Burası, antik dönem Roma kalıntıları ile önem kazanıyor. MS.646 yılında, Vali Gregory: Bizans imparatorluğundan bağımsızlığını gündeme getirir ve kendisini imparator ilan eder.
Daha sonra ise, yeni kurduğu imparatorluğun başkenti olarak: Sbeitla-Sufetulayı seçer.
Ancak: MS.647 yılında, Arap Müslümanlar, bölgeyi tehdit etmeye başladılar ve Gregory’nin askerlerini yendiler ve kendisini öldürdüler. Bu olay: Hıristiyan Tunus’un sonunun başlangıcı oldu.
Kalıntıların bulunduğu yer, modern Subeytile şehrinin hemen dışındadır. Antik dönemde: İmparator Vespasianus döneminde “Municipium”, İmparator Marcus Aurelius döneminde ise “Colonia” olarak anılmıştır.
Bu antik kentte
Romalılar tarafından, sınırlı su kaynakları korunmuş ve zeytin üretiminde, üstün tarımsal teknikler kullanılarak, büyük zenginlik yaratılmıştır.
Sit alanında
Görmenizi önereceğim, 3 tapınak kalıntısı var. Capitolino Tapınakları olarak isimlendirilen bu kalıntılar: Forumun üzerinde yükselir. Geleneksel Roma kültürüne göre: ana tapınak Jupiter, onun iki yanındakiler ise, Juno ve Minerva’ya adanmıştır. Tapınakların arka duvarlarında nişler var. Bir zamanlar, bu nişlerde tanrı heykelleri duruyormuş.
Antik alanda
Bizans döneminden kalma, Vitalis Bazilikası da dikkati çekiyor. Bazilikanın vaftiz kurnasını özellikle görün. Çünkü: mozaikler ve Latince bir yazıtla süslü. Buranın yapılışı: 6.yüzyıla doğru uzanıyor.
Minerva Tapınağı
Burası, saygın iki tanrının kızı olan Minerva’ya adanmıştır. Kendisi, savaşçı ve bakire, tanrıça olarak kabul ediliyordu. Şiir, tıp, bilgelik, ticaret, el sanatları ve müziğin, onun tarafından icat edildiğine inanılıyordu.
Bu tapınak yapısı: dıştan pek etkileyici gibi görünmese de, içten mükemmel görünmektedir. Ancak, bu mükemmellik, aynı zamanda Mısır tapınaklarında olduğu gibi, sadelik te sunmaktadır. Ortadaki nişte bir zamanlar bulunan tanrıça heykeli, günümüzde Müzededir.
Jupiter Tapınağı
Tüm tanrıların en önemlisi olarak, Jupitere adanmış bu tapınak, ortada duruyor. Aynı zamanda, mükemmel bir mühendislik harikası olarak görülüyor.
Bu tapınağın: kendi girişi yok. Bu tapınağa: diğer iki tapınak içinden, kemerli bir köprüden giriliyor. Bu özelliği: dikkat çekicidir. Bu tapınakta da, tanrı heykeli için bir niş bulunmaktadır.
Juno Tapınağı
Mevcut tapınaklar içinde en harap olmuş olanıdır. Juno: tanrıların kraliçesi, Jupiter in karısı ve Minerva’nın annesidir. Ortasında niş bulunmaktadır, ancak tanrıça heykeli bulunamamıştır.
Antoninler Kapısı
MS.139 yılında yapılmıştır. Forum bölgesindeki açık avluya açılan, giriş kemeri üzerindeki yazıtta, yapılış tarihi yazılıdır. Bu kemer: ülkedeki mevcut kalıntılar arasında en güzel kemer olarak öne çıkmaktadır.
4 sütunludur ve yüzeyi pürüzlüdür. Bu da tam olarak bitmediğini göstermektedir.
Hamam
Hamam yapısındaki özgün döşeme mozaiği, günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir. Büyük hamam bölümünde: iki ana bölümde, soğuk ve sıcak banyolar ile yerden ısıtma sistemi görülebiliyor.
Ayrıca, hamam yakınında, Palaestra denilen spor alanları da var. Burada: yerde mozaikler ve yanlarda ise, bir çift sıra sütun görülüyor.
St. Servus kilisesi
Arap Müslümanlar bölgeyi ele geçirinceye kadar, şehir, dünyanın bu bölgesinde, Hıristiyanlığın en önemli şehirlerinden biri olarak önem kazanmıştır. Günümüzde, burada beş kilise kalıntısı bulunmuştur.
Ama, bu bulunanlar dışında da bir kısım kilise bulunduğu kesindir. St. Servus kilise kalıntısı içinde, küçük bir hamam ve bazilika ortasında küçük bir mozaik çeşme ve havuz görülüyor, mutlaka görmelisiniz.
Müze
Bilet gişesinin yanındadır. Burada: antik şehirde bulunan bazı kalıntılar sergileniyor. Bunlar arasında: bazı mozaikler, steller ve 5.yüzyıldan kalma bir sunak bulunuyor.
Ancak: şehrin büyüklüğü dikkate alındığında, bu küçük müzenin ve sergilenen eserlerin basitliği çok anlamsız kalmış.
Tunus ülkesinde: 2011 yılında, Devlet Başkanı Bin Ali ve yönetim aleyhine büyük bir ayaklanma yaşanır. Her ne kadar, ülkede anarşik ortam duruldu ise de, bu ülkenin tek gelir kaynağı turizmdir. Umarım turizm konusunda, ülkeye gelen turistlerin güvenliğini sağlayabilirler.
COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ
Tunus, Kuzey Afrika’nın en küçük ülkesidir. Bu küçük ülkenin ölçüleri: kuzeyden-güneye: 750 km. ve doğudan-batıya: 400 km. dir. Ancak: Akdeniz’deki kıyılar, girintili-çıkıntılı yapısıyla, toplam 1200 km. boyunca sürer.
Kuzey bölümünde: Mecerde vadisinin verimli toprakları uzanır. Buralar, bir zamanlar Roma imparatorluğunun tahıl deposu gibi kullanılmıştır. Günümüzde de, burada yoğun olarak buğday üretilir. Mecerre bölgesinin kuzeyinde ise: Mogod ve Kurumiri dağları var. Bu dağların üzerinde, yoğun çam ve meşe ormanları görülüyor.
Ülkenin asıl kıyısı: Es-Sahel olarak isimlendirilir. Hammamet körfezinin ılık ve sığ sularına çok yakın, ünlü tatil beldelerinin bulunduğu: Suse ve El-Manastır buradadır. Ülkenin başkenti, Tunus şehrinin nüfusu: 1.5 milyon kişi iken, diğer önemli şehirler: Sefakis, Suse, Kayrevan ve Bizerte.
Ülkeyi neredeyse tam ortadan ikiye bölen, büyük tuz gölü: Şattül Cerid, çölün kuzey sınırındadır. Büyük kum çölü, güneye doğru, göz alabildiğince uzanır. İsmi ise: Büyük Doğu Ergi. Burada: yer değiştiren, büyük kumullar önem kazanıyor. Buradaki çöller: Amerikan film yapımcılarının da dikkatini çekmiş ve Hollywood sinema yönetmenleri, burada, bir kısım filimler çekmişlerdir. Bunlar: Star Wars, İngiliz Hasta, Kutsal Hazine Avcıları.
Ülkenin, deniz kıyısındaki komşuları: 200 km. uzaklıktaki Sardunya adası ve 140 km. uzaklıktaki Sicilya adasıdır. Bu yakınlıklar nedeniyle, ülke, Avrupa ile Afrika arasında bağlantıyı sağlar.
İNSANLARI
Tunus ülkesinin toplam nüfusu: 10 milyondur. Bu nüfus, yoğun olarak, özellikle Tunus ve Suse kentlerinde yani kuzeyde yoğunlaşmıştır. Yani, nüfusun, % 65’lik bölümü, kentlerde yaşamaktadır. Nüfusun: % 98’lik bölümü Müslümandır. Yalnızca, Cerbe adasının güneyinde, küçük bir Yahudi toplumu yaşamaktadır.
Halkın büyük çoğunluğu: Berberi ve Araplardan oluşur. Ancak, Berberiler, günümüzde nüfusun yalnızca % 3’lük bölümünü oluştururlar ve özerk yapılarını büyük ölçüde yitirmişlerdir. Bunlar: güney bölümünde “kasr” denilen köylerde, dağlık kesimlerde ve vahalarda otururlar.
Tunus insanı, genellikle neşeli, güler yüzlü ve yardımsever. Özellikle: Türklere karşı büyük sevgi duyuyorlar. Ancak, bu ülkenin erkekleri: özellikle güzel ve açık kıyafet giymiş bayanlara karşı, tacizkar tutum takınıyorlar. Hatta, bazen yanında erkek bulunan bayanlara bile tacizde bulunmaktan sakınmıyorlar. Bu yönleri ile, ülkenin tüm sempatisi gidiyor. Yoksa: ülke insanının geneli, gayet sevecen, neşeli ve yardımsever.
İKLİM
Ülkenin iklimi: yazları sıcak ve kışları ılıman özellikler gösteriyor. Kar, buz ve don gibi hadiseler, bu ülkede görülmüyor. Kıyı bölgeleri: Mayıs-Ekim ayları arasında: sıcak ve güneşlidir. İlkbahar ve sonbaharda, akşamları biraz serin olabiliyor. Sonuçta, Ekvator çizgisine yakın bu ülkede, elbette hava sıcak ve hatta bazen çok sıcak. Güneye inildikçe iyice sıcak ve zaten çöl var. Bu yüzden, bu ülkeye gitmek için her mevsim ve özellikle İlkbahar ve sonbahar düşünebilirsiniz. Ama, mutlaka güneş kremi, şapka ve güneş gözlüğü gibi, güneşe karşı gerekli önlemleri almalısınız.
EKONOMİK ETKİNLİKLER
Tunus, genel olarak tarıma dayalı ekonomik bir düzene sahiptir. Tarım denilince de, en başta: zeytin gelir. Dünya zeytin üretiminin büyük bölümü: ülkedeki üretimden sağlanır.
Son yıllarda ise, ülkede: turizm olgusu gelişmiş ve gelişmeye devam etmektedir. Ancak, her yıl, nüfusunun yarısı kadar turist çeken bu ülke, gelen turistleri tekrar geri çeviremiyor. Çünkü, ülkeye gelenlerin, yalnızca % 1-2’si, bir daha bu ülkeye gidiyor. Özellikle: kadınlara karşı yapılan tacizler, ülkenin sempatisini düşürüyor.
Halbuki, turizm, ülkenin gelir kaynakları içinde ilk sırada bulunuyor. İnsanların bunun bilincinde olmaları şart. Yıllarca: Fransızlar, İtalyanlar ve Almanlar için ucuz bir tatil cenneti olan ülke; son yıllarda kabuk değiştiriyor. Kıyı kesimlerinde, doğayı yok edecek şekilde, hızla oluşan betonlaşmanın önüne geçilmesi şart. Yoksa, elbette bu betonlaşma ve yapılaşma, turizmin önünü kesecektir. Bu yüzden: ülke yöneticileri, kıyı yani deniz turizmi yanında, alternatifler yaratmaya çalışıyorlar. Bunun başında ise, örneğin kıyı bölgesinin hemen 200 km. yakınlarındaki Matmata bölgesi geliyor. Daha önce söylemiştim, burada ünlü filimler çekilmiş ve özellikle Star Wars filminin çekilmesi, burayı çekici hale getirmiş. Aslında, tam bir “Kapadokya” denebilir. Tek fark: mağara evler, kayalara değil, çölde oluşan küçük tepeciklerin altlarına oyulmuş.
HAVAALANI
İstanbul-Tunus arasındaki uçuş süresi, yaklaşık 3 saattir.
Tunus ülkesinin en büyük havaalanı: Kartaca Uluslar arası Havaalanıdır. Alan: Tunus şehir merkezine, 8 km. uzaklıktadır.
Havaalanı ile kent merkezi arasındaki ulaşım için: taksi kullanabilirsiniz. Bu taksi yolculuğu: yaklaşık 15-20 dakika sürer. Taksi ulaşımı: yaklaşık 5 dinar tutar. (gece ise: 10 dinar) Taksi dışında: otobüs te var. Ancak: otobüsler, akşam saat 21.00 den sonra servis yapmıyor. Otobüs bilet ücreti: 750 M.
Bunun dışında: bir de Skanes denilen yerde: “Manastır Havaalanı” var. Özellikle: charter uçuşları, buraya yönlendiriliyor. Buradan yine taksi ile, yaklaşık 30-40 dakikada, kent merkezine ulaşabilirsiniz. Metro tercih ederseniz, 1 dinar ödemeniz gerekir.
ÜLKEYE GİRİŞ
Tunus: Türklerden vize istemiyor. Burayı ziyaretinizde, en az 6 aylık bir pasaportunuz ve dönüş biletiniz olması yeterli görülüyor.
Havaalanında uçaktan indiğinizde: bir form dolduruyorsunuz ve pasaportunuz ile birlikte, bunu görevliye veriyorsunuz. Görevli, bu formun ikinci nüshasını onayladıktan sonra size geri veriyor. Bu formu sürekli olarak yanınızda bulundurmanız şart, çünkü: bu form, sizin ülkedeki kimlik kartınız. Dönüşte de zaten çıkışta yine görevliye teslim etmeniz gerekiyor.
DİL
Ülkede Arapça konuşulur. Ama, uzun yıllara dayanan Fransız sömürgesi, ülkede Fransızcanın da bilinmesini sağlamıştır. Ülke insanı, ilkokul 3 sınıfa kadar Arapça ve daha sonra Fransızca eğitim alıyor. Özellikle: Üniversitelerde, eğitim dili: Fransızca.
Ülkedeki gazete ve dergilerin yarısı ile, radyo ve televizyonların bazı kanalları, Fransızca yayın yapıyorlar. Ama, yine de resmi dil, Arapçadır. Turistik yörelerin birçoğunda, tabelalar: iki dilde yazılıdır. İngilizce derseniz: çat-pat. Yani, birçok Tunuslu, İngilizce bilmiyor.
PARA
Ülkede, “dinar” kullanılıyor. Döviz bürolarında ve otellerin resepsiyonlarında, kolayca para bozdurabilirsiniz. 1 dinar: 1000 Milimdir. Banknotlar: Dinar olarak: 5,10,20 ve 30 olarak bulunur. Bozuk paralar ise: Milim olarak: 5,10, 20,50,100,500 ve1 dinar olarak var. Ülkedeki değişim oranı, hükümet tarafından belirlenir, bu yüzden en iyi değişim oranı bulmak için dolaşmayın, her yerde aynıdır.
Tunus dinarı, bizim Türk Lirası ile aynı değerde, yani bir alışveriş sırasında, bizim paraya çevirme derdiniz yok. Bire bir aynı.
Otellerin ve mağazaların birçoğunda, kredi kartı geçerlidir.
Son bir not: ülkede, döviz bozdurduğunuz makbuzları, mutlaka yanınızda bulundurun, yani atmayın. Ülke çıkışında: sizden bunu isteyebilirler. Bir de, ülkenin ulusal parası olan “dinar” ı: gerek ülkeye dışarıdan sokmak ve gerekse ülke dışına çıkarmak yasak. Yani: döviz bozdururken, mutlaka dengeli olun, elinizde dinar kalacak şekilde, çok döviz bozdurmayın, az az bozdurmayı tercih edin. Dönüşte elinizde dinar kaldı ise, havaalanında mutlaka harcayın.
FOTOĞRAF
Ülkede, özellikle kırsal kesimlerde yaşayan insanlar, fotoğraflarının çekilmesinden kesinlikle hoşlanmıyorlar. Diğer yerleşim yerlerinde ise: bir kişi veya kişilerin fotoğraflarını çektiğinizde, sizden mutlaka para isteyeceklerdir. Bu bir tür alışkanlık, fotoğraf çekerken bunu göze almalısınız. Ben, kırsal kesimde, fotoğraf makinanızı asla kişilere ve özellikle bayanlara çevirmeyin derim. Özellikle, kırsal kesimde, Berberilerin resimlerini çekmeye kalkarsanız, inanın büyük sorunlar yaşarsınız, para bile verseniz, belki çare olmayabilir. Siz en iyisi, özellikle berberi resimleri çekmeyin.
KIYAFET
Sonuçta burası Müslüman bir ülke. Yani: burayı gezmek isteyenler: plajların dışında, çok kısa ve askılı kıyafetler kullanmamalıdırlar. Ayrıca: çık kısa şortlar ve diz veya diz üstünde etekler de, tacize uğramanıza neden olabilir. Tek başına dolaşan bir bayan olarak bu ülkeyi ziyaret etmeyi düşünürseniz: yanınızda bir eşarp bulundurmakta yarar olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca: Tunuslu erkeklerin tacizleri hakkında birçok şey duymak mümkün. Bu yüzden, bayanların kesinlikle, bu tür sözlü ve ıslak yaparak yapılan tacizlere aldırmaz görünmeleri ve erkeklerle göz temasından kaçınmaları ve kesinlikle ve kesinlikle kıyafetlerine dikkat etmeleri şart. Yoksa, kötü bir tatil olabilir.
RESMİ TATİLLER
1 Ocak Yeni yıl tatili.
20 Mart Bağımsızlık bayramı
21 Mart Gençlik bayramı.
9 Nisan Şehitler günü
1 Mayıs İşçi bayramı
25 Temmuz Cumhuriyet bayramı
13 Ağustos Kadınlar günü
15 Ekim Bizerte’nin kurtuluşu
7 Kasım Yeni çağ günü
Bunun dışında: Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı ve Peygamberin doğum günü etkinliklerinde de, tatil uygulanır. Özellikle: Ramazan süresince, yani bir ay boyunca: işyerleri, restoranlar ve kafeler, çalışma saatlerini iftar ve sahur saatlerine göre ayarlarlar. Yerel halkın oruç tuttuğu bu günlerde, elbette turistler de etkilenir.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Dolmuş
Bunlar: şehir içi veya yakın kasabalar arasında çalışan taksi-dolmuşlardır. Bunlar: 6 kişi alabiliyorlar ve belli bir rota üzerinde gidip-geliyorlar. Bunlara binebilmek için, bunların duraklarına gitmelisiniz.
Metro
Tunus şehrinde, hafif raylı sistem var. Yani, yer altı metrosu yok. Şehirdeki metro hattında, özellikle: Barselona meydanı ve Bordo Müzesi arasındaki hat, çok kullanılıyor. Bilet ücreti: 900 M. Metro hattı: Habib Burgiba Bulvarı sonundaki, feribot limanında, demiryolu hattına bağlanıyor. Demiryolu hattı ile: Kartaca, Sidi bu Zeyd ve Mersa bölgelerine ulaşabilirsiniz. Bilet ücreti, tek gidiş için: 980 M.
Otobüs
Ülkede, şehirler arasında, otobüs seferleri var. Bilet, otobüsün hareket saatinden önce, terminalden satın alınır. Kalkış saatlerini sürücüye sorabilirsiniz. Varış yerleri, Arapça ve Fransızca olarak belirtilir. Şehir içinde de otobüs kullanımı yaygındır. Bilet ücreti: 300 M.
Taksi
Taksiler, duraklarından veya yoldan el işareti yapılarak çevrilebilir. Taksimetre kullanılıyor ve ücretler makul. Ancak, akşam tarifeleri: gündüze nazaran, yarı yarıya daha fazladır. Havaalanından şehir merkezine gelmek için, taksi ile pazarlık yapın derim. Bunun dışında, Tunus şehrinde, şehri bir uçtan öbür ucu gitmek, yaklaşık ücret: 2-3 dinardır.
Bu başkent olarak öne çıkan şehir, aslında iki yönlü bir yer. Birinci yönü: dar sokakları, bu dar sokaklarda dizili dükkanları, camileri ve saraylarıyla, tam bir Ortaçağ kenti. Diğer yönü ile ise: ağaçlık bulvarları, modern binaları, kaldırım kafeleriyle, tam bir Avrupa kenti. Şehirde, 1.5 milyon insan yaşıyor. Trafik: hemen dikkatinizi çekecek şekilde, kuralsız ve yoğun. Hatta: bazı trafik polislerinin, araçlar için kırmızı ışık yandığında sürücülerin dur kuralına uyması için, yola zincir çektikleri söyleniyor.
Ancak: şehirdeki ana bulvar ve caddeler nispeten bakımlı ve düzenli görünüyor. Sanırım bunda, son Akdeniz Oyunlarının bu kentte yapılmış olması büyük etken. Yani, Akdeniz oyunları hatırına büyük düzenlemeler yapmışlar. Öte yandan, bu şehirde ve ülkenin diğer birçok şehrinde, dikkatinizi çekecek bir durum daha var: her ne kadar Müslüman bir ülkede olmanıza rağmen, sokaklarda, asla peçeli-kara çarşaflı-türbanlı bayan göremiyorsunuz.
Bunun dışında, şehirde, gecenin geç saatlerine kadar güvenle gezebiliyorsunuz. Hatta, kalabalık erkek gurupları, herhangi bir rahatsızlık vermiyorlar. Tek sorun, yalnız bayan veya yanınızda giyimi göze batacak bayan olmaması. Böyle bir durumda, taciz mümkün.
Ülkenin başkenti olan Tunus şehrini gezmek için bir tam gün ayırmanız yeterlidir.
HABİB BURGİBA BULVARI
Evet, bu şehirdeki gezide: şehrin can damarı olarak kabul edilen Habib Burgiba Bulvarından başlayacağız. Aslında: Habib Burgiba, 1987 yılında görevden alınınca, bu bulvarın da adı değiştirilmiş ve “7 Eylül” bulvarı olmuş, ancak halk hala, burayı Habib Burgiba Bulvarı olarak tanıyor ve biliyor. Ama, harita ile gezerseniz, 7 Eylül Bulvarı ismi görülüyor.
Bu Bulvar: Tunus gölü ve eski kent arasındadır. Burada: Tunuslular, özellikle sıcak yaz akşam saatlerinde gezmeye çıkıyorlar. Bulvar, ağaçlarla gölgelenmiş, kaldırımlarda kafeler var.
Bulvarın, batı ucunda: Bağımsızlık Meydanı (Place de İndependence) var. Burada: bir kilise var.
ST.VİNCENT DE PAUL KİLİSESİ
Burası, bir Katolik kilisesi olarak, Fransız sömürge döneminde: 1882 yılında yapılmıştır. Bu yapının ön cephesi, güzelliğiyle dikkati çekiyor. Bunun hemen karşısında ise, Fransız Büyükelçiliği var. Ayrıca: Belediye Tiyatrosu (Theatre Municipal) görülüyor.
Bulvar: burada daralarak, eski kente doğru uzanan “Fransız Bulvarı” ( Ave de France) adını alıyor. Biz, bu bulvar üzerinden devam ederek, öncelikle şehrin eski kent olarak adlandırılan, egzotik bölümünü gezeceğiz.
ESKİ KENT. EL-MEDİNE
Kuzey Afrika ülkesine gidenler, diğer yerlerde de, özellikle Fas’ta, hatırlayabilirler, bu ülkelerin belli başlı şehirleri iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, yukarıda sözünü ettiğim gibi, eski kent ve ikinci bölüm: özellikle Fransız işgal dönemlerinde oluşturulan, gayet modern ve planlı görünüm sunan, yeni kent bölümü. Fransızlar, ele geçirdikleri yerlerde, kendi kentlerini kurmuşlar.
Eski kent bölümüne girdiğinizde, elbette bazı şeylere dikkat etmek şart. Hani, bu ortaçağ kenti görünümlü sokakları ve sıra sıra dizili dükkanları gezerken, özellikle çarşı bölümünde, yani “Suk” larda: sizi kolunuzdan çekiştirerek, müze veya alışveriş merkezi, dükkan gibi yerlere çekiştirenlere sakın itibar etmeyin.
Çünkü, şehirde, bu tür gasp ve soygun olaylarına sık sık rastlanıyormuş. Zaten, böyle bir şey olmasa da, sizi götürecekleri yer, büyük ihtimalle: kilim veya halı dükkanı oluyor. Yani, ülkemizde elbette bu tür objeleri bulup satın alabileceğimiz ve hatta daha iyilerini bulabileceğimiz birçok alternatif var.
Eski kente: Fransız kapısından girebilirsiniz. Bu kapı: 1848 yılında, yani sömürge döneminde inşa edilmiş, Ba-bül-Bahr olarak biliniyor. Eski kentin, ana giriş kapısı burasıdır. Kapı: eskiden El-Medine’nin duvarlarıyla bitişikmiş ve Tunus gölünün kıyısındaymış. Bu yüzden, kapının Arapça isminin kelime anlamı: Deniz kapısı.
Evet, Fransız kapısından giriyoruz ve biraz ileride, karşımıza: iki dar sokak çıkıyor. Bu sokaklardan, solda ilerleyene giriyoruz. Hafif yokuş yukarı ilerliyoruz. Genellikle, kalabalık bir yer.
ZEYTÜNE CAMİSİ SOKAĞI
Burası: birçok dükkanla doludur. Bu dükkanlarda: yöresel el sanatı ürünleri ve hediyelik eşyalar satılıyor. Ayrıca: caddede, ızgara et kokuları, kahve kokuları, egzotik tütsü ve parfüm kokuları hissedebiliyorsunuz. Gümüş işleme atölyelerinden gelen çekiç sesleri duyabilirsiniz. Yörenin insanlarının, rengarenk kaftanları, giysileri ve ayaklarında sandaletleriyle koşuşturduklarını görebilirsiniz.
Evet, sokak sonunda, karanlık bir tünel var, buradan geçerek, Zeytüne camisinin merdivenlerine ulaşabilirsiniz.
ZEYTÜNE CAMİSİ
Bu cami, yaklaşık bin yıllıktır. Daha önce, burada “Athena Tapınağı” varmış ve 732 yılında, bu cami kurulmuş ve daha sonra restore edilerek, genişletilmiştir. Muhteşem güzel, mutlaka zaman ayırın. Caminin: özellikle kapısı ve dış duvarlarındaki süslemeler muhteşem. 19’ncu yüzyılda yapılan minaresi ise, Kuzey Afrika ülkelerinin tümünde olduğu gibi, kare şeklindedir. Caminin dış duvarlarında: Kartaca antik kentinden getirilen taşlar da kullanılmıştır. Biraz önce söylediğim gibi, ana avluya açılan kemerli kapıdan ki, kapının işlemeleri-süslemeleri muhteşem, içeriye girin ve güzel süslemeleri görün.
Daha sonra dışarı çıkın ve cami duvarlarının yakınlarında bulunan küçük dükkan ve mağazaların bulunduğu bölümü gezin. Buradaki dar sokakların üzeri, yüzyıllar önce, bir çatı ile kapatılmıştır. Bu bölümde: mücevherciler, parfümcüler, kitapçılar gibi dükkanlar caminin yakınlarında, demir ve bakır işlenen gürültülü işlerle uğraşan dükkanlar ise, namaz kılanların olumsuz etkilenmemesi için caminin uzağında konumlandırılmışlardır.
Dericiler ise, kent duvarlarının dışında yerleştirilmişlerdir. Günümüzde, Suk’lar, yani çarşı bölümlerinde, bu eski uygulamaya, yani belli işlerle uğraşanların belli yerlerde toplanmış olmaları kuralına pek uyulmuyor, ama yine de yer yer aynı konuda uğraşanların dükkanlarının aynı yerde bulunduğu bölümleri de görmek mümkün.
Evet, cami ve çevresindeki gezimiz bitiyor. Camiden çıktıktan sonra: kuzeye dönün ve kuzey duvarı boyunca yerleşmiş: Suk el-Attarin’e ( Parfümcüler çarşısına) girin.
SUK EL-ATTARİN
Burası: bir parfüm çarşısıdır. Arap kültürüne göre, parfümcülük, en asil zanaatlardandır. Arap kentlerinin birçoğunda koku pazarları bulunur ve bunlar genellikle camilere yakındır. Ama, özellikle: Tunus parfümleri: çok dikkatli bir oranda bir araya getirilmiş ve tarifi hala büyük bir özenle saklanan, 100’den fazla malzemeden oluşur ve çok önem kazanmaktadır.
Günümüzde, burada az sayıda parfüm üreticisinin kaldığı görülüyor. Eski dönemlerdeki, özgün ve pahalı parfümlerin yerini: günümüzde ucuz ve modern kokular almıştır. Küçücük dükkanlarda: binlerce parfüm çeşidini ve koku cinsini bulmak mümkün.
Bunlar arasında öne çıkanlar: gül, yasemin, lavanta, portakal çiçeği, vanilya, sandal ağacı, tarçın, vanilya, karanfil, amber, misk. Bunların yanında bazı hayvansal salgı maddeleri (misk kedisi, kunduz gibi) de bulunabiliyor. Burası: tam bir koku cenneti. Burada: hazır parfümlerden satın alabileceğiniz gibi, kendiniz için beğeninize göre, özel parfüm de hazırlatabilirsiniz.
Burada, bir şey daha dikkatinizi çekecektir. Bu: çok kollu şamdanlar. Bu şamdanlar, yöresel adetlerde kullanılıyor. Şöyle ki: şehirdeki gelinlik kızların düğün alaylarının başında taşınıyor.
Parfümcüler çarşısından çıkıyoruz. İlk kuzeye döndüğümüzde, Zeytüne camisinin batı duvarı boyunca uzanan, Suk des Etoffes (Kumaşçılar çarşısı) nı görüyoruz.
SUK DES ETOFFES (KUMAŞÇILAR ÇARŞISI)
Burada, adından da anlaşılacağı üzere: renk renk kumaşlar, göz alıcı battaniyeler, çeşitli kaftanlar görebilirsiniz. Caminin, güneybatı köşesinde, kumaşçılar çarşısı bitiyor.
Hemen sağda: başka bir çarşı var.
SUK DES TAPİS (HALI ÇARŞISI)
Burası, kilim ve halı doludur. Satıcılar, bizim ülkemizde de olduğu gibi, hoşunuza gideceğini düşündükleri halı ve kilimleri hemen yere sererek sergilerler.
Bu sokaktan yürümeye devam ediyoruz ve bu sefer karşımıza başka bir çarşı çıkıyor.
SUK DES ORFEVRES (KUYUMCULAR ÇARŞISI)
Burada, adından da anlaşılacağı üzere, altın ve gümüş işlenen ve satılan kuyumcular var. Vitrinler: inci, mercan, altın, gümüş ve diğer değerli taşlar ve madenlerden yapılmış ürünlerle doludur.
Yürümeye devam ettiğinizde: Suk de la Laine (Yüncüler çarşısı: burada terziler ve dokuma tezgahları bulunan dükkanlar var), Suk des Femmes (Kadınlar çarşısı: burada, Tunuslu kadınlar tarafından tercih edilen ve kullanılan beyaz ve krem renkli peçe kumaşları satılıyor) ve biraz ilerleyince, bu kez tarihi bir çarşı, Suk el Berka görülüyor. Suk el Berka: bir zamanlar Berberi korsanlar tarafından, ele geçirilen esirlerin satıldığı bir köle pazarı imiş. Ancak, 1840 yılında kapatılmış.
Bu yörede, Suk des Chechial denilen bir çarşı daha var.
SUK DES CHECHİAS
Burası, tonozlu bir çarşıdır. Eski şehir bölgesinde en dikkat ve ilgi çeken yerlerin başındadır. Buradaki atölyelerde bulunan ahşap tezgahlarda: Zuhaf fesi olarak isimlendirilen ve bir zamanlar Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerinde bolca kullanılan ama günümüzde yalnızca Tunuslular tarafından kullanılan bir çeşit başlık. Bu fesler burada üretilmektedir.
Buradan çıkıyoruz ve hemen karşımıza, yine mimari yönü ağır basan bir cami çıkıyor.
HAMMUDA PAŞA CAMİSİ
Cami yapısı: pembe mermer cephesiyle hemen göze çarpıyor. Yapı: 1655 yılında yapılmıştır. Yapının minaresi ilginç. Genellikle, bölgede kullanılan kare minare yerine, sekizgen bir minare görülüyor.
SUK DES LGİBRAİRİES (KİTAPÇILAR ÇARŞISI)
Zeyüne camisinin güneydoğusundadır. Burada: 18’nci yüzyıldan kalma, üç tane medrese var. Bunlar: Palmiye Medresesi, Süleymaniye Medresesi ve Bakiye Medresesidir.
Bu bölgede, mutlaka görmenizi önereceğim diğer bir yer: saray.
DAR BEN ABDULLAH SARAYI- FOKLOR VE HALK SANATLARI MÜZESİ
18’nci yüzyıldan kalmadır. Saray içinde, ayrıca: Folklör ve Halk Sanatları Müzesi bulunuyor. Yapıda: ana avlunun çevresinde, dört oda var. Bu odalarda, Tunus yaşamına ve kültürüne ait ilgi çekici ayrıntıları görebilirsiniz.