancakbeyi Mirza Ali Beğ, Keçivan, Kağızman, Magasbert ve Ani kalelerini fethetmiştir.
ÇAMUŞLU KÖYÜ KAYA RESİMLERİ
İlçe merkezine bağlı Kötek Belediyesi Çamuşlu köyü civarında, Aladağ’ın doğu yamaçlarındadır.
Bu civarda: tombul tepe ve Kurbanağa mağaralarında: taş araçlar, ocak yerleri ve şölen tipi el baltaları bulunmuştur. Gerek kaya resimleri ve gerekse bulunan bu objeler, MÖ 10 bin yıllarından kalmadır. Kurbanağa mağaralarında: ayrıca Tunç çağına ait çanak-çömlek ve duvar resimleri de (kement file gibi avlanma araçlarını gösteren) bulunmaktadır. Yazılıkaya: bazalt bir kayanın, dik ve düzgün yüzünde, biri büyük, diğeri küçük iki panodan oluşur. Büyük pano: yerden 4 metre yüksekte, 14 metre uzunlukta ve yaklaşık 4 metre genişliktedir. Küçük pano ise: aynı duvarın doğu uzantısı üzerindedir. Her iki panoda da, insan ve hayvan figürleri vardır. Bu hayvanlar: keçi, geyik ve eşeklerden oluşur. İkinci panonun üzerinde, daha geç dönemlerde yapıldığı düşünülen çizgilerde küçük obsidiyen kalemler kullanılmıştır.
Kars Kağızman
KÖROĞLU KALESİ
İlçe merkezine bağlı Köroğlu köyünün doğusunda, Soğanlı dağlarının eteğinde, kartal yuvasını andıran doğal kayalık üzerinde, arazinin yüksek noktasına inşa edilmiştir.
Doğal kayalığın çevresi, altta çepeçevre oyularak bir savunma hendeği yapılmıştır. Kaleye sadece kuzey yönden çıkılabilir. Giriş kapısı, iki yandan burçlarla takviye edilmiştir. Kale, yanındaki vadiye ve Köroğlu köyüne hakim konumdadır. Küçük kalenin kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Ancak söylentilere göre, kale: 481-451 tarihleri arasında yapılmış, adını: Oğuzlar ve İranlı Acem Şahı arasındaki çatışmalarda ünlenen Köroğlu isimli kahramandan almıştır.
Kalenin üst burçları yıkılmıştır. Güneydoğu köşesinde dikdörtgen kaideli ana burç ve burcun içinde de barınma yeri bulunduğu görülür. Kale, kuzeyde Çakırbaba sırtında Bardız kalesine, batıda Zirvin kalesine bakar. Kalenin su ihtiyacı, kale çevresinde boğaz denilen vadiden, künk taşlardan yapılmış oluklarla temin edilmiştir. Günümüzde kale yıpranmış da olsa hala ayaktadır. Kalenin çevresinde, geçmiş dönemlere ait yerleşim yeri kalıntıları bulunur.
Kars Kağızman
ÇENGİLLİ KİLİSE
İlçe merkezine 28 km uzaklıktaki Çengelli köyünün tam ortasında, heybetli bir şekilde yükselir. Çengelli köyü, Ani şehrinin 70 km güneybatısındadır.
Üzerinde, kilisenin “bir manastıra ait olduğu ve Gürcü Patrikhanesinin denetiminde olduğunu bildiren bir yazıt bulunur. Bu yazıt: kilisenin cemaatinin bir etnik Gürcü kolonisi veyahut da Gürcü kilisesine üye Ermeniler olduğu anlamına gelir. O devirde o yerleşim alanında Ermenilerin bulunduğu kesindir. Çünkü 19’ncu yüzyılın sonlarına doğru, 989 ve 1024 tarihi yazılı, Ermenice yazıtlı birkaç mezar taşı bulunmuştur.
Kars Kağızman
Kilise ister Gürcü göçmenler ve isterse Ermeni Kalkedonlar tarafından kullanılmış olsun, mimarisinde çok önemli bir Gürcü etkisi vardır. Günümüz Kuzeydoğu Türkiye’sinde Gürcü döneminde Tao-Klarceti olarak bilinen bölge, Çengelli’ye en yakın Gürcü bölgesi ve Çengelli kilisesinde görülen birçok unsur, günümüze gelmiş Gürcü kiliselerinde de görülmektedir.
Kars Kağızman
Kiliseyi yapanların Tao-Klarceti’den gelmiş olma ihtimali söz konusudur. Tarzından yola çıkılıyor ve Tao-Klarceti’deki kiliselerin yapım tarihlerine bakılırsa, Çengelli kilisesinin 10’ncu yüzyılın sonlarına doğru veya 11’nci yüzyılın başlarında yapılmış olması mümkündür.
19’ncu yüzyılda köyün çoğunluğu Ermeni’dir. Gürcü’den ziyade Ermeni kilisesine üyedirler ve kiliseye Surp Astvatsatsin (Tanrının Kutsal Annesi, Meryem Ana) adı verilmiştir.
Ermeni halk, 1920’lerde bölgenin I. Dünya savaşı sonrasında Türkiye’nin eline geçmesiyle bölgeden ayrılmıştır. Köyün günümüz sakinleri, bölgenin diğer tüm köylerinde olduğu gibi, muhtemelen Erzurum veya Doğubayazıt’dan gelmedir. İlçenin bugünkü isim olan Çengelli, kilisenin çanına atfen 19’ncu yüzyıldaki ismi olan “Çanlı” dan türetilmiştir.
Gelelim kilise mimarisine;
Kilise, üzerinde kubbesi olan, haç planlıdır. Ölçüleri 20 x 15 metredir. Geç bir dönemde, apsisin her iki yanına, şapel olabilecek hücreler eklenmiştir. Toplamda 8 pencere vardır. Kubbenin tam ortasında, konik olmayan çatısı, Tao-Klarceti kiliselerindekiyle benzer bir nokta daha olarak sırlı tuğla ile kaplıdır.
Kilisenin alt kısımları son derece sadedir. Yapı, üç basamaklı bir temel üzerine oturur. Kilisenin iki girişi vardır. Biri: batı kolunun batı duvarının ortasında, ikincisi ise batı kolunun güney duvarındadır. Bu girişlerin ikisi de, Ani’deki kiliselerin girişleriyle karşılaştırıldığında şaşırtıcı şekilde son derece sadedir.
Batı girişinin üzerindeki alında kabaca oyulmuş bir Gürcüce yazıt vardır. Bu yazıtta 1030 veya 1362 tarihi okunur. Yapının kurucusu Egnatio’yu anar ve kilisenin bir monastik kurumunun parçası olduğundan ve de o yerin eski adı olacak Lenamori’den bahseder.
Yapının içinde fresk veya bir zamanlar fresk olabileceğine dair iz yoktur. Bu yüzden Çengelli kilisesinin Tao-Klarceti kiliseleri ve genelde Gürcü kiliselerinden farklılık gösterir. Fresklerin yokluğu, kesin bir Ermeni Gregoryan etkisine işarettir.
Çünkü 10 ve 11’nci yüzyıllarda Ani Krallığında Ermeni dini yapılarında fresklere hemen hemen hiç yer verilmemiştir. Fresklerin yokluğu, aynı zamanda kilisenin yapımı için önerilen bir tarihin (13’ncü yüzyılın sonu) doğru olmadığına işarettir. Bu döneme ait bir kilisede muhakkak fresk olurdu.
Kutsal mekan, bakımsız halde de olsa bugüne kadar gelebilmiştir. Günümüzde kilisenin her iki yanında ev vardır.