EL ESCORİAL
Bu şehir; Madrid şehir merkezine, yaklaşık 45-50 dakika uzaklıktadır. Yani, karayolu uzaklığı: 49 km. Ancak tren ile gitmeyi düşünürseniz, 1 saatte ulaşabilirsiniz.
Burası eski bir kraliyet yerleşim yeri ama tarihi özellikleriyle öne çıkıyor. Sierra de Guadarrama dağının yamacında kurulmuş. Deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikte. 1558 yılında, St. Quentin’de, Fransızlara karşı kazanılan zaferin anısına; 1563-1585 yılları arasında kurulmuş. Tasarımcısı, mimar Juan Bautista.
Buraya giderseniz, neler görebilirsiniz? Öncelikle; aynı zamanda bir manastır olan, saray yapısı var. Manastırın ismi: San Lorenzo.
Bu saray ve manastır yapısı: dörtgen şeklinde, granitten yapılmış, 16 avlusu, 85 merdiveni, 1250 kapısı ve 2500 civarında penceresi var. Sanatsal açıdan çok güzel. Özellikle: Toledolu Juan Batista Monegro tarafından tasarlanan manastırda: Yahudada söz edilen 6 kral (Josaphat, Hezequah, Davit, Süleyman, Josiah, Manasşe) ın heykelleri var.
Bu yapılar, aynı zamanda, kraliyet ailesinin anıt mezarları. Koyu bir dindar olan, kral II. Felibe: fırsat bulup inzivaya çekildiğinde, çevresinde, saray adamlarından çok, keşişlerin bulunmasını istermiş. Bu yüzden, El Escorial bölgesi, bir kraliyet mekanı olması yanında, bir manastır olarak da düzenlenmiş.
Yapıda
Bir de, muhteşem kütüphane bulunuyor. Kütüphanede, 50 bin cilt el yazması eser bulunduğu söyleniyor.
Bu rakam: Vatikan’dan sonra, dünya üzerinde en geniş ve değerli ikinci koleksiyon. Papa Gregory, bir zamanlar, buradan el yazması kitap çalanların aforoz edilmesini emretmiş. Böylece, muhteşem bir koleksiyon ortaya çıkmış.
Burayı ziyaret ederseniz: ayrıca, kraliyet dairelerini gezebilirsiniz. Kral Felibe’nin çalışma odası ve yatak odası görülebiliyor. Ayrıca: kraliyet “Panteon” u da ilgi çekiyor.
Burada, İspanya’nın 23 kral ve kraliçesinin mezarları var. Ancak, sadece, oğulları tahta çıkan kraliçeler, buraya gömülmüş. Aynı zamanda, buradan nefret eden ve buraya gömülmeyi istemeyen krallar da olmuş. Bunlar: kral V. Felibe ve VI. Fernando.
LA SANTA CRUZ VALLE DE LOS CAİDOS
Burası: El Escorial kraliyet konutunun hemen yakınında, Sierra Dağı sırtının üst kısımlarında; La Nava denilen bölgededir.
Burada: İspanyol siyasi hayatında önemli bir yeri olan General Franconu mezarı var. Ayrıca: büyük granit bir haç şeklinde anıt görülüyor. Anıtın yüksekliği: 150 metre. Çapraz parçasının uzunluğu ise, 46 metre. Yani, devasa boyutta. Bu haçın yan kenarlarının yapımı sırasında, 4000 kişinin öldüğü ve hemen oracıkta gömüldüğü söyleniyor.
General Franco, iç savaşta ölenlerin anısına, bu haç anıtı yaptırmış. Kendi mezarının bulunduğu mezar taşının çevresinde, çoğunluğu milliyetçi olduğu sanılan 40 bine yakın askerin gömülü bulunduğu söyleniyor. İspanyollar, bu mezara aşırı ilgi göstermiyorlar.
Yani, sık ziyaret edilen bir yer değil. İspanyollarla konuşulduğunda “İşte, Franco da orada gömülü” diyerek, geçiştiriyorlar. Sadece, yaşlı İspanyollar, yani eski Frankocular biraz ilgililer.
SEGOVİA
Şehir, Madrid merkezin 90 km. kuzeybatısındadır. Burada: büyük boyutlu tarihi binalar var. Bu yapılar: bir zamanlar İspanyasının büyüklüğünü kanıtlayan eserler. Yalnız burada belirtmek istediğim bir şey var. İnanmalısınız ki, burada göreceğiniz Roma eserlerinin hepsi, hiçbir ihtişamı olmayan eserler ama Avrupalıların yoğun ilgisini çekiyor.
Çünkü: İspanyollar, bu eserleri, öyle bir tanıtıyorlar ki, sanırsınız “Avrupa’da başka Roma eseri yok, bunlar muhteşeme Roma eserleri”, ama öte yandan, bizim ülkemizde, öyle Roma eserleri var ki, inanın, bunlar bizdeki eserlerin yanında, gecekondu kalır.
Ama, işte bizde o kadar çok eser var ki, sanırım bu nedenle, gerekli önemi ve tanıtımı sağlayamıyoruz. Bu arada: bu şehre giderseniz, burada mutlaka kuzu tandır yemelisiniz. Çünkü, burası yüzyıllardır av bölgesi olduğundan, kuzu tandır muhteşem yapılıyor ve yanında salata ile servis ediliyor. Giderseniz, mutlaka tadın.
Şehirde görülebilen yapılar hakkındaki bilgiler şöyle:
Roma Su Kemerleri
Bunlar, şehrin tam ortasından geçiyor. Yaklaşık 2000 yıllık bir su kemeri. En büyük özelliği: hiç çimento kullanılmadan, binlerce granit taş blok kullanılarak, muhteşem kemerler bir araya getirilmiş, yani tam bir mühendislik harikası.
Su kemerlerinin uzunluğu; yaklaşık 1 km. civarında, yükseklik ise, 45 metre. Bir dağ kaynağından elde edilen su, surlarla kapalı bu şehre, bu su kemerleriyle ulaştırılmış. Günümüzde, bu su kemerlerinin üzerine, modern bir su borusu hattı döşenerek, su getirilmeye devam ediliyor.
Alcazar
Muhteşem bir kraliyet kale yapısı. Bir dağ sırtına kurulmuş. Buraya çıkarsanız, aşağıda muhteşem bir plato ve iki ırmak görebiliyorsunuz. Buraya, Romalılar döneminde bir gözcü kulesi kurulur. Daha sonra ise, bu kale yapısı oluşturulur.
Söylenenlere göre: bu kalenin görüntüsü, ünlü “Disneyland” için ilham kaynağı olmuş. Kale hakkındaki diğer ayrıntılar şöyle: Kastilya kraliçesi Prenses İsabel, 1474 yılında, burada taç giymiştir. 1570 yılında, kral Felibe, burada evlenmiştir. 1862 yılında ise, yapı, büyük bir yangın geçirir.
Katedral
Şehrin hemen hemen her noktasından görülebiliyor. Yapım yılı: 1525. Büyük İspanyol gotik katedral yapılarının sonuncusu olarak önem kazanıyor. Yapının büyük kulesine, 1614 yılında yıldırım düşer ve kulenin üst kısmı yıkılır. Bu nedenle, günümüzdeki kulenin yüksekliği, ilk yapıldığından daha kısa imiş.
Plaza Mayor
Şehrin ana meydanıdır. Buradaki kafelerde, mutlaka mola vermelisiniz. Meydanda, 17.yüzyıl yapısı Belediye Binası ve birkaç bina daha göze batıyor.
ARANJUEZ
Madrid şehir merkezinin güneyinde, yaklaşık 40 dakika uzaklıktadır.
Tajo ırmağının yanında kurulu şehirde, kraliyet sarayı öne çıkıyor. Bu saray yapısı: 16’ncı yüzyılda yapılmış. Ancak, 1741 yılındaki büyük yangında tahrip olunca, yeniden inşa edilmiş. Kral IV. Carlos ve eşi, bu yeni saray yapısını, tamamen kendi zevklerine göre döşemişler.
Büyük saray yanında, Casita del Labrador denilen küçük saray yapısında: Çin imparatorunun, kraliçe İsabel için hediye ettiği: 19.yüzyılda: Çin’deki hayatı, gelenekleri, ticareti, tapınakları, flora ve faunayı betimleyen 203 parçalı suluboya resim koleksiyonu var. Ayrıca: porselenler ve zengin saat koleksiyonu bulunuyor.
Evet, Aranjuez şehri
Yalnız saray ile değil, park ve bahçeleriyle de dikkat çekmektedir. Nehir boyunca uzanan ve 18. yüzyılda yapılmış “Prens Bahçesi” görülmeye değerdir.
Bir de “Botanik Bahçesi” var ve burada, bir zamanlar Amerika’dan getirilen ender bitki türleri ve Amerikan ağaçlarının örneklerini görmek mümkün.
Ayrıca: birçok şelale, büyük çeşme ve havuzlu bahçeler var. Tajo nehri kıyısındaki restoranlarda, küçük bir mola vermeyi unutmamalısınız.