İstanbul Başakşehir

İstanbul Başakşehir

Son aylarda, isim “Başakşehir Futbol Takımı” ile oldukça bilinir hale gelen Başakşehir ilçesi hakkında bilgileri derledim, buyurun Başakşehir ilçesi.

İstanbul Başakşehir

TARİHİ

Başakşehir Yarımburgaz Mağarasında, günümüzden binlerce yıl öncesine ait yerleşim kalıntıları bulunmuştur.
Yakın geçmişte, bölgenin bilinen en eski ismi “Azatlık” dır. Çünkü: Şamlar Baruthanesinde çalışan Ermeniler, Osmanlı yönetimi tarafından azat edilip birinci sınıf vatandaş ilan edilince, bunların yaşadıkları bu bölgeye de “Azatlık” ismi verilmiştir.

Meşrutiyetin ilanından sonra ise, Arnavut kökenli Resneli Niyazi Bey: bölgedeki Ermenileri buradan göndermiş ve Baruthane ve çevresindeki araziler Resnelilerin olmuştur.

Bu dönemde yörenin ismi Resneli Çiftliğidir. 1952 yılında son Resneli ölünce, arazi, mirasçıları tarafından paylaşılmış ve parça parça satılmıştır. Ardından bölgeye yeni ve modern siteler yapılmıştır.
İlçe Küçükçekmece ilçesine bağlı iken 2008 yılında yeni bir ilçe olmuştur.

İstanbul Başakşehir

GENEL

Yerleşim yeri, İstanbul boğazının 20 km batısındadır. Denize kıyısı yoktur. Yerleşimin güneyinde Küçükçekmece gölü vardır. Bu gölü besleyen Sazlıdere, derin bir vadi oluşturur ve TEM Uluslararası transit kara yolu bu vadiye keserek ilerler. Yörede: Karadeniz ve Marmara arasında oluşan klima sistemi ılıman bir iklim oluşturur. Bu iklim: tarım için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı

BAŞAKPAZAR FUAR VE SERGİ ALANI

Bölgedeki semt pazarlarını bir çatı altında toplamak için düzenlenmiştir.
Burada: gıdadan tekstile kadar çeşitli ürünlerin satıldığı işyerleri bulunuyor. Yani, burası aynı zamanda fuar, festival ve benzeri sosyal etkinliklerin de yapılabileceği bir yer olarak düzenlenmiştir. Yani, bir anlamda AVM denilebilir. Ancak: geniş, ferah ve hijyenik bir alışveriş ortamı yaratılmıştır.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı


Ayrıca: restoranlar, kafeler, sinema salonları da bulunuyor.
En orijinal yönü ise, en üst çatı bölümünde, bir yeşil alan oluşturulmuş olmasıdır. Burada, ziyaretçiler dinlenebilmektedir.

HOŞDERE

Burası, Osmanlı döneminde bir Bulgar çiftliğidir. Çünkü 1877-1878 yılındaki Türk-Rus harbi sırasında, Bulgaristan’dan kaçarak buraya gelen üç Türk aile tarafından kurulmuştur. 1924 yılındaki mübadelenin ardından ise, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’dan da birçok aile muhacir olarak bölgeye gelmiştir.

Günümüzde Başakşehir ilçe sınırları içerisinde bulunan Hoşdere bölgesinde, yaklaşık 110 hektarlık alan üzerinde, 20 bin kişinin yaşaması planlanan Yeni Şehir Projesi geliştiriliyor.

İKİTELLİ ORGANİZA SANAYİ SİTESİ

İstanbul’da bulunan 2 organize sanayi bölgesinden birisi, TEM Otoyolunun hemen kuzeyinde bulunan İkitelli Organize Sanayi Sitesidir. Bağcılar ilçe merkezine 4 km uzaklıktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı

ATATÜRK OLİMPİYAT STADI

Bağcılar ilçe merkezine 9 km uzaklıktadır.
İkitelli bölgesinde bulunan stadyum, UEFA’nın “5 Yıldızlı Stadlar” listesinde bulunmaktadır. Çünkü bünyesinde her türlü organizasyon için uygun donanım bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı


Olimpiyat parkı içinde bulunan stadyum, 1999-2002 yılları arasında yapılmıştır. 77 bin seyirci kapasitelidir. Seyirci kapasitesi olarak Türkiye’nin en büyük stadıdır. Ayrıca 9 kulvarlı atletizm pisti vardır.
Oldukça büyük bir otoparkı bulunmaktadır. Tüm bu güzellikler yanında, bu muhteşem stadyumun eksisi, hiç bitmeyen rüzgar ve üstünün açık olmasıdır.

ISPARTAKULE MEVKİİ

İstanbul-Avrupa arasındaki tren yolunun bir istasyonu buradadır. Burada, ayrıca Ispartakule viyadüğü ve Ispartakule çiftliği bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası

YARIMBURGAZ MAĞARASI

Yörede, Altınşehir mevkiindedir. Bu yüzden halk arasında “Altınşehir Mağarası” olarak da bilinir. İstanbul merkeze 22 km uzaklıktadır. Küçükçekmece gölüne ise 15 km uzaklıktadır.
2001 yılında 1’nci Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Mağaranın 2.5 km güneyinde Küçükçekmece gölü bulunur. Önünden ise Sazlıdere geçer. Ayrıca yine yörede, zengin su kaynakları vardır. Bu yüzden barınma ve konaklama için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası


Mağara içindeki sıcaklık yaz-kış dönemlerinde değişmez, sabittir.

Mağarada ilk araştırmalar, 19’ncu yüzyıl ortalarında Abdullah Bey tarafından yapılmıştır. Daha sonra 1963 yılında aşağı mağaranın giriş kısmında kazılar yapılmıştır.

Mağarada: Paleotik çağa ait çeşitli kalıntılar ve Bizans dönemine ait bir kilise kalıntısı vardır. Ancak, mağara zaman içinde oldukça büyük tahribata uğramıştır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi

AZATLI BARUTHANESİ

1795-1796 yılları arasında Baruthane Nazırı Mehmet Şerif Efendi tarafından yaptırılmıştır. Sultan III Selim tarafından ordunun modernleşmesi hareketinin baş eseri olarak kabul edilir. Temelleri 1794 yılında atılmış ve 2 yılda tamamlanmıştır.

Küçükçekmece gölünün kuzeyinde, göle 4 km uzaklıktadır.

Osmanlı döneminde İstanbul, Selanik ve Gelibolu’da bulunan baruthanelerin verimli olmaması nedeniyle daha modern olan burası inşa edilmiştir. Yapının zemin etüdü oldukça dikkatli seçilmiş, dış cephesi taştan yapılmıştır. Katlı olan yapı, çökmesinin önlenmesi için demir bloklarla örülmüştür.

Barut kalitesini arttırmak için, burada yeni teknoloji kullanılmıştır.

1804 yılında, Şamlar köyünün kuzeyinde Şamlar bendini yaptırır ve baruthaneye bir kanalla su getirilmiştir. Aslında Sultan, avlanma sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismiyle Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve buraya bir su bendi yaptırarak, suyun gücünü kullanarak barut yaptırmak ister.

Bent ve baruthanenin yapımı için araştırmalar yapılır, barut imalatı için Şam’dan sanatkarlar getirilir ve İngiltere’den ise değirmen taşları sağlanır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi


Çünkü baruthane su çarkı ile çalışıyordu. Daha önceki baruthaneler, hayvan gücü ile çalışıyordu. Buranın su gücü ile çalışır yapılmasının amacı, üretimin sürekli devam etmesidir. Hatta: bir saat ustası olan ve mekanik bilgisi fazla Arakel Dadyan, baruthane için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları sonucunda, su çarkı ile çalışan, dumansız bir sistem geliştirmiştir.

Zaman içinde burada üretilen barutlar: Altınşehir mağaralarına yakın bir yerde depolar yaptırılarak muhafaza edilir. Burada Dadyanlar’ın ayrı bir yeri var. Bunlar Ermeni bir ailedir ve Padişahın emriyle baruthaneyi kurup işletiyorlar.

Çünkü Osmanlı topraklarından Dadyanlardan başka bu işi yapabilecek kimse bulunmamaktadır. Baruthanenin yapılışı ile birlikte bölgede kalabalık bir işçi topluluğu oluşuyor.

İşçilerin önemli bir bölümü Ermeniler arasından seçiliyor. Çünkü, barut işi tehlikeli ve Türkler bu işe ilgi göstermiyorlar. Zaten, baruthanenin kurucusu da Ermeniler. Padişah, Dadyanlara ve baruthanede çalışan Ermenilere, Müslümanlara tanınan hakları veriyor.

Böylece bölgenin yeni sakinleri Ermeniler bölgede yeni yerler, topraklar sahiplenmeye başlıyorlar. Hikayenin bundan sonraki bölümünü, aşağıda Resneli Niyazi Çiftliği bölümünde belirteceğim.

Zaman içinde bina birkaç kez onarılmış ve genişletilmiştir.

Baruthane: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ancak bu savaş sırasında, baruthane, Ruslar tarafından tahrip edilmiştir.
Günümüzde: Baruthane binasının çevresinde büyük bir havuz ve hangar benzeri yapı kalıntıları bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Şamlar Bendi

ŞAMLAR BENDİ

Burada: bent kurulurken, baruthane için Şam’dan ustalar getirilir. Yukarıda da belirttiğim gibi, Şam şehrinden gelen ustalar, bu köyün bulunduğu yerde iskan edilirler. Bu ustalar Şam’dan geldiği için köye “Şamlular Kariyesi” ismi verilir.

Bölgede bulunan Sazlıdere’nin en büyük kollarından olan Şamlar Deresinin üzerinde bulunan su bendi, Osmanlı döneminde, Sultan II Mahmut zamanında, 1826-1828 yılları arasında yaptırılmıştır.

Sultan II Mahmut, av sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismi Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve bu suyun önüne bir bent yaptırmak ve suyun gücünden istifade ederek barut yaptırmayı düşünür.

Baruthaneye su sağlamak için kurulmuştur. Yükseklik 10 metredir. Ancak, elbette günümüzde burada da büyük bir kuraklık hüküm sürmektedir.

 

ŞAMLAR KÖYÜ CAMİİ

1839 yılında yapılmıştır. Yapı: dikdörtgen biçimli ve kesme taştandır. Yapının orijinal minaresi, 1995 yılında yıkılmış ve yerine beton minare yapılmıştır. Şamlar köyünün ilk kuruluşu ile ilgili, yukarıda söz etmiştim, Baruthane için Şam şehrinden gelen ustalar ilk olarak burada iskan edilmişler ve köy kurulmuştur.

RESNELİ ÇİFTLİĞİ

Meşrutiyetin ilanında etkili olan Arnavut kökenli Osmanlı devlet adamı Resneli Niyazi Bey, burada bir çiftlik kurmuştur. Kendisi, 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen Meşrutiyet döneminin en büyük devrimci simgesidir.

Resneli Niyazi Bey, Meşrutiyetin ilanının ardından gittiği her yerde “Hürriyet Kahramanı” olarak karşılanıyor. Ancak, aynı zamanda bu bölgeyi de kendisine ayırıyor ve elbette hiç kimse buna karşı çıkamıyor.

O zamanki ismiyle “Azatlık” bölgesini kendisine çiftlik yapıyor. Daha önce buraya yerleşen Ermenileri buradan kovuyor.

Evet, Meşrutiyet yıllarında Hazine-i Hassadan Resneli Niyazi Bey ailesine geçen bu bölge, 1950 yıllarına kadar Resneliler Çiftliği adıyla bu ailenin mülkiyetinde kalmıştır.

Son sahibi 1952 yılında ölünce, mirasçıları 1980’li yıllarda araziyi ayrı ayrı parselleyip paylaşırlar ve satarlar, ancak bölge “Resneli” olarak halen tanınmaktadır.

Çiftliğe ait konaklar, Yarım Burgaz mağarasının ilerisindedir. Burada, yani çiftlik bölgesinde oldukça yoğun bitki çeşitliliği bulunur.
Bu yüzden, çiftlik arazisinin eko parka dönüştürülmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

Bio İstanbul

Başakşehir Sazlıdere Baraj gölü yanında, Bio İstanbul isimli bir proje geliştirilmektedir. Burada, Türkiye’nin ilk biomedikal Bilim Parkı kurulacaktır.

Ayrıca toplam 15 bin konut bulunacakmış. Bu projenin devam edip etmediği hakkında bilgim yok. Sanırım proje iptal edilmiş, çünkü en büyük Amerikalı ortak projeden çekilmiş diye duydum.

İstanbul Büyükçekmece hakkındaki gezi yazım için  Büyükçekmece

İzmir Balçova

İzmir Balçova

Balçova, İzmir merkeze 8 km uzaklıktadır.

İzmir Balçova

TARİHİ

1910 yılında İzmir Vilayeti haritasında, Balçova köyü olarak adlandırılan bölgede, ilk Belediye teşkilatı 1963 yılında kurulmuştur.

Yörenin ilk sakinleri, Narlıdere bölgesinde deniz kenarında otururken, denizden gelen korsanların istilasından kurtulmak için, bugünkü Balçova’nın ilk kurulduğu eski Balçova köyüne göç ederek yerleşirler.

Eski Balçova köyü, o dönemde “Ayesefit” olarak bilinir. Köy arazisinin büyük bir kısmı balçıktır. Bu yüzden köyün ismi “Balçık Havi” olarak değiştirilmiştir. Daha sonra ise bugünkü ismi olan “Balçova” olmuştur. İlçe 1992 yılında ilçe olmuştur.

İzmir Balçova

GENEL

Balçova ilçesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindedir. İlçenin doğusunda Konak, güneyinde Karabağlar, batısında Narlıdere, kuzeyinde İzmir körfezi vardır. İlçe denize yakın yani kuzey tarafta kurulmuştur.

İlçe merkezinin yayılım alanı, denizden 20-80 metre arasında uzaklıktadır. Denizden yüksekliği ortalama 27 metredir.

Bölgede Akdeniz iklimi hakimdir ve toprak özelliğine bağlı olarak farklı bitki toplulukları görülür. Orman, çevrede yok denecek kadar azdır. Teleferik dağının eteklerinde, Kırmızı Akdeniz Toprakları vardır. Bu toprak verimlilik bakımından oldukça fakirdir.

SAHİL KESİMİ

İlçenin 6 km kadar sahil kesimi vardır. Bu sahil kesiminden balıkçılık yapılır.

İzmir Balçova Bağımsız Yargı ve Danıştay Anıtı

BAĞIMSIZ YARGI VE DANIŞTAY ANITI

Bu anıt “Danıştay’a yapılan silahlı saldırıyı gerçekleştiren anlayışa karşı duyarlılığın bir simgesi” olarak yaptırılmıştır. 17 Mayıs 2002 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda Danıştay ikinci daire üyelerinden Mustafa Yücel Özbilgin görevi başında şehit olmuş ve tetkik hakimi yaralanmıştır.

Hukukun üstünlüğünü, adalet ve çağdaşlığı savunanlar, sadece Danıştay’ı değil tüm yargıyı ve uygar dünyanın bütün değerlerini hedef alan bu saldırıyı asla unutmamalıdırlar. Anıt 29 Eylül 2007 günü dikilmiştir.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

İnciraltı’nda Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Yerleşkesinde kuruludur. Okul, 1 Mart 1978 tarihinde Ege Üniversitesine bağlı olarak açılmıştır. 1982 yılına kadar Ege Üniversite yerleşkesinde öğrenime devam edilmiş, 1982 yılında İnciraltı’nda bulunan Yakın Doğu Eczacılık Yüksek okuluna geçilmiştir. Modern eğitim modeli olarak gösterilen öğrenci merkezli eğitim, Türkiye’de ilk kez burada uygulanmaya başlamıştır.

İzmir Balçova İzmir Ekonomi Üniversitesi

İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ

Teleferik mevkiindedir. İzmir Ticaret Odası Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından 2001 yılında kurulmuştur. Ege bölgesi ve İzmir’in ilk vakıf üniversitesi olma özelliği taşır. Bünyesinde 2 fakülte, 5 yüksekokul ve 2 enstitü vardır. Yıllık öğrenci sayısı 10 bin civarındadır. Toplam 464 akademisyen çalışmaktadır.

İzmir Balçova Agamemnon Kaplıcaları ve Balçova Termal Otel

AGAMEMNON KAPLICALARI VE BALÇOVA TERMAL OTEL

Kaplıca suları: günümüzden 2.5-3 milyon yıl önce, İzmir Körfezi ve genelde Ege Denizinin bulunduğu sahanın bloklar halinde çökmesi sırasında oluşan faylar boyunca ortaya çıkan tipik bir fay kaynağıdır.

Dededağı eteğinin doğu-batı doğrultusunda İzmir fayı ile genel olarak kuzey-güney doğrultulu daha kısa fayların kesişme noktasında yer alır.

Kaynakların çıkış yerindeki sıcaklığı 60 derece civarındadır. Daha derinde (500-600 metre) su sıcaklığı 100 dereceyi aşmakta ve açılan kuyulardan çıkan buhar ve sıcak su işyerlerinin ısıtılmasında kullanılmaktadır.

Ülkemizin en ünlü, çok eskiden beri bilinen ve yurt dışında en çok tanınan şifalı kaplıcalarıdır.

Daha çok “Aagememnon Kaplıcaları” adıyla tanınmıştır.

Roma döneminden beri anlatılan hikayeler ve devam eden inanışa göre Mykene Kralı Agamemnon, Troia savaşı sırasında (MÖ 1200) yaralanan askerlerini bu sularda tedavi ettirmiş, hatta kendisi de burayı ziyaret ederek sulardan ve çamur banyosundan yararlanmış, ziyaretinden sonra da kaplıcalar onun adıyla anılmıştır.

Bu yaygın inanışın aksine Troia’nın Smyrna’ya uzaklığı ve bu iki kent arasında çok sayıda kaplıca varlığı düşünüldüğünde bu adın Aliağa yöresinde kurulu Kyme Devleti Kralı Agamemnon’a ait olabileceği ileri sürülmüştür.

Balçova’daki jeotermal enerjinin konutların ısıtılmasında kullanılması, İzmir’in eski valilerinden birinin büyük özverili çalışmaları sonucu gerçekleşmiştir.

Kaplıca sahasında ilk yapılaşmanın ne zaman olduğu kesin olarak bilinmez. Ancak Kral Agamemnon’un askerlerinin tedavisine yönelik bir takım ünitelerden oluşan bir tür tedavi merkezi kurulduğu ve Tanrı Apollon adına da bir tapınak yaptırıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır.

Varlığı bilinen Roma Hamamı ve onun üzerindeki Selçuklu izleri ise kaplıcanın en az 2000 yıldır çeşitli tesisler vasıtasıyla kullanıldığını göstermektedir.

Kaplıcalarla ilgili bir başka söylenti daha var. “Agamemnon’un bir kızı vardır. Kızı, bir hastalık geçirir ve hızla vücudunda yaralar çıkmaya başlar.

O dönemde hekimler kızın hastalığına çare bulamazlar. Agamemnon, kızının hastalığının kendisine ve ordusuna bulaşmasından korkar ve kızını bugün Balçova Kaplıcaları olarak bilinen yere götürüp zincirlere bağlayarak ölüme terk eder.

Hasta kızı kaplıcanın suyunu içer ve çamurlarına sürünür. 21 gün sonra ilginç bir şekilde hızla iyileşir. Kız artık hasta değildir, üstelik eskisinden daha güzeldir.”

Şu anda İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenen ve 1965 yılında kaplıca sahasında bulunan bir büstün, Kral sülalesinden bir prense ait olduğu düşünülmektedir.

Amasyalı ünlü Coğrafyacı Strabon: “Coğrafya” adlı eserinde, yörede gördüklerini “Klazamenai (Urla) den sonra bir Apollon Tapınağa, sıcak kaynaklara rastladım” sözleriyle anlatmaktadır.

Bu sözlerden Strabon’un yaşadığı yıllarda (MÖ 64-MS 21) kaplıca yakınlarında tanrı Apollon adına yapılmış bir tapınak bulunduğu anlaşılmaktadır.

Günümüzde ise tedavi, dinlenme, konaklama ve eğlenceye yönelik modern tesislerin yer aldığı uluslararası bir merkez niteliği kazanmıştır. Kaplıcaların bulunduğu yerde: Balçova Termal Tesisleri bünyesinde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi bulunmaktadır. Otel bünyesinde ise; Kaplıca ve Kür Merkezi bulunmaktadır.

Otel: uzman ekibi, hijyeni, mimari yapısı ve doğa ile iç içe olan yerleşimi ve tedavi kapasitesiyle ilgi çekiyor. Sırtını verdiği ormanlık alanda, doğal termal kaynaklara sahiptir. Ülkemizde uluslararası standartları sağlayan en büyük Termal otel ve tedavi merkezidir.

Kaplıca sularının şifa kaynağı olduğu günümüzde de tescil edilmiştir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar şunlardır: romatizmal hastalıklar, kireçlenme, kemik metabolizması bozuklukları, bel ve boyun fıtık ağrıları ve spor sakatlanmalarıdır.

Bu hastalıklar, uzman hekimler kontrolünde tedavi edilmekte ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.

FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON MESLEK YÜKSEK OKULU

Balçova kaplıcalarındaki uygulama olanaklarına bağlı olarak kurulmuş ve bu durum üniversite yerel kaynak ilişkisine anlamlı bir örnek oluşturmuştur.

DENİZ BİLİMLERİ VE TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Dokuz Eylül Üniversitesine bağlıdır.

Başta Ege denizi olmak üzere Türkiye’yi çevreleyen denizlerde ve uluslararası sularda ülkemizin gereksinimi olan bilimsel ve teknolojik verileri toplamak ve değerlendirmek amacıyla 1975 yılında kurulmuştur.

Canlı Deniz kaynakları, Deniz kimyası, Deniz teknolojisi ve jeofiziği, Fiziksel Oşinografi, Gemi inşası, Kıyı Bölgeleri yerleşimi gibi düzeylerde eğitim vermektedir.

Ayrıca düzenlediği amatör denizci ve yat kaptanı yetiştirme ve gemi modelciliği kurslarıyla üniversitedeki bilgi birikiminin topluma yönelmesi yönünde çalışmalar yapılmaktadır ve bu tür uygulamalarıyla üniversite toplum bütünleşmesinin güzel bir örneğini oluşturmaktadır.

İzmir Balçova

GEZİLECEK YERLER

İzmir Balçova Aqua City-Su Oyunları

AQUA CİTY-SU OYUN PARKLARI

İzmir ilinin ilk ve tek su oyunları parkıdır.

Aqua city, Balçova Termal bölgesinde oldukça büyük bir alanda kuruludur. Burada farklı türden 22 su kaydırağı vardır. Ayrıca: 3 yüzme havuzu bulunur. Parkın kapasitesi, aynı anda 4 bin kişidir. Evet, İzmirliler yaz döneminde burayı yoğun tercih ediyorlar, oldukça büyük ve güzel bir tesistir.

İzmir Balçova Ege ve Pirireis Müze gemileri

EGE VE PİRİREİS MÜZE GEMİLERİ

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının tam savaş konseptine sahip iki emektar gemisi (Ege Fırkateyni ve Pirireis) “Müze Gemi” haline dönüştürülerek 1 Temmuz 2007 tarihinde İnciraltı iskelesinde halkın ziyaretine sunulmuştur.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile İzmir Büyük Şehir Belediyesinin ortak projesi olan düzenlemenin amacı, denizciliği, denizcilik tarihini tanıtmak, sevdirmek ve denizciliğe ilgili arttırmaktır.

Gemiler, İzmir ve Ege bölgesinin ilk ve tek müze gemileri olma özelliği taşıyor.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

TELEFERİK TESİSLERİ

Türkiye’nin ikinci büyük teleferiğidir.

Teleferik tesisleri, 1974 yılında faaliyete geçmiştir. İzmir’in ve İzmir Körfezinin en önemli seyir teraslarından birisi olan Dedeağaç’ta kurulmuştur. Yörede en önemli, en heybetli yükselti olan Dededağı’ndadır. (432 metre)

Bu kütlenin batısında Ilıcadere, doğusunda Hacıahmet Deresi vadileri bulunur. Güneye doğru gidildikçe arazi biraz daha yükselir ve adı geçen derelerin parçaladığı çılgın bir coğrafyaya dönüşür.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

Ziyaretçiler yaklaşık 1000 metrelik bir mesafeye havai hatla, dört kişilik kabinlerle ve saniyede 3 metre hızla taşınmaktadır. Taşıma kapasitesi saatte 400 kişidir. Seyahat süresi yaklaşık 2 dakika 42 saniyedir.

Burası İzmir Körfezi hakimiyeti, Kızılçam ormanları arasında düzenli piknik alanları ve ulaşım sisteminin insanlara ilginç gelmesi nedeniyle sadece Balçova’nın değil bütün İzmir’in eşsiz gezi ve piknik alanıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İNCİRALTI

Balçova’da İzmir-Urla karayolunun kuzeyinde, sahile kadar ki ova bölümü genel olarak “İnciraltı” adıyla bilinir. Aslında bu sahanın Dalyan’ın güneyindeki kesimi “Bahçelerarası” olarak isimlendirilir ve bu adla bir de mahalle oluşturulmuştur.

Dolayısıyla İnciraltı, ovanın daha çok sahil bölgesini içine alan, kendine özgü özellikleri olan nispeten küçük bir bölgenin adıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İnciraltı ismi, bir mahalle ya da toprak parçasından çok plajları, çiçek, turunçgil ve sebze bahçeleri, seraları, okaliptüs ve salkım söğütlerin koyu gölgeleri, imbat, mangal partileri, sazlıklardan yapılma derme çatma kulübeleri, gazinoları, dalyanı, kuş sesleri, balıkçı barınağı, tahta sandalyeli kır bahçeleri, balıkçı lokantaları ve yüzme yarışlarıyla özdeşleşmiş şirin bir mekandır.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

İnciraltı Kent Ormanı

Üçkuyalar Feribot iskelesinin bitişiğindedir.

Burası, 1960’lara kadar doğal özelliklerinin yanı sıra, İzmirlilerin şehir içinde denizden yararlanıp kullanabildikleri son plaj yeriydi.

Dalyan gölü çok geniş bir alan kaplıyordu. Bu göle besleyen tatlı su kaynakları o zamanlar akıyordu. Enden rastlanan kuşların ve deniz canlılarının yumurtlama ve barınma yeriydi.

Sonraki yıllarda bu özellikle 1994’lerden sonra toprak ağır bir tahribata uğradı,  moloz ve toprak doldurularak göl küçüldü, arkasından topoğrafyası değişti tatlı su kaynakları yok edildi.

Doğal dengenin kısmen de olsa yeniden kurulabilmesi, İzmir’in kaybettiği bu tabiat varlığının tekrar kazanılması çalışmaları iki yıl sürdü. Herkesin rahatça erişebileceği bir Milli Park oluşturuldu.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

50 bine yakın ağaç, denizin kokusu, hayal gücünü zorlayan renk pınarı, birbirine karışan kuş sesleri, Dalyan akşamında filamingoların tansı, piknik için düzenlenmiş mekanları, yürüyüş yolları, aletli spor olanakları, oto parkı, güvenlik önlemleri, insana ve diğer canlılara dair her şeyin düşünüldüğü düzenlemeleriyle tam bir doğal yaşam alanıdır. İnciraltı şehir ormanında, doğayı ve üretkenliği temsil eden heykeller bulunmaktadır.

Balçova Belediyesi tarafından yapılan heykellerin ana teması kadın ve çocuktur.

Üçkuyular Vapur İskelesi

İzmir Körfezinin güneyini araba vapuru vasıtasıyla kuzeyine bağlayan ve adeta yüzen bir köprü görünümü veren hattın Balçova ayağını oluşturur. Buradan 25 dakika gibi kısa bir sürede Karşıyaka’daki Bostanlı iskelesine ulaşılır.

Dolayısıyla burası, Karşıyaka’ya geçmek isteyenler için şehir trafiğine girmeden rahat bir ulaşım imkanı sağlamaktadır.

 İzmir Güzelbahçe gezi yazım için Güzelbahçe

İzmir Güzelbahçe

İzmir Güzelbahçe

Güzelbahçe, İzmir il merkezine 24 km uzaklıktadır. İlçe: İzmir-Çeşme otoyolu ve karayolu üzerindedir.

TARİHİ

Yöredeki yerleşimin ismi, MÖ 7’nci yüzyılda yine buralarda kurulu olan “Klazomenia” şehri kurulmuştur. Yerleşim yeri olarak seçilen bölge, aynı zamanda 12 İyon kentinden biridir. Bu isim daha sonra halk dilinde “Klizman” şeklinde kullanılagelmiştir.

1893 yılında Girit’te yaşayan Müslümanların bir kısmı muhacir olarak Güzelbahçe’ye gelip yerleşmişlerdir. 1912 yılında yapılan mübadele sonucu Rumlar gönderilmiş, yerlerine Girit’ten gelen Müslümanlar yerleştirilmiştir. 1919-1922 yılları arasında bölge Yunan işgaline uğrar. 12 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtarılır. 1936 yılında ilçe Bucak müdürlüğü olarak Urla’ya bağlanır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, 1936 yılında yöreyi ziyaret eden Vali Kazım Direk “Bu yörenin toprağı kızıl ve Kurtuluş Savaşı sırasında buralarda çok fazla şehit kanı döküldü, buranın ismi artık “Kızılbahçe” olsun” demiş ve bu önerisi kabul görmüştür.

Ancak takip eden dönemde, (1958 yılında) “Kızıl” kelimesine karşı gelişen tepki üzerine, 1954 yılında Belediye kuruluşu sırasında ilçenin ismi “Güzelbahçe” olmuştur. 1984 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi kurulunca, Güzelbahçe merkez ilçe belediyesine dahil edilmiştir. 1993 yılında müstakil ilçe olmuştur.

İzmir Güzelbahçe

GENEL

Güzelbahçe ilçesinin kuzeyinde İzmir körfezi, doğusunda Narlıdere ve Konak, güneyinde Menderes ve Urla, batısında yine Urla bulunmaktadır. İlçe, İzmir şehrinin batıya doğru hızla büyüdüğü bir hat üzerindedir. Hızlı kentleşmenin getirdiği sorunlar yoğundur. İlçe düzlük bir alanda bulunmaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 50 metredir.

İlçede tipik Akdeniz iklimi hakimdir. Bitki örtüsü, yüksek yerlerde çam ormanı, alçak bölgelerde ise maki toplulukları şeklindedir. İlçede 23 tane sanayi kuruluşu vardır. Ayrıca küçük el sanatları işletmeleri de vardır. Sahil şeridi nedeniyle, ilçede balıkçılık ta yoğun yapılmaktadır.

110 tane balıkçı teknesi bulunmaktadır. Bölgede oldukça büyük bir balık pazarı vardır. Peki balık yemek isterseniz önerim, Yalı Mahallesine gidin, orada balık lokantaları bulunuyor. Yalı Mahallesinde yaz döneminde her akşam “Gece Pazarı” kurulmaktadır.

İzmir Güzelbahçe Sahil Şeridi ve Plajlar

SAHİL ŞERİDİ VE PLAJLAR

İlçede 6-7 km uzunluğunda sahil şeridi vardır. Bu kadar sahil şeridi olup ta denize girmemek olur mu? Güzelbahçe ilçesinde denize girilebilecek beş yer vardır. 7300 metrelik sahil şeridinde, Belediye, plaja şemsiyeler dikmiş, piknik alanları oluşturmuştur.

Bunlardan en güzeli: İzmir’e en yakın konumda (şehir merkezine 35 km uzaklıktadır) bulunan “Siteler” semtindeki plajdır. Ayrıca: Gece Pazarı yanında ve Maltepe Sahil şeridinde de plajlar bulunmaktadır. Ayrıca 1968’den beri hizmet veren “Oba Dinlenme Tesisleri” bulunmaktadır.

PAYAMLI BARDACIK FESTİVALİ

Her yıl geleneksel olarak Ağustos ayında iki gün süreli yapılmaktadır. Festival kapsamında konserler veriliyor, halk oyunları gösterileri düzenleniyor. En iyi bardacığın seçildiği yarışmalarda üreticiler ödüllendiriliyor. Payamlı köyünün otantik sokaklarında kurulan tezgahlarda yöreye özgü organik ürünler ve el işi ürünler satılıyor.

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI FESTİVALİ

2014 yılından bu yana her yıl geleneksel olarak düzenlenmektedir.

MALTEPE ASKERİ LİSESİ

Ülkemizde bulunan 4 askeri liseden biri olan (İstanbul Kuleli Askeri Lisesi ve Deniz Lisesi, Bursa Işıklar Askeri Lisesi) “Maltepe Askeri Lisesi” buradadır. Buradan özellikle Hava Harp Okuluna öğrenci yetiştiriliyordu, çünkü halen kapalı bulunduruluyor.

İzmir Güzelbahçe Balıkçı Barınağı

BALIKÇI BARINAĞI

İlçe merkezindedir. Aynı zamanda balık hali olarak da kullanılıyor. Halk arasında “Balıkçılar çarşısı” olarak biliniyor. Balık hali içerisinde, oldukça güzel balık restoranları bulunuyor. Bu restoranlarda: Ege denizinin güzel manzarasına karşı balık türlerini tadabilirsiniz. Balık halinin hemen arkasında balıkçı barınağı vardır.

İzmir Güzelbahçe

Burada, sağ taraftaki mendirek yolunda yürüyüş yapabilirsiniz. Bu yolun sonunda deniz feneri bulunuyor.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Güzelbahçe Anıt Ağaç

ANIT AĞAÇ

İzmir il genelinde bulunan 10 anıt ağaçtan, 3 tanesi ilçe sınırları içerisindedir. Bunlardan bir tanesi de: Yarendede bulunan Fıstık Çamıdır. Anıt ağaç Yaka Mahallesindedir. Yarendede Fıstık çamı 1995 yılında Tabiat anıtı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Ağacın muhtemelen 150 yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Çapı 1.30 metre, genişliği 4.10 metredir.

İzmir Güzelbahçe Yassıca Adası

YASSICA ADASI

Urla açıklarındadır. Buraya Koyun adası, Alman adası gibi isimler de veriliyor. Çünkü burada bir Alman, uzun süre yaşamış, ancak kimdir ne zaman yaşamıştır, net bilgi yoktur. Burada: İzmir Büyükşehir Belediyesinin tesisleri bulunuyor. İzdeniz gemileri aracılığı ile buraya günübirlik geziler düzenleniyor. Yaklaşık 1.5 saat süren bir deniz yolculuğunun ardından, adadaki Sosyal Tesislerde oldukça güzel zaman geçiriliyor. Denize girilebiliyor. 400 metrelik kumsalda güneşleniliyor.

ÇİÇEK ADALARI

Güzelbahçe ilçe merkezine 20.5 km uzaklıktadır. Yassıca adanın karşısındadır. Doğal plajlardan bazılarında cilde çok iyi gelen ince killi bir kum vardır. Söylentilere göre, Akdeniz’de keşfe çıkan güzelliğine düşkün Kleopatra, bu killi kumun namını duyarak adaya uğramıştır. Çiçek adalarında yerleşim yoktur, kıyılarında balıkçılık yapılmaktadır.

Çiçek adaları takımı şunlardan oluşur

Taş ada

Buraya Güvercin ada da denilir.

Pita adası

Üzerinde fener bulunmaktadır.

Eşek adası

Çeşmealtı bölgesinin önüne düşer. Burada eskiden bolca tavşan bulunuyormuş. Ama zamanla hem eşekler hem de tavşanlar yok olmuş.

Adacık

Taş adaya benzer. Üzerinde sadece iki tane Pırnar ağacı bulunur. Çeşmealtı’na yakındır.

UZUN ADA

Uzun ada, en büyük adalardan birisidir ama birinci derece askeri bölge olup, ulaşım yasaktır.

İzmir Güzelbahçe Liman Tepe Kazı Alanı

LİMAN TEPE KAZI ALANI

İzmir körfezinin güney sahilinde bulunan Liman Tepe, günümüzde Urla’nın İskele mahallesindedir. Antik Klazomenia kenti de aynı alanda ve Karantina adasında bulunmaktadır. Bu ada bilindiği gibi, Klasik çağda anakaraya bağlanmıştır. Bu nedenle, Liman Tepe bir yerde rahatlıkla “Prehistorik Klazomenai” şeklinde de tanımlanabilir.

Evet, Liman Tepe, Karantina adasının tam karşısında bir yarımada üzerindedir. Bu yarımada günümüzde en kuzeyde bulunan yüksek kayalık alandan, güneye doğru tedrici olarak alçalmakta ve kıyı ovası ile bütünleşmektedir. Ancak zaman içinde, Liman Tepe üzerine yazlık evler inşa edilmiş ve dolayısıyla höyük üzerindeki arkeolojik açıdan değerlendirilecek alanlar büyük ölçüde tahrip edilmiştir.

Ayrıca İzmir-Çeşmealtı yolu da Liman Tepe’yi doğu-batı istikametinde kat etmektedir. Tüm olumsuzluklara rağmen, bugüne kadar yürütülen çalışmalarda Liman Tepe’de en eski kültür olarak Kalkolitik Çağ tespit edilmiştir. Yani MÖ 4 binli yıllar söz konusudur.

Liman Tepe, MÖ 4 binli yıllardan, 2 binli yıllara kadar tüm kültürlerin kesintisiz olarak yerleştiği bir bölgedir. Antik Klazomenia kenti düşünüldüğünde, bu alanın Klasik Çağın sonuna kadar kültürel sürekliliği sürdürdüğü anlaşılır.

Bu özellik, Batı Anadolu’da sadece Liman Tepe’de görülür. Liman Tepe’de tespit edilen güçlü bir ekonomik yapı, Ege dünyasını aşarak tüm Doğu Akdeniz Balkanlar ve hatta Kafkasya’ya kadar ulaşmıştır.

Evet, aslında Liman Tepe kazısı hakkında sayfalarca yazı yazmak mümkün ancak şu anda burada görebileceğiniz bir şey yok, buradan elde edilen buluntular İzmir Arkeoloji Müzesine götürülüyor ve orada sergileniyor, umarım ileride burası ziyarete açılır.

İzmir Güzelbahçe Klazomenia antik kenti

KLAZOMENİA ANTİK KENTİ

Antik kentin kalıntıları, günümüzde Urla ilçesine bağlı İskele Mahallesindedir.

Sahilin paralelindeki tarlalarda ve kıyı ile bağlantılı Karantina adasındadır.

Antik dönemde, yarımadada bulunan kent, günümüzde doğu ve batı körfezlerinin dolmasıyla kaybolmuştur.

Roma ve Helenistik dönemde, kentin bulunduğu ada 18 ve 19’ncu yüzyıllarda İzmir’e uğrayan gemilerin karantina amaçlı bekletildiği zamandan kalma ismiyle “Karantina Adası” olarak bilinmektedir. Önceleri Yolluca ada ve İoannis adaları isimleriyle de bilinen adada, günümüzde Urla Devlet Hastanesi bulunmaktadır.

Klazomenai yerleşim alanı, doğuda Smyrna (İzmir) sınırlarına kadar gitmektedir. Balçova yakınlarında Agamennon Kaplıcalarının bulunduğu tahmin edilen Apollon Tapınağının, Klazomenai yerleşim alanı içinde olduğu tahmin edilmektedir.

Yerleşim alanının doğusundaki Güzelbahçe köyünün, günümüzde Kilizman olarak isimlendirilmiş olması da alanın buraya kadar uzandığının göstergesidir.

Alessandros’un Klazomenai arazisindeki bir noktada yapılacak bir kanal sayesinde yarımadayı adaya çevirme planlarından söz edilir.

Bu plan için ise en uygun yerin İçmeler’in güneyindeki vadidir. Söz edilen alanda tarihi kaynaklara göre: Aleksandros şerefine Aleksandria oyunlarının yapıldığı bilinmektedir.

Sığacık körfezi yakınlarında arkeolojik bulgulara göre Arkaik dönemlerde iskan gördüğü düşünülen Yaren Tepe’nin Klazomenai alanı içerisinde kaldığı ve Klazomenai’nin MÖ 5’nci yüzyıl tarihinde Daphnous denen bölgede bulunduğu sanılmaktadır.

Ünlü antik dönem yazarı Strabon tarafından: İzmir körfezinde bulunan sekiz adada Klazomenaililer tarafından tarım yapıldığı aktarılmaktadır.

Bugün 6 ada bilinmektedir. Bunlardan Drymoussa (Kösten adası, Uzun ada, Makronisi), Pele (Kiliseli, Hekim adası, İatronisi) ve Marathousa (Aprenisi, Çiçek adaları) önemlidir.

Bu adalarda, henüz arkeolojik araştırmalar yapılamamıştır. İzmir körfezinin kuzeyinde, Klazomenaililerin koloni kurduğu Leukai yerleşim alanın, Üç Tepeler Klazmanı adıyla anılmaktadır.

İzmir Güzelbahçe Klazomenia antik kenti

Tarihte ilk zeytinyağı fabrikası Klazomenai şehrindedir. Bu zeytinyağı işliğinin MÖ 6’ncı yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.

Yine aynı dönemlerde: Doğu’dan Batı Akdeniz kıyılarına kadar yayılan yabani zeytin ağaçları ıslah edilmiştir.

Zeytin ağaçlarından daha çok yağ elde edilmesi için, teknolojik ve mekanizma açısında çok gelişmiş teknikler kullanılmıştır. Bu yeniliklerin başında gelenler: zeytin ezme taşının kayalardan yontulmuş ve ağır silindirlerden oluşan bir mil yardımı ile etrafında dönülebilerek yağ sıkımının kolaylaştırılmasıdır.

Büyük çapta üretim sağlamak için büyük pres/baskı ve bunun zorunlu bir sonucu olarak pres/baskı sırasında bocurgat kullanılmasıdır.

Zeytinyağı teknolojisin tarihsel süreci içinde MÖ 6’ncı yüzyılda Klazomenai işliğinde, ilk defa uygulanmaya başlanan bu buluşlar ulaşılan teknolojik yeniliklerdir.

Bu teknikler, günümüzde, pek çok zeytinyağı üretim yerinde hala kullanılmakta olan teknolojilerin temelini oluşturmaktadır.

Kazı çalışmaları

Klazomenai şehrinde yapılmış tek bilimsel kazı 1921-1922 yılları arasında olmuştur. Savaş koşullarında yarım kalan çalışmalarda elde edilen buluntular, maalesef kazıyı yapan Yunan arkeolog tarafından çalınarak Atina Milli Müzesine götürülmüştür.

Bunlardan: bir lahit ve bazı seramikler dışında kalan hepsi tamamen kaybolmuştur.

Bu çalışmalarda: adanın batı kıyısında kuzey-güney doğrultulu döşenmiş bir yol ve doğuda, zeminleri mozaik döşeli bazı Geç Roma yapıları açığa çıkarılmıştır.

Anakarada yapılan çalışmalarda ise Monastirakia adlı bölgedeki arkaik nekropolisinde 80 civarında gömü incelenmiştir. 1970 yılında ise İzmir Müzesinden bir uzman tarafından Kalabalık mevkiinde yapılan bir kurtarma kazısında, klasik tipteki bir Klazomenai lahdi bulunmuştur.

Günümüz

En üstte de söz ettiğim gibi Klazomenai kentinin kalıntıları, günümüzde Urla İskele mahallesinde denize komşu tarlalar ve kıyıya yakın Karantina adasında bulunmaktadır. Buranın en büyük kalıntısı, İlk Çağ Zeytinyağı işliğidir.

Buranın bir Zeytinyağı Teknoloji Müzesine dönüştürülmesi düşünülüyormuş, umarım en kısa zamanda böyle bir düşünce gerçeğe dönüşür, çünkü bu kalıntının dünya üzerinde başka bir benzeri yok.

İNKAYA MAĞARASI

İlçe merkezine bağlı Yelki mahallesinin batısındaki Kocadağ doğu yamacındadır.

Mağaranın yakınına kadar arazi taşıtı veya traktörle gidilir, sonra dik ve makilik bir yamaçta 20 dakika daha yürümek gerekiyor. Yani ulaşım biraz zor, göze alıyorsanız gidiniz.

Mağaranın uzunluğu 220 metredir. Ağzına göre, en derin yeri 30 metredir. Genelde yatay, kısmen dikey ve kuru olan İnkaya Mağarasının Ekim ayındaki ısısı, salon kısmında 19, son kısımda ise 22 derecedir. Mağaranın içi, dik bir inişten sonra, geniş bir salona açılır.

Bu salonun genişliği 21, yüksekliği ise 5 metredir. Salondan güney istikametinde ilerleyen galeri, 7 metre derinlikteki bir kuyuya ulaşır. Mağarada bugüne kadar çeşitli kazılar yapılmış, çanak-çömleğe rastlanılmıştır.

Muhtemelen MÖ 7-6’ncı yüzyıllarda mağarada iskan olduğu düşünülmektedir. MS 19 ve 20’nci yüzyıllarda ise, buranın tapınma amacıyla kullanıldığı düşünülür. Çünkü salonda beyaz kalkerli kaya yüzeyinde bulunan Yunanca ibare ve Meryem’e ait bir fresko bulunmaktadır.

 İzmir Gaziemir gezi yazım hakkında Gaziemir