Yarımadanın en uzun nehri olan 475 km uzunluğundaki Pahang, yine yarımadanın en büyük eyaletinin sınırları içindedir. Eyalet Malezya yarımadasının en büyük devletidir ve doğu kıyı bölgesinde yer almaktadır.
Güney Çin Denizi boyunca: yumuşak kum plaj, görkemli zirveleri ve Malezya’nın birçok farklı ortamı burada bulunur. Burada yaşayan halk ise: Malay, Çin ve Hint karışımıdır. Şu an da nüfus 1.2 milyon kişidir.
En güzel manzaraları, batı yönünde uzanan Genting ve Cameron yaylalarında seyretmek mümkündür. Ancak epey güneyde yer alan ve Johor’daki Mersing iskelesinden deniz yoluyla ulaşılan ünlü Pulau Tioman (Tioman Adası) gibi kıyı bölgeleri de görülmeye değer.
Yakınlardaki Johor eyalet sınırında bulunan Endau Rompin National Park, kuzeydeki, daha çok tanınan Taman Negara’yı tamamlar. Eyalet başkenti Kuantan’dan buraya karayolu ulaşımı vardır. Pahang’ın diğer doğal güzelliklerinden biri de Cini Gölüdür.
Eyaletin şehirleri şunlardır
Kuantan
Kuala Lipis
Pekan
KUANTAN ŞEHRİ
Kuantan, ziyaretçilerin, geniş bir oteller yelpazesi, hareketli bir alışveriş ve Pazar atmosferi ve iyi yiyecek büfelerinin bulunduğu nehir kıyısında sessiz bir ortam sunar. Kalay madenciliğinden gelen servetle inşa edilen başkent, Pahang’ın petrol, palmiye ve diğer sanayi faaliyetlerinin merkezi ve doğu kıyısı petrol ve doğalgaz boru hatlarının ana bağlantı noktasıdır.
Burada, 1926 yılında inşa edilen Hotel Min Heng ve Tung Nam Ah Hotel gibi ilgi çekici geçmişleri olan bir dizi Çin kökenli otel vardır. Nehir kıyısındaki Mega View Hotel’in adı, otelden görülen güzel manzarayı belirtir.
Buna karşın, Shahzan Inn gibi nehre yakın ve etkileyici “Masjid Negeri” (Eyalet Camii) manzarasına sahip birçok yeni otel bulunur. Aynı cadde üzerinde, yani Jalan Masjid’de “infokraf” kültür merkezi ve hemen karşısında açık hava spor sahası bulunur.
Jalan A.Aziz ve Jalan Besar çevresi, dükkanları, çeşitli ürünlerin sıralandığı tezgahları ve arada sırada rastlayabileceğiniz tefecileriyle hareketlidir. “Selamat” köyü, kain songka sırmalı ipek kumaşıyla ünlüdür. Bu şehri ziyaret ederseniz, mermer üstlü masalarda; özellikle şekerli, yoğunlaştırılmış süt ile aromalı, koyu kahve içmeyi sakın unutmayın.
Kuantan’ın 25 km kuzeybatısında yer alan mağara tapınak “Gua Charah”, şehri kuşatan kireçtaşı kayalıkların birine inşa edilmiştir. Yarasa seslerinin yankılandığı ve “esneyen kafatası mağarası” olarak bilinen mağara, çevresi aydınlatılmış mezarların arasında bulunan 9 metrelik uzanan Buda heykeliyle ilgi çekicidir.
PEKAN ŞEHRİ
Kuantan’ın 45 km güneyinde bulunan sessiz-sakin eski saltanat şehri Pekan, sultanın resmi ikametgahıdır. Yani, eyaletin başkentidir.
Pahang Nehri’nin yukarısındaki parıltılı “Istana Abu Bakar” sarayı kusursuz yeşillikteki polo sahalarının arasında yer alır. Altın kaplama ve cam göbeği mavi kubbeler, iki beyaz mermer camiyi ve “Sultan’s Mausoleum”u tamamlar.
Hemen yandaki Victoria dönemi “State Museum”da eski sultanlığın zaferleri ve Güney Çin Denizinde batan bir Çin yelkenlisinin hazineleri sergilenir. Şehrin4 kmuzağındaki “Kampung Pulau Kelabi” de bir ipek dokuma merkezi bulunur.
Devlet Müzesi
Jalan Sultan Ahmad denilen yerdeki müze: Pekan antik Çin döneminden kalma büyük cam kalıntılar ve seramik antika eşyalar ile tanınır. Müzede: özellikle Pahang eyaletinin antik krallıklar döneminde “That” krallığının kalıntıları dikkat çeker.
Ayrıca, yine müzede Pahang kraliyet ailesinin yaşamlarına ait nesneler görülür. Müzenin gölgeli bahçesinde mini bir hayvanat bahçesi, Sultanın eski Cadillac aracı, geleneksel bir köy evi ve nehir üzerinde kullanılan bir geleneksel bot görülür.
KUALA LİPİS ŞEHRİ
Burası tarihsel bir şehir olarak önem kazanmaktadır. Stratejik ilk günlerinde, kalabalık bir ticaret noktası olarak bilinir. Ayrıca Pahang eyaletine 57 yıl başkentlik yapmıştır. Şehirde: sömürge dönemine ait neo-klasik yapılar görülmektedir.
Pahang Club House: bu kasabada İngilizler tarafından inşa edilen ilk bina olarak bilinir. Burada, İngiliz yöneticiler ikamet etmişlerdir.
Ayrıca 1913 yılında: Okul Sir Hugh Clifford Resident, şehirdeki ikinci İngiliz yapısı olarak inşa edilmiştir. Malezya ülkesinde birçok devlet lideri, bu prestijli okulda öğrenim görmüştür.
Taman Negara Parkı
Burası olağanüstü muhteşem bir ormanlık alandır. Bu ormanlık alanda, yüksek ağaçlar gölgelik geçitler sağlamaktadır. Dünyanın en eski tropik yağmur ormanı olan bu ormanlık alanda: sekiz yüzden fazla bitki çeşidi bulunmaktadır.
Ayrıca: Sumatra gergedanı, Leopar ve Malezya Tiger gibi yaban hayatı hayvanları da bulunur. Bu sonsuz çeşitli çevre de, dünyanın en nadir ve en dikkat çekici hayvanları bulunur. Ormanlar: Amazon veya Kongo ekvator ormanlarından çok daha eskidir. On binlerce yıl, göçebe orman halkları burada yaşamışlardır.
Kenong Rimba Park
Bu park, eyaletin doğu ve kuzey sınırları ile Kenong vadisi arasında 120 km karelik alana yapılmıştır. Burada, özellikle mağaralar ilgi çeker. Kenong ırmağı boyunca, görülmeye değer yerler bulunur ve doğa manzarası izlemek isteyenler bu rotayı takip etmelidirler. Burada yerli Batek kabilesi halen yaşamaktadır.
Jeram Besu
Burası, Malezya’nın en hızlı, en zorlu ve en iyi rafting yapılan yerlerindendir. Ayrıca yine burada mağara turizmi yoğundur. Burada: 19.yüzyılın başında bir altın madenciliği yapılan kasaba da bulunmaktadır. Bu kasaba çevresinde, sömürge dönemi geçmişine ait dağınık eski binalar görülmektedir.
Gelanggi
Buraya rehberli turlar düzenlenmektedir. Bu alanda ziyaretçiler için, önemli bir mağara bulunur. 150 milyon yıllık bu efsanevi mağara: karmaşık ve eşsiz bir fauna, flora ve kaya oluşumlarına sahiptir. Muhteşem mağara odaları, bu bölgede mutlaka gezilmesi önerilen yerlerdir. Ziyaret ettiğinizde, birçok sarkıt ve dikit ve garip şekilli oluşumlar mutlaka ilginizi çekecektir.
Kuala Gandah Elephant-Fil Koruma Merkezi
Burada filler koruma altına alınmıştır. Özellikle beslenme zamanlarında bu sevimli yaratıkları mutlaka görmelisiniz. Fil koruma merkezinin bulunduğu ve Tioman denilen bölgede: kelebekler, kertenkeleler, geyik ve maymunlar, büyük ve küçük binlerce bitki görülebilir.
Cherating
Burası: ülkenin en popüler ve uzun sahillerinden biridir ve burada Asya kıtasının ilk “Club Med” tatil köyü bulunmaktadır. Burası, Kuantan şehrinden 45 dakika uzaklıktadır.
Önceleri: hippiler ve sırt çantalı gezginler burayı işgal etmişken, son yıllarda burası turizme açılmıştır. Dolayısı ile, bu bölge 80’li yıllardan daha önceki gibi kalabalık değildir, ancak barlar ve kulüpler ile birçok turist bu bölgeye çekilmektedir.
Cameron Highlands
Malezya ülkesinin en büyük tepesinde “Highlands” denilen yerde: çay tarlaları, teraslı çiçek bahçeleri, meyve bahçeleri ve sebze çiftlikleri bulunur. Eğer vadiler ve görkemli dağların arasında, ferahlatıcı serin bir tur yapmak isterseniz, burayı ziyaret etmelisiniz.
Genting Highlands
Burası, açık ve kapalı tema parkları ve büyük bir golf sahası, açık su parkı, kapalı sıçrama havuzu ve kumarhane sunmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle bu bölge “Eğlence Şehri” lakabı ile anılır. Buranın, başkent Kuala Lumpur’a yakın olması (45 dakika) da büyük avantajdır. Burada zirve için ilginç bir teleferik yolculuğu yapılmaktadır.
Endau-Rompin State Park
Burası, içinde Endau ve Rompin Rivers denilen ırmakların bulunduğu Malezya yarımadasının en büyük milli parkıdır. Bu milli park; el değmemiş vahşi flora ve fauna, görkemli kaya oluşumları, güzel şelaleler ile doğa tutkunları için tam bir cennettir.
Lake Chini
Bu vahşi alan, Kuantan denilen yerden yaklaşık 100 km uzaklıktadır. Göl: büyüleyici mitler ile turistlerin ilgisini çekmektedir. Çünkü: antik Khmer şehrinin burada bulunduğu düşünülüyor ve yerli-yabancı arkeologlar tarafından bu araştırılıyor.
Ayrıca, yöre halkı: gölün derin sularında mistik bir canavar bulunduğuna inanıyorlar. Hatta, bu canavarın görülmesi için göl kıyısında pusuda nöbetçiler bulunuyor. Lake Chini gece ziyaret edilirse, burada ahşap dağ evlerinde ve restoranlarda konaklama imkanları bulunuyor. Buraya kara yolu ile giderseniz, yol üzerinde palmiye yağı satıcıları görebilirsiniz.
Weir Jaleh
Burada bir göl bulunmaktadır. Ayrıca: yine burada Malezya yarımadası içinde ormanlarla kaplı en yüksek tepe bulunur. Kuş gözlemcileri burayı daha çok tercih ediyorlar.
Tekam Plantation Resort
Burası: temiz hava, kuş sesleri ve yeşillikler ile ziyaretçilerini karşılamaktadır. Burada: tropikal ağaçlar ve meyve bahçeleri bulunur. Kakao, kahve, palmiye yağı ve kauçuk plantasyonları, kazlar ve horozların sesleri.
Sungai Lembing
Bu sakin kasaba: İngiliz ve Japon dönemlerinde Malezya’nın geçmişine şahitlik yapmaktadır. Kasabanın altın dönemi: Güneydoğu Asya’daki en büyük yer altı kalay madeni dönemlerinde yaşanmıştır.
Kasabanın zengin geçmişini görmek için müzeyi ziyaret etmelisiniz. İngiliz kalay madeni endüstrisi, burada 1880’li yıllarda gelişti ve 1891 yılından itibaren İngiliz kontrolüne girdi. Çünkü, İngilizler burayı 77 yıllığına kiralamışlardı. 1986 yılında ise dünya kalay fiyatları çökünce, burayı tasfiye ettiler.
Ayrıca, bu kasabaya yolunuz düşerse ve bulutsuz bir günde iseniz, mutlaka gün doğumunu izlemelisiniz. Ancak, sabah saat 04.30 de uyanmanız ve yaklaşık 45 dakikalık bir yolculukla tepeye tırmanmanız gerekir. Ama tepede gün doğumunu izleyemeseniz bile, muhteşem bir manzaranın sizi beklediğini sakın unutmayın.
Burayı ziyaret ederseniz, Tr Lembing Pasar denilen yerdeki, Çinli işportacı merkezini de ziyaret etmeyi unutmayın.
Buradaki yemek yerlerinde: ünlü yumuşak dolma tofu ve noodle denemenizi öneririm. Pazarın hemen yanından, biraz önce sözünü ettiğim tepeye bir yol gidiyor.
Balok Plaj
Kuantan’ın 15 km kuzeyinde bu canlı plaj, özellikle rüzgar sörfü ve yelken tutkunları içindir. Burada muson rüzgarları sürekli eser. Deniz ise, masmavi bir deniz ve beyaz kum bulunmaktadır. Bu altın kumlarda birçok sportif etkinlik düzenlenmektedir. Ayrıca yine bu sularda, şnolkerle dalış, tüplü dalış, yüzme ve kayak yapılabilmektedir.
Tasik Bera
Bu doğal tatlısu göl sistemi: 35 km uzunluğunda ve 20 km genişliktedir. Bera nehri, kuzeyden Pahang nehri buraya akar.
Burası, Malezya yarımadasının en büyük tatlı su bataklığıdır. Göl çevresinde bataklık ormanları ve adacıklar bulunur. Yaban hayatı ve bitki örtüsü çok zengindir.
Diğer birçok sulak alanlar gibi, Tasik Bera da taşkın kontrolü, su arıtma ve akış düzenlemesinde önemli rol oynar ve yerel topluluklar için doğal kaynaklar sağlar. Göl uluslar arası Ramsar sözleşmesi gereği 1994 yılından bu yana koruma altına alınmıştır.
Evet, burayı ziyaret etmek isterseniz, mevsim önemlidir, çünkü ıslak ve kuru mevsim bulunur. Islak mevsim: Nisan-Mayıs ve Eylül-Ocak ayları arasındaki dönemdir. Kuru dönem ise Şubat, Ağustos-Nisan ve Haziran aylarıdır. Orman yollarının bazı bölümlerine yağışlı havalarda erişmek mümkün değildir.
Burada: yaklaşık 200 den fazla çeşit kuş, 50 memeli ve 90 balık türü bulunur. Ama genel olarak su kuşları azdır. Vahşi hayat, genişletilmiş sulak alan ve çevresindeki ormanlarda görülür. Yaban hayatında: filler, leopar, yaban domuzları, maymunlar, sincaplar ve nadir görülen timsah türleri bulunur.
Semelai
Yörenin yerli insanları, yaklaşık 600 yıldır Tasik Bera da yaşamaktadırlar. Günümüzde burada 1200 civarında yerli yaşamaktadır. Bunlar: pirinç, sebze, meyve ve kauçuk ağaçları yetiştirirler. Geleneksel evler: standart duvarlar ve döşeme için ağaç kabuğu ve bambu kullanılarak inşa edilmiştir.
Göl ve ormanlık alanda yaşayan bu yerliler: ek gelir için balık, av ve yaban hayatı tuzakları kurarlar. Semelai onların günlük yaşantısı ve geleneklerini izlemek için hala ziyaret edilen bir yerdir.
Tekam Plantation Resort
Jerantut yakınlarındaki yeşil ormanlarda dağ evleri, yemek imkanı içeren restoranların bulunduğu bir Resort bulunmaktadır. Ziyaretçiler, burada ilgi çekici özel geziler ve macera turları yaşarlar. Resort noktalarının birçok yerinde: mağaralar, kauçuk ve palmiye yağı tarlaları görülür. Resortta ayrıca: tenis, mini market, su sporları ve kafeteryalar bulunur.
Gambang Su Parkı
Kuantan şehrinden 35 km uzaklıktadır. 46 dönümlük alanı kapsamaktadır. Göl ve eğlenceli su sporları, ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Dikkat Salı günleri kapalıdır.
Burası şehrin en büyük ve başlıca park alanıdır. Göletler ve küçük ormanlarla kaplıdır.
Burası bir zamanlar, yerli toplumlarından Tolteklerin kalesi olmuş ve 1177 yılında son Toltek kralı Huemec, burada kendisini asmıştır.
1200 yılında Aztekler, uzun uğraşılar sonucunda tepede yerleşmişler, ancak ardından komşu kabileler tarafından 20 yıllık sürecin ardından tekrar uzağa sürülmüşlerdir.
Bu dönemde Aztek hükümdarlarının portreleri, tepenin yamaçlarında kayalara oyulmuştur ve bu kalıntılar günümüzde de doğu yamacında görülebilmektedir.
Park günümüzde de özellikle bataklıkların kurutulması için kullanılan sedir ağaçları ile çevrilidir.
Ayrıca yine park alanı içinde: göller, spor tesisleri, botanik bahçe, hayvanat bahçesi, müze ve kale bulunmaktadır. İnsanlar burada piknik ve yürüyüş yapıyorlar, tiyatro ve çocuk eğlence programları düzenleniyor. Özellikle hafta sonlarında çok kalabalıktır.
Evet 1600 dönümlük bu park alanı 3 bölüme ayrılmaktadır. Paseo de la Reforma ana caddesi yakınında bulunan ilk bölüm tamamen ormanlar, göller ve birçok önemli ilgi çekici yerlere ev sahipliği yapmaktadır.
Parka ana girişe yakın, uzun yolun sonunda bulunan “Monumento a los Ninos Heroes” yani “Genç Heroes Anıtı” şehrin en önemli eserlerinden birisidir. Chapultepec Parkı ziyaret ettikten sonra, Paseo de la Reforma boyunca keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Ana bulvar üzerinde çok sayıda yüksek katlı binalar, lüks oteller, alışveriş merkezleri ve ABD Büyükelçiliği bulunmaktadır. Pazar sabahları Paseo de la Reforma, şehrin bisikletçileri için araç trafiğine kapatılmaktadır.
Monumento a los Ninos Heroes Anıtı-Kahraman Çocuklar Anıtı
Anıt 1952 yılında inşa edilmiştir. 13 Eylül 1847 tarihinde Chapultepec Savaşı sırasında Amerikan askerlerine teslim olmayı kabul etmeyen 6 genç Harbiyeli onuruna yapılmıştır. Anıt heykeltıraş Ernesto Tamariz ve mimar Enrique Aragon tarafından yapılmış ve Başkan Miguel Aleman tarafından açılmıştır.
Savaşarak ölen bu gençler 13-19 yaşları arasındadırlar. Anıt Meksika vatandaşları ve yabancı gezginler tarafından ziyaret edilmektedir. Bu 6 genç Harbiyelinin ismi, Meksika’da yaşatılmaktadır.
Okullar, kamu meydanları ve sokaklara onların isimleri verilmiştir. Meksika para biriminde resimleri görülür ve hatta Mexico City şehrinde toplu taşıma metro hattının ismi “Metro Ninos Heroes” dir.
Chapultepec Castle-Kalesi
Kale: Viceroy Bernardo de Galvez emriyle 1725 yılında inşa edilmiştir. Parkın güneydoğu köşesinde bir tepenin üzerindedir. Burada bir zamanlar Aztek binaları ve daha sonra İspanyol işgalciler tarafından Viceroy Conde de Galvez tarafından bir yazlık site yaptırılmıştır.
Günümüzdeki yapının yapılış nedeni ise biraz önce söylediğim gibi İspanyol başkomutan için büyük bir malikane olmasıdır.
Meksika kurtuluş savaşı sırasında kale terk edilmiştir ve yıllarca terkedilmiş olarak kalmıştır. Sonunda yenilenmiş ve askeri akademiye dönüştürülmüştür. Kale 1847 yılında Meksika-Amerika savaşı sırasında Chapultepec savaşının yapıldığı yer olarak bilinir.
1864 yılında 2. Meksika İmparatorluk döneminde İmparator Maximilian I ve eşi İmparatoriçe Carlota tarafından resmi ikametgah olarak kullanılmıştır. Maximilian etnik Meksikalı değildir ve Habsburg hanedanından bir Avusturyalı prenstir. Kendisi imparator olunca kale de popüler olmuş, neo klasik tarzda yeniden tasarlanarak kat planı ilaveleri yapılmıştır.
1867 yılında Meksikalı Cumhuriyetin kurulması aşamasında kalenin en büyük savunucusu Maximilian, idam mangası tarafından vurulur. Ardından kale tekrar kullanılmaz ve bakıma muhtaç hale düşer.
Kale günümüzde Ulusal Tarih Müzesini barındırmaktadır. Müze 1939 yılında Lazaro Cardenas tarafından kurulmuştur. Çünkü bu yıla kadar kalede Meksika Cumhurbaşkanı ikamet etmiştir.
Müzenin dışından Mexico City şehrinin muhteşem panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.
Ulusal Tarih Müzesi
1944 yılında ise Chapultepec kalesi, ulusal tarih müzesi olmuştur. Müzede bulunan 19 oda: Kolomb öncesi malzemeler, eski el yazmaları, İspanyol fethinden bu yana Meksika tarihini gösteren sergiler içermektedir.
Bunlar arasında: 300 yıllık mobilyalar, seramik, giyim, takı ve sikke, Meksika tarihinin önde gelenlerinin portreleri, devlet arabaları ve bir dizi fresk bulunmaktadır.
Antropoloji Ulusal Müzesi
Chapultepec Park kuzey bölümünde; çağdaş bir binada bulunan müze, Meksika’nın en iyi ve en çok ziyaret edilen müzelerinden birisidir. Müze her yıl 2 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. İspanyol fethinden önce Maya uygarlığından önce Meksika hikayesi anlatılmaktadır.
Aynı zamanda bu alanda dünyanın en iyilerinden birisi olarak kabul edilir. Müze binası: Pedro Ramirez Vazquez tarafından tasarlanmış ve 1963-1964 yılları arasında inşa edilmiştir. Bu çağdaş mimaride, eski yerli sanat hazineleri muhteşem bir ahenk ortaya koymaktadır ve harika eserler 23 salonda sergilenmektedir.
Müzede soyu tükenmiş ve çağdaş yerli kültürü üzerinde durulmaktadır. Hatta: antik Maya oyun alanında kullanılan lastik topun bir insan kafatası olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Daha sonra ölü sırlarını ortaya çıkarmak için kristal kafatası gücünü araştırmak mümkündür.
Aztek kanallarında kullanılan bir eski kano, dünyanın en keskin kılıçlarıyla silahlanmış bir Aztek savaşçısı, Modern Mexico City şehrinin toprağa batmasının nedeni, nihayet Meksika tarihinin en kötü şöhretli kadını tarafından giyilen bir elbisenin tarihi nasıl değiştirdiği ve katliama yol açtığı anlaşılabilir.
Müze ile ilgili ayrıntılı bilgelere girmeden önce, bazı ön bilgiler vermek istiyorum.
Kristal Kafatası
Müzede kaya kristallerinden oyulmuş bir insan kafatası bulunmaktadır. Tarihçiler bu kristal kafatasının Meksika’da yapıldığını düşünüyorlar, ancak kesin yaşı bilinmiyor. Büyük olasılıklar bir dini işaret ve sembol olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Aynı zamanda bir gizemdir. Çünkü birçok kişi kristal kafatasının mistik güçleri olduğuna inanmaktadırlar. Bu fikir: 19. yüzyılda Mezoamerikada birkaç büyülü kristal kafatası bulunduğu için yerleşmiştir.
La Esperanza
Eski Mayalar: her iki taraf, sadece kendi kalçalarını (el ve ayak yasaktır) kullanarak, bir çember üzerinden büyük bir lastik topu itmek için uğraşan bir takım sporu yapmışlardır. Kaybeden takım sadece kaybetmekle kalmadı aynı zamanda onlar kafalarını kaybettiler.
Tezahürat yapan kalabalıklar, onların kopmuş kafalarını mızraklar üzerinde izlediler. Müzede bu oyunun oynandığı bir insan kafatası benzeri taş oyma vardır. Tarihçiler gerçekten Mayaların topların içine insan kafatası koyup koymadıklarını merak etmektedirler. Bu sorunun cevabı bulunamamıştır.
Malinche Huipil
Cortes ve onun küçük ordusu bölgeyi ele geçirdiklerinde her iki Meksikalıdan biri öldürüldü veya çiçek nedeniyle öldü. Ama eski çizimler Cortes’in tek başına hareket etmediğini ortaya koymaktadır. Onun yanında bir yerli kadın vardır. Fatihler ile işbirliği içinde hareket eden ve onun insanları tarafından hain olarak değerlendirilen bu kadın, Meksika tarihinin en kötü şöhretli kadını olarak kabul edilmektedir.
Onun adı “Malinche” dir. O: dinsiz olarak bilinir ve 18 Ekim 1519 tarihinde giydiği basit elbise bilinmektedir. O gün farklı bir elbise giyse idi, Amerikan tarihi tamamen farklı olabilirdi.
Neden elbisesi bu kadar önemlidir ve Malinche gerçekten bir hain midir? Müzede bu sırlar ortaya çıkarılmaya çalışılıyor.
Gladyatör Taşı
Aztekler döneminde, savaşta amaç düşman savaşçılarını öldürmek değil onları ritüel kurban törenleri için canlı yakalamaktı. Savaş sonunda birçok esir katledildi. Onların kalpleri kesilip Güneş Tanrısına sunuldu.
Ama önemli mahkumlara kendilerini savunmak için bir şans verildi. Bu elit esirler, kalabalıklar önünde büyük bir taş diske bağlandılar ve kendilerini savunmaları için onlara kuş tüyleri ile süslenmiş ahşap bir parça verildi.
Sonra ise savaş kılıçları ile silahlanmış elit Aztek savaşçıları bunların üzerine sürüldü ve en hızlı şekilde öldürüldüler. Ama bir mahkum (ismi Tlahuicole) savaştı ve ölmeden önce 20 Aztek savaşçısını öldürdü. Bunu nasıl yaptığının sırrı da müzede bulunmaktadır.
Aztek Kanosu
Mexico City şehrinde 1956 yılında yeni bir otoban için temel kazan mütahitler, yeraltın mükemmel şekilde korunmuş antik bir kanoyu gün ışığına çıkardılar.
Bu, Aztek döneminde bir gölün ortasında bulunan ve insan yapımı adalardan oluşan şehir için şaşırtıcı değildi. Orada yollar yerine su kanalları vardı. İnsanlar ve mallar bu kanolarla taşınıyordu. Ama orijinal göl, uzun zaman önce boşaltıldı, çünkü günümüzdeki şehir zemine batmaktadır.
Kutsal Kafatası
Güney Meksika boyunca, birçok doğal tatlı su obruğu (Cenotes denilmektedir) bulunmaktadır. İspanyol gezginlere göre: Cenotes Aztek rahipleri kurbanlarını kesmeden önce onların paralarını ve kalıntılarını/cesetlerini atmışlardır.
Müzenin bilim adamları arkeolog Guillermo De Anda ile birlikte bir Cenote’i ziyaret etmişler ve altında yüzlerce insan kemikleriyle karşılaşmışlardır. Ancak: Cenote bir sulu çöp çukuru değildir. Eski Meksikalılara göre Cenote sadece bir yer değildi.
Güneş Taşı veya Aztek Takvimi
Müzenin 7’nolu odasında bulunmaktadır. 25 tonluk ve 11 metre çapındaki grift oyma taş, Aztek hayatını anlatmaktadır ve Meksika’nın en ünlü sembollerinden birisidir. Güneş taşında 20 sembol bulunuyor.
Nobel ödüllü şair ve denemeci Octavia Paz: onun “Piedra del Sol” isimli epik şiirinde taşı ölümsüzleştirmiştir. Taş 1400’lü yılların sonunda oyulmuştur. Başlangıçta kısa bir süre için bir takvim olduğu düşünülmüştür.
1790 yılında Zocalo denilen yerde, bur kurban sunağının altında yüzeyin 3 metre altında gömülü bulunmuştur. Görünüşe göre: İspanyol sömürge ve Katolik kilisesi yetkilileri, Zocalo katedrali önünde kilise cemaatinin ayaklarını çamurdan korumak ve aynı zamanda pagan inanışına karşı Hıristiyanlığın bir zaferinin sembolü olması açısından bu Aztek dini sembolünü hemen katedralin önüne bilerek yerleştirmişlerdir.
1882 yılında heykel, ulusal sarayın kuzey tarafında, Calle Moneda üzerinde yeni Museo Nacional için inşa edilen yere, yani birkaç blok öteye taşındı. 1885 yılında ise Antropoloji Müzesine taşındı ve 1964 yılına kadar orada kaldı.
Taşın yüzü geometrik amaçlı çeşitli mitolojik ve astrolojik rakamlar ve işaretler içermektedir. Dış bölümde, Aztek tanrılarını temsil ettiğine inanılan iki yılan bulunur. Onların kuyrukları üstte birleşir.
Bu sınırlar içinde “Tonatiuh” denilen Güneş tanrısını temsil eden temel figür bulunur. Onun yayılan ışınları görülür. Onun pençeye benzeyen elinde bir insan kalbi kavradığı, onun bared dişleri arasındaki çıkıntı: bir kurban için çakmaktaşı bıçak biçimindedir. Merkezi güneş figürünü çevreleyen değişik boyutlarda 7 halka vardır.
Güneş tanrısının karşısında, yukarıda rüzgarı simgeleyen bir ok ucu bulunur. Tanrının çevresinde dört element (hava, ateş, su, toprak) simgeleyen glifler görülür. Meksika inancına göre: yeryüzünün en eski sakinleri jaguar tarafından yenilip yok edildi. İkinci güneşin ölümü büyük rüzgarlar tarafından yıkım getirdi.
Üçüncü güneş büyük seller ve dördüncü güneş ateşli yağmurlar getirdi. Bizim şu anda beşinci güneş çağında yaşadığımız düşünülüyor. Bugünkü çağda, yeryüzündeki canlıların tanrılar tarafından sürekli sıkıntı ve testte tabi tutuldukları belirtiliyor.
Bu testlerde başarısız olunduğunda, herhangi bir tür yok edilecek ve güneşe dönmeye mahkum olacaklardır.
Evet bu taş aynı zamanda güneş tutulmalarının ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmeye yarıyor. Tabi bu güneş taşını incelerken Azteklerin takvim bilgilerinden de söz etmek gerekir. Aztekler iki farklı takvime sahiptirler.
Birincisi: tanrılara hangi günlerde danışabileceğinizi gösteren dini takvimdir. Bir dini yılda tanrılara paylaştırılmış 260 gün vardır. O günün tanrısı insanı kutsayabilir ya da cezalandırabilir. İkinci takvimse: güneş takvimidir. Bir yılda 365 gün ve 18 ay vardır.
Maya Mezarı-Pakalın Mezarı
8. yüzyıldan kalmadır ve mükemmel korunmuş iskelet, Aztek hükümdarı Moctezuma tüylü sikkesi ve masif olmek başkanlarının bir kopyasını içermektedir. Bu mezar: Kral Pakal içindir. Pakalın: 603-683 yılları arasında Kolomb öncesi Mezoamerika kronolojisinde, geç klasik dönemde Palenque Maya siyasi hükümdarı oldu.
Yaklaşık 68 yıllık uzun bir dönemde Pakalın Palenque en önemli yazıtlar ve anıtsal mimari ile sorumlu oldu. Kendisi 615 yılında 12 yaşında tahta çıktı, Pakalın ismi Maya dilinde “kalkan” anlamındadır ve 80 yaşına kadar yaşadı.
Pakalın ölümünden sonra Yazıtlar Tapınağında toprağa verildi. Onun mezarı arkeologlar tarafından 1948 yılında bulunmuştur. Mezara inen molozlar 4 yıllık sürecin sonunda temizlendi ve 1952 yılında mezara ulaşıldı.
Onun iskelet kalıntıları, yüzünde yeşim bir maske ve boncuk kolye ile tabut içinde yatıyordu. Yazıtlar Tapınağında bulunan büyük yontulmuş taş lahit kapağı, Maya sanatının eşsiz bir örneğidir. Pakalın mezarındaki buluntularla ilgili 1968 yılında Erich von Daniken isimli yazar tarafından yazılan “Tanrıların Arabaları” kitabında ilginç konulardan söz edilmiştir.
Daniken lahit kapağındaki bazı çizimlerin astronotlar ve roketler olarak çizildiği görüşündedir. Karenin merkezinde, öne eğilen oturan bir adam bulunduğu, adamın burnunda bir maske bulunduğu, bazı denetimler amacıyla iki elini kullandığı ve onun sol ayak topuğunda farklı ayarlamalar için bir pedal bulunduğunu iddia etmiştir.
O, karmaşık bir sandalyede oturur ve bütün bu çerçevenin dışında bir egzoz gibi küçük bir alev görülmektedir.
Oaxaca Sergi Salonunda-Zapotec Bat Tanrısının Jade Maskesi
Bu muhteşem yeşim mask: mezarda ölünün yüzüne konulmuş olarak bulunmuştur.
Evet şimdi gelelim müzenin ayrıntılı gezi planına
Girişinde büyük bir yeşim kaya bulunmaktadır. Bunun: yağmur tanrısı Tlaloc’un büyük olasılıkla kız kardeşi su tanrıçası Chalchiuhtlicue’ye ait olduğu düşünülmektedir. Taş 167 ton ağırlığındadır ve bitmemiştir. San Miguel Coatlinchan yanında bulunmuştur ve büyük zorluklarla bugün bulunduğu yere getirilmiştir.
Merkez Patio üzeri: 11 metre yüksekliğinde Jose Chavez Morado tarafından tasarlanan dev taş bir şemsiye ile kapatılmıştır. Üstten devamlı bir su perdesi yaratılır ve bu durum hayatın sonsuz döngüsünü simgelemektedir. Sular aşağıdaki havza içine düşüyor.
Müze: 2 bölüme ayrılmıştır.
Üst katta: Meksika’nın yerli sakinlerinin yaşam tarzları belgeleri bulunur. Burada özellikle Maya ve Oaxaca salonları oldukça popülerdir.
Zemin kattaki 12 odada: antropoloji ve soyu tükenmiş yerli kültürlerine ait arkeolojik buluntuları sergilemektedir. Her oda ayrı kültürlere ayrılmıştır.
1985 yılında Noel günü müzeye hırsızlar girmiştir. Palenque mezar nesneleri dahil olmak üzere 173 tane çok değerli nesneyi çalmışlardır. Haziran 1989 yılında, bir uyuşturucu baskını sırasında bu parçaların çoğu bulunmuş ve müzeye geri konulmuştur.
Giriş salonunda soldaki müze dükkanında kitaplar, klavuzlar, kataloglar ve Kolomb öncesi nesnelerin reprodüksiyonları satılmaktadır.
Evet şimdi müzeyi bölüm bölüm tanıtalım:
Antropoloji müzesini gezmek çok yorucudur. Aklınızda olsun, bu müzeye sabah erkenden gidin, çünkü bazen giriş kuyruklarının sonu görünmüyor.
Antropoloji
Bu odada: modeller, dioramalar, haritalar ve çizimler vasıtası ile insanlık hakkında kısa bir giriş verilmiştir. Ayrıca yine bu odada: avcılık, silah, avlanan hayvanlar, tarımsal kakınma, nüfus durumu, müzik ve kültürel gelenekler (ölü gömme, festivaller gibi), törenler dahil Mezo-Amerika halklarının temel hayatını kapsayan olaylar, takvim, yazı, tıp, mimari ve boyama ile ilgili nesneler sergilenmektedir.
Sala de Prehistorya
Amerika’da insan yerleşiminin erken tarihi, Bering Boğazı yolu ile Asya kabilelerinin gelişiyle başlar. Plato üzerinde tarıma ilk girişimler, fosiller, avcılık ve toplama kültürleri burada betimlenir.
Sala del Periodo Preclasico
MÖ.1400-300 yıllarına ait seramik ve kadın figürlerinden oluşan Tlatilc heykellerinin iyi örnekleri, burada sergilenmektedir. Özellikle “Akrobat Vazo” ve Cuicuilco de piramidinin modeli ilgi çekmektedir. Vazo üzerinde bir adamın gülünç bir biçimde çarptırılmış pozu dikkat çekmektedir.
Sala Mexica
Bu bölümde Aztek kültürleri anlatılmaktadır. Bu odada bulunan takvim taşı koleksiyonunda: özellikle “Beşinci Güneş Taşı” ilgi çekmektedir. Diğer önemli sergiler: el yazmaları, haritalar, aşk-dans ve şiir tanrısı heykelleri ve özellikle çiçek efendisi “Nahuatl” heykeli bulunmaktadır.
Miguel Covarrubia tarafından yapılan bir duvar resmi: tapınak arazilerinin bir modelini ve Tlatelolco pazarının büyüklüğünü ve ihtişamını göstermesi açısından ilgi çekmektedir.
1524 yılında, kardeşi Ferdinand tarafından yapılarak İmparator Charles V’e hediye edilen tüylü bir kalkan ilgi çekmektedir. Bu kalkan, İmparator Ferdinand II tarafından, 1806 yılında Viyana’ya gönderildi ve halen Viyana etnolojik müzesinde bulunmaktadır.
Sala de Teotihuacan
Teotihuacan platosundaki kültürün dört safhası (MÖ.200-MS.700) ve özellikle seramik alanında, çeşitli sanatsal teknikler burada örnekler ile gösterilmektedir. Burada özellikle çeşitli tanrı heykellerini görmeyi unutmayın. Yine aynı platodan gelen Quetzalcoatl Tapınağının bir bölümü, restore edilerek burada sergilenmektedir. Freskte: savaşçı ruhlar gösterilmektedir.
Sala de Tula
Burada yerli toplumlarından Tolteklerin kültürünün çarpıcı örneği olan 4 metre yüksekliğindeki Atlas heykeli, yüksek şahsiyetlerden birisidir. Toltek dönemine (MS.700-1200) ait diğer nesneler: inci mozaik set stelleri, Chac-Moon heykeller ve bir savaşçının başı görülmektedir.
Sala Maya
1985 yılında Noel zamanında müzeye giren hırsızlar: burayı talan ettiler. Chichen Itza kurbanlık kuyusunda bulunan bir yeşim mozaik maske ve çeşitli altın nesneler, inci, turkuaz ve mercan dahil olmak üzere Palenque mezar nesnelerinin büyük kısmı 1989 yılında bir uyuşturucu baskını sırasında tesadüfen bulundu ve müzeye geri getirildi.
Burada ayrıca: Palenque mezar taşı, ünlü duvar resimleri, steller ve ayrıca Jaina adasında ve Chicken Itza merkezinde bazı ince taş işçiliğinin güzel örnekleri, seramikler bulunmaktadır.
Sala de Oaxaca
Burada Zapotec-Mixtec kültürüne ait seramik ve altın nesneler sergilenmektedir ve bunlar Monte Alban denilen yerden gelmiştir. Yeşil taştan oyulmuş yarasa tanrısı maskesi, altın ve turkuaz göğüslük 1985 yılında Noel günü yapılan hırsızlıkta çalınmıştır.
Üst Kat
Üst katta etnolojik koleksiyonlar ve çeşitli soyu tükenmiş halkların kültürleri ürünleri sergilenmektedir. Koleksiyonlarda; kostümler, mutfak eşyaları ve yerlilerin bir evi örneği bulunmaktadır.
Antropoloji Milli Kütüphanesi
Müzede: 1831 yılında Lucas Alamean tarafından kurulan ve geliştirilen ulusal kütüphanede 300.000 den fazla kitap bulunmaktadır.
Hayvanat Bahçesi-Chapultepec Zoo
Eski dönemlere ait büyük hayvan türlerinin korunması Meksika geleneğinin bir parçasıdır. Meksika imparatorları, Aztek zamanlarından beri hepsi mezoamerikanın en uzak yerlerinden gelen egzotik hayvan türlerinin bulunduğu bahçelere sahip olmuşlardır.
6 Temmuz 1923 tarihinde, ünlü Meksikalı biyolog Alfonso L. Herrera, dünyanın diğer bölgelerindeki hayvanat bahçelerini ziyaret ettikten sonra Chapultepec Zoo hayvanat bahçesinin ilk taşını yerleştirmiştir.
O; Amerika, Fransa, Hindistan, Peru ve Brezilya gibi ülkelerden alınan hayvanlar için yeterli alan inşa edilecek şekilde proje yapmıştır. İnşaat bir yılda tamamlanmış ve hayvanat bahçesi 1924 yılında açılmış ve dünyada zamanla en çok ziyaret edilen ve en önemli hayvanat bahçelerinden biri haline gelmiştir.
Bu hayvanat bahçesi: özellikle Çin dışında panda ayılarının üretimi için ilk programa alınan yerdir. Bu pandalar hayvanat bahçesinin ana cazibesi ve kent sakinlerinin en çok sevdikleri hayvanlardır.
1994 yılında burada restorasyon çalışmaları yapılmış ve hayvanat bahçesi özel iklim ve bitki koşullarına göre 7 alana ayrılmıştır. Bu alanlar: çöl, meralar, kıyı şeridi, tundra, kuşhane, temperli orman, tropikal orman.
Burada yakın zamanda açılan bir sürüngen ve kelebek evi de ilgi çekmektedir.
Bugün burada 280 türden yaklaşık 2000 hayvan bulunmaktadır. Biraz önce de söylediğim gibi pandalar burada doğmuştur. Doğal yaşam alanı 17 hektarlık bir alanı kapsar.
Frida Kahlo Müzesi
Meksikalı sanatçı Frida Kahlo “Blue House” olarak isimlendirilen bu evde yaşamıştır.
Burada sanatçının hayatı ve çalışmaları örnekleri bulunmaktadır.
Ev: Frida’nın babası Guillermo Kahlo tarafından 1904 yılında inşa edilmiştir. Yani onun doğumundan 3 yıl önce yapılmıştır. Frida ve kocası Diego Rivera, burada sık sık solcu entelektüelleri ağırlamış ve çalkantılı bir ilişki yaşamışlardır.
Ev Frida’nın ölümünden 4 yıl sonra, 1958 yılında müze haline dönüştürülmüştür.
Burada günümüzde Frida ve Diego’nun kişisel eşyaları sergilenmektedir.
Bunlar arasında bulunanlar: mutfak aletleri, takı, giysiler, fotoğraflar, sanatçının gündelik hayatının diğer nesneleri, sanat ve özellikle İspanyol dönemi öncesine ait Meksika sanatına ait birkaç parça sergilenmektedir.
Koleksiyon 2007 yılında evin tavan arasında bulunan parçalarla genişletilmiştir. Özellikle yatağının çevresindeki Lenin ve Mao portreleri ilgi çekmektedir.
Burayı ziyaret etmek isterseniz, özellikle hafta sonlarında çok kalabalık olduğunu bilmelisiniz.
Penang: Malezya’nın kuzeybatı ucunda bulunan bir eyalettir. Eyalet toprakları: hem Penang adasında ve hem de Malay yarımadası üzerinde yayılmıştır. Ama: Penang adası:13 km uzunluğundaki bir köprü ile: anakaraya bağlanmıştır.
Eyaletin başkenti: Penang adasında bulunan “Georgetown” şehridir. Eyalet: ülkenin en gelişmiş ve ekonomik açıdan rahat devletlerinden birisidir. Bu gelişmede turizm önemli rol oynamaktadır.
PENANG ADASI BÖLÜMÜ
Penang adası: Malakka boğazında, kuzeydoğuda küçük ve dar bir boğazla, anakaradan ayrılmaktadır ve kıyıya 4 km uzaklıktadır. Adaya: karayolu, demiryolu ve feribot ile ulaşım mümkündür.
Adanın havaalanı: Georgetown şehrinin18 km güneyindedir ve ismi “Lepas İnternational Airport” dur. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım taksiler ile sağlanır. Öncelikle, burayı ziyaret etmek için en uygun zamanın: şiddetli yağış dönemi dışında kalan Ekim-Kasım ayları olduğunu unutmayınız.
Adanın ismi aslında “Pulai Punang” olarak geçmektedir ancak kısaltılarak “Penang” olarak kullanılmaktadır ve “Hurma adası” anlamına gelmektedir. İngiliz sömürge döneminde adaya “Galler Prensi Adası” ismi verilmiştir.
Adanın başkenti olan ve kuzeybatı sahilindeki “Georgetown” şehrinin ismi ise: İngiliz Kralı George III’ den gelmektedir.
Günümüzde 1 milyon nüfusu barındıran ada: ülkenin sanayi merkezidir ve Malezya’nın en büyük ikinci eyaletidir.
Penang adası: güzel kıyıları ve muhteşem yemek kültürü ile turistleri kendisine çekmektedir. Hatta: Penang mutfağı Malezyalılar tarafından bile yoğun olarak tercih edilir.
Buraya yolunuz düşerse: özellikle: balık, tavuk, kalamar, karides, aromatik baharatlar ve pirinç ve köri ile yapılan “Nasi Kandar” yemenizi öneririm.
Öte yandan Penang bölgesinde: sokaklar Çin, Malay ve Hint gıda ürünlerini sunun yol kenarı tezgahlar ve kafelerle doludur. Buralarda her ırktan insanın yemek yemesini izlemek mümkündür. Büyük yerel restoranlar: genellikle Kimberley Street üzerinde bulunur. Burada: kuay teow, assam laksa ve rojak gibi yöresel lezzetleri tadabilirsiniz.
Burayı ziyaret ettiğinizde, özellikle tekerlekli çek-çek araçlarına binmenizi öneririm. Bu araçlar: otellere yakın konumlarda veya şehrin birçok farklı noktasında bulunmaktadır. Bunlarla yapacağınız 30 dakikalık bir yolculuk için yaklaşık 35RM ücret ödemek gerekir.
Ada ile ilgili son bir not: 2004 yılında bölgede yaşanan tusunami felaketi: Penang bölgesinde, bölgedeki diğer ülkelere nazaran daha etkili olmasına rağmen: yine de birçok can ve mal kaybı yaşanmıştır.
Adadaki hareketliliğin büyük bölümü şehir merkezindedir. Ama: adada denize girmek isterseniz, bu kez fünikülerle “Bukit Bendera” denilen yere gitmeniz gerekir.
GEORGETOWN ŞEHRİ
1786 yılında Kaptan Francis Light tarafından kurulan şehrin sokakları: UNESCO’nun kültür mirası listesinde yer almıştır.
Çünkü: sömürge döneminden gelen bu mimari mekanlar: gerek mimarisi ve gerekse tasarımı ile eşsiz güzelliktedir. Öte yandan: bu kamu binaları ve özel binalar özenle muhafaza edilmiş ve böylece şehir tam bir açık hava müzesine dönüşmüştür.
Buradaki her bina: Penang tarihinin ayrı sayfalarını temsil eder ve her sokak köşesinde anlatılacak ayrı bir hikaye vardır. Şehirdeki bu tarihi yapılar ve modern ve yüksek binalar: çarpıcı bir birleşim yaratmaktadır. Bu çeşitlilik zengin, güzel kokulu Çin tapınaklarından, bir yönetim, alışveriş ve eğlence merkezi olan 65 katlı “Komtar” (Tun Abdul Razak Comlex) e kadar uzanır.
Şehir sokaklarını gezmek için rehberli yürüyüşlere (50RM dir) katılabilirsiniz. Penang Heritage Trust tarafından düzenlenen bu turlarda eğer çek-çek kullanmak isterseniz, bu kez kişi başı 88RM ödemeniz gerekir.
ŞEHRİN TARİHİ MERKEZİ
Şehrin tarihi merkezini gezmenin en güzel yanı: bu yoğun bölgedeki birçok yere yürüyerek gitmenin mümkün olmasıdır.
Gezi için en uygun başlangıç noktası: Weld Quay denilen yerdeki feribot iskelesidir.
Cheong Fatt Tze House
Leith Street üzerindeki bu malikhane: 1860 yılında inşa edilmiştir. Çivit mavi yapı: Doğunun en zengin kişilerinden Cheong Fatt Tze tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. Kendisinin ardından da onun soyundan gelenler konağı kullandılar. İki katlı avlulu ev, aşamalı olarak inşa edilmiştir.
Tüm önemli etkinlikler: iş toplantıları, önemli konukların resmi selamlanması için ayrılan ön salon, konağın merkezi olarak kullanılmıştır. Arka salonlarda ise, atalara dua edilen yer, yemek ve aile odaları bulunmaktadır. Birinci kattaki odalar aile bireylerine ev sahipliği yaparken, aile üyeleri dışındakiler kanatlara taşındılar.
Fatt Tze: bölgede şarapçılık kurucusudur. Güney Çin’den getirilen ustalar tarafından yaptırılan yapıda: 5 avlu ve 18 oda, 7 merdiven ve 230 pencere bulunur. Giriş ücreti 16RM dir. Rehberli turlarla konak gezilebiliyor.
Yapı: 2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Öte yandan, günümüzde burası butik otel olarak kullanılmaktadır. Gezginler, burada bir veya daha fazla gece geçirebilirler. Odalar romantik, rahat ve otantik bir ortam yaratmaktadır.
Palau Pinang Hall
Padang Kota Lama adresindeki burası: sömürge döneminde İngilizler tarafından yaptırılmış ve günümüze kadar iyi korunarak gelmiş bir kamu yapısıdır. İngiliz yönetiminin en önemli binalarındandır. Açık bir alanın önünde yer almaktadır.
Yapının temeli: 1879 yılında atılmış ve 1883 yılında tamamlanmıştır. Yapı: bir hol, büyük bir balo salonu ve kütüphaneden oluşmaktadır. Penang kütüphanesi uzun süre burada bulunmuştur. 1903 yılında, yapıya üst kanat eklenmiştir. 1930 yılında ise ilave tadilatlar yapılmıştır.
Yapı: takip eden süreçte: onlarca yıl yerel sosyete ve elitler için: tiyatro gösterileri ve eğlence mekanı olarak kullanılmıştır. Burada kilise hizmetleri bile yürütülmüştür. Yerel yetkililer tarafından: yapının yıkılması gündeme getirildiğinde, halkın desteği sonucu buranın müze olmasına karar verilmiş ve 1993 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır.
Ancak, bina müze olması için teslim edildiğinde, harap durumda imiş. Bu yüzden uzun ve ayrıntılı bir restorasyon çalışması yapılmıştır.
Kıyı açıklarındaki bu su üstü köyünde: daha çok “Cian Piers” diye bilinir. Başlangıçta, bölge kalas ve odunlarla çevriliydi. 1882 yılında Quay limanının yapımı bittikten sonra, sahilde iskeleler yapıldı.
Yerleşimler bu temeller üzerinde büyüdü ve onlar malların yükleme ve boşaltma işlemleri için tekneleri buraya demirlediler. Ardından, yavaş yavaş her iskele bazı aşiretler tarafından kullanılmaya başlandı ve aşiretler hakimiyetleri altına aldıkları yerde kulübeler yapmaya başladılar.
Zamanla aşiretler arasında ilişkilerde uyuşmazlıklar çıktı ve bu uyuşmazlıklar sonucu genellikle acı kavgalar yaşandı. Burada her klanın evler arasında bir de ibadethaneleri bulunuyor.
Evet: günümüzde, burada: suyun içine gömülen bambu direkler üzerine bonzai ağaçlarından yapılarak yerleştirilmiş ve birbirlerine ahşap geçitlerle bağlanan yüzlerce ev bulunmaktadır. Bu evlerde: her biri farklı sülaleye mensup, yaklaşık 2000 civarında kayıkçı ve balıkçı aile yaşamaktadır.
Bunlar 7 iskelede bağlı iken, bir iskele yanmış ve günümüzde 6 iskelede yerleşiktirler. Burası: adada eski Çin yerleşiminin son kalelerinden birisidir. Her dalgakıran, Çinli bir klanın adını alır. Chew iskelesi ise: genellikle turistlerin gezindikleri evlerin bulunduğu uzun geçit olarak bilinir.
20.yüzyıl başlarında dalgakıran yerleşimleri genişletilmiş ama gecekonduların su ve elektrik gibi temel ihtiyaçları karşılanmamıştır. Onlar: aydınlanma için gazyağı ve su ihtiyaçları için kovalar kullanıyorlardı. 1957 yılında Penang Belediye seçimlerinden sonra, bölge sakinleri modern çağın ihtiyaçlarına kavuştular.
Günümüzde: bunlar karada yaşamasalar da, vergi ödemek zorundadırlar. Burada yaşayanlar ağırlıklı olarak balıkçılıkla uğraşırken, 2006 yılından sonra şehirde çalışmaya başlamışlardır.
Burayı ziyaret ederseniz, bu evleri ilgiyle izlerken, koyun nasıl kirletildiğini de görebilirsiniz. Ahşap iskeleler arasında gezinebilirsiniz. Ama burayı ziyaret etmek için en iyi zaman, sabah saat 07.00 civarıdır.
Bu saatlerde burayı ziyaret ettiğinizde, insanların: ana girişteki tapınakta tapındıklarını, gıda hazırlama faaliyetlerini ve günlük sabah ritüellerini izleyebilirsiniz.
Jam Besar-Jubliee Clock Tower-Penang Saat Kulesi
Lebuh Light ve Lebuh Pantai caddelerinin kesiştiği kavşakta, Pengkalan Weld’in öbür ucunda, Fort Cornwallis’i çevreleyen duvarın bir köşesinde, Turizm Danışma Ofisinin karşısındadır.
İngiltere Kraliçesi Victoria’nın taç giymesinin 60.yılı onuruna: 1897 yılında yerel zengin Cheah Chen Eok tarafından Magribi tarzında yaptırılmıştır. Kulenin yüksekliği, Victoria dönemindeki her bir yıl için bir ayak olmak üzere hesaplanmış ve 60 ayak yani 18 metredir.
Ford Cornwallis
Kale, saat kulesinin bulunduğu yolun hemen karşısındadır.
Ada: Kedah Sultanına ait iken, 11 Ağustos 1786 tarihinde Prens Charles doğunca: kendisi Penang adası prensi olarak Pulau Pinang’a atanmıştır. Bunun üzerine: Kaptan Francis Right: buraya atanmış ve 11 Ağustos 1786 tarihinde kalenin bulunduğu yerde karaya çıkmış ve karaya çıktığı bu noktaya, yıldız şeklinde bu kaleyi yaptırmıştır.
İlk başta: kale hurma ağacı gövdeleriyle yapılmıştır. Ama daha sonra tuğla kale ile değiştirilmiştir. Eski resimlerinde: kalenin çevresinde bir hendek ile çevrili olduğu ve duvarlar içinde bir dizi binalar bulunduğu görülür.
O dönemden kalan bir Hıristiyan şapel ve barut deposu, hala yani günümüzde de görülebilmektedir. Bu nedenle: kale Malezya yarımadasında en iyi korunmuş kale olarak önem kazanmaktadır.
1805 yılında: buraya bir iç kale inşa edilmesi düşünülmüş ama mevcut kalenin ve ticari kasabanın yıkılması gerektiği için, bu plandan vazgeçilmiştir.
Evet: kale, Penang eyaletinde ilk Avrupa yapılarından birisidir. Hatta: dünyanın bu bölümünde İngilizler tarafından yapılan tek kaledir. Sir Francis: Fransız saldırılarından limanı korumak için kaleyi tasarlamıştır.
Çünkü o dönemde, İngiliz-Fransız rekabeti zirvedeydi. Öte yandan: Hindistan’dan gelen baharat ticareti yolu korsanlar tarafından da tehdit ediliyordu. Zamanla park ve bahçelerin yeşillikleri: zamanla ahşap olan ve 1810 yılında yenilenen kalenin savunma bölümlerini kaplamıştır.
Bunun üzerine bu stratejik hata nedeniyle yapının savunma bölümleri yeniden inşa edilmiştir. Daha sonra ise, kalenin çevresinde açılan büyük hendek: 1920’lerde sıtma salgınını durdurmak için toprakla kapatılmıştır.
Ancak, anglo-Fransız düşmanlığı 1816 yılında sona erdi. Ancak, bunun ardından, bu kale önemini kaybetti. Takip eden süreçte: Hindistan’dan sorumlu İngiliz Genel Vali Charles Cornwallis burada ikamet etmiştir.
Seri Rambai Cannon
Fort Cornwallis içinde 17 tane top bulunmaktadır. Bunlar: Doğu Hindistan Şirketi tarafından satın alınarak 1809 yılında Sir Francis Light’a teslim edilmiştir. (söylenenlere göre, bu toplar İngilizler tarafından hiç kullanılmamıştır.)
Ancak: bu toplardan pirinçten yapılmış bir tanesi ilgi çekmektedir. Bu top: 1603 yılında yapılmış ve Hollandalılar tarafından Johor Sultanına hediye olarak sunulmuştur. Bununla birlikte: Acheen Kuala Selangor denilen yere monte edilmiştir.
Portekizliler sömürge döneminde 182 yıl boyunca bu topu Endonezya’da bulundurmuşlardır. Ancak, İngilizler tarafından ele geçirilmiş, buharlı bir İngiliz gemisiyle taşınarak 1871 yılında buraya getirilerek kalenin kuzeybatı köşesinde, denize karşı yerleştirilmiştir.
Topun üzerinde: yerel folklörik giysili bir kadın figürü bulunmaktadır ve ayrıca yerel halkın inanışına göre: çocuksuz kadınlar, topun namlusu içine çiçek yerleştirerek ve özel dualar sunarak tasavvur ederler. Bu nedenle: topun namlusunda sürekli olarak canlı veya kuru çiçek görmek mümkündür.
Günümüzde kaleyi ziyaret ettiğinizde görebilecekleriniz: tarih galerisi, el sanatları ve hediyelik eşya dükkanı ve yerel müzik ve dans festivallerinin sergilendiği bir açık hava anfi tiyatrosu. Ayrıca: bir şarampol hücresi görülür. Bu oda özellikle öğleden sonra sıcaklık nedeniyle çok bunaltıcı hale gelir. Başlangıçta topçuların kışlası olarak yapılmış olmasına rağmen, daha sonra hapishane hücresine dönüştürülmüştür.
Bir de barut deposu bulunuyor. Kalenin kuzeybatı köşesindeki burası 1814 yılında güçlendirilerek barut deposu haline getirilen bir bölümdür. Yine kale içinde görülen küçük şapel ise: aslında Penang adası üzerinde inşa edilen ilk Hıristiyan şapeli olarak önem kazanır. Yapımı 1799 yılına kadar gitmektedir ve Penang eyaletindeki en eski sömürge yapısıdır.
Jin Tun Syed Sheh Barakhbah-Esplanade
Bu bölüm: kale ile kıyı arasında uzanır. Esplanade: Jin Tun Syed caddesi yanında bir park alanıdır.
Bölgede: 19.yüzyılda sömürge döneminde inşa edilen, beyaz ve parlak renkli binalar görülmektedir. İngiliz yerleşimciler: bölgede “Lebuh Farquhar” denilen yerdeki “St George’s Church” te ibadet ederlermiş. Bu kilise: 1818 yılında inşa edilmiştir. Güneydoğu Asya’nın en eski “Anglikan” kilisesidir.
Yine bu bölgede: Francis Light’ın mezarı bulunmaktadır. Kendisi: Penang macerasına başladıktan 8 yıl sonra 1974 yılında burada sıtmadan ölmüştür. Aslında, bu mezarın bulunduğu mezarlıkta: mezar taşları şehirde yaşanan önemli gelişmeleri bir anlamda ortaya koymaları açısından ilginçtir.
Penang Museum and Art Gallery
Francis Light’ın bir heykeli: Lebuh Farquhar ile Lebuh Light caddelerinin köşesindeki “Penang Museum” girişinde görülür. Ancak: Light’ın herhangi bir resmi olmadığından: heykel Güney Avustralya’da “Adelaide” şehrinin kurucusu olan oğlu William’ın bir portresine dayanılarak yapılmıştır.
Müze: Güneydoğu Asya’nın ilk İngilizce eğitim veren ve 1816 yılında kurulan “Penang Free School” binasında: 1896-1906 yılları arasında konumlanmıştır.
Müze: kalıcı sergiler ve geçici sergiler olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır.
Kalıcı sergide: Penang’ın tarihsel toplulukları ve bazı Penang tarihsel olaylarına adanmış galeriler bulunur. Bunlar arasında bulunanlar: fotoğraflar, haritalar, tarihsel kayıtlar bulunmaktadır. Çinli ama burada temsil edilen Malezya’nın guruplarının tümünün birleştirildiği yerleşimci guruplara ait nesneler sergilenir.
Burada ayrıca: Yüzbaşı Robert Smith tarafından toplanan sekiz tablo sergilenmektedir.
İlk odada: 1867 Penang ayaklanması ve bir Çinli yatırımcının evinin ana salonunun bir kopyası görülür. Ayrıca: oyulmuş bir yatak, sedef kakma ve ipekler gibi geleneksel süs kıyafetleri olan bir evlilik-gelin odası bulunur.
Geçici sergide: birinci kattaki bu sergide sanat galerisi bulunmaktadır. Burada: Malay denizcilik ve eski Penang resimleri sergilenmektedir. Bu resimler yerel sanatçılara aittir.
Sir Francis Light’ın dökme demir heykeli müzenin sağ dışında durur. Bu heykel: Penang şehrinin kuruluşunun 150. yıldönümünü anmak için yapılmıştır. Aslında: Sir Francis’in resmi bulunmamaktadır ve bunun üzerine oğlu modellenerek heykel yapılmıştır. Ayrıca: burada eski bir Japon kılıcı sergileniyormuş, ama II. Dünya savaşı sonunda işgal sona erdiğinde geri iade edilmiştir.
Müze içinde: Alman İmparatoru Kaiser Wilhelm II’ye ait, 19.yüzyıldan kalma bir büst bulunmaktadır. Bu büst: müzeye gelmeden önce, söylenenlere göre Wellesley İlköğretim okulunda bulunmuştur, ama oraya nasıl gittiği konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Eastern Oriental Hotel
Şehrin; sömürge döneminden kalan en büyük anıtıdır. 1885 yılında yapılmıştır. Otel: Lebuh Farquhar caddesi üzerindedir ve aslında iki kısma ayrılmaktadır. Bunlar: kordona bakan “Eastern” ve denize bakan “Oriental” bölümleridir. Otelin ilk olarak yapılması fikri ise: Singapur’daki ünlü “Raffles Hotel” i yapan ermeni kardeşler Martin ile Tigran Sharkies’ye aittir.
Günümüzde otel eski ihtişamına kavuşmuştur. Güneydoğu Asya’daki bir gurup kültürel miras otellerinden biri olarak kabul edilir. Akşam: otelden Malakka Boğazının manzarası muhteşemdir. Otelde kalmıyor olsanız bile, mutlaka girip gezmenizi öneririm.
Çevredeki ara sokaklara dalarsanız: bu kez, geçmişten günümüze gelen çok güzel korunmuş evler görebilirsiniz. Bunların çoğu: zarif oymalı, tik ağacından yapılmış pencere kafesleri ve girişleri altın sarısı ve siyah lakeli güzel isim levhaları ile donatılmıştır.
Bu kişisel evler haricinde: topluluk dayanışmasının merkezi olan ve yerel sorunların tartışıldığı klan evleri ve atalara ibadet edilen tapınaklar bir arada bulunmaktadır.
Khoo Kongsi Klan Evi
Khoo ailesinin bu klan evi: “Lebuh Cannon” denilen yerin ilerisinde bir ara sokaktadır. “Lebuh Cannon” ismi: 1867 yılında Penang ayaklanmasında; atılan top mermilerinin yolda açtığı delikler nedeniyle buraya verilmiştir.
Evin iç mekanında: Ch hanedanlığının ünlü genarali ve klanın reisi “Tua Sai Yeah” ın (MÖ.221-207) görülmektedir. Bu “Khoo Kongsi” olarak isimlendirilen klan: hükümet tarafından desteklenen tek klandır.
Evin yanındaki diğer yapılar: 19. yüzyıl ortalarından kalmadır yani 1836 yılında başlanan inşaat 1850 yılında tamamlanmıştır. Ancak: 1894 yılında yıldırım düşmesi sonucu çıkan yangın: yapıyı yok etmiştir. Çinliler bu durumu: yapının İmparatorluk saraylarına benzemesi nedeniyle tanrılar tarafından lanetlendiğine yormuşlardır.
Günümüzde görülen yapı: 1902-1906 yılları arasında inşa edilmiştir. Duvarlar ve sütunlar zengin bezemelerle süslüdür. Ahşap bölümler antik Çin sanatı ve mimarisini yansıtmaktadır. Ev içinde: klan geleneklerinin adlandırma kuralı tabloları bulunur.
Onların soyadı ardından ilk adını ve doğum tarihi yazılır ve buna göre nesilleri izlenir. Yani, klana bağlı olanların nesilleri bu tabloda görülebilmektedir.
Klan inananları genellikle “bambu” ağacı dikerler. Neden bambu dikilir? Bambu seçimi için özel bir neden yoktur. Bambu: kötü şansı geçiştirmek için güç olduğuna inanılır. Bu nedenle, klan evinde yalnızca fiziksel tehditlerden korunmak değil, aynı zamanda ruhsal korunma için bambu dikilir.
Evin içinde çeşitli Budha heykelleri bulunuyor. Bazı Budha heykellerinde bir kaşı çatık görülüyor. Gülen Budha heykelleri de bulunuyor. Gülen Budha heykelinin korkulukları altına sokulmuş sikkeler görülüyor. Bunun nedeni: bazı feng shui inanışlarıdır.
“Leong San Tong” isimli süslü eski tapınak: açık hava Çin operası ve tiyatrosu için kullanılan küçük bir alanın karşısında görülmektedir. Burası: Malezya’nın en farklı Çin klan derneklerinden birisidir. Bu klan dernekleri: 650 yıllık bir geçmişe sahiptir ve geniş soyları soy ağacı yapılarak izlenmekte, ayrıca cemaatlerinin savunulması için binalarının çevresi muhteşem duvarlar örülerek korunmaktadır.
Bu tapınak: şehrin güneybatı kısmındadır ve tapınak binası: kalabalık teras evler arasında gizlidir. Tapınağın solunda: “Refah Tanrısı”na adanan bir mabet bulunur.
Tapınağın sağında ise: klanın ruhami liderlerini onurlandıran “altın sinchoo” ların (ruh tabletleri) ve daha alçakgönüllü olan klan üyeleri için yapılmış basit ahşap panellerin bulunduğu salon görülür. Ancak giriş ücretlidir.
Kuan Yin Teng Temple
Pitt Street üzerindeki burası şehirdeki en kalabalık tapınak olarak bilinir. Lebuh Pitt bölgesinde St George’s Church kilisesinin hemen yanındadır. Çin erken dönem göçmenleri tarafından 1801 yılında inşa edilen tapınak: Hindu bereket ve merhamet tanrıçası Bodhisattvası’ya adanmıştır. Bu tanrıça: geleneksel Çin inançları ile Budacılık arasında köprü görevi görür.
Ayrıca: Çin efsanelerine göre: o Nirvana olduktan sonra, insanlara sonsuz mutluluk getirmek için ve acı dünyasında kayıp ruhlara yardım etmek için görevlendirilmiştir. Şehrin en büyük ve en süslü tapınağı ve aynı zamanda en eski olanıdır. Şehirdeki “Taoistler”in ana tapınağıdır.
Ama özellikle, hem yoksul ve hem de varlıklı Malayları bir araya getirmesiyle bilinir. Ayrıca: yine bu tapınak yeni evli çiftlerin gözdesidir.
Yapıda: girişteki iki taş aslan ve çatıdaki ejderha figürleri mabedi korur. İç mekanın ağır havası: tütsü kokusu, ailevi sorunlarının çözülmesi için sunaklara bırakılan çiçekler, kokulu yağlar, meyveler, kekler ve kızarmış tavuklardan gelmektedir.
Yani yapının içinde çok duman olması normaldir, ama bu duman çoğu kez ziyaretçilerin gözlerini rahatsız etmektedir. Avluda ise güvercinler görülür. Bu avluda: büyük-devasa bir eski ağacın altındaki gölgelik alan: insanlar için bir toplanma yeri gibi görülüyor ve ağacın altındaki kırmızı yapı, tanrının türbesi olarak görülüyor.
Buraya yolunuz düşerse: kutsal nesneler üzerine yağ dökerek buhur yakmalısınız. Mutluluk dilerseniz, tapınağa taze çiçek sunmanız gerekiyormuş. Servet sahibi olmak isteyenler, burada sahte banknot yakıyorlar. Ayrıca, bu kalabalık içinde çantanız, cüzdanınız ve diğer değerli eşyalarına iyi sahip olmanızı öneririm.
Burada daha önce bir dilek tutan ve dilekleri yerine gelenler: şükran jesti olarak dev joss çubuklarını yakıp, tapınağın tanrılarına saygılarını ifade ediyorlar. Şükran ifadesi olarak meyve ve çiçek te sunuluyor. Bazen ise: pişmiş sebze yemekleri, buharda pişmiş çörekler ve kekler de tanrılara sunuluyor ve biraz önce söylediğim gibi, kokular birbirine karışıyor.
Öte yandan: her kameri ayın birinci ve on beşinci günü: tüm yıl boyunca hacılar ve takipçileri, burayı ziyaret ederler. Mercy bayram günü: el kuklası gösterileri ve Çin operaları sergilenir. Sonuç olarak, burası her zaman hareketli bir yer olarak bilinir.
Tapınağın arka planında ise: tütsü, joss sopası, joss kağıdı, mum ve diğer dua eşyaları satan tipik dükkanlar bulunuyor. Kesme çiçek satan tezgahlar da görülüyor.
Çiçek stillerini kişiler kendileri seçiyorlar. (örneğin: buket, sepet, çelenk, gevşek çiçek, potpuri yaprakları gibi) Çiçek cinsi olarak seçilenler ise: yasemin, orkide, krizantem, lotus çiçeği sapları. Pitaya, taze meyve ve meyve suları satan dükkan ise: yorgun gezginlerin susuzluğunu gidermek içindir. Burada özellikle tropikal meyvelerin tadına bakabilirsiniz.
Capitan Kling Mosque
“Capitan” kelimesi belli topluluk veya gurup temsilcisi demektir. “Kling” kelimesi ise Malay dilinde “Hintli” insanlar demektir. Şehrin en iyi bilinen camilerinden birisidir. Penang devlet camisi yapımı başlamadan önce, bu cami Penang devlet camisi olarak kullanılmıştır.
Pitt Street üzerinde bulunan bu cami: 1801 yılında Hintli Müslümanlar tarafından yaptırılmıştır ve 200 yıldır Hint Müslüman toplumunun ibadet yeri olarak kullanılmaktadır. Zaten, şehrin bu bölümü küçük Hindistan olarak bilinmektedir.
Alan: renkli ve sayısız dükkanlar, Hindu tapınakları, Hint restoranları, baharat ve sandal ağacı ve köri satan dükkanlarla doludur. Bu bölgede dolaşırken, zaten bu kokuyu hemen hissedeceksiniz ve Hint müziği duyacaksınız.
Evet, cami; İngiliz sömürge dönemi ticari binaları, dükkanlar ve evler arasındadır. 18.yüzyılda bu cadde üzerindeki yapılar özellikle zengin Çinli tüccarlar tarafından satın alınmıştır. Bu yüzden, bu cadde üzerinde doğu ve batı kültürlerinin karışımını görmek mümkündür.
Yapı: Mağribi İslami etkileri yansıtan bir kubbe şeklindeki minare bulundurmaktadır. Son bir not: günümüzde görülen cami: 1916 yılında inşa edilmiştir. Cami çevresinde kuyumcular bulunur.
Burayı ziyaret etmek isterseniz, ayakkabılarınızı çıkarmanız ve bayanlar için başörtüsü takmanız istenir.
Sri Mariamma Temple
Burası: şehirdeki en eski Hindu tapınağıdır. Tamil Hintliler: Penang yöresine ilk geldiklerinde, 1883 yılında burayı basit bir türbe olarak inşa etmişlerdir. Tapınak kapsamlı bir tadilattan sonra, Hindistan esnaf ve heykeltıraşları tarafından 1933 yılında genişletilmiştir.
Ayrıca: Arulmigu Sri Mahamariamman Tapınağı ya da Queen Street Hint Tapınağı olarak da bilinir. Şiva’nın oğlu ve kötülükleri ortadan kaldıran tanrı Subramaniam’a adanmıştır.
Tapınak: renkli dekorasyonu ile dikkat çeker. Cephenin parçası olarak elmas ve değerli taşlar kullanılmıştır. Hindu mimarisinin tipik bir örneğidir. Yapının büyük giriş kapısı etkileyicidir. 38 parlak renkli heykel: Hindu tanrı ve tanrıçalarının koruyucusudur.
Dört katmanlı kule: çiçek süslemeleriyle dikkati çeker. Kulenin tepesinde güvercinler görülür. Kule: gökleri temsil eder. Tanrıların dünyasındaki gök dağ betimlenmiştir.
Tapınağın içi ise: Rab Subramaniam heykeli ile dekore edilmiştir. Kubbe: 9 metre yüksekliktedir. Ayrıca yine tapınak içinde tanrılar ve aslan betimlenen 40 heykel görülür. Penang Thaipusam festivali: bu tapınaktan başlatılmaktadır.
Yılın ilk aylarında düzenlenen “Thaipuam” bayramının dinsel etkinlikleri burada yapılır. Ayrıca, her yıl Ekim ayında: bir tahta araba, Vijayadasami şenlikleri sırasında, bir sürücü ile tapınaktan ilahı alır. Tapınağın içinde dokuz gezegen ve tavandaki ahşaba oyulmuş Zodyak işaretleri sembolize edilmektedir.
Tapınak günümüzde: büyük ölçüde Hintlilerin hakim olduğu bir topluluğa hizmet vermektedir. Tapınaktaki ibadetler: sabah 07.30 ve akşam 18.30 da gerçekleştirilir.
Chinatown
Şehirdeki “Chinatown” bölgesi: Lebuh Chulia ve Lebuh Campbell caddeleriyle çevrilidir.
Şehirdeki ucuz otel ve restoran arayanlar da burayı tercih ederler. Yani: burası sırt çantalı gezginlerin gözdesidir.
Burada: iki katlı mağazaların ve kalabalık sokakların ortasında: müşterilerin dikkatini çekmek için çırpınan işportacılar görebilirsiniz. Bunlar mallarını ortaya saçarak satış yapmaya çalışırlar. Chulia ve Campbell sokaklarında: orman yürüyüşleri için ideal deri ve kanvas giysiler bulmak mümkündür.
Ayrıca: bahis dükkanları, eski berber salonları ve egzotik ilaçlar satan dükkanlar da görülür. Burada bulabileceğiniz diğer nesneler: geleneksel kostümler, kristaller, otlar, geleneksel Çin ilaçları, antikalar.
Ayrıca: geleneksel fener yapımcıları, ayakkabıcılar, joss-sopa yapımcıları ve tabela oyma gibi çeşitli el becerileri gerektiren ürünler satılmaktadır.
ŞEHİR MERKEZİ YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER
Jalan Sultan Ahmad Shah denilen yerden; şehir dışına çıkarsanız: kauçuk sanayicilerinin, I. Dünya Savaşı boyunca hızlı büyüme sırasında yaptırdıkları görkemli neo-gotik ve palladio mimari stillerin hakim olduğu malikanelerini görebilirsiniz.
Lorong Kulit
Cumartesi ve Pazar günleri saat: 08.00-14.00 arasında açıktır. Sadece yağmur yağdığında açılmıyor, buna dikkat etmeniz gerekir. Çünkü: Pazar tezgahları malum açıkta, yağmur yağınca tezgahlar kurulmuyor.
Şehrin ünlü bit pazarı: şehir stadyumunun yanında kurulur. Buraya ulaşmak için taksi kullanabilirsiniz.
Burada: eski giysiler, mücevherler, el aletleri, saatler, oyuncak bebekler, aksesuarlar bulmak mümkündür. Pazar ilk olarak 1970’li yıllarda hırsız pazarı olarak gündeme gelmiştir. Pazarda bazı çalınmış mallar satılır ama bunların diğer satışa sunulan mallardan farkı yoktur.
Hatta: camilerde ayakkabılarını kaybedenlerin, bu Pazar yerinde kendi ayakkabılarına rastladıkları söylenir. Her şeye rağmen, bugün bu Pazarda aynı zamanda yasal şekilde satılan mallar da görülür.
Özellikle: bazı biblolar ve mükemmel antikalar bulup satın alabilirsiniz. Ayrıca: eski ütüler, eski pullar, sikkeler ve sepetler, tabaklar, kaşıklar, porselenler, eski saatler, kılıç, Budha heykelleri bulunur.
Özet olarak: burada adanın her yerinden toplanan ikinci el eşyalar satışa sunulmaktadır. Ama dediğim gibi, burada rastlayabileceğiniz bazı antikaların, değeri satış fiyatının çok üstünde olabilmektedir. Bu nesneler yanında pazarda bazı meyve tezgahları da bulunur.
Malezyalılar ve turistler arasında oldukça ünlü bu pazarı mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.
Penang Hill-Bukit Bendera
Şehirden çıkarken: Jalan Dato Keramat ve ardından Jalan Air İtam yolları takip edildiğinde: deniz seviyesinden 823 metre yükseklikteki bu tepeye ulaşılır. Tepeye ulaşmak için: eskiden atlar kullanılırken günümüzde, güzel bahçelerin ortasındaki bungalov ve villaların arasından geçerek ilerleyen ve yaklaşık 30 dakika süren feniküler hattını kullanmanız gerekecektir.
Aslında buraya ulaşım için ilk demiryolu hattı: 1905 yılında kurulmuştur. Ancak teknik arızalar ile bu hat işlemez hale gelince, ikinci demiryolu hattı 1909 yılında kurulur. 1924 yılında ise,2007 metreuzunluğundaki füniküler demiryolu hattı açılır. 2010 yılında ise sistem revize edilir. Füniküler, şehirden6 kmuzaklıktadır. (feniküler biniş ücreti, yetişkinler için 30RM.dir)
Tepe; yüzyılın sonunda bir sömürge yerleşimi olarak kullanılmış ve günümüzde ise: özellikle hafta sonu gezilerinde yerli halkın gözde bölgesidir. Penang Hill: Strawbery Hill, Halliburton Hill, Flagstaff Hill, Tiger Hill ve Batı Hill gibi birçok tepeden oluşur.
Bu tepelerin en yüksek noktası ise, biraz önce belirttiğim gibi deniz seviyesinden 823 metre yükseklikteki, Batı Hill tepesidir. Bu tepelerin arasında da, Penang bölgesinin büyük nehirlerinden birinin kolları, su toplama alanı yaratır. Tepenin en büyük özelliği: serin ve temiz havası ve tarihsel özelliğidir. Georgetown ve çevresindeki bölgelerde hava nemli ve sıcak iken, burada gayet serin bir hava bulunur.
Tepeden adanın panoramik manzarasını izlemek mümkündür. Penang adasının doğu kıyısından, Georgetown şehrinin en iyi panaaomik manzarası buradan izlenir. Crag Hotel’in kuzey kıyıları dahi görülebilir.
Günübirlik ziyaretçiler: bitki örtüsünü ve doğal yaşamı gözlemlemek için: yoğun bambu koruluğundaki gölgelik yollardan ve patikalardan yürürler. Burada: tropik meşe ağaçları ve ayrıca ilginç etçil sürahi bitkisi olarak çeşitli ilginç bitkiler görebilirsiniz. Jura döneminden beri, büyük ölçüde değişmeden kalmış eğrelti ağacı da ilgi çeker.
Eğer şanslı iseniz: gölgelikte beslenen dev siyah sincap görebilirsiniz. Hatta yaprak maymunları da görülebilir. Kuş gözlemcileri: mavi kuyruklu arı kuşlarını, nektar kuşlarını ve örümcek avcısı kuşları görmek için çevreyi gözlemlerler.
Tarihi özelliklere gelince: 1803 yılına tarihlenen eski bina, Penang tepesinde Asya ve modern mimariye, İngiliz sömürge mimarisinin etkilerini göstermesi açısından ilginçtir. Yapı günümüzde bungalov deposu olarak kullanılmaktadır.
Bird Park
Jalan Todak, Seberang Jaya denilen yerdeki park alanı: Malezya’da tektir ve tüm dünyada anakarada yaşayan 300 kuş türü bu park alanında görülebilmektedir.
Park: 1988 yılında 5 dönümlük alanda kurulmuştur. Parka giriş ücreti 29RM dir.
Malezya’da türünün ilk ve en büyük örneğidir. 300 kuş türünün 150 den fazla türü Malezya’da yaşamaktadır. Bu kuşlar koruma için 150’den fazla kafeslere yerleştirilmişlerdir. Park alanı: bir bahçe konseptinde inşa edilmiştir ve orkide, bambu, süs bitkisi ve palmiye ağaçları arasına yerleştirilmiştir.
Çağlayan bir şelale ve doğal göletler arasında serbestçe dolaşan pelikanlar, flamingo, kuğular, balıkçıllar, leylek, ördekler görülür. Su alanları: nilüfer ve lotus çiçekleriyle bezenmiştir. Ayrıca: Çin tarzı ahşap köprüler ve dinlenmek için küçük Malay kulübeleri bulunur.
Ayrıca: rahat ve klimalı bir de restoran bulunmaktadır ki, yerel ve batı tarzı gıda hizmetleri verilmektedir. Parkın en ilginç canlılarından birisi: “fare deers” denilen dünyanın en küçük geyiğidir. Dev arapaima balık, piton ve dev timsah, kaplumbağa: park alanındaki yaban hayatının diğer canlılarıdır.
Park alanında gezerken: kuşları elle besleyebilir ve evcilleştirilmiş kuşları tutabilirsiniz. Devekuşları ile, onların doğal yaşam ortamında eğlenebilirsiniz.
Botanical Garden
Şelale bahçeleri olarak da bilinen bu bahçeler: Jalan Kebun Bunga boyunca bir vadide yer almaktadır.
Bahçe: 30 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Yerli ve egzotik bitki türlerinin büyük bir çeşitlilik içeren iyi bir düzenlemesidir. Şehir merkezine yaklaşık 8 km uzaklıktadır. Her gün saat: 07.00-17.00 arasında açıktır.
1844 yılında, buranın yakınlarındaki tepelerden botanik örnekleri toplayan Charles Curtis anısına düzenlenmiştir. Yani ilk olarak İngilizler tarafından eski bir taş ocağı sitesinde 12 bölüm olarak kurulmuştur.
Günümüzde burada: birçok bitki çeşidi görülür. Hatta bazı bitki türleri, kilit altında bulundurulmaktadır. Misafirlerin güvenliği için şelaleler kordon altına alınmıştır. Bitki türlerinden en ilgi çekenleri yani kaçırmamak gerekenleri: cannon ball ağacı, sengkuang ağacı, büyük payanda kökleri, penang adasının ismini aldığı pinang palm ve eşsiz morumsu siyah renkli çiçekler açan siyah zambak. Ayrıca: endemik terlik orkide ve zencefil, feoctachy penangensis.
Her ne kadar botanik bahçesi olarak bilinse de, burada: uzun kuyruklu macague ve yaprak maymunları gibi, pek çok yaban hayvanı görebilirsiniz. Bunlar: botanik bahçeleri içinde “Ay Gate” olarak isimlendirilen özel bir yol üzerinde görülürler. Bu yol 1 saatlik yürüyüş yoludur. Dik ama oldukça keyiflidir.
Burada çok hassas bir konudan söz etmek istiyorum: maymunlara dokunmak ve onları beslemek ceza nedenidir ve 500RM ceza ödemek durumunda kalırsınız. Ancak, yine de şunu bilmek gerekir ki, maymunlar oldukça arsız ve neşelidir. Yani açıkta yiyecek görürlerse, bunların maymunlar tarafından yağmalanacağını bilmeniz gerekir.
Yani yürürken herhangi bir şey yemeyin. Maymunlar ziyaretçilerin yanına yaklaştığında, park idaresi, onların korkutulmasını istemiyor. Burada maymunlar yanında: yaban hayatının diğer üyeleri olan siyah dev sincaplar, böcekler ve kelebekler de görülür.
Wat Chayamangkalaram Temple-Yatan Buda Tapınağı
Budacı tapınak, Lotong Burma Road adresindedir.
Tapınak, yerli halk tarafından “Sleeping Buddha”olarak bilinir. Bu Tay tapınağındaki yatan buda anıtının 33 metre olduğu ve uzanmış Budha’nın altın kaplı olduğu söyleniyor. Bu uzunluktaki Budha anıtının, dünya üzerinde mevcutların en büyüğü olduğu belirtiliyor. Yatan Budha: dünyada tam bir barış sembolü olarak görülmektedir.
Tapınak: 1845 yılında Tay toplumuna, Kraliçe Victoria tarafından verilen 5 dönümlük arazi üzerine kurulmuştur.
Burayı ziyaret ederseniz: tapınak girişinde dışta iki heykel göreceksiniz.
Tapınağın içine girerken ayakkabıları çıkarmak gerekir. Tapınağın içinde: uzanmış Budha’nın ardında, birçok niş görülür.
Yapının meditasyon salonunun girişindeki sütunlarda: dev naga yılanları ve mistik yaratıklar: yeryüzünü cennete bağlamaktadırlar.
Toy Museum-Oyuncak Müzesi
Tanjung Bungah denilen yerdeki bu oyuncak müzesi: dünyanın en büyüğü olarak tanınır. Burada 100.000 oyuncak ve ilgili diğer koleksiyon bulunduğu söyleniyor. Müzenin 1973 yılında, kolleksiyoner Cheng Yalın tarafından toplanan koleksiyon ile oluşturulduğu belirtiliyor.
Kendisi 19 yaşında iken Londra Oyuncak ve Model Müzesini ziyaret ettikten sonra oyuncak koleksiyonu yapmaya başlamıştır. Günümüzde de koleksiyonun geliştirilmesine devam edildiği ve dünya üzerinde her türlü oyuncağın burada bulunduğu söyleniyor.
Müze: birkaç parçaya bölünüyor. Bu parçalar: Çizgi roman Heroes of Horror odası, Canavarlar odası, Fantasy odası.
Müzenin en pahalı oyuncağı: Japonya kökenli ve 1.8 metre boyundaki Gundam robotudur. Müzeyi gezerken: belirli bir bölümde çevredeki atmosferi geliştirmek için, hareket sensörleri ile ürpertici ve garip sesler ve hareket efektleri yaşanıyor. Müzenin duvarları: Büyük Sfenks ve Giza piramitleri gibi ünlü antik Mısır anıtları ile dekore edilmiştir.
Müzeye giriş, çocuklar için 6RM, yetişkinler için 10RM dir.
Kek Lok Si-Cennet Tapınağı
Güneydoğu Asya’daki en büyük Budist tapınağı olarak tartışılan bu kutsal yapı: küçük Air Itam kasabasının yukarısında, Georgetown şehrine bakan bir tepe üzerindedir. Tapınağın en yüksek kısmına bir teleferikle ulaşmak mümkündür. Tapınağın bu en yüksek kısmında Kuan Yin’in bir heykeli bulunur.
Tapınak inananları: 1887 yılında Çin’in Fujian şehrinden buraya gelen Çinli Budacı rahip Beow Leon tarafından toplanmıştır. Tapınak inşası 1890 yılında başlamış ve 15 yıllık süreç sonunda 1905 yılında tamamlanmıştır.
Yapının yüksekliği 30 metredir. Yapı: aslında çeşitli mimari tarzın bir aradaki uyumunu yansıtır. Çin’e özgü bir ana merkez ve Birmanya’ya özgü sivri uç bu durumu göstermektedir. Yapının: Tortoise Pound denilen bölümünde: ziyaretçiler kaplumbağaları sebzeler ve bisküvitlerle besleyebilirler. Zemindeki büyük kayalar: Budacı ve Konfüçyüsçü metinlerin Çin kaligrafileriyle kaplanmıştır.
Tapınağın içindeki mutluluk yayan “Gülen Buda” heykeli: inancın kurucusunun yeniden vücut buluşunu ifade eden “Sakyamuni Buda” heykeli ve Merhamet Tanrıçası “Kuan Yin” heykelleri önem kazanmaktadır.
Ada’nın Çevresinde Gezilecek Yerler
Klasik bir gezi turu
Şehrin kalabalığı ve hareketli sokakları ile sıcağından kaçmak isterseniz: adanın diğer kısımlarını kapsayan ve yaklaşık 74 km süren bir klasik tura katılabilirsiniz. Bu tur sırasında: balıkçı köylerinde ve kırsal alanlarda yaşayan Malaylarla tanışabilirsiniz. Yağmur ormanları ve nadir kauçuk, palmiye yağı, karabiber, Hindistancevizi, karanfil ve başka baharat plantasyonlarını görebilirsiniz. Ancak: kıyıdaki tatil tesisleri dışında, adanın diğer yerlerinde gece konaklama imkanları sınırlıdır.
Batu Ferringhi-Yabancının Kayası
Şehir merkezinin 15 km kuzeybatısında bulunan burası: kumluk plajları ve su kayağı, yelkencilik, rüzgar sörfü, binicilik ve diğer sporların yapılmasına imkan veren tesisleriyle tanınan bir tatil beldesidir. Ancak: plajlar ne kadar kumluk olursa olsun, adanın kuzeydoğu kıyı şeridindeki güzellikleri yansıtmamaktadır.
Evet, Penang adasının en popüler yerlerinden biri olan burayı ziyaret etmeyi unutmayınız. Hatta, burada gece pazarını mutlaka görünüz.
Sungei Penang
Burası küçük Çinli kasabasıdır. Burada özellikle restoranlar ünlüdür ve kavrulmuş tavuk kanadı tatmanızı öneririm.
Pantai Aceh
Burası: Penang adasının batı kıyısında küçük bir Çin balıkçı köyüdür. Jalan Pantai Acheh yolunun sonundadır. Köy yolu üzerinde “Şehy Tahir Gözlemevi” bulunmaktadır ve burası İslami astronomi merkezidir. Köyün tarihinde, 26 Aralık 2004 tarihindeki tusunai faciası ayrı bir yere sahiptir.
Köyde: hiçbir süpermarket ve alışveriş merkezi yoktur. Mangrov ormanları arasındaki köyün turistler açısından en büyük cazibesi yerel lezzetler olan Belacan ve tuzlanmış yumurtadır.
Köylüler: balık yakalama dışında, Belacan ( bu bir tür küçük karides ve tuzla yapılan yiyecek türüdür ve 28 gün süresince kurutulur), tuzlu yumurta ve kurutulmuş karides üretimi yaparlar. Bu onlar için gelir kaynağıdır. Turizm sektörünün gelişmesine rağmen, genç nüfus köyü terk etmektedir, yani köyde hep yaşlı insanlar görülür.
Milli Park-Penang National Park
Koruma altına alınan bu ulusal park alanı: adanın kuzeybatı bölümündedir ve yaklaşık20 km. karelik bir alanı (yani küçük bir parktır) kapsamaktadır. Parkın Malayca ismi “Taman Negaru Pulau Pinang”dır. Nisan 2003 yılında milli park olarak ilan edilmiştir.
Ancak, her ne kadar küçük bir alanda bulunsa da, parkın biyo çeşitliliği dikkat çekmektedir. Park alanında 1000 den fazla bitki, kuş, böcekler ve 30 memeli, 40 sürüngen yaşamaktadır. Ayrıca: Tukun nehri de sulak, mangrov bataklıkları, geniş yağmur ormanlarının tepe, çamurlu deniz dibi, deniz granit, mercan resifleri, göl ve gölgelik yürüyüşleri gibi bir çok mekan ve etkinlik bulunur.
Plajlar: Park alanında birçok plaj bulunmaktadır ama bunlardan en ünlüsü “Monkey Plajı” dır. Pantai Kerachut ve Teluk Kampi: kaplumbağaların favori yuvalama yerleridir. Bu plaj alanlarında, büyük ihtimalle şişe burunlu yunusları görebilirsiniz.
Meromictic Gölü: Olağanüstü bir göldür. Asya kıtasında bu tür yalnızca iki göl bulunmaktadır. Göle gelen turistler: suyun iki farklı katmanını bir arada yaşayabilirler. Alt tabaka sıcak ve rahat, üst tabaka canlandırıcı ve serindir. Bu göl: denizle bağlantılı olmasına rağmen deniz suyu karışmaması ile bilinir. Göl kıyısında piknik yapılır ve ayrıca gölde balık avlamak mümkündür.
Boat: Parkın çevresinde mükemmel tekne yolculukları yapabilirsiniz. Teluk Bahang yanındaki ziyaretçi merkezinden tekne kiralamak mümkündür. Tekne yolculuğu sırasında, size bazı deniz su samurları eşlik edeceklerdir. Ayrıca, kaplumbağalar ve belki de bir timsah görebilirsiniz. İlginç kaya oluşumları da görebilirsiniz.
Park alanında konaklama imkanı bulunmamaktadır. Ancak parka yakın alanlarda oteller ve tatil köyleri bulunur. Çadırlı kamp yapmak isteyenler, önce park yönetiminden izin almalıdırlar. Park alanına motorlu araç girmesine de izin verilmez.
Çünkü: park alanında: yaban domuzu, uçan lemur, yaprak maymunu, makak ve siyah dev sincapları kendi doğal ortamlarında görmek mümkündür.
Bunları görmek için orman alanı içinde trekking yapabilirsiniz. Ancak bu yürüyüş sırasında dik ve ıslak bir sürü ağaç kökü ve gövdesi ve bazen de kayalıklarla karşılaşacaksınız. Parka giriş ücretsizdir.
Muka Head
Adanın kuzeybatı ucunda; Milli Park alanı içinde; Teluk Bahang bölgesindeki burun: su altında avlanmak ve şınolkerle yüzmek için idealdir. Ancak, buraya ulaşım için bir tekne kiralamak gerekir. Burada “Pula Rimau” denilen bir deniz feneri vardır.
Bu deniz feneri: kalay madeninin üretiminin hızlanması sonucu buraya çok miktarda yelkenli ve buharlı geminin gelmesi üzerine inşa edilmiştir. 14 metre yükseklikteki bu deniz feneri, 1883 yılında İngilizler tarafından inşa edilmiştir. Penang milli park alanı içinde 227 metre yükseklikteki bir tepe üstündedir.
Bu tepeye ulaşmak için tek yol, batı ucundan tepeye “Maymun plajı” bölgesinden yürümektir. Bu trekking yürüyüşü: zor bir yolculuk değildir ve yaklaşık 1.5 saat sürer. Eğer tepenin üstüne geldiğinizde, fenerin sarmal merdivenlerine tırmanırsanız, muhteşem bir manzara ile karşılaşırsınız.
Burada bir de “USM Araştırma İstasyonu” bulunur. Bu istasyon: tropik deniz ve kıyı çalışmaları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere 1996 yılında kurulmuştur. Bu istasyonda halen çalışmalar sürdürülmektedir, en son olarak bu istasyon tarafından yapılan araştırmalara göre, bu kıyılarda yaşayan bir istiridye soyunun tükenmiş olduğu tespit edilmiştir.
Günümüzde burada konaklamak için birkaç kötü bungalov bulunuyor, yani burayı ziyaret etmek isterseniz konaklamalı değil, günübirlik gitmeyi düşünün.
Teluk Bahang ve Penang Cultural Centre
Burası adanın kuzeybatı ucundaki bir balıkçı köyüdür. Köyün isminin kelime anlamı Isı dalgası körfezidir. Muhtemelen kıyıya gelen deniz melteminin yüksek sıcaklığını ifade etmektedir. Burası: Batu Ferringhi denilen turistik merkezden 5 km uzaklıktadır. Buranın özellikle balık restoranı dünyaca ünlüdür. Ancak bu restoran 2004 yılında tusunami tarafından tahrip edilmiştir. Günümüzde orada aynı isimle başka bir restoran bulunmaktadır.
Teluk Bahang: işyeri ve mekanların kanalizasyonlarının boşaltılması nedeniyle denizde yoğun deniz anası bulunması üzerine yüzmeye pek uygun değildir. Burada bir “Wet Market” vardır. Burası sadece meyve ve sebze satılır. Burada ve yöredeki diğer pazarlarda balık ve et satılmaz.
Mutiara Mutiara karşısında, 2007 yılında yenilenen “Pinang Kültür Merkezi” bulunmaktadır. Bu merkeze rehberli turlar düzenlenir. Her tür 2.5 saat sürer ve önceden randevu almak gerekir. Tur katılımcıları: geleneksel bir karşılama töreni gösterisi ile karşılanır, kültürel ve etnik şovlar, yerli oyunlar, Malay dövüş sanatları, el sanatları, bir yöresel yerli evi ve dans gösterileri yapılır.
Penang Butterflay Farm-Kelebek Çiftliği
Teluk Bahang’ın güney ucundaki burası: yüzlerce farklı kelebek türünün; ağla çevrili bahçede kanat çırptıkları bir yer olarak bilinmektedir. Georgetown şehrine yaklaşık 17 km uzaklıktadır. Ada turunda, turistler için en popüler yerlerden biri haline gelmiştir.
1986 yılında açılmıştır. 8 hektarlık alanda: kelebek türlerinin kutsal evleri yanı sıra diğer böceklerle ilgili geniş bir ürün yelpazesi görülür.
Kelebekler vahşi ve güzel yaratıklardır. Günümüzde burada: nadir Hint Leafl ve nesli tehlike altında olan Sarı Kuş Kanadı kelebekleri dahil, toplam 120 farklı türden 4000 Malezya kelebeği bulunmaktadır. Burası, tropik dünyada kurulan ilk tropikal kelebek çiftliğidir.
Giriş ücretlidir, yetişkinler için 27RM ücret ödemek gerekir.
Tropikal Meyve Çiftliği
Jalan Teluk Bahang denilen yere, yalnızca 9 km uzaklıktaki bu bahçe, 10 hektarlık bir araziye kurulmuştur. Burada: 1992 yılından bu yana, yaklaşık 140 egzotik meyve ağacı yetiştirilmektedir.
Çitlik deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte, Teluk Bahang denilen tepelik arazide kurulmuştur. Burası tropikal ve alt tropikal meyve ağaçlarının birçok türünün yetiştirilmesi için ideal ortam sunar. Amaç, her şeyden önce nadir ve egzotik meyve ağaçlarını korumaktır.
Günümüzde çiftlik alanı içinde, Orta ve Güney Amerika, Orta Afrika, Hindistan, Ortadoğu, Karayipler, Pasifik Adaları gibi dünyanın ücra köşelerinden çok nadir ve egzotik meyve ağaçları satın alınarak buraya getirilmiş ve çiftlik alanında 250 farklı türden meyve ağacı koleksiyonu oluşturulmuştur.
Çiftlikte yalnızca organik gübre kullanılmaktadır. Kimyasallar kesinlikle kullanılmaz. Bahçede hafif atıştırmalıklar, meyve suları ve hafta sonları ve resmi tatil günlerinde barbekü büfesi bulunmaktadır. Meyvelerin kralı olarak bilinen “Durian” burada ekilmektedir ki, bunu mutlaka tatmalısınız. Burayı ziyaret etmek isterseniz yanınıza mutlaka sivrisinek kovucu sprey almayı unutmayınız.
Snake Temple-Yılan Tapınağı
Havaalanından sonra kuzeye döndüğünüzde: bu tapınak karşınıza çıkar ki, şehir merkezinin yaklaşık 15 km güneyindedir.
Tapınak: 1875 yılında yapılmıştır. Söylenenlere göre: 1873 yılında David Brown isimli bir İngiliz: bir hastalığa yakalanır ve kendisini Chor Soo Kong tedavi eder ve kendisi ona dua eder.
Bu şifacı kişinin 960-1279 yıllarında yaşadığı düşünülmektedir. David Brown: Chor Soo Kong’a saygı için, arazisinin bu bölümünü bir tapınak yapılması için bağışlar ve böylece tapınak yapılır. Evet, böylece tapınak hastalara şifa verme yeteneğiyle ünlü olan Çinli Budist rahip Chor Soo Kong’a adanmıştır.
Kendisi günümüzde de son derece saygı duyulan bir kişidir. Her yıl onun doğun gününde, onu onurlandırmak için Güneydoğu Asya’nın birçok yerinden ve özellikle Singapur ve Tayvan gibi yerlerden hacılar buraya ziyarete gelirler.
Tanrılaştırılan bu şifacı kişinin heykeli: bir keşiş tarafından Çin’den getirilir. Bu dindar keşiş: ormandaki yılanlar için, tapınağın yapılacağı yerde barınak tahsis eder ve bunun üzerine yılanlar tapınak tamamlandığında 1800’lü yıllarda buraya taşınırlar.
Tapınak dünya üzerinde türünün tek örneğidir. Çünkü: bütün dünyada nadir bulunan zehirli bir dizi yılan ile ünlüdür. Yılan çukurunda birçok engerek yılanı bulunur. Bu yılanlar: tütsülerin kutsal dumanı nedeniyle söylenenlere göre zararsızdır.
Çünkü: zehirli olmalarına rağmen, bu yılanların insanları ısırdığı görülmemiştir. Ağaçların üzerinde süzülen bu yılanların zehiri: yakıcı olmasına rağmen, insanlar için öldürücü değildir.
Ancak, yine de dikkatli olmakta yarar olduğu söylenir, çünkü onlar vahşi hayvanlardır. Tapınakta görülen bu yılanlar, Wagner pit engerek yılanı olarak bilinirler ve Güneydoğu Asya’ya özgü bir yılan türüdür.
Yılan tapınağı, günümüzde adayı ziyaret eden turistlerin gezi yerlerinden birisidir. Yılan tapınağı önünde: buhur yakmak adettir.
Tapınağın içinde: ana ibadet salonunda bazı insanlar, yılanlar felç olsun diye tütsü yakarlar ve bu yüzden ortam duman ile doludur. Tapınak ziyaretçilerine şu söylenir “onlara bakın tanrı ve kutsal olduklarını, zararsız olduklarını kabul edin”
Tapınak içinde: Mançurya hanedanı sırasında, yani 1886 yılında Çin’de yapılan bir çan, ana salonda hala asılıdır. Bu çan: Çin takvimine göre her ayın 1. ve 15. günlerinde çalınır. Çünkü: cennet ve cehennem sakinleri duaya çağırılır.
Tapınağın arkasında ise, bir yılan havuzu vardır. Ancak havuz suyla değil, meyve ağaçları ile doludur. İlk bakışta, burada hiç yılan görülmez. Görünen yılanlar da sanki oyuncak-plastik gibi görünür ama inanın hepsi gerçektir.
Yakından bakarsan ağaçların dallarına sarılmış yılanları görebilirsin. Her ne kadar zehirli olmadıkları söylense de, ısırdıklarında çok acı verdikleri belirtilmektedir. Bu yüzden, ziyaretçilerin yılanlara asla dokunmamaları söylenir.
SEBERANG PERAİ TENGAH BÖLÜMÜ
Eyaletin Malezya ana karasında kalan bu bölümü: adaya nazaran pek turistik özellikler taşımamaktadır. O yüzden, bu bölüm hakkında kısa bilgi vermek istiyorum.