Şırnak Cizre

Şırnak Cizre

Cizre, Şırnak arası uzaklık: 46 km. Cizre, Silopi arası uzaklık: 40 km. Cizre, İdil arası uzaklık: 29 km. Cizre, Siirt arası uzaklık: 134 km.

TARİHİ

Cizre ilçesinin en eski ismi “Kardu Rahipliği” anlamına gelen “Kardu Gazarta” dır. Şehre Persler “Gazarta”, Abbasiler (şehir yöneticileri Omar olduğundan) “Djasirat-Ibn Umar” demişlerdir. Akkoyunlular buraya “Ceziretuşşeref” ismini vermişlerdir. Cezire Arapçada “ada” anlamına gelir. Çünkü Dicle nehri burada kıvrılır ve bir su adası gibi alan oluşturur.

Evet, ilçede tarihi süreç içinde, birçok medeniyet hakimiyet kurar. 1627 yılından itibaren Osmanlı hakimiyeti görülür. Cizre Beyliği, önceleri Diyarbakır Sancak Beyliğine bağlı iken, 1841 yılında Musul’a bağlanmıştır. Milli Mücadele yıllarında, Fransızlar burayı çatışmadan almak istemişler ancak halkın direnişi ile karşılaşınca işgalden vazgeçmişlerdir. Cumhuriyet dönemine kadar “Cezire” olarak adlandırılan yöre, Cumhuriyet dönemi sonrasında “Cizre” olarak isimlendirilir. Önceleri Mardin iline bağlı olan ilçe, 1990 yılında Şırnak iline bağlanır.

Şırnak Cizre

GENEL

Cizre ilçesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Dicle nehrinin Türkiye’yi terk edip Suriye topraklarına girdiği bölgenin çok yakınındadır. Dicle ırmağının batı kıyısında kurulmuştur. Dicle nehri kenarında kurulu ilçenin adı: Arapça “ada” anlamına gelir.

Eskiden, ilçe, Dicle nehrinin derin ve akımı hızlı bir kanalıyla etrafı çevrilmiş, küçük bir yarımada gibiydi. Bağ ve bahçelerin çokluğuyla meşhurdu. Ayrıca, İpek yolu Cizre’de geçiyordu ve önemli bir ticari konuma sahipti. Günümüzde de Cizre’nin önemi, sınır kapısına yakın olmasından kaynaklanıyor.

Cizre’nin en büyük özelliği: Nuh peygamber ve oğulları tarafından Tufan’dan sonra kurulduğu iddiasıdır. Nuh Peygamber türbesinin burada olması, Cizre surlarının gemi şeklinde oluşu, Gut, Babil, Asur yazıtlarında da Tufan olayını kanıtlamaktadır. Bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağmurlu geçer. Yaz aylarında bazen sıcaklık 45-50 dereceye kadar çıkar. Yani, Türkiye’nin en sıcak yerlerinden biridir. İlçenin denizden yüksekliği 400 metredir.

Şırnak Cizre

İSMAİL EBUL-İZ EL CEZERİ

Sibernetik alanı kurucusu kabul edilen fizikçi, robot ve matrix ustası bilim insanıdır. 1136 yılında Cizre merkezinde Tor mahallesinde doğmuş, 1206 yılında Cizre’de ölmüştür. El Cezeri: öğrenimini Camia Medresesinde tamamlamış, fizik ve mekanik alanlarında yoğunlaşmış ve pek çok ilke ve buluşa imza atmıştır.

MÖ 300 yıllarında, Yunanlı Matematikçi Archtas tarafından, buharla çalışan bir güvercin yapıldığı iddia edilse de, robotikle ilgili bilinen en eski yazılı kayıt, Cezeri’ye aittir.

Dünya bilim tarihi açısından, bugünkü Sibernetik ve robot bilimi çalışmaları yapan ilk insan olan Cezeri’nin yaptığı otomatik makineler, günümüz mekanik ve sibernetik biliminin temel taşlarını oluşturmaktadır. Kitapları, uzun yıllar Avrupa üniversitelerinde okutulmuştur.

GEZİLECEK YERLER

ESKİ BELEDİYE BİNASI-CİZRE MÜZESİ

İlçe merkezinde Belediye caddesi üzerindedir. Yapı bir süre “İsmail Ebul-iz İlköğretim Okulu” olarak da kullanılmıştır.

Osmanlının son dönemlerinde Belediye binası olarak yapılmıştır. Cadde üzerindeki diğer evlerin arasında sıkışıp kalmıştır. Belediyeye bağlı İsmail Ebul-iz El-Cezeri Müzesi olarak kullanılmaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı ve iki katlıdır. Ortası hol şeklinde düzenlemeye gösteren, yanlardaki birer odadan oluşan plana sahiptir.

Sokağa bakan batı cephe pencere kapı ve balkonla hareketlendirilmiştir. Ayrıca her iki kat birbirinden bir kaval silmesiyle ayrılmıştır. Diğer cepheler ise, tamamen sağır tutulmuştur. Yapıda düzgün kesme taş malzeme kullanılmıştır. Müzede: Med, Asur, Babil, İslam dönemi, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Rum, Arap ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergilenmektedir.

Şırnak Cizre

HAMİDİYE KIŞLASI

Cizre kalesinin güneydoğu köşesinde, askeri bölge içinde kalmaktadır. Askeri alan içinde olduğu için sağlam ve yapılış amacına uygun biçimde günümüze kadar sağlam gelmiştir.

Osmanlının son dönemlerinde, Sultan II Abdülhamit tarafından, paşa olarak tayin edilen Cizre Miran Aşiretleri reisi Mustafa Paşa (Mısto-i Miri) tarafından, Cizre ve Midyatlı taş ustalarına yaptırılmıştır. Cizre’de kurulan Hamidiye Alayları Komutanı Mustafa Paşa tarafından Alayların sevk ve idaresini yönetmek için 1892 yılında yaptırılmıştır.

Bina, günümüzde sağlam durumdadır. Tarihi süreç içinde: önce Mustafa Paşa ve Hamidiye Hafif Süvari Alaylarına, sonra Kaymakamlık, Adliye, Seyyar Jandarma Hudut Taburu, Garnizon Komutanlığı ve son olarak Hudut Taburu Komuta merkezi olarak kullanılmıştır.

Şırnak Cizre

ULU CAMİ

Yapı, Cizre’nin İslamiyeti kabul etmesiyle 639 yılında kiliseden camiye çevrilmiştir. Üzerindeki kitabelere göre: cami 1155-1156 yılları arasında Cizre Zengi Atabeyi Ebu’l-Kasım Mahmut Sencer Şah tarafından inşa ettirilmiştir.

Kitabeler ve Onarımlar

Çünkü tahribata rağmen caminin kitabeleri günümüze ulaşmıştır. Mihrap eksenindeki kapı ile sağ ve soldaki diğer küçük kapıların her birinde kufi yazılı kitabeler vardır. Ayrıca, medresenin kuzey dış cephesinde ve minarenin kaidesinde, sekiz satırlık bir kitabe vardır. Taş kitabelerin birinde “Seyfettin” adı geçer. Başka bir tamir kitabesinde, 1284 yılında Baz Şahin oğlu Ali tarafından caminin onarıldığı yazılıdır. Son olarak 1945 yılında Şeyh Seyda’nın çabalarıyla Usta Mahmut tarafından onarılmıştır.

Şırnak Cizre

Mimarisi

Cami doğu-batı doğrultusunda dörtgen planlıdır. Kuzeyinde bugün harap vaziyette olan medrese ve avlu bulunur. Avlunun kuzeyinde, minare vardır. Cami, mihrap önü kubbeli olarak inşa edilmiştir. Günümüzde toprak seviyesinin altında kalmıştır. Kuzeyde, dikdörtgen avlu vardır. Avlunun 3 giriş kapısı vardır. Kapılar avluya, eyvan biçiminde açılır. Avlu cephelerinde: düzgün kesme taş ve moloz taş kullanılmıştır.

Caminin dört cephesi de düzgün kesme taştan yapılmıştır.  Kuzey cephede, harime açılan 7 kapı vardır. Ortada ana kapı ve bunun iki yanında, üçer kapı bulunur. Ortadaki kapı: dikdörtgen açıklıklı ve sivri kemerlidir. Kapı lentosu üstünde: geometrik ve bitkisel süslemeli bir bordür bulunur. Bunun da üstünde bir sıra küfi kitabe uzanır. Ana giriş kapısının sağında ve solunda kalan diğer kapılar düz atkılı ve yuvarlak kemer alınlıklıdır. Alınlık kısımlarında kitabe bulunur.

Kapı ve kapı tokmakları

Evet geldik caminin en önemli yerine: Kuzey cephenin tam ortasındaki ana giriş kapısı, süslemeleri ve tokmağı bakımından oldukça özeldir. Kapı kanatları; ahşap üzerine bakır malzemeden geometrik süslemelerde bezenmiştir. 12 kollu girift yıldız ağlarıyla kaplanmıştır. En üstte: cel-i sülüs hatla Arapça yazılmış bir kitabe bulunur.

Ancak ne yazık ki, bakır işlemeli, yılan ve ejder motifli ahşap olan kapı, günümüzde yoktur.

Kapı kanatları ise, günümüzde 1983 yılında götürüldüğü İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde sergileniyor.

2 tane kapı tokmakları: 12’nci yüzyılda, ünlü Cizreli fizikçi İsmail Eb’ul-iz el-Cezeri tarafından kazıma tekniğiyle yapılmıştır ve dünyaca ünlü bir oymacılık sanatının en önemli eserleri olarak kabul edilir.

Kapı tokmaklarının her biri: 3 – 1.12 metre ölçülerinde, çift kanatlı kapılara ait ve bronz döküm tekniğinde yapılmıştır.

Tokmakların üzerinde: Ebul-İz’in yaptırdığı iki ejder (dragon) ve ortasında bir aslan başının bulunduğu kompozisyon görülmeye değerdir. Ejder: sivri kulaklı, badem gözlü ve kanatlıdır. Gövdeleri: yılan pulu ile kaplı ve ortadan düğümlüdür. Birbirine dolanan kuyruklarının uçları, kartal başı şeklinde görülür. Ejderlerin ortasında ise, stilize aslan başı bulunur.

Peki neden ejder motifi?

11 ve 13’ncü yüzyıllarda Anadolu Selçuklu sanatında, buna benzer hayvan tasvirleri, ejder ve yılan figürleri çok sayıda kullanılmıştır. İslam sanatında da ejder figürlerinin ayrı bir yeri vardır. Orta Çağ İslam dünyasında hem kapı tokmağı ve hem de yapıyı her türlü kötülüklerden koruyan bir muhafız olarak düşünülmüştür. Bu motifin kaynağı, Orta Asya Çin sanatı olup, buradan Sasani, İskit, Hun sanatına girmiş, on iki hayvanlı Türk Takviminde yer almıştır.

Kapı tokmaklarından bir tanesi: 1976 yılından bu yana İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesinde sergilenmektedir.

Diğer kapı tokmağı ise, 1969 yılında yerinden sökülerek yurt dışına kaçırılmış olup halen Danimarka Kopenhag David Samling Müzesinde sergilenmektedir. Tokmağın kapıya sabitlendiği, stilize bir aslan başı şeklindeki parçası tokmak yerinden sökülmek istenirken kırılmış ve kapının üzerinde kalmıştır. Bu yüzden, David Samling müzesinde, tokmağın aslan başı şeklindeki düğüm kısmı eksiktir. (umarım bunu da çalıp götürmezler, hani eksik parçayı tamamlamak adına)

Diğer mimari özellikler

Cizre ulu camisi, ortası delik büyük değirmen taşına benzer taşların, üst üste konulup, sütun yapılması ve üzerine kubbeler konulmak suretiyle yapılmıştır. Bu sütunlar ve kubbeler, demir köşebentlerle birbirine bağlanarak sağlamlaştırılmıştır. Avlunun güneyinde bulunan Harim, doğu-batı yönünde uzanan enine dikdörtgen planlıdır. İç mekan: kıble duvarına paralel uzanan dört sahından oluşur. Mihrap caminin geniş kıble duvarında ve giriş eksenindedir.

Moloz taş malzemeden yapılmış olup süslemesizdir. Minare, avlunun kuzeybatısındadır. Kitabesine göre, minare 1156 yılında yapılmıştır. Yükseldikçe incelen minare, kare kaideli, silindirik gövdeli, tuğla malzemeden yapılmıştır. Şerefe için bir çıkıntı yapılmamıştır. Minare kaidesi yerden 6.40 metre yüksekliğe kadar kare prizmadır. Minare, 1946 yılında ces denen bir madde ile sıvanmış ve tamir görmüştür.

Medrese

Caminin kuzeyindeki medrese, avluyu “u” biçiminde doğu, batı ve kuzey yönlerden kuşatır. Oldukça harap olan medreseden günümüze, güneydoğudaki üç mekan ile kuzey kanattaki mekanlar gelebilmiştir. Medresenin batı, doğu ve kuzeydoğu kanadı tamamen yıkılmıştır.

Şırnak Cizre

NUH PEYGAMBER CAMİSİ VE TÜRBESİ

İlçe merkezinde Dağkapı mahallesinde, tepe noktasında, Dicle nehrinin coşup ulaşamayacağı bir yerdedir. Nuh peygamber, Cizre Dağkapı mahallesinde vefat etmiştir. Vefat ettiği yere önce bir havra, sonra bir kilise inşa edilmiştir. 639 yılında ise bu kilise camiye çevrilmiştir.

Caminin ikinci katında, zamanla yıkılan kısımlar halk tarafından onarılmıştır. Eski kullanılan mihrap hala durmaktadır. Yakın zaman önce cami ve türbe restore edilmiştir. Nuh Peygamberin mezarı, özel olarak inşa edilen beşgen kubbeli alanda, bodrum kattadır. Türbenin burada olduğunu savunanlar: Evliya Çelebi, Katip Çelebi, Ebubekir Helevi ve Babilli Berassus’dur. İsmail Ebul-iz El Cezeri’nin türbesi caminin avlusundadır.

MUSHAFİREŞ CAMİSİ

İlçe merkezinde Dağkapı mahallesinde, Yeni çarşı içindedir. Bu caminin en önemli özelliği, Hz Osman tarafından Cizre’ye gönderilen bir Kuran-ı Kerim bulunmasıdır. Ancak 1916 yılında çıkan bir yangın sonucunda cami kısmen yanmış, çok az kısmı kurtarılmıştır.

Şırnak Cizre

MİR ABDAL MEDRESESİ (ABDALİYE)-MEM-U ZİN

İlçenin güneyinde, Dağkapı mahallesinde, mezarlık içindedir.

Ancak önce “Mem u Zin” hikayesi konusunda kısa bilgi vermek istiyorum. Bu yaşanmış bir aşk öyküsüdür. 1695 yılında şair ve mutasavvıf Ahmed-i Hani tarafından kaleme alınmıştır. Manzum eserde: Zeynuddin lakabıyla bilinen Emir Abdal Bey’in kızı Zin ile Divan katibinin oğlu Mem arasındaki aşk, bey’in hizmetçisi Bekir’in engellemeleri nedeniyle kavuşmaya dönüşememiştir. Cizre Azizan Beylerinden Emir Abdal döneminde yaşanan olay, bütün bölgede şöhret bulmuş ve aşk destanı haline gelmiştir.

Evet, şimdi medrese

Medrese: 1437 yılında Emir Abdal (Abdullah) İbn Abdillah Seyfettin Bothi tarafından yaptırılmıştır. Yapıdan günümüze mescit, türbe, bir medrese hücresi, avluya geçişi sağlayan giriş ünitesi ve bir eyvan gelmiştir. Medresenin doğu ve batı kanadındaki hücrelerin ise, sadece temel kalıntıları vardır. Kuzey kanadında, hücre olup olmadığı belli değildir. Günümüzde bu tarafa, sonradan namazgah, cami ve şadırvan eklenmiştir. Bu hücrelerin altında, girişi avludan sağlanan Mem u Zin türbesi bulunur.

Türbe

Bu hücrelerin altında, girişi avludan sağlanan Men-u Zin Türbesi vardır. Türbeye: avludan 9 basamakla inilir. Doğu-batı doğrultusunda, dikdörtgen planlıdır. Üzeri sivri beşik tonozla örtülüdür. İçerisi kuzeyinde bulunan bir pencere açıklığı ile aydınlatılmaktadır. Türbenin içinde 3 tane mezar bulunur. Bunlar: Mem u Zin ve Bekir Beko’ya aittir.

Mezar taşlarının birinin üstünde “ölümü 854’te Allah onu ve tüm Müslümanlara rahmet etsin” yazısı bulunur. İnanç turizmi açısından önemli olan yapı restore edilmiştir. Özellikle Mem u Zin türbesi, yörede önemli bir aşk efsanesi olarak canlı tutulmaktadır. Ancak, hikayeyi okuduktan sonra inanıyorum ki siz de, bu iki aşık insan ve bunların aşkına engel olan kişinin niye yan yana aynı türbede gömüldüklerini merak edeceksiniz. Bu sorunun cevabı bende yok, bilen varsa yorum yazarsa sevinirim.

Şırnak Cizre

KIRMIZI MEDRESE

Dağ kapı mahallesinde, şehrin batısındaki sur kalıntılarının üzerinde inşa edilmiştir.

Cizre Beyliği döneminde, II. Han Şeref Bey tarafından, 14’ncü yüzyılda yaptırılmıştır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için, Medrasa Sur adını almıştır. Dönemin alimlerinin yetiştiği yüksek öğrenim kurumu görevi üstlenmiştir. Mihrabı beyaz taştandır. Medresenin ölçüleri: 28 x 37 metredir. Günümüzde kuzey ve kuzeydoğudaki revak ve hücreler temel seviyesine kadar yıkıktır.

Avluya doğu kanadın ortasındaki sokağa eyvan biçiminde açılan bir kapıdan girilir. Güney kanadı mescit olarak değerlendirilmiş, iki köşesine birer oda bırakılmıştır. Sonradan doğudaki mescide, batıdaki türbeye dönüştürülmüştür. Türbe: Şeyh Ahmet El-Cezeri’ye aittir. Kendisi ünlü bir şairdir.

Kaside ve şiirlerinde, tasavvuf konularını işlemiştir. 2000 beyitlik bir divanı vardır. Şiirler alfabetik ve Kuran sureleriyle uyumludur. Halk arasında “Mellayi Ciziri” ve “Nişani” olarak adlandırılır. “Guften Mela” ve “Guften Emir” isimli şiir antolojileri vardır.

MECDİYYE CAMİSİ (Ş. SEYDA CAMİSİ)

İlçe merkezinde Kale Mahallesinde sur üzerindedir.

Cizre Beylerinden Emir Mecduddin tarafından yaptırılmıştır. Ş. Seyda, ilçeye göç ettiğinde, bunu halkın yardım ve desteğiyle onarıma almıştır. Son 43 yılda eklenen güzel şadırvan göze çarpar.

Şırnak Cizre

RÖLYEFLER

Cudi dağı, Cizre ve Kasrik bölgelerinde, Krallar geçidindedir. Bu rölyeflerin Asurlar, Gutti imparatorluğu gibi bölgede 6 bin yıl önceki imparatorluklar tarafından, kral ve at figürü gibi resim verir.

Yine heykellerin, Sasani kralı Erdeşer Babekan ve Şahpur’un dünya mirası Taqe Bustan, Persepolis harabelerindeki Nakşe Rustem ve Hüsrevi Perviz’in kaya kabartmalarına çok benzetilmektedir. Cizre’yi bir dönem kuşatan Erdeşer’in de tıpkı Kasrik’teki gibi birçok nehir yatağına ve vadiye bu tür kabartmalar yaptığı bilinmektedir.

Şırnak Cizre

YASEF KÖPRÜSÜ

İlçe merkezinin doğusunda bulunan bu köprü, yazılı kaynaklarda İbn Ömer köprüsü veya yakınındaki Yasef köyünden dolayı “Yafes köprüsü” olarak bilinir. Halk arasında ise “Bafid köprüsü” diye tanınır. Günümüzde sadece büyük kemerleriyle, bazı ayakları sağlam kalmış, harabe haldedir. Köprü 12’nci yüzyılda Selçuklu döneminde Musul Atabeğleri tarafından yaptırılmıştır. Mükemmel bir taş işçiliği vardır. Dolgu malzemesi olarak kireç harçlı moloz, kaplama malzemesi olarak iri bazalt kesme taşlar kullanılmıştır. Köprü, nehir yatağının değişmesi nedeniyle günümüzde Suriye topraklarında kalmıştır.

 Şırnak Silopi gezi yazım hakkında Silopi

 Şırnak İdil gezi yazım hakkında İdil

İngiltere Liverpool yakınlarda gezilecek yerler

İngiltere Liverpool yakınlarda gezilecek yerler

 

SOUTHPORT

Southport plaj bölgesi: 22 km. lik sahil şeridi ve bu şeritte bulunan plajları ile ilgi çekmektedir. Ayrıca: yine bu bölgede, 2008 yılının ardından açılan gol sahaları dikkat çekmektedir.
Burayı ziyaret ederseniz: canlı ve heyecanlı gece hayatı yanında: doğal parklar ve bahçelerde huzurlu ortamları yaşayabilirsiniz.

 

Royal Liverpool Golf Külübü

Golf ve Liverpool, Liverpool ve futbol gibi birlikte düşünülmektedir. Liverpool şehri: golf sahaları bakımından dünya çapındadır. Burada bulunan “Kraliyet Birkdale” sahası: İngiltere’nin 1 numaralı golf sahası olarak seçilmiştir. Bunun yanında: Kraliyet Birkdale ve Ryder golf sahaları da, dünyanın en iyi golf sahaları arasında gösterilir.
2012 Dünya Golf Şampiyonası: Kraliyet Lytham&St Annes Lancashire sahasında yapılmıştır.

 

WİRRAL YARIMADASI

River Dee ve Mersey nehirleri arasındaki bu bölge: Galce Hills ve muhteşem Liverpool silüetine sahiptir. Bölge: şehrin kuzeybatısındaki en iyi restoran ve gıda üreticilerine sahiptir. Rahat bir yemek için, buradaki “gastro pub” ı ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca: yine bu bölgede, dünya çapında bir “spa” tesisi bulunmaktadır ve bu tesisin beş yıldızlı misafirhanesi bulunur. Bu bölüm için son bir not: burayı ziyaret ederseniz, muhteşem “Botanik Bahçesini” de görmelisiniz.

 

Lady Lever Art Gallery-Güzel Sanatlar Galerisi

Mersey nehrinin halicinin karşısında: Wirral yarımadasında bulunur. Yarımada bölümüne geçince, A41 New Ferry By-Pas denilen ana yolu takip ederek ilerlediğinizde, New Chester Rd. ve devamında Leverhulme Hotel and Spa arkasında, Lower Road üzerindedir. Otel: yazının başında belirttiğim gibi, beş yıldızlı bir Spa tesisi olarak bilinmektedir. Uzaktır ama önemli bir sanat galerisidir, şehirde zamanınız varsa, buraya mutlaka gitmenizi öneririm.

Müze, her gün saat: 10.00-17.00 arasında açıktır ve giriş ücretsizdir. “Sunlight” sabunu patronu William Hesketh Lever: ilk labratuvarını 1922 yılında burada kurmuş ve burayı daha sonra karısının anısına sanat galerisi olarak düzenlemiş ve hayatı boyunca topladığı eserleri: bu galeride sergilenmektedir.

Müzenin bölümleri: Hands-on etkinliği bölümü, Mağaza bölümü, Oda ve Spotlight bölümüdür. Bu bölümlerde: 18. ve 19. yüzyıl resimleri ve mobilyalar bulunmaktadır. Yani: İngiltere’de, dekoratif sanatların en güzel koleksiyonlarından birisine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca: muhteşem bir Çin porselen koleksiyonu da bulunuyor.

 

Hands-on Bölümü

Her gün saat: 10.00-11.30 arasında, burada: 5 yaş altındaki çocuklar için çeşitli etkinlikler ve yaratıcı oyunlar düzenlenmektedir.

Mağaza

Mağazada, şehirle ilgili ve diğer bazı çeşitli objelerle ilgili hediyelik eşyalar satılıyor.

İngiltere Liverpool yakınlarda gezilecek yerler Lever Art Gallery-Güzel Sanatlar Galerisi Ana Hall

İngiltere Liverpool yakınlarda gezilecek yerler Lever Art Gallery-Güzel Sanatlar Galerisi Ana Hall

İngiltere Liverpool yakınlarda gezilecek yerler Lever Art Gallery-Güzel Sanatlar Galerisi Ana Hall

 

Ana Hall

Burada, yani ana salonda resimler sergileniyor. Bunlar: özellikle Victoria döneminin en önemli sanatçılarına ait resimlerdir. Pre-Rafaelistlerin; Lord Leighton ve takip eden döneme ait ressamların güzel eserlerini görebilirsiniz.

Wedgwood Galerisi

Burası: müzede 1995 yılında “Lady Lever Sanat Galerisi” tarafından yayınlanan Wedgwood Robin Emerson kitabının online versiyonudur. Koleksiyon porselen daha doğrusu seramik eşdeğeri sanat ürünlerinden oluşmaktadır.

Lady Lever Sanat Galerisi kurucusu William Hesketh Lever: dünyanın en büyük Wedgwood koleksiyonundan birine sahiptir ve bu koleksiyon 1851-1925 yılına ait sanat eserlerini içermektedir. O: koleksiyonun büyük bölümünü 19. yüzyılın ortasında topladı ve 1905 yılında ise tümünü satın aldı.

Gelelim: Wedgwood kimdir: Josiah Wedgwood 1730-1795 yılları arasında yaşamıştı, kendi zamanında yüksek sanatsal eserler ortaya koyan bir İngiliz çömlekçidir. Kendisi: yarı değerli taşlar gibi, kil görünümünü değiştirerek çok güzel sonuçlar ortaya koyan çalışmalar yaptı.

Eserlerinin çoğunluğu: kabartma dekorasyon ürünleridir. Kil süs: dikkatlice çıkarılır ve sıvı kil ile sıkışmış küçük kalıplar kurulur.

Bu teknik aynı zamanda onun sanatını devam ettirenler tarafından geliştirilmiştir. Bu şekilde uygulanan ilk tasarımlar ise, Çin’de Yixing döneminde uygulanan bitki dallarında görülür. Wedgwood: bu uygulanan tekniği: undercutting gibi cihazlar kullanarak özellikle dekorasyon uygulamalarında çok geliştirmiştir.

 

Ness Botanic Gardens

Wirral yarımadası üzerinde kurulu bu bahçeye ulaşmanız zor olabilir. Lady Lever Art Gallery gezdikten sonra, yarımada bölümünde Little Neston denilen mahalleyi hedefleyin, mahalleyi geçince buraya ulaşabilirsiniz. Botanik Bahçesi, bu mahallenin biraz ilerisindedir.

Evet, bu ödüllü bahçe: 1898 yılında, bahçe ve bitki tutkunu bir Liverpoollu olan Arthur Kiplin Bulley tarafından kurulmuştur. Bu bahçe: kurucusunun kızı tarafından, 1948 yılında Liverpool Üniversitesine bağışlanmıştır.

Bahçenin koleksiyonunda: 64 dönümlük alanda, Çin-Himalaya-Tibet-Burma kökenli, 15.000 bitki bulunmaktadır. Bahçe, özellikle: gülleri ile meşhurdur. Burada: günümüzde rehberli turlar ve açık hava konserleri yapılıyor. Hafif bir yemek ve tatlı için ise: yine ödüllü “Roses Tea Rooms” denen yere uğramalısınız.

 

Brimstage Hall

Wirral yarımadası üzerinde, Brimstage denilen mahallededir.
Liverpool banliyölerinden Wirral alanında bulunan “Brimstage Hall“: yeşillikler içindedir ve 12. yüzyıla kadar uzanır ve hala birçok orijinal Ortaçağ özelliklerini korur. El sanatları dükkanı, çocuklar için oyun alanı, dükkanlar ve restoran ile çevrili avlu ilgi çekmektedir.

 

ST. HELENS

Burası: Liverpool ve Manchester şehirleri arasında kozmopolit bir yer olarak dikkat çekmektedir. Burada daha çok “at yarışları” ilgi çekiyor. Haydock Park Hipodromu: at yarışları dışında, Süper Lig Rugby yarışlarına da ev sahipliği yapıyor.

Bu bölgede: fantastik “Darkstar lazer” gösterileri de ilgi çekiyor. İngiltere’nin en heyecan verici lazer etkinlikleri, burada bulunan “Hex” arenada gerçekleştiriliyor.

Burada: ayrıca: “Cam Dünyası” ve karayolu taşıtlarının geniş bir koleksiyonunun bulunduğu “Kara Ulaştırması Müzesi” de bulunuyor.

Daha kültürel bir etkinlik izlemek isteyenler, bölgedeki “Theatre Royal” ı ziyaret edebilirler. İngiltere’nin en iyi 10 caz ve blues mekanlarından biri olarak kabul edilen “İndependent” mutlaka ziyaret edilmelidir. Ayrıca: “Citidal Sanat Merkezi” de ilginizi çekebilir.

Her anlamda büyük bir cazibe eseri olan “Rüya”: sanatçı Jaume Plensa tarafından yapılmış, 20 metre yüksekliğinde ikonik bir anıttır ve uluslar arası sanatın önemli bir simgesidir.

 

KNOWSLEY

Liverpool şehir merkezinden kolayca ulaşılabilen bu bölgede: ödüllü muhteşem mekanlar bulunmaktadır.

Knowsley Safari Park

35 yıllık bu park alanında: aslanlar, kaplanlar ve denizaslanları gibi hayvanları görmek isterseniz, burayı ziyaret etmelisiniz. Zaten her yıl, yaklaşık 500.000 den fazla konuk, burayı ziyaret ediyormuş. Yani popülütesi yüksek bir yerdir. İlk kuruluş dönemi ise: 19. yüzyıl sonlarıdır ve kuruluş tarihinde, 90 tür memeli hayvan ve 300 kuş türü bulunuyormuş.

550 dönümlük bu park alanı: dünyanın pek çok yerinden getirilen egzotik hayvanlarla doludur. 5 kilometrelik safari sürücü yolu boyunca: bu egzotik hayvanlarla karşılaşılıyor. Günümüzde: burada: 500 memeli hayvan bulunuyor ki, bunlar arasında olanlar: gergedan, deve, bizon, aslanlar, kaplanlar, zebra, babunlar, maymunlar, geyik, antilop, filler, beyaz gergedanlar.

Ancak, buranın en ilgi çeken hayvanları: babunlardır. Babunların yaşadığı ormanlık alanın çevresinde, potansiyel hasarı önlemek için alternatif bir araç rotası sunuluyor. Ama, bu rotada da ziyaretçiler, babunların mükemmel görüntülerini izleyebiliyorlar.

Park alanında, bir başka görülmesi gereken turistik etkinlik ise: fille, zürafalar ve su samurlarının gösterilerini sundukları eğlence parkı bölümüdür.

“Bug House” isimli bölümde ise: yılan, kertenkele, hamamböceği gibi canlılar bulunuyor. “Lake” çiftliğinde ise, çocuklara yönelik: keçi, kuzu, sağır, atlar bulunuyor.

Jungle Parc

Adrenalin arıyorsanız, burayı ziyaret etmeniz gerekir.

 

Land Rover Experience

Burada: heyecan verici bir of road yürüyüş deneyimi yaşayabilirsiniz. Halewood bölgesindeki Land Rover üretim tesisinin burada, Land Rover Experience merkezi bulunuyor. Bu tesiste: özel uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından, arazi kursları ve turları yapılıyor.

Ayrıca, burayı ziyaret ederseniz: Land Rover’in en yeni modeli olan “Range Rover Evoque” nin doğduğu ve geliştirildiği üretim aşamalarını izleyebilirsiniz. Saç iken, gelişmiş robotlar aracılığı ile aracın yapısının şekillendirilmesi ve montaj alanı üzerinde ilerleyişini, karmaşık paneller ve en sonunda parlak yine “Evoque” nin tamamlanışını görebilirsiniz.

Evet, buranın en önemli özelliği: aileniz yada arkadaşlarınız ile, bir gurup olarak veya yalnız: Halewood’da “Land Rover” in tadını çıkaracak bir sürüş deneyimi yaşayabilsiniz.

 

WARRİNGTON

 

Norton Priory Museum

Cheshire bölgesinde; Warrington, Tudor Road Manor Park adresindedir. Evet: Warrington kasabası içinde bulunan bu müze: şehir merkezinin 29 km. güneydoğusundadır.

Buranın, bir müze olmaktan öte, 12. yüzyıla kadar giden bir geçmişi bulunmaktadır. Müzede: birçok arkeolojik eser sergilenmektedir ve ayrıca: peyzajlı bahçeler, ormanlık yollar, tarihi bir ev, bir kafe ve piknik alanları bulunmaktadır. Ayrıca: çeşitli sergiler de düzenleniyor.

Tunceli Mazgirt

Tunceli Mazgirt

Mazgirt, Tunceli arasındaki uzaklık: 67 km.

TARİHİ

Yörede yaşayanlar tarafından ilçenin ismi “Mezingirt” olarak kullanılır. MÖ 9’ncu yüzyılda bölgede Urartular hakimiyet kurarlar. Urartu dilinde “Gert” kelimesi “Şehir” demektir. “Mezingirt” kelimesinin anlamı ise “Büyük Şehir” demektir.

1473 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından, yöre Osmanlı topraklarına katılır. 1520 yılında Mazgirt, Sancak olur. Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı ile, Muhammed Bey, Mazgirt Sancak beyliğine atanır. Bir yıl bölgeyi yönettikten sonra vefat eder.

GENEL

Yerleşim yeri, Munzur dağlarının uzantısı olan Kert dağları üzerinde, Mazgirt kalesi eteklerinde kurulmuştur. Yörenin toprakları: güneyden kuzeye doğru yükselir. Rakımı ortalama 1400 metredir. İlçenin güneyindeki topraklar ise, baraj gölü kıyısında olması nedeniyle tarıma elverişlidir.

GEZİLECEK YERLER

Tunceli Mazgirt Kalesi

MAZGİRT KALESİ

İlçe merkezinin kuzeyinde, hakim bir tepe üstündedir. Tepe üzerindeki kale, kireçtaşı bloğundan oluşan bir düzlüktedir. Kale, bu düzlüğün ortasında, bir kaya bloğuna dayanan ve 5/ metre kadar yüksekliği sahip üst kale ile biter.

Kale duvarlarında bulunan yazıta göre: MÖ 8’nci yüzyılda Urartu kralı II Rusas tarafından yaptırılmıştır. Kaleye girmek için, bir mağara yolu kullanılır. Mağaranın önünde 40 basamaklı bir merdiven bulunur.

Bu mağara günümüzde “Dilek Mağarası” olarak kullanılır. Bu mağara, dilek amacıyla ziyaretçiler tarafından içine atılan taşlarla doludur. Halk arasındaki inanışa göre, bir taş mağara atılmadan önce dilek tutulur ve taş mağarada kalırsa dileğin gerçekleşeceğine inanılır.

Günümüzde kale surlarının büyük kısmı yıkılmış olmasına rağmen, bir kısmı hala ayaktadır. Kalede: oyma taşlardan yapılmış evler, sulama kanalları, havuz, tüneller ve yel değirmenleri kalıntıları bulunmaktadır. Kalenin üst kısmında ise, Urartular dönemine ait bazı yapılar, orijinal olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Surlarla çevrili kalenin üst kısmında: köşk şeklinde bir yapı ve yel değirmeni görülür.

BAĞIN KAPLICALARI

Saklı cennet olarak lanse edilen burası, İlçe merkezine bağlı 65 km uzaklıktaki Dedebağ köyünde Peri suyu kenarındadır. Burada Peri suyu önemli çünkü, seyir terasında oturduğunuzda Peri suyuna inen ceylanları görebilirsiniz. Ayrıca yine Peri suyunda sazan balığı tutulabiliyor.

Tek kaynaktan çıkan kaplıca suyunun sıcaklığı 35 derecedir. Su: kalsiyum sülfatlı, sodyum sülfatlı ve klorür bikarbonatlıdır. Banyo uygulamaları şeklinde yararlanılır. Kaplıcada 4 tane yüzme havuzu bulunuyor. İki tane havuz bay ve bayan olmak üzere kapalıdır.

Peri suyu kenarında yetişkin ve çocuk havuzları bulunuyor. Bu havuzlarda, şifalı doğal kükürtlü sular vardır. Suların iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: romatizmal hastalıklar, kırık ve çıkık sekelleri, kadın hastalıklarıdır.

Kaplıca bölgesinde oldukça güzel tek katlı bir konaklama tesisi bulunuyor. Tesis 30 yatak kapasitelidir. Ayrıca bir lokanta ve çay bahçesi vardır.

Son bir not, Bağın kaplıcaları her ne kadar Tunceli Mazgirt ilçesine bağlı olsa da Elazığ Karakoçan ilçesinden buraya ulaşım mümkündür.

BAĞIN KALESİ

İlçe merkezine bağlı Dedebağ köyünün yakınlarında Peri suyunun kenarında bulunan bu kalenin, Urartu döneminde Kral Menuas tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Yüksekçe bir tepede bulunan kale, aşağıdan yukarıya bakıldığında küçük bir duvar izlenimi vermektedir.

Kale, Mazgirt ilçesinden 20 ve Elazığ Karakoçan ilçesinden ise 12 km uzaklıktadır. Kaleye uzunca bir tırmanıştan sonra çıkılmaktadır. Kaleye ait kitabe, günümüzde Elazığ Harput Müzesinde sergilenmektedir.

Kalenin giriş kapısı, Peri suyuna bakan yamaçtadır. Kaleye merdivenle çıkılıyor. Kalenin içinde kayalara oyularak yapılmış büyük bir oda vardır. Ancak bu oda ve diğer birçok yer günümüzde toprak dolmuş durumdadır. Ayrıca yine kale içinde çok sayıda kaya oyuğu şeklinde gıda mahzeni ve tünel merdiven vardır.

Bu merdivenler, yer yer yok olduğundan, işlevleri tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak kale üzerinden, kalenin yamacında bulunduğu nehre kadar indiği tahmin edilmektedir. Günümüzde kalenin surları büyük ölçüde tahrip olmuştur.

Çünkü kalenin surlarının taşları, köylüler tarafından alınarak kale dibinde yapılan evlerin yapımında kullanılmıştır. Define avcıları kalenin birçok noktasını kazarak tahrip etmişlerdir.

KALE KÖYÜ KARAKALE

İlçe merkezinin doğusunda, ilçe merkezine 20 km uzaklıkta Kale köyündeki kale, bir tepe üzerindedir. Kale kayalara oyularak inşa edilmiştir. Kalenin giriş kapısı üzerinde kitabesi vardır. Kitabesine göre, kale MÖ 9’ncu yüzyılda yapılmıştır.

Kale, başkenti Van havzasında olan Orta Demir Çağ uygarlığı olan Urartuların (MÖ 858-639) kuzey uçtaki yerleşimlerinden birisi olması açısından önemlidir. Van merkezde bulunan “kral mezarı” örneklerini yansıtan mezarların bu merkezde de yapılmış olması burayı oldukça önemli hale getirir.

Mezarlardan en büyüğünün girişinde II Rusa (MÖ 685-639) dönemine ait mezar yazıtı vardır. Mezar, Urartu kaya mezarları içerisinde farklı özellikler de yansıtması açısından önemlidir. Mezarın ön odasının giriş tavanında yapılan oyuntular, ahşap hatıl izlenimi vermektedir.

Mezarın son derece ince işçilikle yapılmış olması ve mezarın kendisi Tunceli’nin Urartular döneminde çok önemli bir yer olduğunu ifade etmektedir.

Kaleye bir merdivenle çıkılmaktadır. Ancak bu merdivenin büyük bölümü günümüze aşınarak ulaşmıştır. Kalenin giriş kapısının yanında çivi yazıtları bulunmaktadır. Ayrıca kalenin içinde büyük bir su sarnıcı vardır.

Diğer benzeri kalelerde olduğu gibi, bu kalede de kalenin üzerinde bulunduğu kayanın tabanına doğru, büyük bölümü taş ve toprakla dolmuş, 30-40 metre uzunluğunda, bir dehliz vardır.

Kalede yapılan kaçak kazılar sonucu açılan çukurlardan, kalede kare biçimli mekanların bulunduğu tahmin edilmektedir. Kale, 2001 yılında 1’nci Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

GÖKTEPE HÖYÜĞÜ

Tunceli-Elazığ kara yolu üzerinde Gökçetepe Köyünün yaklaşık 500 metre güneyindedir.

Nehrin yol açtığı tahribatla birlikte, muhtemelen 300 x 250 met boyutlarında, 15 metre yüksekliktedir. Yani, büyükçe bir höyüktür. Höyükte, kaçak kazıların yarattığı yoğun tahribat nedeniyle mevcut kesitlerden anlaşıldığına göre, höyük zamanında yoğun bir iskana sahiptir.

Yüzeyden toplanan boyalı seramik parçaları, iyi pişirilmiş ince cidarlı amorf seramikler, meyvelik olarak tanımlanan iç bükey seramik parçaları ve obsidyenler, Tunç çağına, kaba yapılı, dışa taştın dudaklı, az pişmiş, yoğun katkılı olan seramik parçaları ise Demir çağı ve sonrasına aittir. Höyüğe toprak bir yolla ulaşılmaktadır. Höyükte, günümüze kadar herhangi bir araştırma yapılmadığından, ayrıntılı bilgi yoktur.

ELTİ HATUN CAMİİ

İlçe merkezindedir.

Caminin kitabesi, taç kapısı üzerindedir. Ancak bu kitabe günümüzde okunamayacak şekilde tahrip olmuştur. Ancak kitabede okunduğu kadarı ile, cami 1252 yılında, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın kız kardeşi Elti Hatun adına yaptırılmıştır.

Caminin kuzey cephesine bitişik derin bir niş içindeki çeşme üzerinde de bir kitabe bulunmaktadır. Camide, son cemaat yerinin kuzey duvarında bulunan çeşmenin üstündeki yazıda “Elti Hatun adına, 1252 yılında yaptırıldığı” yazılıdır.  

Evet caminin tümü, kesme taştan yapılmıştır. Girişi doğu cephesindendir. Caminin yanında, taş kaide üstünde yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minare bulunmaktadır. Caminin içinde ise: Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın annesi ve küçük kardeşi Elti Hatun’un türbesi vardır.

ELTİ HATUN TÜRBESİ

İlçe merkezinde caminin içinde bulunan ve 14’ncü yüzyıla ait bu türbe, Ermeni bir mimar tarafından yapılmıştır. Türbenin içinde 3 tane mezar vardır. Bunlardan ikisi büyük, bir tanesi küçüktür. Mezarlardan bir tanesi Elti Hatuna, diğeri Uzun Hasan’ın annesine ve küçük olanı ise Uzun Hasan’ın yeğenine aittir.

Evet türbe ile ilgili yörede anlatılan bir efsane var. Efsane şöyledir.” Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kız kardeşi Elti Hatun, hastalanır. Artık öleceği düşünülen kadın, kardeşi Uzun Hasan’a “Ben yılandan çok korkarım.

Eğer ölürsem tabutumu yere gömme. Bana bir kümbet yapıp taburumu orada astır.” Der. Hükümdar Uzun Hasan, kız kardeşi öldükten sonra isteğini yerine getirip Elti Hatun Türbesini yaptırır ve içerisine uzunca bir zincir asarak kardeşinin tabutunu havada kalacak şekilde bu zincire asar.

Evet efsane böyle, ancak devamı da var. “Ertesi günü kız kardeşinin mezarını ziyaret eden Uzun Hasan, kapıyı açar açmaz tabuta sarılı büyük bir yılan görür ve irkilerek geri kaçar. “Mukadderata boyun eğmek lazımdır.” Diyerek havada asılı duran tabutu zincirden indirtir ve toprağa defnettirir.” Evet efsane bu kadar.

Türbe günümüzde yöre halkı tarafından ziyaret ediliyor, burada mumlar yakılıyor, dilekler dileniyor. Bu arada, efsanede geçen zincir, hala kümbetin tavanında, aşağı ucunda dört halkası ile asılı sarkık durmaktadır. Mezar da zincirin tam altında, kümbetin ortasındadır. Türbe, sekizgen şeklinde yapılmıştır.  

Tunceli Pülümür hakkındaki gezi yazım için  Pülümür