Tanzanya Zanzibar

Tanzanya Zanzibar

 

Zanzibar hakkındaki yazıma başlamadan önce, şunu bilmenizde yarar var.

Buraya gitmeyi düşünürseniz: beş yıldızlı otel konforu, lüks bir yaşantı aramamanız gerekiyor.

Bunlardan öte, maalesef burada hijyen de büyük sorun.

Yani: burayı ziyaret edecekler, muhteşem bir doğa, harika bir deniz, kumsallar ve baharatlar ile karşılaşacak olsalar da, kesinlikle burada özellikle yiyecek meyve dışında, hijyen nedeniyle, pek yenecek bir şey bulunmadığını göreceklerdir.

Yine de, adada yaşam çok ucuz, doğası henüz bozulmamış, bu yüzden, burası ziyaret edilebilir.

Ancak: Müslüman bir ülkede bulunduğunuzu unutmayın ve özellikle kıyafetlerinize dikkat edin.

Bu ülkenin en büyük özelliklerinden birisi de, size hizmet eden her türlü kişinin “bahşiş” beklemesidir.

Bunlara, küçük bir miktar bahşiş vermeyi ihmal etmeyin.

Bu arada: “Jambo my brother” diye yanınıza yaklaşan yerel halktan insanlara sakın güvenmeyin, sizi alakasız yerlere götürecekler ve uğraştıracaklardır.

Son zamanların gözde “balayı” mekanı olan bu ada “Maldivler” den daha yakın ve aynı özellikleri barındırıyor, yani deniz, güneş, kumsallar muhteşem güzel, ama ada halkının tamamen Müslüman olduğunu ve İslam dinine aykırı gelecek davranışlardan kaçınmanız gerektiğini (özellikle alkol konusunda) unutmamanız gerekiyor.

Ada cumhuriyeti: Hint okyanusunda bulunuyor. Ada: Tanzanya’ya bağlı olmasına rağmen, kendi içişlerinde özgürdür ve yerel hükümet tarafından yönetilmektedir ve iki adadan oluşmaktadır.

Ada: bir kanal ile, Afrika ana karasından ayrılmış olup, bu kanalın en dar yeri: 36.5 km. dir. Adanın uzunluğu 85 km. ve genişliği 39 kilometredir. En yüksek nokta: Unguja olarak isimlendirilen 120 metre yükseklikteki tepedir. Esas adaya zaten “Unguja” ismi verilir.

Pembe ada olarak isimlendirilen ikinci yani diğer ada ise: esas adanın güney ucundadır. Bu ada da bir kanal ile Tanzanya ana karadan ayrılmış olup, kanalın en geniş yeri 35 kilometredir. Adanın büyüklüğü 980 km. karedir. Uzunluğu yaklaşık 68 km. ve genişliği 22 kilometredir. En yüksek noktası, 95 metredir.

Adanın başkenti “Stone Town” şehridir.

Adanın en büyük özellikleri: turkuaz mavisi denizi, bembeyaz kumsalları, tropik meyveleri, birçok baharat çeşitleridir.

Adanın tarihi süreç içindeki gelişimi incelendiğinde:

ilk yerleşimcilerinin İran’dan gelen göçmenler olduğu görülür. Adı: “zencilerin sahili” anlamında, Farsça “Zangi bar” kelimesinden türemiştir.

1502-1700 yılları arasındaki yaklaşık 200 yıllık süreçte ise, burası Portekiz tarafından sömürge olarak kullanılmıştır.

1700 yılında ise Umman Sultanlığının denetimine girmiştir. 1840 yılında, Umman Sultanlığının başkenti, adadaki “Stone Town” şehrine taşınmıştır.

1861 yılında ise, Umman Sultanlığı, iktidar çatışmaları nedeniyle ikiye bölününce, ada sultanlığı, 1890-1963 yılları arasında, Birleşik Krallık tarafından atanan valiler tarafından yönetilmiştir.

19 Aralık 1963 tarihinde ise, ada bağımsızlığını kazanmıştır. 26 Nisan 1964 tarihinde ise, ada, Tanzanya’ya bağlanmıştır.

Ancak, adanın tarihi geçmişinde en öne çıkan konu: buranın bir köle ticareti merkezi olarak kullanılmasıdır. Söylenenlere göre: Afrika’nın çeşitli yerlerinden toplanan köleler, satılmak üzere buraya getirilirlermiş.

Burada: küçük hücrelere tıkılan kölelerin büyük bölümü ölür, ölmeyenler ise ağaca bağlanıp kırbaçlanırlar, bağırmayanlar ve ağlamayanlar yüksek ücretlerle satılırlarmış.

Uzun yıllar devam eden bu acımasız etkinlik: Nil nehrinin kaynağını aramak için bölgede dolaşan bir İngiliz misyoner tarafından görülür ve kendisi tarafından başlatılan büyük bir kampanya sonucunda, 1964 yılında, bölgedeki “köle ticareti” yasaklanır.

Gelelim günümüze:

Günümüzde ada halkının yani yerli halkın aşırı yoksul olduğu görülüyor. Çok küçük bir bahşiş verdiğinizde, bu insanların çok mutlu olduklarını görebiliyorsunuz. Fakir yerli halk: kıyılarda deniz çekildiğinde, para kazanmak için uğraş vermeye başlıyorlar ki, bu uğraşlar: sıradan balık tutmak.

Halkın çoğu Müslüman demiştim ya, Afrika’nın kuzeyindeki Müslüman ülkelerde olduğu gibi, bunlar fotoğraflarının çekilmesinden veya birlikte fotoğraf çekilmekten sıkılmıyorlar.

Çünkü, bunun karşılığında küçük te olsa bir bahşiş alma şanslarının bulunduğunu biliyorlar ki, inanın küçük bir bahşiş verdiğinizde çok mutlu olduklarını gördüğünüzde, zaten siz isteyerek bahşişi veriyorsunuz.

 

Tanzanya Zanzibar

İKLİM

Adayı ziyaret ederseniz, iklim olarak bilmeniz gereken ilk özellik: kuzey yarımküredeki iklimin tam karşıtı bir iklimle karşılaşacak olmanızı bilmenizdir. Yani, ülkemizde kış varken, burada yaz hüküm sürer. Ekvator’a yakın olması nedeniyle, adalarda, yıl boyunca sıcaklık yaşanır. Mart-Nisan-Mayıs aylarında ise, bölgede muson yağmurları görülür.

Sıcaklık ortalamaları yıllara göre: Ocak ayı: 32, Şubat ayı: 33, Mart ayı: 33, Nisan ayı: 30, Mayıs ayı: 29, Haziran ayı: 28, Temmuz ayı: 28, Ağustos ayı: 28, Eylül ayı: 29, Ekim ayı: 30, Kasım ayı: 32, Aralık ayı: 32.

Tanzanya Zanzibar

EKONOMİ

Zanzibar’da ekonomik etkinliklerin başında, özellikle Pemba adasında üretilen “karanfil” üretimi gelmektedir. Burası, bir zamanlar dünyanın önde gelen karanfil üreticisi olmuştur. Ancak, karanfil satışları, son yıllarda düşmüştür. Bunun yanında, ülkenin diğer en önemli ekonomik etkinliklerinin başında, yine baharat üretimi gelmektedir.

Özellikle: çeşitli baharatlar ve yosun ihraç edilir. Balıkçılık için kano üretimi yaygındır. Turizm ise, son yılların en gözde gelir kaynağıdır.
Evet: 1800’lü yılların başında gelen baharat: ada iklimine uyum gösterince, verimli topraklarda uzun süre baharat üretimi ve ihracatı yapılmış ve adanın kaderi değişmiştir.

Tanzanya Zanzibar

DİN

Ada nüfusunun çoğunluğu Müslümandır. % 97’lik Müslüman çoğunluğun yanında, geriye kalan % 3’lük bölüm Hıristiyan’dır.

Tanzanya Zanzibar

DİL

Adalıların büyük bölümü İngilizceyi gayet güzel konuşuyorlar. Ancak, yerel dil “Kiswahili” dilidir. Doğu Afrika’da zaten bu dil, yaygın olarak konuşuluyor. Ancak, söylediğim gibi, ada halkının birçok kişisi “İngilizce, Fransızca ve İtalyanca” konuşabiliyor.

Tanzanya Zanzibar

ULAŞIM

Adaya ulaşmak için, Dar-es Salam şehrinden sonra yeniden uçağa binmeniz gerekiyor. Zanzibar havaalanına ulaştığınızda ise: pasaport ile birlikte “sarı humma” aşısı olduğunuza dair belge ibraz etmeniz isteniyor.

Buraya ulaşmak için, İstanbul-Tanzanya/Dar es Salaam havaalanı ve sonrasında 15 dakikalık bir uçuştan sonra, adanın havaalanına iniyorsunuz. Bu uçuş süresi, uçaklara göre değişiyor.

Yalnız Tanzanya’dan adaya kalkan uçaklar genellikle, sabah saatlerinde kalkıyor ve Tanzanya’ya gece saatlerinde ulaşırsanız, havaalanında, uzunca bir süre beklemeniz gerekiyor. Buraya ulaşım için feribot ta bulunuyor.

Tanzanya Zanzibar

TURİZM

Ada: doğal güzelliklerine ziyaretçilerine cömertçe sunuyor. Yerleşim yerlerinde, halkın çok fakir olduğundan yukarıda da söz etmiştim. Bu insanlar, küçük bir miktar bahşiş karşılığında size her türlü yardımı yapmaya hazırlar.

Bu arada, yerleşim yerlerinde sokak lambalarının bulunmadığını bilmelisiniz. Hava, saat 19.00 gibi kararmaya başladığında, sıkıntı çıkıyor. Çünkü, otellerde bile elektrikler sık sık kesiliyor. Burada geçen gecelerinizde, ay ışığının ne kadar güçlü olduğunu hissedeceksiniz.

Turizm ile ilgili, bu bölümle ilgili son not: 2012 yılı sonlarına doğru: burada, özellikle şehir merkezinde yani Stonetown denilen yerde, isyanvari halk hareketleri olmuştur.

Bu hareketlerde: şehrin yağmalandığı, dükkanların tamamen kapandığı, turistlere sokağa çıkma yasağı konulduğu, insanların barlar ve alkol satan dükkanları talan ettiği, özgün Zanzibar İslam Cumhuriyeti kurulmasını istedikleri gündeme gelmiştir.

Yani: burasının tamamen Müslümanlar tarafından yaşanılan bir yer olduğunu unutmamak gerekir ve elbette buna göre davranmak ve özellikle alkol ve alkol alınan yerlerden kaçınmak gerekiyor ki, ziyaretçiler bunu unutmamalıdırlar.

Evet Zanzibar, herkesin koşa koşa gittiği “Maldivler” den daha güzel deniz ve kumsallara sahip ama, adanın bu özelliğini unutmamak gerekir.

 

YEME-İÇME

Adada yeme-içme çok ucuzdur. Ancak: hijyen bulunmadığını bilmeniz gerekir. Yani: kesinlikle açıkta satılan yiyecek ve içecekleri kullanmamanızı şiddetle öneririm.

Zaten: bu ülkeye giderken “sarı humma” aşısı olmak zorunlu. Adada, özellikle: harika kokulu “papaya” ve “mango” yiyebilirsiniz. İçki konusunda yani alkol konusunda ise, kesinlikle dikkatli olmakta yarar var, çünkü ada halkının büyük bölümü Müslüman ve alkol kullanımı pek hoş karşılanmıyor.

NE SATIN ALINIR

Burayı ziyaret ederseniz: genellikle Hint ve Çin malları bulacaksınız. Dükkanlarda “safari” ve “Afrika” temalı ürünler bulup satın alabilirsiniz.

Taş şehirde: “Memories” isimli, 2 katlı bir alışveriş mağazası bulunuyor. Burada: fiyatlar oldukça uygun ve ürünlerin üzerinde fiyat etiketleri var, yani pazarlık yapılmıyor.

Buradan: kahve, çay ve baharatlar ve yerel özellik taşıyan hediyelikler satın alabilirsiniz. Özellikle, muz kabuklarından yapılan tablolar tercih edilebilir.

Ayrıca “tanzanit” taşından yapılmış mücevherler ve takılar da satın alabilirsiniz.

Tanzanya Zanzibar

DENİZ

Adanın kuzey sahillerinde günde 2 kere muhteşem bir doğa olayı yaşanıyor. Evet: gel-git veya diğer adı ile med-cezir. Bu olay sırasında, sabah denizin bulunduğu yer, öğlen saatlerinde, bulunduğu yerden yaklaşık 250-300 metre kadar geriye çekiliyor ve birkaç saat öncesinde denizin bulunduğu yerde: şimdi her türlü deniz kabuklusu, deniz yıldızı, deniz kestanesi, ahtapot vs. bulunuyor ve yerli kadınlar, bunları topluyorlar.

Ziyaretçiler ise, bu muhteşem manzaranın fotoğraflarını çekiyorlar. Öğleden sonra, saat 14.00-14.30 gibi ise, uzaktan denizin sesini duyuyorsunuz ve deniz, yine eski yerine kadar kıyıya geliyor.

Tabii bu durumun en büyük tehlikesi: denize girmek için niyetlendiğinizde, bir bakıyorsunuz, deniz geriye gitmiş, bir süre yürüyorsunuz denize ulaşmak için, ancak denize ulaştığınızda, derinlik ancak dizlerinize kadar geliyor, daha da kötüsü, denizin geriye gelmesi sırasında ileride yakalanırsanız, bu kez, kıyıya dönmeniz sorun yaratıyor.

Bu nedenle: yerel halk ve ziyaretçiler kıyıdan kiraladıkları, düz altlı teknelerle denize ulaşıyorlar ve tekne yanlarında bulunduğu için yüzerken tehlike yaşamıyorlar.

Aksi halde, burada denize girip yüzmek isterseniz, çok dikkatli olmanız gerekiyor, çünkü denizin gel-gitlerine dikkat etmeseniz sorunla karşılaşabilirsiniz.

Tanzanya Zanzibar

UNGUJA ADASI

Ada ismini: bir zamanlar isyancı kölelerin getirilip zincirlendiği bir zindanın kalıntılarından almaktadır.

Burada, özellikle “Zanzibar Kırmızı Colobus” ları olarak isimlendirilen ve günümüzde sayıları yaklaşık 1500 civarında olan, bir tür nadir Afrika maymunları görülür.

Bunların, yaklaşık 1000 yıldır, yani son buz devrinden bu yana adada yaşadıkları bilinmektedir. Bunların üçte birlik bölümü “Jozani Ormanı” denilen yerde yaşıyorlar.

Bunların yanında, adada yine yerli hayvan türü olarak Zanzibar Leoparı yaşıyor olması gerekiyor ancak bunun soyunun tükenmiş olduğu söyleniyor. Yani, leopar görmek mümkün değil deniliyor.

Jozani ormanında: aslında o kadar yeşillik ki, insan ürküyor, maymun, domuz, küçük antilop, misk kedisi gibi hayvanlar görülebiliyor. Ama dediğim gibi çok yeşillik ve her an sanki bir vahşi orman canlısı çıkacak gibi bir his yaratılıyor.

Tanzanya Zanzibar

Stone Town- Taş Şehir

Burası, Zanzibar adasının başkentidir ve Afrika ile Arap kültürünü buluşturan bir açık hava müzesi gibidir. Şehir: Doğu Afrika’daki eski kıyı ticaret şehirlerinin en güzel örneklerinden birisidir.

Günümüze kadar olan süreçte, şehir dokusunu ve el değmemiş doğasını korurken, Afrika, Arap, Hint ve Avrupa kültürlerinin farklı bölümlerini, bin yıldan uzun bir süre harmanlayarak, oluşturduğu kendisine has “shawili” kültürünü yansıtan muhteşem yapılarla doludur.

Şehir, 12’nci yüzyılda ilk kurulduğunda, aslında bir balıkçı köyü imiş. Kentleşme faaliyetleri ise, 1530’lu yıllarda başlamıştır. Bu dönemden, 17’nci yüzyılın sonuna kadar geçen sürede Portekiz yönetimi altında kalan şehir, swahili yöneticilerinin denetimindeki küçük bir şehir devleti olarak varlığını sürdürmüştür.

Ayrıca: yine bu şehir UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: şehir inanılmaz eski ve bakımsız binalarla doludur ve bu binaların bulunduğu sokaklarda gezerken, güzel ve renkli fotoğraflar çekebilirsiniz.

Şehirde en meşhur ve popüler cadde kır caddesidir. Bu cadde, eski Zanzibar ile yeni ve modern Zanzibar şehrinin bulunduğu bölgeleri ikiye ayırıyor.

Şehir içi ulaşımında “dala dala” denilen bir araç kullanılıyor. Bu araç, kamyonetin arkasına oturak koymuşlar, ne cam, ne kapı var, bir tür ilkel ulaşım aracıdır. Ama, fiyatı gayet uygundur, bu araç ile şehirde bir yerden bir yere gitmek, bizim paramız ile, 30 kuruş.

Taş şehir: adanın Afrika ana karasına bakan tarafında bulunuyor. Şehirde: genellikle, belli bir düzen bulunmadığından, gecenin ilerleyen saatlerinde, dışarıda bulunulmasını pek tavsiye etmiyorlar.

Şehir gezinizde: sahilde liman, House of Wonders ve her akşam kurulan tezgahlardan oluşan Pazar yerini ziyaret etmelisiniz. Bu tezgahların bulunduğu bölgede, ayrıca, her gün yüzlerce çeşit meyvenin satıldığı “Frodhan Bahçesi” bölgesini görebilirsiniz.

Burası: meyveler yanında yerel yemekleri de tatmak isteyenler için uygun bir ortam yaratıyor ama daha önce de söylediğim gibi, hijyen yok. Karanlık çökünce burada birçok yemek tezgahı kuruluyor.

Tanzanya Zanzibar

Şehrin sokaklarında gezerken: bir statü sembolü olarak, muhteşem ahşap oymalar şeklinde yapılmış ev kapıları mutlaka ilginizi çekecektir. Bölgedeki evlerin çoğu: 19’ncu yüzyılda inşa edilmiştir. Dünya üzerinde ahşap oyma kapı örneklerinin en güzellerini burada görebilirsiniz. Kapıların tipine göre, evde oturanın Hintli mi Arap mı olduğunu anlamak mümkündür.

Özellikle: 1984 yılına kadar,

Zanzibar Sultanının annesinin oturduğu evin kapısı özel ilgi çekiyor. Bu kapının üzerinde, diğer statü kapılarında bulunduğu gibi, aslan, çift başlı kartal ve yılan kabartmaları, ahşaba işlenmiş olarak görülüyor.

Hintlilerin evlerinin önünde “baraza” denilen taştan banklar bulunuyor. Bu taştan banklar üzerine yatanlar, denizden gelen meltem rüzgarının getirdiği deniz kokuları ve okyanus dalgalarının hışırtısını dinleyerek, dinleniyorlar.

Zanzibar’da Hintliler, genellikle balkonlu binalar yapmışlar. Birkaç katlı evlerin alt katlarında dükkanlar, üst katlarında ise oturma yerleri bulunuyor. Arap kökenlilerin evlerinde ise, balkon bulunmuyor. Bu evlerde, serinlik yaratmak için avlu yapılmıştır.

Kadınlar ise:

Rengarenk ve ipekli kumaşlardan giysiler giyiyorlar. Özellikle: “pareo” denilen ve rengarenk ve birbirinden güzel desenlere sahip kumaşlar ile başlarını örtüyorlar ve üstlerine elbise yapıyorlar. Bu kumaşların her birinin üzerinde, birbirinden farklı “yazılar” var. Örneğin “evlilik hayatında mutlu ol” gibi. Kadınlar için, kıyafetlerinin allı-pullu ve renkli olması çok önemliymiş.

Taş şehri gezerken, bu güzellikler yanında: giriş bölümünde söz ettiğim üzere, burada uzun yıllar yapılan köle ticaretinin izlerini de görmek mümkündür.

Şehir merkezinde: Fredy Mercury ( Quinn gurubunun solisti, dünyaca ünlü, yakın bir zaman önce aids hastalığı nedeniyle öldü) nin evini de görebilirsiniz.

Fredy Mercury: hiç ölmemiş gibi adada yaşatılıyor, kendisi İngiliz sömürge döneminde, burada bir İranlı anne-babadan olmadır. Müzikleri, bizim Türk sanat müziğini anımsatan çalgı aletlerine ve benzer tınılara sahiptir.

Şehir merkezi ziyaretinizde, bir Hint restoranına uğrayıp, bol baharatlı ve acılı Hint yemeklerinin tadına bakmanızı öneririm.

Tanzanya Zanzibar

Hakunamatata Spice Tour-Baharat Turu

Şehirde, bir sürü baharat çiftliği bulunuyor.
Bu turda: baharat tarlalarında dolaşılıyor. Bu turda: ağaçlardan Hindistan cevizi düşürüp içebiliyorsunuz.

Hatta: yaklaşık 30 metrelik Hindistan cevizi ağaçlarına, tırmanan gençleri görebiliyorsunuz. Ayrıca yine birçok çeşit ve günlük hayatımızda kullandığımız baharatı: doğal yetiştikleri ortamda görebiliyorsunuz.

Hatta: ağaç yapraklarından yaptıkları çeşitli şeyleri (taç, yüzük, kolye gibi) size hediye ediyorlar. Bunların dışında: örneğin armut meyvesine benzeyen bir tür meyveleri bulunan ağacı sorduğunuzda, bunun bir tür baharat olduğu ve yöresel yemeklere katıldığı söyleniyor.

Burada en popüler bitki ise, karanfildir. Karanfil oldukça önemli bir yere sahiptir. Karabiber ise, ağaçta yetişiyor ve önceleri yeşil olan, sonra kırmızı olan ve toplanıp güneşte kurutulduktan sonra rengi kararan ve karabiber olarak sofralara gelen bir baharat türüdür.

Vanilya ise, bir ağacın çevresine dolanan bir sarmaşık gibi, yapraklar büyüyor ve vanilya oluyor. Tarçın ise, tarçın ağacının gövdesinden bıçakla kesilerek alınıyor, kurutularak toz haline geliyor.
Turun sonunda ise, tropik meyvelerden oluşan bir ikram faslı var. Evet, tura katıldığınızda, büyük bir baharat çiftliğine gideceğinizi hayal etmeyin, nisbeten basit bir baharat çiftliğine gidiyorsunuz.

Tanzanya Zanzibar

Jozani Forest

Kelebek merkezinin yakınındaki bu ormanlık alanda, özellikle “kırmızı colobus maymunları” görülebiliyor. Bunlar “kırmızı” sırtlı ve dört parmaklıdır. Ayrıca: Mangrove ağaçları da ilgi çekiyor.

Maymunlar: dünya üzerinde yalnızca Zanzibar adasında yaşamaları ile biliniyor, yani bunları dünyanın başkaca bir yerinde görme şansı yok. İnsanlara alışmışlar, yakınlarına kadar gidip fotoğraflarını çekmek mümkündür. Çünkü, bu maymunlar doğal ve vahşi ortamda yaşamalarına rağmen, nispeten elcilleşmiştir.

Ormanlık alanda gezerseniz hiç görmediğiniz ağaç türleri görebilirsiniz. Hatta: evlerimizde büyütmeye çalıştığınız “aşk merdiveni” isimli bitkinin, burada devasa boyutlarda, her yerde bulunduğuna şahit olacaksınız.

Öte yandan, bu ormandaki ağaçların çok sağlam olduğu ve bu yüzden balıkçı teknelerinin bu ağaçlarla yapıldığı ve uzun yıllar kullanıldığı söyleniyor.
Ormanın bir diğer özel yanı ise, burada bulunan büyük boyutlu karıncalardır. Bu karıncalar ormanda ölen ağaçların kalan köklerini yiyorlarmış ve bitince de üzerine yuvalarını kuruyorlarmış.

Tanzanya Zanzibar

Nungwi Plajı-Langi Langi Beach Bungalowsa

Burası, adanın kuzeybatı sahillerinde bir yerleşim yeridir. Burada sahil boyunca dizilmiş pek çok otel bulunuyor. İnsanlar buraya denize girmek için geliyorlar. Denizin rengi, tam turkuaz renktir. Burada muhteşem güzellikteki yani Maldivleri andıran kumsalları ve denizi görebiliyorsunuz.

Tanzanya Zanzibar

Kendwa Plajı

Burası: Nungwi plajına, yaklaşık 3 km. uzaklıktadır ve daha sessiz ve sakindir.

Tanzanya Zanzibar

Prison Island

Ana adaya 35-40 dakika uzaklıktaki bu şirin adaya gitmek isterseniz, deniz kenarındaki küçük tekne sürücüleriyle pazarlık yapabilir ve muhtemelen kişi başı 35 dolara gidebilirsiniz. Başkaları ile aynı tekneyi kullanmak isterseniz, kişi başı ödeyeceğiniz tutar, düşüyor. Ama, 25 dolardan aşağıya düşmez. Antik dönemden kaldığı sanılan bu ahşap tekneler ilk başta pek güven vermese de, gayet güzel bir yolculuk yapılıyor. Adaya vardığınızda: burada günübirlik güneşlenmek veya denize girmek mümkündür.

Masmavi deniz ve bembeyaz kumsallarda yürüyüş yapabilirsiniz. Ancak bu adanın başka bir özelliği daha var. Adada bulunan bir çevresi kapalı park alanında: 90-100 yaşında ve hatta daha fazla yaşlı kaplumbağaların bulunduğu bir yer olarak önem kazanıyor. Bu dev boyutlu kaplumbağaları: yapraklarla besleyebiliyorsunuz ve onları sevebiliyorsunuz. Bu kaplumbağalar, ilk olarak 1920 yılında buraya gelmişler ve daha sonra üreyip çoğalmışlardır. Burada: kaplumbağalar yanında, ceylanlar ve tavus kuşları da bulunuyor.

Bu adanın bir diğer özelliği: 1900’lü yıllar öncesinde, Afrika’dan toplanan zenci kölelerin, buradan Orta Doğu bölgesine transfer edilmeleriymiş. Yani, burası “karantina adası” olarak kullanılıyormuş. Daha sonraki yıllarda ise, burada bulunan köle hapishanesi, hastane olarak kullanılmıştır. Bugün, adayı ziyaret ederseniz, demir parmaklıkları ve hapishaneyi görebiliyorsunuz.

 

Dini Yapılar

Zanzibar’da bugün 48 tane cami bulunduğu söyleniyor. Az sayıdaki Hıristiyan ise, 1873 yılında yapılan Anglikan katedralinde dini ibadetlerini yerine getiriyorlarmış. İşin ilginci, bu katedralin hemen yanında bir cami bulunuyor, yani cami ve kilise bir arada, bu durum Zanzibar’daki hoşgörünün en büyük ifadesidir.

Tanzanya Zanzibar

Slave Market

Burası da, eskiden köle ticareti yapılan ve günümüzde kilise olarak kullanılan bir yerdir. Bu köle ticaretinin yapıldığı yerin üstünü kapatmak ve zenci kölelere yapılan işkenceleri gizlemek için, alanın tam üstüne daha sonradan kilise yapıldığı söyleniyor.

Kilisenin ismi Christ kilisesidir. Burada: yine de kölelerin tutulduğu, insanın tüylerini ürperten odalar görülüyor. Boyunlarından zincirle bağlanan 100 civarında, kadın ve çocuktan oluşan köleler, bu deliklerde bir süre tutulup, daha sonra Arap ülkelerine satılıyorlarmış. Erkek köleler ise, hadım edilip satılıyorlarmış.

Günümüzde, bu kölelerin satıldığı yer yani “köle pazarı”: o günlerin unutulmaması için bir anıt ile canlandırılıyor. Kölelerin satılmadan önce bekletildikleri hücreler görülüyor. Bu hücrelerde, ellerinden, kollarından, boyunlarından zincirlenen köleler, duvarlara bağlanıyorlarmış. Bu hücreleri gezebiliyorsunuz.

 

Forodhani Bahçesi

Taş şehirde, burayı da ziyaret etmelisiniz. Burası yerel bir pazardır. Ancak: ortaçağdan kalma bir görüntü sergiliyor. Özellikle: mahalli yemeklerin yapıldığı buradaki et ve tavuklar, sağlıksız ortam sunmaları nedeniyle, ziyaretçiye ilginç gelebiliyor. O kadar ilginç meyveler ve yiyecekler var ki, şaşıracaksınız. Çok büyük boyutlu muzlar var.

Yöre halkı bu muzları, fillere yediriyorlarmış, kendileri yiyecekleri zaman ise, şeker ve süt ilave ederek bu muzları kızartıyorlar ve sonra yiyorlarmış. Burada kırmızı kabuklu muz göreceksiniz ki, mutlaka tadın, tadı muhteşem güzeldir. Bir de dünya üzerinde sadece Zanzibar’da yetişen bir meyve türü bulunuyor. Portakala benzeyen bu meyvenin suyu sıkılarak içiliyor ve özellikle ağız yaralarına iyi geliyormuş.

Tüm bunların yanında, çarşıda, et pazarı, kötü görüntüler ile hafızalara kazınıyor. Bu et pazarında buzdolabı kültürü bulunmadığından, etler açıkta işleniyor ve satılıyor, tabii bunun sonucunda ortaya istenmeyen görüntüler çıkıyor.
Bu yöresel pazarlar: her gün saat: 06.00 da kuruluyor ve akşam saat 18.00 de kapanıyor.

 

House of Wonders

Burası bir müzedir. Müzede pek bir obje yok ve genellikle yazılar ve fotoğraflar sergileniyor.

 

Arap Kalesi

Burası, müzenin hemen yanındadır. Kalenin Portekizlilerden kaldığı da söyleniyor. Kale: gayet sağlam durumda, surların üstünde toplar bulunuyor. Ama, kalenin en ilginç yanı: gündüzleri kalenin iç avlusunda kurulan tezgahlar ve bu tezgahlarda, yöresel el sanatı örnekleri ziyaretçilere satılıyor. Ayrıca: kale, yörede yapılan festivallere, konserlere ve çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyormuş. Kalede bir de dövme-kına yapan kadınlar var.

Zanzibar’da, özellikle yeni evlenen kadınların ellerine ve kollarına, yöresel motifler bulunan kınalar yakılıyormuş. Kalenin içinde ve çevresinde bulunan bir kısım yöre kadını ise, gelen ziyaretçilerin ellerine ve kollarına, bu motiflerin bulunduğu kınaları yakmak ve para kazanmak için uğraşıyorlar. Gerekli hijyen olmadığı için, tercih etmemenizi öneririm.

 

ZBC-Butterfly Centre-Kelebek Merkezi

Taş şehrin dışındaki burada: sera şeklinde düzenlenmiş yerlerde, yöreye has kelebekleri görüp izleyebilirsiniz.

 

Kizimkazi-Yunuslar

Zanzibar adasının en güneyinde Kizimkazi denilen yerde: doğal ortamlarındaki yunus balıklarını izlemek mümkündür. Bu ada, merkeze yaklaşık 1 saat uzaklıktadır. Bu ada halkının en büyük geçim kaynağı balıkçılıktır. Kıyıdaki tekneler eski ama yıllarca hiçbir şey olmuyor gibi sağlam ve çalışır durumdalar. Eğer buraya günün ilk ışıklarında gelirseniz, doğal ortamlarındaki yunus balıklarını görmek mümkündür.

Yunusları görmek için, kıyıdan bir tekne kiralıyorsunuz ve tekne ile masmavi sulara açıldığınızda, dalgaların arasından yunusları görebiliyorsunuz. Hatta: yine doğal ortamlarındaki yunus balıklarına dokunmak, onlarla birlikte yüzmek gerçekleşebiliyor.

Ancak: sabahın ilk ışıkları ile başlayan bu turda: bir tekneye biniyorsunuz, bu tekne ile yunusların yanına yaklaşıyorsunuz, denize atlıyorsunuz, ama yunuslar kaçtığında yeniden tekneye çıkıyorsunuz ve yine yunuslar takip edilmeye başlanıyor, yani biraz zahmetli bir tur. Bu arada yunuslara rastlar ve denize atlarsanız, kocaman bir yunus ile baş başa-göz göze gelebiliyorsunuz ve ürkmemeniz gerekiyor.

Tanzanya Zanzibar

PEMBA ADASI

Pemba adası: derin kanallar ile Unguja adası ve Afrika ana karasından ayrılmıştır. Pemba adası ile Afrika anakarası arasında kalan ve Pemba kanalı denilen derin çukur: dünyanın günümüzdeki en iyi dalış alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Yumuşak ve sert mercan kayalıklarına sahip olan duvar ve resifler: özellikle Temmuz/Ağustos aylarında, güney denizlerine göç eden balina köpek balıklarının geçiş noktası olarak bilinir. Ayrıca, yine bu geçiş noktası: değişik cinsteki köpek balıklarının sıklıkla rastlandıkları yer olarak önem kazanır.

Ada: özellikle “fox” lara ve yunuslara ev sahipliği yapmasıyla tanınıyor.
Ada: Zanzibar’ın yaklaşık 80 km. kuzeyinde bulunmaktadır. Düz ve kumluk olan Zanzibar’ın aksine, burada ormanlar ve verimli topraklar çoğunluktadır ve Zantibar’ın toplam baharat üretiminin % 75’lik bölümü burada yapılmaktadır.

Tanzanya, Genel

Tanzanya, Dar-es Salaam

Tanzanya, Dodoma

Rusya Petersburg Nevski Prospekt

p.nevski prospekt caddesi.1
Rusya Petersburg Nevski Prospekt

NEVSKİ PROSPEKT

18.yüzyılda düzenlenen, Petersburg kent planında: Donanma Binasının, kule külahını odak kabul eden noktadan, dışa doğru üç önemli cadde uzanır.

Nevski Prospekt: bu üçlü cadde gurubu içinde, en büyük ve önemlisi kabul edilir.

Neva caddesi olarak isimlendirilir.

Sovyetler döneminde olduğu gibi, bugünde kentin atardamarıdır.

En canlı, en kalabalık alışveriş merkezidir. Rusya’nın en ünlü, işlek caddelerinde biri olduğu gibi, dünyanın da en büyük caddelerinden biridir.

Bu caddede gezmek, insanın hayatına hayat katan bir gelenektir. Burada dolaşan insanlar, sürekli zarif, modern ve şıktır.

Rusya Petersburg Nevski Prospekt

Donanma Binasından; Aleksandr Nevski Manastırına kadar, 4.5 km. boyunca ilerleyen caddede: kiliseler, tarihi yapılar, güzel köprüler, alışveriş merkezleri ve restoranlar sıralanmıştır. Bu yerler: alışveriş yapanlar, memurlar, sokak sanatçıları, müzisyenler, öğrenciler ve turist gurupları ile dolup taşar.

En büyük müzeler, tiyatrolar, kütüphaneler, mağazalar ve restoranlar bu cadde ve caddenin yakınlarında bulunmaktadır.

Pek çok yerli ve yabancı tarihçi, gezgin, yazar ve şair, bu caddeyi anlatan eserler vermiştir. Neva caddesi üzerinde güzel bir köprü bulunuyor. Aniçkov köprüsü. Köprü: atı ehlileştirme heykelleriyle dolu olan fiskiyenin üzerinden geçiyor.

p.kilise, katedral, altın kaplı.1
Rusya Petersburg Nevski Prospekt

Evet: gezimize başlıyoruz. Donanma Binası tarafından başlıyoruz.
Biraz ilerleyince: bir katedral göreceğiz.

KAZAN KATEDRALİ (KAZANSKİJ SOBOR)

İtalya-Roma’daki San Pietro Bazilikasından esinlenilerek yapılmıştır. Mimari yapısı, klasiszm özellikleri taşır. 1801-1811 yılları arasında Mimar Voronihin’in projesine göre yapılmıştır.

Neva caddesine bakan kuzey cephesinin yanında, yarım daire şeklinde sütunlar sıralanır. Oluklu süslemeleriyle, 96 sütundan oluşan bu kavisli yapının, her iki tarafında, askeri heykeller var.

Soldaki: Maraşal Kutuzov’un heykelidir.

Ayrıca: güzel bir bahçesi de var. Katedral binası: Sovyet döneminde, din karşıtı propagandalarla dolu “Din ve Ateizm Tarihi Müzesi” ne ev sahipliği yapmıştır. ( Karl Marx; dini “kitlelerin afyonu” olarak tanımlamıştır. )

1813 yılında, katedrale, Mareşal Kutuzov’un naaşı defnedilmiştir.

Yer altı mezarlığının yanında: ganimet olarak alınan onlarca bayrak ve kalenin anahtarı vardır.

DİN MÜZESİ

Şu andaki adıyla, “Din Müzesi”: Aziz İshak Katedralinden çok uzak olmayan; “Poçstamskaya Caddesi üzerindeki ayrı bir binada bulunmaktadır. Buradaki koleksiyon, dünyadaki en büyük dinsel sanat ve ayin nesneleri koleksiyonudur.

Buradan ilerlediğinizde: Griboyedov Kanalının üzerinden geçeceksiniz ve “Kanı Dökülen Kurtarıcı (spasna krovi) ”
olarak da bilinen “İsa’nın Yeniden Dirilişi Kilisesi”nin çok renkli kubbelerine varana dek, yol boyunca, hoş manzaralar göreceksiniz.

İSA’NIN YENİDEN DİRİLİŞİ KİLİSESİ (KHRAM VOSKRESENİYA KHRİSTOVA)

Yapı: Aziz Vasili Katedralinin bir benzeridir. Petersburg’un Barok ve Klasik ihtişamının ortasında, çevresiyle uyumsuz bir görüntü ortaya koymaktadır. 1881 yılında, Çar II. Aleksandr’ın bir saldırı sonucu, ölümcül yara aldığı yere inşa edilmiştir. Bu nedenle, dökülmüş kan üzerine inşa edilmiş kilise olarak da bilinir. Özellikle, renklerin ve değişik geometrik şekillerin kullanımı dikkat çekicidir.

Kilise ve Nevski Prospek arasında: bir meydan var.

SANAT MEYDANI (PLOSHCHAD İSKUSSTV)

Klasik üslubun ihtişamının güzel bir örneğidir.

p.ilya repin resmi.1
Rusya Petersburg Nevski Prospekt

Meydanın kuzey ucunda: Rus Müzesi var.

MİHAYLOVSKİ SARAYI- RUS MÜZESİ (RUSSKİJ MUZEJ)

Sarı ve beyaz renkli bir yapıdır. 1819-1824 yılları arasında yapılmıştır. Büyüleyici Rus sanat koleksiyonunda: 12. yüzyıl dini ikonlarından, Kandinsky ve Rodçenko gibi sanatçılar tarafından yapılan 20. yüzyıl yağlıboya resimlerine kadar, geniş bir çeşit bulunuyor. Burada sergilenen: İlya Repin (1844-1930) eserleri “Volga Gemicileri” ile “Osmanlı Sultanına Mektup Yazan Zaporaj Kazakları”, Rusya’da yapılan resimlerin en ünlüleridir.

p.tarih müzesi.büyük petro büstü.1
Rusya Petersburg Nevski Prospekt

Dünyanın en zengin resim ve heykel koleksiyonlarının yanı sıra, çarlık döneminin tüm hazinelerini de barındıran Kışlık Saray’dan önce Rus Müzesine gidin.
Grandük Mikhail Pavloviç’in sarayı: müzeye dönüştürülmeden önce, askeri mühendislik okulu imiş. Dostoyevski: babasının bir cinayete kurban gittiğini öğrenince, ilk sara nöbetini burada geçirmiş.

Burada, mutlaka görmenizi önereceğim bir tablo var. Yapıtlarında devrim öncesi Rusya’yı, genellikle de, yoksul halkla sert doğa koşullarını gerçekçi bir üslupla betimleyen İlya Repin’in “Zaparog Kazakları” adlı tablosu.

Ressam, bu tabloda: Osmanlı Padişahının mektubuna cevap yazan Rus kazaklarını çizmişti.

Çünkü: Ukrayna düzlüklerini, kuzeyden güneye akıp giden gümüş rengi Dinyeper’in suladığı toprakları, kendilerine yurt edinmiş Kazaklar, gelenek ve özgürlüklerine en az dinleri kadar bağlı, bu yiğit savaşçılar, sultanın tebaasına girmeyi reddetmekle kalmamış, Bab-ı Ali’ye hakaret dolu bir mektup da göndermişlerdi.

Repin onları, içkiden kızarmış güleç yüzleri, sarkık bıyıkları ve kazınmış yumru yumru kafalarıyla, kiminin başında kalpak belinde kılıç, kimini ağzında çubuk bağrında haç, katıla katıla gülerken resmetmişti.

Sultana gönderdikleri mektubun içeriğini bilmiyordum ama neşeli ve sarhoş hallerinden, kahkahadan kırılırcasına göbek hoplatmalarından, Osmanlı tebaasına girip padişaha kul olma önerisini pek komik bulduklarını tahmin etmek mümkün.

Müzenin öyküsü: 1764 yılında, II. Katerina’nın, Berlin’den, 225 parçalık çok değerli bir resim koleksiyonu getirmesiyle başlıyor. Takip eden yıllarda, Saraya değerli tablo alımı devam ediyor.
Bu müzenin gezilmesi için, kendinize tam gün ayırın.

ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Rus Müzesinin hemen bitişiğindedir. Halk sanatlarına ve eski Sovyetler Birliğindeki çeşitli halkların el zanaatlarına yer verilmiştir.

Evet, ana caddeye geri dönün. Burada bir alışveriş merkezi var.

GOSTİNİ DVOR

Küçük dükkanlardan oluşan, iki katlı bir alışveriş merkezidir. Buranın galerileri kalabalık, çalışanları ise asık suratlıdır. Bu yüzden: İsa’nın Yeniden Dirilişi Kilisesinin gölgesinde, Moika ve Griboyedov kanallarının kesiştiği noktada, açık havada kurulan, bir pazar var. Oraya gitmeyi tercih edebilirsiniz.

SANAT ESERİ PAZARI

Açık havada kurulan bir pazar yeridir. Burada: portrenizi çizdirebilirsiniz. Petersburg manzarasının resimlerine göz atabilir ya da Hermitaj koleksiyonunun en iyilerinin röprodüksiyonlarını içeren sanat kitaplarını alabilirsiniz.

ROSSİ CADDESİ

Tiyatronun arkasındaki, Rossi Caddesi (ulitsa zodchego Rossi): adını hem Sanat Meydanından, hem de Genelkurmay Binasının tasarımını yapan mimardan almıştır. Carlo Rossi: ayrıca Puşkin Tiyatrosu’nun da tasarımını yapmış ve bu mükemmel orantılı caddeyi de, tiyatronun girişi olarak planlamıştır. Rossi caddesi: 22 metre genişliğinde ve 220 metre uzunluğundadır.

p.köprü.1
Rusya Petersburg Nevski Prospekt

Evet, ana caddede (Nevski Prospekt) ilerlemeye devam ediyoruz. Burada bir köprü karşımıza çıkıyor.

ANİÇKOV KÖPRÜSÜ (ANİCHKOV MOST)

Şaha kalkmış, dört bronz atla bezenmiş bir köprüdür. Fontanka Irmağının üzerinden geçer ve 2.5 km. daha devam ederek, Intourist’in Moskova Oteli’nin karşısındaki tarihi manastıra ulaşır.

ALEKSANDR NEVSKİ MANASTIRI (LAVRA ALEKSANDRA NEVSKOGO)

Burası: Rahip Manastırıdır ve en büyük mimari eserlerden biridir.

Manastır, Büyük Petro’nun İsveç ordularını yenilgiye uğrattığı yerde, 1713 yılında yaptırılmıştır. Petro, bu bölgenin, aynı zamanda, Novgorod Prensi Aleksandr’ın (1220-1263) 1240 yılında, İsveç ordusuna karşı, efsanevi zaferini kazandığı yer olduğuna inanılıyordu.

Prens Aleksandr: bu ünlü zaferden sonra, Aleksandr Nevksi (Nevalı Aleksandr) olarak tanınır olmuştur. 1547 yılında, Rus Ortodoks kilisesi tarafından, azizlik mertebesine yükseltilmiştir. Manastırdaki kutsal üçleme katedralinde, 12 Eylül’de Aziz Aleksandr Nevski Festivali kutlanıyor.

Burada: Petersburg ve Ladoga metropoliti Vladimir’in konağı ve bir dini akademi bulunmaktadır. Manastırın içindeki kiliselerde, tabutlarda ve mezarlarda: aralarında Moskova Üniversitesi’ne adı verilen bilim adamı ve yazar Lomonosov, Başkomutan Suvorov, bestekar Çaykovski ve yazar Dostoyevski’nin de bulunduğu pek çok önde gelen Rus vatandaşı defnedilmiştir.

Japonya Tokyo Genel

Japonya Tokyo Genel

Tokyo; nüfus ve coğrafi olarak, dünyanın en büyük şehridir. Şehrin kuzeyden güneye uzunluğu: 24 km. iken, doğudan-batıya olan uzunluğu ise: 88 kilometredir. Yani: bir soğan gibi, sayısız katmanları olduğu söylenir.

İdari yapı olarak, merkezde 23 bölge bulunmakta olup, bunlarda yaşayan nüfus; 8.5 milyondur. Bu 23 bölge: iç şehir: şi (şehirler), ço (ilçeler) ve son (köyler) olarak ayrılan kalabalık banliyöler ve kırsal alanlarla çevrilmiştir.

Bu muhteşem yayılma sonucu: 33 milyondan fazla nüfusu ile ülkenin % 26’lık nüfusunu barındırır ve dünyanın en büyük şehri özelliğini kazanır.

Şehrin en büyük özelliği: birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi; şehre hakim mimari stillere aykırılık teşkil edecek ve uyumu bozacak anıtsal bir merkez bulunmamasıdır.

Şehrin: her yeri gökdelen doludur. Özellikle akşam olduğunda, bu gökdelenler görünmez olur ve bu kez: parıltılı neon ışıkları ile: alışveriş merkezleri ve kültür kompleksleri görünür hale gelir.

Evet, Tokyo şehrinin en önemli özelliklerinden birisi de: dünyanın en pahalı şehri olmasıdır.

 

HAVAALANI

Tokyo şehrinde: uluslar arası uçuşlar için 2 tane havaalanı bulunmaktadır. Bunlar: Narita ve Haneda havaalanlarıdır.

Her iki havaalanının altından kalkan JR Narita Express trenleri: Tokyo istasyonuna gider ve buradan istediğiniz yere rahatça ulaşabilirsiniz ama bu trenler, akşam saat: 22.00 ye kadar çalışıyorlar ve bilet fiyatları, otobüslere göre biraz daha pahalıdır.

İstanbul’dan uçağa bindiğinizde, muhtemelen 11 saat sonra Tokyo şehrine varıyorsunuz. Ancak: bu süre hava durumu ve pilota bağlı olarak, bazen 12-13 saate kadar çıkabiliyor. Dönüş ise, dünyanın dönüsü nedeniyle gidişten daha kısa sürüyor. Tabii 9000 kilometrelik bu uzaklığı, aktarmalı yapayım derseniz, ulaşım saatleri iyice uzamaktadır.

Narita Havaalanı-NRT

Tokyo şehrinin en büyük havaalanıdır.

Kuzeydoğuda, Narita kasabasındadır ve şehre 80 km. uzaklıktadır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık, yaklaşık 120 dakikadır. Taksi ile havaalanından şehir merkezine ulaşmak isterseniz muhtemelen 30.000 yen ücret ödemeniz gerekebilir.

Bunun dışında, Narita havaalanından kalkan Airport Bus ve Airport Express Bus otobüsleri, şehir merkezine giderler. Bu otobüslere, üzerinde kalkış saati yazan biletlerle binebilirsiniz ki, biletler gümrük bölümünde satın alınır. Şehir merkezine ulaşmanın en ekonomik yolu bunları kullanmaktadır.

Haneda Havaalanı-HND

Tokyo şehrinin bu havaalanı, şehir merkezine 16 km. uzaklıktadır ve aynı zamanda tüm Asya kıtasının en işlek havaalanı olarak da bilinir.

Burada bulunan “Monoray” ile, Tokyo şehrinin birçok yerine ulaşabilirsiniz. Şehre ulaşmanın en ucuz yolu ise, tek raylı tren hattını kullanmaktır. Bunlar: Tokyo şehrinin Hamamatsu istasyonuna, 20 dakikada ulaşırlar.

Japonya Tokyo Genel

İKLİM

Şehirde: yazlar sıcak ve nemli, kışlar ise ılık geçer. Ağustos: yılın en sıcak ayıdır. Bu ayda, ortalama sıcaklık 27.5 derecedir. Ağustos ayında, sıcaklık ve nem, en üst düzeydedir.
Ocak ayında ise, ortalama sıcaklık 6 derecedir ama kış aylarında kar yağışı da görülür. . Hani iklim nispeten yumuşak ve ılıman dedim ama, öte yandan, Tokyo şehrinde, genellikle her yıl “Tayfunlar” da görülebilmektedir.

Tokyo şehrine gitmenin en iyi zamanı: Nisan ortasından, Haziran ayı ortasına kadar olan zamandır. Ayrıca: Ekim ayı da iyi bir tercih olacaktır.

Haziran sonu ile Temmuz ortası arasındaki dönem, Tsuyu denilen yağmur sezonudur. Ağustos ayı, yukarıda da söz ettiğim gibi, sıcak ve fazla nemlidir. Kış ise, kazak ve palto gerektirecek kadar soğuk geçer ama genellikle fazla kar yağışı olmaz.

Son bir not: Tokyo’nun iklimini düşünürseniz, şöyle bir değerlendirme yapılabilir. İstanbul’un ikliminden, 3 hafta gerideki iklim şartlarını düşünün.

ELEKTRİK

Tokyo şehrinde, standart elektrik akımı 110 volttur. İki yassı uçlu fişler kullanılır. Otel odalarında, toprak hatlı üçlü prizler bulunmaz. Yanınızda mutlaka adaptör bulundurmanız veya ilk fırsatta adaptör satın almanızı öneririm.

PARA

Tokyo şehri: modern bir şehir olma statüsüne rağmen, hala büyük ölçüde nakit ekonomisi üzerine çalışır. Oteller ve üst düzey restoranların bir çoğu kredi kartı kabul ederler, ancak: birçok yerde kredi kartı kabul edilmez ve nakit ödeme tercih edilir, bu yüzden yanınızda kesinlikle belli ölçülerde nakit bulundurmanızı öneririm. Zaten, şehir yeterince güvenlidir, yani yanınızda nakit bulundurmak sorun yaratmaz.

Peki ne kadar nakit taşımak gerekir derseniz: günlük harcamalarınız için (yemek, tren, ulaşım masrafları): 5000-8000 yen arasında nakit bulundurun. Evet: Japonya’da: “yen” kullanılmaktadır.

Banknot yani kağıt para olarak: 1000-2000-5000-10000 yen kullanılır. Demir para olarak ise: 1-5-10-50-100 yen kullanılır. Bronz renkli 5 yen ve gümüş renkli 50 yen üzerinde: ortasında açılmış bir delik bulunur.

ATM lere gelince: Tokyo şehrinde birçok yerde, ATM bulunmasına rağmen, bunların birçoğu yabancı ülkelerden alınmış kredi kartlarını kabul etmezler. Master Card veya Visa logoları bulunmasına rağmen, dediğim gibi, Japonya dışından alınan kredi kartlarına işlem yapmıyorlar.

 

DEPREM

ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu: Japonya ve çevresindeki adaların: “tektonik” plakalar üzerinde bulunduğunu belirtmektedir. Bu alan 2200 km. uzunluğundadır. Bölgedeki bu karmaşık yapı: depremlere sebep olmaktadır ve bu depremler, genellikle yerin, 40-60 km. derinliklerinde meydana gelmektedir.

Evet: 1900’lü yılların başından bu yana: Japonya ülkesi, bu şekilde birçok depremden etkilenmiştir. 1933 yılında: 8.4, 2003 yılında 8.3 ve 2011 yılında: 9 büyüklüğündeki depremler, bu sarsıntıların en öne çıkanlarıdır.

Bu ülkeyi ve Tokyo şehrini ziyaret edenlerin de, deprem olasılığını hep akıllarında bulundurmaları şart, sonuçta depremin ne zaman olacağı belli değil, ama ziyaretçilerin de, yıllardır eğitilen bir Japon gibi deprem anında ne yapacaklarını bilmelerinde yarar var.

 

GÜVENLİK

Şehrin en büyük özelliği: muhteşem bir güvenlik ağının bulunmasıdır. Günün hangi saatinde olursa olsun, şehrin herhangi bir bölgesine gittiğinizde: bir hırsızlık veya gasp olayıyla karşılaşmayacağınıza emin olabilirsiniz.

Çünkü: şehirde “koban” denilen küçük polis karakolları, bir ağ şeklinde merkezi sarmıştır. Bu polis karakollarında, 24 saat üzerinden, en az 2-3 polis bulunur.

Şehirde: her 2 kilometre kareye: bir polis düşmektedir. Hatta: alışveriş ve eğlence mekanlarında, bu polis yoğunluğu daha da artar. Ancak, öte yandan, şehirde nadir olarak polis arabası görülür. Çünkü: bu polisler, genellikle caddelerde dolaşırlar. Hatta: şehirde yolunuzu kaybettiğinizde, bu polislere rahatlıkla yol danışabilirsiniz. Zaten: bu karmaşık şehirde, mutlaka kaybolacaksınız.

 

İNSANLAR

Japonya’nın birçok yerinde: üç kuşağın birlikte yaşadığı evler veya konutlar görülmez, ancak yalnızca “Şitamaçi” bölgesinde bir istisna söz konusu dur ki, burada ebeveynleriyle birlikte yaşayan çok sayıda insan bulunmaktadır.

Ancak: nüfustaki yaşlılık oranı sürekli olarak artmaktadır ve buna bağlı olarak: şehirdeki bina ve yapıların tümü: tekerlekli sandalye kullanan insanlara uygun şekilde yapılmıştır. Kaldırım kenarları, metro platformları, istasyon tuvaletleri gibi birçok yerde, bu özelliği yani fiziksel engelli insanlara yardımcı olacak bu özellikleri göreceksiniz.

Evet: şehirde, gezintiye çıkmış insan göremezsiniz. Herkes: bir yerlere yetişme telaşı içindedir.

Şehrin dış semtlerine çıkarsanız: burada göreceğiniz insanlar, genellikle: herhangi bir yerde doğmuş-büyümüş olabilirler.

Özellikle: “Şitamaçi” bölgesindeki insanlar “Edokko” olarak nitelendirilirler. Edokko insanları: en az üç kuşaktan bu yana (yani 300 yıllık bir süreç) “Tokyo” şehrinde yerleşiklerdir.

Bunlar: açık yürekli, hareketli ve konuşkan olarak tanınırlar. Öte yandan: aynı zamanda “savurgan” olarak da bilinirler. Duygusallık ve kayırmacılık ve şefkat diğer özellikleridir.

 

TOPLU TAŞIMA

Şehirde: 13 adet metro hattı bulunur. Bu hatlar ilaveten: “Yamanote” dairesel demiryolları hattı, şehri bir uçtan öbür uca geçen “Çuo” ve “Kanagava”, “Saitama” ve “Şiba” gibi, özel “feribot” hatları bulunur. Bu hatların kesiştiği noktalarda ise: şehrin ticari, kültürel ve eğlence merkezleri bulunur.

Özellikle: 8 metro ve tren hattının kesiştiği “Şincuku” istasyonu: günde yaklaşık 3 milyon insana hizmet vermesiyle önem kazanır.

Evet, genel olarak söz etmek gerekirse, şehirde mükemmel bir toplu ulaşım sistemi bulunduğunu söylemek gerekir. Bu ulaşım sistemi: renk kodlaması yapılmış ve iyi işaretlenmiştir. Otobüsler hariç, yabancı ziyaretçiler, bu sistemi rahatlıkla anlayabilirler.

Trenler

Japon demiryollarının (JR olarak kısa isimlendirilir) Yamanote hattı trenleri: gümüş renkli ve yeşil şeritlidir. Bu trenler: merkezin çevresindeki hatta: yaklaşık 35 km. lik parkurda sürekli sefer yaparlar. Bu hat üzerinde, 29 istasyon bulunur ki, bunlardan ana istasyon olanlar: Şibuya, Şincuku, Ueno’dur.

JR Çuo olarak isimlendirilen turuncu hat ve Sobu olarak isimlendirilen sarı hat: Tokyo şehir merkeziyle uzaktaki banliyösü Takao güzergahı boyunca, doğudan-batıya ilerler.
Keihin Tohoku olarak isimlendirilen mavi hat: kuzeydeki Saitama bölgesini, güneydeki Kanagava bölgesine birleştirir.

Tren biletleri, otomatik makinalardan satın alınır ve alındığı gün geçerlidir. Biletler gittiğiniz istasyondaki turnikelerden çıkarken, turnike tarafından yutulur. Ön ödemeli kartlar ise: Suica olarak bilinir ve 500 yen karşılığında yine istasyonlardan satın alınabilir.

Otomatik makinaya, kartı sokup gideceğiniz istikametin düğmesine bastığınızda, ücret, otomatik olarak kartınızdan kesilecektir. Bazı trenler, bazı istasyonlarda durmayabilirler.

Metrolar

Tokyo şehrinde, 13 tane metro hattı bulunur. Metrolar: her gün saat: 05.00’den, gece yarısına kadar, her 5 dakikada bir sefer yaparlar. Her istasyonda, İngilizce metro haritası bulunur. Her istasyonda: en yakın bina, cadde ya da kavşağı gösteren numaralı çıkış tabelaları bulunur. Birçok istasyonda İngilizce tabelalar ve asansör de görülür.

Otobüsler

Tokyo şehrinin otobüs hatları, oldukça karışıktır ve bunlarda İngilizce harita veya yol şeması bulunmamaktadır. Bu yüzden: kesin olarak bilip tanımadığınız otobüs hattını kullanmamanızı öneririm.

Taksi

Tokyo şehrinde taksi ücretleri aşırı pahalıdır. Hatta: her gün saat: 23.00-05.00 arasında, ücretler, % 30 daha pahalıdır. Ancak: taksiler temiz ve rahattır. Şöförler gayet kibardır ve taksilerin üzerindeki ışıklar, içinde yolcu bulunup bulunmadığını belirtir. Yeşil yandığında yolcusu vardır, kırmızı yandığında ise boştur.

 

ÇİÇEKLER

Mevsim hangisi olursa olsun, Tokyo şehrini ziyaret ettiğinizde çiçek görebilirsiniz. Tsubaki (Japon gülleri), ume (Japon kayısıları), karin (ayva ağaçları) kış sonunun donukluğuna renk katarlar.

Mart ayı ile birlikte: bahar gelir ve yollar, bembeyaz sakura (kiraz) çiçekleri bulunan ağaçlarla şenlenir. Tsutsuci (açelyalar) ve mor fuji (salkımlar) açtıktan sonra, yağmur sezonunda şobu (süsenler), kuçinaşi (gardenyalar) ve acisai (ortancalar) çıkar.

Yaz ortasında ise: tapınakların göletlerinde nilüferler (hasu) ve evlerin önlerinde asagao (gündüz sefaları) görülür.

Kasımpatıların (kiku) açmasıyla birlikte gelen sonbahar mevsiminde, özellikle kızıl akça ağaçlarının ve parlak sarı gingkoların sararan yaprakları muhteşem güzellik yaratır.
Hatta yerlerin karla kaplandığı kış mevsiminde bile, küçük saçaklar altında şakayıkları (botan) görebilirsiniz.

 

SUMO

Sumo güreşleri bir dinsel törendir. İlk kez bir karşılaşma izleyen kişi: bunun bir sanat gösterisi olduğunu hemen kabullenir.
Bu spor dalı: yaklaşık 4.5 metre çapında, kum pistte yapılır. Güreşçiler birbirlerine saldırırlar ve ringden ilk çıkan ya da ayak tabanı dışında, herhangi bir yerini yere dokunduran güreşçi yenik sayılır.

Ağırlık sınırlaması olmayan güreşçiler: mücadele sırasında belden aşağıya vuramazlar, yumruk atamazlar, diğerinin saçını çekemezler. Bunların dışında, her şey serbesttir.

Evet: Sumo yarışmaları, ülkenin çeşitli yerlerinde, çeşitli tarihlerde düzenlenen turnuvalar ve gösteriler ile gündeme gelir. Her güreşçi: emekli bir güreşçinin kurduğu ve “heya” denilen bir “ahır” mensubudur. Ahırlar, Tokyo şehrinde: Kokugikan’dan, yürüyüş mesafesinde bulunan “Sumida Nehri” nin iki yakasındaki “Asakusabaşi” ve “Ryogoku” bölgelerinde bulunurlar. Bu ahırlar: her sabah saat: 07.00-11.00 arasında, antreman yapan güreşçileri izlemeye gelenlerle doludur.

Her yıl: Ocak-Mayıs-Eylül aylarında turnuvalar düzenlenir. Bu dönemlerde: caddelerde, tahta ayakkabıları ve kimonolarıyla dolaşan Sumo güreşçileri görebilirsiniz.

Evet, bu spor ile ilgili el sanatı ürünleri, sumonun tarihi ve adetleri, Kokugidan bölgesinde bulunan Sumo Müzesinde sergilenmektedir.

Bir turnuva sırasında, Tokyo şehrinde iseniz: sumo güreşi seyretmek için “Ryogoku”da, Sumida Nehri’nin batı yakasındaki “Kokugidan” denilen Ulusal Sumo Stadyumunda bulunmanız gerekir.

 

TURİZM

Tokyo şehrinde, turizm: ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Örneğin: 2007 yılında, şehre, 4.81 milyon yabancı ziyaretçi, 430 milyon Japon ziyaretçi giriş yapmıştır.

Şehir gezinizde, şehri iyi anlamak için: şehri ikiye ayırarak gezmenizi öneririm. Bu iki bölüm: Ginza ve İmparatorluk Sarayı olabilir. Aralarında kalan “Marunouçi” finans merkezi olarak önem kazanır.

Her iki bölgede de: farklı mimari yapılar ile değişik yaşam tarzları görmek mümkündür. Hatta: gece ve gündüz bile, ayrı farklılıklar gösterir.

Şitamaçi bölgesinin arka sokaklarında, geçmişi hissedebilir ama şehrin öte yanında ise geleceği yaşarsınız. Süper hızlı trenler ile birlikte, tek raylı trenler, gökdelenlerin arasından geçerek şehri dolaşırlar. Kavşaklarda, dev video ekranlarını görebilirsiniz.

Evet bu şehri ziyaret ettiğinizde: geleneksel “sumo” güreşlerini izleyebileceğiniz gibi “Kabuki” tiyatrosunu da özleyebilirsiniz. Hatta: huzurlu tapınaklar ve geleneksel çay törenlerini de görebilirsiniz. Burası: doğu ile batının harmanlandığı bir yerdir.

Evet: bu şehirde, Japon devleti tarafından “Ulusal Servet” ilan edilerek koruma altına alınmış yapı-bina ve objeleri mutlaka görmenizi öneriyorum ki, yazılarımda, ulusal servet ilan edilenleri mutlaka belirteceğim.

 

FESTİVALLER-ETKİNLİKLER

Tokyo, birçok uluslar arası festival ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Bu festivaller yerel kültür hakkında ziyaretçilere iyi bir fikir verir. Evet: Tokyo şehri, yıl boyunca çok sayıda festivale ev sahipliği yapar. Asakusa Tapınağında düzenlenen Sanno ve Sanja Festivalleri, şehrin dört bir yanından gelen insanları bir araya getirir.

Mayıs ayında yapılan Kanda Matsuri, iki yılda bir gerçekleştirilir. Matrusi: ülkenin birçok şehrinde düzenlenen festivallere verilen ortak bir isimdir. İlkbaharda kiraz ağaçlarının çiçek açmasıyla, yüzbinlerce insan, kiraz ağaçlarını görmek ve görüntülemek için parklarda toplanırlar. Gelelim, ayrıntılı bir yıllık festival ve etkinlik takvimine:

Ocak

1-3 Ocak: İnsanlar “Shogatsu” yılbaşı kutlamak için, ibadethaneler ve Senso-ji ve Maiji-Jingu tapınaklarına akın ederler. Yani, yeni yıl ziyaretleri yapılır.
2 Ocak: İmparatorluk ailesi, saray bahçesinde halkı kabul ederler.
6 Ocak: Harumi bölgesinde geleneksel itfaiyeciler geçit töreni yapılır.
Ocak ayının ortasında: Yılın ilk “sumo” turnuvası düzenlenir.
Seijin-no-Hi: Meiji-Jingu de: geleneksel okçuluk yarışmaları, 15 Ocak tarihinde yapılır.

Şubat

3-4 Şubat tarihlerinde, baharın ilk günü etkinlikleri düzenlenir.
3 Şubat: Setsubun yani kışın son günü festivali düzenlenir. Bu festivalde: büyük tapınak ve mabetlerde fasulye atma törenleri yapılır.

Mart

3 Mart günü: Hina Matsuri (Kızlar günü) etkinlikleri düzenlenir. Mart sonu veya Nisan ayı başında ise: Tokyo Uluslar arası Anime Fuarı düzenlenir.

Nisan

Nisan ayı başında, şehir genelinde, kiraz çiçeği görüntüleme partileri düzenlenir. Yine bu ay içinde: Tokyo Sanat Fuarı açılır. Bu fuarda: Japonya ve Asya ve diğer ülkelerden gelen sanatçılar eserlerini sergilerler.
17 Nisan: Ueno’daki Toşogu Tapınağında törensel müzikler ve danslar tertip edilir.
21-23 Nisan tarihleri arasında: Yasukuni tapınağında bahar festivali düzenlenir.

Mayıs

5 Mayıs tarihinde: Boys Day günü kutlanır. Mayıs ayı ortalarında ise, 3 gün süreli: Sanja Matsuri etkinlikleri düzenlenir ve bu etkinliklerde: kalabalıklar sokaklarda yürürler. Mayıs ayı ortalarında ise: tasarım festivali yapılır. Sanatçılar, bu festivalde, tasarımlarını sergilerler.
Mayıs ayı ortasında: Sumo turnuvası düzenlenir.
Mayıs ayı sonunda: Sanca Matsuri tapınağında renkli şenlikler başlar ve geleneksel danslar ve müzikler tertip edilir.

Haziran

Bu ay içindeki en canlı etkinlikler, ağaçların çiçeklenmesidir ve bahçelerde bu çiçeklenme kutlanır.
10-16 Haziran tarihleri arasında: Akasaka’ki Sanno Hiecica tapınağında, Sanso Matsuri etkinlikleri düzenlenir, geçit törenleri yapılır.

Temmuz

Temmuz ayı sonlarında, Fuji Rock Festivali, düzenlenir. Bu festivalde, ormanlık alanda, açık hava konserleri verilir. Temmuz ortalarında: Tokyo Uluslar arası Lezbiyen ve Gay Film Festivali düzenlenir. Temmuz ayının son Cumartesi günü ise, Sumide nehri üzerinde havai fişek gösterileri yapılır.

Ağustos

Ağustos ayının son Cumartesi günü, Asakusa Samba Festivali düzenlenir ve bu etkinliğe yarım milyon izleyici katılır. Ağustos ayı ortalarında ise, Tokyo Pride Parade denilen etkinlik düzenlenir ve sokaklarda geçit törenleri yapılır.
Çeşitli yerlerde: O-bon yani Tüm ruhlar dansları düzenlenir.

Eylül

25 Eylül tarihinde, bebek isteyen çocuksuz çiftlerin katıldığı, Ningyo-Kujo denilen etkinlik düzenlenir.
Eylül ayı ortalarında: Kokugikan stadyumunda, 15 günlük sumo turnuvası düzenlenir.

Ekim

Ekim ayı sonunda, 10 gün süreli Tokyo Uluslar arası Film Festivali düzenlenir. Ekim ayı ortalarında ise, Koyo etkinlikleri düzenlenir ki, bu etkinlik, sonbahar yaprakları görüntüleme etkinliğidir.
17-19 Ekim tarihleri arasında: Yasukuni tapınağında sonbahar festivali düzenlenir.
18 Ekim tarihinde: Sensoji tapınağında, Asakusa Kano Matsuri etkinlikleri düzenlenir.
31 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında: Meiji Tapınağında, yıllık festival düzenlenir.

Kasım

15 Kasım tarihinde yapılan Shinchi-Go San etkinliğinde, tapınak ve türbeler ziyaret edilir.
Asakusa yakınlarındaki Otorijinca’da Tori no festivali düzenlenir.
15 Kasım tarihinde: 3-5-7 yaşındaki çocuklar, kimono giydirilerek takdis edilirler.

Aralık

23 Aralık tarihinde imparatorun doğum günü kutlama etkinlikleri düzenlenir.
31 Aralık tarihinde: Coya-no-kane bölgesindeki Budist tapınaklarındaki çanlar, 108 kez çalarlar.

 

BÖLGELER

Şitamaçi

Bu bölge: şehrin kuzeyi ve doğusu boyunca uzanır. Burada: şehirdeki geleneksel yaşama tutunmaya çalışan işçi sınıfı, atölyeler ve küçük fabrikalar bulunur.
Burada: bir yada iki katlı ahşap evler ve dükkanların oluşturduğu diziler: arka arkaya dizilmiş yatay bloklar halindedir. Özellikle: bunların birçoğunun, 1945 yılındaki bombalamadan önceki görünümleri esas alınarak yeniden inşa edilmiştir.
Öte yandan: şehirde, halka açık hamamların birçoğu bu bölgede bulunur.

Yamanote

Şehrin: batı ve güney bölümlerinde bulunan bu bölgede: elçilikler, güzel restoranlar, lüks oteller, konser salonları, butikler, çarşılar, devlet kurumları ve güzel kafeler bulunur. Ancak: tüm bunların yanında, bu bölgenin en büyük özelliği: gökdelenleridir.

İnsanlar: genellikle devasa bu gökdelenlerde yaşarlar, alışveriş yaparlar ve hatta çalışırlar. Yani: bütün hayatları, bu gökdelenlerde geçer.

Bunun yanında: yine şehirdeki tapa barları, eğlence kulüpleri, evcil hayvan otelleri de buradadır.

Şincuku-Roppongi Semtleri

Bölgedeki bu semtler: uyumayan yerler olarak bilinir. Buralardaki: diskolar ve barlar; sabahın ilk saatlerine kadar açık kalırlar.

Asakusa

Burası: Taito ilçesinin bir bölümüdür ve tapınaklarıyla ünlü bir yerleşim alanı olarak bilinmektedir. Burada bulunan “Asakusa Kano) şehrin en ünlü ve büyük Budist tapınağıdır. Tapınak: hem yerli ve hem de yabancı turistler için önemli bir ziyaret yeridir.

Evet; Tokyo şehrinde çok sayıda ulusal park da bulunmaktadır. Zaten: çiçek düzenleme sanatı “ikebana” ve Japon bahçesi peyzaj alanında, dünyaca ünlüdür. Şehirdeki önemli parklar arasında: Taito-ku bölgesinde bulunan “Ueno” park başta gelmektedir.

Burada, ayrıca çok sayıda tapınak ve müze bulunmaktadır. Japonya ülkesine has: kiraz ağaçlarının çiçeklerini görmek isteyenler, 1000’den fazla kiraz ağacı bulunan bu parkı ziyaret ederler. (Mart ayı sonu, Nisan ayı başlarında)

Mitaka-shi’de bulunan Ghibli Müzesi: özellikle karikatüristik mimari stildeki binasıyla öne çıkar. Müzenin içindeki sergiler, video gösterileri ve galeriler, ziyaretçileri hayran bırakır.

Taitö-ku bölgesinde bulunan: Tokyo Ulusal Müzesi, şehir ziyaretçilerinin mutlaka görmesini önereceğim yerlerden biridir ki, müzenin mükemmel koleksiyonu bulunmaktadır. Özellikle Japon ve Asya sanatına ait örnek çalışmalar, müzenin koleksiyonunda yaklaşık 70 bin obje bulunmasını sağlamıştır.

Turizm denilince, elbette gezme-görme yanında: kültürel etkinlikler ve eğlence de gelmektedir. Japon kültürü: oldukça zengin ve özgündür. Geleneksel el sanatları, geleneksel giysiler, dövüş sanatları ve festivaller, Japon kültürünün önemli özellikleridir.

Çok çeşitli otantik el sanatları, Tokyo kültürünün önemli yansımaları olarak öne çıkmaktadır. Murayama-Oshima Pongee (güzel desenlerle süslenmiş ipek ve pamuk elbiseler), Golden Hachijo (bir tür elbisedir), oyuncak bebekler, gümüş eşyalar, ipek iplikler, mihraplar, lake eşyalar, saç süsleri, fildişi eşyalar, kesme cam eşyalar, nakış işleri, oyma ağaç eşyalar ve Shamisens ( üç yaylı bir tür enstrüman) Tokyo şehrinin öne çıkan el sanatları olarak dikkati çeker ki, hediyelik eşya satın almak isteyenler için de, bu söylediklerim değerlendirilebilir.

Tokyo: Japon ülkesinin sahne sanatları merkezidir. Noh ve Kabuki gibi geleneksel Japon dramaları, şehir tiyatrolarında yaygın olarak sahnelenir.

Tokyo Alışveriş

 Şehir yakınları

Tokyo, Yakın çevre