İngiltere Londra Kensington ve Holland Park

İngiltere Londra Kensington ve Holland Park

Kensington Gardens’ın batı ve kuzey kısmanda kalan bölge büyükelçilikler ve konutlarla doludur.

Kensington High Street ve Knightsbridge’de şık mağazalar dikkat çeker. Kengsington Church Street ise, nitelikli antikalarla ilgilenenler için mükemmel bir kaynaktır.

Holland Park’ın çevresinde yer alan, Victoria döneminin sonundan kalma muhteşem malikanelerin ikisi halka açıktır. Fakat Bayswater ve Notting Hill, şehrin çok daha canlı ve kozmopolit yüzünü gösterir.

Burada alçı bezekli evler, ucuz oteller ve restoranlar bir aradadır.

Westbourne Grove, modayı yakından takip eden gençlerin gözdesidir. Queensway’in Whitetely, 1912 yılında Belcler ve Joass tarafından gözde bir mağaza olarak tasarlanmış, 1980’lerde ise hareketli bir alışveriş merkezi halini almıştır.

Daha batıda uzanan Portobello Road, yiyeceklerden antikalara dek her şeyi bulabileceğiniz bir sokak pazarıdır. Notthing Hill ise 1972 yılından bu yana, Ağustos ayının dördüncü hafta sonu boyunca sokakları şenlendiren “Karayip Karnavalı” ile canlanmaktadır.

 

HOLLAND PARK

Notting Hill Gate adresindedir.Park her sabah saat: 07.30 da açılır.

Bu küçük (54 dönüm) ama sevimli park, doğusunda bulunan kraliyet parklarından daha ağaçlık ve daha samimidir. Batı Londra’nın en huzurlu ve romantik parklarından birisi olarak bilinir.

Park ilk olarak: Kral James I, döneminde maliye bakanı olan Sir Cope Walter tarafından 17.yüzyıl başlarında: 1605 yılında burada yaptırdığı konutun bahçesi olarak inşa edilmiştir.
(Bahçede bulunan ev ile ilgili olarak aşağıda bilgi vereceğim)

1952 yılına gelindiğinde ise, park alanı halkın ziyaretine açılmış ve parkın bir bölümü “Holland House” arazisi üzerine kurulduğu için, buranın adı da “Holland Park” olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bu arazinin diğer kısımları, kuzeyindeki ve batısındaki büyük evlerin ve sıra evlerin inşası için satılmıştı.

Holland House’un 19.yüzyılda yapılan bahçelerinin bazıları hala bu parktadır. Burada, bir de 1991 yılında Londra Japonya Festivali için inşa edilen bir Japon Bahçesi vardır. Kyoto Ticaret Odası tarafından bağışlanan bu bahçe içinde; sincaplar ve tavus kuşları doğal yaşamla iç içedir.

Bahçe: seçkin bir Japon Bahçesi tasarımcısı ve ekibi tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir.
Ayrıca: dev bir satranç seti, bir kriket sahası, tenis kortu ve gençlik yurdu bulunur. Öte yandan: şehrin en iyi çocuk alanlarının da burada bulunduğu söylenebilir.

 

HOLLAND HOUSE

Victoria istasyonuna sadece birkaç dakika uzaklıktadır. Holland Park alanı içinde, tamamen yeşilliklerle donatılmıştır. 1605 yılında Elizabeth döneminde, Jakoben tarzda Kral James I döneminin Maliye Bakanı Sir Walter Cope için mimar John Thorpe tarafından düzenlenmiştir ve başlangıçta “Cope Kalesi” olarak bilinir. Bir merkez blok ve iki revaktan oluşan yapı: zamanın büyük evleri için bir örnek oluşturmuştur.

Cope öldükten sonra yapı karısı Hollandalı Lady Rich Earl’ye kalmıştır ve yapının ismi “Holland House” olarak değiştirilerek kullanılmaya başlanmıştır.

Ardından dünya savaşı sırasında Alman kundaklaması sonucunda ev büyük hasar görmüş, bir kanadı tamamen tahrip olmuştur. 1719 yılında: İngiliz şair ve politikacı Joseph Addison, bu evde ölmüştür.

Yapı: 1721 yılında Edwardes ailesine geçer. 19.yüzyıla gelindiğinde: 3.Baron Holland ve eşi Elizabeth: evde partiler vermeye başladılar ve ev ünlü ziyaretçilerin akınına uğradı, sosyal, ebedi ve politik bir merkez haline geldi. Lord Palmerson gibi devlet adamları ve Byron gibi sanatçılar burada bir araya gelirdi. 1859 yılında: 4.Baron’un ölümünün ardından dul eşi: parkın uzak parçalarını satarak, burada yaşamını devam ettirdi.

1940 yılında: Kral George VI ve Kraliçe Elizabeth: burada düzenlenen son toplantıya katıldılar ve ardından: 27 Kasım gecesi, Holland House: 10 saatlik bir baskın sırasında 22 yangın bombası ile kundaklandı. Bu saldırı sonucunda, evin kütüphanesi hasarsız kalmış, sadece doğu kanadı yıkılmıştır.

1947 yılında, bina I. Sınıf binalar statüsüne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Günümüzde: Holland House’un kalıntıları: açık havada, Holland Park Tiyatrosu içinde bulunmaktadır ve Holland Park Operası için zemin oluşturmaktadır.

Ayrıca: yapının sağlam bölümleri “Hostel” olarak kullanılmaktadır ve 105 kişinin kalabileceği düzen kurulmuştur.

Yapının yanındaki “limonluk” bir restoran, “Belvedere” sergi ve fonksiyon alanı, “buzhane” ise galeri alanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca: yine yapının arkasındaki alanda: bir kriket sahası, futbol sahası ve 6 tenis kortu bulunur.

 

LEGİHTON HOUSE MUSEUM

Hemen Holland House bahçesinin arkasında, yine yeşillikler içinde bir müzedir.

1864-1879 yılları arasında Victoria döneminin saygıdeğer ressamı Lord Leighton için inşa edilen bu güzel ev, döneminin estetiğini yansıta sıra dışı bir anıt olarak korunmuştur. Leighton: Victoria döneminin en ünlü İngiliz sanatçılarından birisidir.

Kendisi: 1855 yılında yaptığı ilk büyük resmin Kraliçe Victoria tarafından satın alınması ve 1878 yılında Kraliyet Sanat Akademisi Başkanı olması ile ün kazandı. Leighton: 1896 yılında kalp yetmezliğinden öldü ve St Paul Katedraline gömüldü.

Leighton: 1864 yılında ev yaptırmak üzere bir arsa satın aldı. Ev ile ilgili ilk çalışmalar, 1865 yılında başladı ve 3 yılda tamamlandı.

Birinci katta: stüdyo çalışmaları için doğu duvarı yıkıldı ve 5 metre uzatıldı.
Leighton: 1867 yılında Türkiye, 1873 yılında Suriye ve Mısır gezilerine çıktı. Bu gezilerinde: tekstil, seramik ve bugün evde sergilenen diğer nesneleri topladı.

Ancak: 1873 yılında: Şam gezisinde, bugün evinde “Arap Hall” olarak isimlendirilen yerdeki hat duvarı fayanslarını buldu ve koleksiyonunun ilk temelini attı. Öte yandan: başta diplomat ve kaşif Sir Richard Burton olmak üzere birçok başkaları tarafından koleksiyon için parçalar toplanılmasına devam edildi.

 

Arap Hall (1877-1881)

1877 yılında ise, evinde “Arap Hall” olarak isimlendirilen yeri yaptırmaya başladı. Ancak, bu pahalı ve iddialı bir girişim oldu. Çünkü, model olarak: Sicilya-Palermo şehrindeki “La Zisa” denilen ve 12.yüzyıldan kalma bir Norman Sarayının içi seçilmişti.

Aitchison ve Leighon: projeye katkı sağlamaları için birçok kendi çağdaşlarını bir araya topladılar ve sonuçta “Arap Hall” ortaya çıktı. Çoğunlukla Şam ve 15. ile 16.yüzyıl kaynaklı , içinde bazılarında “Kur-an” dan bölümleri içeren İslami çini koleksiyonu: İngiltere’de benzeri olmayan müthiş bir koleksiyonu ortaya çıkarmıştır.

 

İpek Oda (1894-1895)

Burası: evin son ekidir ve Leighton’un ölümünden yalnızca bir ay önce tamamlanmıştır. Evin birinci katında yapılan oda: Leighton’un daha önce çatı terasında bulunan resimlerinin genişleyen koleksiyonu için yapılmış ve galeri olarak kullanılmıştır.

Duvarları yeşil ipek kaplı burada: önde gelen ressamların eserleri de sergilenmektedir. Bunlar arasında sayabileceklerim: Albert Moore, John Everett Millais, Gegorge Frederic Watts, John Singer Sargent.

Koleksiyonlar

Leighton Resimleri

Bu koleksiyonda 76 yağlı boya tablo bulunmaktadır. Bunlar arasında: Kraliyet Akademisinde sergilenmek üzere yapılan büyük ölçekli resimler ile, küçük ve renksiz eskizler bulunmaktadır. Resim koleksiyonunda bulunan iki önemli eser ilgi çekmektedir ki, bunlar: “Brunelleschi Ölümü” ve “Clytie” dir. Clytie: ölüm anına kadar üzerinde çalıştığı, başarı ve hırs kanıtı bir resmidir ve 2008 yılında müze tarafından satın alınarak koleksiyona dahil edilmiştir.

 

Leighton Heykel

Leighton: heykel olarak yalnızca 3 eser sergilemesine rağmen, İngiliz heykeltıraşlığı ve yeni heykel hareketi için büyük etkisi oldu. Müze, bu eserleri koleksiyona katmıştır. “Güreşçi bir sporcu” heykeli; kroki modeli alçı kalıplara dökülerek yapılmış olup sınırlı sayıdadır ve Leighton’un arkadaşı ve yakın komşusu Sanatçı GF Watt tarafından 1900 yılında müzeye hediye edilmiştir.

Bunların dışında, müzede bulunanlar: Leighton çizimleri, baskılar, photogravures, heykeller, De Morgan ve Post De-Morgan Çömlekçilik objeleridir.

 

LİNLEY SAMBOURNE HOUSE

Holland House ve Park alanının öbür yanındadır.

1870’lerde yapılan ev, her ne kadar elden geçirildiyse de, Çin süs eşyaları ve kalın kadife perdeleriyle, Linley Sambourne tarafından yapılan Victoria dönemi dekorasyonuna sadık kalmıştır.

Ev: 1875 yılında: Punch karikatürist Edward Linley Sambourne, karısı Marion ve iki çocuğunun evi olarak kullanılmıştır. Sambourne: çizim için bir yaşam boyu tutku verdi. O birçok stilleri geliştirdi ve insanların ve hayvanların grotesk ve hayali karikatürlerini çizerek sivrildi. 23 yaşında, 1867 yılında popüler mizah dergisi “Punch”da çalışmaya başladı.

Ev: Sambourne ailesinin kişisel hayatları için bir fikir verir ve aynı zamanda iç estetiğinde “House Beautifull” tarzı olarak bilinen nadir bir örnek olarak kabul edilir. 19.yüzyılın estetik hareketi: ev dekorasyonunda yabancı ve egzotik etkilerin kullanılmasına yol açmıştır.

Bu durum, Sambournes evinde kullanılan nesnelerin: Japon, Ortadoğu, Çin kökenli olmasıyla belirgindir.

Linley ve Marion Sambourne’un ölümünden sonra ev kendi torunları tarafından korunmuştur.
1980 tarihinde ise Victoria Derneği tarafından halkın ziyaretine açılmıştır.

Punch hiciv dergisinde karikatürler çizen Sambourne’un çizimleri evin duvarlarını kaplar.
Bazı odalar William Morris’in tasarladığı duvar kağıtlarıyla kaplıdır.

 

KENSİNGTON ROOF GARDENS

99.Kensington.Hight Street adresindedir.
Kensington Hight Street’in 30 metre kadar üstünde Londra’nın en iyi korunmuş sırlarından biri saklıdır.

6.000 metre kare büyüklüğündeki bir çatı bahçesidir. Burada 1.5 metre büyüyen ve tam yetiştirilen meşe ve meyve ağaçları dahil, 1.5 dönüm arazi üzerine yayılan temalı bahçeler, balık ve yaban hayatı ile dolu akan bir dere vardır.

Bahçe ilk defa 1930’larda, altında bulunan büyük mağaza Derry and Toms’un sahipleri tarafından düzenlenmiştir. Peyzaj için mimar Ralph Hancock görevlendirilmiştir.

Hayal gücünün sınırlarını zorlayan temalı bahçelerde, sık ağaçlı bir bahçe, palmiye ağaçlarıyla bezeli bir İspanyol bahçesi ve gölünün yanı sıra, canlı ördekleri ve bir çift flamingosu olan klasik bir İngiliz bahçesi de bulunmaktadır.

İspanyol bahçesi: Granada Endülüs stiline dayanılarak yapılmış bir Magribi bahçesidir.
Tudor bahçesi: morsalkım ve onun narin kokusu havaya yayılır ve bu bahçe, yaz aylarında kokulu lilyum, gül ve lavanta ile çevrili çalılıklar ile doludur.

Woodland: Nergis, çiğdem, muscari ve anemon doludur. Bahar aylarında en güzel yer burasıdır. Burada aynı zamanda filamingolar bulunur.

Günümüzde bu üç temalı bahçede, yüzden fazla görevli çalışmaktadır. Bunların arasında 10 yıldır burada çalışanlar bulunmaktadır.

Bunların en güzeli de burada dolaşmaktır. Burada düzenlenen etkinliklere katılabilirsiniz. Bahçeler ücretsiz olarak ziyarete açıktır.

 

KENGİNGTON SQUARE

Burası şehrin en eski meydanıdır. 1680’lerde düzenlenen meydanı, 18.yüzyılın başından kalma güzel evlerle dikkate değer. Bu ev tipleri büyük çeşitlilik gösterir.
Ünlü filizof John Stuart Mill ve erken Raffellocu ressam Edward Burne-Jones burada yaşamışlardır.

 

KENSİNGTON PALACE AND GARDENS

Kensington Palace: Kensington Garden içinde bulunmaktadır.
Kraliçe Victoria burada doğmuş ve Prenses Diana: 1981-1997 yılları arasında burada yaşamıştır. Genç Prenses Victoria: kraliçe olduğunu, burada Victoria Rooms denilen odada öğrendi. Burada: aile portreleri ve kraliçenin yaşadığı bölümü süsleyen mobilyalar görülüyor. Sarayın içindeki interaktif ekranda: Kraliçe Elizabeth II tarafından giyilen göz kamaştırıcı elbiselerin modelleri görülebilir.

 

Kralın Bölümü

Kralın merdivenleri, Kralın devlet galerisini oluşturan odaların ilk halkasıdır. Bu muhteşem güzel merdivenlerden yukarı tırmanıldığında kralın galerisine ulaşılır. Bugün burada: George II’nin oğlu Frederick tarafından kullanılan, taht benzeri, yaldızlı bir koltuk görülür.

Hasoda denilen bölüm: Kraliçe Caroline’nin favori eğlencelerini düzenlediği yerdir. 1723 yılında burası, bazı etkileyici halılarla döşenmiş ve William Kent tarafından tavan muhteşem güzel bir şekilde boyanmıştır. Kral Gallery bölümünde: Kral William III ve onun küçük yeğeni: 1702 yılında üşütmüş ve burada ölmüştür.

Evet, odalarda birçok heykel ve sanat eseri bulunmaktadır. Durum odasındaki şömine: Griling Gibbons tarafından yapılmış oymalarla çevrilidir. Ayrıca yine bu galeride: Kral George II ve eşi kraliçe Caroline’ye ait büstler görülür. Bunlar: 1738-1739 yılları arasında Michael Rysbrack tarafından yapılmıştır.

Duvarlardaki duvar halıları: Kral I. Charles tarafından kurulan “Mortlake Goblen” atölyesinde yapılmıştır. Özellikle: Kral’ın Drawin Room denilen odasında: duvardaki Vasari tarafından yapılan “Venüs ve Aşk Tanrısı” tablosunu görmenizi öneririm. Kraliçe Caroline: kocası buradan uzakta iken bu tabloyu başka yere taşıtmış, ancak kocası Kral döndüğünde, öfkeyle tabloyu bugün bulunduğu yere geri astırmıştır.

Kralın Galerisi

Kensington Sarayının en uzun bölümüdür. Bu galeri: 1727 yılında Kral George I için dekore edilmiştir. Burada: resimler bulunmakta olup, özellikle: galerinin doğu ucunda, at üstünde Charles I resmi, Van Dyck tarafından yapılmıştır ve görmenizi öneririm.

Şöminenin üzerinde özel bir düzenek bulunmaktadır. Bu düzenek: rüzgarın hangi yönden estiğini göstermektedir ve muhtemelen çatıda bir rüzgar pervanesine bağlıdır. King William III zamanında yapılan bu düzen ilgi çekmektedir ve hala çalışmaktadır.

 

Kralın Merdivenleri

Kralın merdivenlerinin duvarları Kral George I döneminde, 18.yüzyılda William Kent tarafından boyanmıştır. Resim 1724 yılında tamamlanmış ve Christopher Wren tarafından ahşap panelle değiştirilmiştir. Resimler: merdivenlerden yukarı yürürken, boyalı korkuluklar üzerinden bakar gibi görünmektedir.

 

Kraliçenin devlet odası

Kraliçenin devlet apartments denilen ikametgah bölümü: günümüzde tiyatro şirketi “Coney” tarafından kullanılmaktadır. Kraliçe Mary II: Kralın merdivenin dibinden, bahçelere ulaşırdır. Kraliçenin galerisinde bulunanlar: Türk halıları, işlemeli ve oryantal porselenlerdir. Yan oda: kraliçenin 17.yüzyıldan kalma yemek odasıdır. Drawing Room denilen odada: Çin’den gelen Queen Mary porselenleri bulunur. Galerideki son oda ise, kraliçenin yatak odasıdır.

 

Garden/Bahçe

Astım hastası olan Kral William III için, buranın havasının sağlığına iyi geldiği düşünülmüş ve 1689 yılında burada kırmızı tuğlalı Kensington Sarayı Sir Christopher Wren tarafından yapılmıştır.

Sarayın bahçesi: Queen Anne bölümünden 30 dönümlük kısmın transferi sonucu genişlemiş ve 1704 yılında Hyde Park yapılında görevlendirilen Orangery tarafından oluşturulmuştur. Bahçe: güzel havalarda güneşlenmek ve piknik yapmak için çok popülerdir. Yolları yürüyüş yapanlar ve koşucular tarafından doldurulur.

Güzel bahçenin bitkileri ve çiçekleri, 1908 yılında dikilmiştir. Bahçede, 18. yüzyıl bahçe stili uygulanmıştır. Bahçenin en güzel göründüğü zaman: Nisan-Ekim ayları arasındaki dönemdir. Yaz aylarında: sardunyalar, cannas, begonya ve daha birçok çiçek bahçeyi süsler.

Her yıl milyonlarca Londralı ve turist: başkentin 8 Royal Parkından birisi olan burayı ziyaret ederler. 242 dönümlük bahçe içinde: Kensington Sarayı, İtalyan Bahçeleri, Albert Memorial, Peter Pan heykeli ve Serpentine Gallery görülür.

Gelelim: Kensingtop Palace Road bölümüne

Bir zamanlar Kensington Palace’ın mutfak bahçelerinin yer aldığı bu özel yol, günümüzde lüks evlerle doludur.

Bunların güney yönünde kalanlarının adı Palace Green’dir. Yayalara açık olan yol, burada işyeri bulunan kişilerin araçları dışında yayalara ayrılmıştır. Binaların büyük kısmı büyükelçiliklere ve elçilik çalışanlarına ayrılmıştır.

Kokteyl saatlerinde, yolun iki tarafındaki yükseltilmiş bariyerlerden geçen diplomatik plakalı siyah limuzinleri görebilirsiniz.

 

THE DİANA, PRİNCES OF WALES MEMORİAL PLAYGROUND

Kensington Gardens’da bulunan üç oyun alanından en yenisi. 30 Haziran 2000 yılında açılmış ve merhum Princess Diana’ya adanmıştır. 750.000 den fazla çocuk, her yıl burada ücretsiz oyun keyfi çıkarırlar. Çocuklar oyun alanlarında eğlenirken, büyükler için de dinlenme/oturma alanları yapılmıştır.

Bayswater Road yakınlarındaki bu maceralarla dolu yeni oyun alanı, büyümek istemeyen bir çocuğu konu edinir. Peter Pan hikayelerinden esinlenilerek, çocuklar burada oyun oynarlar ve oyun oynarken öğrenme, hayal güçlerini keşfetme güçleri teşvik edilir.

Burada, 15 metre uzunluğundaki korsan gemisinin bulunduğu bir koy, rampa ve geçitlerden geçilerek çıkılan bir ağaç ev ve içinde pinekleyen timsahlarıyla bir denizkızı çeşmesi gibi yeni etkinlikler vardır. Büyük ahşap korsan gemisi: Prenses Diana Memorial Playground’un merkezidir.

12 yaşından küçük çocuklara bir yetişkinin eşlik etmesi zorunludur. Ama yine de görevliler gerektiğinde çocukların güvenliğini sağlayacak biçimde iş başındadırlar.
Oyun alanındaki pek çok oyuncak engelli çocukların da kullanabilmesi için özel olarak tasarlanmıştır.

 

QUEENSWAY

Londra’nın en kozmopolit caddelerinden biri olan Queensway (Kraliçenin Road) Soho’nun dışında, yeme-içme mekanlarını en yoğun olduğu yer olarak bilinir. Caddenin adı, prensesken burada at binen Queen Victoria’dan gelmiştir.

Bu çok sayıda restoran içinde: özellikle Arap, Çin ve Akdeniz kültürlerinin restoranları ilgi çekmektedir. Öte yandan, burası Londra’nın 35 önemli merkezinden birisi olarak kabul edilir.

Gazete büfeleri yabancı dilde gazetelerle doludur. Yolun kuzey ucunda “Whiteley’s” alışveriş merkezi bulunur. 1863 yılında Yorkshire’da doğan William Whiteley tarafından kurulan çok katlı mağaza, muhtemelen dünyadaki ilk örneklerden birisidir.

Mağaza: Kralın emriyle, 1896 yılında Kraliçe Victoria’ya verilmiştir. Mevcut binanın cephesi 1911 yılı yapımı olmasına rağmen, aynı bina 1989 yılında yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.
Londra şehrinin en büyük buz pateni pisti (Queen Ice&Bowl) buradadır.

İngiltere Londra Kensington ve Holland Park PORTOBELLO ROAD
İngiltere Londra Kensington ve Holland Park PORTOBELLO ROAD
İngiltere Londra Kensington ve Holland Park PORTOBELLO ROAD

 

PORTOBELLO ROAD

İngiltere Londra Kensington ve Holland Park;

Londra şehrini ziyaret edenlerin mutlaka görmelerini önereceğim bu bölgede: 1837 yılından bu yana burada bir Pazar bulunuyor. 1 kilometre uzunluğundaki bu yolun güney ucundaki bölgede, antikalar, mücevherler ve hediyelik eşyalar satan şık tezgahlar ve dükkanlar bulunuyor.

Londra şehrinde, her şeyin en ucuza temin edilebileceği bir sevimli bit pazarı olarak ilgi çeker. Hatta: burayı ziyaret ettiğinizde şansınız varsa güzel ve ilginç sokak gösterilerine de şahit olabilirsiniz. Yolun sonunda ise: ünlü “Portobello Market Place” ı bulabilirsiniz. Londra şehir merkezinde 100 paund olan yünlü elbiseler, burada 30 paund fiyatla satılmaktadır. Ayrıca: bayanlar için küpe, kolye, yüzük gibi takılar da çok uygun fiyata satılıyor.

Turistler arasında çok revaçta olan Pazar, yaz aylarında özellikle hafta sonları çok kalabalık olur. Pazar günü açık olan dükkanların yarısının Türk olduğunu görünce şaşırmamalısınız. Ancak vatandaşlarımızın sattığı malların çoğunun taklit olduğunu da bilmeniz gerekir.

Bir şey satın almaya niyetiniz olmasa bile, canlı ve neşeli atmosferini paylaşmak için pazarı ziyaret etmenizi öneririm. Ama yine de alışveriş yapmaya karar verirseniz, bilin ki iyi pazarlık yapma fırsatı bulamayabilirsiniz. Çünkü tezgah sahipleri sattıkları malların gerçek değerini gayet iyi bilirler. Öte yandan burayı ziyaret edecekseniz yanınıza nakit para almanız önerilir, çünkü bir şey beğendiğinizde ödemeyi nakit yapmanız istenir.

Evet: antikalar ve biblo tezgahları yalnızca Cumartesi günleri açıktır. Meyve-Sebze bölümü: Perşembe: 09.00-18.00 arasında, Pazartesi-Çarşamba günleri: saat: 09.00-13.00 arasında açıktır. Özellikle, cumartesi günleri: yüzlerce antika ve uzman dükkanları ve tezgahları açılır.

Bu dükkan ve tezgahlarda: Milattan Önce ve 1960’lı yıllar arasındaki döneme ait: cam, kristal, gümüş, kitap ve diğer pek çok harika ve geniş yelpazede antikalar bulup satın alabilirsiniz. Bazı dükkanlar: Cuma günü saat: 08.30-09.00 gibi açılır ama Cumartesi günü asıl işlem günüdür. Eğer kalabalıktan hoşlanmıyorsanız, pazarı saat: 11.30 dan önce ziyaret etmenizi öneririm.

 

NOTHİNG HİLL

İngiltere Londra Kensington ve Holland Park;

Günümüzde Avrupa’nın en büyük sokak karnavalına ev sahipliği yapan bölgenin büyük kısmı, 19.yüzyıla kadar tarım arazisi olarak kullanılıyordu.

1950’lerde ve 1960’larda, Notting Hill, İngiltere’ye geldiklerinden beri burada yaşayan Karayipliler’i merkezi haline geldi. Özellikle: Trinidadlılar, güçlü bir geleneğin (tüm köleliğin kaldırılması ve köle ticaretinin bitişi) kutlanması için 19.yüzyılda Karaip karnavalları düzenlemeye başlamışlardır.

İlki 1966 yılında Ağustos ayında yapılan ve her yıl Ağustos ayının son hafta sonu tatilinde düzenlenen ve 3 gün süren karnavalda, sokaklar eğlenceli ve rengarenk kostümlü geçit törenleriyle canlanır.

Pazar günü çocuklar için, Pazartesi günü ise yetişkinler için karnaval geçit töreni, saat: 19.00 da düzenlenir. Gösterilere 1 milyondan fazla kişinin katıldığı söyleniyor.
Evet, her yıl batı Londra’nın sokakları: Avrupa’nın en büyük sokak festivali sesleri ve kokuları ile canlanır.

Uşak Sivaslı

Uşak Sivaslı

Sivaslı denilince, akla hemen çilek gelir. Özellikle yaz aylarında, buraya yolunuz düşerse, dalından koparılan taze çilekleri tadabilirsiniz.

Sivaslı ilçesinin belli başlı merkezlere uzaklığı şöyledir: Sivaslı-Uşak arası uzaklık: 34 km. Sivaslı-Denizli arasındaki uzaklık; 120 km. Sivaslı-Afyon arasındaki uzaklık: 148 km. Sivaslı-Manisa arasındaki uzaklık: 227 km. Sivaslı-İzmir arasındaki uzaklık: 245 km. Sivaslı-Ankara arasındaki uzaklık: 405 km. Sivaslı-İstanbul arasındaki uzaklık: 538 km.dir.

İlçe: Uşak-Denizli karayolu üzerinde bulunmaktadır. 1953 yılında Uşak’in il olmasıyla burası da ilçe statüsü kazanmıştır.

TARİH

Hititlerden bu yana, burada yerleşim olduğu bilinmektedir. Hititlerden sonra Frigyalılar, yörede egemen olurlar. Kurulan şehirler ise, Roma ve Bizanslılar tarafından da kullanılmışlardır. Daha sonra, MÖ.670 yıllarında, Lidyalılar görülür.

Milas ve Efes şehirlerinden başlayıp, başkent Sard kentinden geçerek, Uşak-Ahat üzerinden Orta Anadoluya ulaşan kral yolu, yörenin en ünlü tarihi özelliğini ortaya koyar. Kral yolu, ilçe topraklarından geçerek, Karahallı bölgesindeki Cilandıras köprüsüne ulaşır.

Bölgede daha sonra, Persler ve akabinde Büyük İskender’in egemenliği görülür. MÖ.132 yılında ise, Romalılar bölgeye egemen olurlar. Roma hakimiyeti, 500 yıl sürer. Daha sonra Bizans egemenliği ve 1072 yılında, yani 700 yıl sonra, bölgede: Türkler görülür.

Yaklaşık 100 yıl, Germiyanoğulları Beyliği ve 1391 yılında, Yıldırım Beyazıt eliyle, Osmanlı imparatorluğuna geçiş.

1920 yılında, iki yıl süren, Yunan işgali görülür.

Son olarak ilçenin isminin nereden geldiğine bakacak olursak: Sivaslı ilçesinin isminin “Sebaste” kelimesinden Türkçeleştirilerek geldiği düşünülmektedir. Sivas ilinin ismi de, aynı şekilde, o şehrin antik ismi olan “Sebaste” kelimesinin, Türkçedeki ifadesinden başka bir şey değildir.

Her iki şehir de, İmparator Augustus tarafından kurulmuştur. Başka bir söylentiye göre ise: eski dönemlerde Çivril ve Banaz arasında bir kervan yolu bulunmaktadır. Bu kervan yolu üzerinde, Sivaslı ilçesinin bulunduğu yerde bir kervansaray vardır.

Buraya bakan şahıs “Sivas” ilinden gelip, buraya yerleşmiştir. Çevreye yerleşen Türkler, vakit geçirmek için “Haydi Sivaslı’nın yanına gidelim” şeklinde konuşurlar ve Sivaslı’nın hanının bulunduğu bu yer, bugün “Sivaslı” olarak bilinir olur.

Uşak Sivaslı

GENEL

İlçenin rakımı: 1050 metredir. Orman yönünden zengin sayılmaz. Genelde, düzlük olup, hafif engebelidir. Arazi verimlidir. Topraklarından, Menderes nehrinin bir kolu olan, Banaz Çayı geçer.

İlçe, ikinci sınıf deprem bölgesindedir.

Buradaki hakim iklim örtüsü, karasal iklimdir.

Ekonomi: tarıma ve hayvancılığa dayanır. Meyvecilik ve sebzecilik te önemli yer tutar. İlçede, en fazla yetiştirilen meyve: çilektir. İlçede bulunan 400 çiftçi ailesi, yaklaşık 2500 dekarlık alanda çilek yetiştirir ve yıllık 4000 ton çilek hasadı yapılır.

İlçeye bağlı: Özbeyli ve Eldeniz köylerinde, mermer ocakları var. Çıkarılan mermer taşları, işlenmek üzere Afyon şehrine gönderilmektedir. Bu mermer ocaklarının, Romalılar döneminde de kullanıldığı anlaşılmıştır.

Uşak Sivaslı

ÇİLEK FESTİVALİ

Festival, her yıl Mayıs-Haziran aylarında, çilek üretimini teşvik amacıyla yapılıyor. Festival süresince: çilek tanıtımı, en iyi çilek yetiştirme yarışması, çilek güzeli ve çilek çocuk güzeli seçimleri yarışmaları, yöre sanatçılarının müzik programları, şiir, kompozisyon, türkü söyleme yarışmaları, halk oyunları gösterileri gibi etkinlikler düzenlenmektedir.

NE YENİR

Yöreye özel yemekler şunlardır. En başta Tarhana Çorbası gelir. Sonra: Haşhaş sürtmesi, yöreye has bir et yemeği olan gümlü, bulgur ve mercimeğin karıştırılarak pişirilmesiyle yapılan alacatene.

GEZİLECEK YERLER:

Uşak Sivaslı Sebaste Antik Kenti

SEBASTE ANTİK KENTİ

Uşak il merkezinin 35 km güneydoğusunda, Sivaslı ilçesi Selçikler Beldesi yakınlarında, Banaz Çay’ının (Senaros) suladığı geniş bir ova üzerindedir.

Selçikler Beldesinde, köyde, tepe mahallesinde, bir höyük bulunmuştur. Burada yapılan araştırmalarda, yerleşim alanında, MÖ. 4 bin yıllarında yerleşim izleri bulunmuştur.

Sivaslı ve Selçikler arası: antik “Sebaste” kentinin kalıntılarını barındırır. Yani, merkez ilçe bile, Sebaste ören yeri üzerinde kuruludur. Kentin en önemli dönemleri, Romalılar zamanına rastlar.

MÖ 20’de, İmparator Augustus tarafından, imparatora sadık anlamına gelen “Sebaste” adıyla, çevredeki köylerin bir araya getirilmesiyle şehir kuruldu.

Kurulduğu dönemde: imparatorluğun en önemli 12 kentinden biriymiş.

MS 6’ncı yüzyılda, Phrygia Pakatiane bölgesine bağlı bir piskoposluk merkezi haline geldi. Bu dönemde, kentte büyük bir kilise inşa edildi. Bu yapı, 10’ncu yüzyılda bir kubbe ile örtülerek genişletildi ve iki büyük bazilika ile çeşitli şapellerden oluşan bir kilise kompleksi haline dönüştürüldü.

Uşak Sivaslı Sebaste Antik Kenti

1966-1978 yılları arasında yapılan kazılarda, kentin piskoposluk merkezi olduğu dönemden kaldığı düşünülen iki kilise, tiyatro ve Roma hamamına ait kalıntılara rastlandı.

Nekropol alanı köyün güneyinde Çingil çayının etrafındadır. Bu alanda mezarlara ve üç büyük tümülüse rastlandı. Augustus’tan III. Gordianus’a kadar uzun yıllar boyunca şehir kendi sikkesini bastı. Sikkelerin üzerinde baş tanrı Zeus, Dionysos, ana tanrıça Kybele, Ay tanrısı Men ile bazı imparatorların portreleri işlendi.

Evet, gelelim günümüze, Sebaste yakınlarından geçerseniz, mutlaka zaman ayırın ve burayı ziyaret edin.

Antik kent kalıntıları içinde: günümüzde: 2 kilise, 1 hamam ve çok sayıda höyük ve geniş yerleşim alanı dikkati çekiyor. Kilise: 6.yüzyıla tarihleniyor. 10.yüzyılda onarılmış ve üstü kubbe ile örtülmüştür.

Ayrıca, mezarlarda bulunmuştur. Kiliseler ve mezar kalıntılarının çevresi, duvarla çevrilmiştir. Büyük kilise kazısı sırasında bulunan, bir Bizans sikkesi, kilisenin terk ediliş tarihini vermesi açısından önem taşıyor. Aynı tabakada bulunan Selçuklu kandili ve sikkesi, kiliselerin, daha sonraki tarihlerde, Selçuklular döneminde de kullanıldığını kanıtlamaktadır.

Yukarıda belirttiğim gibi, köyün güney tarafındaki Çingil Çayırının çevresinde, nekropol sahası bulunmuştur. Ayrıca, üç Tümülüs görülür. Bunlardan ikisi mezarlığın yanında, diğeri de Yıldıztepe Mahallesinin bulunduğu bölgededir. Bu Tümülüslerde yapılan kazı, sondaj ve araştırmalarda, çok eski dönemlere ait buluntular ele geçirilir. Ancak, bu Tümülüslerin daha önceki tarihi dönemlerde de açılarak tahrip edildikleri görülür.

Ancak: bakımsızlık ve yetkililerin ilgisizliği nedeniyle, tarihi eser kaçakçılarının ilgisi büyük. 1966 yılında yapılan bir kısım kazı sonucu, şehrin bazı tarihi alanları gün yüzüne çıkarılmış ama yine de büyük bölümü toprak altında.

Bölge, 1983 yılında, I. Derece Arkeolojik Sit alanı olarak tescil edilir. Bu arada çıkarılan arkeolojik eserler ise, Uşak, Afyon ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenmektedir. Özellikle, yeni Uşak Arkeoloji Müzesinde, buradan bulunmuş oldukça ilginç buluntular görülebiliyor.

Uşak Sivaslı Hacim Sultan Türbesi

HACİM SULTAN TÜRBESİ

Hacım Sultan Zaviyesi, Uşak ilinden 35 km uzaklıktaki, Sivaslı ilçesine bağlı Hacım köyü mezarlığı ortasındadır. Uşak’ta bilinen en eski Bektaşı zaviyesi Hacım Sultan’dır. Zaviye, Germiyanoğlu İ. Yakub Bey tarafından, H.721/m.1321 yılında Hacım Sultan köyünde yaptırılmıştır. Bugün bu köy, Uşak iline bağlı Sivaslı ilçesi sınırları içinde yer almaktadır.

Germiyanoğulları Beyliği dönemine ait olan Hacım Sultan Zaviyesi, Osmanlıların bölgeyi ele geçirmesiyle birlikte hiçbir tahribata uğramamış, vakıf şartlarına uygun biçimde bölgedeki faaliyetlerine devam etmiştir. Zaviyeden günümüze sadece türbe ulaşmıştır. Fakat köyde yaşayan ihtiyarların söylediklerine göre, türbenin karşısında eskiden bir takım binaların bulunduğu ve bunların bir deprem sonrasında yıkıldığı anlaşılmaktadır.

Yani, zaviye binası ve müştemilatının yakın zamana kadar ayakta olduğu tahmin edilmektedir. Türbenin duvarlarında veya içerisinde, yapılış tarihini gösteren, net bir ibare bulunmamaktadır. Hacım Sultan Türbesi, sekizgen ana mekan ve önünde bulunan dikdörtgen giriş yerinden meydana gelir. Türbede, tavana asılı bulunan ve Hacı Bektaş tarafından Hacım Sultan’a verilen “Batın kılıcı” yerine sembolik olarak asılmış bir  demir kılıç (aslı tahtadan) bulunmaktadır.

Türbenin içinde, Hacım Sultan’a ait sanduka da yer alır. Türbede, sandukanın altında, asıl mezarın bulunduğu yerden “Çile Tepesi” diye bilinen yere ulaşan gizli bir tünel bulunmaktadır. Bu tünelin, diğer kolları ise farklı yerlere çıktığı, köy ahalisi tarafından anlatılır. Bugün, bu tünelin giriş yeri betonla kapalıdır, tüneller ise kullanılmamaktadır.

Uşak Banaz ilçesi gezi yazısı hakkında  Banaz

Denizli Serinhisar

Denizli Serinhisar

Evet, burası leblebinin başkenti, Yatağan yöresi ise bıçakçılığın başkentidir. Tarihi ve turistik yer derseniz, yok.

ULAŞIM

Serinhisar, Denizli arası uzaklık: 36 km. Serinhisar, Acıpayam arası uzaklık: 20 km. Serinhisar, Tavas arası uzaklık: 24 km.

TARİHİ

Serinhisar ve çevresi, Oğuzların bir kolu olan Avşarlar tarafından kurulmuştur. İlçe sırası ile Karaağaç, Kepez, Yerlikaya ve Kızılhisar isimlerini almıştır. 1671-1672 yılları arasında buraları gezen Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde “Karaağaç ovasından” (Kızılhisar) sözeder. 1871 yılında Kızılhisar, Acıpayam’a bağlanmıştır. 1923 yılında Denizli il haline getirilince, 1987 yılında Kızılhisar ilçe olmuş ve isim “Serinhisar” olarak değiştirilmiştir.

Denizli Serinhisar

GENEL

İlçe toprakları Akdeniz bölgesine yakındır. Antalya körfezinin kuzeyinde, bir yay biçiminde uzanan batı Toros dağlarının uzantıları arasında yer alır. Güney kanadında yayla, daha güneyde ise Acıpayam ovasının bir parçası olan Serinhisar ovası bulunur. İlçenin ortalama rakımı, 900 metredir. Yükseklik yer yer 2528 metreye kadar çıkar.

Bölgede göller yöresi iklimi hakimdir. İlçe topraklarında doğal ormanlar bulunur. İlçe halkının başlıca ekonomik kaynakları: urgancılık, leblebicilik, kerestecilik, zeytincilik, tütüncülük ve turşuculuktur. Ayrıca Yatağan kasabasında halk bıçakçılık yapar. Turşu ve zeytin, yurt dışına ihraç edilmektedir. Ayrıca, ilçede fason tekstil üretimi yapan 3 fabrika bulunur.

Denizli Serinhisar Çömlekçilik

ÇÖMLEKÇİLİK

İlçenin geleneksel el sanatlarından biri olan çömlekçilik, özellikle ilçe merkezinde sürdürülmektedir. Çömlekçilik, dönemsel olarak yalnızca birkaç usta tarafından yapılmaktadır. Çömleklerde kullanılacak çamurlar, ilçenin yüksek rakımlı tepelerinin güney yamaçlarındaki topraklardan elde edilir. Bu toprağın özelliği içerisinde yoğun miktarda kil bulundurması ve kırmızı renkte olmasıdır.

Yılın belli dönemlerinde hazırlanan çamurlar bir süre dinlendirildikten sonra, özel tezgahlarda şekillendirilir. Bir süre dinlenmeye bırakılan çömlekler, ustasının isteğine göre süslenerek odunla yakılan özel fırınlarda pişirilir. Çömlek üretiminde “kara düzen” denilen eski tezgahların yanı sıra motorlu tezgahlar da kullanılır. Serinhisar çömlekleri, hem günlük ihtiyaçların karşılanması hem de turistik amaçlarla üretilir. Çömlekler, testi, bardak, göveç gibi çeşitli formlara sahiptir.

Denizli Serinhisar Yatağan Bıçakları

YATAĞAN BIÇAKÇILIĞI

İlçe merkezine bağlı Yatağan Mahallesinde yaşayan nüfusun çoğunluğu bıçakçılık mesleğiyle uğraşır. Bıçakçılık Yatağan’ın geleneksel el sanatı ve mesleğidir. Bu meslek, Osmanlı Döneminden bu yana orijinal haliyle sürdürülmektedir. Mahallede yüze yakın bıçak atölyesi bulunmaktadır. Ev tipi atölyelerin dışında, kurumsallaşmış büyük atölyeler de mevcuttur.

Tamamen el işçiliği ile sürdürülen bıçakçılık mesleğinde, pala ve çeşitli bıçakların üretimi başı çekmektedir. Mahallede bazı dönem filmlerine savaş silahı olarak üretim yapan üreticiler de bulunmaktadır. Yatağan bıçakçılığı hem günlük ihtiyaçların karşılanması hem de turistik amaçla sürdürülen bir meslek olarak dikkat çekmektedir. Dünyanın pek çok bölgesinde “Türk Kılıcı” olarak bilinen yatağanlar, sağlam ve keskin olmalarının yanı sıra göz alacı görünüşleri ile de birer sanat eseri özelliğindedir.

Denizli Serinhisar Leblebisi

SERİNHİSAR LEBLEBİSİ

Leblebicilik Serinhisar halkının en önemli geçim kaynaklarından birisidir. Leblebi üretimi Serinhisar’da 1940’lı yıllardan bu yana devam etmektedir. Leblebinin hammaddesi olan nohut daha önceki yıllarda, Balıkesir ve Uşak gibi çevre illerden temin edilirken, Serinhisarlı çiftçiler nohut üretiminde önemli bir noktaya gelmişlerdir. Küçük aile işletmelerinden oluşan leblebi sektöründe günlük 100 tona yakın leblebi üretimi gerçekleşmektedir.

Ciddi yatırımların yapıldığı Serinhisar’da on adet büyük ölçekli firma ve yüzü aşkın leblebi imalathanesi bulunmaktadır. İlçedeki işletmelerde, soslu, çıtır, acılı, tuzlu, karabiberli, çifte kavrulmuş ve şekerli gibi leblebi türleri üretilmektedir. Üretim kapasitesi bakımından Türkiye’nin en büyük leblebi üretim merkezi olan Serinhisar’da üretilen leblebiler, ulusal ve uluslararası pek çok pazarda kendine yer bulmaktadır.

LEBLEBİ VE KÜLTÜR FESTİVALİ

2001 yılından bu yana geleneksel olarak yapılan festival, ilçede Çamlık denen bölgede, her yıl Temmuz ayında düzenleniyor. Festivalde, konserler veriliyor.

BIÇAKÇILIK FESTİVALİ

Serinhisar ilçesine bağlı Yatağan Kasabasında her yıl düzenleniyor.

SERİNHİSAR MESLEK YÜKSEK OKULU

Denizli Pamukkale Üniversitesine bağlıdır.

Denizli Serinhisar

GEZİLECEK YERLER

YATAĞAN BABA TÜRBESİ

İlçe merkezine bağlı Yatağan mahallesinde bulunan Yatağan Baba Türbesi, bir Selçuklu dönemi eseridir. Türbenin üzerinde 1244-1245 tarihleri yazılıdır. Türbe kare formlu ve kagir yapılıdır. Türbenin üzeri piramidal saç çatı ile örtülüdür. Yapının girişi kuzey doğu cephesinin kuzey köşesinde ahşap kapıdan sağlanmaktadır.

Türbe: türbedar odası ve sanduka odası olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Türbedar odasında, kapının tam karşısında küçük bir pencere bulunur. Sanduka odasının kuzeydoğu cephesinde dikdörtgen bir pencere bulunur.

Sanduka odasında birbirine bitişik vaziyette, üç sanduka yer almaktadır. Bu sandukalar Yatağan Baba’ya, eşine ve oğlu Murat Bey’e aittir. Sanduka odasının içinde, güneybatı duvarda bulunan sivri kemerli niş dikkat çekicidir. Yatağan Baba Türbesi, 1190 yılı sonrasında Denizli yöresindeki fetihlerde, Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yöreye gönderilen Osman Bey’e aittir. Osman Bey, Garbikarağaç (Acıpayam) yöresinin fethi için çalışmış ve savaşlarını yata yata kazanmasından dolayı Yatağan Baba lakabını almıştır.

 Denizli Serinhisar gezi yazım hakkında Serinhisar