Suudi Arabistan Meidan Salih

Suudi Arabistan Meidan Salih

 

Suudi Arabistan ülkesinin kuzeyinde “El ula” şehrinin 30 km. kuzeyinde bulunan ve “El hicr” olarak da isimlendirilen burası: 2008 yılında, Suudi Arabistan ülkesinde bir ilk olarak: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmış, son derece etkileyici bir tarihi alandır. Arkeolojik alan, Medine şehrinin 400 km. kuzey batısındadır. Ürdün-Petra arkeolojik şehrinin ise, 320 km. güneydoğusundadır.

Suudi Arabistan ülkesinin kadim ve modern kültürü, dün ve bugünü, çöl ve denizin tüm zıtlıkları, burada birliktelik ve uyum oluşturuyor ve etkileyici bir görünüm ortaya çıkıyor. Yani: köklü gelenekler ve modernlik bir arada yaşıyor.

Kadim bir Arap uygarlığı olan Nebati krallığının Ürdün Petradaki merkezinin ardından, ikinci büyük şehri olan Meidan Salih’te: kayalara ve dağlara oya gibi işlenmiş evler ve tapınaklar bulunmaktadır.

Suudi Arabistan Meidan Salih

TARİHİ SÜREÇ

Bölgede ilk olarak “Lihyan” isimli eski bir Arap krallığının bulunduğu tahmin edilmektedir. Çünkü: burada, MÖ.4 ve 6’ncı yüzyıllara ait Arapça yazıtlar bulunmuştur. Lihyanites şehri, takip eden dönemde Nabataens şehriyle müttefik olur. Bunun dışında, küçük Lihyans krallığı hakkında fazlaca bilgi bulunmamaktadır.

MÖ.3 ve 2’nci yüzyıllara gelindiğinde, Athleb dağının üzerinde mağara sanatının yani oymacılığın geliştiği gözlenir. Kuzey ve güney arasındaki ticaret yollarının buradan geçmesi, tatlı su kaynakları ve verimli topraklar, buradaki insan yaşamını yoğunlaştırmıştır.

1’nci yüzyıla gelindiğinde ise, yerleşimin iyice genişlediği görülür. Burası: Nabatean krallığının ikinci başkenti haline gelir. Kral Al-Haris IV (MÖ.9-40) kuzeyde Petra ve daha sonra burayı hakimiyeti altına alarak: Nabatean kaya mimarisinin karakteristik özelliklerini buraya getirmiş, mükemmel ortamda, jeolojik anıtsal oyma teknolojisi hızla ilerlemiştir.

Bunun dışında: kaya ve yağmur suyu su tankları, kumtaşı ibadet yerleri, tarım arazileri oyularak elde edilmiştir.

106 yılına gelindiğinde, Nabatean krallığı, Roma imparatorluğu tarafından ele geçirilmiş ve Hicaz bölgesi, Roma parçası haline gelmiştir. Takip eden dönemde, güney-kuzey arasındaki ticaret karayolu, Kızıldeniz üzerinden deniz yoluna kaymıştır. Bu nedenle: bölge, bir ticaret merkezi olma özelliğini kaybetmiş ve terk edilerek yavaş yavaş önemini kaybetmeye başlamıştır. Geç Antik dönemde ise, özellikle çölleşme süreci nedeniyle, kentsel tüm fonksiyonlarını kaybetmiştir.

Evet, tarihi süreç hakkında konuşurken, şimdi “Kur’an” da Meidan Salih hakkında yazılanlara. Kur-ana göre: MÖ.3 bin yıllarında, burada “Semud” kavmi yaşıyormuş. Bu kabilede: zulüm ve baskının yaygın olduğu, Salih Peygamberin bunlarla birlikte yaşadığı belirtilmektedir. Salip Peygamber: bölgede yaşayan, zulüm ve baskının egemen olduğu ve liderleri Thamudis olan toplumu: tek tanrıya inanmaya davet etti.

Thamudis: bu uyarıları göz ardı etti. Salih Peygamber: bunun üzerine dağın arkasındaki insanlara haber gönderdi ve ancak, sadece bir azınlık onun sözlerini dinledi. Thamudis: bu insanları öldürdü ve bunun üzerine Salih peygamber ve inananları şehri terk ettiler. Ama Thamudis: Allah tarafından, bir felaket ile cezalandırıldı. Bu felaket, bazılarına göre bir deprem, bazılarına göre ise bir yıldırım düşmesidir, ancak kanıtlanamamıştır.

Daha yakın geçmişe dönülürse: 19’ncu yüzyılda: bölgedeki kuyular “El-Hicr” vahasındaki köylüler tarafından tarım yapılırken kullanılmıştır. Osmanlı imparatorluğu tarafından yapılan Hicaz Demiryolu ise, 1901-1908 yılları arasında sitenin üzerinden geçer. Hicr kuzeyinde, bu demiryolu için bir tren istasyonu inşa edilir. Bu tren istasyonunda, demiryolu personeli için yurtlar, ofisler ve lokomotiflerin bakım yerleri yapılır.

Tarihi süreci fazla uzatmaya gerek yok. 1930’lu yıllara gelindiğinde, Suudi Arabistan Krallığı, bölgedeki arkeolojik araştırmaları başlatır. Arkeolojik bölgede yaşayan Bedevi kabileleri: Hicr üzerine yerleştirilirler, burada yeni kuyular kurulur ve sitenin tarımsal özellikleri düzenlenir. Ancak: 1972 yılında, Bedevi göçebeler, yeni yerleşim yerlerine yerleşirler ve arkeolojik site, yukarıda da sözünü ettiğim gibi, 2008 yılında, UNESCO tarafından koruma altına alınır.

Suudi Arabistan Meidan Salih
Suudi Arabistan Meidan Salih
Suudi Arabistan Meidan Salih

 

Evet, burada günümüzde, 131 kaya kesme anıt mezar bulunmaktadır ki, bunların özellikle süslü cepheleri ilgi çekmektedir. 1’nci yüzyılda inşa edilen yerleşim bölgesi ve vaha çevresindeki yapılar; kumtaşından nekropol yani mezar oluşturmak için oyularak elde edilmiştir.

Dört nekropol alanını: toplam 13.4 km. karelik bir alana yapılmıştır.

Bu mezarların: cephelerinin güzelliği, yapının büyüklüğü ve süsleme: gömülen kişinin sosyal statüsünü ve zenginliğini belirlemektedir. Birçok mezarda: tabanlarda askeri rütbeleri gösteren işaretler bulunmaktadır ki, bunlar, muhtemelen yerleşimin ticari faaliyetlerini korumak için özellikle koyulmuştur.

Nabatean krallığı: yalnızca ticaretin kesiştiği bir yer olarak değil, aynı zamanda: Asur, Fenike, Mısır ve Helenistik dönemlere ait sanat tarzının özelliklerini de çeşitli motiflerle yansıtırlar. Roma imparatorluğu burada egemen olduktan sonra: Roma dekorasyon örnekleri de görülür.
Kayalara oyulan mezarlar dışında, yerleşim alanlarında ise “kerpiç” kullanılmıştır.

Yerleşim alanında, 20 metre derinlikten su çıkmaktadır ki gevşek zemin rahatlıkla kazılabilmektedir. Bunun sonucunda, özellikle batı ve kuzeybatı kesimlerinde toplam 130 su kuyusu bulunur. 4-7 metre çapındaki bu kuyuların bazıları, kumtaşı ile takviye edilmiştir. Zaten, şehir gelişmiş su toplama teknikleriyle de ünlüydü.

 

Jebel el-Mahjar

Kuzeydedir. Mezarların cephe süslemelerinin boyutu diğerlerine nazaran nispeten küçüktür.

Kasr el walad

Mezarların cephe süslemelerinde kullanılanlar: ince yazılar, kuşlar, insan yüzleri ve hayali varlıklardır. Burada toplam 31 mezar görülür. Kaya mezarlarının boyutları 16 metreye kadar çıkmaktadır ve anıtsal özellikler gösterirler.

C alanı

Burada 19 mezar bulunmaktadır ve alanın güneydoğusundadır. Mezarların cephelerine süslemeler oyulmuştur.

Jebel el-Khraymat

Alanın güneybatısındadır. Burada toplam 48 mezar bulunur. Ancak: hakim rüzgara maruz kalması ve kalitesiz koruma nedeniyle, bunların cephe süslemelerinin çoğu harap olmuştur.

Cebel İthlib

Burası, dini alan olarak bilinir ve sitenin kuzeydoğusundadır. Buranın: Nabatean tanrısı “Dushara” ya ithaf edildiği düşünülmektedir. Dar bir koridor, yüksek kayalar arasında uzanan 40 metrelik bir yol ile ulaşılır ki, bu düzen, Petra kentini anımsatır. Bu dini alanda: bir konsey odası, mahkeme salonu ve bir kaya çevresinde, yazıtlı küçük bir dini alandan oluşmaktadır.

 

Meksika Guanajuato

Meksika Guanajuato

 

Burası yerli dilinde “Kurbağalar Yatağı” anlamına gelmektedir. Yerliler bölgeye ilk geldiklerinde, bataklığa benzeyen zemini beğenmeyip “burada ancak kurbağalar yaşar” demişlerdir. Şehir başkent Mexico City şehrine otobüsle 5 saat uzaklıktadır.

1552 yılında İspanyol komutan Juan de Jaso; Guanajuato bölgesinde gümüş yataklarına rastlamıştır. 16. ve 17. yüzyıllarda İspanyollar bu kasabaya akın edince nüfus hızla artmıştır. Katolik kilisesinin gönderdiği papazlar, kasabalarda aralarında San Cayetano gibi görkemli yapıların bulunduğu 15’e yakın kilise ve manastır inşa etmişlerdir.

18. yüzyılda bölgedeki Valenciana madeni tek başına dünyanın gümüş üretiminin üçte ikisini sağlamıştır.

Daha sonra kasaba çevresinde altın, bakır, kurşun ve civa yatakları da bulununca, yerel halk bu gelişmelerden öyle memnun olmuş ki, mevcut refahları bozulmasın diye ülkelerinin bağımsızlık savaşına bile destek vermemiştir.

Meksika Guanajuato

 

Guanajuato bu bölgenin en güzel yerleşim yeridir. Kasaba, sinema yapımcılarının da dikkatini çekmiştir. 2003 yılında gösterime giren: Antonio Banderas ve Salma Hayek’li “Bir zamanlar Meksika’da” filmi burada çekilmiştir.

Birçok sokak trafiğe kapalıdır. Şehrin, biri gidiş biri geliş olmak üzere sadece iki ana caddesi vardır.

Guanajuato nehrini takip eden bu caddelerden biri yeraltındadır. Sokaklar küçük geçitlerle birbirine bağlanmıştır.

Bunların en ünlüsü yalnızca 68 cm genişliğindeki Öpücük geçididir. Zamanında iki aşık, geçidin iki yanındaki evlerinin balkonuna çıkar ve burada öpüşürlermiş.

Efsaneye göre: burada öpüşen çiftler 7 yıl mutlu olmayı garantiliyorlarmış. Guanajuato’nun rengarenk çiçeklerle dolu küçük, şirin meydanında gezinmek çok keyiflidir.

Şehir yıllık Cervantino Festivaline ev sahipliği yapmaktadır.

Şehir 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Meksika Guanajuato

 

GEZİLECEK YERLER

Meksika Guanajuato San Cavetano Kilisesi

 

San Cayetano Kilisesi-Iglesia de San Cayetano

Bu dini yapı “La Valenciana” gümüş madeni girişine yakın “La Valenciana” köyündeki (bir zamanlar bu köyde 20.000 kişi yaşıyormuş) en etkileyici yapılardan birisidir.

Yapı 18. yüzyıla tarihlenmektedir. Şehir manzaralı bir tepenin üzerinde durmaktadır. Sömürge döneminde La Valenciana gümüş madeninin büyük zenginliğinin bir anıtı olarak durmaktadır.

Kilise: La Valenciana gümüş madeninin orijinal sahibi tarafından inşa ettirilmiştir. İnşaatına 1765 yılında başlanmış ve gümüş madenlerinden gelen kar ile finanse edilmiş ve 1788 yılında tamamlanmıştır.

Yapıda “cantera rosa” olarak bilinen yerel bir pembe taş kullanılmıştır. Cephe Meksika barok tarzında oyulmuş ve yan taraflar neo medejar tarzı kemerlerle süslenmiştir.

Kilise bitmiş denilse de, sağ tarafındaki ikinci çan kulesi ve saati eksiktir. Ama özellikle kilisenin içinde 18. ve 19. yüzyıla ait muhteşem güzellikler görmek mümkündür.

Günümüzde burası Guanajuato Üniversitesi Sanat Okuluna ev sahipliği yapmaktadır ve burada müzik odaklı farklı etkinlikler düzenlenmektedir.

Meksika Guanajuato Kıss Allev

 

Kıss Alley-Callejon del Beso

Eğer eşiniz veya sevgilinizle romantik bir zaman geçirmek istiyorsanız “Kiss Alley” denilen “Callejon del Beso” sokağına gitmelisiniz. Bu sokak: Alley Plaza de los Angeles yakınındadır. Burası iki genç sevgilinin dramatik bir hikayesine tanıklık etmesiyle tanınır.

Buradaki dar bir sokakta iki balkon bulunmaktadır. Bu balkonlardan birine çıkıp öpüştüğünüzde, yörenin yerlileri küçük bir ücret karşılığında fotoğrafınızı çekerler. Öte yandan bu geleneği yaparsanız, 7 yıl boyunca kötü şansın sizden uzak kalacağı söyleniyor.

Evet burası hakkında anlatılan efsaneyi de bilmelisiniz: Dona Carmen: inatçı ve öfkeli bir babanın tek kızıdır. Dona Carmen: evlerine yakın bir kilisede Don Luis ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar.

Ancak babası, azalan serveti nedeniyle Dona Carmen’i zengin ve soylu bir İspanyol ile evlendirmek ister. Evlenmediği takdirde kendisini kilitli bir manastırda tecrite göndermekle tehdit eder.

Dona Carmen ve arkadaşı Dona Brigida ağlarlar ve birlikte dua ederler. Daha sonra Dona Brigida: Don Luis ile arasında mesaj alıp götürmeye başlar. Dona Carmen: evindeki bir pencereden dışarı eğildiğinde karşı taraftaki duvara dokunabilmektedir.

Yani ev mümkün olduğu kadar dar bir sokaktadır. Bunun üzerine, sokağın diğer tarafındaki ev: genç sevgili fakir madenci Don Louis tarafından alınır. Böylece iki genç sevgilinin konuşmaları mümkün olacaktır.

Don Luis: o evin sahibi öğrenir ve evi satın alır. Evin balkonuna çıkıp, Dona Carmen hayalleriyle yaşamaya başlar. Dona Carmen de buna çok sevinir çünkü hayallerindeki adam çok yakındadır.

Bu iki aşığın konuşmaya başlamasının üstünden birkaç dakika geçmiştir ki, odanın arkasından Dona Carmen babasının bağırmalarını duyar. Arkadaşı Dona Brigida, babasının odaya girmesini engellemeye çalışsa da başaramaz ve babası Dona Brigida’yı iterek odaya girer ve hançeriyle tek bir darbede Dona Carmen’i öldürür.

Don Luis: sessizlik içinde şok olur. Dona Carmen’in tuttuğu eli yavaş yavaş soğur ve Don Luis: bu pürüzsüz, soluk ve cansız sevgilisine bir öpücük bırakır. Evet tam bu nokta: günümüzde “Kiss Alley” olarak bilinmektedir.

İki evin iki balkonu arasındaki mesafe, yalnızca 69 cm. dir. Don Luis: bu ayrılık sonrasında “La Valenciana” madeninde intihar etti.

Meksika Guanajuato Don Kişot Müzesi

 

Don Kişot Müzesi-Museo Iconografico del Quijote

Burası Allende Plazada Don Kişot ve onun yaratıcısı Sancho Panza’ya adanmış bir müzedir. 1987 yılının sonlarında açılan müzede 17 oda ve avlularda: Salvador Dali, Jose Guadalupe Posada gibi sanatçıların resim, baskı, heykeller ve el sanatlarını kapsayan 800 parça eser sergilenmektedir.

Öte yandan bu eşsiz koleksiyonda Don Kişot figürleri ilgi çekmektedir. Ayrıca: Honore Daumier, Pablo Picasso ve Miguel de Cervantes Savedra gibi sanatçıların eserlerine isimlerini veren kahramanların figürleri de bulunmaktadır.

Meksika Guanajuato Yer altı Sokağı

Yer altı Sokağı

Burası da şehirde kaçırılmaması gereken bir yerdir. Calle Miguel Hidalgo olarak bilinen, şehrin içinde çalışan eski bir nehir alanıdır. Günümüzde ise şehir trafiğini hafifletmek için kanal yol olarak inşa edilmiştir.

Meksika Guanajuato Plaza Mayor

Plaza Mayor-La Paz

Burası şehrin merkezinde, şehrin en güzel binalarıyla çevrili, yarı üçgen kare bir meydandır. Meydanda bulunan bronz anıt, mermer ocağı bazlı ve kurtuluş savaşının sonunu anmak için yapılmıştır. Anıt Başkan Porfirio Diaz tarafından 27 Ekim 1903 tarihinde açılmıştır.

Meksika Guanajuato Teatro Juarez

Teatro Juarez

Bu yapı 1872-1903 yılları arasında inşa edilmiş ve Meksika’nın en güzel tiyatrolarından birisidir. Tiyatro Başkan Diaz tarafından 27 Ekim 1903 tarihinde açılmıştır. Özellikle: 8 tane Roma Dor sütunları ilgi çekmektedir. Konumları arasında bir art nouveau fuaye bulunmaktadır.

Meksika Guanajuato Hidalgo Pazar

Hidalgo Pazar

Burası da Başkan Diaz tarafından 1910 yılında açılmıştır. Onun cephesi yöreye özgü pembe taştır. İnce demir kulesinin tepesinde dört yüzlü bir saat bulunur. Metal kubbede 30 pencere bulunur ve 35 metre genişliğinde ve 70 metre uzunluğundadır. Burada özellikle yöresel tatlılar ve el sanatları satın alabilirsiniz.

 

Mumya Müzesi-Museo de los Momias

Şehre gelen turistlerin ilk uğrak yerlerden birisidir.
19. yüzyılda şehirde uygulanan bir mezarlık vergisi varmış. Her mezar için yıllık vergi ödeniyormuş. Eğer ölünün yakınları bu vergiyi ödemezse, mezar yeri hakkını kaybeder ve merhumun naşı mezarından çıkarılırmış.

Sonunda, kimse bu vergiyi ödemeye yanaşmayınca gömülenlerin % 90’ının mezarları Belediye tarafından boşaltılmıştır. Bu arada 1833 yılında Guanajuato’da kolera salgını baş göstermiştir. Ölüler, salgın yayılmasın diye aceleyle gömülmüştür. Salgında ölenlerin yakınları mezarlık vergisini ödemeyince mezarlar açılmış ve bazı ölülerin bedenlerinin bozulmadan kaldığı fark edilmiştir.

Bölgenin kuru havası ve topraktaki mineraller bir nevi doğal mumyalama işlevi görmüştür. 1865 yılında Santa Paula mezarlığında yatan ilk mumyalanmış vücut ayıklanır ve yüzden fazla beden mezarlıktan alınıp sergilenmeye başlamış ve böylece 1865 yılında Mumya Müzesi resmen açılmıştır.

Ölülerin açıkça sergileniyor oluşu ürkütücülüğü bir yana, mumyaların yüzünde de korkunç ifadeler vardır. Mezarlar boşaltıldığında, mumyaların yüz ifadelerinden salgının yayılmasını engellemek isterlerken merhumların bazılarının diri diri gömüldüğü anlaşılmıştır.

Alman yönetmen Werner Herzog, bu mumya görüntülerini “Vampir Nosferatu” filminde kullanmıştır.

Ölülerin bedenlerinin bu şekilde sergilenmesinin etik olup olmadığı sorusu, yıllık bir milyona yakın ziyaretçi sayısı göz önüne alınınca boşlukta kalmıyor olabilir. Müzenin, kasabanın turizm bütçesine katkısı yadsınamaz.

Mumyalar bu müzede camlar arkasında, vitrin benzeri yerlerde sergileniyor. Kimisinin üzerinde halen yırtık pırtık elbiseleri duruyor, kimisinde ise sadece çorapları vardır.

Meksika Guanajuato Hidalgo Pazar

Müze turunun sonunda, asıl etkileyici sahneye tanık oluyorsunuz. “Dünyanın en küçük mumyası” etiketiyle sergilenen altı aylık cenin.

Sezaryan sırasında annesiyle birlikte ölmüş, bedeni şu an neon ışıklar altında sergileniyor. Yapılan araştırmalara göre kadının ölüm yaşının 40 olduğu yani 19. yüzyılda anne olmak için çok fazla yaşlı olduğu düşünülüyor.

Böyle ileri bir yaşta gebelikte gerekli besinleri alamadığı ve o nedenle kötü beslenme yüzünden öldüğü veya aynı dönemde bir kötü kadın (fahişe) olduğu düşünülüyor. Bu dünyanın en küçük mumyası, başlangıçta annesinin kollarında sergilendi, şimdi ise ayrı sergileniyor. 5 yada 6 aylık bir gebelik sürecinde olduğu düşünülüyor. Muhtemelen ölü doğmuş ya da doğum sırasında ölmüş olabilir.

Müzeye gelen bazı anne-babaların yanlarında çocuklarını da getirmeleri bence bu görüntüler nedeniyle hiç hoş olmuyor.

Meksika Guanajuato Ölüler Günü

Dia de los Muertos-Ölüler Günü

Nobel ödüllü Meksikalı yazar Octavio Paz: yurttaşlarının ölüme yaklaşımlarını şöyle değerlendirir “Meksikalılar için ölüm bilindik bir şeydir.

Ölümün şakasını yapar, onu kucaklar ve hatta onu kutlarlar. Doğrudur, onlar da herkes gibi ölümü ancak en azından ölümle yüzleşince bilirler. Ölümü bazen küçümserler”

Octavia Paz “Meksikalılar ölümü kutlar” derken aslında mecazi anlamda söylemiyor.
Meksikada 28 Ekim tarihinde “Ölüler Günü” kutlamaları, resmi tatil ilan edilen 2 Kasım’a kadar sürüyor. 2 Kasım’da: ölülerin ruhlarının ilahi izinle dünyaya indiğine inanılıyor.

Böylece merhum, arkadaş ve akrabalarını ziyaret etme, dünya zevklerini yılda bir kez de olsa tatma olanağı buluyorlar. Angelito denen küçük meleklerin, yani bebeklerin ve çocukların ruhlarıysa büyüklerden bir gün önce, 31 Ekim gecesi iniyor ve ertesi günü ailesiyle birlikte geçiriyor.

Ölüler günü öncesinde mezarlıklar çiçeklerle süsleniyor. O sabah aileler, yitirdikleri yakınlarının mezarlarını ellerinde mumlar, kadife çiçekleri, içecek ve yiyeceklerle ziyaret ediyorlar. Çocuk mezarlarına oyuncaklar, büyüklerinkine ise tekila şişeleriyle gidiliyor. Ruh mezarını bulabilsin diye ağır kokulu tütsüler yakılıyor.

Ardından mezarın yanına piknik örtüleri seriliyor ve merhumun sevdiği yiyecekleri hep birlikte yiyorlar. Ölüm yakın zamanda gerçekleşmiş ise, aileler bazen mezarlığa arkalarında müzisyenlerle birlikte geliyorlar ve yakınlarının sevdiği parçaları çaldırıyorlar.

Ruh önce mezarlığa sonra da eve geliyor. Azteklerin ölülerini hatırlamak için yetiştirdikleri sarı/turuncu renkli kadife çiçekleri, ruhun evi bulmasına yardımcı oluyor. Evde “ofrendas” denen sunaklar, yani üzeri delikli, renkli kağıt örtülerle kaplı küçük masalar ruhun gelmesini bekliyor.

Sunakların üzerinde merhumun resimleri, mumlar, tütsüler ve bu güne özel yapılan tatlımsı “pan de muertos” (ölü ekmeği) bulunuyor.

Bunların yanında, yine merhumun sevdiği yiyecekler ve şekerden yapılan, alnına merhumun isminin yazıldığı bir kurukafa var. Ruh eve gelince bu yiyeceklerin özünü ve aromasını alıyor. Ruh evi terk edince bu yiyecekler ve şekerden kurukafa, akrabalar, arkadaşlar ve komşular arasında paylaşılarak yeniliyor.

Kurukafa geleneği ise, Azteklerden geliyor. Aztekler ve diğer Mezoamerika toplumları, esirlerin kafataslarını zaferlerinin sembolü olarak saklar, törenlerinde sergilerlermiş. İnanışlara göre kurukafa ölümü ve yeniden doğuşu simgeliyor.

Yaşamın sadece bir rüya olduğuna, ancak öldükten sonra bu rüyadan uyanıldığına inanan Aztekler ölümü bir son gibi görmezlermiş.

İspanyol işgalciler bu törenleri Katolik inanışına saygısızlık diye nitelendirerek barbar dedikleri yerlileri bu geleneklerinden vazgeçirmek için çok çabalamışlardır.

Çabaları sonuçsuz kalınca da bu törenleri biraz olsun Hıristiyan dinine uygun formata sokabilmek amacıyla “Ölüler günü” tarihini kendi Azizler Günüyle çakışacak şekilde değiştirmişlerdir.

Daha önceleri Azteklerin güneş takvimine göre, Ölüler Günü Ağustos başında kutlanıyormuş.

Ölüler günü gecesinde aileler yakınlarının ruhlarıyla yine mezarlıkta buluşuyor.Ruhları dansa davet etmek için mezarlığın girişindeki çanlar çalınıyor. Azteklerin güneşe hürmet danslarının bir benzeri olan The Danza de los Viejitos’ta (Yaşlı adamın dansı) hep beraber dans ediliyor.

Daha sonra kadınlar ve çocuklar karanlıkta ellerinde mumlarla yakınlarının mezarlarını buluyorlar. Dua ve ilahiler söylemeye ölen yakınlarının sonsuz huzura kavuşması için Tanrıya yakarmaya başlıyorlar. Erkeklerse sessizce olup biteni izliyorlar.

Sosyologlar, Meksikalıların bu geleneklerine halen sıkı sıkıya bağlı kalmalarını ve ölülerine yas tutmaktansa insanoğlunun varoluşunun devamını kutlamayı yeğlemelerini Meksika’nın fırtınalı geçmişiyle açıklıyorlar.

İspanyol işgalcilerin yerli katliamları ve kanlı Meksika Devriminin yanı sıra son dönemdeki kartellerin yarattığı şiddet, ister istemez “doğal olmayan ölümlerle yüzleşmeyi gerektiriyor.

Meksikalı entelektüellerin devrim sonrasında ölüm kavramını sürekli işlemeleri, bu konunun insanların zihninde iyice yer etmesine yol açmış. Diego Rivere bir konuşmasında bu konuyla ilgili olarak şöyle söyler “Bir bakın atölyeme. Her yerde ölümü göreceksiniz. Her boyutta ve her renkte ölümü”

Meksika Guanajuato Diego Rivera

Diego Rivera-Museo Casa Diego Rivera

Mumya müzesini gezdikten sonra Diego Rivera’nın müzeye dönüştürülen evine gitmelisiniz.
Diego ve ikiz kardeşi 1886 yılında bu evde doğmuştur. Anneleri doğum sırasında komaya girince öldü sanılmış.

Neyse ki, bir hizmetli nefes aldığını fark etmiş de kadıncağız canlı canlı tabuta konmaktan kurtulmuştur. Bir sene sonra Diego ikiz kardeşini kaybetmiş ve tek çocuk olarak büyümüştür.

Daha küçük bir çocukken ilk sergisini açan Diego aldığı bursla Madrid’e gitmiş, Avrupa’nın çeşitli ülkelerini dolaştıktan sonra, 1911 yılında Paris’e yerleşmiştir. Burada Cezanne’dan çok etkilenmiş kübizme yönelmiştir.

Meksika’ya döndükten sonra duvar resimleri yapmaya başlayan Diego 1929 yılında, Frida Kahlo ile evlendiği yıl, Meksika komünist partisiyle ters düşerek partiden atılmıştır.

Komünist parti, Diego’nun devletin hizmetinde çalışmasını kabul edilemez bulmuş. Diego devletten aldığı maaşla yetinemeyince Frida’yı da alarak Amerika’ya taşınmıştır. Detroit şehrinde çalışırken Rockefeller’in daveti üzerine New York şehrine gitmiş ve yeni RCA binasında devasa bir duvar resmi yapmaya başlamıştır.

İlk yaptığı işlerden biri Moskova’daki 1 Mayıs kutlamalarını resmetmek olunca, Rockefeller bu konuda rahatsız olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine bir de Lenin’in portresini eklemesi, Diego’nun çok geçmeden işten kovulmasına neden olmuştur. Frida ile birlikte 1934 yılında Meksika’ya dönmek zorunda kalmıştır.

Yaptığı fresklere siyasi görüşlerini yansıtan Diego halk arasında politik bir lider gibi saygınlık kazanmıştır. Meksika tarih ve geleneklerini, toprak, çiftçi ve işçileri resmettiği canlı renklere sahip eserleri, Diego’yu sadece Meksika’nın değil, dünyanın 20. yüzyıldaki en büyük sanatçılarından biri yapmıştır.

Bugün birçok Meksikalı Diego’nun Frida’dan daha büyük bir sanatçı olduğunu düşünüyor ve onun haksız bir biçimde Frida’nın gölgesinde kaldığını iddia ediyorlar.

1954 yılında Frida’yı kaybettiğinde Diego yıkılmış “Artık söylemek için çok geç ama anladım ki hayatımdaki en harika şey Frida’ya olan aşkımdı”.

Frida’nın ölümünden bir yıl sonra: kendisine kanser teşhisi konmuştur. Diego’nun 1957 yılında kalp rahatsızlığından ölmeden önce, küllerinin Frida’nınkilerle karıştırılması vasiyetinde bulunmuş, bu vasiyeti devlet tarafından yerine getirilmemiş ve başkentteki Panteon Civil de Dolores mezarlığına gömülmüştür.

Bugün bu müzede, Diego’nun kişisel eşyalarının yanı sıra kübizm dönemi eserleri ve erken dönem çalışmaları görülebilir.

Arjantin Buenos Aires San Telmo

Arjantin Buenos Aires San Telmo

San Telmo: şehrin en eski ve geleneksel mahallelerinden birisidir ve birçok tango evine ev sahipliği yapmaktadır. Şehrin doğusundadır.

Şehrin mimari mirasının birçoğu buradadır.

Mahallenin Arnavut kaldırımlı sokaklarında barlar ve restoranlar ve sömürge dönemi büyük evleri bulunur. San Telmo mahallesinin merkezinde “Plaza Dorrego” ve hemen ardından “Plaza de Mayo” bulunur. Pazar günleri bu alanlarda antika pazarı kurulmaktadır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo
Arjantin Buenos Aires San Telmo

Gelelim mahallenin isminin kökenine: Pedro Gonzales Telmo: denizcilerin hamisi olarak 13. yüzyılda İspanya’da yaşadı. Orada denizciler ve Portekizli balıkçılara İncil’den vaazlar verdi. 17. yüzyılda bu bölgeye gelen göçmenler, onun hatırasına bölgeye “San Telmo” ismini verdiler.
Evet, burası şehrin en eski ve en iyi korunmuş mahallesidir.

Özellikle hafta sonlarında binlerce ziyaretçi burayı yoğunlaştırır.

Mahallede: Balcarce ve Humberto Primo sokakları, müzeler, antika ve tasarım mağazaları, restoranlar ve meydandaki el sanatları pazarı gezilebilir.

Arjantin Buenos Aires San Telmo

Tüm bu mekanlara ek olarak: “Paseo de la historieta” (Çizgi Roman Kahramanları) ilgi çekmektedir. İlk olarak “Malfalda” heykeli yapıldı ve ardından binlerce ziyaretçi bu karakter yanında fotoğraf çektirince Haziran 2012 tarihinde yeni 9 heykel daha eklendi.

Bu girişimin amacı: mizah ustaları ve onları sevdirmek, yarattıkları çizgi film karakterlerini yeni nesillere tanıtabilmektir. İlk yapılan “Mafalda” 1964 yılında Quino tarafından oluşturulmuştur. Defensa Street ve Şili Street köşesindeki bir bankta oturan bu kız: dünya barışı için dünyaya karşı isyan etmiştir.

“Canones” isimli heykel: Arjantinli bir playboy’a aittir ve Şili caddesi ve Barcarce Street köşesindedir. O: Dante Quinterno tarafından 1953 yılında yaratılmıştır. O herkesin yoldaşı olmuş ve güzel Cachorra eşliğinde yaptığı çılgın davranışları ile herkesi güldürmüştür.

“Larguirucho”: Balcarce Street ve Mexico Street köşesindedir ve en sevilen popüler karakterdir. Manuel Garcia Ferre tarafından 1967 yılında oluşturulan bu dalgın, zarif ve iyi kalpli karakter, ziyaretçilerini beklemektedir.

Evet: gerçek boyutlarında sanatçı Pablo Irrgang atölyesinde cam elyafından yapılan bu heykeller: Arjantin çizgi roman tarihini anlatmaktadır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Pasaje San Lorenzo
Arjantin Buenos Aires San Telmo Pasaje San Lorenzo

 

Pasaje San Lorenzo

San Telmo mahallesinde “Pasaje San Lorenzo” yer almaktadır. Burada siyah bir kölenin tuhaf tarihinin yazılı olduğu duvar ilgi çekmektedir. Bu ev: 2.50 metre genişliğindeki dar bir sokaktadır ve küçük bir girişe sahiptir. Pürüzsüz dış duvarı, yeşile boyalı bir kapı ve demir kilidi görülür. Üst katta barlar için küçük bir balkon bulunur. Bu kısa cadde 200 metre uzunluğundadır. Burada bulunan eski evlerde günümüzde şehir sanatçı ve zanaatkarlarının atölyeleri bulunmaktadır.

Batı dünyasının birçok yerinde olduğu gibi, 17. yüzyılda Arjantin’de de siyah köle ticareti, varlıklı aileler tarafından ucuz işgücü olarak kullanılmıştır. 25 Mayıs 1812 tarihinde ülke genelinde köle ticareti yasaklandı. Bir yıl sonra: kölelerin doğan çocukları serbest ilan edildiler ve böylece özgür doğdular. 1778 yılında şehir genelinde 7268 siyah nüfus bulunduğu bildiriliyor.

Bu rakam 1836 yılında 15.000 kişi olmuştur. Köleliğin kaldırılmasının ardından siyahlar için ev ihtiyaçları doğdu. Bu nedenle şehirdeki siyah insanlar için gayet küçük ölçekli evler yapıldı. 2.50 metre genişliğinde ve 13 metre derinliğindeki bu evlerin geneli Pasaje San Lorenzo denilen bu bölgede yapılmıştır ki hepsinin yaklaşık 380 tane olduğu söyleniyor.

Bu evlerden günümüze kalan en iyi örnek ise yine bu mahallededir. De Los Patios olarak isimlendirilen bu ev gezilebilmektedir.

 

Bar Sur

Her gece, Buenos Aires şehrinde tango gösterileri burada düzenlenmektedir. Burada bulunan eski evler 1967 yılından itibaren restore edilerek rustik bir dekor ve sıcak bir hava yaratılan barlara dönüştürülmüştür.

Arjantin Buenos Aires San Telmo El Sanatları Pazarı-La Feria de San Telmo

 

El Sanatları Pazarı-La Feria de San Telmo

Dorrego meydanındaki bu Pazar mimar Jose Maria Pena tarafından 1970 yılında kurulmuştur. Her Pazar günü saat 10.00-16.00 arasında 270 tezgah kurulur ve çoğunluğu turist olan 10.000 kişi tarafından ziyaret edilir. Burayı ziyaret etmek isteyenler için öneri, çok erken saatte gitmelisiniz.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Plaza Dorrego
Arjantin Buenos Aires San Telmo Plaza Dorrego

Plaza Dorrego

Burada 19.yüzyıldan kalma yapılar ilgi çekmektedir. Çünkü: burası 19.yüzyıl başlarında kamusal alana dönüştürülmüş ve 1930’lu yılların başında burada birçok kafe ve bar açılmıştır. Ayrıca yine bu eski binalar antika dükkanı ve lüks restoranlara dönüştürülmüştür.

Ancak: burayı asıl önemli hale getiren “Feria de San Telmo” olarak isimlendirilen bir pazardır. Her Pazar günü: burada cadde ve sokaklar trafiğe kapatılır ve bir Pazar kurulur ve bu Pazar gerek Buenos Airesliler ve gerekse turistler tarafından yoğun olarak tercih edilir.
Pazar ilk olarak 1970 yılında kurulmuştur.

Günümüzde burada bulunan 270 stant üzerinde antikalar, dönem kıyafetleri, takılar, eski kitaplar, el sanatları öğeleri ve diğer süs eşyaları satılmaktadır. Ancak, bu pazarı ziyaret etmek isterseniz erken saatte gitmenizde yarar var, çünkü Pazar saat 06.00 da kuruluyor. Bu fuar devam ederken: şarkıcı ve dansçılar açık alanda tango gösterisi yapıyorlar. Eğer şehirde tango gösterisi izlemek ve para ödemek istemiyorsanız, burada izleyebilirsiniz.

Açık Pazar yanında: burada bir de kapalı Pazar bulunuyor. Bolivar, Carlos Calvo, Defensa ve Estados Unidos sokaklarıyla çevrili bu kapalı Pazar 1897 yılında inşa edilen bir demir yapıdadır. Burada antika ürünler yanında gıda ürünleri satılmaktadır.

Yine buranın yakınlarındaki “Defensa Street” denilen yerde: çok sayıda antika dükkanı bulunmaktadır. Özellikle: Arjantin ve Avrupa dönemi resimleri, 18. ve 19. yüzyıl mobilyaları, takı, sömürge gümüş ve klasik oyuncaklar bulabilirsiniz.

Zaten: San Telmo bölgesi: Latin Amerika’nın bütününde en önemli antika merkezlerinden birisi olarak kabul edilir.
Evet her Pazar olduğu gibi siz de bir Pazar günü burayı ziyaret eden 10 bin kişinin içine katılabilirsiniz.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Mamba Modern Sanat Müzesi
Arjantin Buenos Aires San Telmo Mamba Modern Sanat Müzesi

 

Mamba Modern Sanat Müzesi

Modern sanat müzesi koleksiyonu 1956 yılında Rafael Kıvır tarafından kurulmuştur. Onun mirası: toplumun sanatsal avant-garde eğilimleri hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Koleksiyon: 1940’larda, 1950 ve 1960 yılında çağdaş sanat üretimini kapsayan uluslar arası bir koleksiyon haline gelmiştir. Müze: günümüzdeki binasında ise, 23 Aralık 2010 tarihinde yerleşerek açılmıştır.

Bugün müzenin bulunduğu yapı: demir yapısı, geniş açıklıkları ve tuğla cephesiyle 19. yüzyıl İngiliz yapılarına benzemektedir. Yapı 1980 yılında Buenos Aires Belediyesi tarafından özel bir şirketten satın alınmıştır ve modern sanat müzesi buraya taşınmıştır.

Müze: kırklı, ellili ve altmışlı yıllarda, Arjantinli sanatçıların kalıcı koleksiyonlarını içermektedir. Bunların dışında: Salvador Dali, Pablo Picasso ve Joan Miro gibi İspanyol sanatçılar ve Henri Matisse gibi Fransız sanatçıların eserleri bulunmaktadır. Ayrıca yerli ve yabancı sanatçıların belgelerinden oluşan bir kütüphane bulunmaktadır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Holy Trinity Rus Ortodoks Kilisesi-Iglesia Ortodoxa Rusa de la Santisima Trinidad

 

Holy Trinity Rus Ortodoks Kilisesi-Iglesia Ortodoxa Rusa de la Santisima Trinidad

19. yüzyıl ortalarında: Yunan ve Slav ilk Ortodoks göçmenler buraya geldiler. Birkaç yıl sonra ise Lübnan ve Suriyeliler geldiler. Böylece şehirde temsilciliği olmayan küçük bir Ortodoks toplumu oluştu.

Bu topluluğun talebi üzerine: Rus İmparatoru Alexander III: Güney Amerika Rus elçiliği aracılığı ile şehirde bir Ortodoks kilisesi kurulması talimatını verdi.

Kilise: 1904 yılında mimar Mihail Preobrazenksy tarafından tasarlanmıştır.

Özellikle kilisedeki Rus tarzı: doğuya doğru dönük 5 adet mavi kubbelerle hissedilmektedir.
Cephe: çeşitli İncil sahneleri gösterilen mozaikle süslenmiştir, ayrıca üç vitray pencere dikkat çeker.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Don Pedro de Mendoza Source

Don Pedro de Mendoza Source

Haziran 1937 tarihinde açılan bu anıt: Uruguaylı heykeltıraş ve Arjantin vatandaşı Juan Carlos Oliva Navarro tarafından yapılmıştır. Bu sanatçı tarafından yapılan anıt: arkada mermer bir kabartma duvar ile bronz bir heykel ve bir havuzdan oluşmaktadır.

Kabartmalardan birinde, sefere katılanların bütün isimleri kazınmıştır. Heykelin yanında ise: sefer ile buraya gelen ve bütün olayları kaydeden Ulrico Schmidt isimli İngiliz tarihçinin büstü bulunmaktadır.

Evet: ”Don Pedro”: Buenos Aires şehrinin ilk kurucusudur ve “Magdalena” isimli amiral gemisi ile buraya gelmiştir. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, amiral gemisinde bulunan 27 kişinin isimleri, kabartmalardan birinin üzerine kazınmıştır. Anıtın alt kısmında ise Guadalquivir ve Rio de la Plata nehirlerini temsilen iki havuz bulunmaktadır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Cezaevi Müzesi-Antonio Ballve

Cezaevi Müzesi-Antonio Ballve

Plaza Dorrego’ya sadece birkaç adım uzaklıktadır. Burası 1978 yılına kadar kadınlar için cezaevi olarak kullanılmıştır. 1760 yılında ilk olarak kullanılmaya başlanan cezaevi: daha sonra müzeye dönüştürülmüştür. Müzede: hapishanenin hücrelerini, mahkumların üniformalarını ve onların gizli şapellerini görebilirsiniz.

Ayrıca: muhafızlar tarafından yapılan aramalarda bulunmuş objeler sergilenmektedir ki, bunlar arasında bulunanlar: kitap veya ayakkabı içine gizlenen testere, demir parçaları ile yapılmış bıçaklar, gizli mesajlar gönderilen sigaralar, borulara sarılmış bombalar.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Nuestra Senora de Belen Kilisesi

Nuestra Senora de Belen Kilisesi

Burası 1943 yılında Arjantin devleti tarafından ulusal tarihi anıt olarak seçilmiş ve koruma altına alınmıştır. Bu Cizvit kilisesinin ilk mimarı Andres Blanqui’dir. Yapının mimari stili: neo-klasik, barok ve kolonyal tarz karışımıdır.

Binanın üst kısmında “San Pedro Gonzalez Telmo” nun bir heykeli bulunmaktadır. Kubbe yapının bitmesinin ardından 70 yıl sonra eklenmiştir. Ancak kubbenin sadeliği, kule ile çelişmektedir. Kubbe tamamlandığında yani 1898 yılında kilise de tamamlanmıştır. Ancak kilisenin cephesi, 20. yüzyılda restore edilmiştir.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Guillermo Rawson Okulu

Guillermo Rawson Okulu

Kilisenin karşısındadır. Bu okul, Buenos Aires şehrinin ilk tıp okuludur. Okul 1858 yılında kurulmuştur ve onun mimarisi kolonal tarzdadır. Binanın girişindeki iki manolya ağacı ilgi çekmektedir. Bugün burası ilkokul olarak çalışmaktadır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Trabajo Anıtı

Trabajo Anıtı

“Facultad de Ingenieria” yani fakültenin hemen karşısındadır.
Bu bronz heykel, şehrin en ünlü eserlerinden birisidir. Muazzam bir taş ilerlerken, arkasında 14 insan figürünü sürüklemektedir. Heykel, heykeltıraş Rogelio Yrurtia tarafından yapılmış ve 1927 yılında açılmıştır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Ulusal Tarih Müzesi-Museo Historico
Arjantin Buenos Aires San Telmo Ulusal Tarih Müzesi-Museo Historico

 

Ulusal Tarih Müzesi-Museo Historico

Ulusal tarih müzesi: ilk olarak 1889 yılında Palermo bölgesinde “Botanik Bahçesi” içinde oluşturulmuştur. 2010 yılında ise, buraya taşınmıştır.

Günümüzde müzenin bulunduğu bina: Parque Lezama içinde, Don Gregorio Lezama’ya ait eski ev içinde bulunmaktadır.

Müze: ülkenin tarihine adanmıştır: Mayıs Devrimi ve Kurtuluş Savaşı ile ilgilidir. Koleksiyonda: gravürler, taşbaskı, resim, dini resim ve heykeller, bayraklar, pankartlar, silah ve savaş üniformaları, 19. yüzyıl mobilyaları, saatler, notalar, müzik aletleri ve sofra takımları, Mayıs devrimi emanetleri ve minyatürler, fotoğraflar, kartpostallar, yüzüncü yıl kutlama anıları, araçları, pançolar, gümüş ve gaucho giyimleri bulunmaktadır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Parroquia de San Pedro Telmo

 

Parroquia de San Pedro Telmo

Burası hem bir manastır, hem de bir müzedir. Yapının inşaatına 1735 yılında Cizvit mimar Andrea Bianchi ve Juan Primoli tarafından başlanmıştır. Ancak Cizvitler kovulduktan sonra betlemitas tarikatı inşaatı sürdürmüş ve tamamlamıştır. Yapı: 2000 yılında restore edilmiştir. Müzede: 200 civarında obje sergilenmektedir.
Burası Arjantin devleti tarafından koruma altına alınmıştır.

Arjantin Buenos Aires San Telmo Loba Romana

Loba Romana

Bu heykel: Mayıs devriminin 100. yılı anma törenleri anısına Roma şehri tarafından şehre hediye edilmiştir. Heykelde: Tiber nehri kıyısında anneleri tarafından nehre bırakılan Romulus ve Remus’un bir dişi kurt tarafından kurtarılmaları betimlenmektedir. Heykel: Arjantinli heykeltıraş Gonzalo Leguizamon Pondal tarafından yapılan dekoratif kaide üzerine yerleştirilmiştir.