Bereketli topraklar ve yüksek yağış miktarı, adanın bu kesimine refah getirmiştir. Burada bulunan kasabalarda, hediyelik eşya satıcılarından çok bilgisayar satıcılarının bulunduğunu görebilirsiniz. Ancak, konaklama imkanları zayıftır. Yemek konusunda da, fazla seçenek bulamasınız. Fakat, yine de bölge gezilmeye değerdir.
Mengwi
Pura Tamam Ayun
Bu tapınak: 1734 yılında inşa edilmiş ve 1937 yılında yenilenmiştir. Tapınak: çifte hendeğiyle ünlüdür. Dışarıdaki geniş hendek: her sabah, halk tarafından: yıkanmak ve çamaşır yıkamak için kullanılır. Öğleden önce, ziyaretçi akını başlar başlamaz: bir tekne, insanları, dıştaki hendekten geçirerek, el sanatları ürünlerinin satıldığı bir mağazanın bulunduğu karşı tarafa taşırlar.
Sangeh Maymun Ormanı
Şehrin kuzeyinde, dinsel önemlerinden dolayı koruma altında tutulan, doğal bir koruma bölgesi olan bu orman bulunur. Buradaki maymunlar, daldan dala dolaşarak, ziyaretçileri kontrol ederler. Burada bulunan “Pura Luhur Batukau” tapınağında sürüler halinde toplanırlar. Bu maymunlar, hırsızlık yapıyorlar, yanınızdaki ve cebinizdeki malzemelerinize sahip çıkmanız önerilir.
Marga
1946 yılında, Bali askeri güçleri, bu köyün yakınlarında, Hollandalılar tarafından pusuya düşürüldüler ve kahramanca bir direnişin ardından hepsi öldürüldüler. Köyün kuzeyindeki savaş alanı: günümüzde, anıtlarla donatılmıştır. Bir heykel ile, bu özgürlük savaşçıları ölümsüzleştirilmişlerdir.
Margarana Anıtı
Bu anıt: Endonezya devletinin 5 ilkesi olan “pancasila” nın simgelerini taşıyan sütunlarıyla bilinen bir ibadet yeridir. Buradaki oyma panolarda: Ngurah Rai’nin Hollandalıların geri çekilmelerini talep eden “Sekali Merdeka, Tetap Merdeka” yani “Bir kez özgürsen, her zaman özgürsün” sözleriyle biten mesajı görülmektedir.
Bu anıtın ötesinde, Bali’nin bağımsızlığı için ölenlerin (1372 kişi) anısına dikilen anıtların bulunduğu, başka bir alan görülür. Burası, bir mezarlığa benzemesine rağmen, mezarlık değildir. Burada bulunan küçük müzeyi ziyaret edebilirsiniz, müzede çeşitli fotoğraflar var.
Tanah Lot
Hemen hemen bütün Bali turizm broşürlerinde, bu tapınağın resmi görülür. Tapınak: kayalık bir adacık üzerinde kurulu egzotik bir yapıdır. Batan güneşe karşı olan silueti muhteşemdir. Her tur otobüsü, özellikle ziyaretçileri fotoğraf çekebilsinler diye, akşam üstü burada yoğunlaşırlar.
Tapınak, Denpasar şehrinin 20 km. batısındadır.
Tapınak bir kaya üzerine yapılmıştır ve hemen önündeki büyük açık deniz tarafından, bu kaya parçası, gerek dalgalar ve gerekse gel-gitler sonucu, sürekli şekillendirilmiştir. Ancak: 1980 yılında, kayanın cephe bölümü çökmeye başlar ve tapınak yıkılma tehlikesi geçirir. Japon ve Endonezya hükümetleri, birleşerek, tapınağın önemli yerlerinin korunması için bazı restorasyon faaliyetlerinde bulunurlar. Yani, tapınağın restorasyonu Japonya tarafından finanse edilmiş ve tapınağın deniz yönündeki boşluklarına, kaya blokları yerleştirilmiştir.
15’nci yüzyılda, Nirartha isimli bir rahip: güney kıyılarına yaptığı bir seyahat sırasında, bu kaya adanın bulunduğu yeri çok beğenir ve orada dinlenir. Bazı balıkçılar, kendisini görür ve ona hediyeler verirler. Nirartha: o küçük adada geceler.
Daha sonra, balıkçılar, bu küçük adanın ibadet etmek için kutsal bir yer olduğuna inanırlar ve kaya üzerine, bir tapınak inşa ederler. (Efsaneye göre, balıkçılara, bu tapınağı inşa etmelerini “deniz tanrıları” söylemiştir) Yine, söylentilere göre: kayalık adanın hemen dibinde bulunan “deniz yılanları”: kötü ruhlar ve davetsiz misafirlere karşı, tapınağı korurlarmış.
Evet: tapınak, Bali adasında bulunan 7 deniz tapınağından birisidir. Ancak, dalgaları önlemek için, beton dalgakıranlar yerleştirilmiştir. Ancak: buradaki sahil, giderek daha fazla hediyelik eşya ve yiyecek satan tezgahlar tarafından kaplanmaktadır ki, Balililer, buna önlem almamaktadırlar ve bu durum, ziyaretçileri rahatsız etmektedir.
Trambitan
Anayolun hemen güneybatısındaki bu kasabada, zengin bir ailenin mülkiyetinde olan 3 saray yapısı bulunmaktadır. Bu saraylardan “Puri Anyar” üst düzey bir pansiyon olarak kullanılmaktadır.
Negara
Bölgeye 23 km. uzaklıktadır. Burası “manda yarışları” ile ünlüdür. Buradaki yarış sezonu: Eylül ve Ekim aylarıdır.
Bölgede: Hindistan cevizi, kahver, karanfil, vanilya, balıkçılık ve pirinç tarlaları görülür. Plajları, siyah kumludur.
West Bali National Park
Bali’nin en kuzey-batı noktasıdır. Prapat Agung yarımadasının tamamını kapsamaktadır. Bali’nin yüzölçümünün yaklaşık % 3’lük alanını kapsamaktadır. Park alanının küçük bir bölümü, ziyaretçilere açıktır. Buralarda bulunan yürüyüş parkurlarında yürüyüş yapmak mümkündür. Özellikle kuş gözlemi için ideal bir yerdir.
Evet: Ubud şehri ve çevresi: Bali’nin kültür ve sanat merkezidir. Şehrin ziyaretçileri, sahil kesimindeki yerlerden, buraya günübirlik gezilerle gelirler, ama aslında burada bir gece konaklamak iyi olacaktır. Çünkü: burada, ucuz pansiyonlar ve sevimli orta halli oteller boldur. Şaşırtıcı derecede rahat, küçük aileler tarafından işletilen misafirhaneler bulabilirsiniz.
Burayı günübirlik ziyaret ederseniz: şehrin ana caddelerindeki trafik karmaşası, gününüzü rezil edebilir. Ancak, kısa süreli bir yürüyüş ile, şehir dışına ulaşıp: yıllardır Bali’yi ziyaret edenleri büyüleyen ve bölgenin gizeminin önemli bir parçası olan sakin çeltik teraslarını ve ormanlarla kaplı nehirleri görebilirsiniz.
Şehir merkezinde: sarayın hemen yakınlarında, etrafı çevrili arazide yapılan “dans gösterileri” ni izleyebilirsiniz. Burada, çok ucuz giriş ücreti ödeyerek, mükemmel dans şovları izlemek mümkündür. Bunun dışında, şehir merkezinde, birçok mağaza, çarşı ve galeri bulunmaktadır.
Ubud kuklalar
“Wayang kulit”, Bali’nin ünlü mum ışığı gölgesinde yapılan kukla tiyatrosudur. Burada: Hindu destanlarından türetilen hikayeler anlatılıyor ki, bazen bu gösteriler 6 saate kadar sürebiliyor. Kısa gösterileri tercih etmelisiniz ki Bali Kültür Merkezinde, bu tür gösteriler var.
Ubud Market
Burada: her türlü hediyelik eşya satılmaktadır. Bunlar arasında öne çıkanlar: ahşap oymalar, batik gömleklerdir. Yalnız, burada, unutmamanız gereken ilk özellik: malın fiyatını, size ilk söylediklerinden normal fiyatının 10 katını söylediklerini bilmelisiniz ve pazarlık yapmalısınız. Makul bir fiyata satın almak için mutlaka pazarlık yapmanız gerekir.
Bir de tabii şu var, aynı ürünleri, üst kattaki dükkanlarda, daha uygun fiyatla bulabilirsiniz, bu yüzden, bulduğunuz bir malı, hemen satın almayın, birkaç yere bakın. Özellikle, turist otobüslerinin yoğun geldiği, saat: 11.00-14.00 arasında, alışveriş yapmayı tercih etmeyin, fiyatı düşürmüyorlar.
Kültürel yerlere gelince
Puri Lukisan Museum-Güzel Sanatlar Müzesi
Jayan Raya’daki Turizm Bürosunun hemen karşısındaki yoldan geçilerek ulaşılır. 1954 yılında açılmıştır. Bali adasının en ensi ve ilk özel müzesidir. Müze, 3 binada yerleşiktir.
Müzenin bulunduğu bina, sık bitkilerin kuşattığı bahçe içinde inşa edilmiştir. Müzede: Hollandalı ressam Rudolf Bonnet ve bu bölgeyi yıllarca yöneten Cokorda Gede Agung Sukawati’nin resim koleksiyonlarından örnekler görebilirsiniz.
Bu koleksiyonlar içinde, en ilgi çeken eserler: Batılı teknikleri ilk benimseyen ve geleneksel resmin “düz wayang” figürlerini, yaşama yansıtan ressam Gusti Nyoman Lempad’ın eserleridir. Lempad: Ubud şehrini yöneten Sukawati ailesinin baş mimarı ve heykeltıraşıydı. Onun şehirdeki eserlerinin başında gelenler: Jalan Rayal üzerindeki “lotus havuzu” ve bir su bahçesi olan “Pura Taman Kumuda Saraswati Tapınağı” dır.
Neka Art Museum
Bu müze: yerel bir tüccar ve koleksiyoncu olan Suteja Neka tarafından kurulmuştur. Campuhan bölgesinin kuzeyinde, şehir merkezinin 2 km. uzağındadır. Müzenin bulunduğu yerden, muhteşem manzara izlenebilmektedir. Müzenin içinde ise, 5 ayrı galeride: Avrupalıların eserlerinin yanı sıra, yerel sanatçıların eserlerini de görmek mümkündür. Her eserin yanında, açıklayıcı etiketlerin olması, müzenin düzeninin göstergesidir.
Müzede bulunan resimlerden en çarpıcı olanların bazıları, Batılı tarzda yapılan Endonezyalı sanatçıların eserleridir. Diğerleri ise, yeni Bali tarzını yansıtır ve bunlarda, Batılı yöntemler pek kullanılmaz. Bir fotoğraf galerisinde: 1930’lu yıllardaki, Bali günlük yaşamı ve danslarına ait fotoğrafları görebilirsiniz. Müzede, bu galeriler dışında, ayrıca: bir hediyelik eşya dükkanı, büyük bir kitapçı ve büfe bulunuyor.
Senawati Kadın Sanatçılar Müzesi
Jalan Rayad bölgesinin ilerisinde, Jalan Sriwedari üzerindedir. “Wati” Endonezya’da “kadın” anlamına gelmektedir. Bu müzede: kadınların yaptığı resimlere ait bir koleksiyon bulunuyor. Ayrıca: satılması için eserlerin tanıtımının yapıldığı bir galeri de bulunuyor.
Puri Sagen Agung-Kraliyet Sarayı-Su Sarayı:
Burası, 1940 yılına kadar kraliyet sarayı olarak kullanılmıştır, günümüzde de kraliyet soyundan gelenler, burada yaşıyorlar. Bu yüzden, sarayın birçok bölümü ziyarete kapalıdır. Ziyarete açık olan yerlere giriş ise ücretsizdir. Burada, Ubud şehrinin en iyi dans gösterileri yapılır, bunlardan birine denk gelmenizi dilerim.
Monkey Forest-Maymun Ormanı
Burası, yırtıcı maymun dolu bir kutsal ormandır. Yani, burayı ziyaret etmek pek akıl karı değil, çünkü maymunlar, genellikle ziyaretçileri ısırıyorlar ve kuduz enfeksiyon riski ortaya çıkıyormuş. Eğer burayı ziyaret eder ve maymunlar tarafından ısırılırsanız, park alanının girişindeki ilk yardım kliniğine başvurmanızda yarar var.
UBUD ŞEHİR DIŞI
KUZEY BÖLÜMÜ
Ubud şehrinin batı ucunda: “Campuhan nehri” üzerinde, eski bir asma köprü ve yeni bir karayolu köprüsü bulunmaktadır. Bu köprülerin hemen kuzeyinde: 1930’lu yıllarda, Walter Spies’in gelip yerleştiği “Tjampuhan Hotel” bulunur. Bu otelin bulunduğu yolun karşı tarafındaki taş merdivenlerden tepeye doğru çıkarsanız: çeltik tarlalarına ulaşırsınız.
Batılılar: “Sayan” denilen yerde, çeltik tarlalarına ve muhteşem “Ayung Konağı”na bakan evler inşa etmişlerdir.
Pura Gunung Labah
Şehrin batı ucundaki derin vadinin kuzeyinde, MS.8’nci yüzyıldan kalma ve belki de Bali’nin en eski tapınaklarından biri olan bu tapınak görülür. Tapınak: sık ve yoğun bitki örtüsüyle kaplıdır ve adını: burada yaşadığı söylenen kötü huylu bir “dev” den almıştır. Hatta: tapınak: bu devin yaşadığı söylenen “Goa Raksasa” mağarasına bakmaktadır.
Evet: Campuhan’dan gelip Neka Müzesinden geçen yol, bir kabaya ulaşır.
Kedewatan Kasabası
Bu bölge, yörenin en lüks otellerinin bulunduğu yer olarak önem kazanır. Ayung vadisinin muhteşem manzarası, burayı ilgi çekici hale getirir.
Petulu
Ubud şehrinin 6 km. kuzeyindedir. Her akşam, günbatımında, yani saat: 17.00 civarında, burada, binlerce (15-20 bin olduğu söyleniyor) beyaz balıkçıl, çeltik tarlalarındaki günlük balık avlarından dönerler ve ağaçlardaki yuvalarına süzülürler. Bu görüntüyü mutlaka izlemeniz gerekir, muhteşem bir görüntü. Son bir not, yöre köylüleri, bu kuşları kesmeye ve yemeye korkuyorlar, çünkü onların ruhları bulunduğuna inanıyorlar.
GÜNEY BÖLÜMÜ
Şehir merkezinde, Turizm Danışma Bürosunun bulunduğu ana caddenin ilerisinde “Maymun Ormanı Yolu” bulunur ve bu yol: restoran ve pansiyonların önünden geçerek, güneye ilerler.
Yaklaşık 2 km. sonra ise: eski ağaçlardan oluşan ve gri maymun sürülerinin yuvası olan, küçük bir bölgeye ulaşılır. Evet, burayı ziyaret ederseniz, maymunları sinirlendirmeye, ürkütmemeye dikkat etmeniz önerilir, çünkü “ısırma” ihtimali yüksektir. Yani, buraya gitmenizi pek önermiyorum, çünkü: ziyaretçiler yani sizler, hoş olmayan durumlarla karşılaşabiliyorsunuz.
Peliatan
Bu köy: oymacılığı, resimleri, dansları ve “gamelan” müziğiyle ünlüdür. Köy merkezinde bulunan “Agung Rai Galeri” sinde, en iyi ve en pahalı Bali resimleri satılmaktadır.
Pengosekan
Güneye ve batıya doğru yapılacak kısa bir yürüyüşte, bu köyle karşılaşırsınız. Bu köyde: ressamlar, kuş ve pastoral “Cennet Bahçesi” imgeli resimlerini ziyaretçilere satmaya çalışırlar.
Agung Rai Sanat Müzesi-ARMA
Pengosekan bölgesindedir.
Bu müzede: Endonezyalılara ve buraya yerleşmiş Avrupalılara ait resimler sergilenmektedir. Burada resimleri bulunan sanatçılardan bazıları: Walter Spies, Adrian Jean Le Mayeur, Rudulph Kaput, Arie Smit. Ünlü Cava sanatçısı Radan Salih’in Bali resimleri de burada sergilenmektedir. Müzenin güzel bir kafesi bulunuyor.
DOĞU BÖLÜMÜ
Bali adasının, en ilgi çeken arkeolojik buluntuları: iki küçük bölgede bulunmaktadır. Bu bölgelerden biri, şehir merkezine yakın, diğeri ise 13 km. uzaklıkta, Tampaksiring yakınlarındadır.
Goa Gajah-Fil Mağarası
Şehir merkezi yakınlarındaki bu bölgede bulunan “Bedulu” köyüne, aynı zamanda “Fil Mağarası” ve “Goa Gajah” da denilmektedir.
Teges’in hemen doğusundaki yolun altındaki yamaçlara oyulmuş bu mağaranın, muhtemelen MS.10’ncu yüzyıldan kalma ve sığınak olarak inşa edildiği söyleniyor. 1923 yılında mağaranın ağzı keşfedildiğinde, çevresine oyulan muazzam figür, yanlışlıkla “fil başı” na benzetilmiş ve “Fil Mağarası” ismi, o nedenle verilmiştir.
Yapılan kazılarda: mağaranın önündeki terasta, 11’nc i yüzyılda yapıldığı düşünülen, 2 erkek ve 4 kadın tanrı biçiminde çeşmeleri olan, bir yıkanma havuzu ortaya çıkarılmıştır. Havuzun arkasındaki merdivenlerden ilerlerseniz: harap olmuş rölyeflere ve bir Buda heykelinin bulunduğu nişe ulaşırsınız.
Mağaranın ağzından, içeriye doğru: 12 metre uzunluğundaki bir geçidin sonunda bir oda bulunuyor. Bu oda: 3.5 metre genişliğinde ve 20 metre uzunluğunda, ayakta durmaya müsait bir yerdir. Odanın içindeki elektrik ışığı, her iki uçta bulunan ve ibadet yerleri olduğu düşünülen nişleri aydınlatır. Bu nişlerin içinde: fil başlı tanrı “Ganeşa” heykeli ve yekpare taştan oyulmuş, bir “lingga” üçlemesi görülmektedir. Son bir not: Ekim 1995 tarihinden bu yana mağara UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine adaydır.
Yeh Pulu
Goa Gajah’ın, yaklaşık 1 km. doğusundadır. Çeltik tarlalarının içinden ve yerel yıkanma havuzunun yanından geçen patika yoldan ilerleyin ve patikanın hemen solundaki kayalık cephede, yaklaşık 25 metre uzunluğunda oyulan bir dizi sahneyi görün. Yani pirinç tarlalarının üzerinden yürüyerek, buraya ulaşabilirsiniz. Muhtemelen, rehberli bir tur ile, buraya 45 dakikada ulaşabilirsiniz.
Evet, bu kaya oymalar bayağı ilgi çekiyor. 14 ve 15’nci yüzyıldan günümüze kaldıkları sanılmaktadır.
Alışılmış Bali tarzının dışında oyulan bu figürlerde, yaban domuzu avlayan bir prens, uşakları ve ata tutunmuş bir kadın betimlenmektedir. Bu oymaların, muhtemelen 14’ncü yüzyıldan kaldığı düşünülüyor. Burası da, 1920 yılında keşfedilmiş, kazılarak görünür hale getirilmiştir. Son bir not, buraya gitmek isterseniz, hem uzun bir yolculuk hem de kıyafet sıkıntısı yaşayacaksınız, çünkü buraya girmek için kapalı kıyafetler giymeniz gerekiyor. Ancak, Bali adasını ziyaret edenler için, burayı görmeleri özellikle öneriliyor.
Pejeng
Yeh Pulu’nun kuzeyindeki arkeolojik alandır. Burada: “Purbakala Gedong Arca Museum” bulunuyor. Bu bölgede ortaya çıkarılan ve MÖ.500’lerden kaldığı düşünülen, taş bir lahitin de bulunduğu Neolitik ve Bronz Çağı eserleri, bu müzede sergileniyor.
Pura Kebo Edan Temple
Bölgedeki bu tapınakta: bir “cini” ayakları altında çiğneyen, 3 metre boyunda dev bir tanrı heykeli görülmektedir.
Pura Pusering Jagat
Bu tapınak ta ilgi çekmektedir. Dünyanın göbeği olarak bilinir. 14’ncü yüzyıldan kalmadır. Burada da, güzel taş oyma eserler görülür. Buranın en büyük özelliği: “çocuğu olmayan çiftlerin”, dolunay zamanı, burada bulunan lingga ve yoni ( erkek ve kadın cinsel organlarını temsil eden resimler ) taştan oyma resimleri önünde, dua etmeleridir.
Pura Penataran Sasih
Bu tapınağın en büyük özelliği: 1.5 metre uzunluğunda, içi boş, yekpare bronz bir davulun, tapınağın arka tarafındaki platform üzerinde durmasıdır. Bu davulun, Bali’ye dışarıdan mı getirildiği, yoksa burada mı yapıldığı bilinmemektedir.
Ancak, bu davul kültürünün: Vietnam yöresinde, MÖ.300’lerde, Bronz Çağında, Dong-Song hanedanı döneminin bir uygulaması olduğu bilinmektedir. Efsaneye göre: bu davul “gökten düşmüştür”. Zaten, bir kısmı kırılıp dökülmüş, sadece geometrik desenler görülebilmektedir. Görülemeyen süslemelerinde ise, dikkatle bakan yüzler bulunduğu hissedilmektedir.
Tampaksiring
Pejeng bölgesinin kuzeyinde, 10 km. uzaklıktaki bu yerleşim yerinde, el sanatları önem kazanmaktadır. Turist tur otobüsleri, yöreyi gezerken, burada da kısa mola verirler.
Gunung Kawi
Köy yolunun ortasından ilerlerken: sağ yönde, buraya 1.5 km. uzaklıktaki “Gunung Kawi” (Şair dağı) bölgesine giden yol üzerindeki 371 basamak merdivenler takip edildiğinde: oyulmuş hindistancevizleri ve içeceklerin satıldığı tezgahların sıralandığı bir vadiye inilir. Gunung Kawi’nin, 11’nci yüzyıldan kaldığı, kral Anak Wungsu ve onun birçok eşine ait mezarlık olduğu söyleniyor.
Merdiven basamaklarının sonunda, bir tapınak bulunur. Bu tapınak: yekpare kayadan oyulmuştur. Sola doğru ise, derin vadinin her iki tarafındaki kayalıklarda “iki sıra çukur” görülür. Efsaneye göre, bunların devin tırnak izleri olduğuna ve tek bir gecede kazıldığına inanılır. Bu ilginç çukurlar, 7 metredir. Bunların, gerçekte 11’nci yüzyılda, bir kraliyet hanedanı adına yapılmış anıtlar olduğu sanılmaktadır.
Pura Tirta Gunung Kawi
Burası: parlak bir şekilde boyanmış, gölcükleri ve yakınma havuzları olan bir tapınaktır. Tapınak “Sebatu” köyündedir. Tampaksiring köyünden sonra, buraya ilerleyen yol üzerinde: ahşap oyma üretiminde uzmanlaşmış köyler görülür.
Tirta Empul
Tampaksiring köyünün kuzeyinde, hemen solda bir tapınaktır. Ubud şehrinin 20 km. kuzeybatısındadır. Tapınağın 960 yılında ilk olarak inşa edildiği söylense de, günümüzde burada göreceğiniz yapılar, genellikle modern eklemelerdir.
Bu tapınağın ilgi çeken özelliği, kutsal pınarı bulunmasıdır. Yani: orta avluda hala kabarcıklı suların çıktığı bir kaplıca havuzu bulunuyor. Pınar: Gunung Kawi’nin içinden akan nehrin kaynağıdır. Bu kaynağın: düşman tarafından zehirlenen ordusunun tedavisi için, tanrı “Indra” tarafından yaratıldığına inanılır. Tanrı İndra, toprağı kazdığı zaman, ölümsüzlük suyu “tirta” akmaya başlamıştır.
Günümüzde de, birçok kişi, bu suyun tedavi edici özellikleri olduğuna inanırlar ve buradaki arınma havuzlarını doldururlar. Balililer, fiziksel ve ruhsal olarak kendilerini yıkamak ve saflaştırmak için buraya gelirler. Kutsal “barong” maskelerinin burada yıkandığı söyleniyor.
Evet, tapınağın hemen yakınında, harap haldeki hediyelik eşya dükkanlarını görebilirsiniz. Tapınağın üst kısmında ise, devlete ait bir dinlenme evi görülür. Hollandalılar tarafından inşa edilen bu yapı: Başkan Sukarno tarafından bir saraya dönüştürülmüştür.
Şehrin bu bölümü: 18.yüzyıldan günümüze kadar uzanan neoklasik mimari yapıları bulundurmaktadır. 1714 sonrasında kurulmuş, şehrin bu bölümünde: orta sınıfın yaşamından ayrıntılar bulabilirsiniz. Aslında ilk kuruluş nedeni: Old Town bölgesindeki aşırı kalabalığa bir tepkidir.
Bu bölge: ferah ve rahat konutları ve zarif mimariyi birleştiren, kentsel planlama harikası bir alandır.
New Town konutları: apartman ve ofis alanları olarak modernize edilmiştir. Arnavut kaldırımlı yollar, kumtaşı blok cepheler, çeşitli renklere boyanmış ferforje parmaklıklar bölgedeki genel özelliklerdir.
Evet: gelelim bu bölgede gezmenizi önereceğim yerlere:
West Princes Street Gardens
Princes Street üzerindedir. Bahçeler: eskiden Edinburgh kalesinin kuzey yönündeki savunma alanına eklenmiştir. Ünlü ve şehirlilerin tuvalet artıklarının dökülmesi nedeniyle kötü kokusu ile tanınan Lock denilen suni gölet: 1816 yılında boşaltılmış ve buraya süs bahçeleri yapılmıştır. (bu gölet: cadı şüphesi ile yakalanan kadınların, bir sandalyeye oturtularak batırıldıkları yerdir)
Bahçede: bir çocuk oyun alanı ve aynı zamanda ünlü “çiçek saat” bulunur. Çiçek saat, yalnızca bir güzellik değil aynı zamanda güvenilir bir zaman göstergecidir.
Princess Street Gardens’in batı bölümünde: Ross Band standı olarak adlandırılan yerde: Edinburgh Caz Festivali etkinlikleri düzenlenmektedir. Canlı konser izlemek isteyenler, burayı ziyaret etmektedirler. Her yıl Ağustos ayında düzenlenen geleneksel festival sırasında ise, burada havai fişek gösterileri yapılmaktadır.
Çiçek Saat
Burası, yukarıda da söz ettiğim gibi: yalnızca bir saat değil, saat şeklinde tertemiz ve bakımlı bir çiçek ekranıdır ve 1903 yılında yapılmış türünün tek örneğidir. Ankara Kızılay meydanında da bir aralar bu tür, daha basit bir çiçek saat yapmışlardı, ama kısa süre sonra harap oldu. Burada ise: uzmanlar çiçek saat bölümünde: tüm yıl boyunca kış ve yaz ayları şartlarına dayanıklı çiçekler dikiyorlar. 1973 yılında saatin çalışması için, buraya bir elektrik motoru eklenmiştir.
Assembly Rooms
George Street.EH2-2LR adresindedir.
18.yüzyılda yapılan bu zarif bina: Edinburgh Kent Konseyi tarafından bir toplantı alanı olarak kullanılmaktadır ve uzun bir restorasyon dönemi sonunda, Aralık 2010 yılında açılmıştır.
Fringe festivali sırasında: burası çeşitli etkinliklerin düzenlenmesinde kullanılır. Meclis odaları, ayrıca: fuarlar, dans gösterileri ve diğer etkinliklere de ev sahipliği yapmaktadır.
St Mary Katedrali
Palmerston Place.EH12-5AW adresindedir.
Bu dini yapı: üç kulesi ile, bölgenin batı bölümündeki şehir silüetini etkilemektedir. Kumtaşından yapılmış ana sivri kulenin yüksekliği: 270 ft. Dir.
Katedral: 1879 yılında kutsanmıştır. Günümüzde, burada zaman zaman klasik müzik konserleri düzenlenmektedir. Ağustos ayında Fringi festivali sırasında da etkinlikler için ev sahibi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, küçük bir dükkan bulunmaktadır.
İskoç Ulusal Galerisi
EH2-2EL adresindedir.
Burası: İskoçya’nın ulusal koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Edinburgh şehir merkezinde, üç binadan oluşan merkezde: Royal Scottish Academy Binası ve İskoçya Ulusal Galerisi bulunmaktadır. İskoç Ulusal Galerisinin daimi koleksiyonunu ziyaret etmek ücretsizdir.
Daimi koleksiyon: dünyaca ünlüdür. Çünkü, koleksiyonda: Raphale, Titian, Rembrandt ve Pouissin gibi usta sanatçıların eserleri bulunmaktadır. Bu eserlerin bulunduğu koleksiyon: 1945 yılından bu yana toplanmaktadır.
Mansfield Traquair Merkezi
Mansfield Place.EH3-6BB adresindedir.
Bu kilise: 19.yüzyılda mimar Sir Robert Rowand Anderson tarafından tasarlanmış ve 1885 yılında tamamlanmıştır. Binanın etkileyiciliğinin arttırılması için: zengin renkler, taban mozaikleri, vitray pencereler ve yüksek tavanda uzun boylu kağıtlar şaşırtıcı derecede, sıcak bir ortam yaratacak şekilde kullanılmıştır.
Fringle festivali müdavimleri: dünyanın dört bir yanından geldiklerinde, burada: eski Katolik kilisesinde: canlı müzik etkinliklerine katılırlar. Festival dışında ise, hafta sonlarında, gece kulübü olarak yine burada canlı müzik etkinlikleri düzenlenmektedir.
Jam House
Queen Street.EH2-1JE adresindedir.
Queen Street Gardens karşısında, canlı müzik izlenip yemek yenebilecek bir mekandır. Hafta içinde, saat 22.00 de açılır. Hafta sonlarında eski BBC stüdyosu olarak kullanılan binada: genellikle soul, caz, pop ya da çeşitli canlı müzik ve dans etkinlikleri düzenlenmektedir.
Royal Society of Edinburgh
George Street.EH2-2PQ adresindedir.
1783 yılında kurulan bu mekanda, 1907 yılından beri özel eğitim verilmekte: konferanslar, dersler ve tartışmalar düzenlenmektedir. Binanın dışı: dekoratif sütunlar ve yeşil kubbe ile süslüdür. İç bölümde ise: son yıllarda eklenen modern konferans tesisleri ve yazar Walter Scott’un bir portresi görülmektedir.
Harvey Nichols
Andrew Meydanı.EH2-2AD adresindedir.
Harika manzaralı iyi bir restoranı bulunan binada: erkek ve kadın giyim ve gıda satış bölümleri bulunmaktadır. Bu prestijli mağazanın çok pahalı olduğunu söylemem gerekir.
Jenners Department Store
Princes Street.EH2-2YJ adresindedir.
Princes Street üzerindeki bu geleneksel mağaza: “Kuzeyin Harrods” u olarak nitelendirilmektedir. Binanın üst katında gıda bölümü bulunmaktadır. Ayrıca yine burada harika çaylar bulunan bir kafe bulunur.
Scott Monument
Princess Street Gardens.EH2-2EJ adresindedir.
Bu anıt: yerel romancı Walter Scott onuruna yapılmıştır. Anıtın sivri gotik kulesinin yüksekliği 200 ft.dir. 1836 yılında, Scott’un ölümünden sonra: bir mimari yarışma düzenlenmiş ve mimar George Meikle Kemp tarafından hazırlanan tasarı kabul edilmiş ve 1840 yılında anıtın yapımına başlanmış, 1846 yılında tamamlanmıştır.
Anıt günümüzde gayet koyu renkli olarak dikkat çekmektedir çünkü: karşısında Waverley istasyonu ve bölgedeki diğer kirleticiler tarafından kirletilmektedir. 1990’larda anıt temizlenmeye çalışılmasına rağmen, hala ağır koyu renge sahiptir.
Anıtın: dar ve sarmal, 287 basamaktan oluşan merdivenlerini tırmanırsanız, üzerinde şehrin muhteşem manzarası izlenebilen bir terasa ulaşırsınız.
Calton Hill
UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmış Calton tepesi: Edinburg şehir merkezinde, sağ bölümde kalan ana tepelerden birisidir. Kolayca erişilen buraya: Edinburgh şehrinin Kuzey Atina’sı denilmektedir. Çünkü: aydınlanma dönemini takiben 19. yüzyılda buraya yapılan anıtlar: antik Yunan anıtlarının benzeridir.
Tepenin üzerinde, özellikle: Atina Akropolü silüeti ilgi çekmektedir. Akropol: aslında bitmemiş bir anıttır ve “Ulusal Anıt” olarak nitelendirilir. Anıt: 1816 yılında Waterloo savaşlarında ölmüş olanlar için yaptırılmıştır, ancak Atina Parthenon’un bir kopyası olması düşünülmesine rağmen, bitirilmemiştir.
Çünkü: fonlar mimar William Playfair’in burayı bitirmesine yetmemiş ve 1822 tarihinde başlanan inşaat: sadece cephenin tamamlanması ile sonuçlanmıştır ve bu durum Edinburgh şehri için bir “utanç” kaynağı olarak değerlendirilmiştir, ancak zamanla bu konu eğlenceli olarak değerlendirilmiş ve binanın tamamlanmasından vazgeçilmiştir.
Tepenin üzerinde, bir de gözlemevi bulunmaktadır. “Old Observatory” isimli bu gözlemevi: 1792 yılında mimar James Craig tarafından yapılmıştır ve yine yanı yerde bulunan “Şehir Rasathanesi” ise, 1818 yılında inşa edilmiştir.
Nelson Anıtı
EH7-5AA adresindedir.
Calton Hill bölgesindeki anıt: 1805 yılında Trafalgar savaşında ölen Amiral Horatio Nelson anısına, 1807-1816 yılları arasında inşa edilmiştir. Merkez tepenin üzerinde bulunan uzun boylu kule: mimar Robert Yanık tarafından inşa edilmiştir. Deniz seviyesinden 456 metre yükseklikteki bu kule: çok uzaklardan görülebilmektedir. 1852 yılında, anıtın bulunduğu yere 762 kg. ağırlığında bir zaman topu eklenmiştir. Bu zaman topu ile: Firth of Forth limanına demirleyen gemiler için her gün zaman ayarı sinyali verilmektedir. (her gün saat: 01.00’de sinyal verilir)
Burayı ziyaret etmek mümkündür, giriş ücretlidir, giriş ücreti 3 paund.
Precinct
Princes Street adresindedir.
Burası: sokak sanatçılarının etkinlikleri ve diğer açık hava etkinlikleri için kullanılan bir kamu alanıdır. Edinburgh festivali sırasında: sokak sanatçıları, burada ücretsiz müzik, komedi ve akrobasi gösterileri düzenlemektedirler.
Edinburgh Uluslar arası Film Festivalinde de, burada ücretsiz açık hava sinema gösterileri yapılır.
HİGH STREET:
Buraya: çeşmeye benzeyen ufak yapılar göreceksiniz. Bunlar: hırsızlık yapanların kulaklarından çivilendikleri yerlermiş. Hırsızlık yapanları kulaklarından buraya çivileyip bir-iki gün bıraktıklarında: gelip-geçen bunlara tükürür, çürük yumurta atar, her türlü pisliği yaparlarmış. Tabii, bu çivilemeden kurtulduktan sonra da: hırsız, kulağında ömür boyu taşıyacağı bir iz ile yaşarmış. Bu iz ile kişilerin sabıkası olup olmadığı anlaşılırmış.
Yine: bu cadde üzerinde kaldırım taşlarında: “kalbe” benzeyen işaretler görürseniz: bu işaretlerde karşı takımın logosudur ve Edinburghlular tarafından bu işaretlere tükürülmektedir.
Albanach
Cadde üzerindeki bu mekanda mutlaka viski tatmanızı önerim.
SCOTT MONUMENT
Doğu Princes Street Gardens.EH2-2EJ adresindedir.
Bu büyük İskoç edebiyatçısı Sir Walter Scott: öldükten sonra, 1832 yılında, uygun bir anıt yapılmasına karar verilmiş ve 1836 yılında: mimari bir yarışma yapılarak tasarımlar davet edilmiştir. İki yıl sonra, George Kemp tarafından sunulan tasarım kabul edilmiş ve 1840 yılında bu anıt yapılmıştır.