İlçe, il merkezi Kırklareli’ne 62 km uzaklıktadır.
GENEL
İlçe, Ergene nehrinin çevresine kurulmuş olan bir tarım şehridir. Ergene ovasında tarım yapılır. Özellikle yağlık ayçiçeği yetiştirilir. Nehrin sağladığı imkanlarla önemli bir tarım merkezi haline gelmiştir.
Sulak araziler, ilçede çeltik üretiminin gelişmesini sağlamıştır. İlçe topraklarının rakımı 25 metredir.
Ancak her ne kadar Ergene nehri buranın tarımının gelişmesine katkı sağlamış olsa da günümüzde böyle bir fonksiyonu yoktur, çünkü kirlidir. Ergene nehrinin kirliliği: günümüzde, tarımsal üretimi, sosyal yaşamı ve dolayısıyla şehrin gelişimi üzerine büyük olumsuz etki yaratır.
İklim olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer.
Kırklareli Pehlivanköy
TARİHİ
İlçenin tarihi oldukça eskiye dayanır. Ancak tarihi yerler yeterince korunamamıştır ve etraflarında çevre düzenlemesi yapılmamıştır. Yörenin tarihi Osmanlıların bu bölgede egemen olmalarıyla başlar.
İlçe merkezi ve bağlı köylerde oturanlar, 93 harbi olarak isimlendirilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında buraya yerleşen Balkan göçmenlerinden oluşmaktadır. Pehlivanköy, 1957 yılında ilçe olur.
İsminin kaynağına gelince, söylenenlere göre, 8’nci yüzyılda Malatya’dan Pavlikan aşireti buraya gelerek yerleşir ve ilçenin ismi de bu aşiretten geliyormuş. Eskiden Pavli köy olarak bilinirken, daha sonra Pavlikan ve son olarak Pehlivanköy olmuştur.
Yine isim kaynağı hakkında bir başka söylentiye göre, 1800’lü yıllarda burada Trakyalı Rumlar Pavli köy isimli küçük bir yerleşim yeri kurarlar, ancak Cumhuriyet dönemindeki mübadele sonrasında buradan ayrılırlar, yerlerine Yunanistan’dan gelen soydaşlarımız yerleşir.
Yani, Rumlar gider ama Pavliköy kalır.
Kırklareli Pehlivanköy
PEHLİVANKÖY PANAYIRI-PAVLİ PANAYIRI
Her yıl Eylül ayının ikinci haftası Perşembe günü başlar ve 4 gün sürer.
Panayır Pehlivanköy’ün eski adı “Pavli Panayırı” olarak anılır. Sadece geçen trenler tarafından sessizliği bozulan yörede, panayır zamanı, her yer canlanır ve şenlenir. Ergene nehri kenarındaki düzlük alanda gerçekleşen panayır etkinlikleri, ilçeye birçok ziyaretçi çeker.
Bazı kaynaklar, Panayırın 110 yıl öncesine kadar gittiği söylenir. Türkiye’de geleneği hala yaşatılan ender panayırlardan birisidir.
Yani, panayırın yüzlerce yıllık geçmişi vardır. Panayırda eşya ve hayvan satımı yapılabilir, eğlenceler düzenlenir. Sosyal, kültürel ve ekonomik bir hareketlilik olur. Trakyalılar için Pehlivanköy panayırına gitmek bir alışkanlıktır.
Kurulan tezgahlarda yiyecek, içecek, kıyafet ve süs eşyaları satılır. Lunapark kurulur, burada Roman eğlence kültürü izlenir, Yaşayan Trakya kültürünü görmek isterseniz, bence mutlaka zamanı iyi denk getirin ve Pavli panayırına katılın.
Kırklareli Pehlivanköy
GEZİLECEK YERLER
Traklar’dan Osmanlıya kadar, birçok kalıntının ve hikayenin bulunduğu şehir, tek başına bir turizm merkezi olmasa da, Trakya içindeki gezi turları içinde bir durak noktası olabilmektedir.
Kırklareli Pehlivanköy
AKARCA KÖPRÜSÜ
Ergene nehri üzerinde bulunan köprü Pehlivanköy ile Karşıyaka arasındaki bağlantıyı sağlar.
Köprü Osmanlı dönemi yapısıdır. Bir söylentiye göre: “Köprü, Pavlu adındaki bir usta tarafından yapılmıştır. Ancak usta, her türlü çabaya rağmen, orta kemeri tutturamaz.
Usta, birinin kurban edilerek, duvarın içine gömülmesini ve kemerin ancak bu şekilde ayakta durabileceğini söyler. Çare olarak, kendilerine her gün yemek taşıyan kadınlar arasında kura çekilir.
Her kim kurada çıkarsa kurban edilecektir. Kuranın isabet ettiği, kadın ertesi günü (Cuma günüdür) işçilere yemek getirecektir. Ancak kurada çıkan kadın yeni doğum yapmıştır. Kucağında çocuğunu emzirmektedir.
Kadın, ertesi günü gelir ve kemere sıkıştırılmak suretiyle kurban edilir ve kemer tamamlanır. Her Cuma gecesi, köprü ayağında ağlayan kadın sesi duyulduğu ve orta kemerden iki taş arasından süt aktığı söylenir.
Köprünün isminin de bu rivayete dayandığı söylenir.
Kırklareli Pehlivanköy
MERKEZ CAMİSİ
İlçe girişinde Ergene mahallesindedir.
Giriş kapısı üzerinde mermer kitabesi vardır, kitabede yapılış tarihi olarak 1902 okunur, ancak yaptıran yazılı değildir. Cami: dikdörtgen planlı, yaklaşık 13 x 22 metre ölçülerindedir. 200 kişi aynı anda namaz kılabilir. Girişi: kuzeybatı cephesindedir.
Güneybatı cephesinde ise minaresi vardır. Üst kat, hoca odası olarak kullanılır. Duvarları tuğla yığmadır. Cepheleri sıvalı, pencere kenarları taş sövelidir. Duvar köşeleri taş çıkıntılıdır.
KUŞTEPE KÖYÜ CAMİSİ
İlçe merkezine bağlı Kuştepe köyündedir. Minarenin üzerinde, 2013 yılında yapılan onarımda bulunan kitabesinde yapım tarihi olarak 1903 yazılıdır, ancak yaptıran belli değildir.
Köy merkezinde bulunan cami, dikdörtgen planlı, 10 x 15 metre ölçülerindedir. 150 kişi aynı anda namaz kılabilir. Minaresi tek şerefelidir.
Kırklareli Pehlivanköy
TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ BİNASI
1894-1895 yılları arasında Toprak Mahsulleri Ofisi binası olarak yapılmıştır. İkişer katlıdır, ortasında avlusu bulunan simetrik iki binadan oluşur. İki katlı binaların girişleri, caddeye bakan güney cephededir.
Kırklareli Lüleburgaz hakkındaki gezi yazım için Lüleburgaz
1951 yılında düzenlenen Festival of Britain’ın ardından, yeni yapılan Royal Festival Hall sayesinde South Bank Centre bir sanat merkezi olarak gelişti.
Bir zamanlar çirkin beton yığını olmasıyla eleştirilere hedef olan binada bu bulunan The Hayward, artık şehrin nehir kıyısındaki önemli bir mekan haline gelmiştir.
Bölge üzerine düşeni fazlasıyla yapmakta, öğleden sonraları ve akşamları sanatseverlerle dolmaktadır. National Theatre ve Old Vic tiyatroları, konser salonları, tiyatrolar ve galerilerin yanı sıra South Bank ve Londra’nın en etkileyici sineması olan BFI IMAX de buradadır.
Britanya Festivali geleneğini sürdüren bölge, dünya üzerindeki en yüksek gözlem dönme dolabının (London Eye) South Bank’te yapılması ve burayı 2000 yılının odağı haline getirmesiyle bugün de sürmektedir.
Evet: London Eye ile şehri gök yüzünden izledikten sonra Westminster Bridge’den Tower Bridge’ye doğru yürüyün ve neredeyse limitsiz ve ücretsiz eğlence fırsatından yararlanın. Festivallere katılın, canlı müzik dinleyin, koşu yapın, bisiklete binin, kaykayla gezin veya sadece 4.8 km. lik nehir kenarında yürüyün.
Ücretsiz Tate Modern Sanat eserleri için de gezmeye değerdir. Ücretli eğlenceler arasında Waterloo Bridge civarındaki birçok kültürel merkez, Southbank Centre’ın konser salonu, National Theatre ve British Film İnstitute vardır.
Yeniden yapılmış, ancak oyunların hala Shakesspeare zamanındaki gibi oynandığı Globe tiyatrosunda geçmişe bir yolculuk yapın.
Doğuya doğru devam ettiğinizde Sir Francis Drake’i dünyanın çevresinde dolaştıran geminin birebir örneğini göreceksiniz.
Prison yakınları kalbi zayıf olanlar için değildir. Yemek severler Borough Market’in tamamı açık havada olan tezgahlarına bayılırken, Tower Bridge’in hemen doğu yakasında bulunan Butler’s Wharf’daki restoranlarda pahalı yemekler daha resmi bir ortamda sunulur.
ROYAL NATİONAL THEATRE
Upper Ground.South Bank.SE1 adresinde, Thames South Bank Waterloo köprüsünün yanındadır.
Bir oyun izlemek istemeseniz bile, bu donanımlı tiyatro görülmeye değerdir. Ulusal bir tiyatronun gerekliliği ve yerine dair 200 yıl süren tartışmaların sonunda, Sir Denys Lasdun’un binası 1976 yılında açılmış ve Kraliçe tarafından hizmete sunulmuştur.
Tiyatro gurubu: 1963 yılımda, ülkenin başat 20.yüzyıl aktörlerinden Laurence Olivier (sonradan Lord) yönetiminde kuruldu ve ilk oyun “Hamlet” idi. Bu oyun ulusal tiyatroda: Peter O’Toole tarafından 700’den fazla sergilendi.
Kuruluşundan günümüze kadar, Ulusal Tiyatro, 800’ün üzerinde yapım sunmuştur. 2012-2013 sezonunda, ulusal tiyatro: 3.600.000 seyirciye ulaşmıştır.
Tiyatroda, en büyüğü onun adını taşıyan salondan başka, yöneticilerin adını taşıyan, Cottesloe ve Lyttleton salonları da bulunmaktadır. Olivier salonu: 1100 koltuklu ve bir yelpaze şeklinde oditoryumu ile büyük bir açık sahnesi bulunan salondur. Llttelton salonu: 900 koltuklu ve eskiden Cottesloe olarak bilinen salon 400 koltukludur. Ancak, son sözünü ettiğim salon tadilattadır.
Üçüncü bir performans alanı olarak tiyatronun önüne: Cottesloe salonunun kapalı kaldığı sürede kullanılmak üzere Shed isimli mekan geçici olarak yapılmıştır. Tiyatroda: bu üç salon dışında: aynı zamanda prova odaları set-yapı ve doğal boyama atölyeleri, kostüm ve dijital tasarım odaları bulunur.
5 dönümlük arazi üzerinde yaklaşık 1000 kişi çalışmaktadır.
Tiyatronun: geniş ve nehir manzaralı terasları ve yemek yeme yerleri ve barları güzeldir.
Kimi zaman fuayede konserler düzenlenmektedir. Burayı ziyaret etmek isterseniz: her gün saat:09.30-11.00 arasında açık olduğunu biliniz.
SOUTH BANK CENTTE
South Bank merkezinin tam kalbindedir. Her gün saat: 10.00-23.00 arasında açıktır. Royal Festival Hall ve diğer tüm binalara giriş ücretsizdir. Fuaye boşluğuna girerek bir bilet almadan atmosferi yaşayabilirsiniz.
Merkez: 1951 yılındaki “Festival of Britain” için aslında kalıcı olması düşünülerek inşa edilmiş tek yapıdır. Burada: Clore Balo Salonu, Saison Şiir Kütüphanesi, Southbank Centre Shop, Riverside Teras Cafe, Skylon Restoran bulunmaktadır.
Skylon restoran: çağdaş gıda, orijinal kokteyller ve nehir üzerinde muhteşem manzarası ile beğeni toplamaktadır. 2,4 katlarda ve açık binanın 5 katında bar bulunur. 6.katta bulunan ve muhteşem nehir manzaralı bar ise yalnızca Southbank Merkez üyelerinin girişine açıktır.
İngiltere Londra South Bank The Hayward Gallery
The Hayward Gallery
South Bank Centre. Belvedere Soad SE1 adresindedir. Giriş ücretlidir, yetişkinler 11 paund, çocuklar 9 paund.
Büyük sanat sergileri derdiğinde Londra’da hemen akla gelen belli başlı mekanlardan birisidir.
Gri beton, dış duvarları, kimileri için fazla modern olsa da, çoğunluk için 1960’ların “çirkin” mimarisinin simgesidir ve 1968 yılında Kraliçe tarafından açılmıştır.
Dennis Crompton, Warren Chalk ve Ron Herron gibi genç mimarlar tarafından tasarlanan bina, şehirde bu tarz kalan birkaç binadan birisidir.
Hayward Gallery’nin asansör boşluğunun üst kısmı Neon Kulesidir ve bu tanıdık kule, Londra şehrinde mimarinin dönüm noktası olmuştur. Philip Vaughan ve Roger Dainton tarafından tasarlanan bu özel yapılmış bölüm: 1970 yılında Arts Council tarafından (şehir sanat konseyi) bir model başlangıcı olarak gösterildi.
Kuleyi oluşturan: sarı, eflatun, kırmızı, yeşil ve mavi neon şeritler: rüzgarın şiddeti ve yönüne göre değişiklik göstermektedir. Kule günümüzde bir görsel çarpıcı bahçe mobilyaları oturma alanı sağlamak için yenilenmektedir.
Dan Graham tarafından 2003 yılımda tamamlanan yeni fuayede çizgi filmler ve çeşitli sanatçıların video çalışmalarından oluşan güzel bir seçki sunulmaktadır. Galerinin 1946 yılında kurulan Sanat Konseyi Koleksiyonunda ise: dünyada modern ve çağdaş İngiliz sanatının en gözde eserleri bulunmaktadır.
60’dan fazla yıla yayılan döneme ait 7500 üzerinde eser koleksiyonu oluşturmaktadır.
Hayward’daki sergiler klasik ve çağdaş sanat eserlerini kapsar, ama İngiliz çağdaş sanatçılarına ağırlık verilmiştir.
İngiltere Londra South Bank Royal Festival Hall
Royal Festival Hall
South Bank Cente adresindedir.
Bu bölüm: Sir Leslie Martin ve Sir Robert Matthew tarafından yapılmıştır. II. Dünya savaşından sonra Londra şehrinde inşa edilen ilk büyük ve halka açık yapıdır.
Asıl yapılış amacı: dünya savaşından sonra, halkın ruh halini ve işleri düzeltmek, halka moral vermektir.
Geçen zaman içinde çok iyi dayanan yapı, Londra şehrinin başlıca sanat enstitülerini bünyesinde toplamıştır.
Birinci katta: 2004 yılında “Festival Riverside” denilen bölümde yeni restoranlar ve mağazalar açılmıştır.
Burası: aynı zamanda: London Philharmonic (Londra Filarmonik) ve London Sinfonietta (Londra Senfoni) gibi dört orkestranın evidir ve daha ufak topluluklar bitişiğindeki “Queen Elizabeth Hall” ve “Purcell Room”da sahne alırlar.
Festival Hall’un ana barı ve Clore Ball-Room genellikle ücretsiz canlı müzik konserlerine ev sahipliği yapar.
Konser salonu, viyolonselist Jacpueline du Pre ve şef Georg Solti gibi ünlü müzisyenleri ağırlamıştır.
Burada bulunan org 1954 yılında getirilmiştir. Alt katlarda kafeler ve kitap tezgahları vardır.
İngiltere Londra South Bank Queen Elizabeth Hall
Queen Elizabeth Hall
Southbank Cente sitesindeki ikinci büyük mekandır. Her gün saat: 11.30-17.00 arasında açıktır, bilet almadan fuaye bölümünü gezebilirsiniz.
Birçok etkinlik burada gerçekleşmektedir. Bu etkinliklerde büyük isimlerin yanı sıra, gelişmekte olan sanatçılar da performans sergilemektedirler.
Bu etkinlikler arasında: piyano resitalleri, dans, performans ve konserler vardır. Buradaki “Purcell Room” ve “Front Room” denilen yerler: okumalar, görüşmeler ve konserler için mükemmel mekanlardır.
COUNTRY HALL-SEE LİFE-AQUARİUM
Westminister Bridge Road.SE1 adresindedir. York Road’ın paralelinde nehir kıyısındadır.
Mimar Ralph Knott tarafından tasarlanmış ve barok stilde porland taşı ile yapılmıştır.
İnşaat 1911 yılında başlamış ve 1922 yılında tamamlanmış ve Kral George V tarafından açılmıştır. 1936 ve 1939 yıllarında kuzey ve güney blokları eklenmiştir.
Bir zamanlar: 64 yıl boyunca, Londra’nın ilk seçilmiş hükümetinin yer aldığı görkemli binadır. Ancak: 1986 yılında Margaret Thatcher hükümeti tarafından kullanımdan çıkarılmıştır ve Londra hükümetinin çalışma yeri kimliğini kaybetmiştir.
Bugün turizme yönelik bir eğlence kompleksini barındırmaktadır. Özellikle “Londra Sea Life Aquarium” u barındırmasıyla tanınır. London Eye’de buranın hemen yanındadır ve hatta onun ziyaretçi merkezi bu binadadır.
Ayrıca: Saatchi Gallery (burada bulunan Salvador Dali eserleri buraya önem kazandırmaktadır) buranın sergiler açılan kültürel mekanıdır. “Namco Station” bilgisayar oyunlarıyla dolu bir eğlence merkezidir.
Bir de “Londra Film Müzesi” burada bulunuyor. Binanın bir parçasında ise 5 yıldızlı Marriot ve ayrıca Premier Inn Otelleri bulunur.
Namco Funscape
Burası: video oyun geliştiricisi ve yayımcısı bir Japon şirketi tarafından 2005 yılında kurulmuştur.
Şirketin merkezi Tokyo’dadır. Şirket: video oyunlarının altın çağında: özellikle Pac-Man oyunu ile rekortmen olmuştur. Burada: bowling, tampon-araba, video oyunları ve simülatörler de dahil olmak üzere birçok aile oyunu bulunmaktadır.
London Dungeon
Londra zindanı olarak bilinen bu bölüm: tamamen turistik gösteriler için düzenlenmiştir. Burada: çeşitli kanlı ve ürkütücü tarihsel olaylar kara mizah şeklinde genç kitlelere yönelik olarak yapılmaktadır. Bu gösterilerde, canlı aktörler, özel efektler kullanılmaktadır.
Aslında, burası 1974 yılında açıldığında ürkütücü tarihi bir müze olarak tasarlanmıştır ancak bir aktör burada interaktif denemeler yapmış ve beğenilince, bu tarz bir eğlence yeri düzenlenmiştir. Ancak bu eğlence merkezi, 2013 yılında Tooley Street üzerindeki kendi tesislerine taşınmıştır.
London Film Müzesi
Müze, 2008 yılında Jonathan Sands tarafından kurulmuş ve İngiliz Film Endüstrisine adanmıştır. Burada: uzun metrajlı filimler ve orijinal sahne kostümleri ve setleri bulunmaktadır.
Aquarium
Country Hall merkezinin zemin katında ve London Eye’ye yakındır. Pazartesi-Perşembe günleri arasında: saat: 10.00-18.00 arasında ve Pazar günleri saat: 10.00-19.00 arasında açıktır. Giriş ücretleri: yetişkinler için 20.70 paund, 3-15 yaş arası çocuklar için 15 paund, 3 yaş altı çocuklar ücretsiz ve 2 yetişkin ve 2 çocuktan oluşan aile giriş ücreti 64 paund.
Yalnız burada ilginizi çekebilecek bir durumdan söz etmek istiyorum, London Eye ve Aquarium için birlikte bir bilet alınsanız, giriş ücreti bir miktar düşüyor.
Hatta, birkaç yer daha bu kombinasyona eklenebiliyor, en iyisi internete bakarak gezmek istediğiniz yerlere göre kombine bilet almaktır. (Ankara’daki akvaryum en az bunun kadar güzel ve çeşitli, ama oraya giriş 15 TL. yani buranın parası ile 4 paund)
London Aquarium
1997 yılında açılmıştır ve her yıl yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret edildiği söylenmektedir.
Burada: 14 temalı bölgede, 3 katta, tüm dünyadan 500 tür balık bulunmaktadır. 2 milyon litre su ve derin tanklar, balıkların serbestçe yüzmelerine ve yakından takip edilmelerine izin verir. Balıklar bir dizi bölgeye ayrılmışlardır.
Bu bölgelerin her biri: havuzlar, okyanuslar ve nehirler gibi farklı yerleri betimlemektedirler. Pirinhalar, timsahlar ve denizatı da izleyicilerden büyük ilgi görmesine rağmen, en popüler hayvanlar köpekbalıklarıdır.
Ziyaretçiler özel olarak tasarlanmış bir havuzda: balıklara dokunma ve buz mağarasında: Gentoo penguen kolonisini görme, interaktif besleme ve dalış görüntülerini izleyebilirler.
2012 yılında yapılan yeni “Shark Reef” bölümünde: bir cam yürüyüş yolunda ilerlerken ayaklarınızın altında 16 köpekbalığından oluşan bir sürü geziniyor.
Balık, mercan ve yeşil kaplumbağalar: bir tropikal okyanus ortamında izleyebiliyorsunuz. Yağmur ormanları: egzotik bitkiler ve tropikal bir şelale ile betimlenmiş. Yeni yapılan tarama-through tünelinde, tüm açılardan yengeçleri görmek ve dev bir mekandaki hareketlerini izlemek şansına sahip oluyorlar.
İngiltere Londra South Bank London Eye
İngiltere Londra South Bank London Eye
LONDON EYE
Riverside Building County Hall.Westminster Bridge.SE1 adresindedir. Ücretler şu şekildedir: Yetişkinler (16 yaş üstü) 13 paund. Çocuklar (4-15 yaş arası) 7 paund, 4 Yaş altı çocuklar ücretsiz, 60 yaşından büyükler 11.5 paund. Dört kişilik bir aile, 40 paund. Biletinizi internetten satın alırsanız, % 10 indirim oluyor.
Ancak bileti internetten hangi kredi kartı ile satın aldı iseniz, o kredi kartının son dört rakamını girişte soruyorlar yani buna dikkat etmelisiniz.
135 metre yüksekliğindeki London Eye gözlem çemberi, şehrin 2000 yıl kutlamalarının bir parçası olarak yapılmıştır ve kısa sürede Londra’nın gözde turistik yerlerinden biri haline geldi. Tasarım: David Marks, Julia Barfield, Malcom Cook ve Mark Sparrowhawk tarafından yapılmıştır.
135 metre yüksekliği ile, dünyanın en uzun dirsekli gözlem teleferiği olarak bilinir. İsim olarak ise “Millenium Jant” olarak da tanınmaktadır.
Bloklar halinde yükselen binalar arasında öne çıkan çember, büyüklüğüyle de dikkati çeker.
Çemberin kenarı: parça parça Thames’in üzerinde buraya getirilmiş ve burada birleştirilmiştir.
6 km. uzunluğundaki 80 halat: bütün yapıyı dengede tutar ve çarkı destekler.
Çember: ziyaretçilerin inip binmesini aksatmayacak bir hızda sürekli döner, sadece iniş-binişlerde yardıma ihtiyaç duyanlar için tamamen durur.
Her biri 25 kişi kapasiteli 32 kapsül, bir dönüşü 40 dakikada tamamlar. Özel kapsüllerde bulunmaktadır. Aşk Tanrısı Kapsülü, Hotel Chocolat Kapsülü, Şarap Tadım Kapsülü, Şampanya Tadım Kapsülü ve Kendi Kapsülünü oluştur gibisinden özel ücretler ödeyerek binmek mümkündür.
3 ile 25 kişilik bir özel kapsül, 30 dakikalık bir tur için, 4D sinema keyfini de yaşayabileceğiniz bir ortamda, her bir konuk için ücretsiz 360 derecelik mini klavuz eşliğinde 500 paund ücret ödemek gerekir.
Saniyede 25 cm. lik yavaş bir hız olur.
Cam kapsüller: dolabın dış çemberine sabitlenir ve 360 derecelik görüş açısına sahiptir.
Havanın açık olduğu güzel bir günde 40 km. ye kadar ulaşan görüş mesafesiyle ülkenin başkentini, şehri saran kırsal da dahil olmak üzere her yönde görme şansı sunar.
Hareketten 10 dakika sonra: Kraliçenin resmi konutu görülür. 15.dakika sonra: güç istasyonunun iki bacası görüş alanına girer. 17 dakika sonra: Westminster’in muhteşem manzarasını kaçırmayın.
Daha sonra ise: Parlamento evlerinden, güneyde North Downs tepelerine, doğuda Elizabeth II Bridge’den batıda Windsor Castle’a kadar neredeyse 40 kilometrelik bir manzara göster önüne serilir.
Son bir not: Londra şehrine gidip te buna binmemek olur mu diye bir soru daima kafanızda kalacaktır, binmeye niyetlenirseniz, öncelikle birkaç saatlik bir kuyruk beklemeniz gerekecektir, öte yandan: iyi bir biniş ücreti ödeyeceksiniz ve bindiğinizde de pek fazla bir özelliğinin olmadığını düşüneceksiniz.
Yine de, tüm bu olumsuzluklara rağmen, buna yılda 3 milyon kişinin bindiğini düşününce, binmemek elde değil, tercih sizin.
FLORENCE NİGHTİNGALE MUSEUM
2 Lambeth Palace Road adresinde St Thomas Hastanesinin içindedir. Her gün saat: 10.00-17.00 arasında açıktır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 7.8 paund, 16 yaş altı çocuklar için 4.8 paund ve aileler için (2 yetişkin, 5 çocuğa kadar) 18.6 paund.
Bu azimli kadın, ülkenin hafızasında Kırım Savaşında (1853-1856) yaralanan askerlere bakan “Lambalı Kadın” olarak yer almıştır. Nightingale, aynı zamanda 1860 yılında, eski St Thomas’s Hastanesinde ülkenin ilk hemşirelik okulunu açmıştır.
Kendisi: Victoria dönemi İngiltere’sinde, Kraliçe Victoria’nın ardından en etkili kadın olarak tanınır. 1883 yılında Kraliyet Kızıl Haç ile ödüllendirildi. 1907 yılında İngiltere’de “Liyakat Nişanı” alan ilk kadın olarak tarihe geçti. 13 Ağustos 1910 tarihinde 90 yaşında öldü.
Uzak görüşlü fikirleri ve reformları ile sağlık doğasını etkilemiştir. Ama onun en büyük başarısı: kadınlar için saygın bir meslek olarak “hemşirelik” fikrini geliştirmesi ve biraz önce de söz ettiğim gibi, 1860 yılında “St Thomas Hastenesi” bünyesinde ilk hemşirelik meslek okulunu kurmuş olmasıdır.
Onun en ünlü çalışması olan “Hemşirelik Üzerine Notlar, Hemşirelik Nedir, Ne değildir” hala yaygın olarak okunmaktadır.
Burada özellikle dikkatinizi “Scutari Kışlası” olarak düzenlenen yere çekmek istiyorum. Burası: Üsküdar Selimiye Kışlasıdır ve burası hakkında bilgiler verilmektedir. Halen burada 1.Ordu Komutanlığı karargahı bulunmaktadır.
Kırım Savaşı sırasında, kilometrelerce uzaklıktaki Kırım yarımadasındaki çatışmalarda yaralanan askerler gemilerle bu kışladaki İngiliz Hastanesine taşınıyorlardı. Ancak, hastanede, büyük sayıdaki yaralılarla başa çıkmak için yeterli kapasite yoktu.
Korkunç koşullar hakkında İngiliz Askeri Hastaneleri içindeki kadın hemşirelerin önemini tanıtmak için, Florence Nightingale birçok girişimde bulundu.
1923 yılında, savaş kışlası, Türk ordusuna geri teslim edildi. Günümüzde: kışlanın kuzeybatı kulesi “Florence Nightingale” anısına düzenlenen bir müzeye ev sahipliği yapmaktadır. Orada bulunan 2 katlı müzede: ona ait hemşirelik hatıraları sergilenmektedir.
1989 yılında açılan müzede “Athena baykuş” bölümü: 1850 yılında Atina: Yunanistan’ın Parthenon denilen bölgesinde, küçük bir baykuş yuvasından düştü ve kötü çocuklar tarafından bulundu.
Minik kuş: yaramaz bir çocuk tarafından hırpalanırken, Florence Nighthingale isimli bir genç kadın tarafından fark edildi. Florence: kuşu sahiplendi, onu besledi ve eğitti ve ona Yunan Tanrıçası “Athena” nın ismini verdi. 5 yıl sonra Kırım savaşı patlak verdiğinde Florence onu aile üyelerine bırakıp İstanbul’a gitti ve baykuş bir süre sonra öldü. Florence onu tahnit ettirdi (içini doldurttu) ve bu kuş halen müzede sergilenmektedir.
St Thomas’s Hastanesinin girişine yakın bir yerde bulunan müze dikkate değerdir. Burada özgün belgeler, fotoğraflar ve kişisel eşyalarıyla Florence Nightingale’in hayatı gözler önüne serilir. Nightingale’in 90 yaşındaki ölümüne kadar (1910) sağlık alanında yaptığı çalışmalar ve yaşamından kesitler burada canlı görüntülerle ziyaretçilere yansıtılır.
MUSEUM OF GARDEN HİSTORY
Lambeth Palace Road adresindedir. Giriş ücretleri yetişkinler için 7.5 paund, yaşlılar için 6.5 paund, öğrenciler için 3 paund.
Müze: Pazar-Cuma arasındaki günlerde, saat: 10.30-17.00 arasında açıktır. Cumartesi günü ise 10.30-16.00 arasında açılır.
Bahçe tarihine adanmış, dünyanın ilk müzesi: restore edilmiş “St Mary of Lambeth” kilisesi içindedir. Harap durumdaki kilise 2008 yılında çağdaş galeri mekanları yapılarak restore edilmiştir.
Buradaki 3 sergi her yıl İngiliz bahçelerinin yapımının tarihçesini öğrenmek isteyenler tarafından özellikle ziyaret edilmektedir.
Ziyaretçiler: resim, araçlar ve tarihi eserler ile kalıcı bir ekranda interaktif olarak İngiliz bahçe sanatının gelişimini ve geçmişini izleyebilmektedirler. Burada, ayrıca özel sergiler, etkinlikler, konferanslar ve eğitime yönelik programlar da yürütülür. Bahçeyle ilgili her türlü ürünün bulunduğu dükkan da ilgi çekicidir.
Müzenin en önemli objeleri
John Tradescant Portresi
Bu 17.yüzyıldan kalma minyatür portre: gümüş üzerine yağlı boya olarak yapılmıştır. Tradescant ailesinin bir kadın üyesi tarafından kullanıldığı düşünülmektedir.
Sebze Kuzu
Tataristan kaynaklı, kök benzeri bir tür eğrelti otudur ve 18.yüzyıldan kalmadır. İlginç görünümü ilgi çekmektedir.
Kilisenin avlusunda: Kral Charles I ve II döneminde bahçevan olarak görev yapmış olan baba-oğul John Tradescant’ların mezarı bulunmaktadır. Tradescantlar: yeni bitki toplamaya meraklıydılar.
Müzenin bir de bahçesi bulunmaktadır ve bu bahçe 1980 yılında kurulmuştur. Bahçenin merkezinde, Salisbury Markizi tarafından 17.yüzyılda tasarlanmış özel bir bölüm bulunmaktadır. Burası, 17. yüzyılın ruhunu yansıtması nedeniyle ilgi çekmektedir.
LAMBETH PALACE
Saray: Thames nehri karşısında, Parlamentonun güney kısmındadır.
Burası, 13.yüzyıldan bu yana Canterburg Başpiskoposu’nun konutunu oluşturur ve bugünde Başpiskopos’un Londra’daki resmi konutudur. 1200 yılı civarında Başpiskoposluk tarafından satın alınmıştır.
İlk Westminster köprüsü yapılıncaya kadar nehirden geçişi, Lambeth ile Millbank arasında işleyen ve atlı arabaları alan bir tekne sağlıyordu. Ulaşılması zor bir yere yapılması, özellikle düşünülmüştür, çünkü saray 1381 yılındaki köylü isyanında saldırıya uğramıştır.
Buradan elde edilen gelir başpiskoposa veriliyordu. 1750 yılında köprünün açılmasıyla uğrayacağı zararı karşılaması için başpiskoposa belirli bir ücret ödenmiştir.
Bina, sonuncusu 1828 yılında Edward Blore tarafından olmak üzere sık sık restore edilmiştir.
Morton Kulesi
Burası sarayın girişini oluşturan, iki tane, beş katlı, kırmızı tuğla ile Tudor stilinde yapılmış kulelerdir. Bunlar: 1490 yılında Kardinal John Morton tarafından yaptırılmışlardır.
Kardinal Morton: kısa bir süre için kulede yaşamış ve kulenin ortasındaki büyük salonu kullanmıştır. Güneydeki kulenin zemin katındaki küçük bir hücrenin 16.yüzyılda hapis için kullanıldığı görülür. İki demir halka, hala duvarlarda sabit bulunmaktadır.
Günümüzde: Morton kulesi ana girişi bir bekçi ekibi tarafından her gün açılmaktadır. Bekçi yaşam yeri, kule inşa edildiği günden beri kullanılmaktadır. Kulenin geri kalan üst bölümleri ise: kütüphane personeli için depolama ve çalışma odaları olarak kullanılır. Bu depolama alanlarında 230.000 kitap, metin, el yazması depolandığı söyleniyor.
Atrium
Burası: Galler Prensi tarafından tasarlanmış ve Richard Griffith ve Richard Scott tarafından inşa edilmiş ve 2000 yılında açılmış, camlı çatısı olan bir avludur. 13. yüzyıl Şapeli ve Crypt bölümünü: Ana saray binasına bağlamaktadır.
Burası: resepsiyonlar ve yemekler gibi öncelikle eğlenceli bir alan olarak kullanılmaktadır. Ayrıca: haftalık olarak personel ile Başpiskopos burada bir araya gelmektedirler.
Chapel-Şapel
Şapelde ve yer altı kemerinde, 13.yüzyıldan kalma kısımlar bulunsa da, yapının büyük bölümü daha yakın tarihlidir. Erken İngiliz Şapeli örneği olan buranın 17.yüzyılda hapishane olarak kullanıldığı biliniyor.
Doğu duvarının alt kısmının; sitede bulunan en erken yapıdan kaldığı düşünülmektedir. Şapel günümüzde ibadet yeri olarak düzenli kullanılmaktadır.
Lollard Kulesi
Burası resmen “Chichele Kulesi” olarak bilinir ve şapelin batısında yer almaktadır. Birinci katta bulunan oda: 1414 ve 1443 yılları arasında, Başpiskopos Chichele için bir izleyici odası olarak hizmet vermiştir. Kulede ayrıca: 1687 yılına tarihlenen bir çan ve St Thomas heykelini içeren boş bir niş de bulunmaktadır.
Bu heykel: uzun yıllar nehirden geçen kayıkçıların şapkalarını çıkararak saygı duydukları bir obje olmuştur, ancak Kral Henry VIII emriyle kaldırılmıştır. Mayıs 1941 tarihindeki Alman bombardımanında kule büyük ölçüde hasar görmüş ve ahşap cezaevi parçaları günümüzde bir tuğla duvar ile çevrelenerek koruma altına alınmıştır.
Nöbetçi Odası
Buranın 14.yüzyıldan kaldığı düşünülmektedir. Ortaçağ ve Tudor dönemi özelliklerini taşıyan büyük daire: 14., 15 ve 16. yüzyıllarda: sarayın en önemli odalarından birisidir. Başlangıçta: toplantılar ve törenler burada yapılırdı. 1867 yılında 75 piskoposun katılımı ile yapılan ve bugünkü toplantı geleneğinin öncüsü olan ilk “Lambeth Konferansı” burada yapılmıştır.
Daha sonraki süreçte ise, burası silahlı askerlerin toplanma ve silah saklama yeri olarak kullanılmıştır. Odada günümüzde duvarlarda bazı resimler görülmektedir. Ama burada en ilgi çekici obje bir kaplumbağa kabuğudur.
Başpiskopos William Laud’a aittir. Laud: Oxford Üniversitesinde bir konuşma yapmasının ardından kendisine bir evli hayvan olarak 1633 yılında kaplumbağa hediye edilir ve kendisi kaplumbağayı buraya getirir. Sonuçta kaplumbağa 120 yıl yaşadıktan sonra bir yanlışlık sonucu öldürülür.
Pembe Drawing Room
Duvarlarının rengi nedeniyle bu isimle anılan bu oda: günlük toplantılar ve zaman zaman gelen misafirler için yemek odası olarak kullanılmaktadır. Odanın dekorasyonu, 1982 yılında Nijerya’ya yaptığı bir ziyaret sırasında Başpiskopos Robert Runcie tarafından 2 Nijeryalıya yaptırılmıştır. Bu dekorasyon ürünleri: Nijerya Üniversitesinin bir hediyesidir. Odada özellikle: Bristol Piskoposu olmasına rağmen, 1768 yılında St Paul Dekanı seçilen Thomas Newton’un resmidir.
Devlet Drawing Room
Canterbury piskoposları: günlük yaşam için burayı kullanırlar. Günümüzde burası: dini ve siyasi liderler, Kraliyet ailesi üyeleri gibi ziyaretçi misafirleri ağırlamak için bir mekan olarak kullanılır. Bu odada: II. Dünya Savaşındaki bombardıman sonucu yıkılmış ve 1828 yılında yeniden tasarlanmıştır. Son olarak ise 1928 yılında restore edilmiştir.
Kristal avizeler: Waterfrond Glass hediyesidir. Karşı duvarda bir şömine bulunur. Şöminenin solunda: Kral Charles I portresi görülür. Bu resim Van Dyck yapımıdır ve muhtemelen kral tarafından Başpiskopos Laud’a verilmiştir. Şöminenin sağında ise, Kral Charles I’in abisi 18 yaşında iken ölen Galler Prensi Henry portresidir.
Odanın doğu ucunda: Canterbury Katedralinin 17.yüzyıl görüntüsünün bulunduğu bir tablo görülür.
Tudor Geçit Evi
Tudor geçit evi 1485 yılında inşa edilmiştir ve nehir kenarındaki konumuyla Londra’nın en hoş görüntülerinden birini sunar.
Kütüphane
Günümüzde burada: kütüphanede geniş bir koleksiyon bulunmaktadır. Bu kütüphane: Canterbury Başpiskoposunun resmi kütüphanesidir ve 1610 yılında Richard Bancroft tarafından kurulmuştur. Burada: piskoposların arşiv bilgileri ve çeşitli dini kayıtlar, el yazmaları gibi 9.yüzyıla kadar uzanan muhteşem bir koleksiyon bulunmaktadır. (günümüzde burada 12.000 kitap bulunduğu söyleniyor)
St Mary Lambeth Kilisesi-Museum Garden
Son bir not: girişin önünde, çim meydanda bulunan süslü bina da bir kilisedir ve 1377 yılından kalma kulesi bulunan ve 1834 yılında onarılan kilise: günümüzde “St Mary Lambeth” isminde, Bahçe Müzesini barındırmaktadır.
İngiltere Londra South Bank
İngiltere Londra South Bank
IVM-İMPERİAL WAR MUSEUM-İMPARATORLUK SAVAŞ MÜZESİ
Lambeth Road.SE1 adresindedir. (Müze şu anda kapalıdır ve 14 Temmuz 2014 tarihinde açılacaktır. Çünkü, aynı tarihte I. Dünya Savaşının 100. yıldönümü kutlanacaktır.)
1917 yılında Bakanlar Kurulu: Büyük Savaşta bir müze kurulması için ilgili malzemeleri toplamak ve görüntülemek için bir heyet kurulmasına karar verdi.
1920 yılında Parlamento Yasası ile kurulan bir mütevelli heyeti atandı ve müze: 9 Haziran 1920 tarihinde, Kral George V tarafından Crystal Palace denilen yerde açıldı. 1924-1935 yılları arasında müzenin koleksiyonu:
Eski İmparatorluk Enstitüsü’nde South Kensington’da, bitişik iki galeride muhafaza edildi. 7 Temmuz 1936 tarihinde ise: Bethlem Kraliyet Hastanesi’ne taşındı.
Burası: Bethleam Royal Hospital’ın akıl hastalıkları bölümü için 1811 yılında inşa edilmiştir. 19.yüzyılda ziyaretçiler öğleden sonraları gelerek hastaların türlü gülünçlüklerini izleyip eğlenirlermiş.
Hastane 1930 yılında Surrey’deki yeni yerine taşınınca, bu büyük bina da boş kalmıştır. Binanın yanlarında uzanan iki büyük kanat yıkılmış ve ortadaki merkezi blok 1936 yılında South Kensington’daki eski yerinden buraya getirilen müzeye ev sahipliği yapmaya başlamıştır. 1940 yılında ise müze kapatıldı ve savunmasız koleksiyonlar Londra şehri dışındaki yerlere tahliye edildiler.
31 Ocak 1941 tarihinde Alman bombardımanında müze hasara uğradı, Jutland savaşından kalma ve müzede sergilenen deniz uçağı paramparça oldu. Ardından: 1953 yılında müze genişletilerek büyütülmüş ve tekrar faaliyetlere başlamıştır.
Ana girişi belirleyen iki devasa silaha rağmen, müzenin yalnızca modern savaş makinalarını sergileyen bir yer olduğunu düşünmemek gerekir. Heybetli tanklar, toplar, bombalar ve bir uçağın da görülebileceği müzede savaşın kendisinden çok 20.yüzyıl savaşlarının toplumsal etkilerine ve savaşın sivil halkın üzerinde bıraktığı izlere yer veren sergiler ağırlıktadır.
Yiyecek karnesi, hava saldırılarına karşı alınan önlemler ve sansürle ilgili sergiler ile görülmeye değerdir.
Yüzlerce fotoğraf, Graham Sutherland ile Paul Nash’ın resimlerine, Jacob Epstein’in heykellerine ek olarak savaş zamanındaki film, radyo programları ve edebi eserlerden alınan örneklerle, sanat türlerine geniş bir yer ayrılmıştır.
Şehir sakinlerinin bombalardan korunmak için geceyi metro istasyonlarında geçirdiği 1940 yılındaki hava saldırılarında yaşananlar, Henry Moore’un karakalem çalışmalarıyla belgelenmiştir. Bu savaş sanatları bölümünde, ayrıca Paul Nash’ın da eserleri görülebilir.
En popüler sergi bölümünde: I. Dünya Savaşındaki hendekler canlandırılmış ve II. Dünya Savaşındaki manzara, sek ve kokular ile izleyicilere yansıtılmış “Blitz Experience” bölümündedir. Burada askerlerin savaşta yaşadıkları izleyicilere yansıtılır.
Gizli Savaş Galerileri bölümünde ise: ajanların çalışmalarının tarihi geçmişi, M15 ve M16 ofislerinin yaratılmasına ait objeler, bilgi ve belgeler bulunmaktadır.
Ayrıca etkileyici bir arşive sahip bir kütüphane de vardır. Tarihi belgeler ve orijinal objelerle düzenlenen Yahudi soykırımı sergisi dikkat çekicidir.
THE OLD VİC
The Cut Waterloo Road adresindedir.
Kraliyet Coburg Tiyatrosu: ünlü aktör William Barrymore tarafından 1818 yılında kuruldu.
Bu görkemli binanın tarihi, Royal Coburg Tiyatrosu olarak açıldığı 1816 yılına kadar uzanır. 1818 yılında açılan bina mimar Rudolp Cabanel tarafından tasarlanmıştır. Temeli ise Sakskoburgotski ve Galler Prensi Charlotte Prens Leopold tarafından atılmıştır.
1833 yılında tiyatronun adı: Princess Victoria onurura, Royal Victoria olarak değiştirilmiştir. 1858 yılında tiyatronun üst katındaki yangın sonucu 16 kişi ölmüştür. 1940-1941 yıllarında Dünya savaşı nedeniyle tiyatro kapanır. 14 Kasım 1950 tarihinde tiyatro yeniden açılır.
Burası zamanla: şarkıcılar, komedyenler ve diğer göstericilerle popüler Victoria eğlencelerinin merkezi bir “müzik salonu” haline gelmiştir.
1912 yılında tiyatronun başına geçen Lillian Baylis, 1914 yılından 1923 yılına kadar burada Shakespeare oyunları sahneledi. 1960’larda Ulusal Tiyatro kuruldu.
1997 yılında, Sally Greene, yönetmen Stephen Daldry ve diğerleri tiyatronun geleceğini güvence altına alabilmek için bir yardım vakfı kurdular. Vakıf 2003 yılında Sanat Yönetmeni Katy Spacey ile birlikte yerleşik bir topluluk oluşturdu.
Tiyatroda gençlere daha ucuz koltuk bulunur. Burada Noel’de pandomim gösterileri düzenlenir. Evet “London Old Vic Theatre” dünya üzerinde İngilizce konuşan şehirler içinde en eski ve en ünlüsüdür. Son yüzyılın birçok ünlü sanatçısı, burada gösteri düzenlediler.
GABRİEL’S WHARF
56 Upper Ground adresindedir.
Butikler, el sanatları mağazaları ve kafelerle dolu bu sakin köşe, bir zamanların sanayi bölgesi olan Gabriel’s Wharf’ın geleceğine yönelik uzun tartışmaların bir ürünüdür. Bunlar: Londra’nın South Bank bölgesini: yaşamak, çalışmak ve ziyaret etmek için daha iyi hale getirmeye çalışan bir sosyal girişim ve gelişim gurubudur. Ç
ünkü: 20 yıl önce bu alanda: çirkin, kasvetli birkaç dükkan ve restoran ve ölmekte olan bir yerel ekonomi vardı. South Bank: Thames Nehri kıyısında, City ve West End arasında, Londra’nın göbeğinde yüzyıllar boyunca sel eğilimli, alçak bir bataklık olarak kaldı. Daha sonra ise, Londra şehrinin nüfusu üç katına ulaşınca, insanlar, rıhtım yanında inşa edilen küçük evler ve fabrikalar arasında sıkışıp kaldılar.
II. Dünya savaşında bölge Alman bombalarından etkilendi. Ancak 1951 yılından itibaren, South Bank bölgesine birçok kültürel yatırım (Ulusal Tiyatro, Ulusal Film Tiyatrosu, ITV Londra, IPC Medya gibi) yapıldı. 1970’lerin başında, bölgedeki konut sayısı: 50 binlerden 4 binlere düştü. Okullar ve dükkanlar kapandı. Burası giderek “kasvetli” bir alan olarak anılmaya başlandı.
Yerel sakinler: sahipsiz 13 dönümlük bir araziye, 1984 yılında satın almak için büyük bir kampanya başlatırlar ve arazi satın alındıktan sonra, bu arazi üzerinde: Walkway yürüyüş yolları, Bernie İspanyol bahçelerinden oluşan yeşil alanlar, Oxo Tower Wharf ve Cebrail Wharf gibi tasarım mağazaları, galeriler, restoranlar, kafeler ve barlar yaptılar.
Coin Sokakta bulunan “Colombo Merkezi” eğlence programları ile ortamı hareketlendirdi. 1984-1988 yılları arasında, nehir kıyısındaki metruk binalar yıkıldı ve nehir kıyısındaki park ile birlikte: Thames nehri, St Paul Katedrali ve şehrin muhteşem manzarası ortaya çıktı.
Pazarın hemen yanında küçük bir bahçe ile nehir kıyısı boyunca City’nin kuzeyine uzanan harika manzaralı bir yürüyüş yolu vardır.
Doğu yönündeki 1928 tarihli OXO Tower’ın pencereleri, et suyu markası olan OXO’nun amblemini yansıtır. Bugün burada güzel bir restoran bulunur.
WATERLOO STATİON
York Road adresindedir.
Güneybatı İngiltere’ye giden trenlerin terminali olan Waterloo İstasyonu aslında 1848 yılında yapılmıştı, ama 20.yüzyılın başında yenilendi ve kuzeydoğu köşesine inşa edilen büyük giriş salonuyla genişledi.
İngiltere’de Network Rail tarafından işletilen 17 istasyondan birisidir. Öte yandan: 2011 yılında, 94 milyon yolcu giriş-çıkışı ile, İngiltere’nin en işlek yolcu terminallerinden birisidir. Dünya üzerinde ise en işlek 91. tren istasyonudur.
Bugün geniş yolcu salonunda mağazalar ve kafeler sıralanmıştır ve burası şehrin en kullanışlı tren garlarından birisidir.
İstasyon 20. yüzyılın sonuna doğru şehri Avrupa’ya bağlayan Manş Tüneli trenine de hizmet vermesi için yeniden genişletilmiştir. Eurostar terminali, 2007 sonbaharında Waterloo İstasyonundan St Pancras İnternational’a taşınmıştır.
Waterloo civarındaki alan daha çok yerleşime ayrılmıştır. Buradan mağazalar, yeme içme mekanları ve sokak pazarıyla dikkati çeken Lower Marsh’a güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz.
CLİNK STREET
Clink Street.SE1 adresindedir. Southwark Katedrali ve Globe Tiyatrosu arasındadır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 7.5 paund, 16 yaş altı çocuklar için 5.5 paund, öğrenciler için 5.5 paund, 4 kişilik aileler için 18 paund.
Burası, her gün saat: 10.00-21.00 arasında açıktır.
St Mary Overie’s Dock ve Anchor Pub arasında uzanan Clink Street’de: Francis Drake’in 1577-1580 yılları arasında dünyayı dolaştığı gemisi The Golden Hindle’in birebir örneğini görebilirsiniz.
Bu dar, karanlık ve Arnavut kaldırımlı sokak, adını 1150 yılında Bishop of Winchester’s Palace’da kurulan İngiltere’nin ilk hapishanesinden almıştır. Hapishane 1780 yılındaki ayaklanma sonucunda yanmıştır ve günümüzde küçük bir müze ve turistik sitenin bir kısmı olarak ziyaret edilebilmektedir.
Müze: 1144 yılından kalma, İngiltere’nin en eski ve ünlü hapishanelerinden biri olan “Clink Hapishanesi” üzerine inşa edilmiştir.
600 yıl boyunca: İngiltere’deki toplumsal ve siyasi değişimlere tanık: sapkınlar, ayyaşlar, fahişeler ve daha sonra dini rakipler de dahil olmak üzere, çok sayıda insan buraya hapsedilmiştir.
Orijinal Sarayın Great Hall bölümünün batı duvarını ve gül penceresini hala sokaktan görebilirsiniz.
The Clink Prison Museum (Clink Hapishane Müzesi) orijinal hapishane alanındadır ve suç ile ceza konularına yakından bir bakış atmanızı sağlar, eski idam bölümünü de görebilirsiniz.
BUTTLER’S WHARF
Butler’s Wharf.SE1 adresindedir. Butler Wharf: Thames nehrinin doğusunda, Tower Bridge denilen yerdedir.
Tower Bridge’in doğu kısmındaki Shad Thames’de yapacağınız bir tur, sizi 19.yüzyıl tuğla depolarından oluşan yenilenmiş bir kanyona ulaştırır.
Bölge ilk olarak 1871-1873 yılları arasında Londra rıhtımında gemilerden boşaltılan malların konulduğu bir depo olarak yapılmıştır. Hatta: bir söylentiye göre: buranın dünyanın en büyük çay deposu olduğu söylenir.
Ancak 20. yüzyılda bölgedeki depoların popülütesi bitti. 1975-1977 yılları arasında: Derek Jarman isimli sanatçının çağırması ile, bölge: özellikle video ve performans sanatçıları tarafından kullanılan bir alan haline geldi. 1980’leri takip eden yıllarda ise: buradaki binaların zemin katlarında restoranlar ve dükkanlar, lüks daireler oluşturulmaya başlandı.
Günümüzde, burada bulunan başlıca mekanlar şunlardır: Butler’s Wharf Chop House, Cantina del Ponte, Bengal Clipper, Kaptan Tony’s Pizza&Pasta Emporium, Pizza Expres, Tasarım Müzesi, Blue Print Cafe.
Alan yenilenirken: depodan depoya mal taşımak için kullanılan demir köprüler ve kargoların taşındığı büyük vinçlerden bazıları yerinde bırakılmıştır ve günümüzde burayı ziyaret edenler, o dönemin yaşamını ve hareketliliğini anımsayabilmektedirler.
Özellikle Londra’daki en iyi ve özel çay mağazalarına ulaşmak isterseniz, buraya gitmelisiniz. Ayrıca: Tower Bridge köprüsünün gölgesindeki gezinti yerinde, açık havada güzel bir yemek yiyebilirsiniz.
Dublin şehrinde, geçmişten günümüze uzanan mimari yapıların çoğunluğu “George” döneminde yapılmıştır. Düzenli sokakları ve “Nassau Street”in güneydoğusuna kadar uzanan meydanları ile, şehrin bu bölgesi: George dönemine ait güzel mimari eserlerin görüldüğü bölge olarak dikkati çeker.
Burada: görkemli binalarla birlikte, birçok önemli müze ve galeri bulunur. Ayrıca: Grand Canal’ın kıyısında: güzel yürüyüş yolları bulunur.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3
MERRİON SQUARE
Burası: şehirdeki en güzel evlerin görüldüğü bölgedir. İlk olarak 1762 yılında yapılan bu evlerde: ünlü sanatçı ve yazarlar, parlamento üyeleri ve yüksek sınıftan insanlar oturmuş ve oturmaktadırlar.
Evlerin özellikle kapıları ilgi çeker. Bu kapıların üstünde resimler ve pencereler bulunur. Kapı tokmakları ise: balık ya da insan eli şeklindedir.
Merrion Square denilen yerde: günümüzde National Gallery ve Doğal Tarih Müzesi bulunmaktadır.
Bugün: evlerin çoğu ofis olarak kullanılmaktadır. Bir zamanlar, Oscar Wilde 82.numaralı evde bir çocuk olarak yaşamış, 58.nolu evde ise Daniel O’Connell yaşamıştır.
Park alanında: 1930 yılında Roma Katolik kilisesi tarafından, katedral yapılmak üzere büyükçe bir alan satın alınmıştır. Ancak bu proje hayata geçirilememiş ve Başpiskopos Dermont Ryan, 11.7 dönümlük bu araziyi 1974 yılında kamu parkı için belediyeye devretmiştir.
Parkın en önemli özelliği, parkta bulunan güzel heykellerdir. Özellikle “Oscar Wilde” heykeli ilgi ekmektedir.
Park: yerli halk ve ziyaretçiler için çekici ve rahatlatıcı bir atmosfer sağlar. Meydanın merkezinde ve parkın doğu girişi yakınlarında “Park Coffee” denilen bir mobil kafe bulunmaktadır.
Günümüzde park alanında çeşitli etkinlikler düzenlenmekte olup, bunlar: yürüyüş turları ve müzik performanslarıdır. Noel öncesi, bu meydanda “İrlanda Tasarım Pop-Up Shop” kuruluyor ve yüzlerce ziyaretçi buraya gelerek noel alışverişi yapıyorlar.
“Goverment Buildings” olarak isimlendirilen evlerin bulunduğu bölgede ise rehberli turlar düzenlenir. Mart 1922 tarihinde tamamlanan bu yapı: İrlanda’da İngiliz yönetimi tarafından sahiplenilmiştir.
İrlanda’nın bağımsızlığının ardından ise İrlanda Ulusal Hükümeti tarafından işgal edilmiştir. Yakın zamanda ise, yenileme çalışmaları yapılmış ve birçok devlet ofisi buraya taşınmıştır.
Burada bulunan binalarda: Başbakan ve kabine üyelerinin ofisleri ve toplantı salonları bulunur. Ancak: en büyük özellik eski ve yeninin etkileyici ve uyum içindeki birlikteliğidir. Başbakanın ofisi olarak kullanılan yere: mermer şömine yapılmış ve odaya güzel sanatların çeşitli dallarından etkileyici örnekler yerleştirilmiştir.
Burada girişteki “Evie Hone” yapımı vitray cam, “Mary Fitzgerald” tarafından tasarlanmış halı ve parmaklıklar uyum içindedir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 National Gallery
National Gallery
Merrion Square meydanındadır. Kalıcı koleksiyonlara girmek ücretsizdir. Salı-Cumartesi günleri arasında, saat: 10.00-17.00 arasında açıktır. Pazar günü ise, saat: 14.00-17.00 arasında açıktır ve Pazartesi günü kapalıdır.
Ancak, son dönemde galerinin yenileme çalışmaları sürmektedir ve buraya gitmek isterseniz, önceden açık olup olmadığını teyit etmenizi öneririm.
Dublin şehrinde en çok ziyaret edilen 4. yerdir.
Galeri: 1854 yılında Parlamento tarafından çıkarılan bir kanunla kurulmuştur ve ilk koleksiyon 112 resimle toplanmıştır. Bunlardan 39 tanesi Roma’dan satın alınmış, diğerleri ise Londra National Gallery’den ödünç alınmıştır.
Ardından, 10 yıl sonra, galeri kapılarını ziyarete açmıştır.
Galerinin binası: Ocak 1864 tarihinde Francis Fowke tarafından tasarlanmıştır.
54 galeriden oluşan binada: İrlanda resim sanatının geniş bir koleksiyonu bulunmakta, ama aynı zamanda: İtalyan Barok ve Hollandalı ustaların da resimleri sergilenmektedir. Bunların galeride bulunan eserleri: 14 ile 20.yüzyıl arasındaki dönemi kapsamaktadır.
Bunların dışında: galeride: suluboya resimler, çizimler, baskılar ve heykellerden oluşan; 2500 parça resim ve 10.000 parça sanat eseri bulunmaktadır.
Galeride eserleri bulunan bazı sanatçılar şunlardır: Vermeer, Picasso, Van Gogh, Monet, Caravaggio, Degas, Goya, Brueghel, Tiziano, Rembrant. Bunlar arasında en çok ilgi çekeni: Carvaggio’nun uzun süre kayıp olan ve 1993 yılında bulunan “Taking of Christ” yani “Mesih’in Alınması” adlı eseridir.
Bu özgün eser sergilenmek üzere, bizzat bulunduğu evin sahibi Jesuit Brothers tarafından galeriye verilmiştir.
Jack Yeats’in (1871-1957)eserlerinin bulunduğu salon ise: İrlanda resminin birçok örneğini barındırması nedeniyle önem kazanmaktadır. Bu geniş koleksiyon, ziyaretçilerin daha fazla erişimi için, birkaç ayda bir değiştirilmektedir.
Müzeye bağlı “Millienium Wing”: 2003 yılında açılmıştır. Burası: Galeri kompleksine en son eklenen bölümdür. Londra merkezli mimarlar Benson & Forsyth tarafından tasarlanmıştır. Burada, müzenin koleksiyonun başyapıtları: burada sergilenmektedir.
Bu çarpıcı tablolar arasında: erken Rönesans yani 20.yüzyıl ortalarına kadar, Avrupa koleksiyonundan seçkin eserler bulunmaktadır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Natural History House-Doğa Tarihi Müzesi
Natural History House-Doğa Tarihi Müzesi
Bu müze: Merrion Street üzerinde, Leinster House ön bahçesinin hemen yanındadır. Müzeye giriş ücretsizdir.
Müze: Dublin şehrinde en çok ziyaret edilen 12. yerdir. 1857 yılında Dr. Livingstone tarafından açılmıştır. Bundan iki yıl sonra, Charles Darwin’in “Türlerin Kökleri” isimli eseri yayınlanmıştır.
Müzede: İrlanda ve dünyanın uzak köşelerinden getirilen seçkin hayvan örnekleri bulunmaktadır. Hatta, bunların bir kısmının soyu tükenmiştir. Yaklaşık 2 milyon bilimsel örnek bulunduğu söyleniyor.
Müzede bulunanlar arasında: özellikle devasa boyutlu iki İrlanda geyiğinin iskeleti ön plana çıkmaktadır. Filler (hala görünür ölümcül yara girişi), İrlandalı kaşif Leopold McClintock tarafından getirilen Tazmanya Aslanı ve bir kutup ayısı da görülebilir.
Ayrıca: bölmelerin içi: balıklar, kelebekler, memeliler, kuşlar ve böceklerde doludur ve Dublinliler, buraya “Dead Zoo” yani “Ölü Hayvanlar Bahçesi” adını vermektedirler. Kuşların ve memelilerin çoğunluğu: tahnit edilerek korunmuştur. Balıkların büyük bölümü ise alkolle korunmaktadır.
Zemin katta: modern ve soyu tükenmez ve İrlandalı hayvanlar bulunmaktadır. Dev İrlanda geyiği buradadır. Burada 103 büyük hayvan iskeleti vardır. Bunlar: Buz çağından önce İrlanda’da yaşıyorlarmış ve buz çağı ile ülke buzlar altında kalınca nesilleri tükenmiş ve yok olmuşlardır.
Onların omuzları 2 metre genişliğindedir ve boynuzları 4 metredir. Bu katta: İrlanda’da yaşayan birçok memeli de sergilenmektedir. Hayvanlar, çeşitli sahneler sunularak gösterilirler. Bir gelincik, bir tavuğun üzerine atlarken betimlenmiştir.
Salonun çevresinde: İrlanda’da bulunan balık ve kuşlar sergilenmektedir. Böcekler, gün ışığından korunmak için kapalı yerlerde muhafaza edilirler.
Birinci katta: Burası, Dublinliler tarafından yukarıda belirttiğim gibi “Ölü Hayvanlar Bahçesi” olarak bilinir. Burada: filler, su aygırları ve zürafalar bulunur.
Zürafa burada ilk olarak 1899 yılında sergilenmeye başlamıştır. Ancak, günümüzde burada görülen zürafa yenidir ve Ocak 2003 tarihinde buraya getirilmiştir.
İkinci Katta: Burada: diğer omurgalılar sergilenmektedir. Özellikle deve kuşları ilgi çekmektedir. Fil kuşu gibi soyu tükenmiş kuşların iskeletleri de vardır. Burada balıklar da bulunmaktadır ama bazı durumlarda balıkların cam modelleri yerine, gerçek numuneler kullanılmaktadır.
Üçüncü Katta: Burada omurgasızlar bulunur. Bunlar arasında, kuş yiyen örümcekler ve örümcek yengeç en ilgi çekenleridir. Müzenin bu bölümünde, yumuşakcaların benzersiz cam modellerine ait bir koleksiyon bulunur.
Merrion Square çevresinde, bu meydanın bir parçası olan sokaklarda keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Fitzwilliam Square
Fitzwilliam Square
Dublin şehrinin, George tarzı meydanlarının sonuncusu olan burası; 1830 yılında tamamlanmıştır. Ancak, meydanın çevresindeki evlerin tarihi 1700’lü yılların başına kadar uzanır. Bu meydanda: George dönemi: kapıları ve vasisdasların etkileyici detaylarını ve balkonların demir işlemelerini görebilirsiniz.
Ulusal Galeri demiryolu öncüsü ve kurucusu William Dargan 2 nolu evde yaşamıştır. Sanatçı Jack Yeats (1871-1957) ise 18.nolu evde yaşamıştır. İrlandalı doğa bilimcisi Robert Lloyd Praeger, 30 yıl süresince 19.nolu evde yaşamıştır.
Günümüzde meydan tıp mesleği için bir merkezdir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 St Stephen’s Church
St Stephen’s Church
Upper Mount Street’in doğu ucundadır ve 1824 yılında yapılmıştır. Yunan tarzı mimari stili ilgi çekmektedir.
2010 yılında tamamlanan restorasyon sonucunda: farklı bakır kubbe ilgi çekmektedir. Kilisenin adı: Ortaçağ döneminde burada cüzamlılar için bulunan ve Mercer olarak isimlendirilen hastaneden gelmektedir.
18. yüzyılda şehir nüfusu hızla artmaya başlayınca bu Kilis yapılmıştır.
Burası: “Pepper Pot Church” yani “Biber bidonu kilisesi” olarak tanınır ve burada günümüzde sık sık konserler ve çeşitli kültür etkinlikleri düzenlenir.
Öte yandan, yapı: birçok İrlandalı film için fon olarak kullanılmıştır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Number Twenty Nine-Geongian House Museum
Number Twenty Nine-Geongian House Museum
Bu müze ev: Merrion Square güneydoğu ucundadır. Bu tipik burjuva evi: bir müze olarak restore edilmiştir.
George dönemine ait bu sevimli ve müstakil ev: 18. yüzyıl sonu ve 19.yüzyıl başında: orta sınıf hayatını kusursuz bir şekilde yansıtan güzel bir örnektir. Bu evde ilk yerleşenlerin, Kasım 1794 tarihinde yerleştikleri biliniyor.
1991 yılında müze olarak ziyarete açılan bu ev: 10 kişilik guruplar halinde, rehberli turlarla gezilebiliyor. Yarım saat süren turun ardından: evin önceki sahibinin yani Bayan Olivia Beatty ve onun hizmetçisinin hayaletlerini konu alan bir gösteri sunuluyor.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Grand Canal
Grand Canal
Burası, 1755 yılında açılmıştır. Burada bulunan iki hattın uzunluğu 131 km olmaktadır ve Shannon nehri ile iç kesimleri, Dublin şehrine bağlamak için tasarlanmıştır. 1804 yılında tam olarak tamamlanan kanal, 1951 yılında ticari trafiğe kapatılmış ve kullanım için restore edilmiştir.
Grand Canal’ın ana hatları tamamen gezilebilir. Kanal kıyısında 117 km boyunca: yapraklarla kaplı yollarda, teraslı evlerin-ofis ve apartmanların bahçelerinin yanından geçerek keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz. Rota boyunca: pek çok kasaba ve köyler, konaklama olanakları ve toplu taşıma seçenekleri bulunmaktadır. Kanal üzerinde köprüler, 18.yüzyıl izlerini taşır.
Evet, şimdi Liffey ırmağının kuzeyini geziyoruz.
Irmağın kuzeyinde de, güneyde olduğu gibi görkemli binalar ve müzeler bulunmaktadır. Ayrıca, Dublin şehrinin en önemli iki tiyatrosu yani Abbey ve Gate Tiyatroları bu bölgededir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 O’Connel Bridge-Carlisle Köprüsü
O’Connel Bridge-Carlisle Köprüsü
Dublin şehrinde, Liffey nehri üzerindeki bu ilk köprü üzerinden ırmağı geçerken: sağ yanda uzakta yeşil kubbeli “The Custon House” ve sol yanda, aynı derece etkileyici “Four Courts” manzaralarını izleyebilirsiniz.
Köprü: 1795 yılında ünlü mimar James Gandon tarafından tasarlanmış ve 1887 yılında ortadaki kambur kaldırılarak köprü genişletilmiştir. Çünkü artan trafik için dar gelmiştir. Yapı malzemesi olarak portland taş ve granit seçilmiştir.
Köprü mükemmel bir kare değildir, genişliği uzunluğundan biraz daha fazladır, genişliği uzunluğundan 5 metre daha fazladır. Dublin şehrindeki, ikinci O’Connel Köprüsü: St Stephen Green bölgesindedir.
Merkez yani orta kemerinin üstündeki heykel kafası: Anna Livia, River Liffey kadın düzenlemesini temsil eder. Çünkü İrlanda ülkesinde tüm nehirler, bir insan temsili tarafından sembolize edilirler ve Liffey hariç bunların hepsi erkektir.
Kemer üzerindeki taşlar batıya bakmaktadır. Çünkü: Atlantik denizine doğru bakan “Anna Liffey” temsil edilmektedir. Son zamanlarda merkez adayı süsleyen lambalar ve fenerler ilgi çekmektedir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Ha’penny Bridge
Ha’penny Bridge
Nehrin kuzey kıyısında: rıhtım boyunca 1500 metre daha yürürseniz, bu kez, dökme demirden yapılan bu köprüye ulaşırsınız.
Köprü: Merchant’s Arch ile Liffey Street arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Köprünün ismi: bir zamanlar üzerinden geçenlerden para alınmasına bir gönderme yapılan ve 1816 yılı yapımı bir üst geçitten gelmektedir.
Yani, burası Liffey nehri üzerindeki ilk yaya köprüsüdür. Ama asıl dikkati çeken geçişin ücretli olmasıdır. O dönemde köprü üzerinden günde 450 kişi geçiyormuş, bugün ise bu köprü üzerinden her gün ortalama 30 bin kişi geçmektedir.
1999 yılında Millenium köprüsü açılana kadar, 184 yıl boyunca nehir üzerinde ilk ve tek ücretli yaya köprüsü unvanını korudu. Köprü 43 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğindedir.
Nehir üzerinden 3 metre yüksekliktedir. Köprü 2001 yılında kapsamlı bir yenilemeye tabi tutulmuş ve orijinal köprünün % 85’i olduğu gibi muhafaza edilmiştir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Millenium Bridge
Millenium Bridge
Nehrin yukarısına doğru yürürseniz son köprü burasıdır ve 20 Aralık 1999 tarihinde açılmıştır. Köprü: mimarlar Myers ile Tierney Harrington tarafından, çelik ve betonarme kullanılarak yapılmıştır. Köprünün tasarımı için açılan yarışmaya 153 İrlandalı ve uluslar arası tasarımcı katılmıştır. Liffey nehrinin ikinci yaya köprüsüdür.
Köprünün nehir üzerindeki uzunluğu 51 metre ve genişliği 4 metredir. Hafif eğimli köprü, orta bölümde düzleşir ve böylece her yaştan insan ve tekerlekli sandalyeli yolcular için kullanım kolaylığı sağlar. Korkuluk pirinç kaplıdır.
Doğuda Ha’penny köprüsü görülmektedir. Batıda ise Thormapple köprüsü görülür. 60 ton ağırlığındaki köprü: tek bir vinç tarafından kaldırılarak pozisyonuna yerleştirilmiştir.
Buradan manzarayı izlerseniz uzakta: Guinnes Brewery tesislerinin yel değirmenlerinin yeşil kollarını görürsünüz ki, bunlar Avrupa’nın en büyüğü olarak önem kazanmaktadır. Buradan ayrıca: Christ Church ve Catholic St Audoen de görülebilir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Four Courts
Four Courts
Dublin şehir merkezinde, kuzey iskele üzerinde bulunan burası: mimarının ölmesi nedeniyle 1785 yılında James Gandon tarafından tasarlanmıştır. Kanatları ise 1802 yılında yapılmıştır ve günümüze kadar olan süreçte, İrlanda hukuk sisteminin merkez üssü olmuştur.
Yapının: göz alıcı heykelleri ve korint sütunları ve sütunlu kubbesi ilgi çekmektedir ve yapıya muhteşem bir görünüm vermektedir. Kubbe: Dublin şehrinin silüetinde en çok tanınan özelliklerinden birisidir. Bu kubbe: bir kütüphane olarak kullanılmak için inşa edilmiş, ancak genel denetçi kayıtlarının tutulduğu bir arşiv olarak kullanılmıştır.
Savaşta zarar gören kubbe: savaştan sonra yapısal restorasyona rağmen, iç dekorasyonu sonsuza dek kaybolmuştur.
Bina: İrlanda tarihinde önemli bir role sahiptir. 1916 Paskalya İsyanı sırasında Ned Daly komutasındaki askerler tarafından bina ele geçirilmiştir. Şehir merkezinin büyük kısmı, İngiliz topçusu tarafından bombardıman edildi. Altı yıl sonra ise, 14 Nisan 1922 tarihinde, İrlanda iç savaşı sırasında, bina Cumhuriyetçi kuvvetler tarafından işgal edildi.
Birkaç ay sonra ise, yeni geçici hükümet isyancıları çıkarmak için binaya saldırdılar. Dublin şehrinde, bu bir haftalık savaşın ardından, tarihi bina yıkıldı.
Yapılan anlaşma sonucu teslim edildiğinde, binanın batı kanadı ve Public Record Ofisi yok olmuştu. Aynı çatışmalarda, 1000 yıllık ve yeri doldurulamaz arşivler de yıkıldı ve yok oldu.
1932 yılında: yapı yeniden inşa edildi ve hizmete açılmıştır. Ancak, orijinal binanın içinin dekorasyonu oldukça hasar görmüştü ve belgesel arşivde yoktu.
Binanın dışı ise, karmaşık tarihini insanlara hatırlatmak için olduğu gibi bırakılmıştır ve cephesinde 1922 olaylarını hatırlatacak kurşun delikleri günümüzde de görülmektedir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 St Michan’s Church
St Michan’s Church
Four Courts’un ilerisinden kuzeye doğru Church Street’e doğru yürürseniz, buraya ulaşırsınız.
Bu kilise: bir Viking şapeli yerine, 17.yüzyılda yapılmıştır ve Dublin şehrinin en eski yapılarından biri olarak önem kazanmaktadır. Orijinal kilise 1095 yılında inşa edilmiş ve muhtemelen 14 Mayıs 1096 tarihinde kutsanmıştır.
Kilise 19.yüzyılda restore edilmiştir. Ünlü klasik müzik bestekarı Handel: “Mesiah”ı bestelerken, buradaki 1724 yılı yapımı orgu kullandığı söylenmektedir.
Öte yandan, bu kiliseyi önemli yapan esas unsur: kireçtaşından yapılmaları nedeniyle, mumyalanmış cesetlerin saklanabildiği mezarlarıdır. Yıllar içinde kilise değişmiş olsa da, crypt aynı kalmıştır. Burada bulunan beş uzun mezar tonozunda, 17, 18 ve 19. yüzyıllarda Dublin şehrinin en etkili ailelerinin mumyalanmış kalıntıları bulunmaktadır.
Sabit kuru atmosfer organların mumyalama ve tabut korunmasına neden olmuştur. Diğer bir söylentiye göre: kilise eski bataklık arazi üzerinde inşa edilmiştir ve bu metan gazı organları korumuştur. Her ne sebeple olursa olsun, bir zaman sonra ahşap tabutlar parçalanmakta ve iyi korunmuş mumyalar dışarı çıkmaktadırlar.
Victoria döneminden bu yana, mumyaların ziyaret edildiği ve “Dracula” öyküleri yaratıcısı genç yazar Bram Stoker’in de burayı ziyaret ettiği ve ortamdan etkilendiği düşünülüyor.
Günümüzde, bu mumyalanmış ve bozulmamış cesetlerden birkaç tanesi sergilenmektedir. Tarihi mumyaları görmek için Crypt bölümü ziyaret edilebilir. Sergilenen mumyalardan ortada olanın bir el parçaları eksiktir, söylenenlere göre hırsız olduğu ve elinin ceza olarak kesildiği ve sonrasında bir rahip ya da kiliseye saygın bir adam haline geldiğine inanılıyor. Veya hırsız değildi ve başka bir nedenle elini kaybetmişti.
1803 yılında İngilizler tarafından öldürülen İrlandalı asi liderlerinden Robert Emmet’in bu kilisenin mezarlığında gömülü olduğu sanılmaktadır ve Parnell’in cenaze töreni de burada yapılmıştır.
Buradan çıktıktan sonra: kaldırım taşlı “Bow Street” üzerinden başka bir mekana ulaşacaksınız.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Old Jameson Distillery
Old Jameson Distillery
Bu mekan: eski Dublin şehrinin merkezi olan “Smithfield” denilen yerde Bow Street’tedir.
İrlanda yumuşak viski yapma sanatı hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız, ödüllü burayı ziyaret etmeniz önerilir.
1780 yılında kurulan bu mekan: içki fabrikalarının tarihi hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir. Su, arpa ve mayanın sırrını burada keşfedebilirsiniz.
Bu tura katılırsanız, tur sonunda tüm ziyaretçiler, bir Jameson imzalı içki ile ödüllendiriliyorlar. Tur ücretleri, yetişkinler için 14 euro, öğrenciler için 10.60 euro, çocuklar için 7.70 eurodur. Yılda, 350 bin kişinin bu tura katıldığı söyleniyor.
Tur: damıtım yerinin gösterildiği bir yürüyüş ile başlar, ardından bir görsel-işitsel sunum ve daha sonra Jameson Discovery Bar’da sona erer. Bu bar bölümünde: biraz önce söylediğim gibi ücretsiz bir içki ve bir kalifiye Irısh Whisey tadıcı olmanız için bir şans verilir ve ardından bir belge veriyorlar.
Perşembe ve Cumartesi geceleri, burada harika bir gece geçirebilirsiniz. Jameson Barrelman şölenini katılırsanız: müzik eşliğinde Old Jameson Distillery eğlencesiyle eşsiz bir akşam yaşamanız mümkün olacaktır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Chimney Viewing Tover
Chimney Viewing Tover
Binanın arkasında: Chimney Viewing Tover bulunur. Eski fabrikanın bacasının üstüne camlı bir platform eklenerek, şehrin muhteşem güzel manzarasının görülebileceği bir yer haline getirilmiştir. Yani, burası bir anlamda Dublin izleme kulesidir.
Baca: 1896 yılında inşa edilmiş ve günümüzde tepesinde iki katlı bir görüntüleme platformu bulunmaktadır. Burayı ziyaret ederseniz, bu fantastik yerden, koylara ve dağlara doğru muhteşem bir manzarayı izleyebilirsiniz.
O’Connell Bridge’den sağa dönerseniz, başka bir mekan görülecektir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Custom House
Custom House
Burası: Dublin şehrinin mimari başyapıtlarından biridir. Rehberli turlar ücretli olup, yetişkinler için 1 euro, öğrenciler için ücretsizdir.
1791 yılında inşa edile ve James Gandon isimli mimarın Dublin şehrindeki ilk eseri, günümüzde yenilenmiş haliyle karşımıza çıkmaktadır.
İlk olarak Dublin limanı için tasarlanmıştır. Ancak: Dublin limanı daha sonra başka yere taşınınca: özel vergilerin toplanması için bina kullanım dışı kalmış ve İrlanda’da yerel yönetim karargahı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
1921 yılında ise: İrlanda bağımsızlık savaşı sırasında, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu tarafından, İngiliz karargahı olarak kullanılan burası yakılmıştır ve yangın 5 gün sürmüştür.
Yapının orijinal içi, bu yangında tamamen yok olmuş ve merkezi kubbe çökmüştür. Tarihi kayıtlarda ise büyük hasar meydana gelmiş, doğum belgeleri dahil birçok belge yok olmuştur.
1928 yılında restorasyon çalışmaları tamamlanmış ve bugünkü görünüm ortaya çıkmıştır.
Kubbe: orijinal yapımında kullanılan portland taşından daha belirgin, koyu İrlanda kireçtaşı kullanılarak yeniden inşa edilmiştir. 1980 yılında yeniden restorasyon ve temizlik yapılmıştır.
Binanın asaleti: 114 metre ulaşan yüksekliği ve 61 metre olan genişliğine rağmen bozulmamıştır.
16 metrelik kubbesinde: ticareti sembolize eden heykel görülür ve Henry Banklar tarafından yapılmıştır.
Ana kapının üzerine ise ünlü İrlandalı heykeltıraş Edward Smyth tarafından yapılmış, nehir tanrılarının heykelleri görülür. Binanın kuzeyinde ise, Joseph Banks tarafından yapılmış: Avrupa, Amerika ve Afrika’yı temsil eden heykeller görülür.
Günümüzde burası finansal hizmetler sektörü olarak kullanılmaktadır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Famine (Kıtlık) Memorial
Famine (Kıtlık) Memorial
Heykel: 19.yüzyılda İrlanda kıtlığı sırasında göç etmek zorunda kalan İrlandalı insanlara adanmış bir hatıra eseridir.
Bronz heykeller tasarlanmış ve Dublinli heykeltıraş Rowan Gillespie tarafından yapılarak, Dublin Docklands Custom House Quay üzerine yerleştirilmiştir.
Burası: 1846 yılında kıtlık döneminde, St Patric günü, Custom House Quay’dan kalkan “Perserverance”nin ilk hareket yeridir. Gemi, 74 yaşındaki kaptan William Scott yönetiminde Atlantik üzerinde 210 yolcusu ile tarihi yolculuğunu yapmıştır. Bunlar 18 Mayıs 1846 tarihinde New York’a vardılar.
Bu heykeller: sık ve sağlıksız görüntüleri ve Irish Sea’ye doğru bakarak “Allied Irish Bank” ın ışıltılı ön cephesine doğru yürüyor gibi durmaktadırlar.
2007 yılında, Haziran ayında: Rowan Gillespie tarafından yapılan ikinci bir dizi kıtlık heykeli: Kanada’da bu mültecilerin gelişini hatırlatmak için, Toronto’nun İrlanda Park rıhtımı üzerine yerleştirildi.
Kıtlık heykellerinin hemen yanındaki alanda: “Dünya Yoksulluk Taşı” denilen hatıra taş bulunur. Bu taş blok: Birleşmiş Milletler Uluslar arası “Dünya Yoksullukla Mücadele” günü nedeniyle yapılmıştır.
Bu kireçtaşı anıt: dünyada yoksulluk içinde yaşayan insanlarla dayanışma için yapılmıştır. 1948 yılında imzalanan “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” hatıra taş üzerinde yazılıdır.
Her yıl Ekim ayının 17. günü burada tören düzenleniyor.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 O’Connell Street
O’Connell Street
Bu büyük bulvarda, birçok anıt ve heykel bulunmaktadır. Ayrıca, yine cadde üzerinde çok sayıda dükkan ve ince binalar bulunmaktadır.
Cadde: ayaklanma sırasında hasar görmüş ve ardından 1920’li yılların sonunda yeniden onarılmıştır. Günümüzde: cadde üzerinde yaya bölgelerinin yaratılması ve General Post Office binasında ışıklandırma yenilemesi projeleri sürdürülmektedir.
Dublin şehrini ziyaret edenler burayı mutlaka görürler. Çoğu otobüsler de bu cadde üzerinde çalışırlar. Zaten, bu cadde, Avrupa’nın en geniş kentsel caddesi olması ile ünlüdür. Ancak: mesai saatleri içinde çok kalabalıktır. Geceleri ise pek güvenli değildir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Daniel O’Connell Anıtı
Daniel O’Connell Anıtı
John Foley tarafından yapılan ve Köprünün ayağında bulunan bu anıt, 4 zafer kahramanı tarafından çevrelenmiştir. Hemen altında ise, İrlanda’nın tüm sosyal sınıflarını temsil eden heykel topluluğu görülüyor.
1882 yılında yapılan anıtta: 1916 yılından kalma kurşun delikleri görülebilmektedir. Özellikle Daniel O’Connell heykelinin kollarında ve göğsünün merkezindeki kurşun izleri görülüyor.
Bu heykelin bulunduğu yer, Dublin şehrinde özellikle evsizlerin buluşma yeri gibidir, yani burada gezinirken çevrenizde korkutucu görünüşlü insanlar görebilirsiniz.
Daniel O’Connell: 1828-1829 yıllarında çıkan ve Katoliklere sınırlı sayıda oy hakkı veren Katolik Kurtuluş Yasasını yapmış ve 1831 yılında Dublin Belediye Başkanı olarak seçilen ilk Katoliktir.
Ancak: Birlik Yasasının yürürlükten kaldırılması için çağrıda bulunması nedeniyle bir süre hapis yatmıştır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Jim Larkin Anıtı
Jim Larkin Anıtı
Sosyalist, iyi bir konuşmacı ve bir işçi sınıfı kahramanı olan “Jam Larkin” anısına, Oisin Kelly tarafından yapılan bu anıt: İrlanda’nın en büyük alışveriş merkezi olan “Clerys” in meşhur çalar saatinin hemen karşısındadır. Anıtın üzerindeki yazıtta: ünlü konuşmalarından biri Fransız, İrlanda ve İngilizce dil ile yazılıdır.
Aynı zamanda Big Jim olarak da bilinen Larkin: 1876-1947 yılları arasında: İrlandalı Ulaştırma ve Genel İşçiler Sendikası genel sekreteri oldu. O bir ömür boyunca sosyalist ve işçi hakları için savaştı.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 General Post Office
General Post Office
İrlandalı posta servisi merkezi olan General Post Office (GOP) Dublin tarihine en fazla tanıklık eden bir yerdir ve O’Connel Street’in merkezindedir.
Yapı: 1815-1819 yılları arasında, Dublin şehrinde, George mimari akımının son dönemlerinde mimar Francis Johnston tarafından yapılmıştır. İlk yapıldığında, bir Roma Katolik Katedrali olması düşünülmüştür.
Yapıda: 6 tane yivli sütun ve Edward Smyt tarafından yapılmış figürleri bulunan: heybetli İon portik önemlidir.
Ancak: 1916 yılı Paskalya ayaklanmasında: İrlanda gönüllüleri ve İrlandalı Vatandaşlar Ordusu üyeleri, burayı ele geçirdiler. Patrick Pearse: İrlanda Cumhuriyetinin kuruluşunu ilan etti ve binayı işgal etti.
Ancak, çıkan çatışmalarda bina tamamen yıkıldı ve yandı. Yeni bağımsız İrlanda hükümeti, 1924 yılında, bu yıla kadar sahipsiz kalan binayı yeniden restore ettirmeye başladı.
Bu nedenle: yapı: mimari önemi yanında, İrlandalılar için özellikle sembolik önemli bir yer tutar. Başarısız 1916 Paskalya ayaklanmasının ikonik sembolüdür. Burada: kısa ömürlü İrlanda Cumhuriyeti, Patrick Pearse tarafından ilan edilmiştir.
Ana girişte, Posta salonunda, ön revakta bir pencere içinde: 1916 yılındaki ayaklanma anısına, halk kahramanı -efsanevi kahraman Cuchulain’in bronz bir heykeli ve arkasında, isyandan çeşitli görüntüler sunan on tablo bulunmaktadır.
Çatıdaki heykeller: heykeltıraş John Smyth tarafından yapılmıştır. Bu heykeller: Vefa ve Merkür ile İrlanda adasının, kadın şeklindeki klasik bir gösterimidir.
Yapının bir köşesinde: “Post Museum” bulunmaktadır. Burada: uzun yıllar boyunca İrlanda toplumunun gelişiminde, Postane ve buradaki kişiler tarafından oynanan rolle ait bir bakış açısı sunuluyor.
Pul ve pul koleksiyonculuğu, 1916 Bildirgesi ve Paskalya Pazartesi günü, buradaki personelin çok az bilinen hikayesi burada betimleniyor. Ayrıca: İrlandalıların hayatında, Postanenin önemi vurgulanıyor. Müzeye giriş 2 eurodur.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Spire of Dublin
Spire of Dublin
Dublin şehrinde özellikle yabancıların buluşma yeri olan bu anıt, hemen Jim Larkin anıtının yanındadır ve bölgenin en yeni anıtıdır ve daha önce, 1966 yılında IRA tarafından havaya uçurulan “Nelson’s Pillar” anıtının bulunduğu yere 2002 yılında dikilmiştir.
Büyük ve çarpıcı ve yenilikçi anıt: ünlü General Post Office önünde, O’Connell caddesinin ortasında durmaktadır.
Anıtın uzunluğu 120 metredir, çapı ise 3 metredir ve anıtın altına mühürlü bir zaman kapsülü yerleştirilmiştir. Dünyanın en yüksek heykelidir. General Post Office binasından, 7 kat daha yüksektir. Ağırlığı 126 tondur. Şekli: içi boş konidir. Çelik levha kalınlığı: 10-35 mm arasında değişmektedir.
Teknik olarak, mümkün olduğu kadar ince ve zarif bir şekilde, O’Connell Street üzerinde yükselir. Onun tepe çapı 15 cm dir.
Spire’ın üst kısmı hafifçe sallandığı zaman: şehrin iklim karakterini yansıtan rüzgarın estiği bilinir. Anıtın ucu, aşırı rüzgar durumunda, 1.5 metre esneyebilir.
Anıtın paslanmaz çelik ve yaklaşık 10 metre olan tabanı: kalan kısmından biraz daha yüksek bir yansıtıcı bir yüzey yaratmak için bir arka plan tasarımı ile kısmen parlatılmıştır. Alacakaranlıkta: Spire’ın paslanmaz çelik yüzeyi: ortam aydınlatması ile yanar.
Hafifçe aydınlatılmıştır ve ucu, Dublin üzerinde gece gökyüzünde bir yansıtıcı yüzey sağlamak için içinde bir ışık kaynağı yanar. Özellikle geceleri, farklı ışıklar buraya ayrı bir hava vermektedir.
Dublinliler, bu anıta: “Stiffey by the Liffey” yani “Liffey kıyısındaki yükselti” ismini vermişlerdir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Abbey Theatre
Abbey Theatre
National Theatre’ın bir parçası olan ve caddenin bitiminde bulunan burası: 1904 yılında W.B.Yeats, Lady Augustine ve Edward Martyn tarafından kurulmuştur ve kuruluşundan itibaren İrlanda oyun yazarlığının merkezi olmuştur. Bunlar arasında öne çıkanlar: Sean O’Casey ve John Synge’dir.
1951 yılında çıkan yangında bina hasar gördü ve 15 yıl sonra, 18 Temmuz 1966 tarihinde, aynı sitede, Michael Scott tarafından tasarlanan bugünkü yerine taşındı.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 St Mary’s Pro-Cathedral
St Mary’s Pro-Cathedral
Abbey Theatre’ın kuzeyinde; Manchester Street adresinde bulunan bu dini yapı: Dublin şehrindeki Katolik cemaatinin şehir merkezindeki başlıca kilisesidir. Yapı: 1816-1825 yılları arasında yapılmıştır. Dublin şehrindeki üçüncü katedraldir. (diğerleri Chirist Church ve St Patric)
Ama resmi bir katedral değildir. Çünkü: Papa, Christ Church katedralini kutsamıştır. Christ Church katedrali, yüzyıllardır Protestan olmasına rağmen, hiçbir Papa bunu değiştirmemiştir ve şehir: çoğunluğunun dinine hizmet edecek bir Katolik katedrali olmadan bırakılmıştır. Yani, St Mary’s katedral statüsüne yükseltilmemiştir.
Oldukça etkileyici bir ara sokakta, köşeye sıkışmış olan kubbeli kilise: klasik dor tarzı dış görünümü ile, ürkütmektedir. Rönesans tarzındaki iç mekan: mavi ve grilerden oluşmaktadır ve süsleme bulunmamaktadır. Mimari stil olarak neo-klasik dor tarzı kullanılmıştır.
Michael Collins ve Eamon de Valera’nın cenaze törenleri burada yapılmıştır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Tyrone House
Tyrone House
Katedralin hemen karşısındaki bu bina günümüzde “Eğitim Bakanlığı”na ev sahipliği yapmaktadır. Bina: 1742 yılında Richard Cassels tarafından yapılmıştır. İç dekorasyon ve güzel bir merdiven ve alçı işleri ise: Francini kardeşlere aittir. Ana giriş kapısının üzerinde, merkezi Venedik tarzı pencere cephe dekorasyonunu daha ihtişamlı hale getirmektedir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Monument to Parnell
Monument to Parnell
Caddenin kuzey ucunda: Dublin doğumlu Amerikalı heykeltıraş Augustus Gaudens tarafından yapılmış “Monument to Parnell” anıtı bulunur. Bu anıtta: gerçek hayatta olduğu gibi, Parnell: iki palto giyer biçimde tasvir edilmiştir. Caddenin sonundaki O’Connell anıtının aksine, Parnell anıtı caddenin uzunluğu aşağıya bakacak şekilde, sırtına üçgen dikilitaşla dibinde duruyor.
Charles S.Parnell (1846-1891) 1880’lerde milliyetçilik konusunda İrlanda’nın başlıca sözcüsü olmuştur. 1900 yılında Parnell onuruna bir anıt yapılmasına karar verilmiş ve anıtın inşasına 1903 yılında başlanmıştır. Anıtın arkasındaki dikilitaş 57 metre yüksekliktedir. Anıt 1 Ekim 1911 tarihinde günümüzdeki yerinde açıldı.
Evet, şimdi “Parnel Square” denilen yere ulaşıyoruz.
Rotunda Hospital
Meydanın güneyindeki bu mekan: Palladio tarzında, 1751-1755 yılları arasında ünlü mimar Richard Cassels tarafından yapılmıştır. Önem kazanan yanı: Avrupa’nın en eski kadın doğum hastanesi olmasıdır. Günümüze kadar olan süreçte, burada 300 bin bebek doğduğu söyleniyor. 1889 yılında ilk sezaryan burada yapılmıştır.
Yapının ilk katta bulunan şapel: vitray camları ve rokoko tarzı alçı süslemeleriyle dikkati çekmektedir. Burası bir zamanlar konferans salonu olarak kullanılmış ve Charles Dickens, burada bir konferans vermiştir.
Gate Theatre
Meydanın güneyindeki bu tiyatro binası, 1784 yılında inşa edilmiştir. 1930’lu yıllarda kurulan tiyatro topluluğu: yenilikçi oyunlarıyla günümüzde burada faaliyetlerini sürdürmektedirler. James Mason ve Orson Wells: oyunculuk kariyerlerine burada başlamışlardır.
Dublin şehrinde görülebilecek en iyi sahne, bu tiyatro içindedir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Gadren of Remembrance
Gadren of Remembrance
Meydanın kuzeyindeki bu park alanı: haç şeklindeki gölü ve Oisin Kelly tarafından yapılan “Children of Lir” isimli muhteşem heykeliyle ilgi çeker. Park alanı: Daithi Hanly tarafından tasarlanmış, İrlanda’nın özgürlük mücadelesine hayatını adamışlar anısına yapılmıştır.
Bahçede: bütün dinler, inançlar veya renk dahil olmak üzere tasarlanmış, bir mezhebe bağlı olmayan “haç” şeklinde bir havuz bulunmaktadır. Bu havuzun zemini: paramparça kılıç ve kalkanlarla, kırık mozaiklerle kaplıdır.
Bunun anlamı: savaşın sonunda silahlarını kırmak ve bir çatışmanın sonunu sembolize etmek yönündeki eski klan ritüelleridir. Haç başında, büyük bir bronz heykel, sihirli kuğu dönüştürülmüştür.
Bu görüntü, Kelt mitolojisinden alınmıştır. Lir’in çocuklarını temsil eder.
2011 yılı Mayıs ayında: İngiltere Kraliçesi Elizabeth II buraya bir çelenk koydu. Bu durum, iki ülke arasındaki silahlı çatışmanın sona erdiğinin kanıtı olarak İrlanda medyası tarafından değerlendirildi ve sevinçle karşılandı.
Dublin City Gallery
The Hugh Lane denilen yerdeki bu yapı: Sir William Chambers tarafından, Lord Charlemont için yaptırılmıştır. Yapı; 1991 yılında restore edilmiştir.
Burada, müthiş bir sanat koleksiyonu bulunmaktadır. Bu koleksiyon: Sir Hugh Lane: 1908 yılında ölmeden önce, tablo koleksiyonunu: İrlanda hükümeti ve Londra National Gallery’e miras bırakmıştır.
Ardından koleksiyon büyüyerek günümüzde 2000’den fazla esere ulaşmıştır.
Bu koleksiyonda: Degas, Monet ve Fransız empresyonistleri ve onların İrlandalı ardıllarının eserleri bulunmaktadır. Öte yandan: Jack Yeats’in post empresyonist tabloları da ilgi çekmektedir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Dublin Writers Museum
Dublin Writers Museum
Dublin: yazar ve edebiyat şehri olarak tanınır.
Bu bina 1991 yılında restore edilmesine rağmen, George dönemine ait öğeleri taşımaya devam etmektedir.
İrlanda edebiyatı ve tiyatrosu, İrlanda yazın geleneğini anlatan kitapların ilk baskıları, tiyatro: programları-yazışmaları-giysileri burada sergilenmektedir.
Müzede bulunan koleksiyon: ortaçağ İrlanda edebiyatından başlamaktadır.
Üst katta: resim sergisi bulunmaktadır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Phoenix Park
Phoenix Park
O’Connell caddesine 1.5 km uzaklıktadır.
Liffey nehri kıyısında, 709 hektarlık bir alan üzerine kurulmuştur. Avrupa’nın en büyük şehir parkıdır. Günümüzde de kalın taş duvarlarla çevrili park alanının duvar uzunluğunun 7 mil olduğu söyleniyor, park alanına giriş sekiz büyük kapıdan ve altı yaya kapısından yapılmaktadır.
Park: 1662 yılında, Kral Charles II adına, Ormond Dükü James Butler tarafından kurulmuştur.
Park alanında: oyun alanları, düzenli bahçeler ve ağaçla-çayırlık alanlar bulunur.
Alanın % 30’luk bölümü: meşe, ıhlamur, kayın, çınar gibi geniş yapraklı ağaçlarla kaplıdır. Alageyik sürüsü 1660 yılından beri park alanında yaşamaktadır.
Öte yandan, park alanı: birçok memeli ve kuşlar için bir sığınak ve yaban hayatı habitatlarına ev sahipliği yapmaktadır. Park alanında, günümüzde de 600 geyik bulunduğu söyleniyor.
Park alanı içinde: 1750-1774 yılları arasında inşa edilmiş İrlanda Cumhurbaşkanı konutu ve Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği konutu bulunmaktadır. Ayrıca, yine park alanı içinde birçok tarihi bina ve anıt bulunmaktadır.
1864 yılında: Parkgate sokak girişinde bulunan Victoria tarzı çiçek bahçeleri 9 hektarlık alanda açılmıştır. Burası, en iyi Victoria dönemi çiçeklerini görüntülemek için idealdir. Süs gölü, çocuk oyun alanı, piknik alanı da görülebilir.
Burayı ziyaret ederseniz: güzel dağ manzaraları görebilirsiniz.
Park alanında bulunan en eski yapı: Ashtown Castle’dır. Burası, günümüzde “Phoenix Park Visitor Centra” ev sahipliği yapmaktadır.
Castle içinde: 17.yüzyıldan kalma ve İrlanda meşesi ile restore edilmiş bir kule ev ilgi çekmektedir.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Papal Cross
Papal Cross
Park alanında: 29 Eylül 1979 tarihinde, Papa II. John Paul’un ziyareti anısına yapılan; basit büyük beyaz haç; “Papal Cross” da görülmektedir. Her yıl, burada 1.25 kişiye açık hava vaazı vermiştir. Bu anıt: Tallon Walker Mimarlar ve John Sisk&Sons tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir.
116 metre yüksekte durmaktadır ve çelik krişlerle desteklenmiştir. Haçı dikmek için birkaç deneme yapılmış, sonunda Exaltation bayram günü, 14 Eylül tarihinde dikilebilmiştir.
Papa II. John Paul: 2 Nisan 2005 tarihinde Roma’da öldüğünde, burada bir anma töreni yapılmıştır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Phoenix Columm
Phoenix Columm
“Phoenix Columm”: parkın ismini aldığı doğal kaynağın yanındadır ve 1747 yılı yapımıdır. Phoenix Columm: Gal dilinde “temiz su” anlamına gelmektedir. Anıt: 1747 tarihinde Earl tarafından dikilmiştir. Kolon portland taştan oyulmuştur. Korint sütunun zirvesinde, küllerinden yükselen bir phoenix kuşu bulunmaktadır.
Wellington Anıtı
Öte yandan: 1861 yılında dikilen, Avrupa’nın en yüksek dikilitaşı olan, 62 metre uzunluğundaki “Wellington Anıtı” da, park içinde ilgi çekmektedir. Anıt: Wellington Dükü Arthur Wellesley anısına Roıbert Smirke tarafından tasarlanmıştır.
Bu anıt: Wicklow graniti ile yapılmış ve üzeri, Waterloo savaşında elde edilen topların eritilmesiyle yapılan dört bronz plaka ile kaplıdır.
İrlanda Dublin Gezilecek yerler-3 Dublin Zoo
Dublin Zoo
Phoenix park içinde bulunan hayvanat bahçesi: Dublin şehrinde, yabancılar tarafından ziyaret edilen en yoğunluklu 2. yerdir. Burası, 2012 yılında 1 milyon ziyaretçiyi ağırlamıştır. Öte yandan, dünyanın en eski ve popüler hayvanat bahçelerinden birisidir.
Hayvanat bahçesine giriş ücretlidir. Ücret yetişkinler için 15 euro, çocuklar için 10.5 euro ve öğrenciler için 12.5 eurodur. Guruplar ve aileler için indirim yapılmaktadır.
1831 yılında kurulan hayvanat bahçesi: 26 hektarlık bir alana yerleştirilmiş olup, doğal ortamlarında 600 hayvana ev sahipliği yapmaktadır. Hayvanlar: tasarımcı Decimus Burton tarafından düzenlenen alanlarda yaşamaktadırlar.
Bunlar arasında: çok nadir bulunan ve egzotik hayvanlar da vardır. Örneğin: Asya filleri, zürafalar, zebralar, Afrika antilopları, deve kuşları bulunur. Ayrıca: içlerinde kar leoparı, altın aslan gibi soyu tükenmekte olan hayvanlar da bulunur.
Hayvanat bahçesinin en dikkat çekici yeri: büyük boyuttaki hayvanları bulunduğu “African Plains” tir. Burada “Nakuru Safari” turu yapılır.