Güney Afrika Kuruger Milli Parkı

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı

Öncelikle milli park alanının Güney Afrika ülkesinin bazı şehirlerine olan uzaklığından söz etmek istiyorum. Johannesburg şehri ile park arasındaki uzaklık 425 km, Peritoria şehri ile 529 km, Durban şehri ile 750 km ve Cape Town şehri ile 1800 km dir. Kuruger parkı bölgesinde faaliyet gösteren üç tane havaalanı vardır.

Burası: Güney Afrika’nın en büyük vahşi yaşam parkıdır. Toplam park alanının 2 milyon hektar olduğu söyleniyor. Bu büyüklük: İsrail veya Galler ülkesinin toprakları kadardır. Park: kuzeyden güneye 60 km doğudan batıya 350 km uzanır. Park: 1898 yılında, yaban hayatını korumak için kurulmuştur.

Ancak: parkın geçmişi, MÖ.1.500.000 yıllarına kadar uzanır. MÖ.100.000 yıllarında burada yerli kabileler Sunlar’ın yaşadıkları biliniyor. MS.200 yılında ise, Nguni insanları bölgeye yerleşmiş ve sığırları için burayı otlak olarak kullanmışlardır.

Park alanına ilk Avrupalı 1725 yılında Cape kolonisinden gelen Hollanda Doğu Hindistan şirketi üyesi Francois de Cuiper’dir. Ancak, yerli kabileler saldırarak bu ziyaretçiyi geri püskürtmüşlerdir.

1838 yılında Louis Trichards ve Hans van Rensburg bölgeye geldi. 1912 yılında bir demiryolu hattı ile rezerv bozguna uğradı. 1926 yılında İngiliz yönetimi, resmen “Paul Kruger” rezervlerini aldı ve Güney Afrika’nın ilk Milli Parkı ilan edildi. 1927 yılında park alanı ziyarete açıldı.

Park alanı içinde bulunanlar: 336 ağaç, 49 balık, 114 sürüngen, 507 kuş ve 147 memeli türü bulunmaktadır. Ayrıca, yine park alanı içinde: Masorini ve Thulamela gibi görkemli arkeolojik siteler de bulunur.

Burada yaklaşık: birkaç yüz fil, yaklaşık 25.000 buffalo, 12.000 antilop, 30.000 zebra ve ayrıca birçok yabani hayvan yaşamaktadır. Park “5 Big” denilen hayvanları görmek için idealdir. Bunlar: leopard, lion, siyah rhino (siyah gergedan), buffalo ve fil. Bu hayvanlar en tehlikeli hayvanlardır.

Park alanı her yıl 500.000 kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Ancak, burayı ziyaret edenlere özellikle sıtma konusunda yeterli önlem almaları önemle ikaz edilir. Bu hayvanlar, 20 bin kilometre karelik alanda yaşarlar.

Park çok büyük olduğundan: hava durumu hakkında kesin bilgiler olmasa da, burayı ziyaret etmek için en uygun mevsim: Eylül-Nisan ayları arasındaki fırtınalı dönem dışındaki zamanlardır.

Islak yaz sezonunda, her yer yemyeşil bozkır haline gelir ve yaban hayatına birçok yeni doğan misafir gelir ve göçmen kuşların da gelmesiyle, kuru kış aylarının ardından parkın en güzel zamanı yaşanır.

Genel olarak park: sıcak tropikal iklime sahiptir ve yılın büyük bölümü gündüzleri sıcaklık 25 derecenin üstündedir.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı

KAMPLAR

Park alanı içinde: ziyaretçilerin rahatını sağlayacak her türlü uygun şartlar yaratılmıştır. Çoğu kulübe klimalıdır ve dükkanlarda her türlü ihtiyaç maddesi satılmaktadır. Parkın güney yarısında bulunan dinlenme kamplarının ziyaretçi trafiği çok yoğundur. Burada, birkaç kamp alanı hakkında bilgi vermek istiyorum.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Berg-en-dal

Berg-en-dal

En yeni kamplardan biridir. Çarpıcı doğasıyla yüzme havuzu lüksüne sahiptir. Kuzey ve güney taraflarında nehir yatakları ve bir baraj bulunur. Dere ve kuru dere yataklarında büyük ağaçlar vardır. Burada doğal bitki örtüsü koruma altındadır. Aynı zamanda engebeli bir dağ ortamındaki tek kamptır.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Aşağı Sabie

 

Aşağı Sabie

Sabie Nehrine bakan kamp, parkın, batı kenarına (Mozambik sınırı) ve güney sınırına yakın mesafede kurulmuştur. Ziyaretçiler nehrin öte yanında Lebombo dağlarını görebilirler. Burada sayısız ağaçlar, birçok kuş ve böcekler görülür.

Bu dev ağaçlar ,yılda iki kez meyve üretirler, ancak farklı ağaçlar aylarca üzerlerinde yaşayan yaban hayatına farklı zamanlarda meyve üretirler. Sabie nehrine su içmek için gelen hayvanların sonsuz alayını izleyebilirsiniz.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Crocodile Bridge

Crocodile Bridge

Kamp, timsah nehrinin kuzey kıyısındadır ve ismini nehirdeki timsahlardan almıştır. Kruger milli parkının toplam gergedan nüfusunun büyük bölümü buradadır.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Skukuza

Skukuza

Yatak kapasitesi diğer kamplardan daha fazladır. Banka, postane, araba kiralama acentası ve vahşi yaşam üzerine 5000 kitaplık İngilizce, Afrikaner dilinde, Fransızca ve Almanca koleksiyon gibi olanaklara sahiptir.

Park alanının en büyük kampı ve idare merkezidir. Sabie nehrinin güney kısmında kalmaktadır. Nehir kenarında büyük yapraklı ağaçlar ilgi çeker. Kamp çevresinde ve kamp içinde çeşitli hayvanlar ve bitkiler ilgi çekmektedir.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Satara

Satara

Kulübeler, güzel bir çiçek bahçesinin etrafında yer alır. Filler, yanındaki su bendine su içmeye gelirler. Yoğun bir kamptır. Hayvanlar bol ve çeşitlidir. Burası iyi ağaçlıktır ve bu yüzden kuşlar burada üremektedirler. Geceleri meyve yarasaları cıvıl cıvıl kaynaşırlar. Baykuşlar, sırtlan çığlıkları, çakal çığlıkları ve aslan kükremeleri duyabilirsiniz.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Olifants

Olifants

Adından da anlaşılacağı gibi burası filler bölgesidir. Su aygırlarının uğrak yeri olan Olifants Nehrinin yukarısındaki bir tepede kurulmuştur. Kampın en büyük çekiciliği, Olifants nehri üzerinde, kamptan birkaç yüz metre uzakta bulunan kulesidir. Gözcü platformlarında: gökten avını kovalayan kartal görebilirsiniz. Burada görebileceğiniz diğer hayvanlar: fil, aslan, su aygırı, Nil timsahı ve kartal.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Letaba

Letaba

Phalaborwa Kapısı yakınında bulunan ve Letaba Nehrine hakim sarp bir tepede bulunan kamp, merkezi bir yerdedir.
Kampın adı “kum nehir” anlamına gelir. Çünkü kumlu nehir yatağının yanındadır ve özellikle filleri izlemek için mükemmel bir kamptır. Geceleri, burada aslan kükremesini, baykuş seslerini, kurbağalar, meyve yarasaları, cırcır ve ağustos böceklerinin seslerini işitebilirsiniz.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Shingwedzi

 

Shingwedzi

Hem yeni hem de yüzme havuzu olan üç kamptan birisidir. Park alanının kuzeyindedir. Shinwedzi nehri boyunca uzanır. Waterbuck, Nyala, kudu ve fil burada sık görülür. Kuş hayatı da hareketlidir.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Mopani

Mopani

Burası Pioneer barajının kıyısındadır. Kampın merkezinde kocaman budaklı eski Baobab ağacı ilgi çeker. Kampın yeşil ortamı muhteşemdir.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Punda Maria

Punda Maria

Nispeten buraya az ziyaretçi geldiği için sessiz, sakin ve kampların en kuzeyinde olanıdır. Merkeze 8 km uzaklıktadır. Kamp genellikle Kuruger Milli Parkının botanik bahçesi olarak belirlenen Sandveld bölgesindedir. Bölgeye özgü çok sayıda bitki bulunmaktadır. Burada görebileceğiniz hayvanlar: zebra, buffalo, fil ve samur. Öte yandan burası tam bir kuş cennetidir.

Yukarıda belirtilen kamplarda restoran, mağaza, benzin istasyonu ve çeşitli konaklama, kamping ve karavan alanları vardır.

 

ULUSAL PARK ALANINDA GÖREBİLECEĞİNİZ HAYVANLAR

 

Antilop

Wildebeest ve küçük steenbok gibi çeşitli türlerin de dahil olduğu hayvanlar için kullanılan genel bir terimdir. Bütün erkekler ve bazı dişiler boynuzludur. Bazılarının boynuzları değişik ebat ve şekillerde olur. Ama hiçbir zaman geyik boynuzuna benzemez.

19 tür antilop arasından burada en sık rastlananlar, iki renkli postu içinde son derece zarif, kendi boyunun iki katı yüksekliğe kadar kolayca sıçrayabilen impaladır.

 

Babuin

Yüzleri daha çok bir köpeği andıran babuinlerin kaygılı bir ifadeleri vardır. Hem beslenme alışkanlıklarına hem de doğalarına aykırı olduğu için onlara yiyecek vermeyin. Eğer kamp çevresindeki çöplükleri karıştırırken görürseniz engelleyin. Babuin sürüleri 41 kilograma kadar büyüyebilen ve 45 yaşına kadar yaşayabilen güçlü erkekler tarafından idare edilirler.

 

Buffalo

Tehlikeli boynuzlarına rağmen Kap buffalosu oldukça sakindir. Yine de bir aslanla amansız bir kavgaya tutuşabilir. Çok su için buffalolar, su kaynakları ve nehirlerin yakınlarında olmayı sever. Gündüzleri ağırdan alsalar da, geceleri daha hareketlidirler.

 

Çita

Bu nefis kedi, gözlerinden ağzının kenarına doğru inen ve gözyaşları gibi görünen çizgilerinden tanınır. Çitalar mırıldar ama çok ses çıkarmaz. Kısa mesafelerde 100 km/saatten daha hızlı koşabilen çıtalar, avını gün ışığında yakalar.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı Fil

Fil

Fil nüfusu hızla artmaktadır ve bu yüzden ne yazık ki her sene yüzlercesi vuruluyor. Sürüler kalabalıklaştığında, ağaç kabuğu yemek için ağaçları devirir, zaten az olan değerli su kaynaklarını kurutarak ormanlara zarar verirler.

Eğer arabanız fil sürüsünün arasında kaldıysa, motoru kapatın, sessiz olun ve fazla hareket etmeden sürünün dolaşmasını bekleyin.

Bir filin ağırlığı yaklaşık 6-7 tondur. Yüksekliği 300-340 cm kadar olabilir. Yürüyüş hızı saatte 10 km. dir. Potansiyel ömrü 65-70 yıldır. Diş uzunluğu, rekoru 3.5 metredir.

 

Zürafa

Alımla yürüyen bu uzun boylu hayvanı görmek ve fotoğrafını çekmek sanıldığı kadar kolay değildir. Ne zaman görseniz yaprak yerler, birçok ağacın budanmış görünümünün nedeni de budur. Zürafalar, aslanlara karşı korumasızdır ve genellikle ayakta şekerleme yaparlar.

 

Su aygırı

En çok periskop gibi suyun üstüne çıkan gözlerini ve kulaklarını göreceksiniz. Suaygırları, serinledikleri su içinde, karada olduklarından daha rahattır. Geceleri otlamak için kuru çayırlara çıkarlar.

 

Sırtlan

Kambur sırtıyla sinsi sinsi dolaşan sırtlan, doğası gereği pek sevimli bir hayvan değildir. Leş yiyici sırtlanlar genellikle yırtıcı ve kavgacıdır. Yavruları doğdukları anda birbirlerine saldırmaya başlar, tam anlamıyla “dövüşerek doğdukları” söylenebilir.

 

Leopar

Gece avlandıkları için leoparları görmek zordur. Nehir kenarları, yalçın kayalıklar, yaprakların arkası veya ağaç tepeleri bakılacak en iyi yerlerdir. Leopar yiyeceğini çoğu rakibinin ulaşamayacağı ve yemeğini rahat rahat yiyebileceği dallara taşır.

 

Aslan

Safari fotoğrafçıları genellikle aslanları av peşindeyken görüntülemekte zorlanırlar. Bunun yerine birbirleriyle oynaşırken, şekerleme yaparken yakalayabilirler.

Avlanma işini, çoğunlukla, yeleli erkeklere sayıca üstün olan dişiler yapar.

Ama aç ve pek de kibar olmayan bir erkek, yemek saatinde diğerlerini devre dışı bırakabilir. Normal bir aslan 200 kg ağırlıktadır.

Yürüyüş hızı saatte 4 km. dir. Potansiyel ömrü 20 yıldır. Kendi vücut ağırlıklarının yüzde yirmi beşi kadar yiyecek bulmak zorundadırlar. En çok impala ve antilop avlarlar.

 

Gergedan

Uzun boynuzu, hem silahı hem de sonunu getiren bir tehlikedir. Toz haline getirilmiş gergedan boynuzunun, Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde afrodizyak olarak bilinmesinden kaynaklanan izinsiz avlanma sonucu, Güney Afrika gergedanlarının nesilleri tükenmek üzeredir.

Bu durumu düzeltmek için yüzlerce gergedan Kruger Ulusal Parkında doğal yaşam alanlarına bırakılmışlardır. “Beyaz” ve “Siyah” olarak adlandırılan iki tür de çamur banyosundan sonra aynı kirli görünüme bürünür.

Siyah olarak bilinen sivri ağızlı gergedan daha sinirli ve saldırgandır.

 

Zebra

Yaprak yiyen zebra sürülerine sık rastlanır ve bu gerçekten de görülmeye değer bir manzaradır. Kruger Ulusal Parkında sayıları yaklaşık 20.000 i bulur.

Zebralar sadece bitkilerle beslenir ve bu yüzden yeni kaynaklar bulmak için sürekli yer değiştirir. Çok narin ve ürkek olan zebra, en ufak bir tehlikede incinecek gibi görünür.

 

Kuşlar

Konusunda ise yolculuğunuz boyunca göreceğiniz uzun kuyruklu örümcek kuşu, sarı gagalı ve kuş tüyü kalem gibi başının arkasında sarkan tüyleri nedeniyle sekreter kuşu gibi türlerin karşısında büyüleneceksiniz.

Güney Afrika Kuruger Milli Parkı

 

Gözlerinizi Dört Açın

Eğer gözünüzü dört açıp büyük bir dikkatle çevrenize bakmazsanız, parkta antiloptan başka bir şey göremeden saatlerce oyalanabilirsiniz. Yakından uzağa doğru sürekli olarak çevreyi tarayın, gölgelere dikkat edin, en ufak bir kıpırtıya karşı tetikte olun.

Hayvanların en çok görüldüğü yerler olan su kaynakları ve nehirleri kolaçan edin. Özellikle toz kaldıran toprak yollarda, azami süratin 50 km./saat olduğunu unutmayın.

Afrika yazlarında, vahşi hayati izlemenin en iyi zamanı gün doğumu ile yaklaşık 11.00 arası park ile kamp kapıları kapanmadan önce hava kararmasına yakın zamanlardır.

Daha serin mevsimlerde, şafak vaktinden öğle saatlerine kadar su kaynaklarının çevresi oldukça hareketlidir ve eğlence günün her saatinde izlenebilir.

 

Doğa Yürüyüşleri

Doğal parklarda, insanların araba ve kamplara kapatılmış olması size ilgi çekici gelmiş olabilir. Kruger’de bu kısıtlamadan kaçmak için silahlı korucu ve orman bekçisinin eşliğinde sekiz dayanıklı yürüyüşçüden oluşan yürüyüş guruplarına katılabilirsiniz.

Yaya yol alan gurup açık havada üç gece geçirir. Sadece az sayıda ziyaretçi bu gruba kabul edilir. Bir yıl önceden rezervasyon yaptırmak gerekir ya da son dakika rezervasyon iptalleri için bekleyebilirsiniz.

 

Özel Hayvan Parkları

Doğaya yakın olmanın bir başka yolu da, daha rahat ama bir o kadar da pahalı olan özel doğal parklarda yer ayırtmaktır.

Birkaçı Kruger Parkı’nın batı sınırındaki bozkırlarda işletilmektedir. Johannesburg’dan Hhalaborwa veya Skukuza’daki küçük pistlere uçuş dahil 2-5 gün arasında değişen paket programları vardır.

Özel koruma alanlarında ulaşım, uzman korucu ve orman bekçilerinin kılavuzluğunda, üstü açık Land Rover’larla sağlanır. Taşıtlarda telsiz vardır, dolayısıyla ender görülen bir hayvana rastlarsanız, bunu herkese haber verebilirsiniz.

Şafakta ve akşam karanlığında, ulusal parklarda görebileceğinizden daha çok şey görürsünüz. Projektör ışığında yapılan gece safarileri, gece yaratıklarını da görmenizi sağlar.

Lüks kır evleri “Mala Mala” ile “Sabi Sabi” son derece özenli servisi ve birinci sınıf aşçılığı ile misafirlerini memnun etmeye çalışır. Başka bazı özel kuruluşlar biraz daha ucuz olsa da uzman korucu, klimalı konaklama yerleri, güzel yemek ve yüzme havuzu olanakları sunar.

Thoruybush, Londolozi ve Inyati de sayıları bir düzineyi bulan bu grup içinde yer alır.

Güney Afrika Johannesburg

Güney Afrika Cape Town Masa Dağı Ulusal Parkı

Meksika Mexico City, Görülecek yerler, Parque Alameda

Meksika Mexico City Parque Alameda

 

Mexico City şehrinin en önemli parklarından biri olan burası: çok sayıda havuz, heykel parçaları ve gölgelikli bankları ile ve Avenida Juarez tarafından yapılan Hidalgo heykeliyle bilinir.

Park alanının ilk olarak 1592 yılında kurulduğu biliniyor. Uzun süre İspanyol engizisyonu burada faaliyet sürdürmüştür.

Başlangıçta park daha küçük iken 1904-1934 yılları arasında “Palacio de Bellas Artes” yapılınca büyümüştür. Park alanında 1500’lü yıllarda çok sayıda kavak ağacı (alamos) dikildiğinden parka bu isim verilmiştir. Kolomb döneminde burası Pazar olarak değerlendirilmiştir. Günümüzde park her zaman kalabalıktır.

Ziyaretçiler ve satıcılar parkta hareket yaratırlar. Özellikle Noel öncesinde park ışıklarla dekore edilir.

Park özellikle hediyelik eşya satın almak isteyenlerin akınına uğramaktadır çünkü bayağı ucuzdur. Hatta pazarlık yapmanız önerilir. Buradan satın alacağınız yöresel objeleri, örneğin havaalanında 20 katı daha yüksek ücret ödeyerek satın alabilirsiniz.

Burada özellikle: gıda, seramik, Dvd, müzik, tişört ve diğer giyim, poster vb. şeyler bulabilirsiniz. Öte yandan, park alanında atlı polisleri görebilirsiniz.

Meksika Mexico City Parque Alameda

 

Güzel Sanatlar Sarayı-Palacio de Bellas Artes (Palace of Fina Arts)

Meksika devrimi zamanında inşasına başlanan ve ancak 1934 yılında bitirilen saray, günümüzde dans gösterilerine, konserlere ve sergilere ev sahipliği yapmaktadır.

Evet, Başkan Porfirio Diaz, 1900’lerin başlarında bu binanın yapımını emretti. Kendisi, Meksika’nın bağımsızlığının 100. yıl kutlamaları kapsamında temel atma töreni planlamıştı. 1904 yılında inşaat başladı ancak devrim nedeniyle inşaatta 1910 yılında kesinti oldu ve yapı ancak 1934 yılında tamamlanabildi.

Yapı: İtalyan mimar Adamo Boari tarafından tasarlandı. Ancak biraz önce de belirttiğim gibi devrim sırasında inşaat kesintiye uğradı ve devrimin ardından inşaat Meksikalı mimar Francisco Mariscal tarafından bitirildi ve 1934 yılında tamamlandı ve açıldı.

Bu güzel bina: bahçelerle çevrili, yeşil bir alanın merkezinde yükselen zarif sütunlar ve kubbesi ile belirgindir.

Bina ağır carrara mermerinden yapıldığı için yapılışını takiben 4.6 metre zemine batmış durumdadır.

Saray: sergiler ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapmaktadır. Tiyatronun ötesinde: görsel sanatlar, dans, müzik etkinlikleri de tertip edilir. Yani birçok kişi, buranın bir tiyatro olduğunun farkında değildir.

Binanın içinde 2 müze bulunmaktadır. Bunlar: “Museo del Palacio de Bellas Artes (Bellas Artes Sarayı Müzesi) ve binanın üst katında bulunan “Museo Nacional de Arquitectura” (Ulusal Mimarlık Müzesi) bulunmaktadır ve bunlar geçici sergilere ev sahipliği yapmaktadır.

Diego Rivera, Jose Clemente Orozco, David Alfaro Siqueiros ve Rufino Tamayo gibi Meksika’nın en büyük sanatçılarının bazılarının birinci ve ikinci katlarda iç duvarlarda epik duvar resimleri görülmektedir.

Zemin katta bir restoran ve kitapçı bulunur.

Sarayın tiyatrosunun ana cam perdesi ilgi çekmektedir. Meksikalı sanatçı Gerardo Murillo tarafından tasarlanan ve New York şehrinde Tiffany tarafından inşa edilen bu etkileyici sahne perdesi: iki büyük volkan ve İztacchihuatl ve Meksika vadisi manzarasını temsil eden vitray katlanabilir panel şeklindedir.

1993-1994 yılları arasında inşaat çalışmaları devam ederken: sarayın önünde Aztek dönemine ait 700 parçalık seramik örnekleri ve yine İspanyol öncesi döneme ait 2000 parça obje ve sömürge dönemine ait 17. yüzyıldan kalma 200 parça mezar ortaya çıkarılmıştır.

Meksika Mexico City Parque Alameda Bale Folkrorico de Mexico

 

Bale Folklorico de Mexico

Yaklaşık 60 yıldır sanat yönetmeni Amalia Hernandez tarafından kurulan Meksika Bale Foklorico: dünya çapında 22 milyon kişi tarafından izlenen 15.000 gösteri yapmıştır. Halk dansları gurubu: Meksika’nın çeşitli bölgelerinden kostümler giyerek, Meksika’nın geleneksel sanatlarını yaşatmaktadırlar.

Dünyaca ünlü Mexico city foklorik balesi (Bale Folklorico): haftada iki kez Palacio de Bellas Artes sarayında yapılmaktadır. Bu gösteride: mariachiler, marimba oyuncuları, şarkıcılar ve dansçılar sahne almaktadırlar.

3 saat süren tipik programda: Aztek dini tansları, Jalisco, Veracruz fiesta ve bir düğün kutlaması gerçekleştirilmektedir. Onların muhteşem kostümleri ve sahnedeki enerjileri ilgi çekmektedir.

Meksika Mexico City Parque Alameda Franz Mayer Müzesi

Franz Mayer Müzesi

Parkın kuzey tarafında, Plaza de la Santa Veracruz üzerindeki 18. yüzyıldan kalma bir binadadır. Bu bina: İmparator Maximilian’ın kısa hükümdarlığı döneminde fahişeler için bir ev olmuştur. San Juan de Dios döneminde ise eski bir darülaceze olarak kullanılmıştır.

Müze: Almanya doğumlu Meksika vatandaşı Franz Mayer’in çabalarının sonucu oluşturulmuştur.

Kendisi: Meksika’da bir finansör olarak zenginleşmiş, gümüş, seramik ve mobilya toplayarak koleksiyon oluşturmuştur. Bu koleksiyonda: antikalar, dekoratif mobilyalar, kilim, resim, seramik ve gümüş objeler sergilenmektedir.

Franz Mayer, 1975 yılında ölünce, bu koleksiyonu devlete miras bırakmıştır. Özellikle: Talavera seramiklerinin eşsiz örnekleri ilgi çekmektedir. Don Kişot kitabının yaklaşık 1000 kopyası ve eşsiz çizimler ve el yazmaları da bulunmaktadır.

Sergi salonları, görkemli bir sömürge varendasında kurulu Manastır Cafesine açılmaktadır ki, burada mutlaka küçük bir mola vermeniz önerilir.

Meksika Mexico City Parque Alameda Mural Diego Murelle Museum

Museo Mural Diego Rivera

Alameda Park yakınında Historical Center Balderas ve Colon’un köşesindedir.
Diego Rivera’nın en ünlü eserlerinden biri olan “Sueno de una tarde Hıristiyan en la Alameda Central” (Central Alamedada bir Pazar öğleden sonra rüyası); 1947 yılında, 45 metre uzunluğunda ve 12 metre yüksekliğindeki bir duvar üzerine işlenmiştir.

Çok sayıda tarihi karakteri içermektedir. Resimde sömürge zamanlarında Hernan Cortes, Benito Juarez Porfirio Diaz ve Francisco Madero gibi şehrin ileri gelenleri betimlenmiştir. Bunlar devrimci kadın kıyafetleri içindeki bir iskelet olan “Catrina” çevresinde toplanmışlardır.

Frida Kahlo iskeletin yanında arkada durmaktadır. Grafikler tüm karakterleri tanımlamaktadır. Duvar resmi: 1947-1948 yılları arasında yapılmıştır. Özetlemek gerekirse, bu duvar resminde, sanatçı kendisini halk düşmanı olarak ilan eden Meksikalı tarihsel bazı figürleri karikatürize etmiştir. Cortes: kırmızı kanla lekelenmiş elleriyle tasvir edilmiştir. Jose Guadalupe Posada: iskelet “La Catrina” yanında 9 yaşında bir çocuk olarak tasvir edilmiştir.

Ayrıca, yine bu resimde sanatçı “Dios no existe” yani “Tanrı yok” temasını işlemiştir. Ancak bu durum skandal yaratmıştır. Ardından: resimdeki kusurlu kelimelerin üzeri boyanmış ve 1958 yılında bu boyalı kısımlar temizlenerek resim sergilenmeye başlamıştır.

Bu resimli duvarın olduğu yere, bu müze 1986 yılında inşa edilmiştir. Aslında bu resim “Hotel del Prado” denilen yerde bulunuyormuş ama burası 1985 depreminde harap olmuştur.

Meksika Mexico City Parque Alameda Museo de Artes

Museo de Artes e Industrias Popolares

Aztek şeflerinin soylu kızlarından olan Maria Teresa de los ReyesValerian tarafından yaptırılan bir antik tapınak: 1720 yılında buraya yerleşen Viceroy de Zuniga ile Marques de Valero tarafından yaptırılacak bir manastır için yıktırılmıştır ve manastır yaptırılmıştır.

1942 yılında ise, burası müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Müzede: Avrupalılar tarafından Meksika’da başlatılan ilkel üretim teknikleri, tezgahlar, pedallar ile yapılan tekstil koleksiyonu sergilenmektedir. Alt katta: el sanatları satılan bir müze bulunmaktadır.

Ayrıca: yine müzede: Halk Sanatları ve El Sanatları Müzesi; Meksika’da farklı bölgelere ait yerli kültürü ürünlerini sergilemektedir. Sergilenenler arasında bulunanlar: Meksika maskeleri, fiber, cam, seramik, tekstil, boya, müzik aletleri, maden ve dini görüntülerdir.

Meksika Mexico City Parque Alameda Benito Juarez Anıtı

 

Benito Juarez Anıtı

Parkın güney sınırında; reformist Başkan Benito Juarez için yapılmış bir anıt görülmektedir.
Bu anıt parkın en etkileyici unsurudur. “Hemiciclo” yani “yarım daire” şeklinde ve beyaz yapılmıştır.

Anıt: Guillermo Heredia tarafından tasarlanmıştır ve başının üzerinde bir defne tacı bulunan bir melek tasvir edilmiştir.

Benito Juarez: 21 Mart 1806 tarihinde San Pablo Guelatao şehrinde doğmuştur. Daha sonra: yasa koyucu, sivil yargıç, hükümet sekreteri ve vali gibi görevlerde bulunmuştur. 1853 yılında siyasi çatışma sonucunda ABD’ye sürgüne gönderilmiştir.

Ertesi yıl yeni bir Anayasa kongresi toplanır ve siyasi lider Antonio Lopez de Santa Anna diktatörlüğü sona erer. 1857 yılında Juarez başkan olur ve 1872 yılında ölümüne kadar o reform savaşı, Fransız müdahalesi, İkinci imparatorluk ve cumhuriyetin restorasyonu da dahil olmak üzere tarihsel önemli olayları yaşamıştır.

Carrara mermerinden yapılan heykel: kurtuluşun 100. yılı kutlamaları kapsamında 18 Eylül 1910 tarihinde Porfirio Diaz tarafından açılmıştır. Mimar Guillermo Heredia tarafından tasarlanan heykel; 7 metre yükseklikte ve 70 ton ağırlığındadır. Heykeller: İtalyan heykeltıraş Lanzaroni tarafından süslenmiştir.

Her iki tarafta, 4 Dor sütunu ile çevrili anıtın orta kısmında merkezde bir madalyon bulunur. Bunun içindeki yazı “Muhteşem Benito Juarez için. Vatan” yazılıdır. Mezar: alt kanatları açık cumhuriyet kartalı ile taçlandırılmıştır.

Onun temel seviyesindeki ön bölümü süslenmiş ve yatan bir aslanla desteklenmiştir. Sağ bölümde defne ile taçlandırılmış bölümde, iki alegori arasında oturmuş şekilde Benito Juarez temsil edilmektedir. Juarez elinde 1857 Anayasasını tutmaktadır.

Her yıl: Mart ayının üçüncü Pazartesi günü: Meksika’da bayram olarak kutlanmaktadır. Bugün Meksika’da federal resmi tatildir. Bankalar, okullar, devlet daireleri ve birçok işletmeler kapanır.

Meksika Mexico City Parque Alameda Beethoven Anıtı

Beethoven Anıtı

Parkın doğu tarafında, Palacio de Bellas Artes karşısında, ülkedeki yerel Alman toplumu tarafından bağışlanan besteci Beethoven anıtı bulunmaktadır.
Anıt: 1921 yılında heykeltıraş Goldenbech tarafından yapılmıştır. Anıtta kanatlı bir genius yüksek bir kaide üzerine yerleştirildi. Kaideye bağlı Beethoven maskesi vardır.

Meksika Mexico City Parque Alameda Paseo de la Reforma
Meksika Mexico City Parque Alameda Paseo de la Reforma

 

PASEO DE LA REFORMA

Bu meydan: Mexico City şehri doğu-batı hattında uzanır ve şehrin batı sınırında Las Lomas yerleşim bölgesinde toplam 15 km boyunca uzanır. Şehrin en önemli ve en güzel caddesidir. Cadde: Chapultepec kalesi ve Ulusal Saray arasındaki mesafeyi kısaltmak için İmparator Maximiliano tarafından planlanmıştır. Paris şehrindeki “Champs-Elysees” gibi bazı Avrupa şehirlerinin modellerinden ilham alınarak yapılmıştır.

Daha sonra: hükümet caddeye ağaçlar diktirmiş ve ayrıca 16 devletin en seçkin yurtseverlerinin heykellerini caddeye yerleştirmiştir. Ancak caddenin en önemli anıtı: Meksika’nın bağımsızlığının 100. yılı kutlamalarında şehirdeki diğer yapılan binalar gibi burada kurulan ve şehrin sembolü haline gelen “Paseo de la Reforma” anıtıdır.

Aynı zamanda şehrin en zengin aileleri zamanla buradan arazi almışlar ve lüks küçük saraylar inşa ettirmişlerdir.

Ana bölüm: Chapultepec Park Avenue Benito Juarez ile kesişim bölgesindedir. Bu bulvar 60 metre genişliğindedir, 6-8 trafik şeritlidir ve ortasında yeşil bir bölüm bulunur. Yanlarda büyük dönel kavşaklar boyunca ünlü kahramanların büstleri bulunur.

Aslında bu muhteşem bulvarın temeli, İmparator Maximilian döneminde atılmıştır. 1861 yılında Maximilian tarafından yayınlanan reform yasaları nedeniyle bulvara bu isim verilmiştir.

Meksika Mexico City Parque Alameda Bağımsızlık Anıtı
Meksika Mexico City Parque Alameda Bağımsızlık Anıtı
Parque Alameda Bağımsızlık Anıtı

 

Bağımsızlık Anıtı-Angel of the Independence

Paseo de la Reforma ve Florencia adresindedir. Mexico City şehrinin ve tüm ülkenin en bilinen sembollerinden birisidir.

Uzun boylu yani 36 metrelik bir sütunun üzerinde durmaktadır.

Anıtın üstünde: elinde bir defne çelengi olan “Melek” olarak bilinen kanatlı zafer tanrıçası figürü bulunmaktadır. Çünkü “Kanatlı Zafer” yani “Nike” figürü eski Yunanlılar arasında bir zafer sembolü olarak kullanılmıştır.

Anıt: 1910 yılında Meksika’nın bağımsızlığının 100. yılı vesilesiyle diktatör Diaz tarafından yaptırılmıştır. İlk temel taşı 2 Ocak 1902 günü Diaz tarafından yerleştirilmiştir. Proje: mimar Antonio Rivas Mercado tarafından yönetilmiştir.

Anıt: Meksika’nın bağımsızlık kahramanlarını anmak için Antonio Lopez de Santa Anna hükümeti döneminde bir proje olarak ortaya çıkmıştır. Projedeki anıt: Anayasa meydanının ortasında, bir korint sütun üzerinde bir taçlandırılmış melek şeklinde düşünülmüştür.

Ancak mimar Mercado: Roma şehrindeki Tarajano, Paris şehrindeki Vendome Plaza gibi dünyaca ünlü sütunlardan ilham alarak projeyi şekillendirdi. Çünkü, tüm bu sütunlar kendi ülkelerinde ideallerin zaferini anmak için inşa edilmişti.

Mimar: köşelerde: Barış, Hukuk, Adalet ve Savaşı temsil eden dört heykel yerleştirdi. Anıtın tabanında: Miguel Hidalgo, Vicente Guerrero ve Ignacio Allende gibi Meksika’nın bağımsızlık hareketinin en önemli liderlerinden bazılarının kalıntıları: söz konusu direnişçilerin heykelleri, bir aslan ve bir çocuk heykelinden oluşmaktadır.

Taştan yapılmış korint sütunu 36 metre yüksekliktedir ve üstünde “Nike” figürü bulunmaktadır. Bu melek; 24 ayar altın kaplı, bronz ve 6.7 metre boyunda ve 7 ton ağırlığındadır.
1957 yılındaki depremde bu melek devrilmiş ve omurgası kırılmıştır.

Ardından teknisyen bir gurup ve heykeltıraş Jose Fernandez Urbina tarafından restore edilerek yerine takılmıştır.

1998 yılından bu yana: anıtın hemen girişindeki türbe/mezarlıkta: özgürlük kahramanları Hidalgo, Aldama, Allende ve Jimenez’in mezar yerleri bulunmaktadır ve ziyarete açıktır.
Sütunun temelleri: bataklık toprakaltına batmaması için çok derinlere yerleştirilmiştir.

Çevresindeki arazi battığı için, anıt her yıl 20 cm daha büyümektedir.

Kolonun için kısmında: melek bölümündeki seyir terasına ulaşmak için 200 basamaklı bir sarmal merdiven bulunmaktadır.

Günümüzde: havai fişek gösterileri, her türlü toplantılar, futbol başarı kutlamaları, geçitler ve törenler ve Meksika’nın bağımsızlık günü kutlamaları festivalleri burada yapılmaktadır.

 

Monumento a Cuauhtemoc

Paseo de la Reforma ve Insurgentes adresindedir.
Son Aztek imparatorunun uzun boylu bronz heykeli “Paseo de la Reforma” boyunca durmaktadır.

Cuauhtemoc: 13 Ağustos 1521 tarihinde Hernan Cortes ve onun müttefiklerine karşı şehri savunmuştur. Savaşın kaybedilmesinin ardından genç lider ve diğer soylular hapsedilmiş ve işkenceye tabi tutulmuşlardır.

5 Mart 1525 yılında ise hapsedilen bu son lider asılarak öldürülmüştür. Anıt: bu cesur insanların kahramanlıklarını ve Meksika tarihinin ilk dönüm noktasını ve Avrupalılar tarafından kontrol edilmesini göstermektedir.

Anıt: Francisco Jimenez tarafından tasarlanmış ve 1877 yılında yapımına başlanmıştır. İlk taş 5 Mayıs 1878 tarihinde konulmuştur ve anıt 9 yıl sonra açılmıştır.

Ancak sanatçı 1884 yılında ölmüş ve bunun üzerine anıt Yaşıa Ramon tarafından tamamlanmıştır. Heykelde: Cuauhtemoc, havaya bir ok atarken betimlenmiştir.

Anıtın tüylü başlıkları ve mezarları ile 8 bronz leopar dahil anıtı oluşturan tüm heykel elemanları, heykeltıraş Miguel Norena tarafından yapılmıştır.

 

Plaza de la Republuca-Cumhuriyet Meydanı

Bu meydan 1910 Devminini anmak için oluşturulmuş bir sitedir. Başlangıçta burada Porfirio Diaz tarafından yaptırılan bitmemiş bir bina bulunmaktaydı.

Kubbe şeklindeki binanın sütunları, devrimci liderlerin Francisco Madero, Venustiano Carranza, Francisco Pancho Villa, Lazaro Cardenas ve Plutarco Elias Calles kalıntılarını yani mezarlarını içermektedir. Zemin katta “Mesuo de la Revolucion” bulunur.

Mexico City Parque Alameda Colombus Anıtı

Christopher Colombus anıtı

Paseo de la Reforma ve Moroles adresindedir.
Heykel: Hukuk babası Belçika kralı Leopold tarafından: Paris şehrinde yaptırılmış ve buraya bağışlanmıştır.

Projenin mimarı Ramon Rodriguez Aragoity’dir. Ancak: proje ülkedeki sorunlar ve liberallerin zaferinden sonra imparatorun ölümü üzerine iptal edildi.

Daha sonra: Antonio Escandon: projenin tamamlanması için Fransız heykeltıraş Henri Joseph Cardier ile anlaştı.

Anıtta: Kristof Kolomb: ayakta durmaktadır. Ayrıca: 4 keşiş heykeli bulunmakta olup, onlar Amerika kıtasının ilk misyonerlerini temsil için konulmuşlardır. Anıt: 1877 yılında bulunduğu yerde açılmıştır.

 

Huntress Diana Havuzu

Reforma caddesi ve Ren nehrinin bulunduğu yerdedir.
Bu anıt havuz Meksika sanatının en temsili heykellerinden birisidir ve ilginç geçmişi vardır. Mexico City şehrinin en değerli kentsel simgelerinden birisi olarak benimsenmiş anıtta: siyasi, sosyal ve kültürel değişiklikler yansıtılmaktadır.

Gerçek adı “Nothem Star Shooter” olan “Avcı Diana” heykeli: Javier Rojo Gomez tarafından şehri güzelleştirme programı çerçevesinde 1942 yılında yaptırılmıştır. Bu program: önemli sokak köşelerinde anıtsal havuzlar oluşturulmasını içermekteydi.

Burası için seçilen havuza mimar Vicente Mendiola görevlendirildi, seçilen tema ise: avcılık tanrıçası Diana idi. Ancak: bu tanrıça yerine: yani onun yay ile ormanlarda hayvanları avlaması yanında, bu heykelde betimlenen tema kuzey göklerin yıldızlarını avlaması olmuştur.

Heykel için: model olarak 16 yaşındaki Helvia Martinez Verdayes (bir ofis sekreteridir) öğleden sonraları çalışmıştır. Kendisi, şehrin en güzel caddelerinden birinde ölümsüzleşeceğini bildiği için, makyaj dışında herhangi bir ücret almadan heykeltıraş için günlerce çıplak poz vermiştir.

Heykelin bronz dökümü: 1942 yılının Eylül ayında yapıldı.

Northern Star Shooter Havuzu: 10 Ekim 1942 tarihinde açıldı ve halkın sevgisini kazandı. Ancak Meksika toplumundaki muhafazakar sektörlerden eleştiri aldı. Bir yıl sonra heykele kumaş iç çamaşırı konuldu. Ancak protestocular, heykelin üzerine bronz iç çamaşırı konulması için ısrar ettiler.

Sanatçı protestoları engellemek için heykelin üzerine bir iç çamaşırını kaynakla tutturdu.
Meksika 68 Olimpiyat oyunları öncesinde, bu bronz iç çamaşırının kaldırılmasına karar verildi, ancak heykel hasarlı idi ve yeni bir heykelin orjinalinin yerini alması için döküm yapılmasına karar verildi.

1974 yılında Diana Huntress Havuzu: Torre Mayor konumundan Ariel Parktaki orijinal konumuna taşındı.

Toplam ağırlık 1 tondan fazladır, yükseklik ise 3 metredir. Toplam 6 parça bronz heykel vardır.

Meksika Guanajuato

İngiltere Londra Smıthfıeld

İngiltere Londra Smıthfıeld

İngiltere Londra Smıthfıeld;

City surlarının kuzey yakası tarih boyunca City’nin resmiyetine dayanamayanlar ya da şehirde istenmeyenler için bir sığınak olmuştur. Bunları 17.yüzyıldaki Huguenotlar: sonraki yüzyıllarda Avrupa’dan, daha sonra da Bengal’den gelen göçmenler oluşturmuştur.

Bu topluluklar atölyeler ve fabrikalar kurmuş, beraberlerinde etnik restoranları ve ibadethanelerini de getirmişlerdir.

Spitalfield, adını St Mary Spital’ın Ortaçağ manastırından alır. Middlesex Street’de giysi tezgahları kurulduğu için 16. yüzyılda Petticoat Lane (Lüpon Sokağı) olarak anılırmış.

Burası hala doğuda Bengal yiyecek dükkanlarıyla dolu Brick Lane’e uzanan kalabalık bir sokak pazarıdır. Smithfield ise Londra’nın et pazarıdır. Hemen yakınlardı yerleşim bölgesi ve sanat merkezi olan Barbican bulunur.

 

GEZİLECEK YERLER

SMİTHFİELD MARKET

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Charterhouse Street.EC1 adresindedir.
Smithfield bir meydandır ve Farrington City’nin kuzeyinde bulunur. Bölgenin en büyük özelliği uzunca bir geçmişi olan “et pazarı” dır.

Bu Pazar: Londra merkezinde geçmişten günümüze kalan tek toptan Pazar yeridir. Londra şehir merkezinde, listelenerek koruma altına alınmış üç binadan biridir. Buranın 800 yıllık bir hayvan pazarı geçmişi vardır.

Bu pazarda 12. yüzyıldan bu yana canlı hayvan alım satımı yapılıyormuş, ama pazarın ilk resmi beratı 1400 yılından kalmadır.

1648 yılında ise, ilk kez sığır pazarı olarak kurulmuş ve 19.yüzyılın ortasına kadar da bu amaçlar kullanılmıştır.

Bugün, kesilmiş et ve tavuk pazarı olarak varlığını sürdüren Pazar, eskiden şehir surlarının dışında kalan Smithfield’da bulunuyordu.

Buranın kanlı bir geçmişi vardır çünkü burada birçok halka açık idam töreni yapılmıştır. Birçok siyasi mahkum, dini reformcu, muhalif ve İskoç yurtsever ve önemli tarihi şahsiyet ki bunlar arasında köylü isyanı liderlerinden William Wallace ve Wat Tyler sayılabilir, burada idam edilmişlerdir.

Pazar 1850’lerden sonra Charterhouse Street’deki yerine taşınmıştır.

Adı London Central Meat Market olarak değiştirilmiş olmasına karşın hala eski adıyla bilinir. Eski binalar Victoria dönemi mimarı Horaca Jones’un eseridir. Ama 20.yüzyılda bazı eklemeler yapılmıştır.

Özellikle 1990’ların sonlarından itibaren, burada yeni birçok pub ve kulüp açılmıştır. Özellikle: birçok işçi tarafından buradaki mekanlar gece hayatının öncüleri olarak kullanılmaktadır. Bölgedeki bazı publar sabahın erken saatlerinde kahvaltı servisi verirler. Et pazarının merkezin dışına taşınması gündemdedir.

 

ST BOTOLPH ALDERSGATE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Aldensgate Street EC1 adresindedir.

Burada ilk kilise, 1108 yılında yapılmış, 1418 yılında genişletilmiş ve bir sonraki yüzyılda yeniden yapılmış ve 1739 yılında güvensizlik nedeniyle yıkılmıştır.

Evet, günümüzdeki mevcut bina ise, 1744 yılından kalmadır. 19.yüzyılın sonlarında ise, kilisenin içi: mimar JF Bentley tarafından yenilenmiştir.

O; oyma tavan yaptı ve dekoratif alçı ilaveler ile yan bölümler, korkuluk ve cephe güzelleşti, mevcut oturma sıralarını değiştirdi.

1941 yılında şehir Alman bombardımanı ile etkilenirken, buradaki eserler bombardımanı hasarsız atlattı. 1941 yılında bir bomba, çatıyı delerek içeriye düşmesine rağmen patlamadı.

Kilisenin 18.yüzyılın sonunda tamamlanan George dönemi dış cephesi, iç mekanında öne çıkan alçı bezekli tavan dekorasyonu, zengin oymalarıyla kahverengi ahşaptan yapılmış org mahfazası ve palmiye oyması üzerinde duran meşe vaiz kürsüsü gibi ilgi çekici detayları gözlerden gizler.

Şimşirden yapılma orijinal sıralar, kilisenin içinde değil galerilerde korunmuştur. Buradaki anıtların bir kısmı daha önce burada bulunan bir 14.yüzyıl kilisesinden kalmadır.

Son bir not: 1976 yılında lezbiyen ve gay Hıristiyanlar, diğer kiliselerden dışlanmış kişiler için: burası güvenli bir dini yer olarak önem kazandı. Temmuz 2005 tarihinde, kilisede tüp patlaması sonucu 7 kişi hayatını kaybetti.

 

CHARTER HOUSE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Chasterhouse Square.EC1 adresindedir.

Tudor tarzı geçit evi: meydanın kuzey tarafındadır ve VIII Henry döneminde kapatılan Chartreuse manastırının bir zamanlar bulunduğu yere geçişi sağlar. Hatta: ortaçağ döneminde burada büyük bir veba çukuru bulunduğu söyleniyor.

Yapılan arkeolojik çalışmalara göre: 1348 yılındaki veba salgınında ölen 50 bin kişinin buradaki mezarlığa gömüldüğü anlaşılmıştır.

Charterhouse Sutton Hastanesinin üzerinde bulunduğu bu site: veba kurbanları için bir mezar yapılmak üzere, 14.yüzyılda satın alınmıştır. 1371 yılında: Sir Walter de Manny tarafından buraya bir manastır kurulmuştur.

1535 yılında, manastırdaki keşişler: Kral Henry VII Yasasına uymayı kabul etmediler, bazıları idam edildi ve manastır 1537 yılında dağıtıldı.

Yapı: Norfolk Dükü’ne satıldı. 1558 yılında Elizabeth, Westminster Abbey’de taç giyme töreni öncesinde, buraya uğradı.

1611 yılında ise: yapı Thomas Howard’a satıldı. Kendisi: erkek çocukları eğitmek ve yaşlı erkeklerin bakımını sağlamak için kurulan bir hayırsever vakfa sahipti ve servetini bu vakıf için kullanıyordu.

Yapı, bu dönemde genişletildi ve vakfa bağlı olarak bir erkek vaiz okulu ve beyler ve emekliler için bir imarethane kuruldu. Buranın “charterhouse” ismi, vaiz okulundan gelmektedir. Ama asıl önemli olan, bu vaiz okulunda okumuş ünlülerdir.

Bunlar arasında: John Wesley, yazar William Thackeray ve izcilerin kurucusu Robert Baden Powel sayılabilir.

Hala: paralı ve yatılı olarak hizmet veren vaiz okulu, 1872 yılında Surrey bölgesindeki Godalming’e taşınmıştır. Okulun eski yerinde ise; 1933 yılından sonra: St Batrholomew Hastanesi Tıp Koleji oldu ve şimdi Barts ve Tıp ve Diş Hekimliği Okulu olarak, Londra Queen Mary Üniversitesi tarafından işgal edildi.

Şapel ve revakların bir kısmı, bugüne kadar ayakta kalabilmiştir. Charterhouse bugün yardım kuruluşlarının desteklediği 40’ı geçkin yoksul barındırmaktadır.

 

CLOTH FAİR

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Bu sevimli ve 150 metre uzunluğundaki sokak, adını, Ortaçağ ve Elizabeth döneminde 1855 yılına kadar her yıl Smithfield’da düzenlenen giysi ve kumaş panayırı Bartholomew Fair’den almıştır.

No.41 ve No.42’deki 17.yüzyıldan kalma iki katlı evler çok hoştur. Bunların giriş katları günümüzde modernize edilmiş olmasına karşın, cumbalı pencereleri dikkate değerdir. Bu evler, günümüzde otel olarak kullanılmaktadır.

1984 yılında ölen şair John Betjeman hayatının büyük bir kısmını 43.numaralı yerde geçirmiştir. Bu ev, günümüzde onun adını taşıyan bir şarap barına dönüştürülmüştür.

 

ST BARTHOLOMEW-THE-GREAT

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Kilise, West Smithfield EC1 adresindedir.

Şehrin en eski kiliselerinden biri olan bu yapı, 1123 yılında, mezarı içeride yer alan keşiş Rahere tarafından “Augustinerinen tarikatı” için kurulmuş ve 1143 yılından bu yana sürekli kullanılır olmuştur.

1230 yılında transepts ve büyük nef eklenmiştir. (Transepts bugüne kadar ayakta gelebilmiştir ancak nefin çoğu, 16. yüzyılda kaybolmuştur)

13.yüzyıl tarihli kemer, VIII Henry’nin manastırı kapatması ve binanın nefinin yıkılmasına kadar kilisenin giriş kapısı olarak kullanılmıştır.

Bugün kemer West Smithfield’dan mezarlığa kadar uzanır. Dağılmasının ardından, burası yerel bir bucak kilisesine dönüştürülmüştür.

Kilise: 1860 yılında ve ikincisi 1886 yılında Victoria döneminde olmak üzere iki kere restore edildi.

Günümüzde: Smithfield alanı içinde: St Bartholomew Hastanesi, Smithfield Market, birçok restoran, bar ve pub bulunmaktadır.

Alanın tam merkezinde ise: bu kilise vardır. Bu tarihi kilise: 1666 Büyük Yangını ve Dünya savaşındaki bombalamalardan zarar görmeden atlatmıştır.

Bu yüzden: kilise, günümüzde harika mimarisiyle ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Öte yandan: kilise, birçok film çekiminde ve televizyon programında da kullanılıştır. (The Other Boleyn Girl, The Golden Age Elizabeth gibi)

 

BARBİCAN

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Silk Street adresindedir. Burası Avrupa’nın en büyük sanat merkezidir.

1960’ların şehir planlamasının kararlı bir örneği olan konut, ticaret ve sanat kompleksi, II. Dünya Savaşı sırasında bombalarla yıkılan bir alana 1962 yılında yapılmaya başlanmış ve 20 yıl kadar tamamlanarak 3 Mart 1982 tarihinde Queen Elizabeth II tarafından açılmıştır.

Yüksek katlı apartmanlar, bir süs havuzu ve çeşmeleri de içine alan sanat kompleksi Barbican Centre’ın çevresini sarar. Bu yüzden çok sayıda girişi vardır. Bu çok katlı apartmanlar içinde bulunan “zigurat” denilen beton yapı: Londra’nın en çirkin binası seçilmiştir.

Eski şehir duvarı burada köşe oluşturur ve duvarın kalıntıları hala görülebilir. (Özellikle Museum of Londan’dan)

Barbican sözlüğü bir kapı üzerindeki savunma yapısı anlamına gelir.

Dış dünyaya kapalı, kendine yeten bir kompleks tasarlarken, mimarlar belki de buradan yola çıkmış olabilirler.

Karanlık girişler ve yükseltilmiş yaya yolları ziyaretçileri City’nin işlek kalabalığından hemen uzaklaştırır, ancak tabelalara ve sarı çizgilerle belirtilmiş yürüyüş rotalarına karşın, komplekste yön bulmak kolay değildir.

Barbican Centre’da iki tiyatro ve bir konser salonunun yanı sıra, iki sinema, iki galeri, çocuklara yönelik ve müzik konulu bölümleri olan mükemmel bir kütüphane ve limonluk da vardır. Guildhal School of Music& Drama da buradadır.

Londra Senfoni Orkestrası ve BBC Senfoni Orkestrası, Barbican Merkez Konser salonunda gösteri düzenlemektedirler.

 

ST GİLES CRİPPLEGATE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Fore Street adresindedir. Bu yapı: Londra şehrinde kalan birkaç ortaçağ kilisesinden biridir ve modern Barbican bölgesinin tam merkezinde bulunur.

Bu bölgede 1000 yıldır bir kilise bulunduğu tahmin edilmektedir. Peki St Giles kimdir?

Kendisi MS.7.yüzyılda Güney Fransa’da yaşamış bir keşiştir ve onun bayram günü 1 EYLÜL günüdür.

Giles’in: sakatlar, dilenciler ve demircilerin koruyucu azizi olduğu söyleniyor. Hatta: Ortaçağ döneminde, Batı Avrupa’da en saygın aziz olarak biliniyor.

Yapımı 1550 yılında tamamlanan kilise, 1666 Büyük Yangınından kurtulabilmişse de, II. Dünya Savaşı’nda atılan bir bombayla kulesi dışında yerle bir olmuştur. Taş kule 1682 yılında ilave edilmiştir.

1950’lerde Barbican sakinleri tarafından kullanılması için yenilenen kilise, keskin modernliğiyle öne çıkan Barbican ile tam bir zıtlık oluşturur. Kilise, İngiltere’deki iki orga sahip az sayıdaki kiliseden birisidir.

Oliver Cromwell, Elizabeth Bourchier ile 1620 yılında burada evlenmiş, şair John Milton 1674 yılında kiliseye gömülmüştür. Kilisenin güney tarafında Roma ve Ortaçağ dönemlerinden iyi korunmuş şehir surları görülebilir.

Kilise son olarak 1966 yılında restore edilmiştir. Burayı ziyaret ederseniz, özellikle 19.yüzyıl yapımı doğu penceresini mutlaka görmenizi öneririm.

 

WHİTBREAD’S BREWERY

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Samuel Whitbread 1736 yılında 16 yaşında Bedford’da çırak olarak başladığı bira üretimine, 1796 yılındaki ölümüne kadar devam etmiş ve 1750 yılında satın aldığı Chiswell Street’deki bira fabrikasında yıllarca bira üretmiştir.

1780 yılında burası dünyanın en büyük bira fabrikası olarak önem kazanmıştır. Firma: Samuel Whitbread’ın ölümünden sonra oğluna geçmiştir. 1961-1970 yılları arasındaki dönemde ise, şirket, İngiltere’nin en büyük üçüncü bira fabrikası olarak görülür.

1976 yılında kapanan fabrika, özel günler için kiralanan salonlara dönüştürülmüştür ve halka açık değildir. Bugün kokteyllerin verildiği Porter Tun salonu, 18 metrelik genişliğiyle, Avrupa’nın en büyük kereste destekli tavanına sahiptir.

Bu caddede yer alan 18.yüzyıl binaları, dönemlerini yansıtan iyi örneklerdir ve dış cepheleri görülmeye değerdir. Binalardan birinde bulunan plakada, birahanenin 1787 yılında III. George ve Kraliçe Charlotte tarafından ziyaret edildiği belirtilir.

Whitbread, günümüzde İngiltere’nin en başarılı 100 şirketinden birisidir.

 

BUNHİLL FİELDS

Bu alan 1665 yılındaki büyük veba salgınından sonra tuğla duvar ve kapılarla çevrili bir mezarlık şeklinde planlanmıştır.

Yirmi yıl sonra, ibadetlerinde İngiltere Kilisesinin onayladığı dua kitabına uymayanların (Nonconformistler) kilise mezarlıklarına gömülmeleri yasaklandığından, bu kişilerin son yolculuklarına uğurlanacakları yer olarak belirlendi.

Mezarlık, City’nin bitiminde kalır ve büyük çınarların gölgelediği güzel bir alandır. Defin alanı: Quaker Bahçeleri olarak bilinir.

Daniel Defoe, John Bunyan ve William Blake gibi ünlü yazarlara adanmış anıtların yanı sıra, Cromwell ailesinin üyelerine ait mezarlar da burada görülebilir. Buraya son defin işlemi: 1854 tarihinde yapılmıştır. Bu tarihe kadar yaklaşık 120.000 defin yapıldığı söyleniyor.

John Milton ünlü epik şiiri “Kayıp Cennet” i mezarlığın batısında bulunan “Bunhill Row” da yaşarken yazmıştır.

 

WESLEY’S CHAPEL-LEYSİAN MİSSİON

Metodist kilisesinin kurucusu John Wesley şapelin temel taşını 1778 yılında koymuştur. Yapı: mimar George Dance tarafından tasarlanmıştır. Yapıldığı dönemde: Chapel, Londra şehrinde bir üs olmuştur. Londra şehrinde, keşfedilmeyen bekleyen bir mimari harikadır.

Bu arada: “Methodist” likle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu mezhep, İngiltere kilisesi içinde bir yenilenme hareketi başlattı.

Bu mezhebin başındaki John ve Charles Wesley: bir Anglikan rahibin oğulları olarak Oxford Üniversitesinde okudular ve dini hayatlarında çok gayretli faaliyetlerde bulundular.

Wesley 1791 yılındaki ölümüne kadar burada vaaz vermiş ve ölünce şapelin arkasına gömülmüştür. Şapelin hemen yanındaki evinde, Wesley’in kitapları ve mobilyaları gibi kişisel eşyalarından bazıları sergilenir.

1891 yılında Wesley’in ölümünün 100. yılı anısına Chapel restore edilmiş, yeni oturaklar ilave edilerek vitray pencereler eklenmiştir. 1972 yılında ise güvensiz olduğu gerekçesiyle chapel kapatılmış ve 1978 yılına kadar olan süreçte, onarım ve restore faaliyetleri sürdürülmüştür.

1978 tarihinde, açılışının 200.yıldönümünde, Queen Elizabeth II ve Edinburg Dükü tarafından yeniden açılmıştır.

Wesley’in katı dini prensiplerine uygun olarak yalın ve ağırbaşlı bir dekorasyona sahip olan şapelde, gemi direklerinden sütunlar dikkate değer. Bu gemi direklerinden sütunlar: George III tarafından bağışlanmıştır.

Şapelin altında Metodist kilisesinin tarihini anlatan küçük bir müze bulunmaktadır.

İlk İngiliz kadın Başbakan Barones Thatcher da (dönemi 1979-1990) bu kilisede evlenmiştir. Günümüzde: chapel her yıl geleneksel “Dünya Methodism” gününde, yerel topluluklar, hacılar ve binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir.

 

JOHN WESLEY’S HOUSE

49.City Road.EC-1 adresindedir.

Abisi Charles ile birlikte Methodizm’in kurucusu olan JohnWesley bu evi ve bitişiğindeki şapeli City’nin kuzey ucuna 1779 yılında yapmıştır.

Evet: Londra şehrinde, 18. yüzyıldan kalan ve Wesley tarafından inşa edilen ve Metodist toplumlara vaaz verdiği bu ev: özellikle bu mezhebin inananları tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.

Evi ziyaret ederseniz: ona ait olan eşyalarla birlikte, çalışma ve dua odasını orijinal haliyle görebilirsiniz.

 

PETTİCOAT LANE

Middlesex Street adresindedir. Burası: erkekler, kadınlar ve çocuklar için özellikle giysi satılan bir yer olarak bilinir.

Bu sokak kraliçe Victoria döneminden beri burada kurulan pazarıyla biliniyordu. Ancak sokağın adı daha renksiz bir ifadeye sahip olan Middlesex Street olarak değiştirildi.

Günümüzde yeni adı resmen kabul edilse de, yıllardır giysi ticareti merkezi olduğu için eski adı da kullanılmaktadır.

Her Pazar sabahı Petticoat Lane ve civarındaki sokaklarda kurulan Pazar da aynı ismi taşır. Wentworth caddesi üzerindeki açık küçük Pazar: 09.00-15.00 arasında açıktır.
Pazarın kaldırılması yönünde girişimlerde bulunulduysa da, 1936 yılında çıkarılan bir kanunla para izin verilmiştir.

Burada çok çeşitli mallar satılır, ancak giysiler, özellikle deri ürünleri boldur. Neşeli ve gürültülü bir ortamda Cockney aksanıyla konuşan tezgahtarlar müşterileri çekmek için şakacı bir dil kullanırlar.

Sokaklarda 1000’den fazla tezgah bulunduğu söyleniyor. Burada alışveriş yapmak isteyenlerin pazarlık yapmayı iyi bilmeleri gerekir.

Burada çoğu etli sandviçler somon fümeli bagel’lar gibi geleneksel Yahudi yiyecekleri satan çok sayıda yer vardır.

 

WHİTECHAPEL ART GALLERY

1901 yılında kurulan sanat galerisinin güzel Art Nouveau ön cephesi, C.Harrison Townsend’in eseridir. Londra şehrinde, kamu tarafından finanse edilen ilk galeridir. Eğitim ve sosyal yardım projeleri için uzun yıllara dayanan bir geçmişi önem kazanmaktadır.

Galeri 1980’lerde ve 2007-2009 arasında genişletilmiştir. Galeri: uluslar arası merkezli bir rol oynar ve çağdaş sanat için bir mihenk taşıdır.

Bölgenin sanat pazarının ve Brick Lane’in yakınlarında bulunan galeri, Doğu Londra sakinlerini sanatla buluşturmayı amaçlar.

Bugün, burada, uluslar arası çağdaş sanatçıların eserlerini kapsayan kaliteli sergiler düzenlenir. 1950’lerde ve 60’larda Jackson Pollock, Robert Raucshenberg, Anthony Caro ve John Hoyland gibi sanatçılar eserlerini burada sergilemişlerdir.

David Hockney de ilk sergisini 1970 yılında burada açmıştır.

Galeride sanat kitaplarına yer veren kapsamlı bir kitapevi ile sağlıklı yiyecekler sunan bir kafede bulunur.

 

OLD SPİTALFİELDS MARKET

Horner Square-Spitalfields bölgesinde bulunan burası kapalı bir Pazar yeridir. Haftanın yedi günü açıktır ama özellikle hafta sonları çok canlıdır.

1638 yılında, Charles I: burada et ve kümes hayvanları satılması için izin vermiştir. Daha sonra: 1682 yılında, burası: Charles II döneminde, Londra’nın yeni banliyölerindeki insanları beslemek için büyüyerek gelişmiştir.

1885-1895 yılları arasında; Pazar bölgesi George Sherrin tarafından yeniden tasarlanmış ve inşa edilmiştir.

Günümüzde Londra şehrinin en iyi pazarı olarak bilinen burada: organik sebze-meyve, ekmekler, turşular gibi kaliteli yiyecekler satılır.

Hafta için günlerde açık olmasına karşın, Pazar günleri, özellikle giysiler, ıvır zıvır, süsler, yaratıcı tasarım modasıyla ikinci el giysilerle ilgilenen büyük kalabalıkları kendisine çeker.

 

CHRİST CHURCH SPİTALFİELDS

Spıtalfıeld.Commercıal Street adresindedir.

Gençliğinden itibaren Sir Chistopher Wren ile çalışmalar yapan Nicholas Hawksmoor’un Londra şehrindeki 6 kilisesi içinde en güzellerinden birisidir.

Christ Church 1711 yılında parlamentonun Elli Yeni Kilise Yasası ile vakfedilmiş ve 1714-1729 yılları arasında inşa edilmiştir.

Bu vakıf yasasında aslında 50 kilise yapılması düşünülmesine rağmen, yalnızca 12 tanesi yapılmış ve bunlardan 6 tanesi, biraz önce de belirttiğim gibi Hawksmoor tarafından tasarlanmış ve yapılmıştır.

Amaç, İngiltere kilisesinin yerini sağlamlaştırmak ve Huguenot bölgesinde güç gösterisinde bulunmaktı.

Protestanları, Huguenot’lar; Katolik Fransa’nın zulmünden kaçarak buraya gelmiş ve ipek dokumacılığında çalışmaya başlamışlardı.

1729 yılında tamamlanan kilisede 1850’li yıllarda birçok değişiklik yapıldı. 1960’lı yıllarda terk edilen yapı yıkımın eşiğindeydi.

1976 yılında Friends of Christ Church Spitalfields kiliseyi eski ihtişamına kavuşturmak amacıyla kuruldu ve bu amaca 2004 yılında ulaşıldı. Günümüzde bu yapı, bir konser mekanı olarak kullanılmaktadır.

Kilisede: opera, klasik müzik, yerel sanatçılar Gilbert&George katılımı ile düzenlenen kutlamalar, akşam yemekleri, pop performansları gibi birçok etkinlik düzenlenmektedir.

Christ Kilisesi: hala çevresindeki sokaklara hakimdir. Kilisenin portikosu ve kulesinin oluşturduğu boyut ve güç etkisi, iç mekandaki yüksek tavan ve salonda da kendisini gösterir. Kilisenin taş işçiliği ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

 

FOURNİER STREET

Caddenin kuzey yakasındaki 18.yüzyıl tarihli evlerde yaşayan ve hayatlarını ipek dokumacılığı ile kazanan Fransız Protestanlarına gün ışığı sağlamak amacıyla, bu evlerde büyük pencereli tavan arası odaları yapılmıştır.

Fransız ipek dokumacıları: Fransa’nın Nantes, Lyon ve diğer şehirlerinden buraya göçmüşler ve buradaki ipek endüstrisini geliştirmişlerdir.

Onların kaldıkları evler: ince ahşap lambrileri, oyulmuş merdivenleri, şömineleri ve gayet iyi ustalar tarafından yapılmış son derece ince detaylı işçilikleriyle ilgi çekmektedirler. Evlerin üst zeminlerinde: buradaki ipek tezgahlarına ışık sağlanması için, biraz önce de belirttiğim gibi büyük pencereler yapılmıştır.

Evlerin zemin katları ise, üretilen ürünlerin satıldığı yerler olarak kullanılmıştır. Son bir not: bu Fransız göçmenler niye buraya geldiler? Çünkü: 1600’lerin başlarında Fransa’da Katolikliğe karşı Protestanlık gelişiyordu ancak zorla din değiştirme baskıları nedeniyle, 40.000 Huguenot, mülteci olarak buraya göç ettiler.

Ancak: 19.yüzyılda: Londra’da sanayi devriminin gelişmesi üzerine: Hindistan ve Çin ülkelerinden, buraya ucuz ipek gelmeye başladı ve Spitalfields ipek ticareti bunun üzerine zayıflamaya başladı ve Huguenots taşındı.

Ancak yine de günümüzde de, bu caddede oturan göçmenlerin çoğu dokumacılıkla uğraşmaktadır. Bugün kalabalık atölyelerdeki dikiş makinalarının başında çalışan Huguenotlar’ın yerini Bengalli göçmenler almıştır.

Neyse ki çalışma koşulları düzeltilmiş ve bu küçük atölyelerin büyük bir kısmı artık şehir dışında bulunan modern fabrikaların satış mağazalarına dönüştürülmüştür.

Caddenin güney tarafında, ünlü mimar Sir Thomas Hawksmoor tarafından 1729 yılında inşa edilen heybetli Christ Church görülür. (yukarıda ondan söz etmiştim)

 

LONDON JAMME MASJİD

59.Brick Lane adresindedir.

Mescit bu civarda yaşayan Müslümanların ibadet yeridir. Kelime anlamı, Bengalce’de “Büyük Cami” demektir. Doğu Londra’daki en eski yapılardan birisidir.

Mescidin tarihçesi bu bölgeye gelen göçmenlerin tarihine de ışık tutar.

Binanın çok uzun bir geçmişi vardır. İlk olarak; 1743 yılında Fransız Protestanları Huguenotlar için şapel olarak yapılmıştır. 1898 yılında Sinagoga çevrilmiş, 20. yüzyılda ise Metodist kilisesi olmuştur.

1976 yılından bu yana, burası cami olarak kullanılmaktadır. Londra’da Müslüman toplumu için bir odak noktasıdır. İbadet mekanı olmasının yanında: İslami literatür ile ilgili olarak çalışma gurupları tarafından düzenlenen konferanslara da ev sahipliği yapmaktadır.

Aynı anda 3000 kişi ibadet edebilmektedir.

Caminin çevresindeki mahallede ise: ağırlıklı olarak Bengalliler oturmaktadır. Pazar günleri, burada kurulan “Brick Lane Market” isimli pazarda: Asya baharatları, sarı ipek ve çeşitli biblolar satılmaktadır.

 

SPİTALFİELDS CENTRE MUSEUM OF IMMİGRATİON& DİVERSİTY

Huguenot ipek tüccarının 1719 tarihli evinin arkasında küçük bir Victoria dönemi sinagogu saklıdır. O dönemde şehre gelen Huguetonlar, İrlandalı topluluklar ve Polonya’dan gelen Yahudi cemaati için arka bahçede, 1869 yılında yapılmıştır.

Burası Londra şehrinin en eski üçüncü Sinagogudur. Nazi işgali altındaki Avrupa’dan kurtarılan bazı çocuklar burada barınmışlardır.

1960’lara kadar Sinagog olarak kullanılan yapının: bodrumundaki toplantı odasında, düzenli anti-faşist toplantılar düzenlendi.

Evet, burada, günümüzde: şehre gelen göçmenlerin ve Yahudilerin tarihini aydınlatan sergiler düzenlenir.

 

BRİCK LANE

Bu sokak, eskiden tuğla ocaklarının içinden geçerdi ve buraya “Whitechapel Lane” denir, tuğla ve toprak birikintileri bulunurdu.

Bölgeye ardı ardına gelen göçmen dalgaları sonucu: 17.yüzyılda, burası Huguenots’ların konut alanı haline geldi ve usta dokumacılar ve terziler burayı bir dokuma ve moda merkezi haline getirdiler.

Ardından: vasıflı ve vasıfsız işgücü için, göçmenler gelmeye devam ettiler. 19.yüzyılda buraya İrlandalılar ve Yahudiler göç ettiler ve bu göç 20.yüzyıla kadar devam etti. 20.yüzyılda ise bölgeye Bengaldeşli göçmenler büyük guruplar halinde gelmeye başladılar.

Günümüzde ise şehirdeki Bengallilerin oturduğu kalabalık bir bölgedir.

Sokaktaki 18.yüzyıl evleri ve dükkanları değişik milliyetlerden birçok göçmeni barındırır.
Göçmenler hayatlarını yiyecek, baharat, ipek ve sari satarak kazanmaktadırlar.

Bengalliler, Yahudilerin oturduğu bu bölgeye 19.yüzyılda denizci olarak gelmişlerdi. O zaman bölgede Yahudiler çoğunluktaydı. Burada hala birkaç Yahudi dükkanı vardır.

No. 159 daki bagel dükkanı 24 saat açıktır.

Pazar günleri burada ve çevrede Petticoat Lane’in devamı niteliğinde bir Pazar kurulur.
Brick Lane’in kuzey ucundaki Black Eagle Brewery, 18. ve 19. yüzyılın endüstriyel mimarisi ve sonradan eklenen aynalı cam binasıyla dikkati çeker.

 

DENNİS SEVERS HOUSE

Folgate Street No.18 deki, 1724 yılından kalma bu evde, eksantrik tasarımcı, icracı buluşlar yapan ve oyuncu Dennis Severs, ziyaretçilerini 17. ve 19.yüzyıllar arasında dolaştıracak tarihi bir iç mekan yaratmıştır. Ev: bodrum üzerine, 4 kat ve terastan oluşmaktadır.

Mutfak, yemek odası, sigara içme odası ve yatak odası üst kattadır.

Ev, ziyaretçileri, Sever ın deyimiyle “sade bir evin içine bakmaya değil, bir zaman tüneline, hayal gücüyle çıkılacak bir maceraya” da evet derler. Odalar, sanki içeride yaşayanlar biraz önce dışarı çıkmış casına bir yaşanmışlık havası taşır. Ocak ve yanan mumlar, kalıcı kokular görülmektedir.

Tabakların yanındaki ekmekler, bardaklarda şarap ve kaselerde meyveler vardır. Mum alevleri titreşir ve dışarıdaki taşlık sokaklarda yankılanan at toynaklarının sesleri duyulur.
Alışkın olduğumuz müze sergilerinden farklı olan bu teatral deneyim 12 yaşından küçük çocuklara göre değildir.

Sanatçı David Hockney gibi kişiliklerin övgülerini toplayan evin bir benzeri daha yoktur.
Hemen yakınlarda, George dönemi kırmızı tuğlalı evlerin titizlikle 1720 lerde inşa edilen eski şehir evlerinden ikisi yer alır.

 

COLUMBİA ROAD MARKET

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Colombia pazarı: 1869 yılında Angela Burdett Coults tarafından kurulmuştur ve 400 tezgahta gıda maddeleri satılmıştır.

Ancak, bu Pazar 1886 yılında kapatıldı. Buraya: Charles Dickens tarafından, üç katlı, gotik bir kemer ve konutlar inşa edildi. 1940 yılındaki Alman bombardımanında Pazar isabet aldı ve büyük hasar gördü.

1958 yılında ise, burada Yahudi tüccarlar tarafından yine cumartesi ve Pazar günleri Pazar kurulmaya başlandı.

Ancak bu kez, gıda değil kesme çiçek ve bitki satılmaya başlandı.

Bu pazarda egzotik çiçek ve bitkiler arasında dolaşmak, şehirde bir Pazar (sadece Pazar günleri açıktır) sabahı yapabileceğiniz en keyifli şeylerden biridir. Pazar günü sokak: çiçeklerle bir vaha haline dönüşür. Havada çiçek kokusu yoğunlaşır.

Victoria döneminden kalma dükkanların bulunduğu bir sokağa kurulan Pazar, hoş kokularıyla farklı bir deneyim sunar.

Burada kurulan tezgahların yanı sıra birçok dükkanda da taze etmek, çiftlik peynirleri, antikalar ve çoğu çiçeklerle ilgili olmak üzere pek çok ürün satılır.

Ama en çok: bahçe aksesuarları, sabun, şamdan, Budist objeler ve bitkiler, çalılar, çiçek soğanları ve taze kesilmiş çiçekler satılır.

Burada, ayrıca bir İspanyol şarküterisi ile soğuk kış günlerinde kendinize bagel ve sıcak çikolata ziyafeti çekebileceğiniz güzel bir kafe bulunur.

Pazarın saat 15.00 gibi kapandığını unutmayın.

,