Baalbek şehri yani tapınak kompleksi: Beka vadisinin en verimli ovasının sınırında, Lübnan’ın güneybatı yamacında, Lübnan dağı eteklerinde 1150 metre yüksekliktedir ve Beyrut şehir merkezine 85 km. uzaklıktadır. Yolculuk yaklaşık 2 saat alır. Dikkat edin, antik ören yerine giriş ücretli, ancak ücret yani bilet girişte değil, çıkışta kesiliyor, para alınıyor. Bölge, 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Antik dönemin en büyük Roma hazinesini görmek isterseniz, mutlaka buraya gitmelisiniz. Lübnan dağını geçince ulaşılan burada, dünyanın ikinci büyük Roma dönemi harabeleri bulunmaktadır. Arkeologlara göre, dünyada Roma şehrinden sonra, en önemli dini merkez burasıdır. Burada: Fenike inançları ile Roma dini kültürü birleştirilmiştir.
200 yıldan fazla bir süre içinde inşa edilen devasa yapılar: Roma mimarisinin doruk noktasında en güzel örneklerini sunmaktadır ve antik dünyanın en kutsal yeridir. Ancak: bunlar, yani Roma döneminde inşa edilmiş 24 plaza, 800 tondan fazla ağırlıkları ile, daha önceki Fenike dönemi kalıntıları üzerine kurulmuştur. Yani, dünya üzerinde, o dönemdeki en büyük taş blok inşaatları yapılmıştır.
Fenike döneminde: burası tanrılar için bir üçlü ibadet yeri olması yanında, bir tarım köyü olarak gündeme gelmiştir. Fenike döneminde tanrı “Baal”, Yunan döneminde tanrı “Zeus” ve Roma döneminde tanrı “Jüpiter”. Aslında, temelde aynı tanrı temsil edilmekte olup (yani en büyük tanrı, tanrıların babası) sadece isim farklıdır. MS.313 yılında, Roma imparatorluğunda, Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilene kadar, burası bir ibadet yeri olarak önemini muhafaza etti.
Ancak: Romalıların gelmesinden sonra, inşa edilen yapılar burayı kaplar ve antik dünyanın en önemli kutsal yerlerinden biri haline gelir. Özellikle: Augustus döneminde: bölgenin dini önemi iyice artmıştır.
İlk inşaat çalışmaları, MÖ.1’nci yüzyılda Jüpiter tapınağında olur ve tapınak, MS.60 yılında tamamlanır. Jüpiter tapınağı yapımında: Mısır-Aswan’dan getirilen 104 büyük parça granit sütun ve ilaveten 50 sütun kullanılmıştır. Tapınak, bu sütunlarla çevrilidir.
İmparator Trajan (MS.98-117) döneminde ise, çeşitli dini binalar ve sunakların yapımına devam edilmiş ve bölgede 128 muhteşem revak ile çevrili, 20 metre yükseklikteki granit sütunla inşaatlar yükselmiştir.
Bu dönemde yapılan dini kompleks, 113 x 135 metre boyutlarındadır.
Günümüzde, bunlardan yalnızca 6 tanesi kalmış gerisi depremlerde tahrip olmuş veya diğer sitelere alınmıştır. Söylenenlere göre: Justinyen, İstanbul-Ayasofya bazilikasının yapımı için, bunlardan 8 tanesini tahsis etmiştir.
634 yılında, Arap orduları Suriye’ye girince, Baalbek şehri kuşatılır ve şehir ele geçirildikten sonra, tapınak büyük bir cami haline getirilmiştir. Takip eden birkaç yüzyıl, şehir İslam hanedanları tarafından kontrol altında tutulmuştur. 1401 yılında Timur ve 1260 yılında Tatarlar bölgeyi işgal ederler. Ancak: mevcut anıtlarda: savaş, deprem, hırsızlık nedeniyle, sonraki dönemlerde birçok restorasyon yapmak gerekmiştir.
Şehrin ismine gelince: Baalbek ismi: Fenike dilinde “baal” efendi veya “tanrı” demektir. Gök tanrısına verilen isim olarak düşünülmektedir. Hatta “tanrı kenti” de denilebilir.
1700 yılına gelindiğinde, Avrupalı kaşifler kalıntıları bulurlar ve 1898 yılında bölgede Alman İmparatoru William II’nin emriyle, ilk kazı çalışmalarına başlanır ve daha sonra da ara verilmeden sürdürülür.
Günümüzde: burada, harabe halinde, üç büyük tapınak bulunuyor. Bunlar: Jüpiter, Baküs ve Venüs tapınaklarıdır. Evet: bu Fenike şehri, üçlü ibadet için yapılmış ve antik dönemde “Heliopolis” olarak biliniyormuş. Heliopolitan: Jüpiter’in kutsal hacılarını, binlerce yıl kendisine çekmiş ve Roma döneminde dinsel işlevlerini sürdürmüştür. Hacılar: Heliopolis şehrinde, bir esas Fenike kültü ( Jüpiter, Venüs, Merkür) adı altında birleşen üç tanrılarına hürmetlerini sunmak için, büyük kalabalıklar halinde, bölgeye gelirlermiş.
Evet, tüm bunların yanında: Baalbek, aynı zamanda büyük bir gizemi de muhafaza etmektedir. Şöyleki: Jüpiter’in Roma tapınağının altında, büyük temel taşları görülmektedir. Jüpiter tapınağının avlusunda ise, bir platform üzerinde: büyük bir dış duvar ve masif taş dolgu görülmektedir. Buraya “Büyük Teras” denilir.
Dış duvarın, alt içinde ise, ince hazırlanmış ve doğru şekilde konumlandırılmış bloklar görülür. Bu bloklar: 30-33 metre uzunluğunda, 14 metre yüksekliğinde ve 10 metre derinliktedir. Ağırlıkları ise, yaklaşık 450 tondur. Bu blokların, 9 tanesi batıda, 9 tanesi güneyde ve 6 tanesi kuzeyde görülür. Batı bölümde bulunan 6 blok üzerindeki taşların ağırlığı 1000 ton üzerindedir. Bu büyük taşlar: 12 metre derinliğe, 63-65 metre uzunluğa sahiptir.
Evet: bölgedeki başkaca büyük taş kütleleri de var. Bunlar: Baalbek şehrine 4 mil uzaklıktaki kireç ocağında bulunuyor. Yaklaşık 1200 ton ağırlığındaki bu taşlar, bugüne kadar, dünya üzerinde tek parçadan hazırlanmış en büyük taş işçiliği olarak önem kazanmaktadır. Şöyle ki, bunlar: 13-16 metre genişliğinde, 69 metre uzunluğundadır. Bu büyük taş blok: neredeyse hazır olarak, yani koyulacağı yere taşınacak şekilde, hazır durumda bulunmaktadır.
Gelelim işin gizemine: gerek mühendisler ve gerekse çağdaş bilim adamları ve arkeologlar: bu taş ocağı, hazırlanan taşların ulaşımı ve yerlerine hassas yerleştirme yöntemleri hakkında, modern inşaatçılık teknikleri de göz önünde bulundurularak, herhangi bir şey söyleyemiyorlar. Büyük Baalbek taşlarının, yakın ocaklardan alınarak siteye sürüklendiğini düşünüyorlar.
Hatta: işçilerin halatlar kullanarak, ahşap binlerce makaralarla bunları sürüklediklerini düşünüyorlar. Geniş hareket yolları ve düz yüzeyler gerektiren taş ulaşımı için, Baalbek şehrinde böyle bir imkan bulunmadığı gerçek, çünkü, şehir tepededir.
Düşünülenlere göre: taş blokları, bir kez siteye getirildi, kaldırıldı ve yerleştirildi. Bu yerleştirme sırasında: iskele, rampa ve uyum içinde çalışan insanlar ve hayvanlar kullanıldı. Ancak, yine aynı dönemde, Roma şehrindeki: 327 tonluk Mısır dikilitaşının: 800 erkek ve 140 at ve 40 büyük kasnak tarafından yaratılan güçle kaldırıldığını unutmamak gerekir ki, buradaki taşlar, çok daha ağırdır. Öte yandan: Mısır dikilitaşının kaldırılışı sırasında, 800 erkek ve 140 at için büyük bir açık alan gerektiği de unutulmamalıdır.
Tüm bunlar düşünülünce: Baalbek taşlarının nasıl yerine taşındığı, nasıl kaldırıldığı ve nasıl yerleştirildiği gizemini korumaktadır. Öte yandan, bu taşlara “Trilithon” taşları ismi veriliyor. Bu taşların, bu sitenin taşları olmadığı, olsa olsa gerekli bir istinat duvarının parçaları olduğu söyleniyor. Ancak, yukarıda da söz ettiğim gibi, 1200 tonu aşan ağırlıkları nedeniyle, bu taşların nasıl kaldırıldığı ve buraya yerleştirildiği meçhul.
Tapınakların inşasında harç kullanılmaması da, mimari öneme sahiptir. Bu bölüm için son bir not: hani inanıp inanmamak size kalmış, yine söylentilere göre: bu büyük taş blokları “uzay yolcularının araçlarının inişleri için” kullanılmıştır.
Baal/Jüpiter Tapınağı
Mevcut tapınakların en büyüğüdür. Tapınağın: Hadad, Cennet tanrısı Atargates ve Hadad’ın eşi ve Merkür için adandığı bilinmektedir.
MÖ.1’nci yüzyılda, İmparator Augustus döneminde yapımına başlanmış ve MS.60 yılında tamamlanmıştır.
Tapınak cellası, 20 metre yüksekliğindedir ve 104 granit sütunlarla çevrilidir. Terasta bulunan dev taşlar ilgi çeker.
Yapıya: büyük bir giriş kapısı ve avludan sonra, geniş bir kapıdan girilmektedir. Tapınakta 84 sütun bulunmaktadır. Ancak, günümüzde, bunlardan yalnızca 6 tanesi ayaktadır. Diğerlerinin büyük kısmı kırılmış veya başka yerlere götürülmüştür.
Bacchus Tapınağı
Diğerine göre, daha iyi korunmuş durumdadır. Hemen Jüpiter tapınağı yanındadır. Ancak, olağanüstü değildir, zengin ve bol “Baküs” rakamları ve heykelleri, anıtsal kapısı ve etkileyici boyutları ilgi çekmektedir. MÖ.2’nci yüzyıl ortasında inşa edilmiştir. Bacchus: bereket tanrısıdır. Tapınak: Merkür’e adanmıştır. Çünkü: tıpanak duvarlarında, bu tanrının çocukluk sahneleri betimlenmiştir.
Dünyanın en iyi korunmuş bu Roma tapınağı: 69 x 36 metre boyutlarında: 19 metre uzunluğunda 42 sütun ile çevrilidir.
Venüs Tapınağı
Yuvarlak bir tapınaktır. Venüs tapınağının uyumlu formlarındaki özgünlük dikkati çeker. Evet, Venüs tapınağı, MS.3’ncü yüzyılda yapılır. Tapınağın Venüs için yapıldığının kanıtı ise: deniz kabukluları, güvercinler ve bu tanrıçanın kültü ile ilişkili diğer sanatsal motiflerle yapılan süslemelerdir. Bizans döneminde, Hıristiyanlığın kabulünün ardından, tapınak, kilise olarak kullanılmış ve Aziz Barbara’ya adanmıştır. Theodosius döneminde, birçok önemli bina ve heykel tahrip edilmiş ve Jüpiter tapınağından sökülen taşlarla, bölgede bazilika inşa edilmiştir.
Merkür Tapınağı
Cheikh Abdullah tepesindedir. Yalnız, bu tapınaktan günümüze kalan tek iz: kayaya oyulmuş bir merdivendir.
Buraya yolunuz düşerse: Alman imparatoru II Willhelm’in burayı ziyareti anısına, Sultan II Abdülhamit tarafından yerleştirilmiş ve iki tablet göreceksiniz. Bu tabletlerde “Osmanlıca” ve “Almanca” ziyareti anlatan yazılar bulunuyor, ama “Arapça” yazılmamış olması ilginç.
Yine, bölgede küçük bir müze var. Müzede: özellikle bölgedeki mezarlardan birinde bulunan kraliçenin kemikleri bir camekanda sergileniyor ve camekanın içine atılmış, tüm dünya paralarını görebilirsiniz.
Burası, Tokyo şehrinde bulunan 23 yerleşim alanından birisidir. Ancak, çoğu kez, Shibuya, İstasyon çevresinde bulunan popüler bir alışveriş ve eğlence mekanı olarak anılmıştır. Yani, burası: alışveriş, yemek, gece kulüpleri ile dolu, renkli bir yer olarak bilinir. Moda düşkünü gençler, buradaki kulüplerin ve alışveriş merkezlerinin ve aşk otelinin müdavimleridirler. Şehrin en önemli iş ve ticaret merkezi olması nedeniyle, buraya: 2 metro, 3 özel tren ve 3 JR hattı ulaşır.
Burada: sokaklar, Japonya’nın moda ve eğlenceye yönelik mekanları ile doludur. Bir düzine büyük mağazanın şubeleri görülebilir. Özellikle: İstasyonun önünde bulunan büyük kavşak “Hachiko” neon reklamları ve dev video ekranları ile dekore edilmiştir ve akşamları muhteşem güzellikler yansıtır. Özellikle geceleri: sokakları dolduran sokak şarkıcıları, üç kağıtçılar ve seyyar satıcılar: buradaki ortamı, tam bir karnaval havasına sokarlar.
İstasyonun doğusunda: yeni ve büyük kültür merkezi “Shibuya Hikarie” görülür. Fukutoshin Metro hattının yeraltına taşınması ile, 2012 yılında açılan bu mekan: büyük ilgi çekmektedir.
Hani: burası genellikle gençlerin takıldığı bölge demiştim ya, bunun nedeni: hemen yakınlarda bulunan Üniversitelerdir. Yakınlarda bulunan bu Üniversiteler sayesinde, şehrin öğrenci kültür merkezi olarak, burası görülmektedir.
Seibu alışveriş merkezini geçip, Koen-dori bulvarında yürürseniz, bir müze ile karşılaşırsınız.
Ünlü Mekanlar ve Caddeler
Gai
Burası: birçok Japon moda trendlerinin doğduğu yer olarak önem kazanmaktadır. Shibuya bölgesinin kalbindeki bu bölümde: mağazalar, butikler ve oyun merkezleri ilgi çeker. Akşamları: sokaklarla gece kulüpleri, restoranlar ve barlar; şehrin kalabalıklarını buraya çeker.
Koen Dori
Burası, popüler bir alışveriş caddesidir.
İspanya Merdiveni
Burası, yaklaşık 100 metre uzunluğunda, yokuş aşağı inen, yayalar tarafından yoğun olarak kullanılan bir yerdir. İspanyol sokağı olarak adlandırılan burada: pek çok kafe, restoran, butik bulunur.
Aşk Hoteli
Shibuya bölgesindeki bu otelde: çiftler gün boyunca 2 veya 3 saat kalabilmektedirler ki, ücreti 5000 civarındadır. Bir gece konaklama ise, 10.000 Yendir. Gece konaklaması için özel oda sunuluyor. Anladığınız gibi, bir anlamda, kısa süreli seks için kullanılan bir otel.
Shibuya Hikarie
Her gün saat 10.00-21.00 arasında açık bulunan bu kültürel alanda, tiyatro, sergi katı, alışveriş ve yemek yerleri ve ofisler bulunmaktadır.
Tokyu
Her gün, saat: 10.00-20.00 arasında açık bulunan bu mekan, iki mağazadan oluşmaktadır. Ana mağaza, 10 katlı ve istasyonun yakınlarındadır. 12 katlı şube mağazası ise, İstasyonun hemen yanındadır.
Shibuya 109
Her gün açık olan bu mekan, saat: 10.00-21.00 arasında gezilebilmektedir. Burasi, birçok butik mağazası ile Shibuya bölgesinin simgesidir.
Seibu
Seibu mağaza zinciri, moda ve moda butikleri bulunan 9 katlı bir yapıdır. En üst ve alt katlarda, restoranlar bulunur.
Marui
Burası: tüm Tokyo’nun önemli bölgelerinde şube mağaza açan ve önde gelen bir moda perakendecisidir.
Hachiko Heykeli
Ana meydanda: “Haçiko” heykeli bulunur. Bu heykel, Japonya’nın meşhur “sadık köpek” hikayesinin kahramanının anısını yansıtır. Haçiko’nun sahibi, Tokyo Üniversitesinde bir profesördü ve her sabah, onunla birlikte istasyondan okula kadar yürürdü.
Her akşam, iş dönüşü, istasyona yine onunla dönerdi. 1925 yılında, bir gün profesör ortadan kayboldu. Üniversitede inme geçirmiş ve ölmüştü. Bu olayı takip eden 7 yıllık süreçte: her gün Şibuya istasyonuna giden köpek, sahibini boşuna beklemişti.
1935 yılında ölümünden önce, Japon halkının katkılarıyla, bir Haçiko heykeli yaptırıldı. Meydandaki pirinç heykel (aslının kopyasıdır) günümüzde Şibuya’da arkadaşıyla buluşmak isteyen herkesin randevu noktası olarak belirlenmiştir.
Tütün ve Tuz Müzesi
Burası: her gün, saat 10.00-18.00 arasında açıktır. Japonya’da ve tüm dünyada: tütün ve tuz tarihini tanıdır.
Müzede; Maya uygarlığından günümüze kadar olan sürece ait tütün ve tuz ile ilgili eşyaların yer aldığı bir koleksiyon sergilenmektedir. Tütün ve tuz: 1980’lere kadar Japon devletinin tekeli altındaydı ve Japon Tütün ve Tuz Anonim Şirketi, bu yüzden, yüklü meblağlar kazanıyordu. Bu müze de, bu paraların harcama yöntemlerinden biriydi. Bu müzeyi ziyaret ederseniz, özellikle, dördüncü katta bulunan Edo dönemine ait tütün içimi ve tuz üretimiyle ilgili ahşap baskıları mutlaka görmelisiniz.
Bunkamura
Burası bir kültür köyü olarak bilinir. Burada: bir konser salonu, bir tiyatro, iki sinema, sürekli değişen sergiler, bir müze ve birkaç dükkan ve restoran bulunmaktadır.
SHİNJUKU BÖLGESİ
Shinjuku istasyonu: büyük eğlence, iş ve alışveriş bölgesini ifade etmektedir. İstasyon: dünyanın en yoğun olduğu demiryolu hattıdır ve her gün 2 milyondan fazla yolcu taşıma kapasitesindedir. Ayrıca: yine buraya bağlanan, JR Yamanote Hattı bulunur. Tokyo şehrinden çıkışlı, uzun mesafeli yolculuklar için, karayolu otobüs ve şehir içi otobüslerinin en önemli durakları da, buradadır.
İstasyonun batısında: gökdelenler bölgesi bulunur. Burada: Tokyo şehrinin birçok önde gelen otel ve ikiz kuleler de dahil yüksek binaları bulunur. Özellikle: Metropoliten Government Office binasının gözlem güvertesi ücretsiz ve halka açık olması nedeniyle, yoğun ilgi çeker.
İstasyonun kuzeydoğu bölgesinde: Kabukicho mağazası, yer altı alışveriş merkezi, elektronik eşya satan mağazalar bulunur.
Shinkuju Gökdelen Bölgesi
İstasyonun batısındaki bölgede çok sayıda gökdelen bulunmaktadır. Bunlar arasında öne çıkanlar: Tokyo Anakent Hükümet Binası, Keio Plaza, Hilton, Hyatt Regency ve Park Hyatt otelleridir. Gökdelenlerin birkaçında, zemin kat ve üst katlarda şehir manzarası bulunan restoranlar vardır.
Kabukicho
Burası: Tokyo şehrinin en büyük kırmızı ışık bölgesi, yani seks bölgesidir. Burada: sayısız restoranlar, barlar, gece kulüpleri, saatlik kullanılan oteller ve her türlü cinsel eğilim öncülerini görmek mümkündür. Evet: Tokyo şehrini ziyaret edenler içinde, şehrin, striptiz kulüpleri, seks shopları, seks yerlerini görmek isteyenlerin buraya gitmeleri gerekir.
Altın Gai
Burası, gece hayatı ile ünlüdür ve birçok küçük bar barındırır. Ancak, bu barların büyük bölümü, birkaç müşteri bulunan küçük mekanlardır, düzenli müşterilere hitap eden yalnızca birkaç bar bulunur.
Shin-Okubo Koreatown
Burası: Shinjuku istasyonunun bir durak kuzeyinde, ana yol ve yan yol sokaklarına yayılmış halde bulunan bir dizi Kore mağazası ve restoranlarını barındırır. Bu mağaza ve restoranların çoğu Koreli göçmenler tarafından işletilmektedir ve video, yiyecek dahil olmak üzere, Kore malları satılmaktadır.
Tokyo Metropolitan Goverment Office
Burası: 243 metre yüksekliğinde ikiz kulelerden oluşmaktadır. Her kulenin 45’nci katında, gözlem istasyonu bulunmaktadır. Güneyde bulunan kulenin görünümü: daha ilgi çekmektedir.
Japon Kılıç Müzesi
Buradaki sergilerde ve ekranlarda: kılıç yapılı ve bakımına ait bilgiler verilmektedir. Japonlar: 8’nci yüzyıldan bu yana, dünyanın en iyi çelik kılıçlarını yaparlar. Demir kumundan karbon çeliği yapımı ve inceltilmesi tekniğine “tamahagane” denilir. Bu teknikte: çelik bloklar, yüksek ısıda, çapraz katlana katlana binlerce katman haline getirilerek güçlendirilirdi.
Daha sonra ise, çekiçle şekil verilerek daha yumuşak bir çeliğin çevresine sarılırdı. Böylece: güçlü olduğu kadar, esnek de olan bir kılıç elde edilirdi. Kılıç: savaşçı sınıfların bir silahı, ruhsal saflığın bir simgesi ve bir sanat eseri olarak çok değer verilen bir alet olarak önem kazanmaktadır.
Shinjuku Gyoen
Burası: Tokyo şehrinin en büyük ve keyifli park alanlarından birisidir. Hatta: şehirde, en iyi “kiraz çiçeği” izleme alanı olarak seçilmiştir. Park: 1949 yılından bu yana faaliyettedir. 1903 yılında sonra: ilk olarak, hanedan ailesi için yapılmıştır.
Central Park
Burası: halka açık bir park alanıdır. Tokyo Büyükşehir Belediyesinin ikiz kuleleri, Kumano Tapınağı yanı sıra, burada: şehirdeki evsizlerin büyük bölümü karton kutulu ve mavi muşambalı derme çatma yerlerde yaşamaktadırlar.
İsetan
Burası bir mağazadır ancak 100 yıllık bir geçmişe sahiptir. Üst katlarda restoranlar ve bodrum katında bir gıda bölümü bulunmaktadır. Toplam 10 katlıdır.
Takashimaya
1996 yılında açılan bu mağaza, toplam 15 katlıdır. Bodrum katında yemek bölümü ve üç restoran bulunur.
Odakyu
Bu alışveriş mağazası, toplam 16 katlıdır. Bodrum katında, harika bir yiyecek bölümü vardır.
Yodobashi Kamera
Burası, Japonya’nın en önde gelen indirimli elektronik perakendeci mağazası olarak önem kazanır. Burada: her türlü kamera ekipmanını bulabilirsiniz.
Bic Kamera
Burası: Japonya’nın yine en önde gelen indirimli elektronik satılan perakendeci mağazalarından birisidir.
HARAJUKU BÖLGESİ
Burası: Japonya’nın en uç genç kültür ve moda stillerinin merkezidir. Ancak, aynı zamanda, yetişkinler için de alışveriş yerleri ve tarihi yerler bulunmaktadır.
Genç kültürün odak noktası “Takeshita Dori” yani “Takeshita Street” dir. Burada: moda ve trent bilinçli gençlere yönelik, çok sayıda moda mağazası, moda butikleri, ikinci el giyim mağazaları, fasfood restoranları bulunan yan sokaklar bulunur.
Bu yüzden: burayı gezerken eksantrik kostümler giymiş pek çok genç insan görebilirsiniz. Özellikle: bir Pazar günü, burayı yani İstasyonun çevresindeki bölgeyi ziyaret ederseniz: değişik giysili, karakterli ve serseri müzisyenleri görebilirsiniz.
Gezilecek Yerler
Takeshita Dori
Burada bulunan mağazalar, her gün, saat 11.00-20.00 arasında açıktır. Harajuku bölgesinin simgesi ve Japonya’nın moda trentlerinin çoğunun doğum yeri burasıdır. Yaklaşık 400 metre uzunluğundaki, bu dar caddede: butikler, kafeler, fastfood restoranları bulunur ve gençler, özellikle hafta sonlarında burayı aşırı yoğun şekilde doldururlar. Burayı gezerseniz, ilginç mağazalar ve restoranlar görebilirsiniz.
Omotesando
Burası: 1 km. uzunluğunda, ağaçlıklı bir caddedir. Cadde üzerinde: sayısız mağaza, butik, kafe ve restoran bulunmaktadır. Bu mağazalar ve butiklerde: dünyanın önde gelen markalarının ürünleri satılır. Daha çok zengin müşterilere hitap eden bu mağazaları gezmenizi öneririm, çünkü Paris şehrindeki Champs-Elysees caddesine benzetilmiştir.
Ototesando Hills
Burası, 2006 yılında hizmete açılmıştır ve yaklaşık 100 lüks mağazadan oluşmaktadır. Ayrıca: kafeler, restoranlar ve güzellik salonları bulunur. Yapı, toplam 6 katlıdır. Bunlardan 3 kat, yeraltındadır. Yapının tasarımı ise, ünlü mimar Tadao Ando tarafından yapılmıştır.
Laforet Harajuku
Burası: özellikle genç ve kadın kitleye yönelik moda butiklerinin bulunduğu, 7 katlı bir yapıdır. En üst katta: Laforet müzesi bulunmaktadır ki, burada çeşitli etkinlikler ve sergiler düzenlenmektedir.
Oriental Çarşı
Burası: Tokyo şehrinde, Japonya kültürüne ait hediyelik eşya arayanlar tarafından yoğun olarak tercih edilen bir yerdir. Özellikle: kimono, lambalar, bebeler, mobilyalar, samuray giysileri satılır. Dükkan ise, geleneksel Japon mimarisi tarzında yapılmıştır. Zaten, mağazanın önünden geçerken, ilginç mimarisi nedeniyle, burayı kesinlikle fark edeceksiniz, mutlaka içine girip gezmelisiniz.
Kiddy Land
Burası: Tokyo şehrinin en ünlü ve popüler oyuncak mağazasıdır. Mağaza, toplam 5 katlıdır ve çocuklar: oyuncaklar ve diğer fantastik ürünler arasında seçim yapabilirler.
Togo Shrine
Burası: girişin ücretsiz olduğu bir Şinto tapınağıdır. 1905 yılındaki Rus-Japon savaşında, Rus filosunu yenen Amiral Togo’ya adanmıştır. Her ayın, ilk Pazar günü, tapınak çevresinde, antika pazarı kurulmaktadır.
Nezu Müzesi-Güzel Sanatlar Enstitüsü
Müze: Meici döneminin demiryolu işletmecisi ve politikacı olan Nezu Kaiçiro’ya ait özel bir sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Bu koleksiyon içinde: Japon resminin ve seramiklerinin seçkin örnekleri sergilenmektedir. Ayrıca: eski Çin bronz çanak çömlekleri ve heykelleri sergilenir. Ama özellikle, Enstitünün bahçesi, ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Bahçede: çamların ve çiçeklerin, havuzların, şelalelerin, yosun kaplı fenerlerin ve çay kulübelerinin görüntüsü, muhteşemdir.
Yoyogi Park
Burada: 1964 Olimpiyat Oyunları için tasarlanmış ve 2 binadan oluşan “Yoyogi Ulusal Spor Merkezi” ilgi çekmektedir. Bu iki binadan büyük olanında, yüzme yarışmaları, küçük olanında ise basketbol maçları yapılmıştır.
Ayrıca: park alanı, bir zamanlar Japon İmparatorluk Ordusunun tören alanı olarak da kullanılmıştır. II. Dünya Savaşından sonra ise, şehri işgal eden müttefik kuvvetleri tarafından, kışla olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise, yukarıda sözünü ettiğim gibi, Olimpiyat Oyunları için yenilenmiş ve kullanılmıştır. Olimpiyat Oyunları için yapılan çalışmalarda: geniş bulvarlar ve metro durakları eklenmiş, Haracuku ve Ometesando bölgelerinde harikalar yaratılmıştır.
Park alanı: Olimpiyatlardan sonra ise, halkın ziyaretine açılmış ve ticari bir alan haline gelmiştir. 1980’lerde ise, Tokyo şehrinin genç nüfusu: burada toplanır olmuştur. Günümüzde, burası: koşucular, kaykaycılar, öğrenciler ve Spor merkezindeki konserlerden çıkan gençler tarafından doldurulmaktadır.
Ulusal Yoyogi Stadyumu
Burası, 1964 yılında, Tokyo Olimpiyatları için ünlü mimar Kenzo Tange tarafından inşa edilmiştir. Tesisler içinde: olimpik yüzme yarışları, buz pateni, voleybol maçları, konserler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.
Spor kompleksi içinde, ilk göreceğiniz yer: “Yakult Swallows Beyzboll” takımı tarafından kullanılan “Cingu Stadyumu” dur. Ayrıca: “Prens Çiçibu Rugby Futbol Sahası” ve 1964 Olimpiyat Oyunlarının yapıldığı, 75 bin kişi kapasiteli “Ulusal Stadyum” görülür.
MEİJİ TAPINAK
Haracuku istasyonunun Omotesando çıkışından sonra buraya ulaşmak mümkündür. Giriş ücretsizdir.
Burası: tanrılaştırılmış İmparator Meiji ve eşi İmparatoriçe Shoken’in ruhlarına adanmıştır. Tapınak, 1920 yılında, 8 yıllık bir çalışmanın ardından tamamlanmıştır. Ancak: II. Dünya savaşı sırasında yıkılmış, ama ardından 1958 yılında hemen yeniden inşa edilmiştir. İmparatorluk Hazine Dairesi olarak da bilinir.
İmparator Meiji: modern Japonya’nın ilk imparatoru olarak önem kazanır. Kendisi: 1852 yılında doğmuş ve 1867 yılında tahta geçmiş ve Japonya ülkesindeki feodal sistem sona ermiştir. 1912 yılında ölümüne kadar, İmparator Meiji: Japonya’nın modernizasyonu için büyük uğraşlar vermiştir. Bunun sonucunda, İmparator Meiji’nin tanrılaştırılması kaçınılmazdı.
Tapınak inşası sırasında dikilen, ülkenin birçok bölgesinden bağışlanarak buraya gönderilen yaklaşık 100 bin ağaç: günümüzde buranın tam bir ormanlık alan haline gelmesine neden olmuştur.
Bu ormanlık alanın ortasındaki tapınak alanında, huzurlu bir ortam yaratılmıştır. Burayı ziyaret ederseniz: tapınağın ana salonunda, yaptıkları takı ve muskaları satan satıcılar göreceksiniz. Buraya girerken ise: 1700 yıllık servi ağaçlarından yapılmış direklerle belirlenen, iki devasa “torii” kapısından gireceksiniz.
Evet: Menjii Jingu olarak isimlendirilen tapınak: Japonya’nın en kutsal alanlarından birisidir. Yeni yılın ilk günlerinde, (31 Ekim-3 Kasım tarihleri arasındaki Japon yeni yılı) tapınak, düzenli olarak, 3 milyondan fazla insan tarafından ziyaret edilmektedir. Yılbaşı gününde ise, tapınak, 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Hatta: 20 yaşına gelen her genç: her yıl, Ocak ayının ikinci pazartesi günü kutlanan “Yetişkinler Günü” törenlerinde, muhteşem kimonolarını giymiş kadınlar eşliğinde, burayı ziyaret ederler. Özellikle: ilkbahar ve yaz dönemlerinde, iç bahçedeki süsen çiçekleri ve fundalıkların güzelliği, muhteşem ilgi çekmektedir.
Yılın geri kalan bölümlerinde ise, geleneksel Şinto düğünlerinin yapılmasında kullanılır. Tapınağın kuzey ucunda: ziyaretçilerin gezmeleri için bir yer yapılmıştır. Meiji Jingu Treasure House olarak isimlendirilen bu yerde: 1889 yılında, İmparator Meiji’nin Anayasası, İmparator ve İmparatoriçenin birçok kişisel eşyasına ait görüntüler bulunmaktadır.
SHİNJUKU GYOEN
Tokyo şehrinin en büyük ve en popüler parklarından birisidir. Park: her gün saat: 09.00-16.30 arasında açıktır ve giriş ücreti: 200 Yendir.
Parkın: geniş çim alanları, yürüyüş yolları ve sakin ortamı, kent merkezinden kaçanların ilgisini çekmektedir. Özellikle, bahar aylarında, park alanındaki kiraz çiçeklerinin açması, ortamı muhteşem güzel yapar.
Park, ilk olarak: 1603-1867 yılları arasında, Edo döneminde feodal bir lordun, konut alanı olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise, bir botanik bahçesi haline getirilmiş ve imparatorluk ailesinin dinlenme ve konukları için eğlence yeri olarak düzenlenmiştir. II. Dünya savaşı sırasında tamamen yıkılan park: halka açık bir park alanı olarak yeniden düzenlenmiş ve 1949 yılında ziyarete açılmıştır.
Park alanı, 3 bölgeden oluşur:
Geleneksel Peyzaj Bahçesi bölümü: Burada: eski adalar ve köprüler ve büyük havuzlar bulunmaktadır. Ayrıca: İmparatorun düğünü vesilesiyle inşa edilen “Kyu Goryotei” yani “Tayvan Pavyonu” bulunur.
Parkın diğer ana bahçeleri: simetrik olarak düzenlenmiştir. Açık çimlik alan “İngiliz Peyzaj Bahçesi” ve kiraz ağaçlarının bulunduğu alan “Fransız bahçe” si olarak isimlendirilir. Park alanında bulunan “sera” bölümünde ise, birçok tropikal ve subtropikal çiçekler bulunmaktadır.
Evet: yukarıda da belirttiğim gibi bu park alanının en güzel yanı, birçok kiraz ağacına ev sahipliği yapmasıdır.
Her yıl, Mart ayı sonlarında, 400 den fazla kiraz ağacı: çiçek açtığında, muhteşem bir görüntü ortaya çıkmaktadır. Ama, Sonbahar mevsiminde burayı ziyaret etmek öneriliyor. Çünkü: sonbahar da, yapraklarda büyük değişiklik, parkın görüntüsünü daha muhteşem hale getiriyor. Renkler genellikle, Kasım ve Aralık aylarının ortalarında görülebilmektedir.
NAKANO BROADWAY
Burası: Tokyo şehrindeki en büyük alışveriş komplekslerinden birisidir. Nakano istasyonuna, 5 dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
Burası: 225 metre uzunluğunda, kapalı bir alışveriş caddesi üzerinde bulunmaktadır. Buradaki mağaza ve dükkanlarda bulabilecekleriniz: video oyunları, oyun konsolları, figürinler, animasyon karakterleri, CD, iskambil kartları, anahtarlıklar vs. yüzlerce çeşit eşya bulup satın alabilirsiniz. Özellikle, küçük hediyelik eşyalar çok yaygındır.
Zemin katta: giysi, ayakkabı, çerez ve ikinci el eşya satan dükkanlar bulunuyor. Bodrum katında: meyve, sebze, et ve deniz ürünleri satılıyor.
Japonya Tokyo genel özellikleri hakkındaki yazım için Tokyo Genel
Buraya ulaşmak için, Lizbon Campo Grande otobüs terminalinden, otobüse binmeniz gerekir.
Kasaba: orta-batı Portekiz’de bulunmaktadır. Atlantik okyanusuna 29 km uzaklıktadır. Bölgede: tarım ve ticaret önem kazanmaktadır. Ayrıca: kireçtaşı, bazalt, granit, mermer ve su mermeri yatakları bulunmaktadır.
Eşsiz ve kültürel bir doğal çeşitlilik sunmaktadır. Burada: ulusal avcılık faaliyetleri sürdürülmekte olup: geyik, alageyik, yaban domuzu avcılıkları yapılmaktadır. Sahil ise, su sporları için gayet uygundur. Portekiz ülkesinde, sörf yapmak isteyenler, burayı tercih ederler. Bölgenin “Ericeira” isimli limanı da ilgi çekmektedir.
Ama, Mafra denilince ilk akla gelen “Mafra Barok kraliyet sarayı” dır. Yani: Mafra bölgesini ziyaret ederseniz, burada, saraydan başka görecek bir şey yok, ama saray muhteşem ve ilginç, özellikle Brezilya’dan sömürge döneminde getirilen tonlarca altının nasıl kullanıldığının en büyük kanıtı olarak ziyaret için ilgi çekiyor.
Palacio Nacional de Convento de Mafra-Kraliyet Sarayı
Bu anıtsal saray: 1717 yılında, kral Joao V tarafından kızının doğumunu kutlamak için yaptırılmış ve içinde bir manastır ve bazilika bulunmaktadır. Zaten, buraya yaygın olarak “Mafra Manastırı” sarayı deniliyor.
Saray: manastır, kütüphane ve bazilika içeriyor. Burada: Portekiz’in Brezilya’yı sömürdüğü ve Brezilya’nın tonlarca altınının buraya taşındığı yıllarda yapılmış olması nedeniyle, muhteşem bir lüks hissedilmektedir. Evet, Salı günleri hariç her gün saat 10.00-16.30 arasında ziyarete açık olan saraya giriş ücreti 4 eurodur.
Bu abartılı saray yapısında: 45 bin erkek çalışmış ve birçok sanatçı, 7000 askerin işgücü nezaretinde, yurt dışından gelerek saraya sanatsal katkılarını sunmuşlardır. Bazilika ile birlikte yapının cephe uzunluğu 200 metredir.
Yapının inşaatına: 1717 yılında, Alman mimar Johann Friedrich Ludwig tarafından başlanılmış ve 1730 yılında bitirilmiştir. 1720 yılında, bölgeyi ziyaret eden Fransız elçisi: sarayın bitirilmesi için gerekli paranın bulunamadığını yazar, ancak Brezilya’nın zengin maden yataklarından ülkeye akan altın, 1730 yılında sarayın bitirilmesini sağlamıştır.
Yapının uzunluğu doğudan-batıya 213 metre, kuzeyden güneye 244 metredir.
Sarayın: 4500 kapısı, 2500 penceresi, 880 salonu ve odası, 154 merdiveni, 29 avlusu ve iki çan kulesi bulunur. Çan kulelerinin yüksekliği: 57 metredir. 18’nci yüzyılda, Belçika-Antwerp bölgesinde yapılan çan: dünyanın en büyüklerinden birisi olarak kabul edilir ve sesi, 24 km. uzaklıktan duyulmaktadır.
Sarayın merkezinde, iki çan kulesi ile çevrili bazilika bölümünün barok cephesi ve kenarlarındaki soğan kubbeleri ilgi çekmektedir. Portekiz ülkesinde Barom mimarinin dönüm noktasıdır.
Evet, burayı gezmek mümkündür. Rehberli turlarda, sarayın diğer ucunda, kubbeli bazilikadan 250 metre uzaklıktaki odası, görkemli barok kütüphanesi görülebiliyor. Abartılı odalarda: 18’nci yüzyıla ait mobilyalar ve tablolar görülüyor. En göz alıcı odalardan birinde, boynuzlar ve hayvan derisinden yapılan avizeler muhteşem güzelliktedir.
Kütüphane
Mafra manastırının doğu kanadında bulunan kütüphane bölümü ise: değerli mermer ve egzotik ahşap dekoru ile Avrupa’nın en iyilerinden birisidir. 83 metre uzunluğundaki ana oda: karmaşık ve uzunluğu ile dikkati çekmektedir. 1819 yılında, kütüphanede bulunan tüm kitapların başlıklarını içeren bir katalog hazırlanmıştır.
Burada: 1514 yılından kalma, üç dilde İncil, değerli el yazması eserler ve Yunanca Homer’in en eski sürümü de dahil olmak üzere, yaklaşık 35 bin kitap bulunduğu söyleniyor. Ayrıca: 16-17 ve 18’nci yüzyıla ait birçok kitap ve 41 harita bulunmaktadır. Ünlü Portekizli şair Luis de Camoes tarafından yazılan “Os Lusiadas” isimli eserin ilk baskısı da burada bulunmaktadır.
Evet, burayı mutlaka görmelisiniz.
Bazilika
Kraliyet bazilikası: burası aynı zamanda kaliteli pembe ve gri mermerler ile döşenmiş olarak dikkat çekmektedir. Burada: dünyanın en büyük kubbelerinden birinin bulunduğu söyleniyor. Bazilika içinde, 10 tane şapel bulunuyor.
Hastane-Eczane
Sarayın ziyarete açık diğer bölümlerinde görülebilenler ise: hastane, tuhaf tıp aletleri bulunan eczane, izleyici odası ve Chapterhouse bulunuyor.
Av Bahçesi
Sarayın arka kısmında ise, eski kraliyet av sahası vardır. Bu doğa parkı da ziyarete açıktır. Burada: domuz dahil olmak üzere bir kısım yaban hayatı hayvanı ve İber kurt koruma merkezi bulunmaktadır. Hatta: antika atlı arabaların bulunduğu küçük bir müze de görülüyor.
Kral: ülkeyi işgal eden Napolyon ve Fransız ordusundan kaçmak için: 1807 yılında Brezilya’ya kaçtı ve sarayın iç mobilyalarının büyük bölümü de, Brezilya’ya kaçırıldı.
Joao V Heykeli
Jaoa V (1689-1750) sarayı yaptıran kraldır. Kendisi: Ekim 1708 tarihinde, Avusturya ile ittifakı güçlendirmek için: Avusturya kralı Leopold I’in kızı Mary Anne ile evlenmiştir. Saltanatı boyunca: din adamları ile iyi geçinmiş, en sadık kral olarak Portekiz tarihinde yerini almıştır.
Malveira yel değirmenleri
Malveira, Mafra ilçesinin küçük bir köyüdür ve merkeze 8 km. uzaklıktadır. Bu köyde, tepede, yel değirmenleri görülmektedir.
Igreja de Santo Andre
Bu küçük tapınak, Aziz Andreye adanmıştır. 13’ncü yüzyıldan k alma Romanesk-Gotik mimari özellikler taşımaktadır.