Burası: birçok gıda maddesini bulup satın alabileceğiniz alışveriş bölgesidir.
Dongdaemun Market’te: hiç kapanmadan, tüm gece boyunca alışveriş yapılabilir.
Ayrıca yine bu yörede: Iwha Sanat köyü ve Naksan Parkı bulunmaktadır ve buralarda romantik geziler yapılabilir.
Daehak denilen yer ise: Seul şehrinde sahne sanatlarının merkezidir. Marronier Park denilen yerde müzikal ve tiyatro performansları canlı açık alanlarda yapılır.
Burada Bulunanlar
Dongdaemun Market
Daehak-ro
Dongdaemun Market
Dongdaemun kapısı çevresindeki tüm alanı kapsayan geleneksel Pazar yeridir. Bu 26 alışveriş merkezi: 30.000 özel mağaza ve 50.000 üreticisiyle, Kore ülkesinin en büyük toptan ve parakende satış bölgesidir.
Burada her türlü mal: ipek ve kumaş, giysi, ayakkabı ve aksesuarı, elektronik, deri ürünleri, spor malzemeleri, ofis malzemeleri, evcil hayvan ürünleri ve oyuncaklar bulabilirsiniz.
Aslında burası bir gece pazarı olarak bilinir ama yine de günün her saatinde turist çekmektedir. Burada: Namdaemun pazarına benzemekle birlikte, oradan ayrı olarak 24 saat açık olmasıyla bilinir. Burada ihtiyacınız olan her şeyi, makul bir fiyata bulup satın alabilirsiniz.
Buranın sokaklarında ise, Kore mutfağının son trendlerini tatmak mümkündür.
Öte yandan yine burada: açık hava moda gösterileri ve açık hava konserleri düzenlenir. Bu konserlerde klasik Kore müziğini dinleyebilirsiniz.
Parakende Mağazalar
Burası “Bölüm 1” olarak isimlendirilir. Mağazaların çoğu perakende fiyatlarla ürün satarlar. Her gün saat 10.00 gibi açılırlar ve yaklaşık 17.00 gibi kapanırlar. Bu alandaki büyük alışveriş merkezleri: Doota, Migliore, Günaydın City, Freya Town, LOTTE FITIN ve Hello APM.dir.
Buralardaki personel yabancı dil bilmektedirler ve bilgi masaları, yabancı ziyaretçilere yardımcı olmaktadır.
Toptan Mağazalar
Burası “Bölüm 2” olarak isimlendirilir. Bu bölüm “Tarih ve Kültür Parkı” nın bulunduğu yerde, eski Dongdaemun Stadyumu yerindedir. Buradaki dükkanlar genellikle saat 08.00 de açılırlar ve yaklaşık saat 17.00 gibi kapanırlar. Orta yaşlılar buradaki mağazalardan: JEIL Pyeonghwa ve Heungin Stardom denilen yerleri tercih ederler. Gençler ise tasarımcılardan olan Migliore, Nuzzon ve Gwanghee Fashion Mall tercih ederler.
Shinpyeonghwa
Dongdaemun Marketin merkezindeki bu moda şehri: 1200 üzerinde toptan mağazası ile Kore’nin e büyük toptan pazarıdır. Ayrıca 40 yıllık bir geçmişi vardır ve yine Kore’nin en eski toptan pazarıdır. 1998 yılındaki kapsamlı restorasyon çalışmalarının ardından, burası tamamen modernize olmuştur ve aynı zamanda Kore ülkesinin en büyük çorap ve iç çamaşırı toptancısı olarak da bilinir.
Dongdaemun Alışveriş Kompleksi
Burası 1970 yılında açılmıştır ve Asya’da 40 yıllık geçmişi ile en eski pazaryerlerinden birisi olarak bilinir. Bu geleneksel Pazar: çeşitli kumaş, malzeme, aksesuar ve düğün ürünlerinde uzmanlaşmış birçok toptan ve perakende mağaza içermektedir. Kore ülkesinde işlem gören tüm kumaşlar, burada makul fiyatlarla satın alınabilir. Kompleksin beşinci katı: kendi tasarım projeleri için malzeme satın almak isteyenler için popülerdir.
Doota
Burası Dongdaemun pazarında bulunan birçok büyük moda merkezlerinden birisidir. Şu anda burada yaklaşık 100 dükkan bulunur. Buradaki bir sisteme göre, yabancı turistlere, satın aldıkları mallar üzerinden % 10 vergi para iadesi yapılmaktadır.
Yani ziyaretçilere bir tür “tax-free” yapılıyor. Bu iade işlemleri: “İncheon” uluslar arası havaalanı yolcu terminal binasının üçüncü katında bulunan “Kore Vergi İadesi” merkezinde yapılmaktadır.
Lotte Fıtın
Burası üst düzey moda markaları için ayrılmış bir bölümdür. Ayrıca kendi alanlarında moda trenti-lideri olmuş olanların da ürünleri buradaki butik tasarımcı mağazalarında satılır. Bunlar arasında bulunanlar: ABC Mart, Nike, Adidas, Polo gibi global markalar, bu alışveriş merkezi çevresinde bulunurlar.
İkinci El Kitap Sokağı
İkinci el kitap sokağı: Pyeonghwa Market birinci katındadır. Burada eğer tercih ediyorsanız, kullanılmış kitapları çok uygun fiyatlarla satın alabilirsiniz. Bu sokaktaki kitapçılar yaklaşık 30 yıldır buradadırlar ve normal satış fiyatlarından yaklaşık % 40 daha ucuz kitaplar satılmaktadır.
Mukja Golmok
Burası, alışveriş yaparken sokaklarda bir şeyler atıştırmak isteyenler içindir. Bu sokak çeşitli restoranlarıyla ünlü bir sokaktır. Burada ziyaretçiler geleneksel Kore yemeklerinin yanı sıra çeşitli çorba, dondurulmuş ürünler, balık ve kek dahil olmak üzere uluslar arası yemek kültürlerinin ürünlerini de tadabilirler. Izgara balık ve Kore tavuk çorbası: en popüler olandır ve bunları tatmanızı öneririm.
Daehak-ro
Kelime anlamı “kolej sokak” dır. Bu bölge: Seul Ulusal Fen Üniversitesi Kolejli ana yolu ile sınırlandırılmıştır. Kampüs bir süre önce şehrin başka bir bölümüne taşınmış olsa da, günümüzde de bir düzine büyük üniversitenin şubesinin çekirdeği buradadır. Bu nedenle bölgenin sokaklarında çok sayıda genç insan görmek mümkündür.
Marronnier Park
Burası bölgenin en iyi yerlerinden birisidir ve son dönemlerde müthiş bir kültürel mekan haline gelmiştir. Buranın sembolü kestane ağacıdır.
Ayrıca çevredeki sanat merkezlerinden birçok heykel yerleştirilmiştir. Hafta sonları şarkıcılar, komedyenler ve dans toplulukları, buraya toplanırlar ve performans sergilerler. Ayrıca küçük bir ücret karşılığında kişilerin resimlerini yapan sokak ressamları da bulunur. Hatta falcılar bile görebilirsiniz.
Alanın bir diğer özelliği, yüksek konsantrasyonda bir “tiyatro bölgesi” olmasıdır. Eğer komedi isterseniz, burada canlı komedi performansı izleyebilirsiniz. Ayrıca yine sokaklarda, çeşitli “posterler” bulup satın alabilirsiniz. Bunlar çeşitli oyunlar ve müzikallerin posterleridir.
Tiyatro bölgesinde ayrıca uluslar arası restoranlar, kafeler, sinemalar ve bir caz bar ve alışveriş için bazı küçük mağazalar bulunmaktadır. Bir üniversite alanı olduğundan şehrin diğer birçok yerine göre daha ucuzdur.
Özellikle: geleneksel Kore likörü ve Kore gözlemesi denemek isteyenlerin, burayı ziyaret etmeleri önerilir ve hatta bazı cilt bakım ürünlerinin burada en uygun fiyatla bulunduğu söyleniyor.
Bölgenin diğer mekanları: Eski Başbakan Chang myeon’un evi Hyehwa-dong Residence Merkezi de buradadır.
Buram buram tarih kokan bir yer, Kapadokya’nın hemen yakınında, Kapadokya kadar tarihi güzelliklere sahip olmasına rağmen, tanıtım eksikliği ve tarihi mekanların sonradan kısmen tahrip edilmesi nedeniyle, hak ettiği turizm değerine kavuşamamış bir yer, gerçekten muhteşem güzellikle yerler var, bence buraya gidin, bu tarihi yerleri tek tek gezin dolaşın, gerçekten oldukça güzel tarihi yerler var.
ULAŞIM:
İlçe Kayseri-Niğde karayolu üzerindedir. Yeşilhisar, İl merkezi olan Kayseri’ye 67 km uzaklıktadır. Yeşilhisar, Ankara arasındaki uzaklık 364 km. Yeşilhisar, Nevşehir arasındaki uzaklık 55 km. Yeşilhisar, Niğde arasındaki uzaklık 60 km.
İlçe Kayseri ilinin güneybatısındadır. İlçe: Karadağ’ın doğuya uzanan etekleri üzerinde, geniş Karahisar ovasının batı ucunda kurulmuştur. Genel olarak düz araziden oluşur. Rakımı 1330 metredir. Bölgede karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Yağmur son derece azdır. İlçede ticaret ve sanayi gelişmemiştir, ekonomi tarıma dayalıdır. Özellikle elma ve kayısı yetiştiriciliği yaygındır. İlçede orman yoktur.
Kayseri Yeşilhisar Bez Bebekleri
NE SATIN ALINIR-SOĞANLI BEZ BEBEKLERİ:
Buralara yolunuz düşerse kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik “bez bebek” satın alabilirsiniz. İlçe merkezine bağlı Soğanlı köyünde: yaşlı kadınların bugün de giydikleri yöresel kıyafetler: 20-70 cm boyunda ve 1 cm eninde, tahta ve saç iskelet üzerine giydirilmesi ile bez bebekler hazırlanıp satışa sunulmaktadır.
El işi üretimle yapılan bu bebeklerin en büyük özelliği: tamamen yerel özelliklere sahip çeşitli motif ve pullarla süslenmeleridir.
Üstünde; motiflerle süslenmiş etek, entari ve tül gelinlik olan Soğanlı Bebekleri, üç farklı boyda üretilir. Küçük boy bebekler: 20-25 cm arasında dimili yani şalvar ve etekli bebeklerdir. Orta boy bebekler: 25-30 cm arasında, dimili yani şalvar, fistan yani etek, önlüklü, kirmenli, testili, yabalı ve mini bebekli bebektir. Büyük boy bebek ise: 35-40 cm boyundadır. Bunlar da dimili yani şalvarlı, fistanlı yani etekli, önlüklü, kirmenli, testili, yabalı ve mini bebeklidir.
Kayseri Yeşilhisar Meslek Yüksek Okulu
YEŞİLHİSAR MESLEK YÜKSEKOKULU:
Okul: Fatih Mahallesi, 116 Sokakta bulunan Dr. Fuat SEZGİN Yerleşkesindedir. Kayseri Üniversitesine bağlıdır. Okul 2018 tarihinde eğitim ve öğretime başlamıştır. Veterinerlik bölümü ile bitkisel ve hayvansal üretim bölümleri vardır.
Kayseri Yeşilhisar
GEZİLECEK YERLER:
ULU CAMİ:
İlçe merkezinde, Cami Kebir mahallesindedir.
Caminin kuzey yönünde, yuvarlak kemer üzerinde, üç satırlık kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabeye göre, cami: 1348 yılında Eretna devletinin 1’nci Hükümdarı Alaaddin Eretna tarafından yaptırılmıştır. Eretna devleti kimdir? Anadolu’da Selçuklular ve İlhanlılar üzerine kurulmuş bir devlettir. Alaaddin Eretna, oğlu Hasan Bey’in ölümünden sonra bir cami, han ve hamam yaptırmıştır.
Kitabenin bulunduğu kapıdan avluya geçilir. Minare avlunun sol köşesindedir. Son cemaat yeri, iki sütunlu ve üç yuvarlak kemerlidir. Kemerler köşede, duvar üzerine oturur. Sağda üst köşede dikdörtgen şeklinde ve düz bir kapıdan çardaka çıkılır. Camiye, üzerinde üst üste iki kitabe bulunan yuvarlak kemerli bir kapıdan girilir. Ayrıca asıl kapı yanında, dikdörtgen şeklinde iki kapı daha vardır ki bunlar daha sonra pencere olarak değiştirilmiştir. İçeride karşılıklı dörder yuvarlak kaideli ve başlıklı sütun araları sivri kemerli olup düz tavanlıdır. Mihrap ve minber ahşaptır. Caminin içerisindeki mimari yapısı görenleri hayvan bırakıyor. Çünkü caminin içerisinde, 8 ayrı sütunun karşılığı, kendine paralel olarak yapılmış, 1.5 metre kalınlığında duvar bulunmaktadır.
Caminin minaresi, 12 köşeden oluşur. Her bir köşesi, yılın bir ayını işaret etmektedir.
Caminin bir diğer özelliği de, mevsim şartlarına göre değişkenlik göstermesidir. Cami yazın serin, kışın ise sıcak olma gibi bir özelliğe sahiptir. Mihrap ve minberi oyma tekniğiyle yapılmış olup devrin sanat kabiliyetini göstermesi açısından ilgi çeker.
Günümüzde 1300 kişinin aynı anda ibadet edebildiği bu cami, ilçenin en büyük camisidir.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi
SOĞANLI VADİSİ:
Soğanlı köyü: Kayseri-Niğde-Nevşehir üçgenindedir. Yeşilhisar ilçe merkezine 15 km uzaklıktadır. Vadi: 25 kilometrelik kanyon şeklinde geniş bir alana yapılmıştır. Bu geniş alanda, Roma döneminden itibaren yerleşim olmuştur.
Vadi yamaçlarında bulunan kaya mekanlar ise, Romalılar mezarlık ve ardından gelen Bizanslılar ise kilise olarak kullanmışlardır. MS 4’ncü yüzyıldan itibaren, burası Hıristiyanlığın Kapadokya’daki merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Kapadokya bölgesinde ismi geçen 8 büyük şehirden bir tanesi de “Kbistra” veya “Siyiera” yani günümüzdeki “Yeşilhisar” dır. Biraz önce belirttiğim gibi, kaya mekanlarda kiliseler bulunmaktadır. Bu kiliselerde bulunan duvar freskleri, stil açısından 10-12’nci yüzyılları yansıtmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi
Soğanlı ören yerinde yaklaşık 50 civarında kaya kilise ve mağara vardır. Ancak günümüzde bunlardan sadece 8 tanesi gezmeye müsaittir. Diğerlerinin kapı ve pencereleri, önceki yıllarda örülerek kapatılmış ve güvercinlik olarak kullanılmaktadır.
Günümüzde burada gezilebilecek kiliseler: Karabaş kilisesi, Kubbeli kilise, Tahtalı (Azize Barbara) kilisesi, Yılanlı kilise, Saklı kilise, Tokalı kilise, Ballık kilise ve Geyikli kilisedir.
Ayrıca, ören yerinde bulunan “Peri Bacaları” vadiye ayrı bir güzellik katmaktadır. Ayrıca yine 400 kadar kaya oyuğu varken, oyuklar bugün kullanılmıyor.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi
Kiliselerin özellikleri:
Ihlara-Göreme-Zelve vadilerindeki kaya yerleşimleri ve kiliselerinden farklı olarak: buradaki kiliseler kubbelidir. Çünkü tüflerin üzerinde kuruludur. Kiliseler ve mezarlarda, Hz İsa ve havarilerine ait resimler ve İncil’den sahnelerin yer aldığı freskler bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi Kubbeli Kilise
Kubbeli Kilise;
En ilgi çeken kilise “kubbeli kilise” dir. Buranın diğerlerinden farkı, kayaların dışı da boyanarak ve işlenerek muntazam kubbeli bir kilise haline sokulmuş olmasıdır. Bu boyalar yüzyıllardır kaybolmadan, silinmeden bugüne kadar gelmiştir. Vadinin kuzey tarafından bulunan bu kilise iki katlıdır ve içi diğer kiliselerde olduğu gibi fresklerle doludur. Dev bir peri bacası, ustalıkla oyulmuş ve kilise haline getirilmiştir. Ayrıca yine burada: kayalara oyulmuş tüneller, merdivenler, koridorlar ve dehlizler bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi Saklı Kilise
Saklı Kilise:
Kubbeli kilisenin alt katına Saklı Kilise denir. Kiliseye kuzeyinde bulunan kapıdan girilir ve güneyinde üç bitişik odası daha bulunmaktadır. Saklı kilisenin yakınlarında daha başka kaya kiliseleri ve kaya yerleşimleri bulunuyor.
Kayseri Yeşilhisar Soğanlı Vadisi Karabaş Kilisesi
Karabaş Kilisesi:
6’ncı yüzyılda inşa edilmiştir. Soğanlı yöresinin sanat değeri bakımından en büyük ve en güzel kilisesidir. Kilise duvarları 11 ve 13’ncü yüzyıllarda tekrar inşa edilmiştir. İlk olarak basit çizgiler ve motiflerle süslenmiştir. Freskler, 11’nci yüzyılda toprak boya ile yapılmıştır. Yağlı boyanın keşfinden sonra toprak boyalar yerine yağlı boyalar kullanılmıştır. Kilise 4 kısımdan oluşur. Kilisenin iç duvarlarını süsleyenler: İsa’nın doğumu, vaftizi, havlu ile kurulanması, dini mücadeleleri, çarmıha gerilmesi ve Saint Jean’in canavarı boğuşu gibi kompozisyonlar, 12 havarinin ve diğer azizlerin resimleri, Bizans ve Selçuklu motifleridir.
Yılanlı Kilise:
Kilise 14’ncü yüzyılda yeniden resimlendirilmiştir. İlk yapısı çok daha eskilere gider. Buradaki kompozisyonlara, diğer kiliselerde rastlanılmıyor. Kilise 3 bölmelidir. Üçüncü bölmesi: yontma taş ile yapılmış, sonradan yıkılmıştır. Duvar süslerinde: karşılıklı harp nizamı almış mızraklı askerler, İsa ve azizlerin resimleri bulunmaktadır. At üzerindeki Saint Jean’in yılana ve kurtlara saldırısı tasvir edilmiştir.
Tahtalı Kilisesi:
Yapım tarihi, 5 veya 6’ncı yüzyıla tarihlenmektedir. Daha sonraki yüzyıllarda İsa’nın vaftizi, havariler, azizler, koruyucu melekler, at üstünde bulunan Saint Jean’in canavarı öldürüşü gibi tasvirler, kompozisyonlar, portreler, Bizans ve Selçuklu motifleriyle süslenmiştir.
Sonuç:
Evet tüm bu tarihi kalıntılar, turizme açılıp milyonlarca insan buraya çekilecekten, günümüzde Soğanlı Kaya kiliseleri ve yerleşim yeri tehlike altındadır. Çünkü tepe üstlerinden kopan iri kaya parçaları kubbeli kaya kiliselerine çarpmış ve onları büyük ölçüde tahrip etmiştir. Ayrıca rüzgarın sebep olduğu erozyon ve yağmur suları da tahribata neden olmaya devam etmektedir.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
ERDEMLİ VADİSİ:
Niğde-Kayseri kara yolunun batısındadır. Yeşilhisar ilçe merkezine 4 km uzaklıkta Erdemli köyündedir. Erdemli köyünün batısında, doğu-batı doğrultusunda uzanan vadi içerisinde arkeolojik kalıntılar bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
Bu kalıntıların bulunduğu alan: Erciyes dağının aktif bir volkan iken püskürttüğü lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan kanyon şekilli bir vadidir.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
Vadinin uzunluğu yaklaşık 10 km dir. Vadi içinden, Erdemli köyünde can bulan bir su akıyor. Köylüler tarafından sulamada kullanılan bu su, vadi içerisinde bir havuzda depolanıyor.
Vadiye “İçeriköy” adı verilmekte olup sert kayalardan oluşmuştur. Vadide çok sayıda kaya mekanları (manastır, kilise, odalar, gözetleme kuleleri, güvercinlikler) bulunmaktadır.
Vadi boyunca uzanan yerleşim alanında: 11 kilise vardır.
Bu kiliselerin isimleri: Haralam, İsli, Mezarlı, Çakıllı, Cami Altı, Develi, Kırmızı, Kervansaraydır.
Kayseri Yeşilhisar Erdemli Vadisi
Bu kiliselerin içerisinde duvar resimleri bulunur. Duvar resimlerinde İncil ve Tevrat konulu sahneler işlenmiştir. Ayrıca: bitkisel ve geometrik bazı süslemeler de kullanılmıştır.
Ayrıca yöre halkının “Ulu” ismini verdiği, kayaların doruk noktalarında bulunan mekanlar da bulunmaktadır. Vadinin derin olması, yükseklere şapel yapılmasına imkan vermiştir ve bu yüzden çok sayıda şapel mağara inşa edilmiştir. Bu şapellerin bir kısmında günümüzde de freskolar görülebilir.
Bunların dışında, ayrıca vadinin güney yamacında büyük bir manastır, kale denilen teras ve kaynak sularının biriktiği bir havuz gölet vardır.
Bölge girişinde güney yamaçta bulunan büyük sütunlu kiliseyi, özellikle görmelisiniz.
Kayseri Yeşilhisar Keşlik Köyü
KEŞLİK KÖYÜ:
İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır.
“Keşlik” beyaz kayalık yer anlamına gelmektedir. Köyün ilk yerleşimcilerinin günümüzden 300-350 yıl kadar önce buraya yerleştikleri bilinmektedir. Köyün isminin ise, burada yaşayan bir keşişten geldiği söyleniyor. Ancak yine köyün ismine ait bir başka söylentiye göre, Orta Asya’dan buraya gelen Türkmenlerin, Keşlik bölgesinden gelmeleri nedeniyle, buraya da Keşlik ismini vermiş olmalarıdır.
Evet bugün köy, 90-100 haneli kagir evlerden inşa edilmiş, güneyindeki “Karatepe” yamaçlarına dayanan bir yerleşim yeridir. Köyün hemen arkasında doğal ve tarihi kayalıkların oluşturduğu üç oluşumlu alan “Kestel Mevkii” dir. Köyde oldukça yoğun doğal mağara, sığınak, kilise, Peri bacaları ve yeraltı şehri gibi yerler bulunmakta olup, henüz turizme açılmadığından ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Bunların çoğu, günümüzde köylüler tarafından ahır ve güvercinlik olarak kullanılmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Keşlik Köyü
DOĞANLI KÖYÜ KIRKMERDİVEN YERALTI ŞEHRİ VE KAYA MEZARLARI:
Köyün güneybatısında Arapsini ve Turistik Mevkiinde kayalara oyularak yapılmış: kilise, mağara ve kaya mezarları bulunmaktadır. Ancak bunlar maalesef define avcıları tarafından tahrip edilmiştir. Yeraltı şehri, Kayseri Müze Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalarının ardından, iniş basamakları ve giriş kapak açıklığı ortaya çıkarılmıştır.
KALEKÖY:
İlçe merkezine bağlı ve 3 km uzaklıktaki Kaleköy’de harabeler bulunmaktadır.
Kaleköy’ün yaklaşık 1.5 km güneydoğusunda bulunan “Küçük Kale” nin doğu yamacındaki kayalık alanda, kaya yerleşimi ve iki tane kaya kilisesi vardır. Kuzeyindeki “Büyük Kale” ile arasındaki alanda, moloz taş ve duvar kalıntılarından oluşan, eski köy yerleşimi vardır.
Kuzeyde zeminde: Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait yeşil ve mavi renkli seramiklere rastlanmıştır. Büyük Kale’nin tepesinde, sarnıç kalıntısı vardır. Batı yamacına doğru ise, eski köy yerleşimine ait mezarlık bulunur. Buradaki mezarlar genellikle düz toprak gömü olup, güneye doğru taş sanduka sarıklı mezarlar da görülebilir. Mezarlığın karşısında: köy yolunun diğer tarafında, birbirine 100 metre uzaklıkta, Orta çağ dönemine ait 3 tane düz yerleşim kalıntıları bulunmaktadır. Bu düz yerleşimlerin, 350 metre kadar kuzeydoğusunda ise, birbirine 75 metre uzaklıkta, 30 metre çapında iki Tümülüs vardır.
Kayseri Yeşilhisar Güzelöz Köyü
GÜZELÖZ KÖYÜ:
Güzelöz köyü: Ürgüp-Soğanlı kara yolu üzerindedir.
Bu bölgede, doğal kayalıklar içerisine yapılmış kiliseler, oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Bu kiliselerin planları değişiktir, bazıları fresklerle kaplıdır, ancak ön kısımlardaki freskler tahrip edilmiştir.
Kireçli Kilisesi:
Kaya oyularak yapılmış kilise haç planlıdır. İçerisi tamamen fresklerle kaplıdır.
Geyikli Kilisesi:
Sadece apsis bölümü açıktadır. Diğer kısımları çökmüştür. Apsis bölümünde, karşılıklı iki geyik figürü dikkat çeker. Ancak bu figürler de kısmen tahrip edilmiştir.
Karaağaçlı Kilisesi:
Kayaya oyulmuş dikdörtgen planlıdır. Apsis bölümü açıktadır. Freskoları çok fazla tahrip edilmiştir.
Kayseri Yeşilhisar Güzelöz Köyü Atlı Kilise
Atlı Kilise:
Dikdörtgen planlıdır. Kuzey tarafı kayaya oyulmuş, diğer kısımları ise kesme taştan yapılmıştır. Fresk izlerinden atlı bir resim seçilebilmektedir. Kilise ismini bu freskodan almıştır.
Kayseri Yeşilhisar İçmece Şifalı Su Tesisleri
İÇMECE ŞİFALI SU TESİSLERİ:
İlçe merkezinin 10 km güneyindedir.
Burası “Dutluk” olarak da bilinir. Tesisler: 2017 yılında hizmete açılmıştır. Tesislerde: 36 tane apart daire, sosyal tesis ve 6 tane dükkan (fırın, market, kasap, restoran, kafeterya) bulunmaktadır. Ayrıca çevre düzenlemesi ve peyzaj çalışmaları yapılmıştır.
İçmecedeki suların; içeriğinde bulunan sülfür nedeniyle başta mide ve sindirim rahatsızlıkları başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiği söylenmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından verilen raporlar da suyun şifalı olduğu yönünde imiş. Su, her yaş gurubunda insan tarafından rahatlıkla içilebiliyor. İçme suyu şeklinde, aç karnına özellikle sabah içiliyor.
Burada, konaklamak düşününler için, apart otel bulunmaktadır.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
SULTAN SAZLIĞI MİLLİ PARKI:
Sultan Sazlığı, Erciyes’in kuzeyinde, Kayseri il merkezine 70 km uzaklıktadır. Sultan Sazlığı kuş cennetinin büyük kısmı ilçe sınırları içerisinde bulunur.
Sazlığın kuzeyinde bölgenin en yüksek volkanik dağı Erciyes bulunmaktadır. Sazlık, dağın eteklerinde büyük tatlı su bataklığından oluşmaktadır. Büyük kısmı sazlıklarla kaplı, yer yer kamış, kafa otu ve kındıralar bulunur. Açık havalarda ise nilüferler görülür. Sazlığın merkezine doğru ise, kuvvetli rüzgarlarda yer değiştirip, suyun alçalmasıyla aşağıya inen çok sayıda yüzen saz adacıkları görülebilir.
Sultan Sazlığı, güney ve kuzeyde bir tuzlu su gölü olan Yay Gölü ile ayrılır. Kuzeybatı köşesinde ise göle bağlı Çöl gölü vardır. Çok fazla tuz barındıran göl suyunun derinliği azdır. Çevresinde bitki örtüsü bulunmaz. Yazın kuraklaşır.
Sazlığa verilen “Sultan” ismi: bu alanın tarihi kökeninden gelir. Osmanlı Sultanlarından 4’ncü Murat, 1636 yılında Revan Seferine giderken bölgede konaklamış, otağını günümüzdeki Köşk Pınarının bulunduğu yere kurdurmuştur. Ordu 3 aydan fazla sürede burada kalır. Levazım taşıyan hayvanların yiyeceklerini temin etmek için Yay gölü içerisinde bir yol açılmış ve sazlığa geçiş sağlanmıştır. Sultanın ordusuna hizmet etmesinden dolayı, o tarihten itibaren sazlığın ismi “Sultan Sazlığı” olmuştur.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
Buraya Sultan Sazlığı isminin verilmesi hakkında bir başka söylenti daha vardır. Buna göre “Mekke’ye hacı olmak üzere giden Osmanlı Sultanları, dinlenmek ve avlanmak için uzun süre burada konaklamışlardır.”
Sultan Sazlığı ilk olarak, 1969 yılında dönemin Feke Orman İşletme Müdürü tarafından bulunmuştur. Daha sonra yapılan araştırmalarda, buranın dünya çapında önemli bir sulak alan olduğu tespit edilmiştir. Hatta, 1970 yılında, bazı kişilerin buradan topladıkları 300 bin kadar ördek yumurtasını, Kayseri’de sattıklarının öğrenilmesi üzerine, burası resmen “Su Kuşları Koruma ve Üreme Alanı” olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Öte yandan, 1977 yılında burası UNESCO tarafından “İnsan ve Biyosfer” programına dahil edilince, DSİ ile bir protokol hazırlanarak Sultan Sazlığının kurutulması önlenmiş, tedbir alınmıştır.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
Gelelim günümüze:
Burada 300 civarında kuş türü bulunmaktadır. Bu kuş çeşitliliği, Sultan Sazlığını Manyas gölünden sonra ülkemizin 2’nci önemli kuş cenneti yapar. Burada: çok sayıda kuşun beklenmesi, barınması, konaklaması ve kuluçkaya yatması için ideal bir ortam bulunmaktadır. Ülkemizin 7 önemli sulak alanından birisidir. Uluslararası Ramsar sözleşmesi kapsamına da alınmıştır. Tüm bunların yanında, Sultan Sazlığı: yörede hasırcılık ve el sanatları alanında da insanlara katkı sağlar. Köylüler sonbaharda ürettikleri saz ve sazdan yapılan el sanatı ürünleri hediyelik olarak satarlar. Evet, Sultan Sazlığında ne yapabilirsiniz.
Kayseri Yeşilhisar Sultan Sazlığı Milli Parkı
Sazlıkların arasında kayıkla gezinebilirsiniz. Yeşil, mavi ve sarının yarattığı büyüleyici bir fonda, kuşları izleyip fotoğraflayabilirsiniz.
Kayseri Yeşilhisar Zencibar Kalesi
ZENCİBAR KALESİ:
Kalenin: MS 6’ncı yüzyılda İranlılar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Çünkü Lidya Kralı Elyad ve Medya yani İran kralı Kyaksar arasında çıkan savaş üzün süre Yeşilhisar ovasında devam etmiştir. Savaş sonrasında yapılan antlaşmaya göre: MÖ 580 yılında, Yeşilhisar, İranlıların eline geçer. İranlı kral Kyaksar: buranın ticari ve askeri önemini bildiğinden çevresini bir hisarla çevirttirir, yukarı kaleye ise tahkimat yaptırır ve ismini “Zencibar” koyar. Günümüzde görülen duvarlar, bu hisarın kalıntılarıdır. Zencibar kalesi, uzun süre İranlılar ve Yunanlılar arasındaki sınırda bir askeri bölge olarak kullanılmıştır. Daha sonra Romalıların eline geçmiş ve Türkler bölgeyi ele geçirdiğinde de kullanılmıştır. Çünkü: kale Akdeniz Bölgesini, İç Anadolu Bölgesine bağlayan geçitlerin korunması ve bölgedeki şehirlerin güvenliği için stratejik önemdedir.
Kayseri Yeşilhisar Başköy
BAŞKÖY:
Başköy, iki vadi arasındadır. Burada: eşsiz doğa manzaraları, tarihi kilise ve kaya oyma mekanlar bulunmaktadır. Tarihi tescilli yapıları ile Aziz George Kilisesi karşısında bulunan Başköy, tarihi süreç içinde birçok medeniyet tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.
Kayseri Kocasinan gezi yazıma ulaşmak için Kocasinan
Bu bölge, geleneksel olarak hukuk ile basın sektörünün yerleştiği bir yerdir. Royal Courts of Justice (Kraliyet Adalet Sarayı) ve Inns of Court (Hukuk Ofisleri) buradadır, ulusal gazetelerin büyük kısmı 1980’lerde Fleet Street’ten taşınmıştır.
Staple Inn ve Prince Henry’s Room’un ön cepheleri ile Middle Temple Hall’un iç kısmı gibi bazı yapılar 1666 Büyük Yangından önceki dönemden kalmadır. Holborn bir zamanlar şehrin alışveriş merkezleri arasındaydı.
Zaman içinde bu niteliği değişmiş olmasına karşın, London Silver Vaults ve Hatton Garden’ın altın ve pırlanta satıcıları hala buradadır.
SİR JOHN SOANE’S MUSEUM
13.Lincoln’s Inn Fields.WC2 adresindedir. Giriş ücretlidir yetişkinler için giriş ücreti 10 paund. Her rehberli tur 1 saat sürer. Biletleri, tur başlamadan yarım saat önce, kapıdan satın alabilirsiniz. Salı ve Cuma günleri turlar saat: 11.30 da başlar. Çarşamba ve Perşembe günleri ise, turlar saat: 15.30 da başlar. Cumartesi turları saat: 11.00 de başlar.
Tüm mevsimlerin adama olan, Georgian dönemi mimarı John Soane’in gittikçe büyüyen bu eve topladığı İngiliz ulusunun eserleri konusunda keskin bir gözü vardır. Soane: 1753 yılında bir duvarcı ustasının oğlu olarak doğmuş ve uzun ve seçkin bir kariyer sonucunda 1837 yılında ölmüştür. 1806 yılında Kraliyet Akademisine Mimarlık Profesörü olarak atanmıştır.
Ölümünün ardından, karısı: buradaki sanat eserlerine, sürekli olarak yenilerini eklemiş ve koleksiyonu düzenlemiştir. 1833 yılında: Parlamento Yasası ile, bu ev müze olarak kurulmuştur.
Geniş koleksiyonda Mısır ve Roma antikalarından, Hogarth, Canaletto ve Turner tablolarına, vitraylara, nadir kitaplara, kronometrelere, mobilyalara, Çin karolarına ve diğer binalardan kurtarılmış parçalara kadar pek çok eser bulunur.
İçeriği bir yana, evin kendisi 19. yüzyıl başı üst-orta sınıf Londralıların hayatı konusunda nadir, neredeyse dokunulmamış bir bakış açısı sunar.
LİNCOLN’S INN
11 dönümlük Inns Of Court (Londra Hukuk Ofisleri) kompleksi içinde, en iyi korunmuşlardan biri olan Lincoln’s Inn’deki binalarının bazılarının tarihi 15.yüzyıla kadar uzanır.
Chancery Lane’deki giriş binasının üstündeki kemerde dikkat çeken hanedan arması Kral Henry VIII e aittir. Ağır meşe kapıda aynı dönemden kalmadır.
I. Elizabeth döneminde, Shekespeare’in çağdaşı olan Ben Johnson’ın Lincoln’s Inn’in birkaç tuğlasını koyduğu söylenir.
Şapel, 17.yüzyıl Gotik tarzındadır. 1839 yılına kadar buraya kadınların gömülmesine izin verilmiyordu. Kızlar: 18. ve 19. yüzyıllarda yeni doğan bebeklerini buraya bırakırlarmış ve bu bebeklere genellikle “Lincoln” ismi verilerek burada büyütülürlermiş. Ancak Lord Brougham kendisi öldükten sonra kızının da yanına gömülebilmesi için bu kuralın değiştirilmesini sağlamıştır.
Lincoln’s Inn’in ünlü öğrencileri Oliver Cromwell, 17.yüzyıl şairi John Done ile ABD’nin Pennsylvania Eyaletinin kurucusu olan William Peem de vardır.
LİNCOLN’S INN FİELDS
Covent Garden civarındaki burası: bir zamanlar halka açık idamların infaz edildiği bir meydandır ve Lincoln’s Inn bölgesinden özel bahçeler ve bir çevre duvarı ile ayrılır. Meydan: muhteşem binalar topluluğu tarafından kuşatılmıştır.
Özellikle: bu meydanda Sir John Soane Müzesi ilgi çekmektedir. Meydan 12.yüzyıldan itibaren kamusal alan olmuştur. Ancak, 17.yüzyılda İnigo Jones isimli ünlü mimar tarafından yeniden dizayn edilmiştir. Bu dönemde özellikle “West End” tiyatrolarına yakın konumu ile önem kazanmaktadır.
Bu yüzden Londra’nın en popüler meydanlarından birisi olmuştur. Ünlü İngiliz aktris Nell Gwynne burada yaşamış ve oğlu St Albans Duke burada doğmuştur. (kendisi Kral Charles II nin metresidir)
Meydan, 1735 yılında Parkalentodan çıkan bir kanunla kapatılmış ve 1895 yılında London Country Council tarafından satın alınınca yeniden halka açılmıştır.
Tudorlar ve Stuartlar döneminde din şehitleri ile kraliyete ihanet etmekle suçlanan birçok kişi burada can vermiştir. Özellikle 1683 yılında Kıng Charles II’ye suikast girişiminde bulunan Plot ve onunla birlikte olduğu düşünülen William Russel ile ilk Bedford Dükü’nün oğlunun kafaları burada kesilerek idam edilmişlerdir.
Lincol’s Inn’deki öğrenciler ve diğer semt sakinleri, 1640’larda burada yapım çalışmalarına girişmek isteyen William Newton’dan ortadaki alanın sonsuza kadar halka açık doğal bir mekan olacağına dair söz vermesini istemişlerdir.
Çevreye duyarlı bu istek sayesinde avukatlar yazları tenis oynayıp açık havada notlarını okuyabilmektedirler. Burası aynı zamanda: yaz partilerine ev sahipliği yapan popüler bir yerdir. Londralılar, yaz aylarında burada öğle yemeği yerler.
Burası ayrıca son yıllarda şehrin evsizleri için akşam çorbalarını içebilecekleri bir yere dönüşmüştür. Özellikle: 1980’li yıllarda burası evsiz insanların istilasına uğramıştır. Ancak: bunlar 1992 yılında çiftliklere yerleştirilmişler, ortalık temizlenmiş ve 1993 yılında alanın çevresine yeni korkuluklar yapılarak, kapılar her gece gün batarken kilitlenmeye başlamıştır.
Günümüzde, Lincolns Inn bitişiğinde, doğu kenarı boyunca geceleri yine evsiz insanlara çeşitli dini kuruluşlar tarafından çorba servisi yapılmaktadır.
OLD CURİOSİTY SHOP
13-14 Portsmouth Street adresindedir ve her gün saat: 10.30-19.00 arasında açıktır.
Bu ayakkabı mağazası: Charles Dicken’ın aynı adlı romanındaki dükkan olup olmadığı bilinmese de, 16.yüzyıldan (muhtemelen 1567 yılında inşa edilmiştir) kalma bu binada yer alan mekan, kesinlikle Londra şehrindeki en eski dükkandır. Old Curiosity Shop: 1841 tarihinde kitap olarak basılmıştır.
Kraliçe Victoria: 1841 yılında bu romanı okuduğunda “çok ilginç ve akıllıca” bulmuştur. Kitap: Nell Trent isimli genç, güzel ve erdemli bir kızın: hayat hikayesini anlatmaktadır. O yetimdir ve ıvır-zıvır dolu dükkanda: dedesi ile birlikte yaşamaktadır. Onun tek arkadaşı, dükkanda çalışan dürüst bir çocuktur.
Evet, bu antika dükkanı: Dickens için ilham kaynağı olmuştur. Yarı ahşap, gıcırdayan yapı, onun mükemmel imajına uymaktadır. Ancak, dükkanın ismi, roman yayınlandıktan sonra eklenmiştir. Öte yandan, dükkanın gerçek hayatta: Kral Charles II nin metreslerinden birine verilen arazi üzerinde kurulduğu da söylenmektedir.
Çıkıntılı birinci katıyla çevresine 1666 Büyük Yangını öncesi Londra’sını yansıtan bir sokak görüntüsü verir. Çünkü gerek büyük yangından ve gerekse II. Dünya savaşındaki bombardımandan mucizevi olarak kurtulmuştur.
Old Curiosity Shop günümüzde el yapımı ayakkabılar satan bir dükkan olarak faaliyetini sürdürmektedir. Japon tasarımcı Daita Kimura, bodrumdaki atölyede benzersiz el yapımı ayakkabılar yapmaktadır. Ancak, bayanlar ve erkekler için yapılan bu ayakkabıların fiyatları; 200 paund dan başlamaktadır.
Binanın geleceği bir koruma yasasıyla garanti altına alınmıştır.
LAW SOCİETY
Profesyonel dava vekilleri üniversitenin merkezi, resmi hukuk kuruluşlarının bulunduğu semtin en ilginç mimariye sahip binasıdır. Burada tüketiciler için danışmanlık ve hukuki hizmetler sunulmaktadır.
1823 yılında, çok sayıda avukat, standartların belirlenmesi ve en iyi uygulama sağlayarak mesleğin itibarını yükseltmek için “Londra Hukuk Kurumu” isimli kurulun kurulması için bir araya geldiler. 1831 yılında kraliyet tüzüğü yayınlandı ve 1832 yılında, buradaki dört ion sütunlu bina açıldı.
Daha da etkileyici kuzey uzantısı, bir Arts&Crafts sanatçısı olan Charles Holden’in eseridir.
Holden, daha sonra Londra metrosunun tasarımcısı olarak ünlenmiştir. Pencere kemerlerindeki dört figür: gerçek adalet, özgürlük ve merhamet kavramlarını temsil eder.
Bina iflas mahkemesinin bulunduğu Carey Street’in köşesindedir. Carey adı sonraları muhtaç anlamına gelen “Queer”e dönüşmüştür.
Burada son bölümde ilginç bir nottan söz etmek istiyorum: 1827 yılında kurulan bu avukatlar kuruluna, kadınlar ilk olarak 1922 yılında alınmışlardır. Dikkat edin, neredeyse 100 yıl sonra. Bugün buraya kayıtlı 17.000 avukat bulunduğu söyleniyor.
ST GLEMENT DANES
Strand bölgesindedir.
Burada daha önce de 1000 yıllık süreçte kilise bulunduğu söyleniyor. Bu durum: 1170-1312 yılları arasında yaşamış William Domesday’ın kitabında yazılıdır. Ama bilinen ilk kilisenin:
19.yüzyılda Londra şehir merkezinden kovulan Danimarkalılar tarafından yapıldığı biliniyor. Ardından, bu muhteşem kilise binası, 1680 yılında Sir Chistopher Wren tarafından yapılmıştır. Çünkü, 1666 yılındaki büyük yangından hasar görmüştür. Yapının çan kulesi: 1719 yılında James Gıbbs tarafından kuleye eklenmiştir.
Kilisenin adı 9.yüzyılda Büyük Altred’in Londra’da kalmalarına izin verdiği Danimarkalı istilacıların torunlarının yaptırdıkları bir kiliseden gelmektedir.
17.yüzyıldan 19.yüzyıla kadar birçok kişi buradaki mezar odasına gömülmüşlerdir ve mezarlara ait plakalar bugün mezar odasındadır. 10 Mayıs 1941 tarihindeki bombardımanda bir bomba: binanın yalnızca duvarlarını ve kulesini ayakta bırakacak şekilde yapıya büyük hasar vermiştir.
1853 yılında ise, kilise Hava Kuvvetleri Konseyine teslim edilmiş ve yeniden yapılmıştır.
Duvardaki zincirlerin ölüleri çalarak tıp okullarına satan hırsızlara karşı korunma amacıyla takıldığı sanılmaktadır.
St Clement Danes, bugün bir trafik selinin ortasındadır.
Kraliyet Hava Kuvvetlerine (RAF) ait olan kilisenin içi mekanı RAF sembolleri, hatıraları ve anıtlarıyla doludur. Galeride duran kilisenin organı: Ralph Downes tarafından tasarlanmış ve söylenenlere göre Londra şehrindeki en iyilerden birisidir. 1941 yılında yerleştirilen bu organ, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri üyelerinin hediyesidir.
Kilisenin dış cephesinde, doğu yönünde bulunan heykel, kilise ayinlerine düzenli katılan Dr Johnson’a adanmıştır.
Kilisenin çanları Pazartesi-Cumartesi arası saat: 09.00, 12.00, 15.00 ve 18.00 de İngiliz çocuk şarkısı “Oranges and Lemons” un melodisiyle çalar ve her Mart ayında burada çocuklara portakal ve limon verilir.
ROYAL COURTS OF JUSTİCE
Strand, WC2 adresindedir.
Neredeyse bin yıllık bir geçmişe uzanan hukuk geleneklerine bağlı olan bu yerde, beyaz peruklu yargıçlar ve avukatlar İngiltere’nin yasal merkezini oluşturan koridorlar, geçitler ve odalardan oluşan bu labirentte dolaşırlar.
Bu gri taş yapı, neo-Gotik labirent 19. yüzyılın sonunda yapılmış yani 1882 yılında yapılmıştır. Yapının mimarı aynı zamanda bir avukat olan George Edmund’dur. 8 yıllık çalışmanın sonucunda bitirilen bina Aralık 1882 tarihinde görkemli bir törenle Kraliçe Victoria tarafından açılmıştır, ancak mimar: tüm dış süslemeler ve dış dizayn tamamlanamadan ölmüştür.
Dış bölüm: revaklar üzerindeki oymalarla, tam bir laiklik ve dini karışımı simgelemektedir. Dış sundurmada: İngiltere’nin önde gelen avukatları ve hakimleri bulunur. Ayrıca: İsa, Musa ve King Solomon tasvirleri ve bir kedi-köpek tasviri de görülür. Kedi-köpek tasviri: biraz kaprisli davacıları ifade etmektedir.
Yapının içinde ise, 88 mahkeme odası bulunur ve ulusun pek çok sivil davalarına bakar. Victoria döneminden kalma bu binanın önünde ise, dava sonucunu bekleyenler, protesto gösterileri ve televizyon kameralarının kargaşası: olağan manzaralardır.
Görkemli giriş holü, sivil bir binadan çok katedrale benzemektedir ve 24 metre yüksekliğindeki 72 metre uzunluğundaki Great Hall’e açılır. Binanın koridorlarının uzunluğunun 5.6 km. olduğu söyleniyor.
Boşanma, iftira, medeni yükümlülükler ve temyiz davalarına burada bakılır. Halkın birçok davaya katılmasına izin verilir. Ağır Ceza Davalarına ise, buraya on dakika uzaklıktaki “Old Bailey” denilen yerde bakılır.
TEMPLE BAR MEMORİAL
Fleet Street adresindedir. Adalet Royal Court yanındadır.
1880 yılında yapılan bu anıt, Mahkeme Binalarının karşısında, Fleet Street in ortasında yer alır ve City’nin başlangıç noktasını belirler ve Belediye Başkanına tam burada; her yıl yapılan törende City bölgesine girmeden önce, burada sadakat sembolü olarak incili kılıcı sunulur. Hatta: geleneksel olarak devlet törenlerinde Kraliyet ailesi bu noktada durarak Belediye Başkanından giriş izni ister.
Wren in tasarımı olan büyük Temple Bar kemeri de eskiden buradaydı. 1669-1672 yılları arasında porland taşı kullanılarak yapılan bu ince kemer: Kral Charles II döneminde, Wren tarafından yapılmıştır. Bu iki katlı yapının üstündeki kemerler, yayaların geçişi için yapılmıştır. Üst kısımda, dört heykel bulunur. 1800’lü yıllarda kemer buranın büyüyen trafiğine engel olmasına rağmen, yıkılmaktan kurtulmuştur.
1879 yılına gelindiğinde ise, şehir komisyonu: bu tarihsel anıtın buradan kaldırılmasına karar vermiş ve 11 günlük bir süreçte, anıt parça parça sökülmüş ve özenle ayrılan 2700 parça taş: Theobalds Park bölümünde, yeniden inşa edilmiştir.
Evet, Wren’in yapıtı buradan kaldırılmış olsa da, 1880 yılında Horace Jones tarafından, Temple Bar’ı işaretlemek için burada daha küçük bir anıt tasarlanmıştır. Bu anıt: ayrıntılı bir kaide üzerinde, neo-Rönesans stilinde yapılmıştır.
Bugünkü anıtın zeminini çevreleyen dört rölyeften kemerin bir zamanlar nasıl göründüğünü anlamak mümkündür. Son bir not: anıtın üzerinde “ejderha” figürü göreceksiniz, bunun anlamı: ejderhanın şehri koruduğuna inanılmasıdır.
Aynı zamanda “ejderha” Londra şehrinin simgesidir. Ama bu ejderha figürü biraz farklıdır. Bunun temel özellikleri: yarı kartal, yarı aslan ve bu yüzden oldukça perdeli ve pullu kanatları ve tüyleri vardır ve bir sürüngen vicutu daha ağır basmaktadır.
FLEET STREET
William Caxton ın yardımcısı İngiltere nin ilk matbaasını 15. yüzyılın ikinci yarısında yani 1534-1535 yıllarında burada kurmuştur. Fleet Street bu tarihten itibaren Londra’nın yayıncılık merkezi oldu.
Oyun yazarı Shakespeare ve Ben Johnson, no.37 de bulunan eski Mitre Tavern ın müdavimleriydi.
1702 yılında ilk gazete “The Gaily Courant” burada “Ludgate Circus” denilen yerde (günümüzde Leon restaurant) yayınlanmıştır. Başlıca haber kaynakları olan City ile Westminster’e yakın mesafedeki Fleet Street, bunun için en uygun mekandı.
Caddenin adı, sonraları basınla aynı anlamı taşır olmuştur.
1987 yılında yeni teknolojilerin basım işlerini Wapping ve Docklands gibi merkezlerden uzak semtlerde yürütmesini gerektirdiği için gazete binalarının alt katlarındaki basımevleri buradan taşınmıştır. 20. yüzyıla gelindiğinde, her büyük gazetenin genel merkezi burada bulunuyordu. Ayrıca, yine bu cadde üzerinde antik meyhaneler de görülüyordu.
Bugün gazete ofisleri de buradan taşınmış, geriye sadece Commowealth Broadcasting haber ajansı kalmıştır.
Caddenin batı ucunda, Fetter Lane in karşısındaki El Vino Şarap Barı gazetecilerle avukatların uğrak yeridir.
Günümüzde, burada gece turu düzenleniyor. Bu gece turunda: güzergah boyunca aktörler, müzisyenler ve cesetlerle Londra’nın tarihinde kısa bir yolculuk yapılıyor ve bu kan donduran tur: Fleet Street sokağının karanlık tarihini öğrenmeyi sağlıyor. Tur 2 saat sürmektedir ve Perşembe gecesi yapılır.
PRİNCE HENRYS ROOM
Fleet Street pub’ının bir bölümü olarak 1610 yılında inşa edilen Prens Henry Odası, adını, alçı tavanının ortasındaki PH harfleri ile Galler Prensinin armasından alır. Bina bir galeri olarak inşa edilmiş, burası da Kral James I tarafından büyük oğlu Galler Prensi Henry için ayrılmıştır.
Ev: 1666 büyük yangınından sağ olarak kurtulan birkaç yapıdan biridir. 1905 yılında restore edilmesine rağmen, bina 1610 yılında yapılmıştır.
Ancak: ilk yapılan orijinal cephe: 1900 yılında restore edilmiştir. Ön cephedeki cumbalı pencereler, kalın tabakalar altında korunmuştur. Yani, cephedeki cumbalı pencereler aslına uygun olarak restore edilmiştir.
I.James in büyük oğlu olan Galler Prensi Henry kral olamadan ölmüştür.
Odadaki meşe panoların büyük kısmı ve Inner Temple a giden geçit boyunca uzanan yarı ahşap ön cephe orijinaldir.
Salonda ayrıca günlük yazarı Samuel Pery ile ilgili bir sergi de bulunmaktadır. Çünkü: 1975 yılında birinci kattaki Prens Henry odası: onun hayatının hatıralarını gösterecek bir müze yapılmak üzere, Samuel Pepys Kulübü tarafından satın alınmıştır. Müze olarak kullanılan bu bölümde: özellikle tavan ilgi çekmektedir çünkü Londra şehrinde günümüze kalan en iyi jakoben-zenginleştirilmiş alçı tavan olarak bilinmektedir.
TEMPLE
İnner Temple (İç Tapınak) ve Middle Temple (Orta Tapınak) dört Hukuk Ofisinden ikisidir. İç tapınak doğuda, orta tapınak ise batı bölümündedir. Bunların ortasında “Temple Church” bulunur ve her iki tapınak/misafirhane buradan yönetilir. Bölümlerin her birinin kendi bahçesi, yemek salonu, kütüphanesi ve idari ofisleri vardır.
Tapınağın adı, Kutsal Topraklara hacca gidenlerin korunmasını üstlenen Tapınak Şövalyelerinden gelir.
1312 yılında Tapınak Şövalyeleri dağılınca, papa onları, King Edward II’nin himayesine göndermiştir. Buraya yerleşen tarikat Kraliyeti tehdit edecek denli güç ve zenginliğe ulaştığı için kapatılmıştır.
Tarikatın ayinleri kilisenin mezar odasında gizlice yapılmıştır. Tapınak Şövalyelerinin 13.yüzyıldan kalma heykelleri neftedir.
Diğer ilginç ve eski binalar arasında Orta Tapınak Salonu bulunur. Elizabeth dönemi iç mekan günümüze kadar gelmiştir. Shakespeare’in “Onikinci Gece” oyunu, 1601 yılında burada sahnelenmiştir.
Temple’ın arka kısmında huzur dolu, sessiz bahçeler Embankment a kadar uzanır.
ST BRİDES CHURCH
Fleet Street.EC-4 adresindedir.
St Brides Church: Wren’in en çok sevilen kiliselerinden birisidir. Kilisenin Fleet Street’te bulunması nedeniyle vefat eden gazetecilerin son törenleri geleneksel olarak burada düzenlenir. Duvarlardaki plakalar: Fleet Street gazetecileri ve basımevi çalışanlarının anısını yaşatır.
II. Dünya savaşı bombardımana Londra’nın gazetecilik lideri kilisesini neredeyse yok etmiş olsa bile, kilise Sir Christopher Wren’in orijinal tasarımına göre tekrar inşa edilmiştir. Ancak, burada: yaklaşık 2000 yıldır St Bride isimli İrlandalı bir prensin kızı adına, önce Romalılardan başlayan ve ardından devam eden bir dini alan bulunduğu bilinmektedir.
1703 yılında eklenen, sekizgen ve 69 metrelik katmanlı “düğün pastası” tarzı çan kulesi, hava saldırılarından kurtulan sadece tek kısım olarak kiliseyi süsler. Çan kulesi hakkında yazılmış en romantik efsane şöyledir: William Rick: Ludgate Circus yakınlarında bir çırak olarak çalışır.
Çıraklık sonunda kendi işini kurar ve kilisenin çan kulesinin yapımında görevlendirilir. Bu sırada, efendisinin kızına aşık olur ve evlilik için babasının onayını alır. Ama:düğün için muhteşem bir pasta yaratmak istemektedir ve kilisenin çan kulesini: bir pastanın katmanları gibi yukarı doğru azalan kat-kat yapar.
Böylece: katlı düğün pastası geleneği başlar.
Alman bombalarının ardından, 1940 yılında bu kez bir yangın kiliseyi olumsuz etkiler. 1953 yılında Ortaçağ arkeolog Profesör WF Grimes önderliğindeki bir gurup: iskelet kalıntılarından başlayarak, kilisenin temellerini açığa çıkarmışlar ve 17 yıllık bir süreç sonunda bugünkü kilise ortaya çıkmıştır.
Mezarlığında bir müze, tarihi mezar taşlarından oluşan bir koleksiyon ve mezar hırsızlarına engel olmak için tasarlanmış ender bulunan “demirden bir tabut” vardır.
St Bridge Çarpraz haç: Bu ilginç haçın, Bridge tarafından yapıldığı söylenir ve bu güne kadar İrlanda genelinde evlerde görülür. Burada kilisenin giriş kapısı üzerinde de vardır.
Mezar odasında: önceki kiliselerin kalıntıları ve bir Roma dönemi kaldırım parçası görülmektedir.
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court YE OLDE CHESHİRE CHEESE
YE OLDE CHESHİRE CHEESE
Fleet Street üzerindedir.
Burada yüzyıllar boyunca bir han bulunmaktaydı. İlk olarak 1538 yılında burada yapılan pub: 1666 büyük yangınında yok olması üzerine, 1667 yılında yeniden inşa edilmiştir. Yapının kasvetli havası ilgi çekmektedir.
Kışın açık şömineler yapının sıcak tutulmasını sağlarmış. Bar salonunda ise, buraya düzenli olarak takılan insanların kimliklerini belirten plakalar bulunmaktadır. Bu plakalara göre, buraya düzenli takılan edebiyat insanları şunlardır: Mark Twain, Alfred Tennyson, Oliver Goldsmith, Arthur Conan Doyle.
17.yüzyılda günlük yazarı “Samuel Pepys” burada takılırmış. Ancak bu pub’ı 19. yüzyıl edebiyatçılarının mekanı haline getiren asıl kişi “Dr Sauel Johnson”olmuştur. Pub’ın müdavimi olan edebiyatçılar arasında “Charles Dickens” da sayılabilir. Ama buranın bir ünlüsü daha vardır. Yaklaşık 40 yıl boyunca burada yaşayan papağan “Polly Parrot” 1926 yılında öldüğünde, 200 gazete bu ölüm haberini yazmıştır.
Pub 18.yüzyıldaki gibi masa ve sıralarla döşenmiş, şömineli küçük odalara ayrılmış ve rahat havasını bugünde koruyabilmiştir. Pub’ın üst katı: 18.yüzyılda bir genelev olarak kullanılmış ve odanın çinileri, halen Museum of London’da sergilenmektedir.
DR JOHNSON HOUSE
17.Gough Square adresindedir. Dr Johnson evi: City sokaklarının labirenti içine sokulmuş 300 yıllık bir konaktır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 4.5 paund, çocuklar için 1.5 paund ücret ödemek gerekir.
18.yüzyıl bilgini Dr Samuel Johnson, biyografisini yazan James Boswell in derlediği, ince zekasını yansıtacak ancak genellikle ihtilaflara yol açan sözleriyle ün yapmıştır. Johnson 1709-1784 yılları arasında burada yaşamıştır. Kendisi: yazar ve sözlük bilimcisidir.
En önemli çalışması “İngilizce Dil Sözlüğü” dür ve 1755 yılında yayımlanmıştır. Aynı zamanda dönemin etkili şairlerindendir. Yazdığı sözlüğün, günümüzdeki sözlüklerden tek ayrıcalığı, kendi sözlüğünde kendi düşüncelerini de belirtmiş olmasıdır.
1755 yılında yayınlanan ilk İngilizce sözlüğü, masaları başında bütün gün çalışan altı yazıcı ve diğer asistanlarıyla birlikte buradaki tavan arasında tamamlanmıştır.
Tarihi 1700 öncesine uzanan evi, 18.yüzyıl mobilyalarıyla döşenmiştir. Johnson ve yaşadığı dönemle ilgili eserlerin bulunduğu bir koleksiyon da görülebilir.
Bu eserler arasında arkadaşı Bayan Thrale e ait bir çay takımı ile Johnson un ve arkadaşlarının resimleri de vardır. Çocuklar George dönemi giysilerinin replikalarını deneyebilirler.
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court ST ANDREW HOLBORN
ST ANDREW HOLBORN
Bu ahşap ortaçağ kilisesi 1666 yangınından rüzgar yönündeki bir değişiklik sayesinde kurtulabilmiştir. Şehir ile West End arasındadır.
Ancak, her ne kadar yangından kurtulsa da, zaten kötü durumda bulunan kilisenin onarımından ise, yenisinin tasarlanması düşünülmüş ve 1686 yılında Wren’in kiliseyi yeniden tasarlaması istenmiş ve eski kiliseden geriye sadece 15.yüzyılda yapılan taş kulenin alt kısmı kalmıştır. Wren burada yeni kilise yaptığında, kulenin içinde ortaçağ taş işçiliği görülebilmektedir.
Ancak: 2001 yılında yapılan arkeolojik kazılarda: kilisenin altında Roma kalıntılarına rastlanılmış ve böylece sitenin daha eski ve uzun bir süredir kullanıldığı anlaşılmıştır. Ancak, burada bir kilise bulunduğuna dair ilk resmi kayıtlar, MS. 951 yılından kalmadır.
Wren’in en ferah kiliselerinden biri olan St Andrew, II. Dünya Savaşında hasara uğramış ancak Londra esnaf odalarının kilisesi olarak yeniden restore edilmiştir.
Yahudi asıllı başbakan Benjamin Disraeli 1817 yılında burada vaftiz edilmiştir. Kilise: aynı zamanda “Royal Free Hastanesi” kurucu yeri olarak bilinir. 1827 yılında, William Marsden: kilisenin merdivenlerinde ölmek üzere olan bir kadın bulur.
Bunun üzerine: Greville caddesinde yoksul ve muhtaç insanlar için bir hastane kurmaya karar verir. Hastane daha sonra Gray Inn bölgesine taşınır, günümüzde ise Hampstead bölgesindedir.
Kiliseye 19.yüzyılda bir yetimler okulu eklenmiştir.
HOLBORN VİADUCT
Victoria döneminden kalma bu demir işi sembol, 1860 lardaki trafik düzenlemesinin bir bölümüydü. 1863 ve 1869 yılları arasında inşa edilen bu köprü, Londra merkezindeki ilk köprüdür. Köprünün inşa edildiği viyadük: 1400 metre uzunluğunda ve 80 metre genişliğindedir.
Köprü: mimar William Haywood tarafından yapılmış ve Kraliçe Victoria tarafından açılmıştır. Günümüzde Londralılar tarafından pek önemsenmeyen bu köprü, Victoria döneminin bir mühendislik harikası olarak önem kazanmaktadır.
Çünkü mimar: dökme demir kemerler aracılığı ile, zarif yaldızlı metal başlıklardan yukarıya granit sütunlar kullanmıştır. Özellikle burada art-nouveai formları ilgi çeker. Yani, yapı benzersiz bir mimari zenginlik sunmaktadır.
Köprüye bir merdivenle bağlanan “Farringdon Street”in tepesine çıkarsanız City kahramanlarının heykelleri ile Ticaret, Tarım, Bilim ve Güzel Sanatlar’ın bronz simgelerini görebilirsiniz.
ST ETHELDREDA CHAPEL/CHURCH
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court;
14 Ely Place adresindedir. Prenses Etheldreda: Kral Anna döneminde iktidar ailesinin önemli bir üyesi olarak 630 yılında doğdu. O bir rahibe olmak istedi, ama bu sırada bakire kalması koşulu ile komşu kral Egfrith ile siyasi bir evliliği kabul etmek zorunda kaldı.
Ancak, kral anlaşmayı bozmaya çalıştı. Prenses ise, o sıralarda dini bir topluluk kurdu ve oldukça büyük bir devrimci olarak: topraklardaki tüm kölelerin serbest bırakımlısı gibi etkinlikler sağladı.
679 yılında ölümünün ardından: insanlar onun yaptığı yardımseverlik ve iyilikleri unutmadılar. Hatta söylenenlere göre: gömüldüğü ıslak toprakta, 15 yıl sonra vücudunun korunduğunun görüldüğü söylenir. 1106 yılında cenazesi ölümünden yaklaşık 450 yıl sonra yaptırılan bu kiliseye taşınmıştır. Bugün “Ely Katedrali”ne giderseniz, onun mezarının yerini işaretleyen bir kitabe görülüyor.
Evet: kiliseye ismini veren prensesten söz ettikten sonra gelelim kilisenin yapımına: Kilise: 1290 yılında Kral I.Edward döneminde inşa edilmiş ve “John De Kirkeby” adını taşımaktadır. Kilise yapıldıktan sonra Londra’ya gelen “Ely piskoposları” buraya yerleşmiştir.
Piskoposlar: Londra şehrindeki bu saray gibi dini yapıya yerleştiklerinde, burası Londra şehrindeki en etkili yerlerinden biri olmuştur. Zaten: Kral I. Edward döneminden günümüze kalan iki önemli yapıdan biridir. Dönemin diğer yapıları yok olmuştur.
Yapı: 1620 ve 1623 yılları arasında İspanyol Büyükelçiliğinin şapeli olarak kullanılmıştır.
Daha sonra evi satın alan Elizabeth dönemi saray çevresinde Sir Christopher Haulton’ın mirasçıları şapel hariç evin tamamını yıkarak bir Protestan kilisesine dönüştürmüşlerdir.
St Etheralda: 1873 yılında yine Katolik kilisesi olur.
HATTON GARDEN
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court;
Önceleri Hatton House un bahçesinin bulunduğu alana inşa edilen bu mekan, 1581 yılından bu yana şehrin pırlanta ve mücevher merkezidir.
Paha biçilmez parçalardan en değersizlerine kadar bütün taşlar buradaki küçük dükkanların pırıltılı vitrinlerinde, hatta kaldırımların üstünde satışa sunulur.
Londra’nın birkaç tefecisinden biri de buradadır. Kapının üstünde tefecinin geleneksel simgesi olan üç adet prinç top bulunur.
Evet, günümüzde de burası Londra elmas ve mücevher ticaretinin ve aynı zamanda dünyanın en iyi ve ünlü mücevher merkezlerinden birisidir. Burada 300 işletme ve 55 mağaza bulunmaktadır. İngiltere’nin en iyi kuyumcuları, zanaatkarları ve stilistleri, tasarımcıları buradadır.
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court STAPLE INN
STAPLE INN
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court;
Siyah ve beyaz Tudor cephesi olan bina “Grays Inn Road” ve “High Holborn” kavşağındadır.
Eskiden koyun yünlerinin tartılarak vergilendirildiği bir yün pazarı olarak kullanılan bu kompleks, şehir merkezinde Elizabeth dönemine özgü yarı ahşap ön cepheye sahip tek binadır. 1585 yılında yapılmıştır.
Ardından, 1666 yılındaki büyük yangın ve Dünya Savaşındaki Alman bombardımanında büyük hasar görmüştür.
Bina 1954 yılında restore edilmiş olmasına karşın, 1586 yılındaki görünümünden pek bir şey kaybetmemiştir. Ahşap çerçeveli ön cephe ve çatı ile iç avlu orijinaldir.
Sokak hizasındaki dükkanlar hala 19.yüzyıl çizgilerini taşırlar. Avluda ise 18.yüzyıldan kalma binalar yer alır.
LONDON SİLVER VAULTS
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court;
City ve West End arasında Chancery Lane. Adresindedir. Pazartesi-Cuma arasında saat: 09.00-17.30 ve Cumartesi günü saat: 09.00-13.00 arasında açıktır.
Londra gümüş çarşısının kökeni, 1885 yılında kurulmuş olan Chancery Lane Safe Deposit Comyany şirketine kadar uzanır. Ancak orijinal bina, Dünya Savaşı sırasında Alman bombalarından hasar görmüş ve günümüzde görülen bina 1953 yılında bugünkü biçiminde yapılmıştır.
Merdivenlerden indikten sonra çelik güvenlik kapısından geçerek yeraltında bulunan antika ve modern gümüş eşyalar satan dükkanlara ulaşılır.
Ustalıklarının zirvesine George döneminde ulaşan Londra gümüş imalatçıları, yüzyıllardır bu alanda ün yapmışlardır. Özellikle: 1950’lerde İngiltere’de konuşlu birçok Amerika asker: eşleri ve anneleri için buradan gümüş satın almışlardır. Film yıldızları, rock yıldızları ve daha birçok ünlü, buradan gümüş almışlardır.
En iyi gümüş parçalar binlerce paund a alıcı bulsa da pek çok dükkanda uygun fiyatlara satılan güzel parçalar da bulabilirsiniz. Günümüzde burada dünya çapında ünlü 30 uzman gümüş dükkanı bulunmaktadır.
16.yüzyıldan kalma buradaki mağazalarda: her alıcının zevkine uygun gümüş sofra malzemeleri, çatallar, dekoratif parçalar, hediyeler, mücevherler, saatler ve koleksiyon öğeleri bulup satın alabilirsiniz. Buradaki tüm dükkanlar bağımsız işletmelerdir ve çoğu aile işletmesi, üçüncü nesli barındırmaktadırlar.
GRAYS İNN
İngiltere Londra Holborn ve Inns of Court;
Bu tarihi hukuk okulu ve hukuk merkezinin geçmişi 14.yüzyıla kadar uzanır. Buradaki en eski yapının 1391 yılından kaldığı biliniyor. 15. ve 16.yüzyıllarda ise burası doruk noktasına ulaşarak, özellikle Elizabeth II döneminde giderek büyümüştür. Birçok önemli vekilin ve siyasetçinin en önemli evi olmuştur.
Bu bölgedeki birçok bina gibi II. Dünya savaşı sırasında bombalardan zarar görmüş, ancak daha sonra yeniden inşa edilmişlerdir.
Shakespeare in “Yanlışlıklar Komedyası” 1594 yılında ilk kez burada sergilenmiştir. Salondaki paravan ise 16.yüzyıldan kalmadır. 1827-1828 yılları arasında genç Charles Dickens, burada katip olarak çalışmıştır.
Bir zamanlar düelloların yapıldığı büyük bahçe, bugün öğle saatlerinde bir şeyler atıştıranlarla doludur. Burası hukuk ofislerinin dördünün de sahip olduğu o huzurlu havanın somuşlatmış bir örneğidir. Binaları gezmek için önceden randevu almak gerekir.