İngiltere Londra Southwark ve Bankside

İngiltere Londra Southwark ve Bankside

Southwark, bir zamanlar, her türlü eğlencenin yasaklandığı City’den kaçanlarla doluydu. Borough High Street boyunca sıralanmış Ortaçağ avlularının izleri buranın bir pub cenneti olduğunu da kanıtlar. The George, Londra’nın galerili tek pub’ıdır.

Nehre bakan evlerde fahişelik kol gezerken 16. yüzyılın sonlarında tiyatro ve birahaneler kurulmaya başlanmıştır. Shakespeare’in tiyatro topluluğunun mekanı, günümüzde orijinal yerine yakın bir yerde yeniden inşa edilen Globe Theatre’dı.

Günümüzde nehrin güney yakası, şehrin tarihi semtine yaraşır bir yenileme çalışmasıyla canlandırıldı. Southwark’ın nehir kıyısında görülmeye değer yerleri: Desingn Museum ve Tate Modern’den, hemen yakınlarda yer alan Millenium Bridge ile tarihi pub’lara, Borough Market’e ve Southwark Cathedral’a kadar uzanır.

 

SOUTHWARK CATHEDRAL

London Bridge.SE1 adresindedir. Londra’daki en eski katedral kilise binasıdır.
Bu zarif, tarihi bina 1905 yılında katedral olarak yenilenmeden önce, bir Augustin ortaçağ manastırının kilisesi olarak hizmet veriyordu.

Hatta: burada MS.606 yılından beri bir kilise bulunduğuna inanılıyor. Burada bir Roma pagan ibadet yeri bulunduğu, yapılan arkeolojik araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. Ancak kilise hakkındaki ilk yazılı kaynak 1086 yılından kalmadır. 1106 yılında kilise: St Mary adanmış ve daha sonra “St Mary Over” olarak Norman şövalyeler tarafından yeniden kurulmuştur. Mevcut bina: 1220-14200 yılları arasında inşa edilmiştir.

1539 yılında, kilise Kral Henry VIII malı oldu ve aynı dönemde eski adı yeniden seçildi. 1611 yılında bir gurup tüccar: kiliseyi Kral I. James’ten satın aldılar. Bu dönemde, kilise: bir bölge kilisesi olarak, aktörlere, yabancı esnafa ve Bankside genelevinde çalışan bayanlar için ikametgah olarak görev yaptı.

16. ve 17.yüzyıllarda çeşitli tadilatlar yapıldı. 1820 yılında ise, kilisenin bulunduğu yere yeni bir Londra köprüsü inşa edilecek olması nedeniyle: kilisenin yıkılarak başka bir yere yapılması gündeme geldi.

Bunun için mimar Gwitt görevlendirildi. St Saviour kilisesi, 1905 yılında Southwark Katedrali oldu. Katedral: 300 den fazla mahalle ve 2.5 milyon insanın dini ibadeti için kullanılıyordu. 1941 yılında katedral bombalandı, ancak tasarımın ana unsurları sağlam kaldı ve onarılarak 1958 yılında yeniden açıldı.

Pek çok ilginç ahşap oymaları arasında “arkasına yaslanmış bir şövalyenin” 13. yüzyıldan kalma heykeli ile atların arkasındaki 1520 yılında kurulmuş olan “Great Screen” vardır.

Harvard Chapel ziyaretçilere Amerikan Harvard Üniversitesinin kurucusu olan John Harvard’ın 1607 yılında burada vaftiz edilmiş olduğunu hatırlatır. Ayrıca: William Shakespeare de burada vaftiz edilmiştir. Koro tezgahları arasında: Shakespeare’ın kardeşi gömülüdür ve bu durum, Shakespeare anıtı ile gösterilmiştir.

Koro bölümünde “Humble Monument” tüccar Richard Humble’a adanmıştır ve 1616 yılında Southwark okulundaki taş ustalarından bir gurup Flaman mülteci heykeltıraş tarafından oyulmuştur.

Kilisenin tiyatro bağlantıları Elizabeth dönemine uzanır ve orta bölümdeki vitraylar (1954) ile heykel (1912) her yıl baharda doğum günü kutlanan Shakespeare’e adanmıştır.
Ayrıca: 1990’lı yıllarda Globe’un yapılmasındaki itici güç olan Amerikalı aktör ve direktör Sam Wanamaker için de bir anıt bulunur.

Katedral popüler bir konser alanıdır ve kilise bahçesi bitişikteki Borough Market’ten gelen piknikçileri cezbeder.

 

HOP EXCHANGE

Borough of Southwark Caddesi üzerinde bulunan Hop Borsası: 1868 yılında açılmış ve RH Moore tarafından tasarlanmıştır.

Bu alan: 17.yüzyıldan itibaren, Londra Bira Endüstrisinin merkezi olmuştur. Hollanda’dan gelen şerbetçiotu, burada tanıtılmıştır. Şerbetçiotları, hasat edildikleri çiftliklerden, demiryolu ile London Bridge istasyonuna getirilir ya da tekne ile Thames nehri üzerinden buraya ulaştırılır ve burada depolanırdı.

Hop Exchange’nin amacı: Şerbetçiotu bayileri için tek bir Pazar merkezi sağlamaktır. Doğal ışık giren cam bir çatı altında bu Pazar oluşturulmuştur. Londra şehrinde, bu konuda birçok borsa (metal, kömür vs.) olmasına rağmen, yalnızca bu borsa ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır.

Ancak: 1920 yılında büyük bir yangın, yapıda hasara neden olmuş ve bina: 19.yüzyılda titizlikle restore edilerek metropol ticari hayatında çok önemli bir yapı türü olarak tarihe geçmiştir.

Günümüzde: ünlü Borough Market’e bitişik duran bu yapı: kurumsal ve özel etkinlikler için kullanılan çarpıcı ve çok yönlü bir binadır. Binanın merkezinde: muhteşem bir ortam sunan zarif Atrium bulunmaktadır.

Bugün bir ikram mekanı olan bina, alınlıktaki şerbetçiotu hasadını gösteren kabartmalar ve şerbetçiotu desenli demir kapılar gibi orijinal özelliklerini korumuştur.

 

BOROUGH MARKET

Londra’nın en ünlü gıda pazarıdır. Londra’nın en eski meyve ve sebze pazarı olarak yeri “mavi etiket” ile işaretlenmiştir.

Tarihi Ortaçağ a kadar uzanan ve daha önce yalnızca toptan meyve ve sebze satışının yapıldığı Pazar, 1756 yılında tren yolunun altında bulunan bugünkü yerine taşındı. London Bridge: balık, tahıl, sebze ve hayvan satan tüccarların ilgisini çekti ve 13.yüzyılda tüccarlar Borough High Street’e taşındılar ve burada bir Pazar kuruldu. 1755 yılında bu Pazar: Parlamento tarafından kapatıldı ama St Margaret zamanında yeniden açıldı.

Piyasa, hala çekirdek topluluk olarak bulunan 100 üzerinde bireysel tezgahlarla büyüdü. Orijinal meyve, sebze, fırıncılar ve kasaplar yanında, günümüzde, burada İngiliz ve uluslar arası ürünlerin birçok çeşidi de satılmaktadır.

Bugün, kaliteli bir yiyecek pazarıdır. İngiltere ve Avrupa’dan gelme gurme lezzetlerin yanı sıra meyve, sebze, organik et, balık ve et ürünleri satılır. Lokantacılar, şefler, tutkulu amatör aşçılar ve sadece kaliteli yeme-içme düşünün esnanlar için, burası bir cennettir.

 

GEORGE INN

George Inn Yard. Borough High Street adresindedir. Londra köprüsü yanında, Thames nehri kıyısındadır.

17.yüzyıldan kalma bina, geleneksel galerili araba hanlarının şehirdeki tek örneğidir. Özgün George Inn binası, 1676 yılında tahrip edilmiştir. Yangından sonra yeniden inşa edilmiştir. Bu hana: Charles Dickens’ın sık sık uğradığı biliniyor.

Orijinal yapıda, 17.yüzyılda oyunların sahnelendiği avlunun etrafı üç kanatla sarılmıştı. 1889 yılında avlunun kuzey ve doğu kanadı yıkılmış, geriye sadece bir kanat kalmıştır. Globe Tiyatrosu kısa bir mesafe uzaklıkta idi, bu yüzden büyük olasılıkla Shakespeare’in de burayı sık ziyaret ettiği düşünülmektedir.

Bugün; han restoran olarak hizmet vermektedir. Hanın zemin katında barlar bulunur. Orta bar: Charles Dickens tarafından uğrak yeri olarak kullanılmıştır. Üst katta: bir restoran ve yatak odası bulunur.

Biraz bakımsız, ama rahat bir atmosfere sahip olan pub, soğuk günler için idealdir.
Yazları piknik masalarıyla doldurulan bahçede oyuncular ve geleneksel İngiliz dansçıları müdavimleri eğlendirirler.

 

OLD OPERATİNG THEATRE-MUSEUM&HERB GARRET

Eski çalışma tiyatro müzesi: Londra’daki en sıra dışı müzelerden birisidir. Avrupa’nın en eski ve eşsiz ameliyathanesi: St Thomas Hastanesinin bir parçası oldu.

Müzenin bulunduğu bu yapı: Robert Clayton: Londra City Belediye Başkanı ve Hastane Başkanı iken: burası “Guy&St Thomas hastanesi” olarak kullanılıyormuş. Ancak: buradan tren yolu geçmesi durumu söz konusu olunca hastane binalarının birçoğu hastane kilisesi hariç yıkılmıştır. Ülkenin en eski hastanesi 12. yüzyıldan beri faaliyette bulunduğu yerden ayrılmış ve 1862 yılında “Charing Cross” denilen yerdeki yeni yerine geçmiş ve 1862 yılına kadar burada faaliyetini sürdürmüştür. 1859 yılında, Florance Nightingale: bu sitede, yani St Thomas Hastanesinde ünlü hemşirelik okulu kurma çalışmaları yapmıştır.

Hastanenin hastaları genellikle yoksul insanlardı. Çünkü: zengin hastalar, evlerinde ameliyat edilirlerdi. Ayrıca: hastanenin tüm hastaları kadındı. 1846 yılına kadar: cerrahlar, anestezi tekniklerini bilmiyorlardı.

Yalnızca hastanın duyuları alkol veya afyon ile uyuşturuluyor ve gayet hızlı bir şekilde cerrahi müdahaleler yapılıyordu. Hastanenin eczanesinde: özellikle afyon ve şifalı otların depolandığı ahşap raflar kullanılıyordu. 1821 yılında bu raflarda, hastanenin eczacısı tarafından şifalı bitkiler ve afyon depolanıyordu.

Evet, kadınlar için ameliyat odası olarak kullanılan bu mekan: ana binadan uzakta, hastanenin kilisesinin tavan arasında olduğu için yıkılmaktan kurtuldu, ancak: kapıları kapatıldı ve uzun yıllar gözlerden uzakta kaldı. 1822 yılında kurulan ameliyat odası, tuğlalarla kapatılarak yıllarca unutulmuştur.

Derken: 1957 yılında tesadüfen bu ameliyathane keşfedilmiştir. Ancak: bu durum garip karşılanmıştır çünkü daha önce işlemler normal koğuşlarda gerçekleştirilirken, tavan arasında bu ameliyathanenin bulunması gariptir.

Ancak, daha sonra buranın bir kurtarma koğuşu olarak kullanıldığı düşünülmüştür, özellikle: ameliyathanenin yanlarındaki ahşap oturma sıralarının bulunması: ameliyat sırasında yapılanların seyirci gibi bir kısım insan tarafından izlendiğini göstermektedir. Yani, burası bir tiyatro sahnesi gibi kullanılmıştır.

Evet, günümüzde müze olarak kullanılan burayı ziyaret ederseniz: 1822 yılından kalma, günümüze kalan en eski ameliyathaneyi görebilirsiniz. Günümüzde: burası anestezinin ve antiseptiklerin henüz kullanılmadığı 19.yüzyıl başlarındaki haliyle yeniden düzenlenmiştir.

Ayrıca: hastanenin eczacısı tarafından kullanılan otları saklama yerleri ve bilimsel yöntemler kullanılmadan önceki tıp dehşetine ait nesneleri görebilirsiniz. Bunlar arasında: kanama çukuru ve doğumda kullanılan cihazlar ilgi çeker.

Öte yandan: sergilerde, ameliyat masasına hastaların ağızları ve gözleri bağlanarak nasıl yatırıldıkları ve akan kanın döküldüğü, masanın altındaki talaş dolu kovayı gördüğünüzde ürkeceksiniz.

İngiltere Londra Southwark ve Bankside
İngiltere Londra Southwark ve Bankside
İngiltere Londra Southwark ve Bankside

 

SHAKESPEARE’S GLOBE

New Globe Walk.Bankside adresinde, Thames nehri kıyısındadır.
Thames nehrinin kıyılarında bulunan Shakespeare’s Globe, aynı yerde bulunan bir Elizabeth dönemi tiyatrosunun üzerine inşa edilmiştir. Buradaki ilk tiyatro: 1599 yılında inşa edilmiştir. Bu yapı 1613 yılında yangında tahrip olunca 1614 yılında yeniden yapılmıştır. Ancak bu tiyatro 1642 yılında kapatılmış ve 1644 yılında yıkılmıştır.

Shakespeare’in birçok oyununun ilk gösterimleri burada yapılmıştır. Ortasının üstü açık olan ahşap ve yuvarlak yapıda, seyircilerin bir kısmı açık havanın etkilerine maruz kalırdı. Koltuklarda oturan seyircilerin başının üstünde ise bir çatı vardı.

1970 yılında Sam Wanamaker: Bankside bölgesinde “Shakespeare Globe” merkezini kurdu. Bu merkezde, Wanamaker tarafından yapılan yaklaşık 20 yıllık çalışmalar sonunda “Globe Tiyatrosu” tasarımı ortaya çıkarıldı ve bu tasarıma göre yeni tiyatro binası, mimar John Orrel tarafından inşa edildi.

Günümüzde görülen bu yapı: 1559 yılındaki tiyatronun benzeri olarak tasarlanmış ve 1997 yılında inşa edilmiştir. Tiyatro: Bankside üzerinde, orijinali ile aynı boyutta, yaklaşık 230 metrelik ölçüye sahiptir. Orijinal siteden yalnızca 200 metre uzaktadır. 400 yıl önceki teknikler kullanılarak, ahşap ve sazdan inşa edilmiştir.

O dönemin tiyatrosunun birebir benzeri olmasa da çok yakındır. Sadece yaz mevsiminde gösterilerin sunulduğu bu tarihi tiyatroda, birinci sınıf oyuncuların sahnelediği bir oyun seyretmek gerçekten harika bir deneyimdir. Ancak, tiyatronun açık havada olduğunu unutmayın ve gece buraya giderken yanınıza mutlaka kalın bir giysi alın.

Günümüzde burayı ziyaret ederseniz: tiyatroyu tanıtıcı rehberli turlara katılabilirsiniz ve hatta yakındaki “Rose Theatr” kalıntılarını görebilirsiniz. Tiyatronun altında: bütün yıl açık olan ve Shakespeare’ın hayatını ve eserlerini konu alan “Shakespeare Globe” sergisini gezebilirsiniz.

Sam Wanamaker Playhouse

Modern Globe yapımı sürerken, hemen bitişikteki evde: Thames nehrinin karşı kıyısında “Blackfriars Tiyatrosu” olarak burası kullanılmıştır. Yapının orjinali 1566 yılında dikilmiş olmasına rağmen, 1608 yılından itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bu tiyatro: takip eden süreçte, 1960 yılında yeniden inşa edilmiştir.

Amerikalı aktör ve yönetmen Sam Wanamaker tarafından 340 koltuklu olarak tasarlanan burada yıl boyunca halka açık Shakespeare’in Globe oyunları sahnelenmektedir.

 

CARDİNAL’S WHARF

Bu evler: Londra şehrinin merkezinde, Bankside bölgesinde, 18.yüzyıldan günümüze sağlam olarak gelebilen evlerdir. Bu evler, günümüzde “Tate Modern” in gölgesinde varlıklarını sürdürürler. Binaların ismi, 1529 yılında “Winchester Piskoposu” olan Kardinal Wolsey’den gelmektedir.

Buradaki evlerden, 49.numaralı ve kırmızı kapılı 3 katlı evde: bir zamanlar Sir Christopher Wren yaşamıştır ve seramik bir plaket, kapının hemen yanında bu durumu kanıtlamaktadır. Plakette “Burada St Paul Katedralinin inşası sırasında Sir Chistopher Wren yaşadı” yazmaktadır.

Yapının 1710 yılında inşa edildiği sanılıyor. Bankside bölgesi, II. Dünya Savaşı esnasında bombalanmasına rağmen, bu üç evin yıkılmadan kalması mucizedir.

Evet: bu ev arasında yukarıda sözünü ettiğim 49.numaralı yani kırmızı kapılı olan en ilgi çekenidir, ancak bu ev ve diğerleri ziyarete açık değildir, yalnızca dışarıdan görebilirsiniz.

 

BANKSİDE GALLERY

Hopton Street adresinde; yeni açılan Blackfriars Güney İstasyonu girişinde ve Tate Modern arasında, nehir kıyısındadır. Her gün saat: 11.00-18.00 arasında açıktır ve giriş ücretsizdir.
Bu sanat galerisi: 1980 yılında açılmıştır.

Galeri: “Kraliyet Suluboya Derneği” ve “Kraliyet Ressamlar-Baskı Ustaları Topluluğu” na ev sahipliği yapmaktadır. Bu topluluğun üyeleri, yaklaşık 200 yıldır birliktedirler. Topluluk çalışmaları hem geleneksel hem de deneysel uygulamaları içerir.

Galerinin sürekli koleksiyonu burada sergilenmekle birlikte, çağdaş ve özgün sanatçıların eserleri de geçici sergilerle ziyaretçilere açılır.

Topluluk, her yıl burada iki sergi düzenlemektedirler. Bu sergilerde, üyeler tarafından üretilen eserler sergilenir ve bu eserler satışa sunulur.

Galerinin zemin katında: yaklaşık 200 metre karelik galeride eserler sergilenmektedir.

 

THE ANCHOR-TAYLOR BANKSİDE

South Bank bölgesinde, 34.Park Street adresinde, Southwark katedrali yakınlarındadır. Bu “pub” ın yaklaşık 800 yıldır burada olduğu söyleniyor. Londra şehrinde Thames nehri kıyısındaki pub’ların en ünlülerinden birisidir.

Bu mekan ile ilgili ilk resmi kayıt 1615 yılına uzanmaktadır. Samuel Pepys burada: Londra şehrindeki büyük yangını izlediğini yazmıştır. Doktor Johnston ise: onun sözlüğünün bir bölümünü burada yazdığını belirtir.

Ancak, diğer bazı kayıtlar daha da eskilere dayanmaktadır. Burada antik dönemde: bir Roma mezarı, ayı ve boğa kızdırma çukurları bulunduğu iddia ediliyor.

1603 yılında ise, burada bir veba çukuru bulunuyormuş. Tüm bunlar değerlendirildiğinde, burası Thames tarihinde büyüleyici özellikler göstermekte ve bazı korkunç tarihsel gerçeklerin yaşandığı yer olarak burası önem kazanmaktadır.

1666 büyük yangında, burası yanarak yok olduktan sonra, 1676 yılında yeniden yapılmıştır. Ancak, çeşitli kaynaklar buranın 1770 yılında inşa edildiğini de belirtmektedir. Ancak, onun da altında daha eski bir hanın izlerine rastlanmıştır.

Daha önce burada bulunan han’ın: yolun karşısındaki bira fabrikasıyla bağlantısı olduğu düşünülüyor ve fabrika Dr.Johnson’un dostu Henry Trale’e aittir. 1781 yılında Trale ölünce: Dr Johnson; fabrikayı satışa çıkarttığında müşterilere söylediği “aç gözlülüğün bile hayal edemeyeceği kadar zengin olma fırsatı” sözü İngilizceye geçmiştir.

Günümüzde 2008 yılında yenilenen burada: taze hazırlanmış İngiliz gıdaları ve yüksek kaliteli içkiler bulmak mümkündür. Büyük açık oturma alanının: St Paul ve Tower Bridge manzaraları mükemmeldir.

 

VİNOPOLİS

1 Bank Ena Street adresindedir. Londra köprüsü yanında Victoria tren kemerleri içindedir.
1999 yılından bu yana: Vinopolis şarap zevkine adanmış benzersiz bir yerdir. Şarap tüccarı Duncan Vaughan-Arcbukhle tarafından geliştirilmiştir. Mekanın bulunduğu yer ise, 1866 yılında demiryolu şirketi tarafından inşa edilmiştir.

Etkileşimli eğlenceler ve eğitici sergilerin bir arada sunulduğu mekan, şarap yapımı ve tadımı hakkında daha fazla bilgi almak isteyenlerin ilgisini çeker.

Victoria dönemine ait demiryolu köprülerinin geniş kemerleri altında kurulan Vinopolis, asma ekiminden şişelerin etiketlenmesine kadar geçen süreçte şarap yapımının ve üzümün tarihine adanmıştır.

Vinopolis mekanında dokuz etkinlik odası vardır. Bunların en büyüğü 800 kişi kapasitelidir.
Tur boyunca yerleştirilmiş “Tadım İstasyonları” şarapları deneme fırsatı yaratır.
Tur sonrasında, şarap mahzeninde değişik yılların mahsülü şarapların satın alabileceğiniz gibi satış mağazasında şarapla ilgili ürünler de bulabilirsiniz.

Mükemmel servisiyle öne çıkan Catnina Vinopolis’te güzel yemekler ve tabii ki en kaliteli şaraplar sunulur.

 

ÇIN-CLİNK PRİSON MUSEUM

1.Clink Street adresindedir. Her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır ve giriş ücretlidir, yetişkinler 7.50 paund. Rehberli turlar 45 dakika sürer. Günümüzde ürkütücü bir hapishane olarak görülen bu yapı: 12. yüzyıldan bu yana kullanılmaktadır.

1129 yılında: Kral Stephan iktidara gelince, kardeşi Henry Winchester Bishop ikinci oldu ve onu: Winshester Sarayında kalırken, 1144 yılında tamamlanan cezaevine gönderdi. Burada: biri erkeklere ve biri kadınlara olmak üzere iki cezaevi yapıldı. Wincester Piskoposu tarafından sahip olunan Clink Cezaevi: “Kodese of Liberty” olarak tanınmıştır. “Kodes” kelimesi, buradan gelmektedir.

Piskopos: müzenin hemen doğusunda kalan sarayda yaşamını sürdürmekdeydi. Ancak, bu saraydan yani piskoposların yaşamlarını sürdürdükleri saraydan, günümüze yalnızca “gül pencere” kalmıştır.

Bu cezaevi uzun süre boyunca: serseriler, sarhoşlar ve diğer küçük suçlular yanında, önemli suçluları da barındırdı. Bunlar arasında çeşitli ünlü kişiler de bulunuyordu. Örneğin: Kraliçe Mary I’e karşı ayaklananların başındaki Sir Thomas Wyatt Younger: burada tutuldu.

1381 yılındaki “Köylü İsyanı” sırasında cezaevi yok edilmek istendi. 15 yüzyıl boyunca “Clink” olarak anılan hapishane, 1780 yılında kapatılmış ve müze yapılarak ziyarete açılmıştır.
Burayı ziyaret ederseniz: orijinal işkence cihazları ve yanı sıra sokak kadınları, papazlar ve diğer suçlulardan oluşan mahkumların inanılmaz hikayelerini görmek ve duymak şansına sahip olabilirsiniz.

İsteyenlerin dokunmalarına izin verilen işkence aletleri: inanılmazdır. Sonuç olarak: buraya girmek isteyenlerin, sinirlerine hakim olmaları gerekmektedir.

 

BERMONDSEY

Burası: Londra’nın güneyinde bir semttir. Kuzeyde Thames nehri bulunur. Son yıllarda burada sanatsal ve ticari faaliyetlerde artış görüldüğü söylenmektedir.

Bermondsey’in dar sokakları, Ortaçağ, 18.yüzyıl ve Victoria dönemine ait binalarıyla, geçmişin izlerini taşır.

Bugün burası ünlü bir antika pazarıdır. Burada: küçük sanat galerileri vardır. 1949 yılından bu yana, her hafta Cuma sabahları: Bermondsey Caddesinin güney ucunda “New Caledonian Antika Pazarı” kurulur.

Güvenilir antika satıcıları ellerindeki yeni parçaları satışa sunarlar.
Aslında basında çıkan haberlere göre: bu pazarın son yıllarda ticaret hacminin düştüğü söylenmektedir ama öte yandan: çeşitli antika dükkanları ve depolar aracılığı ile kontrol dışı yani kaçak antika satıcılığının arttığı belirtilmektedir.

Evet: antika merakınız varsa, burayı ziyaret etmeniz önerilir. Alışveriş sabahın erken saatlerinde başlar ve en iyi pazarlıklar sabahın bu erken saatlerinde yapılır.

Bermondsey ana kilisesi “St Mary Magdalen”: Bermondsey Street üzerindedir.

Bermondsey Street’deki Fashion and Textile Museum (Moda ve Dokumacılık Müzesi) 2008 yılında yeniden açılmış ve çağdaş moda, tekstil ve mücevher konusunda eğitim, sergi ve ziyaretçi merkeziyle ilgi çekmektedir. Yeni parlayan tasarımcıların ürünlerini satan bir mağaza da bulunmaktadır

 

LONDON DUNGEON

Country Hall, Westminster Brıdge Road adresindedir. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 25.20 paund, 15 yaş ve daha genç çocuklar için 19.80 paund. Özellikle hafta sonlarında uzun kuyrukları beklemek zorunda kalacağınızı düşünerek ve fiyatın yüksekliğini değerlendirerek buraya gidip gitmemeye karar vermelisiniz. Tur yaklaşık 90 dakika sürüyor.

1974 yılında açılan bu mekan: başlangıçta ürkütücü ve tarihi bir müze olarak planlanmışsa da, aktörler öncülüğünde interaktif bir gösteri-şov haline gelmiştir. Öte yandan: “Madame Tussaud” müzesindeki korku odasının genişletilmiş bir versiyonudur da denilebilir. Asıl amaç ziyaretçileri dehşete düşürmektir.

Burada: Londra şehrinin 1000 yıllık tarihi geçmişindeki en korkunç olaylar ve insanlar: 20 aktörden oluşan bir ekip tarafından 18 gösteri ile ziyaretçilere sunulmaktadır.

Bu gösteriler arasında öne çıkanlar: Karındeşen Jack ve Sweeney Todd ve Kara veba olmaktadır. Gösteriler: özel efektler ve tiyatro şeklinde sunulmaktadır. Özellikle mükemmel ses ve ışık efektleri müzeyi oldukça ilginç kılmaktadır.

Burada bir de su yolculuğu bulunuyor. Londra şehrinin ilk kapalı su yolculuğu, 1997 yılında buraya monte edilmiştir.

İngiltere Londra Southwark ve Bankside
İngiltere Londra Southwark ve Bankside

 

DESİNG MUSEUM

Butlers Wharf Shad Thames adresindedir. Her gün saat: 10.00-17.45 arasında gezilebilir. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 12.40 paund, çocuklar için-öğrenciler 9.30 paund.

Tasarım Müzesi: 1989 yılında, Thames Nehri yakınlarında Tower Brıdge merkezinde kurulmuştur. Müzenin koleksiyonları: endüstriyel, grafik, moda ve mimari tasarım ürünlerini kapsamaktadır.

Müze binası ise: 1940 yılı yapımı ve Thames Nehri kıyısında, eski bir muz deposundan dönüştürülmüştür.

İki katlı binanın yerleşim planı şöyledir:

Zemin Kat

Burada: dükkan, cafe, tuvaletler ve Avustralyalı ürün tasarımcısı Marc Newson eserleri görülmektedir.

Birinci Kat

Büyük sergiler bu kattadır. Müzenin bu katında, ana cazibe eserleri sergilenmektedir. Burada özellikle: grafik tasarımlar ilgi çekmektedir. Ayrıca: video oyunları tarihine ait nesneler de bu kattadır. Bu katta bulunan “Blue Print Cafe” muhteşem nehir manzarası ile ilgi çeker.

Asma Kat

Bu kat: gezilmekten öte çeşitli ders ve etkinliklerin düzenlendiği yer olarak bilinir.

İkinci Kat

Daha küçük sergilerin bulunduğu burada, tarihi tasarım koleksiyonuna ait temalar görülür. Bu katın arka bölümünde ise, çocuklar için “Eğitim Merkezi” bulunur. Ayrıca: yine bu katta: ziyaretçilerin eski video oyunlarını oynayabilecekleri ve müzedeki tasarımlar hakkında bilgi veren müzenin elektronik arşivini kullanabilecekleri “Interaction Space” bölümü vardır.

25 yıldan bu yana, Terence Conran tarafından kurulan Tasarım Müzesi: dünyanın en iyi tasarımcılarının ve mimarlarının muhteşem eserlerini sergilemektedir ve yaratıcı düşünmeyi savunanların ilham kaynağı olmuştur.

Dünya üzerinde tasarıma adanmış ilk örnektir. Müzede görebileceğiniz sergiler ve yeni tasarımlar: tasarımın her alanını içerir. Mobilya, mode, el aletleri, arabalar, grafik tasarım, internet sayfaları ve mimarlık gibi.

Müzede: çağdaş tasarımın önemli bir koleksiyonu bulunmaktadır.

Müze açıldığından bu yana 5 milyon ziyaretçiyi ağırlamıştır. Her yıl: ilkbaharda orijinal tasarım ödülü olan “Desingner of the Yera” (Yılın Tasarımcısı) ödülünü verir. Yarışmaya katılan adayların çalışmaları: bir sergide ziyaretçilerin beğenisine sunulur ve ziyaretçiler oy verebilirler.

 

HMS BELFAST

The Queen’s Walk.Morgan’s Lane, Tooley Street adresindedir. Thames nehrine demirlemiş gemi: Tower Bridge ve London Bridge arasındadır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 15.5 paund ve çocuklar ücretsizdir. Saat 10.00 ile 18.00 arasında gezilmektedir.

Gemi; 1936 yılında HArland&Belfast Wolff tarafından yapılmıştır. 1938 yılında ise hizmete alınmıştır. 5 Ağustos 1939 tarihinde kraliyet donanmasında görevlendirilmiştir.

İlk zamanlarda: Almanya’nın ticaret gemilerine uyguladığı deniz ablukası için kullanılmış ve kuzey denizlerinde devriye görevi yapmıştır. Gemi: bu devriye görevi sırasında manyetik bir mayına çarptı ve yaklaşık üç yıl boyunca bakım-onarıma alındı.

1942 yılında Kraliyet Donanmasının en gelişmiş radar sistemleriyle donatılmış ve en güçlü kruvazörü olarak yeniden faaliyete başladı. Savaş boyunca Rusya’nın tedarik yollarının korunmasında önemli rol üstlendi.

Özellikle: “North Cape” savaşında Alman kruvazörü “Schamhors” ile yaptığı mücadelede onu 1963 mürettebatı ile batırdı. Gemi: 1944 yılına kadar kutup konvoylarını korumaya devam etti.

II. Dünya savaşında ise, Normandiya çıkartmasında aktif rol oynadı. Savaştan sonra: Birleşmiş Milletler adına: 1950-1952 yılları arasında Amerikan ve Güney Kore askerlerini desteklemek için Kore savaşında aktif rol oynadı. 1963 yılında gemi aktif görevlerini sonlandırdı.

1967 yılında ise “Imperial War Museum” olarak kruvazör koruma altına alındı. HMS Belfast, Trafalgar gününde, 21 Ekim 1971 tarihinde ziyarete açıldı. Geminin bir bölümü: 1943 yılında Alman kuruvazörünü batırdığı dönemdeki görünümünü yansıtacak şekilde yenilenmiştir.

Ayrıca, Kraliyet Donanmasının tarihine ananmış sergiler de vardır. Ayrıca: gemide iken, aktif görev yaptığı sıralarda ne gibi hizmetlerin yürütüldüğünü, mankenler ile görmek mümkündür.

Denizde kaldığı süre içinde, gemide 950 kadar denizci bulunuyordu. Operasyon odası, Pusula platformu, kaptan kamarası da rehberli turda görülen yerlerdir.

 

Malezya Sarawak

Malezya Sarawak

Saravak eyaleti: Malezya ülkesini meydana getiren 14 federe devletten birisidir ve Borneo adasının kuzeybatısında bulunur. Eyaletin başkenti “Kuçing” şehridir. Kuala Lumpur şehrinden, Kuching şehrine uçakla 90 dakikada ulaşılır.

Endonezya sınırındaki dağlardan Güney Çin Denizi’ne kadar563 kmyol kat eden ülkenin en uzun nehri, Rejang;  Saravak eyaleti sınırları içindedir. Ormanlık bölgedeki zengin nehir sistemleri sizi, yağmur ormanı kabilelerine ulaştıracak önemli bir bağlantı sağlar.

Bako National Park’ta yapılan nehir gezileri ve yürüyüşü arasında Kuching’den yalnızca 40 dakika uzaklıkta bulunan Santubon ve Damai’deki plajlarda güzel zaman geçirilir. Doğu Sarawak’taki Niah ya da Mulu mağara sistemleri yorucu ama keyifli geziler sunar.

Sizlere: burada önce Kuching şehri ve şehrin gezilecek yerlerinden söz etmek istiyorum. Ardından yine eyaletin ikinci büyük şehri Miri ve takiben eyaletin turizm destinasyonlarından, gezilecek yerlerin özelliklerinden söz edeceğim.

 

Eyaletin turizm destinasyonları şunlardır

Bako National Park

Gunung Mulu National Park

Niah National Park

Mount Santubong

Bakun Dam

Malezya Sarawak

 

KUCHİNG ŞEHRİ

Kedilerin şehri olarak bilinir. Zaten şehri gezerken, hemen merkezdeki büyük kediler heykelini gördüğünüzde bunu anlayacaksınız.

Sarawak eyaletinin başkenti, Doğu Malezya’nın diğer büyük şehirlerinden (Miri, Kota Kinabalu ve Sandakan) farklı olarak II. Dünya Savaşının yıkımından kurtulan sömürge dönemi albenisini korumuştur. Malezya devletinin dördüncü büyük şehridir. Romantik geçmişiyle, biraz önce söylediğim gibi eski dünyanın cazibesini korur.

Kuching, Sarawak Nehri’nin denizden 32 km uzaklıktaki bir kıvrımında kurulmuştur. Nehir şehrin odak noktasıdır. Nehir yakınlarında: kalabalık sokaklar, yerel el sanatları satan süslü tapınaklar, pazarlar, tarihi binalar ve geleneksel Çin dükkanları ve evler doludur. Şehirde: birbirine yürüme mesafesinde, 9 müze bulunur.

Şehrin büyük bölümü, Çinli ve Hintli tüccarların, büyük otellerin ve geçmişin kalıcı izlerinin görüldüğü sömürge dönemi yapılarının bulunduğu güney kıyısındayken, Beyaz Racalar’ın yaptırdığı konut ve kale, kuzey kıyısındadır.

Malezya’nın başka hiçbir şehrinde olmayan şekilde: Kuching şehrinde: yapılar zarafet ve çekiciliğini gösterir. 1839 yılından bu yana: şehir silüetinde minareli ve kubbeli, süslü tapınak çatıları, kilise kuleleri ve modern ve sömürge dönemi karışımı binalar görülür.

Şehrin fonunda ise: mürekkep mavisi Santubong ve Matang dağlarının dramatik fonu, bol yeşillik içinde dikkati çeker.

 

Şehirdeki Gezilecek Yerler

Square Tower,

Astana ve Court House,

Sarawak Müzesi.

Brooke Legacy

Çin Tapınağı

Eski  Devlet Camisi

Kuching Waterfront Esplanade

Kedi Anıtı

Tua Pek Kong

 

Evet, şimdi şehirdeki gezimize başlıyoruz. Şehirde: daha önce sözünü ettiğim gibi sömürge döneminden kalan yapılar bulunmaktadır.

Bunlar arasında öne çıkanlar: 1930’ların neo-klasik tasarımı ve sütunlarıyla “Pejabat Pas Besar” yani “Merkez Postanesi” ve Adliye Sarayıdır.

Adliye Sarayı

1858 yılında Charles Brooke tarafından, bir Alman Lutherci misyonunun eski binasından dönüştürülmüştür. Aslında yeni bir bina yapılması isteniyordu ama bu yol tercih edilmiştir. Bina: 1973 yılına kadar Eyalet Meclisine ev sahipliği yapmıştır. Burada ayrıca “Sarawak Tourism Compex” i bulunmaktadır. Binanın saat kulesi 1883 yılında eklenmiştir. Çanlar: her saat başı çalarak zamanı belirtirler. Binanın hemen önünde ise 6 metre yükseklikteki “Charles Brooke Memorial” anıtı; bu ikinci beyaz raca anısına 1924 yılında dikilmiştir.

 

Square Tower

Astana karşısında, Sarawak nehri üzerinde, Waterfront batı ucundadır. Zemin katta bir danışma merkezi ve çok ortamlı sinema bulunur. Zemin katta bulunan multimedya merkezinde: Sarawak’ın turistik yerleri hakkında bilgi ve belgeler sağlanmaktadır ve video gösterileri düzenlenir. Üst katta ise: antik Kuching şehri ve kulenin kısa tarihine ait bazı görseller barındırılmaktadır.

Yapı: beyaz bir küp benzeridir. 1879 yılında Victoria döneminde inşa edilmiştir. Nehrin karşı kıyısında aynı yıl Fort Margherita dikilmiştir. Burası: başlangıçta bir hapishane olarak kullanılmış ve bu yüzden zindanları bulunmaktadır. Sonra ise, bir kale haline getirilmiş ve hatta bir dans salonu olarak  da kullanılmıştır.

Evet, kule çok küçük olduğu için 15 dakikada gezilebilmektedir.

Malezya Sarawak Jalan İndia

Jalan İndia

Batıda bulunan alışveriş merkezi (Jalan India), şehrin merkezini işaret eder. Buradaki alışveriş merkezi, 1992 yılında açılmış olup, sokak “İndia Street” olarak bilinir. O zamanlar Çinliler tarafından çalıştırılan Hint dükkanları: günümüzde de sokakta faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Bu cadde: aynı zamanda Kuching şehrinin en işlek caddelerinden birisidir. Burada, özellikle dünya çapındaki markaların giysilerini bulmak mümkündür. Bunun dışında: tekstil, giyim, çanak-çömlek, baharat, hediyelik eşya ve her türlü başka nesne satılmaktadır. Caddenin her iki tarafında satılan mevcut malların çeşitliliğine şaşıracaksınız. Burada: ucuz restoranlar da bulunuyor.

Gezimize devam ettiğimizde; bu bölgede 1850 yılı yapımı Sarawak eyaletinin en eski Hint camisi “Masjid India” ile karşılaşıyoruz. 1968 yılında inşa edilen “Kuching Mosque” camisi ise biraz daha batıda, Pazar yerinin yanındadır. Nehrin kuzey yakasına da yeni bir cami inşa edilmiştir.

Şehrin büyük pazarı yani “Pasar Besar” nehir kıyısındaki Jalan Gambier caddesi üzerindedir. Bu pazarda: kümes hayvanları, taze balık, sebzeler ve ayrıca giysiler, gazeteler ve korsan Cd ve Dvd ler satılmaktadır. Pazarın hemen yanında ise şehrin otobüs terminali ve taksi durağı bulunur.

Jalan Padung caddesi: kauçuk sanayinin altın döneminin yaşandığı 1920-1930’lu yıllar arasında inşa edilmiş, Çinli işletmeler, kafeler, restoranlar ve el sanatları dükkanları ile doludur. Şehirdeki modern binalar arasındaki bu geleneksel Çin ve Hint mağazaları; şehrin geçmişini gözler önüne sermesi açısından önemlidir.

Jalan Palm caddesindeki “Pazar Mingy” aslında daha renklidir ama cumartesi günleri geç saatte açılır ve Pazar günü sabahı kapanır. Bu Pazar şaşırtıcı bir ürün çeşitliliği sunar ve burada: taze sebze ve meyveler, el işi ürünler, ormandan tutulan kertenkeleler, yarasa, maymun ve kaplumbağalar gibi egzotik hayvanlar da satılmaktadır.

Adliye Sarayının doğusunda ise: nehir kıyısı boyunca sıralanmış beş yıldızlı otellerin yanında bir  tapınak ve müze bulunmaktadır.

 

Tua Pek Kong Temple

Kuching Tunku Abdul Rahman caddesinde bulunan bu tapınak: şehrin en eski yapısıdır ve bir yüz yılı aşkın yaştadır. Bazı Budist festivallerde: tapınak tam bir faaliyet kovanı olur. Tapınak: “Siew San Teng Temple” olarak da bilinir ve Kuching şehrinin en eski tapınağı olmasına rağmen günümüzde de ibadete açıktır.

Malezya Sarawak Chinese History Museum

Chinese History Museum

Waterfront adresindedir. Müze: Tua Pek Kong tapınağının karşısındaki kıyıda; eski Çin Ticaret Odası merkezindedir.

Burada: ikinci beyaz raca James Brooke’ın iktidara gelişinden önce; Çin Sarawak topluluğunun tarihi süreçteki izleri sergilenmektedir. 1993 yılında ziyarete açılmıştır. Müzede: 1900’lü yıllar öncesinden kalan: Çinlilerin yaşamını yansıtan müzik aletleri, yeşim parçaları, Ming Hanedanlığı seramikleri ve daha birçok eser bulunmaktadır.

 

Astana

Astana ve Ford Margherita’yı ziyaret etmek için feribot ile Sarawak nehrini geçmek gerekir.

Astana; Malaycada Saray anlamına gelir. 1870 yılında Raca Charles Brooke tarafından inşa ettirilmiş ve Brooke ailesinin konutu olarak kullanılmıştır.

Burası, tek bir çatının örttüğü üç bungalovdan oluşur. Tuğla sütunlarla desteklenen konutta, bir kütüphane ve Brooke ailesinin eşyalarından oluşan bir koleksiyon bulunur. Zemin kat bir zamanlar Beyaz Racalar’ın ev sahipliği yaptığı bahçe partilerinin mekanıydı. (Aynı zamanda II. Dünya savaşında Japon savaş esirlerinin gözaltı merkezi olarak da kullanılmıştır) Yapı: günümüzde valinin resmi konutu olarak kullanılmaktadır. Astana’nın eserler ile dekore edilmiş, güzel peyzajlı bahçelerde dolaşabilmektedirler. Saray: Hari Raya festivali süresince ziyarete açıktır.

Bina günümüzde Kuching Yang Di-Pertua Negeri’sinin (vali) ikametgahıdır. Etkileyici bahçelerin arasındaki konut, ne yazık ki halka açık değildir.

Malezya Sarawak Fort Margherita

Fort Margherita

Astana’nın sağından tepeye doğru çıkan yol, Muzium Polisin bulunduğu Fort Margherita’ya varır. Charles Brooke, beyaz kuleli gösterişli kaleyi bir Ortaçağ İngiliz kalesi tarzında inşa ettirmiş ve yapıya karısı Margaret’in adını vermiştir. Kale: Sarawak nehrini korumak için 1879 yılında inşa ettirilmiştir.

Nehirden şehre doğru uzanan mükemmel bir manzaranın gözler önüne serildiği kale, 1971 yılında bir polis müzesine dönüştürüldüyse de, 2004 yılında kapatılmıştır.

 

Nehirde Tekne Gezisi

Küçük ve rengarenk bir tambang ile nehir boyunca yapılan bir seyahat, Güneydoğu Asya’daki en büyük nehir yolculuklarından biri olacaktır. Tekneler rıhtımdan hareket ederler.

Nehrin güney tarafından bulunan “Round Tower” diğer bir sömürge dönemi binasıdır. Jalan Tun Abang Haji Openg üzerinde yer alan yapı, 1880’lerde inşa edildiğinde dispanser olarak hizmet vermesi düşünülmüştür.

Malezya Sarawak Sarawak Museum

Sarawak Museum

Güneydoğu Asya’nın en iyi halk sanatları ile bitki örtüsü ve hayvan toplulukları koleksiyonlarından birini barındıran “Sarawak Museum” nehrin güneyinde, Jalan Tun Haji Openg üzerindedir.

Müze, yoldan geçen bir tüp geçitle bağlanan eski ve yeni kanatlar arasında bölünmüştür. 1891’de Normandiya kent evi tarzında inşa edilen ilk kanat, Sarawak’ın zengin tarihine ve çeşitli kültürlerine ayrılmıştır. 1983 yılında tamamlanan yeni kanat Niah mağaralarındaki ilk insan yerleşimcilerinin rekonstrüksiyonu gibi arkeolojik sergiyle ilgi çeker.

Zemin katta: yaban hayatı örnekleriyle Sarawak faunasına adanmış bir galeri bulunur. Batı kanadında: Sarawak petrol endüstrisinin tarihi hakkında bilgiler verilir. Birinci katta: çeşitli etnoğrafik eserler, geleneksel longhouses, müzik aletleri, balık ve hayvan tuzakları, el sanatları, tekneler ve diğer nesneler sergilenmektedir.

Ayrıca, müzede bir kitapevi ve hediyelik eşya dükkanı bulunur.

Müzenin arazisinde “Aquarium” ve “Botanic Gardens”in yanı sıra, II. Dünya Savaşında hayatını kaybedenlerin, Komünist Olağanüstü Durum’un ve Endonezya ile yapılan savaşın anısına dikilen “Heroes Memorial” bulunmaktadır.

Malezya Sarawak Muzium İslam-İslam Müzesi

Muzium İslam-İslam Müzesi

“Muzium İslam” (İslam Müzesi) Sarawak Müzesi’nin yeni kanadının yanındadır. 1992 yılında açılan müze: aslında bir Malay Üniversitesidir ama günümüzde İslam kültür ve din unsurlarını gösteren 7 galeriden ibaret müze olarak kullanılmaktadır.

Bu galeriler: Sarawak İslam Tarihi, İslam Mimarisi, Bilim-Teknoloji-Ekonomi-Eğitim ve Edebiyat, Müzik, Kostüm ve Kişisel Süsler, Silahlar, Dekoratif Sanatlar ve Kuran-ı Kerim koleksiyonundan oluşmaktadır.

Bir totem direği, reislerin boynuz gaga tüylü tüylü başlıkları ve kafatası avı kurbanlarının kafatasları ile tamamlanan, yeniden inşa edilmiş bir “İban Uzunevi”, Long Nawang’daki uzun evlerden birindeki örneğe dayanılarak yeniden yapılan “Kenyah Yaşam Ağacı duvar resmi”, hastalıklara karşı nazarlık işlevi gören ve hayvanları tuzağa düşürmekte kullanılan “Melanau bez bebekleri, Kelabit “ kabilesinin boncukları ve Alfred Russel Wallace’in kapsamlı böcek koleksiyonundan örnekler eski kanadın dikkat çekici sergileri arasındadır.

Yeni kanatta: Hindu ve Budacı heykellerin: Çin-Tayland-Japonya ve Avrupa ürünü seramik ve pirinç eşyaları, kuşları, yarasaları ve barındırdığı diğer hayvanlarla etkileyici “Niah Caves” in bir replikasının, Taş çağından insan yapımı aletlerin ve MS.8. yüzyıl defin kayıklarının bulunduğu salonlar yer alır. Ayrıca, Kuching tarihinin fotoğraflarla anlatımı ziyaretçilerin ilgisini çekecektir.

Malezya Sarawak Kedi Anıtı

Kedi Anıtı

Kuching şehrinin isminin kelime anlamı, Malay dilinde “kedi” demektir. Bu yüzden şehir “kedi şehri” olarak bilinir. Ancak: kedinin şehir tarihindeki rolü hakkında aydınlatıcı bilgiler mevcut değildir. Ancak: şehir merkezinde Jalan Tunku Abdul Rahman ve Jalan Abell caddeleri üzerinde, Riverside Majestic Hotel karşısında: “kedi heykeli” bulunmaktadır. Heykel: Ağustos 1988 tarihinde “Hari Bandaraya” yani “Şehir Günü Kutlamaları” için yapılmıştır.

Bu özel kedi heykeli: her festival sezonu için ayarlanmış olan farklı temalar için ünlü olmaktadır. Örneğin: “Ben Hari Raya Festivali” sırasında: kedi heykeline geleneksel Malay giysileri giydirilir.

Malezya Sarawak Kedi Müzesi-Muzium Kucing Kuching

Kedi Müzesi-Muzium Kucing Kuching

Kedi Müzesi: şehirde, Petra Jaja denilen yerde, Kuzey City Hall merkez binasının zemin katında yer almaktadır. Müze deniz seviyesinden, 60 metre yüksekte, Bukit Siol tepesi üzerindedir.

Şehri ziyaret ederseniz, bu müzeyi mutlaka görmeniz önerilir. Kedilerle ilgili gerçek görüntüler ve eserler, ilk olarak 1987 yılında Kuala Lumpur şehrinde açılmış ve daha sonra ise bütün görüntüler Kuching şehrindeki buraya aktarılmıştır.

Müzede sergilenenler arasında: tablolar, posterler, oyuncaklar ve kedi figürleri bulunmaktadır ve bunlar 1988 yılında ziyarete açılmıştır. Tüm bunların yanında, müzede Mısırlı bir mumyalanmış kedi de bulunmaktadır.

 

Kuching Şehri Çevresine Yapılacak Geziler

Sarawak’taki iki büyük merkez, orangutanların bakımıyla ilgilenir.

Malezya Sarawak Semenggoh Orangutan Sanctuary

Semenggoh Orangutan Sanctuary

Bu doğal yaşam merkezi: ormanda yaralanan veya öksüz bulunan vahşi hayvanların bakımı için 1975 yılında kurulmuştur. Merkez: şehir merkezine 24 km uzaklıktadır.

Merkezde farklı türlerden ve tehlikede 1000 memeli, kuş ve sürüngen bakımı yapılmıştır. Ancak, merkezi ünlü yapan orangutanların rehabilitasyon programıdır. Burada birçok orangutan başarıyla orman rezervi içine doğal hayatlarına salınmıştır. Bunun sonucunda: Semenggoh’un rolü değişmiş ve günümüzde orangutan biyoloji ve davranış çalışmaları yanı sıra birçok yabani orangutan burada rehabilitasyon programına tabii tutulmuştur. Burayı ziyaret ederseniz: olgun ve bebek yarı vahşi orangutanları görme şansına sahip olabilirsiniz.

 

Matang Wildlife Centre

Burada ana cazibe orangutanlardır ve genç orangutanlara vahşi hayatta nasıl kalabilecekleri öğretilir. Ayrıca yine burada: sambar geyik, timsah, güneş ayıları, misk kedisi ve kediler, kartallar, leylekler ve üç büyük kuşhane bulunur.

Merkezde, bunların yanında: keyifli nehir piknikleri ve orman yürüyüşü yapılabilecek yerler de bulunur. Bu orman yürüyüşleri yaklaşık 2 saat sürer.

 

Santubong Fishing Village-Balıkçı Köyü

Santubong yarımadasındaki bu küçük balıkçı köyü: başkent Kuching şehrinden 45 dakika uzaklıktadır. (aradaki mesafe 32 km. dir)

Burada: orman yürüyüşü ve binicilik yapmak için ideal yollar ve golf sahalarının yanı sıra, plajlar ve kültürel çeşitli mekanlar bulunur. Ayrıca: Santubong nehri deltası çevresinde: eski Hindu ve Budist kaya oymaları tespit edilmiştir.

Malezya Sarawak Damai Beach

Damai Beach

Santubong dağı: plajlarıyla öne çıkan “Damai” denilen yere hakimdir.

Burası: Sarawak bölgesinin en popüler ve doğal plajıdır. Santubong yarımadası üzerinde bulunan bölge, başkent Kuching şehrine yaklaşık 35 dakika uzaklıktadır. Bölgede: üç plaj ve bir orman tesisi bulunur.

Güzel kumlu plajlarda: dinlenmenin yanı sıra jet-ski ve rüzgar sörfü gibi su sporları yapılmaktadır. “Holiday İnn” zinciri tarafından işletilen “Teluk Penyu Beach” teki tesislere: Cultural Village’den kolayca ulaşılır. Köyün dışında: Bako National Park’a, yerel balıkçı köylerine ve yakın adalara geziler düzenlenir.

Plajların arka planda ise: zengin orman, ayrıcalıklı trekking ve tırmanış için uygundur. Kuş gözlemcileri: burada çeşitli kuşları görme şansına sahiptirler.

Malezya Sarawak Sarawak Kültür Köyü

 

Sarawak Kültür Köyü

Kültür Köyü: Santubong Dağı yanındaki 7 hektarlık alana yayılmıştır.

Sarawak kabilelerinden birinin ormandaki evlerini ziyaret etme fırsatı kaçırılmaması gereken bir ayrıcalıktır. Ancak: bazı kabile evlerine yapılan turlar: suni bir “kabile temalı park” gezisine dönüşmüştür.

Bazı kabile evlerinde, televizyon-radyo gibi nesnelerin bulunması, ziyaretçileri soğutmaktadır. Ancak yine de: bu tür bir gezinin yapılabileceği en iyi yer “Sarawak Kültür Köyü” gezisidir.

Sarawak Kültür Köyü: efsanevi Santubong dağı eteklerinde, Sarawak kültür ve mirasını muhafaza etmektedir. Köy: Kuching şehrine 35 km uzaklıktadır ve Sarawak yöresinin önemli ırksal guruplarının mirasını tasvir eden yaşayan bir müzedir. Köy: 14 dönümlük tropikal bitki örtüsü içinde, farklı etnik gurupların kendi yaşam tarzlarını canlandırmasıyla gündeme gelmektedir.

Burada yapılacak 45 dakikalık turda: kültürel performanslar, şarkılar ve dans gösterileri şeklinde yerliler tarafından ziyaretçilere sunulur.   Tur gurupları, genellikle gulutenli pirinçten yapılan tatlı bir şarap olan “tuak” ile karşılanırlar.

El sanatları gururla gösterilir ve otantik longhouses true yerli kabilesi: günlük hayatın içinde ziyaretçilere cazip bir bakış açısı sunarlar.

 

Yerli Evleri

Sarawak Kültür köyünün 17 dönümlük arazisi içinde, her etnik gurubun günlük yaşamlarını sürdürdükleri 7 benzersiz ev bulunmaktadır. Her ev dairesel bir plan içinde yapılmıştır ve birbirine bağlıdır.

Köyün ana girişi yanında: ilk longhouse Bidayuh görülür. Bu evde: şeker kamışı, çeltik ezme, pirinç ayıklama ve bambu oymacılığı faaliyetlerini izleyebilirsiniz. Bir sonraki bölümde ise: bir İban savaşçısı: geleneksel savaş dansı yapar ve bu sırada: davul ve gongların sesini duyabilirsiniz. Kadınlar ise: mat bir dokuma cinsi olan pua örerken görülürler.

Plank yürüyüşü boyunca: Rainforest Stage (yani Dünya Müzik Festivali yapılan site) görülür. Bu site: Penan Hut yanındadır. Burada: avcı-toplayıcı kabile üyelerine ait son evler bulunur. Orang Ulu Longhouse denilen evde yürürken: nemli-tropikal orman ortamında, serin dağ esintisini hissedeceksiniz.

Melanau Tall House: yanındaki kapıda, şaman masalları betimlenmektedir. Geleneksel sago-hurma işlemesi görülür. Ayrıca: geleneksel Malay oyunlarını oynayabilirsiniz.

Malay Town House: gerçekten geleneksel Malay deneyimi yaşatır.

Sonunda ise Çin Farm House: gerçek ve geleneksel çiftlik hayatı örnekleri sunar, sebze bahçeleri ziyaret edilir ve kırsal manzaranın keyfi çıkarılır. Ayrıca: geleneksel Çin bitkisel çayı tadabilirsiniz.

Evet: Sarawak Kültür Köyü dışında: Kuching şehri çevresindeki “İban” ve tepelik bölgelerdeki “Bidayuh” yerli kabile evlerine turlar düzenlenir. Skrang ve Batang Ai nehirleri çevresinde de İban köyleri bulunur.

Doğudaki “Kenyah” ve “Kayan” kabilelerinin köylerini de ziyaret etmek mümkündür. Bunları ziyaret etmek isterseniz: Kuala Baram’dan hareket eden teknelere binerek Miri üzerinden “Baram Nehri” boyunca yol almak gerekir.

Bir diğer seçenek ise “Kapit” veya “Belaga”dan başlayıp Sibu üzerinden “Rejang Nehri” nin yukarısına doğru gitmektir. Yaklaşık 560 km lik uzunluğu ile Malezya’nın en büyük nehri olan Rejang’daki gezi dünyanın en maceralı nehir yolculuklarından sayılır.

Malezya Sarawak Miri Şehri

MİRİ ŞEHRİ

Miri: Malezya’nın petrol endüstrisinin doğum yeridir. Sarawak Eyaletinin ikinci büyük şehridir ve kuzey bölgesinde, Borneo’nun ortasında, Brunei Sultanlığı sınırına çok yakındır.

Miri bu özelliği dışında, Sarawak bölgesinin en popüler turistik yerlerinden birisidir. Burada: birçok ulusal park, nehirler ve Borneo adasının en iyi dalış yerleri bulunmaktadır. Borneo insanları, genelde buraya alışveriş ve gezi için gelirler.

Dalış meraklıları, burada teknelerle dalış yerlerine götürülürler ve dalış yaptıklarında: kelebek balıkları, vatozlar, papağan balıkları ve güzel mercanlar ve resifler görürler.

Miri bölgesinde: ünlü bir timsah çiftliği bulunmaktadır. Çiftlik: şehir merkezinden 20 dakika uzaklıktadır. Çiftlikte: binlerce yılan, timsahlar ve küçük bir hayvanat bahçesi bulunmaktadır.

Malezya Sarawak El Sanatları Kültür Merkezi

El Sanatları Kültür Merkezi

Miri El Sanatları Kültür Merkezi: hediyelik eşya ve Sarawak el sanatlarını bölgeyi ziyaret eden ve hediyelik eşya satın almak isteyenlere sunmaktadır. Merkez: Miri şehrinde, Jalan Brooke yolu üzerindedir.

Merkezde, çeşitli tezgahlarda: boncuk işleri ve her türlü el sanatı ürünleri satışa sunulmuştur. Tezgahlar, bireyler tarafından işletilmektedir. Ahşap bağlı bilezik ve kolyeler ilgi görmektedir. Buradan alışveriş yaparken,  pazarlık yapmayı sakın unutmayın. Özellikle, birden fazla ürün satın aldığınızda, mutlaka pazarlık yapmanızı öneririm. Öte yandan zaten fiyatların da uygun olduğunu unutmamak gerekir.

Malezya Sarawak Grand Old Lady

Grand Old Lady

Kanada Hill-Tepesi üzerindedir. Burası yerli halk tarafından “Bukit Telaga Minyak” olarak bilinir ve ilk petrol buradaki kuyudan çıkarılmıştır. Shell Company tarafından 1910 yılında ilk delinen petrol kuyusu buradadır.30 metre yüksekliğindeki kule: modernizasyonun başlangıcıdır. Çünkü, bundan önce Miri yalnızca bir gelişmemiş balıkçı köyü olarak bilinmektedir. Buradaki petrol kulesi anıtı: 1910-1972 yılları arasındaki 62 yıllık süreçte, binlerce varil petrol üretiminde kullanılmıştır.

Grand Old Lady’nin hemen yanında: bir Petrol Müzesi bulunur.

Malezya Sarawak Petrol Müzesi

Petrol Müzesi

Müze: 2005 yılında açılmıştır. Müzede: çeşitli sergilerde, Sarawak ve tüm Malezya’da petrol endüstrisinin tarihini gösterir görüntüler sergilenmektedir. Ayrıca: ölçekli bir petrol platformu ve kullanılan araçlar, ürünler sergilenmektedir.

SARAWAK EYALETİNİN TURİZM DESTİNASYONLARI

Malezya Sarawak Bako National Park

Bako National Park

Kuching’den “Bato National Park” ve “Kubah National Park”a kolayca ulaşılır. Park alanı: Kuching şehrinden 1 saatlik uzaklıkta olduğu için, ziyaretçiler günübirlik geziler veya konaklamalı gezilere katılabilirler, tercih kendilerine bırakılır. Park alanında: konaklamak için yurtlar ve dağ kulübeleri bulunur.

Sarawak’ın en eski ulusal parkı olan ve27 km. karelik alanı kaplayan Bako, parkların en küçüklerindendir ve 1957 yılından bu yana, Sarawak ormanları ve yaban hayatı için mükemmel bir ortam sunmaktadır. Park: Muara Tebas yarımadasının kuzey ucundadır.

Bataklık orman, çalı gibi padang bitki örtüsü, mangrov ormanı, narin uçurum bitki örtüsü ve daha fazlası, görünüştü küçük olmasına rağmen, Bako bitki örtüsü geniş bir yelpaze içerir. Zaten, Bako’da, en azından Borneo’da bulunan bitki türlerinin hemen hemen hepsini görmek mümkündür.

Bako aynı zamanda: yaban hayatı zengin bir çeşitlilik gösterir. Zaten: Bako yaban hayatını görmek için garanti verilen bir yer olarak önem kazanır. Özellikle: uzun kuyruklu makam maymunları ve gümüş renkli yaprak maymunları, genellikle park etrafında bolca bulunurlar.

Ayrıca, yine yaban hayatının diğer üyeleri olan yaban domuzları, sincaplar, cüce geyikler, çeşitli kuşlar ve dev kertenkeleler yaygındır. Hatta: göbekli ve uzun burunlu maymunlar başlıca ilgi odağı olarak dikkati çekmektedirler.

Küçük koylar ve plajlarla kaplı kıyı şeridi de bulunur. Biraz sonra ayrıntılı anlatacağım gibi: kısa ve hoş yürüyüşler yapılabilecek ilginç ve iyi işaretlenmiş ve numaralandırılmış yollar da bulunur.

Bunlar: bitki örtüsünü ve yaban yaşamını izlemeye uygun noktalara giden, iyi düzenlenmiş ve renklerle kodlanmış,  bataklıklar üzerinde köprüleri olan 16 patikadan oluşmaktadır. Bunlardan 12 tanesi: park yönetim merkezinin sağında, varış iskelesinin karşısından başlar. Bu patikalar hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum, tercih sizindir.

Jalan Tanjong Sapi güzergahını takip ederek, 30 dakikalık bir dik tırmanışın ardından merkezin önündeki koya nazır kayalık tepelere ulaşılır.

Jalan Lintang üzerinde bulunan “Lintang Salt Lake” teki küçük gözlem yerinde: su içindeki hayvanları çok yakından izlemek mümkündür. Ormana yukarıdan bakan ve güzel zirve manzaraları sunan “Bukit Tambi Trail” güzergahında ise, etobur bitkilerden çeşitli örnekler görebilirsiniz.

“Telok Delima” ve “Telok Paku”: uzun burunlu maymunları sahilde bir ağaçta uyurken görebileceğiniz en iyi yürüyüş yollarıdır. Ancak, genellikle siz onları fark etmeden onlar sizi fark ederler ve rahatsız olduklarında yüksek sesle haykırarak gözden kaybolurlar.

Ayrıca, yine bu patikalarda, kıyı boyunca kıllı burunlu su samurlarını görebilirsiniz. Bu orman yürüyüşleri arasında, mükemmel dinlenme noktaları sağlayan bazı iyi ve beyaz kumlu plajlar da bulunur. “Telok Pandan Kecil” Bako parkının en iyi plajıdır. Yürüyüş sırasında yorulduğunuzda, bu tenha koyda serin sularda yüzmek mümkündür.

Tüm plajlar: kireçtaşı ve kumtaşı kayalıklarla sınırlanmıştır ve denizde bazı dikkat çekici kaya oluşumları vardır. Eğer: akşam günbatımına yakın yürüyüşe çıkarsanız, bu kez plajın uzak ucundaki kayalıklarda yüzlerce kırlangıç görebilirsiniz.

Güneş “Santubong” dağı arkasında kaybolduğunda da: gökyüzünün renklerinin dramatik muhteşemliği mutlaka ilginizi çekecektir.

Sonuç olarak: park alanı, geniş bir hayvan ve bitki çeşitliliği görmek için büyük fırsatlar sunar.

Malezya Sarawak Bintulu

Bintulu

Bintulu: Miri şehrine yaklaşık 205 km uzaklıktadır ve başkent Kuching şehrine ise 624 km uzaklıktadır.

Bintulu: Sarawak bölgesinde dinlenmek için en iyi yerdir. Ayrıca: önemli bir sanayi merkezidir. Burada: çeşitli alışveriş merkezleri, süpermarketler ve marketler barındırmaktadır.

 

Bölgenin turistik destinasyonları

Similajau Milli Parkı, Sarawak Tarım Parkı ve Temaysa Plajıdır.

Malezya Sarawak Similajau Milli Parkı-Taman Negara Simalajau

Similajau Milli Parkı-Taman Negara Simalajau

Bintulu şehrine yaklaşık 30 km uzaklıkta  bulunan burası: Malezya’nın en güzel plajlarından birine sahiptir. 1976 yılında açılmıştır. Milli Park alanı çevresinde yaban hayatı, bitki örtüsü ve ağaçlar doğal yaşamı zenginleştirmektedir.

Park alanı içindeki birçok yere yürüyerek gitmek mümkündür. Ancak Batu Madi denilen yere ulaşmak için sahilden tekne yolculuğu yapmak gerekir. Eylül-Mart ayları arasında, sahilde kaplumbağa yumurtalarını koruma etkinlikleri yürütülür.

Denizden esen serin rüzgar eşliğinde: altın kumsalda gezmek mümkündür. Apart plaj bölgesinde: parkta flora ve faunanın ilginç türleri görülür. Burada: ormanda trekking yürüyüş, kuş gözlemi, şnolkerle dalış ve daha fazla etkinlikler yapılabilir. Park alanında: 185 kuş türü bulunmaktadır. Milli park alanı içinde konaklama olanakları da mevcuttur.

 

Sarawak Tarım Parkı

Burası: orkide ve meyvelerle birlikte, yabani bitkilerden yaklaşık 20 çeşide sahiptir. Parkta: asılı bir yaya köprüsü ve heyecanlı aktiviteler sürdürülmektedir. Ayrıca: binicilik, balıkçılık yapılmaktadır.

Malezya Sarawak Borneo Highlands

Borneo Highlands

Burası: Sarawak’ın ünlü turistik yerlerinden birisidir. Kuching şehrinden 60 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden yaklaşık 1000 metre yüksekliktedir ve tropikal yağmur ormanlarıyla sınırlandırılmıştır.

Evet: Borneo Highlands çevre dostu eşsiz bir tepe beldesidir. Kuching şehrindeki yaşam tarzının koşuşturmacasından kaçmak isteyenler burayı tercih etmektedirler. Burada: serin esinti ve temiz hava solunur. Ayrıca: nemli ve sıcak bölgede, buranın 18-28 derece arasındaki sıcaklığı, insanları ferahlatır. Buranın en ünlü tesisi: Bidayuh Spa merkezidir. Ayrıca: popüler Annah Rais Cafe ve organik maddeler kullanılan, geniş lezzetli mutfakları olan restoranlar bulunur.

Bu restoranlarda: organik çiftliklerden elde edilen ürünlerle özel yemekler hazırlanır. Bölgede bulunan “Kalimantan Lookout” denilen mekan ise özel bir öneme haizdir. Burada: çiçek bahçesi, tavşan parkı, bahçe bitkileri fidanlığı, organik çiftlik, simangas şelaleleri ve Çin çay evi bulunmaktadır. Bu bölgede: dağ bisikleti, masaj, ormanda trekking, gece yürüyüşü, longhouse ziyareti, kuş gözlemciliği yapılmaktadır.

 

 

Niah National Park

Sarawak’ın en iyi bilinen milli parklarından birisidir. Burada: 40.000 yaşında bir insan kafatası bulunmuştur ve bu yüzden arkeolojik yönden önem göstermektedir. Tarih öncesi mağaralardaki resimler ilgi çekmektedir. Ayrıca, yine bu mağaralarda: büyük yarasa kolonileri bulunmaktadır.

Ziyaretçiler Niah Caves’te bölgede 40.000 yıl önce yaşamış homo sapiens’in ilk izlerini görebilirler. Eskiden mezarlık olarak kullanılan mağaralar, günümüzde mağara tavanındaki kuş yuvalarını toplayanların gözdesidir. Mağaralar ve çevresindeki 3149 hektarlık park, Kuching sahilinde 480 km yukarıda, Miri ormanlarının içine gizlenmiştir.

Maceraperest A.Hart Everett, mağaraları 1870’lerde keşfetmişse de, yerli kaşif ve Sarawak Museum’un küratörü Tom Harrison, 1958’de 1200 yıllık kırmızı kantaşı kaya resimlerini ve 37.000 yıl öncesinden kalma bir insan kafatasını bulana kadar buraya önem verilmedi.

“Derin Kafatasının (eski bir yarasa dışkısı yığınının altında bulunduğu için böyle adlandırıldı) parçaları çeşitli aletler, toprak çömlekler, küpler ve yakınlarda bulunan daha yeni bronz mücevherlerle birlikte Kuching Museum’da sergilenmektedir.

Park, Batu Niah kentinin yakınında “Bintulu” ile petrol arama ve çıkarmadan dolayı hızla gelişen “Miri” kentlerinin arasındadır. Mağaralara arabayla Miri’den en az 2 saatte, Bintulu’dan sa 3 saatte gidilir. Parkın merkezi “Pengkalan Batu”dadır. Mağaralara gitmek için Sungei Niah’ı sampan’la geçip 3 km lik ahşap geçidi izlerseniz.

Mağarada yürüyüş yapmak isteyenlerin yanlarına güçlü bir el feneri, zemini iyi tutan sağlam yürüyüş ayakkabıları ve yedek giysiler (mağaradaki nem oranı oldukça yüksektir) almaları gerekir.

İlk olarak, kuş yuvası toplayıcılarının ve tüccarların toplanma yeri olduğu için “Traders Cave” olarak adlandırılan mağarayı görebilirsiniz. Ana mağara “Great Cave” kumtaşı Subis yaylasının 400 metre kadar yukarısında bulunan büyük bir oyuktur. Mağara, dev cırcırböcekleri ve iç kısımlara doğru uzanan ahşap yolun sizi koruduğu akreplerin yanı sıra, milyonlarca yarasa ve dağ kırlangıcına ev sahipliği yapar. Derin Kafatası ve diğer kalıntılar bu mağarada bulunmuştur.

Yarasalar günde bir ton kadar çok değerli guaro gübresi bırakır. Ama, dağ kırlangıçlarının yenilebilir yuvaları (kuş yuvası çorbası yapımında kullanılır) yarasa gübresinden daha karlıdır. Çinli tüccarlar, binlerce dolara sattıkları bu yuvaların kilosuna (yaklaşık 100 yuvaya) yüzlerce dolar vermeye hazırdır.

Park yetkilileri, süregelen bu hasadın dağ kırlangıçlarının yaşamı üzerindeki etkileri konusunda giderek daha çok kaygılanıyorlar. Gece yarasaları akşam karanlığına hızla dalarken dağ kırlangıçlarının günün sonunda mağaraya aynı hızla girmeleri muhteşem bir görüntü oluşturmaktadır.

Ahşap yol, Great Cave’den bir rehber olmaksızın da gidilebilen, aşağıdaki “Painted Cave” e doğru devam eder. 1958’de Derin Kafatasıyla birlikte keşfedilen mağaranın, kolları açık bir şekilde dans eden çöp adam benzeri ilkel figürlerden oluşan duvar resimleri, MS.700 civarında tembul suyu ve kireç karışımıyla yapılmıştır. Bu mağara, büyük olasılıkla bir defin alanı olarak kullanılmıştır.

Yakında, her ikisi de iyi işaretlenmiş “Bukit Kasut” ve “Madu patikaları”nnın da aralarında bulunduğu birçok orman patikası uzanır. Uzun kuyruklu makaklar ve bülbül, terzi kuşu, tepeli ağaç sülünü, tragon ve boynuz gaga gibi geniş bir kuş topluluğunu görebilirsiniz.

Malezya Sarawak Gunung Mulu National Park

Gunung Mulu National Park

Dünyadaki en büyük kireçtaşı mağara sistemlerinden biri olan; Mulu dağı mağara sistemleri; UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan “Gunung Mulu National Park” (53.000 hektar), Sarawak’ın en önemli turistik yerlerinden birisidir.

2377 metrelik Gunung Mulu kumtaşı tepe ve 1750 metrelik kireçtaşı Gunung Api arasında, kayalık dağlar, hızlı akan nehirler ve yaban hayatı habitatları eşsizdir. Çevredeki tropik yağmur ormanlarında 20.000 fazla hayvan ve 3500 bitki türlerinin bir egzotik koleksiyonu bulunmaktadır. Ayrıca, yine park alanı: Royal Mulu Resort kamp alanlarında konaklama seçeneklerine de sahiptir.

Park: zengin birincil yağmur ormanlarıyla kaplıdır ve mükemmel orman yürüyüşleri ve dağ yürüyüş parkurları bulunur. Ayrıca: derin ormanlık tepelerin yüzeylerinin altında, gizli ve Mulu’nun en bilinen turistik yer altı mağaraları bulunur. Bu bölgedeki ilk keşifler 1976 ile 1984 yılları arasında yapılmış ve150 km. karelik mağara sisteminin tam hakkını vermek için bölgede en az bir gece/iki gün konaklamak gerekir. Öte yandan: Mulu bölgesinde henüz yer altı geçişleri ve mağaralarının % 30-40’lık bölümleri keşfedilmiştir.

Ancak, bu mağaraları görmek için yapılacak yolculuk, büyük çaba ve dikkat ister. Özellikle “Gunung Api” deki (Ateş Dağı) sivri uçlu aşınmış kireçtaşı kayalara tırmanmayı göze almak gibi bir niyetiniz varsa, formda olmanız gerekir.

 

Ulaşım

Parkın hemen yanında yer alan havaalanına “Miri”den 35 dakikalık uçak seyahatiyle varılır. Bir diğer seçenek de karayolu ya da tekneyle Miri’den başlayan üç aşamalı yolculuktur. Seyahatin ilk ayağında, otobüs ya da taksiyle Batang Baram”ın ağzındaki Kuala Baram’a gidilir.

Buradan, “Long Terawan” teknesini yakalamak için “Marudi”ye giden ekspres tekneyle, ardından da Sengei Tutoh ve Sungei Nielinau boyunca park merkezine sefer yapan uzun kanoya binilir. Hava yolculuğunun tek alternatifi olan bu seyahat, otobüs ve tekneyle bir gününüzü alır.

Miri’den kalkan bir F50 uçağıyla yağmur ormanının üzerinde uçmak Mulu ziyaretinin en güzel yolu olabilir. Dönüş yolculuğu için de aynı seçeneği tercih etmeniz önerilir.

Malezya Sarawak Mağaralar

Mağaralar

Mulu’da, özel izin gerektiren, narin bir ekolojik dengeye sahip olan ve güvenliğiniz için nitelikli rehberlerle ziyaret edilmesi tavsiye edilen çok sayıda doğal mağaranın yanı sıra, dört ana “gösteri mağarası” vardır.

 

Sarawak Chamber Mağarası

Dünyanın en büyük mağarası olarak bilinen “Sarawaek Chamber”a 40 Boing 747 jumbo jetin sığabileceğinin söyleniyor olması mağaraların olağanüstü büyüklüğü konusunda fikir verebilir. (Mağaranın: 16 futbol sahası büyüklüğünde olduğu söyleniyor)

Mağara düzenli turlar 1998 yılında başladıysa da, girişler sezonla sınırlıdır. Bu göz alıcı mağarayı görmek istiyorsanız, yerinizi ayırtırken detaylı bilgi alın.

 

Deer Cave-Geyik Mağarası

“Deer Cave” ile Lang’s Cave park merkezinin hemen yanında yer alır. Dünyanın en büyük geçit mağarasıdır.

Çok büyük bir girişi ve 2 km uzunluğunda, 174 metre yüksekliğinde bir koridoru olan Deer Cave, eskiden geyiklerin barınağıydı. Burayı gezmek yaklaşık 1 saat sürer.

Bu mağaranın da bir mezarlık olarak kullanılıp kullanılmadığı kesin olarak bilinmemektedir. Diğer büyük mağaralar gibi burası da, günbatımı yiyecek bulmak için mağaradan dışarıya çıkan; mağaranın tavanına yapışık yaşayan milyonlarca yarasaya ev sahipliği yapar.

Mağaranın tavanında, yani 120 metre yükseklikten dökülen “Adem ile Havva çağlayanı” görülmeye değerdir. Mağaranın derinlerinde, 1 saatlik yürüyüşün ardından varılan “Garden of Eden” (Cennet Bahçesi) olarak bilinen gizli bir yeşil vadi vardır.

Mağaranın benzersiz özelliklerinden birisi de “Abraham Lincoln”ün profilini andıran bir oluşum görülmektedir.

Hemen yakında, eskiden yaban domuzlarının yaşam alanı olan “Lang’s Cave”, daha küçük olmasına karşın, sarkıt ve dikit çeşitliliği ve göz alıcı kaya panolarıyla ilgi çeker.

Clearwater Mağarası

Güneydoğu Asya’nın en uzun mağarası olan “Clearwater” mağarasına; park merkezinden uzun kanolarla gidilir. Clearwater Cave’in koridor uzunluğu 50 km dir.

Girişteki yosun kaplı sarkıtları geçtikten sonra kireçtaşı oluşumlarını görmek için iyi bir el fenerine ihtiyacınız olacaktır. Gözüpek mağaracılar Wind Cave’e, Clearwater’ın yanından geçebilirler, ama diğer ziyaretçilerin girişlerini nehir kıyısından yapmaları önerilir.

Api Dağı’nda, deniz seviyesinden yaklaşık 900 metre yüksekte bulunan “sivri uçlu kayaları keşfetmek turunuzu birkaç uzatsa da, ormanın koyu yeşil örtüsünün yukarısında taş kesmiş kukuletalı hayaletler gibi yükselen bu devasa kayalarla karşılaştırılabilecek çok az manzara vardır.  Zirvesine 19. yüzyıldaki başarısız girişimlerden sonra, ilk kez Lord Shackelton tarafından çıkılan “Mulu Dağı”na (2376 metre) tırmanmaya kalkışmak da fazladan zaman gerektirir. Deneyimli dağcılar tırmanışı iki günden daha kısa sürede tamamlasalar da, sadece dağa çıkış bile beş gününüzü alabilir.

1500 çiçekli bitki türünün ve 40.000 mantar çeşidinin türünü barındıran, 75 memeli, 265 kuş, 50 sürüngen ve 281 kelebek türünü barındıran parkın bitki örtüsü ve hayvan varlığı zenginliği, birçok bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Kuş nüfusu arasında, leylek gagalı yalıçapkınları ve sarıbaşlı bülbüller bulunur.

İngiltere Londra Hampstead

İngiltere Londra Hampstead

Hampstead her zaman biraz Londra’nın uzağında kalmıştır. George döneminden kalma görünümü, büyük ölçüde koruyan köy, başkentin kuzeyindeki sırttan aşağıya bakar.
Hempsted’i Highgate’ten ayıran korular, modern şehir karmaşasından zaten uzak olan bölgeyi daha da yalıtarak çekiciliğini arttırır. Köy sokaklarında ve korularda yapacağınız bir yürüyüş, unutulmaz bir deneyim olacaktır.

Londra şehrinin en pahalı konutlarından bazıları buradadır. İngiltere’nin bazı milyonerleri burada oturmaktadırlar.

 

FLASH WALK&WELL WALK

Hampstead’ın şehir merkezinden uzaklarda bir köy olduğu 18.yüzyılda, yörenin şifalı suları şişelenerek ziyaretçilere satılır ya da Londra’ya gönderilirdi. Mineral bakımından zengin suyun kaynağı: yakınlardaki “Well Walk” denilen yerdir. Buraya adını veren kuyunun yerinde, günümüzde kullanılmayan bir çeşme bulunur.

Pub’un tam karşısındaki Wells Tavern, evlilik dışı ilişkilerin mekanıydı. Bu yüzden kaplıcaların adı kötüye çıkmıştır.

Well Walk daha sonraları aralarında ressam John Contable, romancı D.H.Lawrance ve J.B.Priestley ile şair Keats’in de bulunduğu çok sayıda ünlüye ev sahipliği yapmıştır.

High Street’in sonunda bulunan Flask Walk, eski dükkanların sıralandığı dar bir sokaktı ve adını burada bulunan Pub’dan almıştır. Pub’ı geçtikten sonra yol Naiplik dönemi evleriyle çevrilir. Romancı Kingsley de burada yaşamıştır.

 

BURGH HOUSE

New England Square adresindedir. Pazartesi-Salı günleri kapalı olan müze: diğer günleri saat: 12.00-17.00 arasında açıktır.

Burgh House: 1704 yılında Kraliçe Anne döneminde inşa edilmiştir. Orada ilk yaşayanlar: Henry ve Hannah Sewel’dir. 1708 yılında Henry’nin ölümünün ardından, Hannah 1720 yılına kadar burada yaşamaya devam etmiştir.

Günümüzde: burası “SPA” olarak kullanılmaktadır. 1720 yılında Spa hekimi Dr William Gibbons: buraya taşınmıştır. Kendisi, burada çıkan demirli suların içilmesi için insanları teşvik etti ve her sabah 2-3 bardak içmenin gerekli olduğunu ileri sürdü.

Onun zamanında: Burgh House genişlemiş ve onun baş harflerini taşıyan mevcut ferforje kapı eklenmiştir.

1740 yılında: evde en uzun yaşayan Sarah ve İsrail Lewis’in buraya yerleştikleri görülür. 1822 yılında İsrail Lewis’in ölümünün ardından ev: Rev Allatson’a satıldı.

Kendisi: St Lawrence Yahudilerinin kilisesinin papazı idi ve 1856 yılında ölene kadar papaz olarak kaldı.

1906-1924 yılları arasında, portre minyatürleri konusunda uzmanlaşmış, uluslar arası bir sanat uzmanı olan Dr. George Williamson’un eşi işgal ettiği görülür. Kendisi burada 100 ün üzerinde kitap yazdı.

Burg House’ın son kiracısı yazar Rudyard Kipling’in damadı olmuştur. Kipling de 1936 yılına kadar zaman zaman burada kalmıştır.

Bina Hampstead Borough Council’in mülkiyetinde kaldıktan sonra, bağımsız bir kuruluş olan Burgh House Trust’a devredildildi. Vakıf, evi, 1979 yılından bu yana, yerel tarihin sergilendiği ve ünlü sakinlerinden bazılarının tanıtıldığı Hampstead Müzesi olarak işletilmektedir.

Evin salonlarından biri Hampstead Health’ten bulutların olağanüstü görünümlerini tasvir eden John Constable’ın hayatına ayrılmıştır.

Lawrence Keats, ressam Stanley Spencer ve bu bölgede yaşayıp çalışmış diğer kişilere ayrılmış bölümler ile 18. ve 19.yüzyıllarda bir kaplıca kasabası olarak Hampstead’in tanıtıldığı sergi görülmeye değer.

Burgh House, çağdaş yerel sanatçıların sergilerine de düzenli olarak yer vermektedir.

Büyük değişiklikler geçiren iç mekanda muhteşem oyma merdiven öne çıkar. 1920 yılında yenilenmesine karşın, bir başka evden getirilen 18.yüzyıl tarihli panolarla dekore edilmiş müzik salonu da görülmeye değer.

Açık hava bölümünde: evin güzel bahçesini seyredebileceğiniz bir kafe, bodrum katta hizmet vermektedir.

Günümüzde bu evde, çok sayıda düğün düzenlenmektedir.

 

Hampstead Museum

Müzede, 3000 den fazla nesne bulunmaktadır. Bunların çoğu: sosyal tarih, güzel sanatlar ve bölgenin eski sakinleriyle ilgilidir.

Sanat koleksiyonunun öne çıkan objeleri: CRW Nevinson, Fred Uhiman, Donalt Towner ve Duncan Grant gibi sanatçıların çalışmalarıdır.

Sosyal tarih koleksiyonunda ise: 1960 yılında yapılan, ünlü yerel yazarlar tarafından imzalanan “High Hill Penguin” gibi birçok değerli taşları içeren objeleri.

Müzede ayrıca küçük bir sözlü tarih koleksiyonu bulunmaktadır. 2006 yılında yerel sakinler ile Dünya Savaşı hakkında görüşülmüş ve bu görüşmelerin bazıları interaktif ortamlarda ziyaretçilere sunulmaktadır.

İngiltere Londra Hampstead

OLD BULL&PUSH

North End Way. Golders Green adresindedir.

Londra’nın en eski pub’larından biri olan bu pub’ın tarihi, binanın bir çiftlik evi olduğu 1645 yılına kadar uzanmaktadır.

Pub 1721 yılında bira satış ruhsatı almış ve ünlü sanatçıların ve yazarların mekanı olmuştur. Bunların arasında ünlü sanatçı William Hogarth ve yazar Austin Deoson bulunmaktadır.
Hogarth’ın pub’ın bahçesine bir ağaç diktiği söylenmektedir.

Hampstead Heath’in hemen yanındaki pub, öğlen ve akşam saatinde yemek servisi yapar. Yaz aylarında da bahçede mangal yapılır. İç mekan rahat bir atmosfere sahiptir.

 

FENTON HOUSE

Hampstead Gr adresindedir.
William ve Mary döneminden kalma malikane, 1667 yapımı bu muhteşem eski ev: National Trust tarafından idare edilmektedir. Hampstead bölgesindeki en eski evlerden birisidir. İçeride yazları halka açılan iki özel sergi bulunmaktadır.

Burada bulunan erken döneme ait klavyeli çalgılar koleksiyonu: dünya çapında ünlüdür.

Özellikle: ünlü müzisyen Handel’in çaldığı söylenen 1612 tarihli bir “Harpkikord” ilgi çekmektedir. Kullanılabilir durumdaki enstümanlar, burada verilen konserlerde hala kullanılmaktadır.

Ayrıca: Benton-Flecther isimli eşsiz bir porselen koleksiyonu bulunur.

Bu porselen koleksiyonunun büyük kısmı: 1952 yılında: bu evi, içindekilerle birlikte National Trust’a bırakan Lady Binning tarafından oluşturulmuştur.

 

CHURCH ROW

Kuzey Hampstead bölgesinde Golden Hill Park karşısındadır.

Burası George dönemi izlerini en iyi koruyabilmiş sokaklardan birisidir. 18.yüzyıl evlerinin bulunduğu bu sokak: kendi orijinal dövme demir işçiliği olan kapıları, lambaları, Hampstead Parish Kilisesi, sivri kuleli St John kilisesi ile tanınır. Demir işleri gibi özgün ayrıntılar bugün de görülmeye değerdir.

Sokağın batı ucunda 1745 tarihli St John Hampstead’s köy kilisesi bulunur. Edgwate’deki Canons Park’tan getirilen demir kapılar ise daha eski bir tarihe aittir.

“Peter Pan” klasiklerine ilham veren Llewellyn Davies ailesinden JM Barrie, komedyen Peter Cook ve İşçi Partisi Lideri Hugh Gaitskell, burada gömülüdür.

Kilisenin içinde John Keats’in büstü bulunur. John Constable’ın mezarı kilisenin avlusundadır. Ünlü bölge sakinleri de mezarlığa gömülmüşlerdir.

İngiltere Londra Hampstead

DOWNSHİRE HİLL

Naiplik dönemi evlerinin sıralandığı bu güzel sokak, aralarında Stanley Spencer ve Mark Gertler’in bulunduğu, iki dünya savaşı arasında No.45 de bir araya gelen bir gurup sanatçıya adını vermiştir.

Televizyon dizisi Muphett Kukla gösterisinin yaratıcısı Jim Henson da No.2 de yaşamıştır.
Hemen yakınlarda yer alan kilise, Hill sakinlerine hizmet vermesi amacıyla 1823 yılında inşa edilmiştir. Kilisenin orijinal sıraları günümüzde de kullanılmaktadır.

 

KEATS HOUSE

Keats Gr. Adresindedir.
Bu ev 1816 yılında kısmen yapışık iki ev olarak inşa edilmiştir. Keats, bir dostunun ısrarlarıyla 1818 yılında daha küçük olan bölüme taşınmıştır. Büyük şair John Keats: 1818-1820 yılları arasında burada yaşamıştır.

Sanatçı burada iki üretken yıl geçirmiştir. En ünlü şiirlerinden biri olan “Ode to a Nightingale”, bahçedeki bir erik ağacının altında yazılmıştır. Bir yıl sonra büyük eve Brawne ailesi taşındı ve Keats, Brawneler’in kızı Fanny ile nişanlandı.

Ancak hiçbir zaman evlenemediler, çünkü ünlü şair Keats iki yıl sonra 25 yaşında tüberkülozdan kurtulamayarak Roma’da öldü.
Ev: dönemin mobilyaları ile, bir müze olarak restore edilmiş ve Temmuz 2009 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müzede: Keats’ın Fanny’e yazdığı aşk mektuplarından biri, verdiği nişan yüzüğü ve Fanny’nin bir saç lülesi, günümüzde burada sergilenmekte olan eşyalar arasındadır.

Ziyaretçiler Keats’ın özgün el yazmalarının yanı sıra kitaplarından bazılarını da görebilirler. Bu sayede Keats’ın yaşamı ve çalışmaları bugün de hatırlanmaktadır.

 

HAMPSTEAD HEATH

Londra çevresinde, burası 320 hektarlık büyüklüğü ile en büyük yeşil alan olarak bilinir ve tanınır. Londra şehir ziyaretinizde, sadece biraz temiz hava almak ve sakin bir doğal çevre istiyorsanız, burayı ziyaret etmelisiniz.

8 kilometre karelik alana yapılan bu güzel parkı keşfetmek için en uygun zaman, yöre insanının gazete haberlerini tartışıp, öğle yemeğinde rosto yemek için evlerine çekildikleri bir Pazar günü öğleden sonrasıdır.

Tepenin üzerindeki Hampstead köyleriyle Highgate’i birbirinden ayıran koru, çayırlar, yaşlı ağaçlar, tepeler havuzlar ve göllerden oluşur.

Bu alan Londra’nın merkezindeki parkları süslediği düşünülen gelişigüzel yerleştirilmiş yapılarla ve heykellerle bozulmamıştır. Bu yüzden buradaki el değmemiş alanlar, çevreleri giderek kalabalıklaşan şehir sakinleri için daha da değer kazanmıştır.

Ayrıca resmi tatil olan üç hafta sonunda-Paskalya, bahar sonu ve yaz sonu- Heath’in güney yakasında düzenlenen eğlenceli panayıra katılmak çok zevklidir.

Yıkanma Havuzları

Burada, 3 önemli açık yüzme havuzu bulunmaktadır. Doğu kıyısındaki küçük göletler: Erkekler Göleti, Kadınlar Göleti ve Highgate havuzları olarak bilinir. Havuzlarda hem yüzebilir, hem de balık tutabilirsiniz.

Yüzme saatleri: mevsimsel şartlara ve yaşa bağlı olarak sık sık değiştirilmektedir, bu yüzden burayı ziyaret etmeden önce kontrol etmenizde yarar vardır.

Golders Hill Park

Parkın kuzeybatı bölümünde bulunan bu alan: küçük bir kuş kafesi ve hayvanat bahçesi ile özellikle çocukların ilgisini çekmektedir.

Hill Garden ve Pergola

Burası: Londralılar için West Heath üzerindeki gizli bir bahçedir. Bu büyüleyici bahçenin yaratıcısı: Edward döneminde sabun imalatçısı ve sanat hamisi Lord Leverhulme’dır. Önceleri: Lord’un evinin arazisine dahil olan bahçe: günümüzde Hampstead Heath’in bir parçasıdır ve çiçeklerin açtığı yaz aylarında pergolalı yürüyüş yolları büyük ilgi çekmektedir.

Kenwood House

Burada: 1660 yılından beri bir konut olduğu söyleniyor ve bugün görülen muhteşem ev: ormanlık ve büyük bahçelik alanın ortasındadır.

Bu ev: 1764 yılında Robert Adam tarafından, Mansfield Kontu Lord Şansölyesi için yeniden tasarlanmıştır. Adams: mevcut odaları yenileyerek, ilk binaya eklemeler yapmıştır. Başta kütüphane olmak üzere yapılan bu düzenlemeler bugün de görülebilmektedir.

Buranın bahçeleri bile görülmeye değerdir. Çünkü mükemmel bir 18.yüzyıl peyzajı hakimdir. Manzarası ile muhteşemdir, çünkü manzara gören bir alanda kurulmuştur.

Evde ise: Rambrant, Turner, Reynolds ve Vermeer gibi ustaların resimleri ve bahçede Henry Moore tarafından yapılmış önemli heykeller görülür. Rembrand’ın kendi portresi ilgi çekmektedir.

Her yaz burada: açık havada opera düzenlenir. Film meraklıları için de film gösterileri yapılır.

Parliament Hill

Parlamento Tepesi’nin adının, buradan kaynaklandığı söylenmektedir. Guy Fawkes ve arkadaşları: 5 Kasım 1605 yılında, Houses of Parliament’i havaya uçurma girişimlerinin sonucunu buradan izlemişlerdir.

Öte yandan: bu tepe, bu olaydan yaklaşık 40 yıl sonra yapılan iç savaş sırasında konumu nedeniyle öne çıkmış ve bu nedenle, bu ismi almış olduğu da söylenmektedir. Çünkü: iç savaş sırasında topçular, Londra şehrini, buradan tam karşıdan apaçık görebiliyorlardı.

Buradan: çok sayıda yüksek bina bulunmasına rağmen yine de şehrin güneye bakan manzarası muazzam görülür. Açık bir yaz günündeki havada: doğuda Canary Wharf ve batıda Battersea Power Station’a kadar bütün bölgeyi görebilirsiniz.

St Paul Katedralinin kubbesi, buradan belirgin şekilde görülür. Günümüzde burası; uçurtma uçurmak ve model tekne yüzdürmek isteyen Londralılarla doludur.

 

SPANİARDS INN

Spaniards Road adresindedir. Bu pub: İngiltere’deki pub’lar arasında birçok kez ödül kazanmıştır. 2009 yılında, Guardian tarafından “İngiltere’nin en iyi pub”larından” birisi olarak seçilmiştir.

Evet; Londra’nın en eski pub’larından birisi olarak bilinen ve 1585 yılında yapıldığı düşünülen bu mekan: 18.yüzyılın ünlü soyguncusu Dick Turpin’in sık sık geldiği bir yer olarak da önem kazanmaktadır. Hatta: Turpin’in babasının buranın bir önceki ev sahibi olduğu söyleniyor.

Haydut, Londra’ya gelen arabaların yolunu kesmediği zamanlarda atı Black Bess’i Kenwood ahırlarına bağlarmış. Bu yapının Turpin’in zamanından kaldığı kesindir. Pub’ın alt katları sık sık tadilat geçirmişse de, Turpin Bar’ın küçük üst katları, orijinal halini korumuştur.

Ünlü soyguncu pub’a 200 metre kala yakalanmış ve yolun sonundaki bir ağaca asılarak idam edilmiştir.

Tezgah gerisindeki bir çift silahın Gordon isyanları sırasında Lord Şansölyesinin Kenwood’daki evini yakmak üzere Hempstead’e gelen Katolik karşıtı isyancılardan alındığı söylenir. Lord, bira ısmarlayarak isyancıları sarhoş ettikten sonra silahlarını da almıştır.

Pub’ın ünlü müdavimleri arasında şairler Shelley, Keats ve Byron, oyuncu David Garrick ile ressam Sir Joshua Reynolds sayılabilir.

Geçiş parası alındığı günlerde yolcuların ücretini ödemeden geçmesini önlemek için yolun üzerine yapılmış olan kulübe ise restore edilmiştir.

 

VALE OF HEALTH

1770 yılında kurutulan bataklık, daha önceleri Hatches Bottom olarak anılırmış. “Sağlık Vadisi” anlamına gelen bugünkü adının kaynağı 18.yüzyılın sonlarında kolera salgınından buraya sığınan insanlar olabileceği gibi, 1801 yılında kayıtlara geçirilirken, kadastro görevlisinin bölgenin çekiciliğini arttırmaya çalışması da olabilir.

Bölgeyi edebiyat dünyası ile tanıştıran 1815 yılında buraya taşınan ve Shelley ile Keats’e ev sahipliği yapan şair James Henry Leigh Hunt’dır.

D.H.Lawrence de bir süre burada yaşamıştır. Stanley Spencer 1964 yılında yıkılan Vale of Health Hotel’in bir odasında kalmıştır.