Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler; Tuna nehri; Almanya’nın güneyinden doğuyor ve Karadeniz’e dökülüyor.
Uzunluğu: 2779 km. Toplam: 10 ülkenin sınırları içinden geçiyor.
Nehir taşımacılığına çok uygundur. Hollanda’dan Ren nehrinden başlayan seyahat kanalları geçişleri ile, Tuna üzerinden Karadeniz’e kadar seyahat ediliyor.
Yazın buharlaşma ve kuraklık arttığında, suları azalır. Kışın ve ilkbaharda ise suyu fazlalaşır. Nehir yatağından çevreye yayılır.
Bu durumda, bir deniz görüntüsü alır. Nehrin ortalama genişliği: 400-500 metre olmasına rağmen, bazı yerlerde, 1200 metreye ulaşır.
Tuna nehri üzerinde: Budapeşte şehrinde, üç tane ada bulunuyor. Bunlar: Tuna nehrinin en büyük adası: Csepel-sziget (Csepel adası), Hajoyari-sziget ve Lupa-sziget adalarıdır.
Tuna nehri konusunda burada size bazı bilgiler vermek istiyorum. Hani, bir türkü var, “Tuna nehri akmam diyor” şeklinde dizeleri olan. Burada elbette Tuna nehri akıyor, ama uzaktan baktığınızda, nehrin aktığını fark edemiyorsunuz, Tuna’nın bu güzel şehri terk etmek istemediğini düşünüyorsunuz bir an.
Diğer konu
Mavi Tuna. Evet, Tuna nehrine baktığınızda, mavi renk görmek mümkün değil, alenen kahverengimsi bir rengi var. Bunu Macarlara sorduğunuzda, çok ilginç bir yanıt veriyorlar. Macarlar diyorlar ki “Tuna nehri, yalnızca aşık olanlara mavi görünür”
Yanınızda, eşiniz, sevgiliniz varsa, buyurun bu cevabı değerlendirin, siz Tuna nehrini mavi görmüyorsanız, demek ki aşık değilsiniz, yanınızdakine bunu nasıl izah edeceksiniz.
İşte böyle, Tuna nehri. Bu nehir üzerinde, 9 tane köprü var. Bunlardan: 7 tanesi trafiğe açık. Diğer 2 tanesi ise kapalı.
Bu köprülerden en ünlüsü: Lanc Hid yani Zincirli köprüdür. Bir diğer adı: Aslanlı köprü. Bu köprüde bazen, özellikle Cumartesi akşamları, trafiğe kapatılıyor.
SZECSENYİ LANCHİD (ZİNCİRLİ KÖPRÜ)
Köprü: şehrin ilk köprüsü. Aslanlı köprü de deniliyor. Zincir köprü ismini ise: birer gerdanlığı andıran asma zincirlerinden alıyor. Uzunluğu: 380 metre. Genişliği ise; 16 metre.
1839-1849 yılları arasında yapılmıştır. Ancak: Tuna nehri üzerindeki tüm köprüler gibi, bu köprü de, II. Dünya Savaşı sonrasında yıkılmış, ancak 1949 yılında, eski planlarına sadık bir şekilde tekrar inşa edilmiştir.
Buda tarafına geçen, en eski ve en ünlü köprü, zincirli köprüdür. Buda kalesinin üzerinde bulunduğu tepenin (Varhegy) altında biter. Köprü, yaz döneminde hafta sonlarında trafiğe kapatılır ve çevresinde etkinlikler düzenlenir.
İki başında da, her bir ayağın üzerinde, aslan heykelleri var. Peşte yakasında: günümüzde “Four Seasons Hotel” olarak hizmet veren “Gresham Sarayı”na, Buda yakasında da, tepeden aşağı mağrur bakan “Kraliyet Sarayı”na açılıyor.
Gündüz hantal bir görüntü verse de, gece karanlık olup ta ışıklandırıldığında muhteşem bir manzara ortaya çıkıyor. Bu yüzden: şehri tanıdan tüm broşürlerde, bu köprünün gece ışıklandırılmış görüntüsünün resmi kullanılıyor.
Köprü ilk yapıldığında
Mimarı İngiliz William Clark : eğer köprü bittiğinde bir hata olursa, kendini öldüreceğini söyler. Bu sözünün ağırlığı ile, köprüyü hatasız yapmaya gayret eder. Gün gelir, köprü biter ve tüm halk tarafından incelendiğinde, köprüde hiçbir mimari ve statik hata bulunmaz.
Ancak, bir çocuk, en büyük hatayı, daha doğrusu eksikliği görür ve kendi üslubu ile söyler. Aslan heykellerini yapan bir heykeltıraş, aslanların dillerini yapmayı unutmuş. Köprüyü süsleyen aslanların dili yoktur.
Çocuk, aslanların dillerini yutup yutmadıklarını sorar. Bunun üzerine, aslan heykellerinin dillerinin bulunmadığı görülür ve bunun üzerine, köprüyü yapan mimarın sözlerini hatırlayan heykeltıraş, Tuna nehrine atlayarak, intihar eder.
Bu köprü: bazen, araç trafiğine kapatılıyor. (benim zamanımda, Cumartesi günü akşamı idi) Bu akşamlarda, köprünün üzeri panayır yeri gibi oluyor. Köprünün iki tarafından konserler, köprü üzerinde yiyecek-içecek ve hediyelik eşya satıcıları doluşuyor. Caddenin kenarına konulan masalara oturup bir şeyler yiyip içebiliyorsunuz. Bu da size yorgunluğunuzu unutturacaktır.
LİBERTY BRİDGE
1894 yılında inşa edilmiştir. 1896 yılında, İmparator Franz Joseph tarafından açılmıştır. Köprünün inşaatı: çelik bir kemer kombinasyonudur. Asma köprü gibi görünür.
PETÖFİ KÖPRÜSÜ
Köprü: ismini: ünlü Macar Şairi ve İhtilalcisi Sandor Petöfi’den almıştır. 1933 yılında yapımına başlanan köprü 1937 tarihinde bitirilmiştir. Ancak, şehirdeki diğer köprüler gibi, bu köprüde, II. Dünya Savaşı sonunda, Alman askerleri tarafından, geri çekilirken bombalanarak imha edildi.
Bunun üzerine, Sovyet ordusu, buraya geçici bir köprü kurdu. Daha sonra ise, 1950-1952 yılları arasında, köprü yeniden inşa edildi. Köprünün yeni açılışı: 1952 yılına rastlar.
Köprünün Buda tarafındaki ayağına kurulmuş “Zöld”: Avrupa’nın önde gelen açık hava diskolarındandır. Burada: her gece canlı pop, rock ve elektronik müzik dinleyebilirsiniz. Ancak, yaz aylarında açık.
Burada, 2 katlı bir dans pisti de var. Köprünün yine Buda tarafında, Cafe Del Rio isimli bir eğlence mekanı var. Burası da, genç ve kalabalık ziyaretçileri buraya çeker. Dans, içki, yemek sunuluyor. Her gece, binlerce insan kulübe geliyor.
Buranın müşterilerinin çoğu üniversite öğrencileridir. Çünkü: köprünün Goldman György ter denilen ayağında: Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi kampüsü var. Uzunluğu: 514 metre ve genişliği ise: 25.6 metredir.
ELIZABET KÖPRÜSÜ
1897-1903 yılları arasında yapılmış. Tamamlandığında, dünyanın en uzun asma köprüsü imiş. Adını: İmparator Franz Joseph’in eşi Macaristan’ın kraliçesi Elizabeth’den almış. Çok sevilen bu kraliçe, trajik şekilde suikaste kurban gitmiş. Köprünün, Buda tarafındaki küçük bir bahçenin ortasında kraliçenin bronz heykeli bulunuyor.
II. Dünya Savaşında, diğer köprüler gibi yıkılmış ve 1964 yılında yeniden inşa edilmiş. Sonuçta: Budapeşte’nin en yeni ve en zarif köprüsü olarak öne çıkıyor.
Tuna nehrinin en dar kısmında yapılmış.
Uzunluğu: 290 metre. Bu köprünün özel aydınlatması: ünlü Japon aydınlatma tasarımcısı Motoko İshii tarafından yapılmış, maliyetler ise Japonya tarafından karşılanmıştır.
Kar beyaz rengi nedeniyle, Budapeşte’nin en zarif köprüsü olarak biliniyor.
MARGİTSZİGET ADASI (MAGRİT ADASI)
Peşte yakasından, Magrit köprüsü ile karaya bağlanan bir ada konumunda. Magrit ve Arpad köprüleri arasında kalıyor. Yürüyerek, 20 dakikada gitmek mümkün. Tuna nehrinin kenarındadır.
Günümüzde, burada, bir spor tesisi, ilköğretim okulu, olimpik yüzme havuzu, bol sinek üremesine neden olan nilüfer çiçekleri ile bezeli Japon bahçesi ve otel bulunuyor. Bu otel: Grand Danibius Oteli. Bütçesi uygun olanların kalması için, şiddetle tavsiye ederim.
Tüm bunların yanında: bir de yüksek su kulesi var. Bu kule: 1911 yılında yapılmış ve UNESCO tarafından koruma altına alınmış.
Adanın bir bölümünde: gezinmek için ilginç bir araç var. Carriage, bringo coach denilen Açıkhava, araba modeli bir tür bisiklet. Newyork, Central Park’daki gezinti bisikletleri gibi.
Halka açık bir ada. Uzunluğu: 2.5 km. Ada boyunca: bisiklet kiralayıp, bir gezinti yapabilirsiniz. Bu adada: bol ağaçlı bir park var. Yeşillikler içinde bir yer. Burada: hafta sonları piknik yapılabiliyor.
Macar halkı spor yapmaya düşkün. Özellikle parklarda, koşu yapan insanlar göreceksiniz. Magrit adasının koşu parkutu: 5 km. uzunluğunda.
Budapeşte’de bulunduğunuz dönem
Yaz mevsimi ise: adanın ortasındaki devasa havuza girebilirsiniz. Şehir halkı, burada havuz kenarında güneşleniyor. Sere serpe çimlere uzanıyorlar, güneşleniyorlar.
Hatta: sonbahar mevsiminde ; adada, meşhur Sziget Müzik Festivaline gidebilirsiniz. Evet, bu adada, her yıl, Doğu Avrupa’nın en büyük rock-elektronik müzik festivallerinden biri düzenleniyormuş.
Ada hakkında bir söylenti var. “ Kral IV.Bela, ülkesinin işgal edilmesinden usanmış ve işgal biterse, ilk doğan çocuğunu, bu adada bir manastır yaptırarak din işlerine adayacağına dair, kendi kendine söz verir.
Ülkesi işgalden kurtulduğunda, kralın, Margit isimli bir kızı olur. Ve söz verdiği gibi, manastır yaptırıp, kızını buraya kapatır.
Ancak: Margit, çok genç yaşta, bu manastırda ölür. O günden sonra: adanın ismi Margit adası olarak anılmaya başlanır. Sonraki yıllarda: Osmanlı işgali sırasında, buradaki manastır yıkılır.