Güney Afrika Cumhuriyetinin “idari başkenti” olan bu şehir: yaz aylarında Brezilya’dan ithal edilen binlerce jakaranda ağacından oluşan: bahçelerinin güzelliğiyle dikkati çekmektedir. Bu bahçeler tüm cadde hatları boyunca mor çiçeklerle süslenir.
Şehir, Boer devlet adamı Andries Pretorius’un oğlu Marthinus Pretorius tarafından 1854 yılında kurulmuştur ve 1930 yılında şehir olmuştur. Güzel ve sessiz bir şehirdir.
Şehrin harika parkları: her zaman beğenilmektedir.
Şehirde yaklaşık 750.000 kişi yaşamaktadır. Nüfusun çoğunluğu hükümetin bürokratik memurlarından ve beyazlardan oluşmaktadır. Nelson Mandela: Güney Afrika’nın ilk siyahi başkanı olarak burada yemin etmiştir.
Church Tower
Şehrin merkezi: ilk yerleşimcilerin 1850’li yıllarda yaptıkları ilk kilisenin bulunduğu bu meydandır ve bu kilise 1882 yılında yanmıştır. Meydan: Londra Trafalgar meydanının benzeri olarak 1912 yılında Vivian S.Rees tarafından tasarlanmıştır.
Meydanın tam ortasında ve meydanın bu kadar ünlü olmasının en büyük nedeni olan : 19.yüzyıl sonlarında, ülkede dört kez cumhurbaşkanı seçilen sert lider “Paul Kruger” in büyük bronz heykeli görülür. Anıtın kaidesi üzerinde ise: aynı dönemin dört yurttaşı ve askerlerinin betimlemeleri de görülür. Heykel: Sammy Marks tarafından yaptırılmıştır. 1954 yılında meydana dikilmiştir.
Meydanın çevresinde: eskiden resmi dairelere tahsis edilmiş binalar görülür. Bunların birçoğu 1891 yılında inşa edilmiştir. Özellikle: İtalyan Rönesans tarzıyla inşa edilen “Raadsaal” ve Sir Herbert Baker tarafından inşa edilen “Güney Afrika Merkez Bankası” ve 1900 yılındaki İngiliz işgali sırasında hastane olarak kullanılan “Adliye” binası ilgi çekmektedir.
Burada: haftalık geçit törenleri yapılmaktadır. Çarşamba sabahları saat 09.30-10.30 arasında milli marş okunmasının ardından bayraklar çekilir ve tören yapılır.
Sttijdom Square
Gökdelenlerin bulunduğu sokağın hemen aşağısındaki bu meydanda, 1950’li yılların Başbakanı J.G.Sttrijdom’un büstü dikkat çeker. Meydanın hemen yanında ise “Devlet Tiyatroları Kompleksi” bulunur. Kompleks rehberli turla gezilebilir.
31 Mayıs 2001 tarihinde Güney Afrika’da 40 yıl sonra Cumhuriyet ilan edildi ve Strijdom meydanındaki anıt esrarengiz şekilde yıkıldı. 1972 yılında açılan anıt: eski başbakan Johannes Gerhardus Strijdom büstü ve üzerindeki kubbedir. Bütün anıt, tamamen tahrip edildi.
Eski Apartheid yani ırkçılık lideri büstü, iki kez kırıldı ve büyük deliğin merkezinde yatıyor. Olayın temelinde, anıtın Marksist yöneticiler tarafından belirgin bir jest olarak patlayıcılarla havaya uçurulduğu şeklindeydi. Öte yandan, yapının çöküş nedeni olarak yapısal yorgunluk ve ihmal gündeme getirildi. Bir bomba söylentisi de vardı, ama hiç kimse bunu sahiplenmedi.
Pretoria Ulusal Botanik Bahçeleri-SANBİ
Burası görkemli çiçek bahçelerinde 3500 çiçek türünün sergilendiği ve bazı yerleri elektrikli arabalarla gezilen büyük bir yeşillik alandır. Botanik bahçesi, üniversitenin bünyesinde Haziran 1946 tarihinde kurulmuştur.
Bahçe resmen halkın ziyareti için 23 Ekim 1958 tarihinde açılmıştır.
Özellikle “Reynolds kapısı”nı görmenizi öneririm. Amatör bir botanikçi ve Aloe bitkileri üzerinde uzman olan Dr Gilbert Reynolds onuruna, bu eski giriş kapısı Aloe türlerinin tasvirleriyle süslenmiştir. Bu güzel dövme demir kapı Hans Brugger tarafından tasarlanmış ve yapılmıştır.
Ulusal Kültür Tarihi ve Açıkhava Müzesi
Parkın hemen yanındaki bu müzede: Taç çağı oymalarından, General Smuts’un yatak odasının kopyasına kadar birçok nesne sergilenmektedir. Ayrıca: eski toplar, vagonlar, tarihi İncillerin sergilendiği bölüm de ilgi çekmektedir. 18.yüzyıla tarihlenen gümüş yemek takımları: Kap koloni dönemi izlerini yansıtır.
Birlik Binaları
Sir Herbert Baker tarafından tasarlanan bu binalar: yarım dairesel sıra sütunludur ve şehrin en zarif mimari yapılarıdır. Bu mekan: 1994 yılında Cumhurbaşkanı Mandela tarafından törenle açılmıştır. Kompleksin bahçeleri: kusursuz çimenlik alanları ve harika çiçekleriyle dikkati çeker.
Burada: Güney Afrika Cumhurbaşkanı ofisleri ve ikametgahı bulunmaktadır.
Yapılar kumtaşından ve İngiliz anıtsal tarzında inşa edilmiştir. Binanın doğu ve batı kanatları: iki dili yani İngilizce ve Afrikaans dilini temsil eder. Binanın iki kanadı üzerindeki 275 metrelik bir yarı dairesel şekil ise, eskiden bölünmüş halkın birliğini temsil eder.
Birlik binaları, mimarın büyük başarısı ve Güney Afrikalı mimari şaheser olarak kabul edilir. 1913 yılında tamamlanan yapının temeli Kasım 1910 tarihinde atılmıştır ve 3 yılda 1265 işçinin çalışması ile tamamlanmıştır.
Özellikle, bahçe bölümüne önemli yerel bitkiler ekilmiştir. 9000 koltuklu bir de amfitiyatro vardır. Çeşitli heykeller ve anıtlar da görülür. Şehri ziyaret ederseniz birlik binaları ve muhteşem bahçelerini mutlaka görmenizi öneririm.
Transvaal Museum
Burası Güney Afrika’nın önde gelen doğal tarih müzesidir. Müze 1892 yılında kurulmuştur. Bugünkü konumuna ise, 1925 yılında ulaşmış ve Paul Kruger caddesi üzerinde güzel bir kumtaşı binaya taşınmıştır. Bu heybetli binanın girişinde dinozor iskeletleri ve hatta bir balina dekorasyonda kullanılmıştır.
Buraya taşınmadan önce: İlk parlamento binasının üst katında çok küçük bir koleksiyon olarak bir odada bulunuyormuş.
Güney Afrika’da yaşayan kuş türleri tanımlanmaktadır. Burada: bir kısım eğitsel araçların yanı sıra, kuş çağırmak için kullanılan bir çeşit ses kutusu da bulunur. Müzede: kelebekler, sürüngenler ve doğal hayatın diğer yönleri de tanıtılıyor.
Müzenin en ilginç bölümü: sergilenen insan fosillerini içeren “İnsanlığı Beşiği” denilen bölümdür. Mrs Ples ülkenin en iyi ve ünlü ve bütün insanlığın akrabası olduğuna inanılan bir fosil kafatasını bulmuş ve burada sergilenmektedir. Ayrıca: Karoo bölgesinden gelen: kurbağa, balık, sürüngen ve bitki fosilleri de bulunmaktadır.
Freedom Parkı
Bu 52 hektarlık özgürlük parkı, 1999 yılında Nelson Mandela tarafından açılmıştır. Demokrasi için bir anıttır. Güney Afrikalıları ve ülkeye gelen ziyaretçilere, geçmişi anımsatmak ve geleceğe ilham kaynağı yaratmak için bir alandır. Park, insan onuru, hak ve özgürlük temelleri üzerine kurulmuş ve milletin kurbanlık başarılarını yansıtır. Parkın içindeki yerler: isimlerin yazıldığı bir yol, bir amfi tiyatro, sonsuz bir alev, liderlerin bir galerisi ve kutsal bir alandır.
Güney Afrika Merkez Bankası
Şehrin en yüksek binasıdır. Onun amacı, para birikiminin değerini korumak ve finansal istikrarı sağlamak ve korumaktır.
Devlet Tiyatrosu
Mayıs 1981 tarihinde tamamlanan Pretoria Devlet Tiyatrosu kompleksi: güney yarımkürede kendi türünün en büyük kompleksidir. Burada, 5 tiyatro ve büyük bir halk meydanı, restoran, bir dizi kafeterya bulunur. Kompleksin içi yerel sanatçılar tarafından yapılan sanat çalışmaları ile dekore edilmiştir.
PRETORİA ŞEHRİ YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER
Klapperkop Kalesi-Askeri Müze
Pretoria şehrinin güneyinde, Fountains vadisi doğal yaşamı koruma alanında: Pretoria şehrini korumak için yapılan dört kaleden biridir ve 1898 yılında inşa edilmiştir ve eski adı “Zuid-Afrikaanschle Republiek” dir. Aslında şehri korumak için 8 kale yapılması düşünülmüş ama ekonomik şartlar nedeniyle yalnızca 4 tanesi yapılabilmiştir.
Daha sonra 1902 yılında dönemin Başkanı CR Swart tarafından askeri tarihi anlatan bir müzeye dönüştürülerek açılmıştır. Müzede, savaşta kullanılan silahlar ve askeri araçlar görülür. Anglo-Boer savaşına katılan askerlerin ve onlar tarafından kullanılan silahların görüntüleri, resimleri sergileniyor.
Müze son olarak 1963 tarihinde restore edilmiştir.
Voortrekker Anıtı
Şehrin birkaç kilometre dışındaki bir tepede bulunur. Anıt: uzaktan bakıldığında ürkütücü bir canavar veya elektrik güç istasyonunu çağrıştırır. Ama: amacı semboliktir. Anıt: dillerini, dinlerini ve yaşam şartlarını korumak için 1830’lu yıllarda “Kap” bölgesinden çıkarak “Transvaal” a giden öncülerin cesaretine adanmıştır.
Anıtta: öncüler, kendilerini tehlikeden korumak için kamplarının çevresine sıraladıkları öküz arabalarından oluşan bir duvarla, yani “laager” ile temsil edilmişlerdir.
Granit anıtın içinde: zorlu yol boyunca yaşanan kazaların anısına yontulmuş bir friz bulunur. Her yıl 16 Aralık tarihinde: öğle zamanında güneş ışığının kubbenin içine süzülmesi ve taş sanduka üzerine yazılmış kitabeyi aydınlatması için: yüksek kubbenin çatısında, bir pencere yapılmıştır. Kitabede “Ons vir jou.Suid-Afrika” yazılıdır. (Güney Afrika senin için varız)
Bu tarih: 1838 yılında yapılan “Blood nehir savaşı” yıldönümüdür. Boerler: bu savaşta intikam almak için 3000 Zulu savaşçısını öldürmüşlerdir.
Yine anıtın müzesinde: büyük yürüyüş sırasında yaşanmış olayların betimlendiği, canlı renklerle işlenmiş iğne işi panoların bulunduğu “Voortrekker dokumaları” sergilenir. Ayrıca: eski bir Flemenk çiftlik evinden tek farkı zemine serilmiş aslan postu olan tipik bir Boer oturma odası da görülür.
Premier Elmas Madeni
Cullinan köyü, şehrin 40 km doğusunda, Cullinan bölgesindedir ve şehir merkezine 20 dakika uzaklıktadır. Köyde: sanki bir açık hava müzesi gibi eski taş binalar, kiliseler ve madenci evleri bulunmaktadır.
Tarihin en büyük elması: 1905 yılında burada 3105 kıratlık “Cullinan” elması bulunmuştur. Güney Afrikalı kaşif Thomas Cullinan: yüzyılın başında Premier Mine sahibi oldu. Transvaal hükümeti, ondan mücevher aldı ve doğum gününde İngiltere kralı Edward VII ye sundu. Sir Thomas Cullinan, sularda ve alüvyon içindeki elmasları buldu. Ancak: Anglo-Boer savaşları nedeniyle, madencilik 1903 yılına kadar mümkün değildi.
Hollanda-Amsterdam’da kesilen bu taştan: Afrika’nın yıldızına kadar birçok mücevher günümüzde “Britanya Kraliyet Mücevherleri” arasında bulunmaktadır. Afrika yıldızı 530.20 karat ve bir armut şeklindeki elmastır.
Maden günümüzde: yılda yaklaşık 1 milyon kıratlık kapasiteyle çalışmasını sürdürmektedir. Günümüzde Güney Afrika’nın üçüncü en zengin elmas üreticisidir ve Big Hole denilen yerden dört kat daha büyüktür.
Ancak, çıkarılan taşların çoğu endüstriyel amaçlı olarak kullanılmaktadır. Buraya rehberli turlar düzenlenmektedir.
Bu turlarda: yer altı maden kuyusu, vinç odası, büyük delik ve odalar görülüyor. Bir kaba taşın nasıl bir elmasa dönüştüğü, bunun için neler yapıldığı görülüyor. Yüksek basınç ve ısı ile, yeraltında milyonlarca yıl kalan taş, aşırı sert olmaktadır.
Seul şehrinin Yongsan-gu bölgesindedir ve burada genellikle şehirdeki yabancılar ikamet ederler. ABD Ordusu üssü yakınındaki bu mahalle göçmen mahallesi gibidir. Aynı zamanda, Seul şehrinin en egzotik mahallesidir. Hangang nehrinin kuzey bölümü sınırlarındadır.
Kore savaşının ardından Amerikan askerleri Yongsan Garnizonu ve çevresindeki çok sayıda işletme ve konut komplekslerinde kalmışlardır. Ardından burası uluslar arası toplantılar, Asya ve Olimpiyat Oyunları, hükümet ziyaretleri gibi faaliyetler için turizm altyapılarına tabi tutulmuş ve bölgenin ticareti canlandırılmıştır.
Buranın bir diğer özelliği: uluslar arası mutfak ve Kore tarzı gece hayatının yaşanmasıdır. Burada farklı milletlerden ve kültürlerden insanlarla tanışmak mümkündür. Burası Seul şehrinde “Özel Turizm Bölgesi” olarak belirlenmiştir.
Bölge: tipik mağazalar, restoranlarla doludur. 1.4 kilometre uzunluğundaki cadde tezgahlarla doludur. Moda mağazalarında: çeşitli ithal giysi, deri ürünleri, kürkler, çanta, ayakkabı ve antika mobilyalar konusunda uzman kişiler görevlidir. Deneyimli terziler: özelleştirilmiş giysiler sunarlar.
Biraz önce söylediğim gibi, burada büyük bir mutfak kültürü de bulunur. Hamilton otel arkasındaki restoranlar: Kore, New York, Londra, Hindistan, Tayland, Çin, Yunanistan, Pakistan, İtalyan, Fransa, Meksika, Avustralya ve daha fazla uluslar arası gıdalar sunarlar. Benzersiz lezzetleri, egzotik iç mekanlarda müşteriler tadarlar.
Bölgede: Şehrin en iyi kulüplerinden biri olan “Cilt Kulübü” bulunur. Kulüp: Crown Hotel bodrum katındadır. Şehrin bu en popüler kulübü, özellikle hafta sonlarında yağmur ve kar altında bile girmek için bekleyen uzun insan kuyruklarını gösterir.
Yeouido 63 City, IFC Mall ve Noryangjin Balık pazarı da buradadır. Yeouido Hangang Park: Han nehrinin büyüsünü yaşamak için idealdir.
BU BÖLGEDE GEZİLECEK YERLER
Seul Gece Maceraları
Seul geceleri canlı ve misafirperverdir. Geceler tüm şehir neon ışıklarıyla aydınlatılır. Bölgedeki eğlence mekanlarının bazıları aşağıdadır:
Rolling Hall
Seul müzik sahnelerinde önde gelir. Sangsu istasyonu çıkışındadır.
Kulüp FF
Burası bir konser salonu ve dans kulübüdür.
Kulüp Ta
Burası Rolling Hall ve FF Kulüpten daha küçüktür. Burada özellikle caz müziği bulunmaktadır.
NB2
Burası eğlence devi YG tarafından işletilen bir hip-hop kulübüdür. Hafta sonu akşamları son derece kalabalıktır, abiye kıyafet veya terlikle içeri sokmuyorlar.
Cocoon
Büyükçe bir sahnesi vardır. Müzik seçimleri: elektronik popüler hit parçalardan oluşmaktadır.
63 City-Youngdungpo-gu
Buraya: The Pride of the Yeouido Skyline ismi de verilir. Bina şehrin silüetine hakimdir ve günümüzde Seul şehrinin en popüler turistik yerlerinden birisidir.
63 katlı bina, 264 metre yüksekliktedir. Kore’nin en uzun ve en tanınmış binasıdır. Bina Hangang nehri ve Bugaksan Namsan ve Gwanaksan dağlarının muhteşem manzarasına sahiptir.
Binanın: bodrum katında 63 Sea World, 63 IMAX tiyatro, Wax Museum ve Kore’nin büyük açık büfe restoranı “Buffet Pavilion” ve diğer restoran zincirleri bulunmaktadır.
63 Sea World
Bodrum birinci, ikinci ve üçüncü katta toplam 5.515 metre karelik alanda kuruludur. Bu büyük ölçekli alan içinde, 54 normal akvaryum ve 26 özel akvaryum bulunur. Burada 400 farklı türden 20.000 üzerinde deniz canlısı bulunduğu söyleniyor. Burası Kore’nin ilk akvaryumu olarak 1985 yılında açılmıştır. Buranın en ilginç canlıları penguenlerdir. Ayrıca burada sualtı bale gösterileri de düzenlenir ki, balerin kızlar, deniz kızlarını akla getirir.
Her gün saat 10.00-22.00 arasında açıktır, giriş ücretleri yetişkinler için 19.000 won ve çocuklar için 16.000 wondur.
63 Sky Deck
Burası deniz seviyesinden 264 metre yükseklikte ve bulutların üstünde yüzen duygu yaratan bir yerdir. 60.katta bulunan buraya yüksek hızlı asansörle çıkılır ve yolculuk 25 saniye sürer. Sky Deck rekreasyon tesisleri, ziyaretçilere özel sergiler, eğitim ve kültür hizmetleri de sağlar.
Bu etkinlikler “Sky Art” denilen sanat galerisinde düzenlenir. Burası dünyanın en yüksek sanat galerisi olarak bilinir. Aynalardan yararlanarak platformdan düz aşağıya 240 metre yükseklikten bakarak farklı heyecanlar yaşayabilirsiniz. Giriş ücreti yetişkinler için 12.000 won, çocuklar için 11.000 wondur.
63 IMAX Sineması
Burası 504 koltukludur ve Temmuz 1985 tarihinde açılmış Kore’nin ilk IMAX tiyatrosudur. Surround ses sistemi kullanılır ve ses sistemi mükemmeldir.
Wax Museum
Hergün saat 10.00-22.00 arasında açıktır, giriş yetişkinler için 14.000 won ve çocuklar için 13.000 wondur.
Dünyanın ilk balmumu müzesi, Londra Madame Tussauds müzesidir. Kendisi gençken bir İsviçreli doktordan mum modellemeyi öğrenmiş ve 16.Louise ve Marie Antoinette dahil Fransız devriminin birçok ünlü kurbanının ölüm maskesini yapmakla görevlendirilmiştir. Kendisi daha sonra Londra şehrinde ünlü sergisini kurmuştur.
Müze, 63 Wax binasının 2. ve 3. bodrum kat kısmındadır. Dünyaca ünlüler, Koreli liderler, ünlü sanatçılar ve benzeri yaklaşık 70 balmumu model bulunmaktadır. Ziyaretçiler: Kore bağımsızlık gönüllüsü Kim Ku, Kore cumhurbaşkanları Park Chung-hee ve Kim Dae-Jung ve ABD Başkanı Barack Obama ile birlikte fotoğraf çektirebilmektedirler.
Yeouido Adası-Treasure Island
Burası Hangang nehri tarafından hazırlanmış: nehrin ortasında bir kum mücevher gibi bir adadır. Joseon hanedanlığı döneminde, burada atlar ve koyunlar üretmek için bir ahır bulunuyormuş. Günümüzde ise, burada: Ulusal Parlamento ve diğer kamu kurum ve kuruluşları, medya, finans şirketleri ve ekolojik bir park alanı bulunmaktadır.
Adanın merkezine yayılan park, şehrin içinde bir nefes alma yeridir. Yani bir anlamda New York şehrindeki “Central Park” akla gelmektedir.
Zaman bulursanız, ada içinde bir bisiklet kiralayarak gezinti yapın. İlkbaharda “Kiraz Çiçeği Festivali” sırasında, adanın ünlü kiraz ağaçları görülmeye değerdir. Sonbahar mevsiminin başlarında, ada “Uluslar arası Havai Fişek Festivali”ne ev sahipliği yapmaktadır. Binlerce kişi, bu havai fişek gösterisini izlemek için bölgeye akın ederler.
Broadcast Museum
Burada, ziyaretçiler: 1927 yılında Kore’de yayınların başlaması, film ve Kore’nin haber spikerleri gibi faaliyetleri izleyebilirler. Ayrıca bir radyo programı yaşayabilirsiniz. Kore’nin ilk televizyon mikrofonunu ve dev kameraları görebilirsiniz.
Yeouido’s New Landmark
Burası: Uluslar arası Finans Merkezi İFM, üç ofis binası, Conrad Seoul Hotel, Seul şehrinin en büyük alışveriş merkezlerinden birini barındıran alandır. Yapı, İngiltere merkezli mimarlık ve tasarım şirketi Benoy tarafından tasarlanmıştır. Girişindeki heykel bahçesi ve sanat galerisi ilgi çekmektedir.
Hangang Nehri ve Çevresi
Yeouido Hangang Park Entrance
Yeouido Seul şehrinin kalbidir. Ama bu ıssız kumlu ada aynı zamanda Seul şehrinin gelişimini yansıtır. Yeouido Hangang park: bütün Hangang parkları arasında en çok ziyaretçi çeken parktır.
Nogeumsu Plaza
Park alanına girdikten sonra, Hangang nehri istikametinde Wonhyodaegyo köprüsüne doğru yürürseniz: yakında rahat bir oyun alanı, banklar ve ağaçlar ile Nogeumsu meydanı ile karşılaşırsınız. Burada sakin bir atmosfer vardır ve gündelik hayatın stresinden kurtulmayı sağlar.
Mapodaegyo-Köprü
Hangang nehri üzerindeki köprü: birçok kişi tarafından intihar için seçilmiştir. Seul Büyükşehir Belediyesi, bu durumu değiştirmek için, köprüye “Hayat Köprüsü” adını vermiştir. Bu köprünün altında oluşturulan “Seul Renk Park” hem yayalar ve hem de bisikletçiler için favori bir yerdir.
Cascade Plaza
Mapodaegyo köprüsüne doğru yürüyüp, köprünün altından geçtiğiniz zaman, güzel bir havuzlu meydan ile karşılaşırsınız. Bunun yanındaki Cascade sahnesi, dünyanın ilk geri çekilebilir su aşamasıdır. Onun geometrik model ve güzel bir kubbe şekli güzel görünüm ortaya koymaktadır.
Jamsugyo-Bridge
Jamsugyo, Korece “dalış köprü” anlamına gelmektedir. 1979 yılında inşa edilen köprü: nehrin su seviyesi muson mevsimi veya ağır yağmur sırasında arttığından su seviyesi yükselmesiyle anılmaktadır. Köprü çok özel bir manzaraya sahiptir ve sadece net günlerde yürüyerek kullanılmasına izin verilir.
Çünkü: Hangang nehri üzerinde köprü boyunca yürüyüşler gerçekten ilgi çekmektedir. Yağış sezonunda Hangang nehri su seviyesi buradan kontrol edilir ve savaş sırasında köprü stratejik öneme sahiptir.
Moonlight Rainbow Fountain
Banpo Hangang Park: geceleri muhteşem şekilde ışık ve su gösterilerine sahne olur. Banpo gösterileri, Guinnes Rekorlar Kitabına girmiştir. Moonlight Rainbow Çeşmesi, dünyanın en uzun köprü çeşmesi olarak kabul edilmiştir. Banpodaegyo köprüsünün her iki tarafından su kanatları açılır. Suların bu dansı, 190 doğal ve renkli ışıktan ve dinamik müzik eşliğinde gerçekleşmektedir.
15 dakikalık bu gösteri: her akşam saat 20.00-20.30-21.00 de üç kez yapılmaktadır. Yağmur ya da fırtına ve çeşitli olaylar olduğunda veya enerji tasarrufu yapıldığında gösteri iptal edilir.
Ulusal Meclis Binası
Yeoudio denilen yerdedir. Yeraltında 2 katlıdır ve yerden yükseklik 6 katlıdır. Bina 122 metre uzunluğunda ve 18 metre genişliğindedir ve 1975 yılında inşa edilmiştir. Bina: Kore’nin 24 güneş açısını simgeleyen granittin 24 sütunla desteklenen ve merkezi bir kubbenin altında olacak şekilde dizayn edilmiştir. Ana binanın önünde büyük bir çimlik alan vardır.
Yeouido Saetgang Ekolojik Park
Park alanı, Hangang nehri tarafından çevrelenmiştir. Başlangıçta bu pis kokulu bataklık arazi, daha sonra temizlenmiş ve Kore’nin ilk ekolojik parkına dönüştürülmüş ve 1997 yılında ziyarete açılmıştır.
Saetgang Köprüsü
Köprü 63 İl binası ile Ulusal Meclis Binası önünden Hangang bölgesine uzanır ve 4.7 km uzunluğundadır. Öte yandan köprü Yeouido ile Singil istasyonunu bağlayan bir yaya köprüsüdür. Köprünün ortasında dinlenmek için birkaç bank bulunur.
Edo kalesi ile Tokyo körfezi arasındaki bataklık alan: 17’nci yüzyılda, Tokugıva İeyasu’nun emriyle doldurularak kullanıma hazır hale getirilmiştir. Günümüzde, bu alan: şehir merkezi konumundadır. Bu bölgede: Nihombaşı, Marunouçi, Yurakuço ve Ginza semtleri bulunur.
Nihombaşi-Marunouçi
Tokyo şehrinin en itibarlı ve önemli ticari firmalarının yönetim merkezleri: bu semtlerdedir. Bu yüzden: şehrin en iyi sanat koleksiyonlarının bulunduğu müzeleri, bu semtlerde bulmak mümkündür.
Bridgestone Sanat Müzesi
Ginza metro hattında: Çuodori bölgesindeki Kyobaşi-Nihombaşi istasyonları arasındadır. Girişin ücretli olduğu bu müzede: Renoir, Cezanne, Matisse, Rembrandt, Manet, Picasso gibi sanatçıların ve Batı tarzı Japon resminin erken dönem sanatçılarının eserlerinden oluşan muhteşem bir koleksiyon sergilenmektedir.
Koleksiyon: Bridgestone Lastik Şirketinin kurucusu İşibaşi Şociro tarafından toplanmış ve eski Mısır, klasik Roma ve Yunan dönemi heykelleriyle pekiştirilerek, bu müze kurulmuştur.
Uçurtma Müzesi
Nihombaşi istasyonundan birkaç dakikalık yürüme mesafesindedir. Bu muhteşem müzeyi de görmenizi öneririm, çünkü: Japonlar süslü uçurtmalar yapmayı çok iyi bilirler, hatta ülkede bu bir gelenektir ve müzede özellikle elle boyanmış uçurtmalar ilgi çekmektedir.
İdemitsu Sanat Müzesi
Bridgestone Müzesinin hemen karşısındadır.
Müzede: Çin porselenlerinden, klasik fırınlama tarzıyla üretilmiş Japon seramiklerine kadar birçok obje sergilenmektedir. Ayrıca: Zen resim sanatı örnekleri, ahşap baskılar ve Edo döneminde günlük yaşamı tasvir eden resimler de sergilenmektedir. Tüm bunların yanında, dünyanın dört bir tarafından toplanmış tarihi çömlek parçaları da bulunuyor.
İdemitsu sanat müzesinin bir blok doğusunda: Forum yapıları bulunuyor.
Tokyo Uluslar arası Forumu
Burası: 1997 yılında tamamlanmıştır. Raphael Vinoly tarafından tasarlanmıştır. 2 binadan oluşmaktadır ve binaların arasında, bir açık hava galerisi görülür. Evet, aslında burayı niye ziyaret etmek gerekir diye düşünebilirsiniz. Burası, yalnızca bir mimari harika olarak değerlendirilmez. Aynı zamanda: insan odaklı çalışmalara da ev sahipliği yapar.
Doğudaki yapı: 55 metre yüksekliğindeki tavanıyla, bir sergi salonu olarak kullanılır.
Batıdaki yapı: konferans, sergi ve konser salonları olmak üzere, 6 salondan oluşan bir komplekstir. En büyük salon: 5000 seyirci kapasitelidir. Bu binanın zemin katındaki restoranlarda, yöresel lezzetleri tadabilirsiniz.
İki bina arasındaki açık hava galerisinde: hafta içi, öğlen saatlerinde: ziyaretçiler ve çalışanlar için “Tay” yemeklerinden oluşan menüler sunan kamyonetler, yani tekerlekli yemek üniteleri görebilirsiniz. Hatta, bunlarda: Okinava eriştesinden yapılmış paella ve çöp şiş bile bulmak mümkündür.
İdemitsu sanat müzesinin batısındaki bulvardan yürüyerek ilerlerseniz: bir bina ile karşılaşırsınız.
Dai-içi Hayat Sigortası Şirketi Binası
Bu bina: II. Dünya Savaşında bombardımandan etkilenmemiş nadir yapılardandır. Zaten bu yüzden: işgal döneminde, bu bina, müttefik askeri güçleri tarafından karargah binası olarak kullanılmıştır. Bu dönemde, General Mac Arthur’un ofisi, günümüzde halen muhafaza edilmektedir.
Dai-içi binasından güneybatı yönünde yürürseniz, bulvarın karşısında sağda bulunan bir park ile karşılaşacaksınız.
Hibiya Parkı
Burası, 1903 yılında yapılmış olup, Japonya’nın ilk batı tarzı parkı olarak önem kazanmaktadır.
İmperial Hotel’den sonra, sola dönerseniz, bu kez karşınıza bir tiyatro çıkıyor.
Takarazuka Tiyatrosu
Burada sahnelenen “kabuki” tarzı, şarkılı, danslı ve hepsi genç kızlardan oluşan eleştirel tiyatro oyunları: kostümleri ve dekorlarıyla çok ilgi çekicidir.
Evet: bu eleştirel tiyatro, ilk olarak 1903 yılında Osaka şehrinde kurulmuştur. Tokyo şehrinde ise, ilk kez, burada faaliyete geçmiştir.
Yan blokta, Japon Demiryolları hatlarının altında, bir çarşı bulunuyor.
Uluslar arası Alışveriş Çarşısı
Burası: hediyelik eşya satan dükkanlarla doludur.
Yurakuço ve Ginza
Yurakuço: kelime anlamı olarak “zevk köşesi” anlamını taşımaktadır. Burası: II. Dünya savaşından sonra, eğlence sunmaya başlamıştır. Yani: bir anlamda, o günlerde, müttefik askerlerine hizmet veren “genelev” olarak bilinmektedir. Tren hattının altında kalan bölümde ise: büyük bir karaborsa pazarı bulunuyordu.
Daha sonra ise: burası, Ginza bölgesindeki ofis çalışanlarının bira içip sohbet ettikleri ucuz restoranlarıyla ünlenmiştir.
Edo döneminde: burada bir gümüş darphanesi (Japonca ismi “ginza”) bulunmaktadır. 1612 yılında, İeyasu tarafından, itibarlı hizmetlilerinden birinin köşkü ile bu gümüş darphanesinin bulunduğu yer arasında bir köprü yaptırılır ve Sukiyabaşi ismi verilir. Bölgenin “ginza” ismi ise, bu gümüş darphanesinden gelmektedir.
1872 yılına gelindiğinde: büyük bir yangın, bölgenin tamamını yakarak yok eder. Daha sonra ise, Meici hükümeti: buranın batı tarzında kaldırımları olan, sokak lambaları, atlı arabaları olan, yatay ve dikey caddeleri bulunan bir yer olarak yeniden düzenlenmesini emrederler. Aynı yıl: Şimbaşi-Yokohama arasındaki, ülkenin ilk demiryolu hattı olan “Ginza” hizmete girer ve böylece, bölge tamamen güzelleşir.
Takip eden dönemde ise, burası bir alışveriş merkezi haline gelir. Özellikle: 1894 yılı yapımı: “Hattori saat kulesi”, son moda “Wako” mağazasının ön cephesini süslemektedir. Bunun hemen yanında ise, Tokyo şehrinin ilk kültür incisi satan dükkanı olan “Mikimoto” mağazası bulunur. Yurakuço istasyonundan sonra ise: en son teknoloji ürünlerinin satıldığı “Sony” galerisini bulabilirsiniz.
Evet: Tokyo şehrini ziyaret ederseniz, elbette buraya da mutlaka gitmenizi öneririm. Çünkü: sonuçta her ne kadar burada alışveriş için hatırı sayılır bir meblağ paranızın bulunması gerekmekte ise de, yine de alışveriş yapmasanız bile, burayı görmek inanın hoşunuza gidecektir. Hatta: özellikle neon ışıklarının dansını izlemek için, akşam saatlerinde buraya gitmenizi öneririm.
Tokugava İeyasu tarafından kurulan yeni başkentte: 1657 yılında büyük bir yangın çıkar ve 2 gün süren yangın sonucunda: şehrin üçte ikisi yanarak kül olur. Daha sonraki süreçte: yeniden inşa çalışmaları sırasında, Edo kalesinin doğusundaki bataklıklarda, ıslah çalışmaları yapılarak, buradan elde edilen büyük arazide köşkler ve tapınaklar için yerler parsellenir. 1853 yılına gelindiğinde ise, bu bölge: Tokyo şehrinin Amerikan ve Avrupalı tarzdaki ilk yerleşim yeri olarak göze görülür ve “Tsukici” ismiyle bilinir.
Tsukici bölgesine ulaşmak için: Hibiya metro hattını kullanmanız gerekir.
Tsukiji
Günümüzde: Tsukiji semtinde, birkaç anıt ve abideden başka, 19’ncu yüzyıla yani kurulduğu ilk dönemlere ait herhangi bir şey kalmamıştır. Bu bölgede günümüzde görülebilecek yerler şunlardır:
Tsukiji Merkez Toptancı Balık Pazarı
Burada, Pazar günü hariç, her gün sabahın erken saatlerinde “mezat” başlar ve saat 13.00 gibi tüm dükkanlar kapanır. Yani, bu olayı izlemek isterseniz, sabahın erken saatlerinde buraya gitmeniz gerekir.
Tsukiji metro istasyonunun 2 numaralı kapısından dışarıya çıkarsanız, bulvarı geçince solunuzda bir dini yapı göreceksiniz.
Tsukiji Honganci Tapınağı
Tapınak binası, Hindu tarzı cephesiyle ilgi çekmektedir.
Evet, bölgede yürümeye devam ediyoruz ve bu kez hedefimiz, büyük bir balık pazarıdır. Şin-Ohaşi-dori boyunca, güneybatı istikametinde yürüyün, ana kavşağı geçin ve daha sonra sola döndüğünüzde, yolun sonunda burayı bulacaksınız.
Balık Pazarı
Burası: Asya’nın en büyük balık pazarıdır. Pazarın kurulu bulunduğu alan, toplam 22 hektardır. 1600 civarında toptancının bulunduğu alanda, Tokyo şehrinin balık tüketiminin % 90’lık bölümü karşılanır ve burada 15 bin kişi istihdam edilir. Burada satılan balıklar: ülkenin birçok yerinden, her sabah, soğutuculu kamyonlarla, buraya getirilir.
Balıklar: ruhsatlı toptancılara satılır ve toptancılar satın aldıkları balıkları, el arabalarıyla götürürler. Günlük yaklaşık 2000 ton deniz ürünü, burada taşınmaktadır. Burada, özellikle “ton balığı” pazarlaması büyük oranlarda yapılıyor.
Günde, 120 kez ton balığı açık arttırması yapılıyormuş. Bu ihaleleri görmek isterseniz, sabahın çok erken saatlerinde, yani: 05.50-06.00 gibi, burada bulunmanız gerekiyor. Yoğun günlerde, bu saatte gitseniz bile, ihalelerin yapıldığı alana giremeyebiliyorsunuz.
Buraya giderseniz, yerel “suşi” restoranlarında, mutlaka bir kahvaltı yapın veya öğle yemeği yeyin. Restoranlar, saat: 05.00 den itibaren açıktır.
Şin-Ohaşi-dori’ye doğru geriye yürüyoruz ve sola döndükten sonra, birkaç dakikalık yürüyüşün ardından: bulvar batıya kıvrılıyor ve yüksek bir geçide ulaşıyoruz. Burada, bir saray bahçesi girişi var.
Hama Rikyu Bahçesi
Bahçeye girdiğinizde, solda kalan yolu takip ederseniz: Sumida nehri boyunca, Asakusa’ya giden teknelerin kalktığı feribot iskelesine ulaşırsınız.
Evet: bahçe, aslında “Tokugava” ailesinin mülküdür ve 1945 yılında halka açık park haline getirilmiştir. Hoş bir park alanı, özellikle: Şiodome kompleksinin yüksek binaları arasındaki yeşillik olarak ilgi çekmektedir.
Balık pazarından çıkınca: Şin-Ohaşi-dori’den sağa dönerseniz: Ginza’ya doğru ilerlediğinizde: bir tiyatro mekanına ulaşacaksınız.
Kabuki-za
Burada ilk gözünüze çarpacak olanlar: kırmızı fenerler, pankartlar ve posterlerdir. Burada, ilk “kabuki” tiyatrosu: 1889 tarihinde kurulmuştur. Tiyatro binasının tasarımı ise, 1925 yılında yapılmıştır ve Tokugava dönemi kale mimarisini andırmaktadır. Ancak, bina 1945 yılındaki bombardımanda yıkılmış ve 1951 yılında yeniden yapılmıştır.
AKİHABARA BÖLGESİ
Buraya “Elektrik Şehri” denilmektedir. Çünkü: Japonya ülkesinde: tüketici elektroniği endüstrisinin odak noktasıdır. Burada: yüzlerce elektronik cihaz satan dükkan bulunur. Ayrıca: yanıp sönen neon ışıkları, video ekranları, gürültülü müzik yayını ve biraz önce de söylediğim gibi, en son teknoloji elektronik cihaz satan yüzlerce dükkan.
Bu dükkanlar: bölgede şaşırtıcı şekilde yerleşmiştir. Bir uçta: JR istasyonu yakınlarında: teknisyen ve kişisel meraklılara hitap eden küçük dükkan ve tezgahlar görülür. Diğer uçta ise: ülke çapında, dış pazarlara yönelik mallarla dolu reyonları bulunan sıralanmış dev mağazalar görülür. Bu mağazalardan: pasaportunuzu gösterdiğinizde “gümrüksüz” alışveriş yapabilirsiniz.
Caddelerin arka sokaklarında ise: animasyon filmleri ve bilgisayar oyunları satan sayısız dükkan bulabilirsiniz. Caddeler demişken: ana cadde, Pazar günleri, saat: 13.00-18.00 arasında trafiğe kapatılıyor. Büyük elektronik parakendeciler: “Chuo Dori” caddesi boyunca dizilidirler. Bu dükkanlarda: kameralar, bilgisayarlar, televizyonlar, cep telefonları, elektronik parçalar, ev aletleri, ikinci el eşyalar ve elektronik cihazlar bulup satın alabilirsiniz.
Ancak: burada satılan elektronik cihazların bir bölümü, yalnızca Japonya’da kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Yani, alışveriş yaptığınızda, özellikle buna dikkat etmenizi öneririm. Ayrıca: kullanım talimatlarının Japonca olması ve sınırlı garanti verilmesi de, alışverişte dikkat etmeniz gereken hususlardır. Yine de, mağazaların bir kısmı, uluslar arası kullanıma uygun modelleri satışa sunarlar.
Hatta: biraz önce de söylediğim gibi, yabancı ziyaretçiler gümrüksüz alışveriş yapabilirler. Gümrüksüz alışverişi bilenler hatırlayacaktır, diğer yerlerde olduğu gibi, burada fatura alıp, havaalanında gümrük polisine göstermek gerekmiyor, alışveriş sırasında “pasaport” unuzu göstererek gümrüksüz alışveriş yapabilirsiniz.
Burada: bulunan birkaç elektronik mağazasından söz etmek istiyorum:
İshimaru Denki
Akihabara istasyonu yakınındaki, bu üçlü mağaza: haftanın her günü, saat: 10.00-22.00 arasında açıktır. Burada: cep telefonları, bilgisayarlar bulup satın alabilirsiniz. Ayrıca: CD, DVD, oyunlar da bulunuyor.
Sofmap
Sofmap gurubu: Akihabara bölgesinde, yaklaşık 12 mağaza işletmektedir. Bu mağazalarda: Apple ürünleri, CD ve oyunlar, bilgisayarlar, kameralar, yazılım ürünleri bulup satın alabilirsiniz. Mağazalar: her gün saat 11.00-21.00 arasında açıktır.
Laox
Ana mağaza ve ilaveten bir mağazası daha bulunuyor. Haftanın her gün, saat: 10.00-20.00 arasında açıktır. Bu mağazalarda, özellikle “dutty-free” ürünleri, müzik aletleri, hobi ve oyun ürünleri satılmaktadır.
Yamada Denki
Haftanın her günü, saat: 10.00-22.00 arasında açık bulunan mağazada: kişisel bilgisayarlar, bilgisayar aksesuarları, ev elektroniği ürünleri bulup satın alabilirsiniz.
Akky
Haftanın her günü, saat: 09.30-20.00 arasında açık olan mağazada: kameralar, bilgisayarlar, televizyonlar, DVD oynatıcıları, bilgisayar yazılımları bulup satın alabilirsiniz. Buranın en büyük özelliği: yalnızca Japonya için değil, uluslar arası alan için üretilen ürünlerin satılıyor olmasıdır.
Radyo Pazarı
Burası: bir mağaza gibi değil, dar sokaklarda, tezgahlar üzerinde satış yapılan bir yer olarak dikkat çekiyor. Özellikle, II. Dünya Savaşından sonra, radyo ve elektronik radyo parçaları satışı konusunda uzmanlaşmış bir karaborsa yeridir. Burada: elektronik parçalar, güvenlik monitörleri, radyo ve bilgisayar parçaları bulup satın almak mümkündür. Ancak, satılan parçalar, genellikle herhangi bir ambalajı olmadan satılıyor, yani dikkat ederek alışveriş yapmalısınız.
Otaku bölgesinde Gezi
Kafeler
Bu bölgede bulunan özel kafeler: tipik Fransız hizmetçisi gibi giyinmiş garsonların hizmet verdiği, temalı restoranlardır. Gıda hizmeti dışında, bu mekanlarda: müşteriyle konuşularak ve oyunlar ile, müşteri meşgul edilir. Hizmetçi yani garson olarak ise: özellikle İngilizce konuşan bayanlar kullanılır.
Don Quijote
Haftanın her günü, saat: 10.00-17.00 arasında açık olan bu mekan, genellikle indirim mağazası olarak bilinir. Burada: oyuncak, elektronik, son moda ürünler bulup satın alabilirsiniz. Mağazanın 8’nci katındaki tiyatroda ise, günlük gösteriler sunulur.
Games-Oyuncular
Haftanın her günü saat: 09.00-22.00 arasında açık olan bu mekanda: filmler, video oyunları, CD, kırtasiye, yazılımlar bulup satın alabilirsiniz.
Mandrake
Haftanın her günü, saat 12.00-20.00 arasında açık bulunan bu mekan, ikinci el eşya konusunda uzmanlaşmıştır ve burada: bebekler, figürler, poster, CD, oyuncaklar satılmaktadır.
Evet; Akihabara bölgesi, her ne kadar alışveriş cenneti olarak bilinse de, burada da birkaç yapı ilgi çekmektedir.
Akihabara istasyonundan: ana bulvar (Çuo-dori) boyunca kuzeye doğru yürüyün ve bir sonraki büyük kavşağa geldiğinizde: Suehiro istasyonuna doğru dönün. Kısa bir yürüyüşten sonra bir dini yapıya çıkan merdivenleri göreceksiniz.
Kanda Myocin Tapınağı
Tapınağın ilk yeri: günümüzdeki “Otemaçi” finans bölgesidir. Ancak: 1616 yılında, bugünkü yerine taşınmıştır. Taşınan bu orijinal ahşap yapı: 1923 yılındaki büyük depremde yıkılır ve yerine, günümüzde görülen beton bina inşa edilir.
Evet, bu tapınak: 3 tanrıya adanmıştır. Bunlardan: Okuninuşi no Mikoto ve Sukunahikona no Mikoto: Japon yaradılış efsanesinde geçen iki tanrıdır.
Diğer tanrı “Taira no Masakado” ise: 940 yılında “vatana ihanet” suçlamasıyla idam edilen, ancak daha sonra saygı ve prestij kazandırılmış ve Heian soylusudur. Bu kişi: Kyoto’daki imparatorluk sarayına karşı; sesini yükselten savaşçı sınıfının ilk isyanını başlatan kişi olarak bilinir. Ayrıca: Japonya’nın doğusunda, kendisinin imparator olacağı yeni ve bağımsız bir devlet kurmaya çalışmıştır.
Tapınak alanında göreceğiniz küçük yapılardan bir kısmı: Tokyo şehrinin üç büyük kutlama töreninden birisi olan “Kanda Matsuri” döneminde, caddelerde taşınan “mikoşi” yani “taşınabilir mabetler” dendir.
Tapınağın güneyindeki ana kapısından: tepenin eteklerindeki “torii” kemerine kadar uzanan cadde üzerinde: yöresel lezzetleri tadabileceğiniz dükkanlar bulunuyor. Bunlarda, özellikle: miso (mayalanmış fasulye hamuru) ve zencefille tatlandırılmış pirinç içeceklerini denemenizi öneririm.
Kemerin bulunduğu yerden: bulvarı geçtiğinizde, bu kez karşınıza bir akademi çıkıyor.
Yuşima Seido
Burası: 1632 yılında, Ueno bölgesinde kurulmuş ve 1691 yılında ise, buraya taşınmıştır. Bu akademide: Konfiçyus klasikleri öğretilmektedir.
Ayrıca, bu akademi: Tokugava hükümetlerinin yöneticileri ve seçkinleri: burada: itaat etme, hiyerarşinin faziletleri, özdenetim gibi hususlarda eğitim almaları için kurulmuştur. Günümüzde: yapı, tapınak olarak kullanılmaktadır.
Evet: yapı, uzun geçmişinde, altı kez yanıp kül olmasıyla da bilinmektedir. Simsiyah ve karanlık ana salonuna giden geçitte: bir Konfiçyus heykeli görülüyor. Yapı, en son olarak 1954 yılında restore edilmiştir.
Evet, gezimize devam ediyoruz. Tapınaktan çıkıp, Oçanomizi istasyonunun yanında bulunan, Kanda nehri üzerindeki “Hiciribaşi” köprüsüne ulaşın. İstasyonun hemen güneyinde, bir dini yapı bulunuyor.
Nikolai Katedrali
Burası: Japonya ülkesinde, Rus Ortodoks kilisesinin merkezidir. Kilisenin bilinen ismi “Kutsal Diriliş” katedralidir. Ancak: daha çok “Nikolai” adıyla anılır. Çünkü: 1861 yılında, Aziz Nikolai Kassatkin (1837-1913) buraya gelir ve geri kalan hayatını burada geçirir, bu kiliseyi kurar.
KOİSHİKAWA KORAKUEN
Burası: Tokyo şehrinin en eski ve en iyi “Japon Bahçeleri” bulunan bölgesidir. Kentsel Tokyo şehrinden doğaya kaçış için, en uygun ortam buradadır. Giriş ücretlidir, ücret 300 Yen. Her gün saat 09.00-16.30 arasında açıktır.
Bölge: Edo döneminde yapılmıştır. Bahçenin isminde kullanılan “Korakuen”: ünlü bir Japon şairdir. Koishikawa ise, bahçenin bulunduğu ilçenin adıdır.
Evet: giriş kısmında da belirttiğim gibi: en geleneksel “Japon Bahçeleri” burada bulunmaktadır. Bu bahçeler için: havuzlar, taş, ağaç ve insan yapımı tepeler kullanılarak minyatür güzellikler ortaya çıkarılmıştır.
Yürüyüş parkurları, ziyaretçilerle doludur. Ama özellikle Kasım ve Aralık ayları başında: bahçede, sonbahar nedeniyle tam bir renk armonisi yaşanır. Akçaağaçlar: turuncu ve kırmızı, canlı tonlarla, havuzların çevresinde boy gösterirler. Güneydoğu köşede ise, ginkgo ağaçları görülür. Mart ortasında: bu kez “erik” sezonu başlar. Nisan başında ise, “kiraz çiçekleri” muhteşem güzellikleri sunarlar.
İMPERİAL PALACE-İMPARATORLUK SARAYI
Tokyo şehrini ziyaret eden ziyaretçilerin: ilk gezme noktası burasıdır. Burası: Japon İmparatorunun en önemli konutudur. Büyük bir park alanı içinde bulunur ve buradaki bir çok bina bulunur. Bu binalar içinde: İmparatorluk ailesinin sarayı, özel konutları, ofisleri, arşiv ve müze bulunur. Toplam alan: 1.32 km. karedir.
Saray: Tokugava İeyasu zamanında yapılan ve o anda, dünyanın en büyük kalesi olarak bilinen “Edo kalesi” kalıntıları üzerine kurulmuştur. Kale: dış sınırları 16 km. uzunluğunda, bir çember şeklinde, iç içe 3 halka şeklindeydi. Çevresinde: dereler, kanallar ve hendekler vardı. Bu hendekler üzerinde: 110 kapı ve 30 köprü bulunuyordu. En içteki hendekteki kale duvarının kalındığı 5 metre idi.
Kalenin yapımında kullanılan, büyük granit bloklar: 97 km. uzaklıktaki “İzu” yarımadasından, mavnalar ile buraya getirilmiş ve kızaklarla çekilerek yerlerine yerleştirilmişlerdi. Ayrıca: kalenin yapılında, ülkenin dört bir yanından gelen taş ustaları çalışmışlardı. Özellikle: imparatorluk sarayı önünde, iç saraya girişi oluşturan iki köprüden biri olan “Meganebashi” yani “Gözlük köprüsü” ilgi çekmektedir.
Evet: bu kompleks içindeki bir çok yapı: 1860-1870 yılları arasında, yangınlarda harap oldu.
19’ncu yüzyılın ortalarında: şehrin genişletilmesi için, bütün duvarlar yıkıldı. Ancak: II. Dünya Savaşı sonlarına doğru: saray bölgesi: hava bombardımanı sonucu ağır hasar gördü. Bunun sonucunda, bölgede bulunan 28 silah deposundan yalnızca 2 tanesi ve onlarca gözetleme kulesinden yalnızca 3 tanesi ayakta kaldı.
Evet: kale-saray hakkındaki bu kısa tarihsel girişten sonra, gelelim gezi rotamıza: öncelikle “Doğu Bahçesi” bölümünden: sarayın ücretsiz bir haritasını almanızı öneririm.
Sarayın iç bölgesi: her yıl, yalnızca 23 Aralık ve 2 Ocak günlerinde, halkın ziyaretine açıktır. Ancak: dış bölgeleri, yıl boyunca gezilebilir. Sarayın içi: 6 kanattan oluşmaktadır. Bunlar:
1. Seiden Devlet Salonları
2. Chowaden Resepsiyon Salonu
3. Homeiden Devlet Ziyafet Salonu
4. İmparator Çalışma Ofisi.
5. Rensui Yemek Odası
6. Chigusa Chidori Drawingi Room
Salonlar, yani bu bölüm “Kyüden” denilen bu bölüm: gerek devlet misafirlerini kabul ve resmi devlet törenleri için kullanılır. Matsu-no-Ma denilen taht odasında: İmparator; Başbakan, yeni atanan ve ülkeden ayrılan elçileri kabul eder. Ama, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, buraları gezme şansımız yok.
Fukiage Bahçesi
Bu bahçe: Edo döneminden günümüze kalmıştır ve İmparatorluk ailesi için yerleşim alanı olarak kullanılmaktadır, yani burada bir saray bulunmaktadır.
Burada, “Fukiage Omiya” olarak isimlendirilen sarayda: İmparator Showa ve imparatoriçe Köjün ikamet etmekte iken, 1989 yılında imparator ölünce, imparatoriçe, 2000 yılına yani ölümüne kadar burada ikamet etmiştir. Daha sonra takip eden süreçte, saray: kutsal imparatorluk taç giyme ve düğün törenlerinde kullanılmıştır.
Doğu Bahçesi
Burası, yılın her bölümünde (Pazartesi, Cuma ve özel günler hariç) ziyarete açıktır ve rehberli turlar eşliğinde burası gezilebilmektedir. Evet: 210 bin metrekarelik bir alana yapılan bu bölümde: idari binalar bulunmaktadır.
Buraya: “Otemon kapısı”ndan giriliyor. Bu kapı: Edo döneminde, Şogunluk kalesinin ana giriş kapısı olarak kullanılmıştır. Bugün görülen kapı: 1967 yılında restore edilmiştir.
Bahçenin hemen sağ yanında bulunan bu müzede: İmparatorluk ailesinin sanat koleksiyonları sergilenmektedir. Çünkü: 1989 yılında, imparatorluk ailesi, Japon hükümeti için, 6000 adet sanat eseri bağışlamıştır.
Tökagakudö-Müzikholl
Bu müzik salonu: İmparatoriçe Kojun’un 60’ncı doğum yıldönümü için, Mart 1966 yılında yapılmıştır. Salonun dış duvarlarının her biri, farklı tasarlanmış mozaik çinilerle döşenmiştir.
Nimomaru
Burada: Japonya ülkesinde her ili temsilen sembolik bir ağaç dikilmiştir. Bu ağaçlar, her vilayetin kendisin tarafından bağışlanmıştır ve 30 çeşitten, 250 civarında ağaç bulunmaktadır.
Bahçe içinde yürümeye devam ederseniz: müzeden sonra yolun dikleştiğini ve ikiye ayrıldığı yerde: yine 19’ncu yüzyıldan kalan, iki askeri bina göreceksiniz. Kalenin iç halkasının girişi: yüzer kişiden oluşan, dört vardiya asker tarafından korunurdu. Burada göreceğiniz “Muhafız Karakolu” bu askerlerin barındığı yerlerden birisidir.
Yolun ikiye ayrıldığı yerdesiniz: yolun sola giden bölümü: kalenin en iç kısmı olan “hon-maru” ya devam eder. Burada: Şogon’un özel ikametgahı, kabul salonu, karısı-cariyeleri-nedimelerinin bulunduğu bölüm olan “o-oku” görülür.
Yolun sağa giden bölümü ise: ayrı bir bahçeye gider ki, burada: bir havuz, bir çay terası ve şelale bulunur.
Dış Bahçe ve Nicubaşi Köprüsü
Doğu bahçesinden çıktığınızda: sağa dönüp, saray arazisinin sınırları boyunca yürürseniz: Edo döneminden günümüze kalıpta görebilecekleriniz şunlardır: Fujimi Gözetleme kulesi, Fujimi cephaneliği, Tatsumi Çift Katlı gözetleme kulesi, Kikyomon kapısı, Sakaşitamon kapısı.
Buradan devam ederek, birkaç dakika daha yürüyünce, bu kez “Dış Bahçe” ye ulaşacaksınız.
Burada: İeyasu dönemindeki itibarlı baronların evleri bulunuyor. Hatta: İmparator Meici hükümeti zamanında da, baronların bu konutları: ilk modern bakanlık binaları olarak kullanılmıştır. Ancak: 1899 yılında, bakanlık binaları, güneydeki Kasumigaseki bölgesine taşınınca, buraya, Japon çamları dikilir ve mesire yeri olarak halkın kullanımına açılır.
Evet: buradaki yani dış bahçedeki gezimize devam ediyoruz. Yürümeye devam ettiğimizde, karşımıza “Nicubaşı Köprüsü” ve “Seiman Kapısı” çıkıyor. Köprünün karşısındaki bina: 17’nci yüzyıldan kalma “Fuşimi Gözetleme Kulesi” dir. Solda ise: davetsiz misafirleri görmek ve tecrit etmek için kullanılan “masu” yani “kapı” tahkimatlarından en etkileyicisi olan “Sakuradamon” (kelime anlamı: kiraz ağacı arazisi kapısı) görülür.
Hendek Boyu Gezisi
Evet, bölgedeki gezimize devam ediyoruz. Saray hendeği boyunca: kuzeye doğru yürümeye devam ediyoruz.
Bulvarın: kollara ayrıldığı yerde bir yapı görüyoruz.
Ulusal Parlamento (Diet) Binası
Yapının ön cephesindeki granit kaplama ilgi çekmektedir. Yapı: 17 yıllık bir çalışma sonunda, 1937 yılında tamamlanmıştır. Mimari açıdan: Hint ve antik Pers özellikleri yansıtır.
Yürümeye devam edip, beş yolun kesiştiği bölgeye geldiğinizde: bulvarın diğer tarafından 2 yapı ile karşılaşıyorsunuz.
Anayasa Mahkemesi Binası
1968 yılında yapılmıştır. Yani: II. Dünya Savaşının ardından, Tokyo şehrinin yeniden imarı sırasında yapılan son yapılardan birisidir. Bina: dar pencereleri, taş levhaları, uzun gri duvarları, çelik ve beton dirsekleriyle, modern bir mimari stil sergilemektedir.
Ulusal Tiyatro
1966 yılında yapılmıştır. Yerel mimari gelenekler örnek alınarak inşa edilmiştir. Binada, 2 salon bulunmaktadır ki, bunların seyirci kapasiteleri: birinci salonda 1745 ve ikinci salonda 650 kişidir. Bu salonlarda gerçekleştirilen gösterilerde: kabuki, bunraku (geleneksel kukla tiyatrosu), geleneksel müzik ve dans ağırlıklı gösterilerdir.
Evet: Hendek boyunca yürümeye devam ediyoruz. İngiliz Elçiliğini geçtikten sonra tepede kiraz ağaçlarının bulunduğu bölüme ulaşıyorsunuz. Buradan sağa dönerek yürümeye devam ediyoruz ki, bu noktada saray arazisinin 5 km. lik dairesel turu tamamlanmış oluyor.
Hendek boyunca: “Harakavamon Kapısı” nı geçince; yeniden “Otemon Kapısı” ve “Doğu Bahçesi” ni göreceksiniz.
Otemon Kapısı
Bu kapı: Şogon haremindeki kadınların, nadir olarak saray dışına çıkışlarında kullanılırdı.
Caddenin hemen karşı tarafında “Takebaşi” denilen yerde, bir müze bulunuyor.
Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi
Müzede: kalıcı koleksiyonlarda: Japonya ülkesinde, 20’nci yüzyılda, Batı tarzı sanatı benimseyen ilk ustalar olan “Fucita Tsuguci” ve “Umehara Ryuzaburo” nun eserleri görülüyor.
Biraz önce sözünü ettiğim, kiraz ağaçları ve trafik ışıklarının bulunduğu tepeden, sarayın ilerisine doğru ilerleyince, başka bir yapı görülüyor.
Yasukuni-cinca-Barış Tapınağı
Burası: “Ulus için Barış Tapınağı” olarak bilinir. Bu kutsal alan: 1869 yılında, Meici imparatorluğunun modernleşme çabalarına karşı, silahlı çatışmaların başladığı 1853 yılından sonra: Japonya için savaşta ölenlerin anısına adanmıştır. Tapınak kompleksi içinde: Ana Salon ve İbadet Salonu ve bunlara ilaveten, savaş hatıraları müzesi olarak düzenlenen “Yuşukan” bölümü bulunur. Müzedeki en ilginç obje: II. Dünya savaşı sırasında tasarlanmış ve bir geminin güvertesinden denize indirilen tek kişilik denizaltıdır.
Aslına bakarsanız: günümüzdeki Japon Anayasası “ulusal politika” olarak “savaşı” kabul etmez ve Japonlar militarizmi ima edecek en ufak şeyden çekinirler.
Ancak: yine de, her yıl milyonlarca Japon, burayı ziyaret ederek, savaşlarda ölmüş sevdikleri yakınları için dua ederler.
Evet, yürüyerek gezmeye devam ediyoruz. Yasukini Barış Tapınağı bölgesinden geri dönüyoruz, Edo kalesinin kuzey duvarlarındaki en güzel kapılardan biri olan “Tayasumon” kapısına geliyoruz ve buradan geçtiğimizde, bu kez karşımıza bir park çıkıyor.
Kitanomaru Parkı
Parkın içinde, 1964 yılı Olimpiyatları için yapılan, dövüş sanatları salonu “Budokan” bulunuyor. Şehirdeki: karate, Judo ve Japon eskrimi turnuvaları, müsabakaları, burada yapılıyor. Öte yandan, şehirdeki birçok pop ve rock müzik konserleri de burada düzenleniyor.
Parkın diğer ucunda: sarayın yakınında: Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi’nin el sanatları galerisi olan “Kogeikan” bulunuyor.
Kogeikan
Burası: Meici döneminden günümüze kalan, şehirdeki yalnızca 5 yapıdan birisidir. Kırmızı tuğlalı güzel binada bulunan galeride: geleneksel seramik, tekstil, ahşap, bambu, lake ve metal el sanatlarının muhteşem güzel örneklerini görmek mümkündür.
HAMA RİKYU
Haftanın her günü, saat: 09.00-17.00 arasında açık olan bahçeye giriş, 300 Yendir.
Burası, Tokyo şehir merkezinde, büyük ve çekici bir peyzaj bahçesi olarak önem kazanmaktadır. Burada bulunan havuzlar: deniz suyunun gel-gitleriyle seviye değiştirmektedirler ve ziyaretçiler, burada muhteşem manzara eşliğinde dinlenmektedirler. Evet: gökdelenler bölgesi olan Shiodome bölgesinin hemen dibindeki bu park alanı şehirde yeterli zamanınız varsa, mutlaka gidip görmenizi önereceğim yerlerdendir.
Bahçe: kurulduğundan bu yana, yüzyıllar boyunca bir çok amaca hizmet etmiştir. Başlangıçta, yöresel bir lordun, avlanma alanı iken, daha sonra imparatorluk müstakil sarayı ve daha sonra ise, gezinti bahçesi olarak kullanılmıştır. Bu kullanımları ile ilgili olarak: ördek avı panjurları ve eski bir hendek ve kaya duvar kalıntıları görülmektedir.