Düzce Konuralp

Düzce Konuralp

Düzce’nin 7 km. kuzeyinde, Akçakoca yolu üzerinde bir beldedir.

Konuralp, bir belde olmasına rağmen, günümüzde Düzce ile birleşmiş gibidir. Ayrıca: Düzce Üniversitesine ait Tıp Fakültesinin de burada olması, burayı anlamlandırır. Ancak, Konuralp, özellikle Roma dönemi kalıntıları ile öne çıkmaktadır.

Tarihi, Milattan önce 3’ncü yüzyıla kadar dayanan Konuralp antik kenti, Konuralp Müzesi, Roma Köprüsü, Su kemerleri ve Antik Tiyatrosu ile Düzce ilinin tarihi ve kültürel değerlerini içinde barındırıyor. Ayrıca, yine Konulalp, günümüzde, Düzce Üniversitesine ait Tıp Fakültesinin burada bulunmasıyla önem kazanıyor. Bir de Konuralp Bey’in türbesi vardır.

Düzce Konuralp

GEZİ ROTASI

Konuralp’deki gezide: antik kalıntılar görülebilir. Bunların başlıcaları: Konuralp Müzesi, Antik Şehir, Tiyatro, Roma mermer köprüsü, mozaikler, surlar, atlı kapı görülebilir.
Zamanınız yettiği sürece, buraları gezebilirsiniz. Özellikle: tiyatro ve müzeyi görmenizi öneriyorum.

Düzce Konuralp
Düzce Konuralp

 

Konuralp Müzesi

Prusias ad Hypium antik kentinin zengin kültürel mirasını yaşatmak üzere kurulan müze: 2003 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede: 3 teşhir salonu, 1 laboratuvar, 2 depo, 1 konferans salonu ve idari bölümler vardır. Müzenin envanterinde: 1848 arkeolojik eser, 491 Etnografik eser ve 3989 sikke olmak üzere toplam 6237 eser vardır.

Düzce Konuralp

Bahçe

Müze bahçesinde: Konuralp (Prusias ad Hypium) antik kentinden çıkan, büyük mimari parçalar, sütunlar, bomoslar (adak yazıtları), ostothekler (ölü küllerinin konulduğu küçük taş lahitler), şehir yasası yazıtları, pythoslar (büyük depolama küpleri), mezar stelleri (mezar taşları), çeşme parçaları, İslami mezar taşları sergilenmektedir.

Düzce Konuralp

Bahçedeki eserlerden en önemlisi: MS 1’nci yüzyıla ait bir girlandlı bir lahittir. Konuralp’in batısında bulunan Tepecik Nekropolde, 1937 yılında bulunmuştur. Mermerden yapılmış lahit: 1.20 metre yükseklikte, 1.22 metre genişlikte ve 2.47 metre uzunluktadır. Lahdin uzun yüzünde, kabartma olarak öküz başlarının taşıdığı çelenkler işlenmiştir.

Bunların ortasında yazıtsız bir tabulaansata görülür. Altta ise aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunur. Lahdin alt kısmında, çeşitli hayvan resimleri resmedilmiştir.

Düzce Konuralp

Yine bahçede mermer üzerinde bir yazıt vardır. Bu yazıtta “Roma imparatoru Hadrian Prusias ad Hypium’u ziyaret etti” ve “İmparator Caracalla Nisan ayında kentten geçerek şereflendirdi” yazılıdır.

Düzce Konuralp

Müze bahçesinde, sıralı olarak sergilenen bomoslar, yaşarken itibarlı insanların ardından dikilmiş birer övgü taşlarıdır.

Düzce Konuralp

Arkeoloji Salonu

Müzenin arkeoloji bölümündeki eserlerin bazıları, Bolu Müzesinden buraya getirilmiştir. Bunlar: günlük kullanım kapları, süs eşyaları, sikkeler, figürlerdir. Bu bölümdeki eserler: Tunç çağından, Doğu Roma’ya kadar çeşitli dönemlere aittir. Bunlar: pişmiş toprak ve mermer heykelcikler, metal eserler, takılar, cam kaplar ve mezar hediyeleridir ve kronolojik olarak sergilenmektedir.

Ayrıca: Roma imparatoru Antonius Pius (MS.138-161)un, 1991 yılında, Konuralp güneyindeki bir tarlada bulunan büstü, ostotekler, mimari elemanlar, bu bölümü tamamlıyor. Müzede bulunan çeşitli dönemlere ait mezar stelleri ise, antik Konuralp hakkında bilgi vermesi açısından ilginçtir.

Düzce Konuralp

Etnoğrafya Salonu

Geleneksel kültürlere ait eserlerin sergilendiği bu salonda: el işlemeleri, yöresel kıyafetler, süs eşyaları, mutfak kapları, aydınlatma gereçleri, tartı aletleri, kişisel eşyalar, kılıçlar, tüfekler sergilenmektedir.

Düzce Konuralp

Taş Eserler Salonu

Konuralp antik kentinde bulunan birçok heykel, çok önceden il dışına götürülmüş ve gittiği müzelerde sergilenmektedir. Bunlardan en önemlisi: burada arkeoloji salonunda sergilenen ama aslı İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan “Tykhe” heykelidir. Orijinali MÖ 4’ncü yüzyıla ait olan bir eserin Roma döneminde, MS 2’nci yüzyılda yapılmış bir kopyasıdır.

Zengin bir süslemeye sahip: kader, şans ve başarı tanrıçası Tykhe’nin başının üzerinde zeytin yapraklarıyla süslü, şehir surunu temsil eden bir taç vardır. Sol kolunda, çeşitli meyvelerle dolu bir bereket boynuzu ile zenginliğin simgesi olan Plutos isminde bir çocuk taşımaktadır.

Tykhe Okeanos’un kızlarından biridir. Kader, şans, başarı tanrıçasıdır. Her kentin bir Tykhe’si vardır.  Tykhe’ler kentlerin koruyucu tanrıçaları olup, başlarında şehir suru şeklinde bir taçla gösterilirler.

Düzce Konuralp

Evet, müzenin bu bölümünde bir mozaik görülüyor. Oprpheus konulu mozaik: Roma dönemi bir taşınmaza ait zemin döşemesidir. Yaklaşık 45 metre kare olan mozaiğin tamamının konservasyonu yapılmış ve sergilenmektedir.

Mozaiğin merkezinde, Orpheus lirini çalar şeklinde, etrafında hayvanlar toplanmış, çevresinde ise dört mevsim, insan yüzü şeklinde betimlenmiştir.

Orpheus: çaldığı müzikle ağaçları ve kayaları harekete geçirdiği ve canavarları yatıştırdığına inanılan bir mitoloji kahramanıdır. Mozaiğin çevresinde aslan, kaplan, tavus kuşu gibi hayvan figürleri ve dört köşesinde, dört mevsim tasvirli kadın başı figürleri yer almaktadır.

Düzce Konuralp

Bir diğer önemli eser Roma Tanrısıdır. Bir yüzü sağa, bir yüzü sola bakan, iki yüzlü Roma tanrısı, taş eserler salonunda sergilenmektedir. Bu tanrı resmine Roma paralarında rastlanır. Janus’a ait olan yüzlerden biri kentten içeri girenlere, diğeri ise kentten çıkanlara bakar. Böylece kentin güvenlik içinde yaşamını sürdürdüğüne inanılır.

Tüm bunların yanında, Konuralp yöresinde bulunan eserlerin bir kısmı ise: İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bunların başında: 1931 yılında bulunan bereket tanrıçası “Tyche” heykeli, Roma dönemine ait (MS.2’nci yüzyıl) oturan kadın heykeli, Konuralp’in Sarafiye Mevkiinde bulunan ve MS.3’ncü yüzyıla tarihlenen, mermer, çocuk heykeli geliyor.

Düzce Konuralp

Antik Şehir. Prusias Ad Hypium

Düzce’ye bağlı, Konuralp beldesinde, adı: Prusias ad Hypium olan bir de antik şehir kalıntısı var.

Bu şehir: MÖ.3’ncü yüzyıl başlarına tarihleniyor.

Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada, bir tepenin üzerinde kurulmuş. Bugünkü Düzce şehrinin kuzeyinde bir yamaç üzerindedir. Güneyindeki ovaya hakim bir tepe üzerindedir.

Antik şehir, önceleri, Hypios olarak anılırken, daha sonraları, Kieros olarak anılmaya başlanmış.

Ancak: Kieros, MÖ.2’nci yüzyıl sonlarında, tarih sahnesinden çekilmiştir.

Bitinya Kralı Prusias, kenti ele geçirdikten sonra büyük bir imar faaliyetine girişmiştir. Şehrin adı: kralın adına izafeten, “Prusias” olarak anılmaya başlanmış.

Roma yapılarının ortaya çıkmasıyla birlikte kent, mimari olarak en üst düzeye ulaşır.

Prusias ad Hypium şehri: MÖ.74 yılına kadar, Bithyn hakimiyeti altında kalır. Bithy birliğini oluşturan 12 kentten biridir. Bereketli topraklarıyla bir tarım kentiydi. Karadeniz ticaretinde önemli bir etkinliği olan kent, Ege ile de irtibatını muhafaza etmiştir.

Özellikle ürettiği tarım ürünleri ve keresteyi nehirler aracılığı ile Karadeniz’e aktarıyor oradan da Ege ile bağlantılar kuruluyordu.

Kral 4. Nikomedes Philopater zamanında; şehirde, siyasi çalkantılar ortaya çıkar.

Büyük Pontus Kralı Mitridates; bölgedeki diğer Bithyn şehirleri gibi, burayı da istila eder ve Pontus hakimiyetine sokar.

Daha sonra, takip eden tarihi süreçte ise, bölgede, Romalılar görülür.

Roma dönemi boyunca: ekonomik hayat canlanır. Şehrin sembolü olan, tanrıça Tyche heykeli ve bu gün Tabak Çayı yatağında, toprakla kapanmaya yüz tutmuş Roma Köprüsü, bu dönemlerden günümüze kalan eserlerdir. Şehrin surlarından ise, günümüze herhangi bir iz kalmamıştır.

Roma devri: MS.395 yılında biter. 535 yılına doğru, Prusias şehri; Claudiopolis’den sonra, bölgenin en önemli ikinci şehirlerinden biri olur. Konuralp’te bulunan haç işaretli mezar mermerleri de, bu devre ait arkeolojik kalıntılar olarak dikkati çeker.

Evet, takip eden dönemde: Osman Gazi Beyliği sırasında, Düzce ve yöre, Türk hakimiyeti altına girer. Konuralp Bey; bu dönemde, bölgedeki çoğu yer gibi, burayı da fetiheder. Düzbazar’ı ele geçirir ve sonra Bizanslılar ile, Uzuncabel’de yapılan iki gün süren savaşı kazanır ve bölgenin tek hakimi olur.

Bunun üzerine: Osman Gazi; Düzce Pazarı (yani ovayı) ve Bizans Prusias şehrini, Konuralp Bey yönetimine verir. Bundan böyle, burası: “Konrapa” diye anılmaya başlanır.

Düzce Konuralp

Antik Tiyatro

Konuralp’in tarihi zenginliğini gösteren en önemli kalıntılardan biridir. Batı Karadeniz bölgesinde, günümüze gelebilen tek antik tiyatrodur. Halk arasında “40 Basamaklar” olarak da bilinir.

MS 1’nci yüzyılda Roma döneminde 30 yıllık süreçte yapılmıştır. İsmi: Prusias antik tiyatrosu.

Düzce Konuralp

MS.1’nci yüzyıla kadar, yöreye hakim olan Prusias krallığı döneminin sanatsal zenginliğini gösteren, en canlı eserlerdendir. Tepenin üst kısmına yaslanmış olarak durmaktadır. Yarı daire şeklindedir. İki ucu kesişmiş oturma kademeleri, yarı daireden daha kısa bir şekil almıştır. Güneye bakmaktadır. Uzunluğu: 100 metre, genişliği ise 74 metredir. Beyaz, sağlam ve mahalli, güzel kalkerli taşlardan yapılmıştır.

Üst kısmındaki oturma kademelerinin yarısı, iyi korunmuş durumdadır. Aslan pençeleri ile süslenmiş olan oturma kademelerini, bölümlere ayıran 7 merdiven var. Sahne binası, büyük dikdörtgen şeklindedir. Sağda ve solda, bir koridora açılan, kemerli geçitleri ile orkestrasının bulunduğu kesime geçilir. Kemerlerden, yalnızca en sağdaki, yarı daire şeklinde ve örtülü olanı, bugüne dek ayakta kalabilmiştir.

Sahnenin önündeki üç büyük kemerli kapıdan ise, bugün, yalnızca biri sağlam olarak ayakta kalabilmiştir. Cephede, korniş altında, büyük harflerle yazılı, Yunanca kitabeden ise, küçük bir parçası, bugüne kadar muhafaza edilebilmiştir.

Anlatılanlara göre, tiyatronun girişinde büyük bir kuyu varmış. Şimdi de gözüküyor fakat bugün restorasyon katliamı sonucu, ağzına kadar çakıl taşları ile doldurulmuş.

Eskiden, Roma döneminde, o arenada, aslanlarla ya da birbiriyle dövüştürülen köleler, özgürlüklerini elde etmek bir şansmış, o kuyu. Şöyle ki, galip gelen köleye, kuyuya girme izni veriliyormuş. Köle kuyuya inince, karşısına 3 tünel çıkıyormuş.

Tüneller, yalnızca bir insanın geçebileceği kadar darmış. Tünellerden biri akreplerle ve çıyanlarla son bulurmuş. Diğer tünel, yılanlarla dolu, çıkmaz bir yolmuş.

Üçüncü tünel ise, şehir surlarının dibinde, özgürlüğe açılıyormuş. Bu tünelin uzunluğu yaklaşık 500 metre imiş. Tünelin çıkışı halen gözüküyor.

Evet, bugün. Yaklaşık 2000 yıllık tiyatro alanı içindeki yapılar: Konuralp Belediyesi tarafından istimlak edilmiş. Tiyatro: düzenlenen çeşitli etkinlikler ile, yeniden canlandırılmış. Son yıllarda, burada, festivaller ve konserler düzenleniyormuş.

Düzce Konuralp

Roma Mermer Köprüsü

Konuralp’in batısından geçip, Efleni Gölüne dökülen, Tabak Deresi üzerindedir. Akçakoca yolu ile Çilimli yol ayrımında bulunuyor. Bugün, yalnızca 10 metrelik bölümü ve üç kemeri görülebiliyor.
Beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış olması, köprünün en büyük özelliği olarak tanımlanıyor.

Mozaikler

İlk olarak, 1959 yılında, Konuralp şehir merkezinin güneyinde, Akçakoca yolu kenarında, eski Roma Yolu olduğu tahmin edilen kanal mevkiinde, tesadüfen, iki büyük ve önemli mozaik bulunur. Daha sonra, bu mozaiklerin bulunduğu alan, İstanbul Arkeoloji Müzesi ilgilileri tarafından kazılarak incelenir. Ancak, ödenek yokluğundan, çıkarılamazlar ve üzerleri yeniden toprakla kapatılır.

1997 yılında, Konuralp Turizm Tanıtma Derneği tarafından başlatılan girişimler sonucu: Kültür Bakanlığından izin alınarak, Bolu Müze Müdürlüğü gözetiminde, mozaikler için yeniden kazı yapılır. 1959 yılında bulunan ve üzerleri kumla örtülen mozaikler, yeniden ortaya çıkarılırlar.

İlk mozaikte: 40 metre karelik mozaik zeminde: Lir çalan Orpeus, çevresinde hayvanlar ve dört köşesinde dört mevsim tasvir edilen kadın başı figürleri ortaya çıkarılır.

Diğer mozaikte ise: Archilleus ve annesi Thetis ile ilgili sahneler resmedilmiştir. Mozaiklerin; MS.1’nci yüzyılda, Roma devrinde yaşayan zengin bir Romalının evinin salonuna, alt zemin döşemesi olarak yapıldığı sanılmaktadır.

Düzce Konuralp

Surlar

Roma dönemine ait olan kale duvarlarından, herhangi bir kalıntı görülmemektedir. Ancak: MS.253-268 yılları arasında, İmparator Gallienus zamanından kalan bir sikkede, Prusias ad Hypium şehrinin, iki kuleli şehir kapısının tasviri görülmektedir.

Bizans dönemine ait surların, 200 metrelik bir kısmı ise, hala ayaktadır. Bu surlar, Akçakoca yolu kenarında, antik mermer köprünün bulunduğu yerin tam karşısından başlar ve Hamam Sokağına kadar devam eder. Evlerin bahçelerinde kalan surların bir kısmı, bugün kimi yerde evlerin temeline, kimi yerde ise bahçe duvarını oluşturuyor.

Düzce Konuralp

Atlı Kapı

Şehir merkezinin güneyinde, Düzce’den gelen ana caddenin sağında, antik tiyatroya kadar uzanan, dar bir yol üzerindedir. Sokağa da adını veren atlı kapının, ikinci defa kullanılmış olan mahal taştan, büyük bir lentosu bulunuyor.

Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan taşın, bir Prusias vatandaşı tarafından, annesine mezar kitabesi olarak yaptırıldığı sanılıyor.
Surlar, buradan itibaren bir süre daha güneydoğu istikametinde devam ediyor ve kare şeklinde bir kule ile son buluyor.

Sonuç

Evet, Konuralp, tarihi süreç içinde, bulunduğu yer itibarı ile, önemli bir yerleşim yeri olarak kullanılmış. Özellikte: amfitiyatro ilginç. Çünkü: bu bölgede, başkaca, bu tür tiyatro kalıntısı yok. Tarihi süreç içinde, büyük bir medeniyetin kurulduğu anlaşılan burada, antik kalıntılar arasında gezmek ve tarihi yaşamak mümkün.

Merakınız varsa, bu bölgeden geçerken veya zaman ayırırsanız, bir gün içinde, bu tarihi mekanları gezmeniz mümkün. Tarihi sevenlerin bu mekanları gezmekten keyif alacaklarına inanıyor ve öneriyorum.

Düzce Konuralp

KONURALP TÜRBESİ

İl merkezine bağlı Konuralp’te: 1323 yılında şehri Bizanslılardan alan Konur Alp’in türbesi bulunmaktadır. Bugün, yeni bir yapı gibi görünen türbenin içinde 3 mezardan birinin Konur Alp’in yakınlarından Ali Hamza’ya ait olduğu bilinmektedir.

Macaristan Pecs

Macaristan Pecs

Pecs şehri: savaşlardan ve komünist yönetimden kalma sanayiden çok hasar almamış, sakin bir üniversite şehridir. Merkezi büyük değildir ve kolayca gezilebilir. Burada: Güney Macaristan’da Akdeniz iklimi hakimdir ve herhangi bir sokakta, herhangi bir yöne baktığınızda, ağaçlı tepeleri ve Mecsik dağlarındaki üzüm bağlarını görebilirsiniz.

Şehri ziyaret etmenin en büyük nedeni: Türk harabeleri ve özellikle Zsolnoy Seramik fabrikasıdır. Şehir aynı zamanda birçok öğrenci barındırmaktadır ve ünlü bir üniversite şehridir. Pecs özellikle ortaçağ döneminde eğitim ve öğrenim merkezi olmuştur. 1367 yılında kurulan Pecs Üniversitesi, Macaristan ülkesindeki en eski üniversitedir.

Ziyaretçiler Pecs şehrinin güzelliğini öve öve bitiremezler, ama buranın dünyaca ünlü bir yer olması bir raslantıya bağlıdır. 1975 yılında Pecs şehrindeki bir çeşmenin, mekanizmasının sürekli bozulması nedeniyle değiştirilmesine karar verilir. Çeşmenin bulunduğu yeri kazan işçiler, inanılmaz güzellikteki ve eşsiz mimarisi olan erken döneme ait bir Hıristiyan mezarlığına rastlarlar.

Bu mezarlık: şehirde zaten bulunan Roma, ortaçağ Macar ve Osmanlı ile Avusturya tarihi hazineleriyle birleşince Pecs şehri doğal olarak büyük ilgi çekmeyi başarmıştır. 200 yıllık geçmişi olan mezar kazıldığında ise, sembolik fresklerle dolu çok sayıda oda ortaya çıkarılmıştır.

Macaristan Pecs

Tarihteki ilginç muammalardan birisi de şudur “hiç kimse Pecs şehrini yıkmaya kalkmamıştır”. Osmanlılar 150 yıl boyunca burada hüküm sürmüşler, burayı ordularının konaklaması için düzenlemişlerdir. Modern şehrin ortasında bulunan 11. yüzyıldan kalma gotik St Bartholomew kilisesinin kulesi minare yapılarak “Gazi Kasım Paşa camisi” olarak kullanılmıştır.

Yapı 1686 yılında yeniden eski haline yani kiliseye dönüştürülmüştür. Çarmıhın arkasında Arapça yazılar dikkatinizi çekecektir. Kule 1753 yılında yok olmuştur. Yerine yapılan mekanik kule, çanlar her çaldığında 15 metre yüksekliğe ulaşmaktadır. Böyle güzel bir karışımı, başka bir yerde görmek mümkün değildir.

Evet şehirde 158.000 kişi yaşamaktadır. Şehir 2010 yılında İstanbul ile birlikte “Avrupa Kültür Başkenti” olarak seçilmiştir. Şehir coğrafi konum olarak: Macaristan’ın güneyinde, Mecsek dağlarının güneybatı yamacında, Hırvatistan sınırına yakın bir yerdedir. Macaristan ülkesinin beşinci büyük şehridir.

Buraya gitmek için en uygun zaman: Mart-Eylül ayları arasındaki dönemdir, çünkü bu dönemde şehirde birçok sanatsal etkinlik düzenlenmektedir.

Bu şehre yolunuz düşerse: muhteşem lezzetli şarap ve şampanyalardan tatmayı unutmamalısınız

Eğer, bu şehri ziyaret ettiğinizde, başkent Budapeşte’ye de gitmek isterseniz, 3 saatlik yolculuk yapmanız gerekir.

Macaristan Pecs
Macaristan Pecs

 

TARİHÇE

Şehir bölgesinde, Mecsek tepe üzerindeki Sopinae Roma yerleşim merkezi, günümüzden 2000 yıl önce buradaki ilk yerleşim olarak dikkati çeker. MS.3. yüzyılda Sopiane şehri bölgenin idari merkezi olmuştur. Akdeniz bölgesinden gelen Romalılar, burada kendilerini ülkeleri İtalya’da gibi hissetmişlerdir.

Çünkü burada Akdeniz iklimi hakimdir. Öte yandan, şehir panorama görüntüsü: İtalyan Toscana veya Lazio şehirlerinin tepelerinden görüntülerinin benzeridir.

İtalyan Rönesans şairi Janus Pannonius: burada piskoposluk kale evini yaptırmıştır. Szkoko semtinde, Havihegy tepesinde özellikle bahar aylarında Nike heykeli altında çiçeklenmiş badem ağaçları görülebilmektedir.

Pellerd göllerinin ışıltılı yüzeylerine baktığınızda, burayı bir deniz olarak hayal etmek mümkündür. Öte yandan, buraya yalnızca birkaç yüz kilometre uzaklıkta olan Adriyatik denizinin de, Hırvat dağları tarafından kapatıldığı bir gerçektir.

Macaristan Pecs Şarap Turizmi

Şarap Turizmi

Pecs şehri, Villany bölgesinin güneyindedir ve Macaristan’ın en güneyindeki bu şarap bölgesi, şarap meraklıları arasında çok popülerdir. Villany: özellikle baharatlı kırmızı şarapları ile ünlüdür. Villanay bölgesi şehir merkezinin 25 km güneyinde yer almaktadır.

Cabernet Sauvignon, Cabernet Francs ve Merlot, buranın başlıca ünlü şaraplarıdır. Çünkü burada yazlar ve kışlar ılık geçer. Bölgede üst şarap imalathaneleri: Bock, Csanyi, Gere, Tiffan, Vylyan ve Wunderlich’dir.

Biraz önce de söylediğim gibi buranın favori şarapları “Merlot” cinsidir. Bölgedeki çoğu şarap imalathaneleri, ziyaretçiler için şarap tadımı sunmaktadırlar.

Macaristan Pecs porselenleri
Macaristan Pecs porselenleri

 

Porselen

Miklos Zsolnay: çömlek ve seramik üretmek için, Pecs şehrinde 1853 yılında fabrikasını kurmuştur. Çeşitli uluslar arası sergiler ile fabrika dünya çapında ün kazanmıştır. Zsolnay süslemeleri, özellikle art nouveau hareketi sırasında Macaristan’da sayısız binanın mimari elemanı olarak kullanılmıştır.

Bunlar arasında öne çıkanlar: Matthias kilisesi, Uygulamalı sanatlar müzesi, posta tasarruf bankası, gellert hamamları, central market hall.

1893 yılında, Zsolnay başka bir yenilik ile tanıştı ve “eozin” denilen bu yönteme göre: porselen parçaları, parlak yüzeyli ve zengin bir yeşil-mavi renk alıyordu. Zsolnoy fabrikasında üretilen porselen yemek takımları ve figürler “eozin” tarzının dünya çapında ünlenmesine neden oldu.

1914 yılında fabrika Avusturya-Macaristan imparatorluğunun en büyük fabrikasıydı.
Fabrika günümüzde de el boyalı porselende uzmanlaşmış personeliyle şehirde faaliyetini sürdürmektedir.

Eğer Zsolnay porselenlerine ilginiz varsa: şehirde Viraj Judit Gallery ve Müzayede evinde, önemli koleksiyonlardan birini görebilirsiniz. Eğer Zsolnay porselenlerinden satın almak isterseniz, şehirde ve Budapeşte şehrinde hemen hemen tüm büyük alışveriş merkezlerinde bulabilirsiniz.

Macaristan Pecs
Macaristan Pecs

 

GEZİLECEK YERLER

Macaristan Pecs Neo-Romaneks Katedral

Neo-Romaneks Katedral

Szent Istvan adresindedir.
Katedralin cephesi 1882-1891 yılları arasında tamamlanmıştır. İç ve dış bölümler post-romaneks mimari tarzı yansıdır. Katedralin son iç dekorasyonu 1962 ve 1968 yılları arasında yapılmıştır.

Katedralin tarihi Roma imparatorluğu döneminde başlar. Mevcut alt kilisenin temelleri 4. yüzyılın sonuna atfedilir. Bazı çalışmalara göre, 8. yüzyılda burada bulunan bir erken Hıristiyan dönemi katedrali, 9. yüzyılda uzatılarak genişletilmiştir.

Romanesk katedralin inşaatı 1064 yılında Lombard ve Macar mimarlar tarafından yapılmıştır. Günümüzde görülen katedral ise 19. yüzyıl yapımıdır. Bu katedralin yapımında, önceki dönemlere ait heykel parçaları çıkarılmıştır ve bunlar katedralin Lapidarium bölümünde sergilenmektedir.

Ortaçağ kilisesine sonradan fazladan iki kule ilave edilmiştir. Şapel inşaatı ise gotik tarzdadır. 1543-1686 yılları arasında Osmanlı işgali görülür. Katedral takip eden süreçte, Mihaly Pollack tarafından 1807 yılında yeniden inşa edilmiştir. Mihaly Bartalist tarafından yapılan havarilerin 12 heykeli, cephenin üzerine bu dönemde yerleştirilmiştir.

Katedralin bugünkü şekli, 1882-1891 yılları arasında tamamlanmıştır. Restorasyon çalışmaları Avusturyalı mimar Friedrich von Schmit tarafından yönetilmiştir.

Bu yeniden yapılanma ile, katedral orijinal haline geri dönüştürülmüştür. Yan koridorlar üzerindeki çatı 22 metre boyunda ve kilisenin uzunluğundadır.

Kulelerin yüksekliği 60 metredir. Genişlik ise 22 metredir.

Yeni havari heykelleri, güney kapısı üzerinde, 1968 yılında Karoly Antal tarafından oluşturulmuştur.

Onlar Meryem ve Macaristan’ın koruyucu azizlerini göstermektedirler.
21 metre uzunluk ve 21 metre genişlikteki alt kilise, katedralin eski bir parçasıdır ve sütunlar tarafından bölümlere ayrılmıştır.

Beyaz mermerden oyulmuş piskopos Nandor Dulanszky heykeli burada görülür. Kuzey ve güney merdivenlerdeki kabartmalar György Zala eserleridir. Orijinal kabartmalar 11. yüzyıl civarında yapılmıştır. Bugün görünen kabartmalar bunların kopyalarıdır.

 

Yakovali Hasan Paşa Camii

Pecs Rakoczi adresindedir.
Cami şehrin Szigeti kapısı dışında, 16. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Minaresiyle birlikte bozulmadan kalarak günümüze gelen, Macaristan ülkesindeki tek camidir.

Cami kubbesi sekizgen, zemin kare planlıdır. Caminin kuzeydoğu köşesinde bir minare bulunmaktadır.

Cami: Osmanlı döneminde, 1702-1703 yılları arasında Saint John adına adanmış bir şapelin bulunduğu yere yapılmıştır. 1971-1972 yılları arasındaki yenileme çalışmalarında: cami kompleksine bağlı medrese kalıntıları ortaya çıkarılmıştır ve özgün giriş yeniden inşa edilmiştir.

Duvarlarda, simetrik Osmanlı tarzı pencereler vardır. Restorasyon 1975 yılında tamamlanmış ve Türk hükümeti tarafından bağışlanan eserler kullanılarak burada kalıcı bir sergi açılmıştır.

Ana girişten girerken, ilk odada Mevlevi dervişlerin öyküsü tanıtılır ve haritalar ile Osmanlı işgali anlatılır.

Ayrıca Türk silahlarının yanı sıra, Türk mimarisinin kalıntıları da görülebilir. İkinci kattaki odada ise, muhteşem Türk tekstil işçilik ürünleri, müzik, edebiyat ve fen bilimleriyle ilgili resimler görülebilir. Şehirdeki küçük bir Müslüman topluluğu, düzenli olarak camiyi ibadet için kullanırlar.

Eski Türk mezarlığının eski mezar taşlarının bazıları, bahçede sergilenmektedir.

Macaristan Pecs Paşa Gazi Kasem Camii

 

Paşa Gazi Kasem Camii

Hunyadi Janos bölgesindedir.
13.yüzyılda Osmanlı işgali başlangıcında Aziz Bartholomew gotik kilisesi yıkılmış ve eski kilisenin taşları kullanılarak, Gazi Kaseem paşanın talimatlarına uygun olarak bu cami yapılmış ve 150 yıllık Osmanlı hakimiyeti döneminde kullanılmıştır.

Günümüzde cami, Macaristan ülkesindeki en önemli Türk camilerinden birisidir. Ünlü gezgin Evliya Çelebi: Pecs camiinin güzelliği ve büyüklüğü konusunda, İstanbul’daki Sultan Selim camisine rakip olabileceğini yazmıştır.

Ekim 1686 yılında şehir Osmanlı işgalinden kurtarılınca, Türk camisinin şekli muhafaza edildi, ancak Katolik dini hizmetler için kullanıldı. Yapıda karakteristik Osmanlı mimari elamanları açıkça görülür.

Caminin minaresine 18. yüzyılda yıldırım çarptı ve yıkıldı. Kubbenin üstüne yarısı ay ve yarısı Katolik haç görünümlü bir sembol dikildi. İki sembolün aynı anda kullanımı, iki dinin barış içinde bir arada olduğunun ifadesidir. 1933 yılında caminin/kilisenin boyutu iki katına çıkarıldı.

Freskler: ünlü ressam Emo Gebauer tarafından boyandı. Kilisenin organı Pecs ünlü Angster fabrikasında 1943 yılında inşa edildi.

Macaristan Pecs İdris Baba Türbesi

İdris Baba Türbesi

Nyar bölgesindedir.
Şehir banliyölerindeki bu tenha anıt, çocuk hastanesi toprakları içindedir. Türbede yatan kişi hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Çağdaş tarihçiler, onun mucizevi işler yaptığını ve bu nedenle kutsal kişi olarak saygı duyulduğunu söylemektedirler.

Kubbe, sekizgen planlıdır ve 1591 yılında inşa edilmiştir. 6 metre çapında ve 8.5 metre yüksekliğindedir. Duvarlar üzerinde küresel bir kubbe bulunur. Kapı gotik çerçeveli, 17. yüzyıl yapımıdır. 18. yüzyılda türbe bir veba şapeli olarak kullanılmıştır.

1912 yılında türbe kısmen restore edilmiş ve 1961 yılında bugünkü şeklini almıştır. İdris baba mezar yeri de 1912 yılında tespit edilmiş ve onun bozulmamış iskeleti bulunmuştur. Türbede, Türk hükümeti tarafından hediye edilen: mobilya, mezar anıtı, dokuma kapağı ve seccade bulunmaktadır.

Macaristan Pecs Zsolnay Müzesi

Zsolnay Müzesi

Kaptalan bölgesindedir.
Macaristan’ın ilk halk kütüphanesi 1476 yılında burada kurulmuştur. Osmanlı işgali döneminde ise bina Türk baş imamı ikametgahı olarak kullanılmıştır. 1954-1955 yılları arasında yürütülen çalışmalarda, binada birkaç ortaçağ bina bölümlerine rastlanmıştır.

Seramik fabrikasında yapılan ürünlerin sanatsal detay ve üretim teknikleri eşsizdi. 1853 yılında tüccar Miklos Zsolnay tarafından kurulan fabrikanın özel sırlı seramikleri, uluslar arası ün kazandı ve ölümüne kadar, yani 1900 yılına kadar fabrikanın başında kaldı. Daha sonra fabrikanın başına geçen oğlu Vilmos Zsolnay’ın iki kızı ürün tasarımında çalıştı ve mimari seramik üretimi başlatıldı.

Art nouve tarzında üretilen Zsolnay seramiklerinin çoğu resimliydi ve bunlar mimari seramik üretiminde büyük ün kazandı. Birçok genç ve yetenekli sanatçı fabrika da çalıştı. I. Dünya savaşı ardından, gündelik yemek ve endüstriyel seramik üretimine başlandı.

Evet, Zsolnay fabrika müzesi: Vilmos Szolnay’ın doğumunun 100. yıldönümünde, 1928 yılında açılmıştır. Sergiler: kızı Terez ve onun büyük kızı Margit tarafından derlenmiştir. Müze 6 odadan oluşmaktadır. Endüstriyel seramik, yüksek yangın cam ve eozin çeşitlerine ait örnekler sergilenmektedir. Odalardan birinde ise Vilmos Zsolnay tarafından toplanan Pers ve Mısır seramikleri sergilenmektedir.

Evet, burası 2007 yılında yenilenen ve seramik ile porselen üzerine yoğunlaşan bir müzedir.

Macaristan Pecs Zsolnay Fabrikası

Zsolnay Fabrikası

Utca Zsolnay Vilmos adresindedir.
Fabrika tarihi Miklos Zsolnay sert çini üretimi için 1853 yılında açılmıştır. 1870 yılı ortalarında, fabrikada 15-20 kişilik kadro bulunuyordu. 1878 yılında Paris Dünya Expo Fuarında, fabrika ürünleri uluslar arası başarı kazanmıştır. Fabrikada üretilen yüksek ateşli sırlı porselen fayans yeni bir buluş olarak, bu fuarda altın madalya kazanmıştır ve Fransa hükümeti tarafından “Onur ödülü” ile ödüllendirilmiştir.

Vilmos Zsolnay: 1890’lara gelindiğinde kendi teknolojisini iyice geliştirilmiştir. Eozin teknolojisinin uygulanması ile, fabrikada art-nouveai ürünler üretilmeye başlanmıştır. Fabrika, dünya savaşından sonra Zsolnay ismi ve marka kullanım hakkını kaybetmiş ve Mattyasovszky kuruluşu, 1974 yılında burayı ele geçirmiştir.

Fabrika 1982 yılında restore edilmiş ve ürünler uluslar arası pazarlarda satılmaya başlanmıştır.
Burada ünlü “Pecs seramiği” üretimi yapılmaktadır.

Macaristan Pecs Sopiane
Macaristan Pecs Sopiane

 

Sopiane

Apaca utca bölgesindedir.
Sopiane: Roma döneminden kalma, erken Hıristiyanlık dönemi mezar mimarisinin ve sanatının en güzel örneklerinden birisi olarak 2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Çünkü 2000 yıldan fazla bir geçmişe sahiptir. İtalya dışında bulunan en büyük erken Hıristiyanlık mezar odasıdır. Duvar resimleri özel ilgi çekmektedir.

Macaristan Pecs Kiraly Sokak

Kiraly Sokak

Burası şehrin en güzel yaya bölgesidir. Burada bir kilise, eski bir manastır ve Pecs ulusal tiyatrosu da dahil olmak üzere birçok barok manastır bulunmaktadır. 1914 yılında inşa edilen Macar art-nouveanu tarzı Palatinus Hotel de buradadır.
Şık mağazalar, restoranlar ve açık hava kafeleri, burayı her zaman popüler yapmıştır.

Macaristan Pecs Kaptalan Sokak

Kaptalan Sokak

Kaptalan street boyunca bulunan her ev bir müze gibidir. Sokakta bulunan “Pecs Modern Galerisi” 19. ve 20. yüzyıl Macar güzel sanatlarının zengin koleksiyonuna sahiptir. Zsolnoy müzesi de, eşsiz bir koleksiyon sergiler ve özellikle Zsolnay seramikleri ilgi çeker. Vasarely Müzesindeki sergiler, Pecs doğumlu pop-art sanatçıların eserlerine ayrılmıştır.

Pecs şehrinde üretilen yerel bir bira çeşidi “Pecsi Sörföz” tüm ülkede tek bir restoranda satılmaktadır. Bu restoran “Cellarium” buradadır.

Öte yandan romantik Pecs şehrinde; aşık çiftler, birbirine olan duyguları için küçük kilitler alırlar ve Janus Pannonius caddesi boyundaki demir parmaklıklara bunları yerleştirirler. Bu alışkanlığın nasıl başladığı bilinmiyor ama kilit kaplı çitler, görülmeye değerdir.

Macaristan Pecs Vasarely Müzesi

Vasarely Müzesi

Kaptalan bölgesindedir.
Victor Vasarely: Pecs şehrinde 1906 yılında doğmuş ve 1930-1997 yılları arasında ölümüne kadar Fransa’da yaşamıştır. 1960’ların ortasında kendisi Macar sanatçılar arasında ilişki kurmada öncü rol oynadı.

Kendisi sanatı insanlığın ortak hazinesi yapmak için bütün hayatını adadı. Önce 1968 yılında Pecs Müzesine, 41 çizimden oluşan koleksiyonunu sundu. Ayrıca: yine hayatının bütün çalışmalarını kapsayan 400 resim, duvar halıları, heykeller ve çizimler de bağışladı.

Bütün bu eserler, 1976 yılında açılan bu müzeyi doldurmak için kullanıldı. Koleksiyon ayrıca, dünyaca ünlü Zebra resimlerini içerir.

Müzenin bulunduğu bina ise, 1838 yılında Jozsef Piatsek tarafından inşa edilmiştir.

 

All Saint Kilisesi

Tettye bölgesindedir.
Eski bir yapıdır. Eski mezarlığa ait bir kale-duvar tipi bariyerle çevrilidir. Tetye nehri vadisi sakinleri, 13. yüzyıl başlarında burada bir lacivert kilise inşa etmişlerdir.

Başlangıçta Romanesk tarza inşa edilen kilise, daha sonra 15. yüzyılda gotik tarzda yeniden inşa edilmiştir. Ana cephenin üçgen alınlığı üzerinde kısa bir kule görülür. İç bölüm ise, çoğunlukla 18. yüzyıl motifleriyle süslenmiştir.

Osmanlı döneminde, burası Hıristiyanlara ait tek kilise olarak varlığını sürdürmüş ve Katolikler, kalvinistler ve üniteryanler tarafından ortak olarak kullanılmıştır. 17. yüzyıl ortalarında kilise, ünitaryen olmuştur. Mezarlığın güney yönünde, taş duvar ile korunan 18. ve 19. yüzyıldan kalma mezarlar bulunur.

Macaristan Pecs Katedral Parish ve Collegiate Arşivleri

Katedral Parish ve Collegiate Arşivleri

Szent Istvan adresindedir.
Burası 1784 yılında ünlü mimar Sartory tarafından papaz evi ve kanonik arşivlerin korunması için yapılmıştır. Bina 1794 tarihinde mimar Janos Krammer tarafından genişletilmiştir.

Crypta, kiler ve depo odaları bodrum katına ilave edilmiştir. Zemin katta ise, çan zilleri, papaz odaları, mutfak ve katip dairesi bulunur. Ayrıca yine zemin katta arşiv odası ve arşivci çalışma odası ile kütüphane vardır.

Katedral binası güneyden arşivlere bağlanmıştır. 1800 yılında yapılan inşaatta, güneydoğu köşedeki kule kalıntıları yıkılmıştır.
Katedralle birlikte, bu bina ve saray arasında kapalı bir simetrik boşluk bulunur. Kapı 1747 yılında yapılmıştır.

Macaristan Pecs Barbican
Macaristan Pecs Barbican

 

Barbican

Esze Tamas adresindedir.
Barican: Bishot kalesi duvar sistemine ait dairesel bir yapıdır ve 15. yüzyılda yapılmıştır. Osmanlı tehdidi nedeniyle 1498 yılında yapılmıştır.

Yapı gotik tarzdadır. Dar bir sütun üzerinde oturan bir yuvarlak kapı kulesidir. Kulenin arka kapısı: savunucuların, saldıran düşmana saldırmaları için yapılmıştır. Kule hendek kalıntıları ile çevrilidir ve eski bir asma köprü üzerinden girişe kadar yürünür.

Barbican kulesini ziyaret ederseniz, burcun üst kısmında, tepe mazgalı olan ahşap geçitte yürüyebilirsiniz. 18. ve 19. yüzyıllarda savunma duvarları demode olunca, evler kale duvarları çevresinde inşa edilmeye başlanmıştır. Kale duvarları boyunca inşa edilen evler, 1960 yılında yıktırılmıştır.

Macaristan Pecs Kalvanist kilisesi

Kalvanist kilisesi

Szabadsag adresindedir.
Kilise Imre Schlauch tarafından tasarlanmış ve 1907 yılında inşa edilmiştir. Meşe minber, Budapeşte Kavlin Meydanı kilisesinin minberinin aynısıdır. Kilisenin organı, Jozsef Angster tarafından yapılmıştır.

Mobilya tasarımları ise, 1927 yılında mobilya sanatçısı Gyözö Szatyor ve Pecs Emil Vata tarafından yapılmıştır. Kilisenin cephesi üç eksenlidir. Koni şeklindeki sivri orta kule sağ taraftan yapıya bitişiktir. Beyaz duvarlar, pencerelerin olduğu yerde tuğla kaplama ile dekore edilmiştir.

Macaristan Pecs Belediye Binası-City Hall
Macaristan Pecs Belediye Binası-City Hall

 

Belediye Binası-City Hall

Şehir merkezinde “Szechenyi” meydanındadır.
Günümüzde görülen neo-barok yapı 1907 yılında yapılmıştır. Belediye binasının çan kulesi, aynı zamanda şehrin merkez meydanına eşsiz bir atmosfer görünüm kazandırmaktadır. Her saat başında, çanın sesini duymak mümkündür.

Szechenyi meydanındaki en belirleyici yapı, burasıdır. Burada ilk belediye binası 1695 yılında Osmanlı işgalinin ardından kurulmuştur ve yalnızca iki katlıdır. Napolyon savaşları sırasında ise, burası askeri bir hastane olarak işlev sürdürmüştür.

1780 yılında yapıya balkon ilave edilmiştir. 1830-1834 yılları arasında ise Jozsef Piatsek, şehrin ihtiyaçlarına uygun iki katlı bir bina inşa etmiştir. Günümüzde görülen yapı ise yukarıda sözünü ettiğim gibi 1907 yılı yapımıdır.

Macaristan Pecs Paşa Memi Hamamı

Paşa Memi Hamamı

Ferencesek adresindedir.
Hamam, bölgede en uzun hayatta kalan Türk hamamıdır. Ancak 1880 yılında yıkılmıştır.

Osmanlılar bölgede kaldıkları sürede: dini eğitim kurumları, camiler, medreseler ve mezarlar inşa etmişlerdir. Ayrıca gençler için temel ve orta düzeyde okullar kurmuşlar, ruh yanında vücut temizliği için hamamlar yapmışlardır.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi: 1660-1664 yılları arasında burayı ziyaret ettiğinde şunları yazmıştır “Paşa Memi kaplıcası: Paşa Memi camisine yakındır, bu hoş binada ılık bir banyo ve spa kullanılır”

Bugün banyo alanı yeniden kısmen sergilenmektedir. Ayrıca, burada Paşa Memi hamamı kazı tarihine ait küçük bir sergi bulunur.

Macaristan Pecs Arkeoloji Müzesi

Arkeoloji Müzesi

Zzechenyi bölgesindedir.
Müze binası, 18. yüzyılda geç-barok mimari stilinde inşa edilmiştir. Burada, daha önceleri İbrahim Csor isimli bir Türk ağasının evinin bulunduğu bilinmektedir. 1687 yılında ise Cizvitler tarafından bir okul kurulmuştur.

Cizvit tarikatına ait bina, 1773 yılında kamulaştırılmıştır.
Müzede: prehistorik çağlardan Macaristan’ın fethine kadar olan döneme ait Transdanubiya bölgesinin tarihini tanıtan sergiler bulunmaktadır.

Müzenin en önemli eserleri: Zengovarkony, zok ve Jakab tepenin antik mezarlarında bulunan kalıntılardır. Özellikle: bronz kuş şeklindeki pot taş ilgi çekmektedir. Geç Tunç çağında, insanlar Jakab tepenin çevresinde MÖ.1000 yılında yerleşmişlerdir.

Tuhaf ölü gömme gelenekleri, onları urn alanı kültürü insanları olarak adlandırılmışlardır. Onlar ölüleri yakmışlar ve küllerini bir semaver içine yerleştirerek, yanına yiyecek-içecek ve çeşitli araçlar koyarak höyük mezarlara yerleştirmişlerdir. Müzenin avlusunda, kazılarda bulunan Roma mezar taşları ve lahitler de sergilenmektedir.

Macaristan Pecs Etnoğrafya Müzesi

Etnoğrafya Müzesi

Rakoczi adresindedir.
Sergi 20. yüzyıl başından 1950’lere kadar Baranya halklarının geleneksel kültürüne bir bakış sağlar 1996 yılında kalıcı sergi açılmıştır. Sergide: doğramalar, renkli kostümler, çanak-çömlek, nakış ve Baranya halklarının çeşitli eşyaları sergilenmektedir.

Birinci oda: fotoğraflar yardımı ile mobilya ve araçların parçaları, ilk oda, çeşitli halk gurupları ve onların yapı teknikleri hakkında bilgiler verilmektedir. İkinci odada: Baranya geleneksel tekstil, halk-örgü ve nakış işleri ve geleneksel kostümler sergilenir.

Üçüncü oda: çömlekçi ve soba üreticilerin ürünlerine ayrılmıştır. Dördüncü oda, en iyi bilinen Baranya halk geleneği “Buso Mart” aksesuarlarına ayrılmıştır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Kırım özerk cumhuriyetinin güneyinde, Kırım Hanlığının başkentidir. Ruslar tarafından ismi değiştirilmeyen nadir şehirlerden birisidir.

Çünkü: aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağım gibi: ünlü Rus şair ve yazar Aleksandr Puşkin: dünyaca bilinen ve tanınan bir şiirinde: Bahçesaray Çeşmesinden söz etmiş ve bu nedenle şehrin adı, sonraki süreçte değiştirilmemiştir.

Şehir: Simperefol şehrinin 32 km. güneybatısındadır. Nüfus, 30 bin kişidir. 1920 yılında buradan sürülen Kırım Tatarları; 1989 yılından itibaren yine buraya göç etmeye başlamışlardır. Burası: 15-18’nci yüzyıllar arasında, Kırım Hanlığının başkenti olmuştur.

Yani, bir anlamda Kırım Tatarlarının tarihi başkentidir. Şehrin ismi, Kırım Tatarlarınca “Bağçasaray” olarak isimlendirilir. Kırım Hanları: Giray ailesi, 1420-1783 yılları arasında, yaklaşık 350 yıl boyunca bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir. Şehrin en büyük gelir kaynağı turizmdir.

Özellikle, yaz aylarında, çevrede bulunan birçok tarihi yapı nedeniyle: binlerce turist burayı ziyaret etmektedirler. Çünkü: Hıristiyan Ukrayna bölgesi yakınlarındaki bu Müslüman ve doğu kökenli şehir: tamamen farklı mimarisiyle ilgi çekmektedir.

Modern Bahçesaray: eski şehir, yeni şehir ve yeni bölgeler olmak üzere, 3 bölüm halindedir.

Eskişehir: Çürüksu nehrinin vadisinde, ortaçağ özelliği taşıyan dar sokakları ve geleneksel Tatar evleriyle önem kazanır. Yenişehir: Bu bölge, II. Dünya Savaşından sonra inşa edilmiştir. Burada: 5 katlı Kurusçev siteleri bulunmaktadır.

Bölge: Sivastopol-Simferepol karayolu ve demiryolu boyunca uzanır. Yeni bölge: Burası: yurtlarından sınır dışı edilerek sürülen ve daha sonra buraya geri dönen Tatarlar tarafından, 1990 yıllarının başında kurulmuştur.

Şehrin: Simferepol tarafındaki girişindedir. Burada: düzenli sokaklar ve caddeler ile küçük bahçeli evler bulunmaktadır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

ULAŞIM

Buraya ulaşmak için genellikle tercih edilen yol: Simferepol şehrinden buraya uzanan, 30 km. uzunluğundaki karayoludur ve bu yol: bozkırlar ve dağlardan geçerek şehre ulaşır.

İKLİM

Denize yakın olması nedeniyle, şehirde ılıman iklim hakimdir. Kışlar serin ve yazlar ılık geçer. Kar yağışına sık rastlanmaz.

PARA BİRİMİ

Kırım’da: grivni denilen bir para birimi kullanılıyor. 1 Amerikan Doları= 5 Grivni 1 TL= 2.5 Grivni

 

NE YENİR

Kırım bölgesinde; yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, özellikle “şaşlık” denilen ve ülkemizdeki kuzu şişe benzeyen ızgarayı tatmanızı öneririm. Ayrıca, elbette “Tatar böreği” yani diğer ismi ile “Çiğbörek” denemelisiniz.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Bu şehri ziyaret ettiğinizde görmenizi önereceğim yerler ise:

 

HANSARAY

Yazının hemen en başında belirtmek durumundayım ki, burayı gezmek için 2 saat ayırmanızı öneririm. Kırım ülkesindeki müzelerin, her gün saat: 17.00’de kapandığını da unutmayınız.

Bu saray: Bahçesaray’da Kırım Hanlığı döneminde, 16’ncı yüzyılda, Giray Hanedanı döneminde, Kırım Hanı I. Mengli Giray Han tarafından yaptırılmış, zamanla takip eden Hanlar tarafından yeni eklemeler ve ilavelerle genişletilmiş, birbirine bağlı binalardan meydana gelen bir komplekstir.

Yapının yapımında: Anadolu, İran ve İtalya’dan ustalar ve Rus ve Ukraynalı esirler çalıştırılmıştır. Bahçesaray’ın en önemli yeridir. İstanbul-Topkapı sarayının küçük ama zarif bir örneği şeklindedir. “Tatar El Hamrası” olarak da bilinmektedir.

Çünkü: Kırım Hanları İstanbul’da yetiştirilmektedirler ve ülkelerine geri döndüklerinde, İstanbul’da gördüklerini Hansaray’da uygulamak istemişlerdir. Uzun yıllar, Hanlığın yönetim merkezi olarak kullanılmıştır.

Takip eden süreçte ise: 1736, 1737 ve 1771 yıllarında yabancı ordular tarafından tahrip edilmiştir. Özellikle: I. Selim Giray Han tarafından yaptırılan ve paha biçilmez binlerce el yazması bulunan meşhur kütüphanesinin yakılması ve yok edilmesi büyük bir kayıp olarak değerlendirilmektedir.

Tüm bu yıkımlar ve tahribatların ardından her seferinde saray yeniden onarılmış ve gitgide tam bir Osmanlı sarayı haline gelmiştir. 1783 yılındaki Rus işgali döneminde ise: yeniden yapılan restorasyonlar sonucu, saray özgün mimarisini tamamen kaybetmiştir.

Özellikle: 1854-1855 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşı döneminde, saray hastane olarak kullanılınca, büyük ölçüde hasar görmüştür.

Evet: Hansaray’ı ziyaret etmek isterseniz:

Çürüksu deresi üzerindeki taş köprüden geçmeniz gerekiyor. Buradan geçince: ana kapıdan avluya giriyorsunuz. Bir zamanlar atlı süvarilerin bulunduğu ağaçların gölgelediği geniş avluda: günümüzde büyük turist gurupları sıraya girmektedirler.

Avlunun sağ tarafında müzenin girişi, sol tarafında ise bilet gişeleri, Han camisi, mezarlık, hamam ve diğer ek binalar görülür.

Günümüzde: saray içinde bulunan gezmenizi ve görmenizi önereceğim yerler şunlardır:

1. Tarih ve Arkeoloji Müzesi

2. Demir kapı

3. Çeşmeli avlu

4. Göz yaşı çeşmesi

5. Divan salonu

6. Mescit

7. Harem

8. Enderun odaları

9. Han Camii

10. Hazire-Mezarlık

11. Altın oda

12. Yaz çardağı

13. Sarıgüzel Hamamları

 

Tarih ve Arkeoloji Müzesi

Müze: Salı ve Çarşamba günleri hariç her gün açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında ziyaret edilmektedir. Giriş ücretlidir ve ücret 14 Hrivna (3 Dolar) dır.

Müze, 1917 yılında ünlü sanatçı, tarihçi ve arkeolog Üsein Bodaninskiy tarafından kurulmuştur. 1944 yılında Kırım Tatarları sürgüne gönderilince, müze kapanmış ve müzede bulunan Kırım Tatarlarına ait pek çok kıymetli eser ortadan yok olmuştur.

1950 yılında müze yeniden açılmış ve depolarda bulunan Kırım Tatarlarına ait eserler yeniden sergilenmeye başlamıştır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Demir kapı

Sarayın ana girişindedir.

Bu kapı: ikinci avluya açılmaktadır. İtalyan mimar Alevizio Novi tarafından yapılmıştır. Ancak: burada da ilginç bir husus var. İtalyan mimar: döneminde Rus Çarı tarafından Kırım üzerinden Moskova şehrine davet edilir ve Kırım’da bulunduğu sürede, alıkonulunca: sarayın inşaatında görevlendirilir ve bu kapının bulunduğu yeri yapar.

Demir kapı ise: 1503 yılında, I Mengli Giray Han tarafından: Salacak bölgesindeki eski saraydan getirilerek buraya günümüzdeki yerine konulmuştur. Kapının bulunduğu yerde: ince işlenmiş kabartma Rönesans süslemeleri dikkat çekmektedir. Özellikle: alınlık kısmında, Kırım Hanlığının simgesi “Tarak Tamga” dikkati çekmektedir.

Evet: Demirkapı: ihtişamlı görüntüsü nedeniyle, Kırım Tatarlarının tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle: 20’nci yüzyıl başlarında, Kırım Cumhuriyetinin kuruluşunda ve benzeri pek çok olayda, kapı önemli rol oynamış ve olaylar, kapının önünde çektirilen fotoğraflarla pekiştirilmiştir.

 

Çeşmeli Avlu

Buradaki altın çeşme görülmeye değerdir.

Çeşme: Rönesans tarzı süslemeleriyle dikkati çeker ve 1733 yılında, Kaplan Giray Han tarafından yaptırılmıştır. İşlemeleri altın tozu ile yapılan çeşmenin özellikle üst alınlığı ve üstündeki sülüs yazısı ilgi çeker.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Gözyaşı Çeşmesi

Adına şiirler yazılmıştır. Ünlü şair Puşkin: 1824 yılında: sürgün yıllarında burada yaşarken, Tatarlara ait bu çeşmeden etkilenerek bir şiir yazmış ve bu şiiri ile, gerek Çarlık Rusyası’nda ve gerekse Avrupa’da büyük ün kazanmıştır.

Şiir: Giray Han’a övgü ve çeşmenin hüznünü yansıtmaktadır. Hatta: takip eden dönemde: bu şiirdeki hikayeden etkilenilerek, bir de “bale” yazılmıştır. Bu bale de: Polonyalı Prenses Maria: Kırım Hanı Giray Han’ın hareminde bulunmaktadır.

Giray Han: Prenses Maria’ya aşık olur ve gözdesi Zarema’yı göz ardı eder. Bunun üzerine: Zarema: Prenses Maria’yı öldürür. Bunun üzerine, Giray Han’da, Zarema’yı öldürür ve Prenses Maria adına: bu çeşmeyi yaptırır.

Daha sonraki süreçte: Rus orduları burayı ele geçirdiklerinde, Puşkin’in bu şiirine duyulan saygı nedeniyle, çeşme tahrip edilmemiştir. Bu yüzden, günümüzde çeşmenin hemen yanında “Puşkin” in bir büstü bulunmaktadır.

Peki, çeşme kim tarafından yaptırılmıştır? Evet: bu dünyaca ünlü çeşme: Kırım Hanı Giray Han tarafından: çok sevdiği ve genç yaşta ölen karısı “Dilara Bikeç” anısına 1763 yılında, İranlı Ömer Usta denen şahsa yaptırılmıştır. Hatta: yaptırırken “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” dediği söylenir.

Dilara Bikeç’in türbesi: Hansaray’ın duvarına bitişiktir. Hatta: Gözyaşı çeşmesinin eski yerinin, türbe duvarına bitişik olduğu da söylenir.

Çeşme: ilk yapıldığında yani asıl yerinde iken: her su damlasının çıkardığı ses: akustiğinde yardımı ile: insana ağlama-hıçkırma sesi gibi gelir ve dinleyeni derinden etkilermiş.

Ancak: takip eden süreçte, Rus Çariçesi II Yekaterine’nın emriyle, çeşme günümüzde bulunduğu yere konulmuş, ancak bu özelliğini yitirmiştir.

Gelelim çeşmenin üzerindeki şekillerin anlamına: yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki mermerden yapılmış çeşmede: lotus çiçeği simgesi olan motifin içinden damla damla su akıyor. Bu çiçek: gözyaşlarıyla dolu bir gözü ifade etmektedir. Suyun ilk düştüğü yer ise “kalbi” ifade ediyor.

Bu damla damla akan su yani gözyaşı: kalbi ifade eden kurneyi kederle dolduruyor. Yani: acının, kalbe balyoz gibi indiği betimleniyor. Suyun bu ilk damladığı lotus simgesinin üzerinde “gül” koyulacak bir yer bulunuyor.

Ünlü şair Puşkin: oraya: iki aşığı simgelemesi için 2 gül koymuş ve bu gelenek haline gelmiştir. Bu bölümün altındaki iki küçük bölüm ise: acının zamanla hafiflediğini betimliyor.

En alttaki büyük bölüm ise: acı hafiflese de, kalpten hiçbir zaman çıkmadığını betimliyor.

Bu arada: çeşmenin suyunun nereden geldiği bilinmiyor.

 

Divan Salonu

Çeşmeli avlunun dış köşesinde bulunan buranın üç tarafı açıktır. Ancak; Ruslar tarafından, odanın bahçeye açılan üç cephesi: renkli camlarla kapatılmıştır.

Bir zamanlar, Kırım Hanlığının günlük meselelerinin görüşülüp karara bağlandığı buranın ortasında: küçük bir fiskiye bulunur ve günümüzde, burada: orijinal halinden kalma yalnızca üç sedir minderi sergilenmektedir.

 

Mescit

Divan salonunun hemen yanındadır. 1741 yılında yapılmıştır. Taş zeminli bu yapıda, günümüzde, el yazması kur-anlar ve dini motifli eşyalar sergilenmekte ve İslamiyet hakkında bilgiler verilmektedir.

 

Harem

Zamanında, burası yani Harem dairesi, 4 büyük binadan oluşuyormuş. Ancak, Rus işgali sırasında, bu binalardan üç tanesi yıkılmış ve günümüze yalnızca bir bina gelebilmiştir. Harem dairesine: birkaç basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.

Girişteki duvarlarda ise, Kırım Hanlarının evlerine ait cumba tarzı tahta kafesler, odalarında ise Kırım Hanlarının aileleriyle birlikte günlük yaşamlarını sürdürdükleri yerlerde çeşitli kıyafetleri ve eşyaları sergilenmektedir.

Harem dairesinin hemen arkasında bir bahçe bulunmaktadır ki, zamanında bu bahçede Hanların eşleri ve çocukları zaman geçirirlermiş. Bahçede bulunan Ay Neni Çeşmesinden mutlaka su için, çünkü buradan su içenlerin gençleştiğine inanılıyor.

 

Enderun Odaları

Hanlık döneminde, burada sarayın hizmetlileri kalırlarmış. Günümüzde, burada Kırım Tatarlarına ait Etnografik objeler (elbiseler, mobilyalar, fotoğraflar, mutfak gereçleri ve günlük yaşama ait diğer objeler) sergilenmektedir.

Burada bulunan odalardan birinde de; İsmail Bey Gaspıralı’ya ait çeşitli eşyalar ve tarihi belgeler sergileniyor.

Burada bulunan ve 1944 yılındaki Kırım Tatarlarının sürgünü ile ilgili resim ve belgelerin bulunduğu oda ise, günümüzde kapalı bulunduruluyor.

Han Camisi: Cami, Hansaray’ın genel görünümü ile mükemmel bir uyum içindedir. 1740-1743 yılları arasında yapılmıştır. İlk yapıldığında kubbeli olmasına rağmen, 1736 yılında Rus askerleri tarafından tahrip edilmiş ve daha sonra Selamet Giray Han tarafından onartılmıştır.

 

Cami

Zengin süslemeleri, taş oymalı mihrabı, minberi ve iki ince minaresiyle ilgi çekmektedir. Duvarlarda Türk çinileri görülür. Yalnızca Cuma günleri ibadete açıktır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Hazire-Mezarlık

Han camisinin hemen yanındadır. Bu bölüm: Çarlık Rusya’sı ve Komünist yönetim zamanında büyük hasara uğramıştır. Özellikle: 1944 yılında, sürgün döneminin ardından, mezarlık, mezar taşları dahil olmak üzere tamamen talan edilmiştir.

Mezar taşlarının bir çoğu inşaatlarda yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Pek azı ise, çeşitli yerlerden toplanarak, buraya getirilmiştir. Evet, bu mezarlıkta: 1592 yılından sonra, Tatar hanları ve eşleri gömülmüştür.

Kubbeleri kurşun ile örtülü iki türbede ise: Kırım Hanlarından I. Mengli Devlet Giray Han ve II. Gazi Giray Han, III. İslam Giray Han ve IV. Mehmet Giray han gömülüdür. İki türbenin yanındaki açık türbede ise, II. Mengi Giray han gömülüdür.

Mezarlığın bitişiğindeki bahçenin sonundaki zarif türbede ise, Kırım Giray Han’ın genç yaşta ölen eşi Dilara Bikeç’in kabri bulunmaktadır.

 

Altın Oda

Burası, konumu itibarıyla sarayın en hakim noktasındadır. Bu bölüm: 1764 yılında yapılmıştır. Odada, süslü tavanda, birbirine geçen parçalar, kabartma olarak işlenmiştir.

Zemindeki sedirler ise: koyu kırmızı kadife üzerine altın sırma işlemeli kumaşlarla döşelidir. Duvar süslemelerinde ise: mavi renk hakimdir.

Duvarlarda: o dönemin bir şairinin dilinden, güzellikleri öven beyitler yazılıdır.

 

Yaz Çardağı

Burası ilk olarak 17’nci yüzyılda yapılmış ve bilahare 18’nci yüzyılda yenilenmiştir. Çardağın ortasında: Türk barok stilinde, mermerden küçük bir fiskiye bulunmaktadır.

Bu odada yapılan divan toplantılarında: temiz hava, ışık ve fiskiyenin dinlendirici sesi, muhteşem bir ortam sağlamaktadır.

Han ve idareciler, burada sohbet ederler, müzik dinlerler ve yemek yerlermiş. Sarıgüzel Hamamları: Demir kapısın batısında, 1533 yılında yapılan bu hamamlar bulunur.

 

Hamam

Alttan ısıtma sistemiyle ısıtılır. Soyunma yeri, soğukluk, sıcaklık olarak üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Tahtalı Camii: Hansaray bölümünden, Zincirli Medrese istikametine giderken, hemen yolun kıyısındadır.

 

Cami

Selim Giray Han tarafından 1707 yılında yaptırılmıştır. Takip eden süreçte ise, bölgenin Komünist yönetim altında bulunduğu dönemde diğer birçok dini yapıda olduğu gibi yıkılmadan günümüze kadar gelebilmiş olmasıyla önem kazanmaktadır.

Evet, burayı ziyaret ettiğinizde, özellikle 16 köşeli minareye dikkat etmenizi öneririm.

 

SALACIK MEVKİİ

Bu mahallede: tarihi kabristan bölümünde: Kırım Hanlarından I. Mengli Giray ve I. Hacı Giray hanların türbeleri bulunmaktadır. Aynı kabristanda, Kırım Milli liderlerinden İsmail Gaspıralı’nın da mezarı bulunmaktadır.

Bu türbeler: Sovyet döneminde tahrip edilmiş ve daha sonra ise ülkemizin yardımlarıyla yeniden restore edilmiştir.

Bu mahallede, ayrıca: Zincirli Medrese ve Kırım Müftülüğü de bulunmaktadır.

 

Haci Giray Türbesi

Zincirli Medresenin giriş kapısının tam karşısında bulunan türbe: Han’ın 1466 yılında vefat etmesinin ardından, 1501 yılında, I. Mengli Giray Han tarafından yaptırılmıştır.

Titiz bir işçilik ile yapılan, kesme taş duvarlar üzerinde yükselen, sekizgen kasnaklı ve kiremit kaplamalı basık bir kubbe ile örtülü türbe: 14’ncü yüzyıl Anadolu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.

Dış görünüşte sadelik hakim olmasına rağmen, kapının yan nişleri ve zengin süslemeler, türbenin güzelliğini perçinlemektedir.

Evet: bu türbede, bölgedeki diğer yapılar gibi, Komünist döneminde, bir süre domuz ahırı ve daha sonra da depo olarak kullanılmıştır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Zincirli Medrese

Burası, Bahçesaray’da Kırım Tatarlarının önemli mimari eserlerinden birisidir. Şehir merkezinden yaklaşık 3 km uzaklıktadır. Aynı zamanda: Doğu Avrupa bölgesindeki en eski eğitim kurumlarından birisi olarak bilinmektedir.

Kitabesine göre: 1500 yılında, I Mengli Giray Han tarafından yaptırılmıştır. Kırım Hanı I. Mengli Giray Han: medresenin inşasında, bizzat kum taşımak suretiyle çalışmış ve inşaat bittikten sonra da “ ilmin önünde her kim olursa olsun eğilmek gerekir” diyerek ,medresenin tek giriş yerine zincir çektirmiştir.

Kırım Hanlarının: ilme verdikleri önem ve saygının göstergesi olan bu zincir: medresenin ismi olarak kalmış ve büyük bir İslam Üniversitesi olarak: Kırım sınırları içinde ve Müslüman ülkelerinde büyük ün kazanmıştır. Evet: medresenin kapısında asılı bu zincir, günümüzde de ilmin önünde eğilmek gerektiğini hatırlatmak için aynı yerde durmaktadır.

Zincirin sırrı: Medreseye girenlerin eğilmelerinin sağlanmasıdır. Çünkü: medreseye girenlerin “bilimin önünde saygıyla eğilirim” düşüncesinin yerleşmesinin sağlanmasıdır. Evet: eğilmeden kapıdan içeriye girmek mümkün değildir.

Zincirli Medrese:; 1917 yılındaki Bolşevik ihtilali sonrasında Tıp Okulu olarak kullanılmış ve 1939 yılında ise Komünist yönetim sırasında, akıl hastanesi yapılmıştır. Medreseye ait binalar ise depo olarak kullanılmıştır.

Evet: Zincirli Medrese: eğitim işlevinin yanı sıra, günümüzde Kırım Tatarlarının Kırım’da var olma mücadelesinin bir simgesi olarak önem kazanmaktadır.

Günümüzde: medresenin içinde o dönemin eğitim araçları bulunuyor. Başka bir bölümde ise, medresenin önünde yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan objeler sergileniyor. Bunlar arasında: özellikle 2’nci yüzyıldan kalma “toprak kap” özel ilgi çekmektedir.

 

Larişes Müzesi

Bu müze: Zincirli Medresenin tam karşısındadır. Müzede sergilenen objeler: Güliver Altan denilen bir şahıs tarafından: dünyanın dört bir yanından, 7 yıllık gezileri sırasında kendi imkanları ile toplanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Öte yandan: Müze, Kırım Tatarlarının tarihi hakkında da önemli ipuçları vermektedir.

 

Antik Türbe

Bu türbe: Eskiyurt köyünde, burada Kırım Hanlığı kurulmadan öncesi dönemde, yani 14’ncü yüzyıldan kalmadır. Türbe: kesme taş duvarlar ve ilk yapıldığında üzerinde sekizgen piramit bir külah bulunduğu tahmin edilmektedir ki, bu piramit külah daha sonra yıkılmış ve altından çıplak kubbe ortaya çıkmıştır.

Mimari olarak: aynı dönemde Anadolu’da yapılan kümbetlerle benzerlik göstermektedir. Ancak: kitabesi bulunmadığından, kim tarafından yaptırıldığı ve kime ait olduğu bilinmemektedir.

 

Eski Türbe

Bahçesaray merkezi dışındaki bu türbenin 15’nci yüzyılda yapıldığı bilinmektedir. Özellikle: Kırım Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biri olmasıyla önem kazanır. Türbe: sekizgen piramit bir külah ile örtülüdür.

Piramit külah: yapıldığı dönemde, kale duvarları ve basık sekizgen kasnak üzerinde yükseliyordu.

Ancak: takip eden süreçte yıkılmış ve günümüzde, altta çıplak kubbe görülmektedir.

Türbenin duvarları, 1,40 metre kalınlığında kesme taşlardan yapılmıştır. Türbenin kitabesi bulunmadığından, kim tarafından yaptırıldığı ve kime ait olduğu bilinmemektedir.

 

Gazi Mansur Türbesi

Bu türbe: Çufutkale eteklerinde, kaleyi çıkış yolu üzerindedir. Gazi Mansur hakkında anlatılan bir efsane dikkat çekmektedir.

Şöyle ki: “ Ruslarla yapılan savaşta kafası kopan Gazi Mansur isimli kahraman: başını Ruslara bırakmamak için, koltuğunun altına almış ve Bahçesaray’a kadar yürüyerek gelmiş ve burada, mescidinin bulunduğu yerde ruhunu teslim etmiş ve hemen oraya yani günümüzde türbesinin bulunduğu yere defnedilmiştir.

Ancak: Komünist yönetim döneminde, türbe Ruslar tarafından tamamen tahrip edilerek, adeta yok edilmiştir.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

İsmail Bey Gaspıralı Okulu ve Mezarı

Fikir adamı, eğitimci ve yazar olarak tanınan İsmail Gaspıralı: Hacı Giray Han Türbesinin hemen yanında, 2 katlı bu okulu yaptırmıştır. Burada: batı tarzı eğitim verilmiş ve böylece Kırım ve Türk dünyasının aydınlatılması sağlanmıştır.

Okul: yakın geçmişte; Akıl Hastanesi olarak kullanılıyor iken; Kırım Tatarlarının 1989 yılında bölgeye geri dönmeleri sonucunda boşaltılmış ve restore edilerek İsmail Gaspıralı’nın 150’nci doğum yılı etkinliklerinde, Kırım Tatarlarının Milli Mektebi olarak yeniden faaliyet sokulmuştur.

Türbe ve Mektebin hemen karşısında: İsmail Gaspıralı’nın mezarı bulunmaktadır. 1914 yılında ölen Gaspıralı, buraya defnedilmiş, mezar: Komünist dönemde; 1944 yılından sonra tahrip edilmiş ve 1970’li yıllarda tamamen yok edilmiştir.

Evet, mezar 2001 yılında restore edilerek yeniden düzenlenmiştir.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Minyatür Kırım Parkı

2.5 hektarlık bir alana yapılan bu park alanında: Kırım ve dünya tarihinin kültürel ve mimari bazı anıtlarının, 25 kat küçültülmüş kopyaları bulunmaktadır. Bunlar arasında: Akmescid tren garı, Hansaray, Masandra, Vorontsov ve Livadya sarayları, Kırlangıç yuvası gibi 55 civasında anıtın minyatür benzeri bulunmaktadır.

Bu minyatürler: 3 yıllık bir süreçte; Akmescid’de bulunan fabrikada, yaklaşık 150 kişilik bir gurup tarafından hazırlanmıştır. Park alanında, ayrıca: ünlü çizgi film kahramanlarının figürlerinin bulunduğu ve çocukların ilgisini çeken bir alan da bulunmaktadır.

El Sanatları Merkezi

Kırım bölgesinde unutulan el sanatlarının yeniden canlandırılması için başlatılan bir projenin uygulanması için burası düzenlenmiştir. Burada: Ayder Usta tarafından, gümüş kakmacılık çalışmaları sürdürülmektedir. Ayrıca: çeşitli amatör tiyatro toplulukları burada faaliyetlerini sürdürüyorlar.

Bahçesaray ilçesinin ziyaret ettiğinizde, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: başta gümüş işlemeler olmak üzere, Kırım Tatarlarının milli giysileri giydirilmiş bebeklerden satın alabilirsiniz. Bunları alabileceğiniz yer ise: Reçnaya sokağındaki Marama Teşkilatı satış merkezidir.

 

ÇUFUTKALE

Burası: Bahçesaray merkezine 3.5 km. uzaklıktadır. Kale ve mağara şehir: 8’nci yüzyılda yapılmış ve 1299 yılında, Tatarlar tarafından ele geçirilmiş ve 16’ncı yüzyıla kadar burada yaşamışlardır.

Bu tarihten sonra ise, vadinin aşağısına göçmüşler ve günümüzdeki Bahçesaray merkezinde yaşamaya başlamışlardır. Ancak: Tatar döneminde buraya yerleşen Karay Türkleri: Tatarlar buradan ayrıldıktan sonrada, burada yaşamaya devam etmişlerdir.

Musevi dinini sahiplenen Karay Türkleri: dini ibadetleri engellenince, 14’ncü yüzyılda, bu korunaklı ve sarp bölgeye yerleşmişlerdir. Bu nedenle: Karay Türklerinin kültürlerinin tanınmasında önemli bir kaynaktır. Büyük bir kaya kütlesinin üzerindedir. Kalenin doğu yamacındaki surlar: günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.

Kale içinde: günümüze uzanan önemli eserleriyle birlikte tam bir kültür hazinesi olarak tanımlanır. Kalenin bulunduğu bölgede; kireçtaşı bölümde doğal aşındırmalar sonucu oyulan mağaralarda ise, Neolitik çağdan bu yana insanların yaşadıkları belirlenmiştir. Bu mağaralar: her yere çıkışlarının bulunmasıyla önem kazanırlar. Savaş zamanında gizlenmek amacıyla kullanılmışlar, bunun dışında ise, yiyecek maddelerinin depolanması için kullanılmışlardır.

Mağaralar içinde: yer altı mezarları, keşişlerin yaşadıkları odalar, tapınaklar ve zirai amaçla kullanılan bölümler bulunmaktadır. Ayrıca: yine kayalar oyularak merdivenler, yağmur suyu olukları, su kanalları, gıdaların saklandığı depolar, ibadet hücreleri ve taştan binalar yapılmıştır.

Kalenin altındaki mağaralar ise, uzunca bir dönem zindan olarak kullanılmış ve Han’a karşı gelen muhalifler, buralara atılarak cezalandırılmışlardır.

Burada bulunan “Canike Hanım Türbesi” ziyaret edilmektedir. Canike Hanım: Altınordu Hanı Toktamış Han’ın kızıdır ve Kırım bölgesinde tanınmaktadır. 1437 yılında vefat ettiğinde, bu türbe yaptırılmıştır.

 

Sviato Uspensky Mağara Manastırı

Burası: Çufutkale yolu üzerinde, 8’nci yüzyıldan kalma, önemli bir Ortodoks dini yapısıdır. Manastır: Rumlar tarafından, vadi üzerinde kireçtaşı duvarlar oyularak yapılmıştır.

Manastır: söylenenlere göre: Trabzon’daki Sümela Manastırına bağlı olarak faaliyet gösteriyormuş. Bu özelliği ortaya çıkınca: 2000 yılından sonraki süreçte, Rusya’da bulunan birçok Ortodoks zengin: buraya milyonlarca dolar yardımda bulunmuşlar ve manastır ve çevresi tamamen yeniden düzenlenmiştir.

Çünkü: Rusya’da, Ortodokslar, kendileri tarafından yapılmayan bu tür yapıları yeniden düzenleterek, kendileri tarafından yaptırılmış gibi bir izlenim yaratmaya çalışmaktadırlar.

Burayı ziyaret ederseniz, burası hakkında anlatılan bir efsaneden de söz etmek istiyorum. Şöyle ki: anlatılanlara göre “bir zamanlar, bu kayalıklarda dolaşan bir çoban: kayalıkların tepesinde, bir mum tarafından aydınlatılan bir “Meryem Ana İkonu” görür.

Bunu çevresinde anlattığında ise, bölgenin Prensi: bu ikonun, sarayına getirilmesini emreder ve ikon: yerinden alınarak Prensin sarayına getirilir. Ancak: ertesi gün, ikonun sarayda konulduğu yerde olmadığı ve eski yerine, yani kayalıkların tepesine gittiği anlaşılır.

Daha sonra, ikon, birkaç kez daha yerinden alınır ve farklı yerlere götürülür ancak her seferinde, kayalıkların tepesindeki eski yerine geri döner. Sonunda: insanlar, ikonun kayalıkların tepesinde bulunduğu yerde kalmasına karar verirler.

Böylece: 15’nci yüzyılda, kayalıkların 20 metre yukarısında, bir mağara içine, küçük bir şapel yaparlar ve ikon bu şapelin içine yerleştirilir. Evet, bu vadiyi ziyaret ettiğinizde: burada 6’ncı yüzyıldan kalma mezarlar bulunduğunu görebilirsiniz. Tarihi süreç içinde, buraya önce Rumlar ve ardından Cenevizliler yerleşmiştir.

Ancak: Tatarların bölgeye hakim oldukları dönemde de manastır din işlevini sürdürmüştür. Hatta: yine aynı dönemde, Tatarlar tarafından tutulan bazı Rus mahkumların: burada hizmet verdikleri söylenir. Ancak: Komünist dönemde, manastır işlevini yitirmiş ve 1917 yılında, hükümet tarafından 7 yıllık bir süreç için kapatılmıştır.

1990’ların başlarında ise, keşişler yeniden manastıra dönmüşler ve yapılan restorasyon faaliyetleri sonucunda: özellikle orijinal ikonların restore edilmesiyle manastır yeniden dini işlevini sürdürmeye başlamıştır.

Burayı ziyaret ederseniz: özellikle, manastırın girişinde bulunan “Aziz George” duvar boyamalarını görmenizi öneririm. Bu resimlerde bulunan “St George Kalkanı”: 15’nci yüzyıldan sonraki süreçte: Moskova şehrinin yani Rusya imparatorluğunun başkentinin armasıdır.

 

Keçi Kanyon

Burası: Bahçesaray merkezine bağlı Koşdeğirmen ve Pıçki köyleri çevresindeki büyük bir dağ kütlesidir. Burada: 9’ncu yüzyılda inşa edilen ve daha sonraki dönemde Tatarlar tarafından tahrip edildiği düşünülen bir manastır kalıntısı bulunmaktadır. “Aziz Anastasia Manastırı” olarak isimlendirilen yapı: 1850 yılında, Keçi Kanyonunda inşa edilmiştir ve 1921 yılında kapatılmıştır.

Yapı bulunmasa da, burada bulunan su kaynağı, günümüzde Ortodoks hacılar için bir ziyaret yeri haline gelmiştir. Bu kaynakta bulunan suyun: şifa dağıttığına inanılmaktadır. Bunun dışında, Keçi Kanyonunda, halen ibadete açık bir kilise bulunmaktadır.

Büyük Süren köyü ve Süren Kalesi: Bahçesarar merkezine bağlı Büyük Süren köyünde bulunan tren istasyonunun: Tatarlar arasında büyük önemi bulunmaktadır. Çünkü: sürgün döneminde, bölgede bulunan birçok Kırım Tatarı: buradaki istasyondan tren vagonlarına bindirilerek, Orta Asya çöllerine, Ural dağlarına ve Sibirya’ya sürülmüşlerdir.