Hakkari

Hakkari

Hakkari, Van arası uzaklık: 218 km. Hakkari, Şırnak arası uzaklık: 181 km. Hakkari, Siirt arası uzaklık: 276 km.

TARİHİ

Bölgede yapılan araştırmalara göre, çok eski dönemlerden bu yana yerleşim bulunduğu tespit edilmiştir. Sümerler, Akadlar, Urartular ve Asurlulardan başlayan yerleşim günümüze kadar sürmüştür. Yöre 1514 yılında Çaldıran Zaferinden sonra Osmanlı topraklarına katılır. 1915 yılında ise Rus işgaline uğrar. İşgal, 22 Nisan 1918 tarihinde biter.

Ancak işgalden kurtarılan şehir, harap olmuş ve nüfusu azalmış bir kasaba olmuştur. 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması ile, Hakkari’ye bağlı beş bölge ulusal sınırlar dışında kalır. Aynı yıl Hakkari il olur. 1933yılında yine ilçe olur ve Van iline bağlanır. 1936 yılında yeniden il statüsü kazanır.

Şehrin eski ismi “Çölemerik” tir. 639 yılında, Arap akınları bölgeye geldiğinde, bu bölge için Hakkariyye ismi kullanılıyordu. Şehrin ismi hakkında bir diğer söylev şöyledir “Hakkari ismi ise, eski dönemlerde Van gölünün güneyi ve İran’a doğru uzanan bölgede yerleşik bir kabile olan “Hakkar” kabilesinin isminden gelir.

Hakkari kelimesi, Hakkarların şehri demektir.” Bu yüzden, yöreye Hakkari ismi verilmiştir.

GENEL

Hakkari, Van gölünün güney kıyılarından başlayan engebeli bir bölgede kuruludur. Bölgenin en yüksek tepesi, ülkenin de en yüksek dağlarından olan Cilo dağındadır. İl merkezinin doğusunda, Zap suyundan sonra Cilo kütlesi, birdenbire yükselir.

İl merkezinin rakımı ortalama 1700 metredir. Dicle nehrinin en büyük kolu olan Zap suyu, il merkezine 3 km uzaklıktadır. Tabii koridor görevi gören vadiler ve geçitlerin çevreye bağlandığı yolların kesişim noktasındadır. Yörede karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.

 

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ

Üniversitesi, 2008 yılında kurulmuştur. Rektörlüğe bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sürekli Eğitim Merkezi Müdürlüğü kurulmuştur.

CİLO DAĞLARI

Türkiye’nin 2’nci en yüksek dağıdır. Rakımı 4136 metredir. Bu dağlar üzerinde: buzul gölleri, buzullar ve çeşitli yaban hayatı bulunmaktadır. Bu doğal alanlarda: kış sporları yapılmaktadır. Ayrıca dağcılık sporuna uygundur. Türkiye’nin 2’nci en yüksek zirvesi olan Uludoruk zirvesine ilk olarak 1931 yılında çıkılmıştır.

Evet, uzun yıllar sonra terörden arındırılan bölgedeki Buzul Gölleri ve bazı alanları kapsayan “Milli Park” düzenlenmesi çalışmaları sürdürülmektedir. Çünkü Cilo ve Sat bölgelerinde: birçok şelale, göl, dağ ve buzul ile önemli memeli kuş, sürüngen çeşitleri bulunmaktadır. Yani buranın “Ekoturizm” için oldukça uygun potansiyeli bulunuyor.

 

SÜMBÜL DAĞI

Gün doğarken, Hakkari şehri ışığı yarım yamalak alır. Çünkü güneşin önünde, ondan da büyük Sümbül dağı vardır. Güneşin önünde, yamaçlar önce karanlık görünür.

 

ZAP SUYU

İl merkezine 7 km uzaklıktadır. İl merkezinin doğusundan geçer. Zap suyu, ilin en büyük akarsuyudur. Yağmur, kar ve buzul sularıyla beslenir. İlkbahar ve yaz başında suları kabarır ve kış başında ise azalır. Toplam uzunluğu 310 km dir.

Türkiye sınırları içindeki uzunluğu ise 189 km dir. Çukurca ilçesinin batısından Irak topraklarına girer. Zap suyu, sularını Dicle nehrine taşır. Yakınlarında şehirleşme olmadığından Türkiye’nin en temiz akarsuyudur.

Ülkemizin en hızlı akarsularından birisidir, bu yüzden üzerinde rafting yapılabilir. Van-Hakkari kara yolunu kullanırsanız, bir yanınızda hep Zap suyu olacaktır.

Hakkari Ters Lale

TERS LALE

Bu soğanlı bitki, hüznün sembolü olarak tanınmaktadır. Anadolu coğrafyasına ait endemik bir bitki türüdür. Ters Lale hakkında anlatılan efsaneler şöyledir

“Hz İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde, ters lale yetişmeye başlamıştır.”

Müslüman inancında ise, ters lale hakkında anlatılan efsane “Hz Hasan ve Hüseyin’in, Karbelada katledilmelerinden dolayı ters lalenin boynu bükük, rengi kırmızıdır.

Bir başka efsaneye göre ise ” Ferhat ile Şirin adlı aşık bir çiftin birbirine kavuşamaması nedeniyle, Ters lalenin boynu bükük, rengi kırmızıdır.” Hakkari’de ters lale çiçek açarsa bahar gelmiş demektir.

Ömrü kısa olan bu bitki 1500-2500 metre rakımda, karların arasında filizlenir, sarıya, kırmızıya, turuncuya döner ve kadife yumuşaklığında olur. Her dalında bir çan gibi ters duran, üç-sekiz arasında lale bulunur. Eskiden buna “Ağlayan gelin” ve “Ağlayan lale” isimleri verilirmiş.

 

NE YENİR

Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, ilk önerim “Lüşeli Pilav” olacaktır. Bir nevi pancar otu olan lüşe otu ile yapılır.

GEZİLECEK YERLER

Hakkari Meydan Medresesi

MEYDAN MEDRESESİ

Hakkari ilinin tek anıtsal yapısıdır. İl merkezinde Biçer Mahallesindedir. Kale altı mezarlığının, doğu tarafında, düz bir platform üzerinde kuruludur.

Yapının kapısı, özellikle taş işlemeleriyle dikkat çeker. Giriş kapısının üzerinde kitabe bulunmaktadır. İki satır ve dört bölümden oluşan kitabede medresenin 1700-1701 yılları arasında yaptırıldığı yazılıdır, ancak kim tarafından yaptırıldığı yazılı değildir.

Çünkü kitabenin büyük bölümü ayetlerden oluşmaktadır. Ancak medresenin muhtemelen o yıllarda Osmanlı devletine bağlı Hakkari bölgesi Beylerinden olan İzzeddin oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır.

Yapı dikdörtgen planlıdır. Ölçüleri 18.25 x 23.40 metredir. İç avlulu ve iki katlıdır. Düz damlıdır. Avlunun iki yanında, iki kanat halinde sıralanan medrese hücreleri vardır. Medrese yapısı içindeki sütunların birbirinden farklı olması ilgi çeker. Ayrıca yapının kapıları, hürmetten dolayı alçak yapılmıştır.

Avlunun doğu ve batı tarafında, iki kanat halinde medrese hücreleri sıralanmıştır. Bu hücreler yani 11 tane derslik, 3 x 4.80 metre ölçülerindedir ve üstleri beşik tonoz örtülüdür. Yapıda ayrıca 2 mescit bulunur. Alt kattaki mescit 3.30 x 3.40 metre ölçülerindedir.

Üst kattakine nazaran daha küçüktür. Hakkarili birçok ilim adamı yetiştiren Molla Hüseyin Bateyi; burada ders vermiştir. 1914 yılına kadar burada ilmi eğitim devam etmiştir. Daha sonra 1984 yılında onarılmış, bir süre hapishane olarak kullanılmış ve daha sonra ise boşaltılmıştır.

Medrese 2015 yılında ise Hakkari Üniversitesine tahsis edilmiştir. Amaç: medresenin halkın hizmetine sunulmasıdır.

Son olarak 2019 yılında çevre düzenlemesi ve restorasyon çalışmaları yapılmış ve ziyarete açılmıştır. Bu çevre düzenlemesi sırasında medresenin çevresindeki bazı ev ve eski yapılar kaldırıldı.

Çevredeki arazilerin istimlak edilmesiyle medresenin bahçesinde, kentin kültürünü yansıtan bir Kültür Evi yapıldı. Burada: kafeterya ve sergi salonu bulunuyor. Medreseyi ziyaret edenlere, Hakkari Üniversitesinde görevli, bu konuda bilgili hocalar eşlik ediyor ve bilgi veriyorlar.

Hakkari Çölemerik-Mir Kalesi

ÇÖLEMERİK (MİR) KALESİ

İl merkezinin güneyinde, Katramas çayı ve onunla birleşen Serink deresi arasında kalan boşluktadır.

Bu iki vadiye, dik yamaçlarla inen 150-200 metre yükseklikteki tepe üzerindedir. Konum olarak, şehre tamamen hakim bir konumdadır.

Kale, günümüzde oldukça fazla tahribata uğramıştır. Bu yüzden, ayrıntılı mimari durumu bilinmemektedir.

1998 yılında, kalenin kuzey eteklerinde yapılan bir kazı çalışmasında, günümüzdeki Dağgöl Mahallesinde tesadüfen 13 tane stel bulunmuştur. Bu stellerden 11 tanesi erkek savaşçılara ve 2 tanesi ise kadınlara aittir. Steller, ölmüş ataları anmak için hazırlanmış bir tür mezar taşıdır.

Çünkü insan biçimli taş stel dikme adeti: Hint-Avrupa kökenli halkların, doğudan batıya gelirken beraberlerinde getirdikleri bir alışkanlıktır. Bu steller yani dikilitaşlar halen Van Müzesi avlusunda sergilenmektedir. Steller: MÖ 1450 ile 1000 yılları arasına tarihlenir.

1999 yılında yapılan arkeolojik araştırmalarda, bu stellerin 20 metre kuzeyinde bir mezar odası bulunmuştur. Mezar odasının içinde ise 75 civarında insan kemiği tespit edilmiştir. Ayrıca: yine mezar odasında birçok çanak-çömlek, kemik, taş ve pişmiş topraktan oluşan kap kacak bulunmuştur.

Tüm bu buluntuların: yani steller ve mezar buluntularının yörede MÖ 15 ile 11’nci yüzyıllarda hüküm süren Hubişkia Krallığına ait oldukları tahmin edilmektedir.

Hubişkia Krallığına, tarihte ilk olarak Asur Kralı III Salmanasar’ın savaş yıllıklarında rastlanır. Bir tablette, Asur Kralı III Salmanasar: krallığın yönetim merkezi olan Zaprariya’yı işgal ettiğini ve kralları Dadi’yi esir aldığını yazmaktadır. Bu metinde geçen kentin, Hakkari olduğu düşünülüyor.

Çünkü Asur kralı, tablette yazdıklarına göre, burayı işgal ettikten sonra  daha kuzeyde, Urartuların ilk krallık kenti olan Suginia’yı işgal ettiğini belirtmektedir.

BAY KALESİ

İl merkezinin güneyinde 8 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden 2020 metre yüksekliktedir. Sarp ve kayalık bir tepe üzerinde kuruludur. Tarihi kaynaklara göre: bu tarihi kalede Hakkari Beylerinden Malik Bey hüküm sürmüştür.

Kalenin en üst kesiminde, moloz taşlar ve horasan harcı kullanılarak yapılmış duvar kalıntıları bulunmaktadır. Kalenin muhtemelen: Demir çağından Ortaçağ sonlarına kadar kullanıldığı düşünülmektedir.

Bölgede yüzey araştırmalarında bulunan tuğla ve seramikler dışında, üzerinde haç ve süslemeler bulunan bir taş parçası bulunmuştur. Ayrıca yine üzerine ters lale motifleri kazınmış taşlar da vardır.

Evet günümüzde buraya ulaşmak isterseniz, kuzey yönde, yarıya kadar araba ile, sonra ise tırmanarak ulaşmak mümkündür. Bu bölümde kayalara basamaklar oyularak merdivenler oluşturulmuştur, kaleye çıkmak için bu merdivenler kullanılmaktadır.

DEZ GÖZETLEME YAPISI

Kırıkdağ vadisinde, derenin kuzey tarafındaki tepe üzerinde kuruludur.

Buraya çıkmak için, güney tarafta patika bir yol vardır. Yapıda: kitabe yoktur. Bu yüzden hangi tarihte ve kimler tarafından yapıldığı bilinmez. Ancak bazı kaynaklarda, kalenin Nesturilere ait olduğu belirtilmektedir. Çünkü Dez yani Kırıkhan vadisinde, bir zamanlar yoğun Nesturi yerleşimi bulunmaktadır.

Kale: dikdörtgen planlıdır. Dıştan ölçüleri, kulelerle birlikte 24 x 17.70 metredir. Yapıda harçla tutturulmuş moloz malzeme kullanılmıştır. Yapının dört köşesinde, 5 metre çapında kuleler bulunmaktadır. Ancak, bu kulelerden, sadece batı taraftaki, temel seviyesine kadar yıkılmıştır.

Diğerlerinin ise içleri doludur. Kalenin dış duvarları nispeten sağlamdır. Ancak iş bölümleri, temel seviyesine kadar yıkıktır. Dış cephelerde duvar kalınlıkları 1.1 metredir.

İç duvarların kalınlıkları ise, 90 cm dir. Kalede: ortada boydan boya uzanan bir hol vardır. Bu holün iki yanında, sıralı üçer oda bulunur. Odaların üst örtüleri ve kapıları belli değildir.

DOĞANCA ŞEYH MAHMUT GÖZETLEME YAPISI

Doğanca (Orite) vadisinde, vadiyi kontrol altında tutmak için yapılmış bir gözetleme yapısıdır.

Van-Hakkari kara yolunun 10’ncu kilometresinden ayrılan, stabilize bir yol ile buraya ulaşılır. Ancak buraya ulaşmak için bir süre tırmanmak gerekir. Yapı: batı ve güneyden geçen derelerin kesiştiği, kayalık bir tepe üzerinde kuruludur.

Yapının güneyinde, ters “U” şeklindeki duvarlar, kuzeyi açık üç yönlüdür. Günümüzde, duvarlar belli bir yüksekliğe kadar ayaktadır.

Duvarların yüksekliği güneyde 7.80 metre, batıda 4.63 metre ve doğuda 6.03 metredir. Bu duvarlar, moloz taş örgülüdür ve harçla tutturulmuştur. Duvarların kuzeye devam eden kısımları ile üst kısımları yıkılmıştır.

DOĞANCA ORİTE GÖZETLEME YAPISI

Doğancanın doğusunda,  ormanlık arazi içindedir. Kuzey-güney yönünde kayalık bir kütle üzerine kuruludur. Yapı moloz taşlardan oluşturulmuştur. Yamuk planlıdır. Kuzeyi açık üç yönlü ters “U” şeklinde duvarlardan ibarettir.

Duvarların belirli bir yüksekliği kadar olan kısımları kalmıştır. Güneyde 7.80 metre uzunluğunda, bununla birleşen batı duvarı 4.60 metre uzunluğunda, doğu duvarı 6 metre uzunluğundadır.

Duvarlar harçla tutturulmuş ve moloz taş örgütülüdür. Duvarların kuzeye devam eden üst kısımları yıkılmıştır. Vadiye hakim çevreyi gözetlemek için yapılmıştır. Başkaca herhangi bir özelliği yoktur.

HALİL KİLİSESİ

İl merkezine 8 km uzaklıkta, Van-Hakkari kara yolunun kenarında, Zap vadisinin Halil Mevkiindedir. Nasturilere ait ve 1500 yıllık olduğu tahmin edilen kilisenin üzerinde kitabe veya herhangi bir süsleme yoktur. Hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez.

Dikdörtgen planlıdır. Doğu batı yönünde uzanır. Uzunluk 13.7 metre, genişlik 6.70 metredir. İki bölümden oluşur. Batıdaki birinci bölüm daha büyüktür. Batı köşede bir kapı ile girilir. Üstü beşik tonozla örtülüdür.

Ortadaki tören kapısı sivri kemerli açıklık şeklindedir ve daha büyük tutulmuştur. Duvarlara dolap nişleri açılmıştır. Doğudaki ikinci bölüme, daha büyük olan birinci bölümden iki kapı ile geçilir. Kapılardan biri, ortaya yakın yerde, sivri kemerli bir girinti içerisinde, sivri kemerli bir açıklık şeklindedir.

Diğeri ise güney köşesinde sivri kemerli açıklık biçimindedir. Oda kuzey-güney istikametinde, dikdörtgen biçimli ve tonoz örtülüdür. Bu bölümün doğu duvarına kapı eksenine gelecek şekilde sivri kemerli bir niş yerleştirilmiştir.

Yan duvarlarda yine dolap nişleri bulunur. Halil kilisesi çevresinde bulunan Nasturilere ait mezarlar da tahrip edilmiştir.

BERÇELAN YAYLASI

İl merkezine 18 km uzaklıktadır. Yaylanın rakımı ortalama 3300 metredir. Diğer yaylalar gibi, halkın yazın hayvanlarını otlatmak için göç ettikleri bir yerdir.

Burada, geleneksel kara çadırlarla yaşarlar. Burayı ziyaret edenler ise, yaylada: doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılık yapabilirler. Ayrıca kayak sporları da mümkündür. Yayla civarında Seyithan buzul gölü vardır. Gölde, kano yarışları düzenleniyor.

GOLAN YAYLASI

İl merkezine 18 km uzaklıktadır. Barçelan yaylasının batısındadır. Yüksek dağların arasında 1730 metre rakımda bir yerdir. Golan bölgesinde, 6 tane doğal göl bulunmaktadır. Bu göller: kar ve yağmur suları ve çevredeki kaynak sularıyla beslenir.

Ancak Hakkari şehir merkezinin kullanma suları buradan temin edilmektedir ve bu nedenle burada bulunan göllerin bir kısmı kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. 6 gölden 3 tanesi günümüzde kurumuştur. Burası yörenin en önemli kayak merkezidir.

Hakkari Mergabüt Kayak Merkezi

 MERGABÜT KAYAK MERKEZİ

Kayak merkezi 2700 metre rakımlı Mergabüt il merkezine 12 km uzaklıktadır. Yörede, kış döneminde kar kalınlığı 4 metreye kadar ulaşır. Böylece yörede her yılın yaklaşık altı ayı kayak sezonudur.

Kayak merkezinde, 3 katlı bir dağ evi vardır. Her yıl Nisan ayı sonuna kadar açıktır. Tesislerde: 900 metre uzunluğunda bir teleski bulunur. Hem amatör kayakçılar, hem de profesyonel kayakçılar için elverişli pistler vardır. Pistler, 3700 metre rakımda başlar ve 2700 metre rakıma kadar iner. Ayrıca atlı kızak da kullanılır.

KOÇANİS (KONAK) KİLİSESİ

İl merkezine 19 km uzaklıktaki Koçanik köyündedir. Berçelan Platosunun doğu eteklerindedir. Köye ulaşmak için, Berçelan yaylası eteklerinden stabilize bir yol vardır.

Birçok kaynakta, Doğu Süryanileri, Keldaniler olarak da anılan Nasturilerin merkez kilisesi yani Patriklik merkezidir. Bu yüzden, kilise, Nasturiler için haç yeri görevi görmektedir. Süryaniler için büyük öneme sahip olan kilise, 1924 yılına kadar inanç merkezi konumunda bulunuyordu.

Çünkü 1689 yılında tamamlanan kilise, Patrik Mar Şhalita’nın da ikamet ettiği yerde bulunuyordu.

Mar Şalita kilisesi, köyün yaklaşık 200 metre dışındaydı. Patrikhaneye ait koca bir manastır yahut katedralden ziyade tipik bir köy kilisesiydi.

Mar Şalita kilisesini mesken edilen Patrik (Mar Şem’un) kendi halkının sadece ruhani lideri değil aynı zamanda dünyevi lideriydi. Patrikler halk tarafından saygı görürler ve civar bölgelerde çıkan sorunlarda zaman zaman hakemlik yaparlardı.

Ancak kilisenin bulunduğu köy, 1996 yılından bu yana meskun değildir. Bugün kullanılmayan kilise, hazine avcıları tarafından büyük tahribata uğratılmıştır.

Kilise, köyün doğu tarafında, vadiye hakim bir noktada, doğal kayalık bir platform üzerinde kuruludur. Doğu-batı ekseninde dikdörtgen planlıdır. Güney cephenin batı köşesinde bulunan bir kapı ile yapıya girilir. Kilise, içi iki bölümden oluşur.

Birinci bölüm: sahın bölümüdür. İkinci bölüm: Sahın bölümüne iki kapı açıklığıyla geçilen, doğudaki Kanki bölümüdür. Ayrıca, kuzey tarafta, kayalıkların üzerinde, biraz yüksekçe kalan ve havalandırmaya geçiş işlemleri sağlanan bir kısım vardır.

Kuzeydeki bu ek bölüm dışında, yapının dış cephesi tamamen düzgün kesme taşla yapılmıştır. Duvarları, yarıya kadar olan kısmı gri renkli, üst kesimi açık krem renkli düzgün kesme taşlardan örülmüştür. Kapı: iki renkli taşlarla yapılmış, sivri kemerlidir.

Asıl kapı açıklığı, dikdörtgen şeklindedir. Geometrik geçme kompozisyonları bulunur. Cephenin çatıya yakın, üst kısmında, 8 satırlık, Nasturice bir kitabe bulunur.

Biri bunun altında ve diğeri ortaya yakın yerde ise dairesel şekilde iki “Güneş Saati” bulunur. Bunlarda süslemeler vardır. Ayrıca kapının üzerinde iç içe, dairesel geçmeli bir kompozisyon vardır.

Dış cephesi düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Kapısı, iki renkli taşlarla süslenmiştir. Cephenin çatıya yakın, üst kesiminde bir kitabe vardır. Bu kitabe Asuri dilinde yazılıdır.

Bu kitabenin altında: dairesel şekilde güneş saati vardır. Bir diğer güneş saati ise, ortaya yakın bir yerdedir. Evet, sonuç olarak: güney cephedeki süsleme ve güneş saatleri, içteki arkadlar, havalandırma tüneli nedeniyle, yapı önem kazanmaktadır.

ŞEYH ALİ CAMİİ (ÜZÜMCÜ KÖYÜ)

İl merkezine bağlı Üzümcü köyündedir. İl merkezine 25 km uzaklıktadır.

Çukurca-Hakkari karayolundan 1 km lik stabilize bir yol ile camiye ulaşılır. Cami: batıdan doğuya doğru eğimli bir arazi üzerindedir. Üç katlıdır.

Zemin kat zaviye, orta birinci kat medrese, üst ikinci kat ise cami olarak düzenlenmiştir. Zemin kat: doğu-batı istikametinde, düzgün olmayan bir dikdörtgen alana oturur.

Dış kenar uzunlukları birbirinden farklıdır. Buraya güney duvarından açılmış bir kapıdan girilir. Kapının önüne, sonradan kenarları demir kaplı, beton bir blok bulunur. Yapının batı ucu kayalıktır.

Ancak son yapılan restorasyonlarda, cami iki kata düşürülmüş ve içten tamamen betonarme yapılmıştır. Dıştan da örtü sacı ile kaplanmıştır. Günümüzde: zemin kat ziyaretgah, birinci kat ise cami olarak kullanılmaktadır.

Ziyaretgah: burada bulunan vitrinlerde muhtelif eşyalar sergileniyor. Bunlar 6 parça halindedir. Bu malzemeler, oldukça iri taneli, ağaçtan 80 cm uzunluğundaki bir tespih; metalden 80 cm uzunluğunda bir masa; iki tane biri kulplu kandil, bir adet keçeden fes ve pirinçten yapılmış 23 cm uzunluğunda bir yazı hokkasıdır.

Birinci kat: zemin katı üzerine oturur ve iki bölümden oluşur. Birinci bölüm doğudadır, dikdörtgen planlıdır ve kuzeyden merdivenle çıkılan giriş kapısı, buraya açılmaktadır. Batıda bulunan ikinci kısma, buradan sivri kemerli iki açıklıkla geçilmektedir.

Evet yapı, 3 işlevlidir, cami, medrese ve tarikat yapısı özelliği gösterir. Özellikle 1700’lü yıllarda yapılmış olması nedeniyle önem kazanır.

MAR ŞALİTA MANASTIRI (KIRIKDAĞ KÖYÜ)

Yöre halkı tarafından “Dera Çiya (Dağ kilisesi)” ve Dera Keriser (Beyaz kilise)” olarak isimlendirilir. İl merkezine 25 km uzaklıktadır. Kırıkdağ vadisindedir. Oldukça yüksek bir yerde kuruludur.

Manastırın doğusunda bulunan ve aralarında sadece derin bir vadi olan bölgede, Serink kalesi de bulunuyor. Karşılıklı bir birlerine bakan kale ve manastır çok heybetli görünüyor. Manastır dağın yüksek kesiminde olması nedeniyle, yörede yaşayan halk tarafından “Dağ Kilisesi” olarak tanınıyor.

Manastırın yüksekliği kaleden 100 metre daha az olmasına rağmen, aynı hizada gibi görünüyor. Kilise, ulaşılması zor, sarp kayalık alanda, bir kaya oyuğu içine yapılmıştır. Önünde bir teras bulunur. Kayalığın önünde, yüksek bir duvarla oluşturulmuş, iki kademeli cephe bulunur.

Manastır yapısı üç katlıdır. Zemin kat kilisedir. Bu bölümün uzunluğu 9 metre, genişliği 3 metredir. Yapıya giriş güneydoğu köşedendir. Dış cephelerin bazı bölümleri ile iç kısımlar sıvalıdır. Herhangi bir süsleme yoktur.

Define arayıcıları tarafından, yapı büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Yapının hemen kuzeyinde, altında doğal bir mağara vardır. Mağara, önüne duvar örülerek yiyecek ve zahire ambarı olarak kullanılmıştır.

Ayrıca yine bu bölümden Nasturice kitaplar ve ayin eşyaları ile din adamlarının kıyafetleri bulunmuş ve bunlar Van Müzesine kaldırılmıştır.

 

MAR ABDİŞO MANASTIRI

Manastır ve kiliseler, Oğul köyü Bekuk Mahallesinde, doğal bir mağara içindedir. İl merkezine uzaklık 27 km dir. Çukurca kara yolunun 20’nci kilometresinden sonra, stabilize yoldan gidilerek ulaşılır.

Adından da anlaşılacağı gibi Nasturiler tarafından yapılmıştır. Hakkari bölgesinin en büyük ve en kutsal kilisesidir.

Manastır yapısının uzunluğu 82 metredir. En derin kısmı 14 metredir. Batı ucu 5 metre ve doğu ucu bazen sıfır noktasına kadar yaklaşır. Bazen derinleşen, doğal bir kaya girintisinden istifade edilerek manastır kurulmuştur.

Manastır, kayalığın kuzeye doğru genişlemesinden yararlanılarak yapılmıştır. Ön kısmında, doğu-batı doğrultusunda uzanan tek zemin kattan oluşmaktadır. Düzgün sıralı moloz taşlar, kireç harcı ile örülmüştür.

Manastırın ön kısmında: doğu batı yönünde uzanan zemin kat bulunur. Yapının duvarları, kireç harcı ile düzgün sıralı moloz taştan örülmüştür. Manastır yapısının içinde, halen su bulunmaktadır.

Hakkari Yüksekova hakkındaki gezi yazım için  Yüksekova

İstanbul Silivri

İstanbul Silivri

Yörenin ismi antik dönemde “Selybria” dır. Doğal bir limanı bulunması nedeniyle önemli ticaret yolları üzerinde konumlanmıştır. Bu yerleşim yeri: günümüzdeki ilçe merkezinin doğusunda, 56 metre yükseklikteki sarp ve dik bir falez tepe üzerinde kurulmuştur. Çevreye hakim bir konumdadır. (Günümüzdeki ilçenin ismi olan “Silivri” bu yörede ilk kurulan yerleşimin ismi olan “Selybria” kelimesinden türetilmiştir.)

Zamanla bu tepenin etrafı surlarla çevrilmiştir. Ancak şehir daha sonra bu surların dışında gelişerek büyümüştür.

Bizans dönemine gelindiğinde ise, Bizans imparatoru Arkadius, eşi Evdoksiya’yı onurlandırmak için Silivri kalesini yaptırdı ve şehrin ismini “Evdoksiyapolis” yaptı. Ancak bu surlar zamanla yıkıldı, yok oldu, çok az kısmı günümüze ulaştı. Burası günümüzde “Fatih Mahallesi” dir.

1912 yılındaki Balkan harbinde 9 ay boyunca Bulgarlar tarafından işgal edildi. Sonraki Balkan harbinde, yöre, Osmanlılar tarafından ele geçirildi. Kurtuluş savaşı öncesinde ise, bu sefer Yunan işgali görülür. Yunan işgali 1922 yılında, Yunanlıların geri çekilmesiyle bitti ve 1 Kasım 1922 tarihinde Silivri, Türk egemenliğine girdi.

İstanbul Silivri

GENEL

Silivri ile İstanbul il merkezi arasındaki uzaklık 68 km. dir. Yerleşim, Marmara denizi kıyısındadır. Deniz kıyısı yaklaşık 45 km dir.

E-5 karayolu, ilçeden geçer. Yörede yükselti yoktur, genellikle az eğimli bir arazide kurulmuştur. Hafif dalgalı düzlükler vardır. İlçede 22 mahalle ve 13 köy vardır.

İstanbul Silivri

SİLİVRİ VE DENİZ

Son yıllarda Marmara denizinin birçok yeri kirlenince, İstanbul yakınlarında denize girilebilecek ender yerlerden birisi Silivri sahilleridir. Silivri denizinin büyük bir bölümü sığdır yani denizde 450-500 metre yürüdüğünüzde boyu geçmez. Yani, derin denizi tercih ediyorsanız, Silivri sahillerini sevmeyebilirsiniz.

Öte yandan, deniz tabanı kumla kaplıdır. Bu durum, özellikle yosunlu deniz tabanını sevmeyen çocuklar için oldukça idealdir ve tercih edilir.

İstanbul Silivri Yoğurdu Yoğurt Festivali

SİLİVRİ YOĞURDU-YOĞURT FESTİVALİ

İlk olarak 1961 yılında yapılmıştır. Uluslararası düzeyde yapılan festival, sahil bölümünde bulunan “Yoğurt Heykeli” olan yerde yapılmaktadır.

Festivale çok sayıda ülkeden folklor ekipleri katılmaktadır. Temmuz ayı sonu ile Ağustos ayı başında, 5 gün süre ile yapılan festivalde: konserlerle birlikte, yoğurt mayalama yarışması, yoğurt yeme yarışması düzenlenmekte ve kazananlara çeşitli ödüller verilmektedir. Amaç: Silivri’nin meşhur yoğurdunu tanıtmak ve ilçeye canlılık kazandırmaktadır.

Öte yandan, Silivri yöresine herhangi bir zamanda yolunuz düşerse mutlaka güveç içinde sunulan yoğurttan tatmayı unutmayınız. Eski bir Yahudi kökenli ailenin sürdürdüğü yoğurt geleneği, günümüzde ise özel bir yoğurt markasıyla üretilmekte ve satışa sunulmaktadır.

İstanbul Silivri Yoğurdu

Özellikle, yine Silivri yöresinde meşhur olan köfte ve yanında yoğurt muhteşem bir menü olacaktır. Tabii yoğurt denince İstanbul’da bir de Kanlıca yoğurdu var, peki aralarındaki fark nedir diye merak edenler varsa, sadece kıvam farkı vardır, yani Silivri yoğurdu, Kanlıca yoğurduna nazaran daha yoğun ve lezzetlidir.

İstanbul Silivri Yoğurthaneler

Yoğurthaneler

Silivri yöresinde 1870’li yıllarda sadece yoğurt üretmek için Rumlar tarafından yapılan “Yoğurthane” binaları bulunmaktaydı. Burada üretilen yoğurtlar, deniz ve kara yolu ile İstanbul’a taşınıyordu. Silivri’de üretilen yoğurtlar manda sütünden üretilmektedir çünkü Türkiye’de en çok manda, Silivri’de bulunmaktadır.

SİLİVRİ KADIKÖY KARPUZ FESTİVALİ

Her yıl Ağustos ayında düzenlen festivalde, yapılan “Geleneksel Karpuz Yarışmasında” sezon boyunca en güzel karpuzu yetiştiren çiftçiler yarışmaktadır. Kadıköy meydanında yapılan yarışma için, aday olan çiftçiler ürünlerini teslim ederler.

İstanbul Silivri Değirmenköy Domates Festivali

SİLİVRİ DEĞİRMENKÖY DOMATES FESTİVALİ

Değirmenköy’de ise, her yıl geleneksel “Domates Festivali” düzenleniyor ve sezon boyunca en iyi domatesi yetiştiren çiftçiler seçilerek ödüllendiriliyor.

İstanbul Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

SİLİVRİ 4 NOLU L TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMU

Kampüs 938 bin metre karelik alana kuruludur. Kampüste: 1 kapalı spor salonu, 2 açık spor sahası, 8 çok amaçlı atölye bulunmaktadır. Ayrıca eğitim faaliyetleri için 6 tane derslik ve 1 kütüphane vardır.

 

KÜÇÜK SİNEKLİ KÖYÜ

Bir zamanlar burada “Sinekli Aşireti” oturuyormuş, ancak Osmanlı gelince yöreden ayrılmışlardır. Silivri ilçe merkezine 22 km uzaklıktadır. 1956 yılında köy, Büyük Sinekli köyünden ayrılarak Küçük Sinekli adıyla kurulmuştur.

Köy halkı, odunculuk yaparak geçinmektedir. Köyün en büyük özelliği, köyün ortasından demiryolu geçmesidir. 1870 yılında Şark-Rumeli demiryolu hattı kurulmuş ve bu demiryolu hattı, 1883 yılında İstanbul’dan Avrupa’ya bağlanmıştır.

Bu demiryolu hattı günümüzde yoğun kullanılmasa da, köyün hemen içinden geçmektedir. Köyde, genel olarak Bulgaristan’dan gelen göçmenler yaşamaktadır.

İstanbul Silivri Tren İstasyonu

TREN İSTASYONU

Yukarıda sözünü ettiğim demiryolu hattı için, burada Fransızlar tarafından yapılan tarihi tren istasyonu bulunmaktadır.

İstanbul Silivri Sinekli Gölü

SİNEKLİ GÖLÜ

İlçe merkezine bağlı Küçük Sinekli köyündedir. Gölet, tepeleri ağaçlarla dolu iki küçük dağın arasında durmaktadır. Burası: piknik, kamp ve balık tutmak için tercih edilir. Ayrıca çocuklar için oyun alanı bulunmaktadır.

 

BALABAN-ÇANTA MAHALLESİ

1675 yılında burayı ziyaret eden İngiliz gezgin John Covel buranın “büyük bir Rum köyü” olduğunu yazmıştır.

 

FEVZİPAŞA MAHALLESİ

1836 yılında Bulgaristan’dan getirilen bir kısım ailenin buraya yerleştirilmesiyle, burada kurulan yerleşime “Germiyan” ismi verilmiştir. Çünkü bu ailelerin kökeni, Germiyanoğulları Beyliğine kadar gitmektedir.

Daha sonra buraya tepeler üzerinde bulunan değirmenler nedeniyle “Değirmen Mevkii” denilmiştir.  

20’nci yüzyıl başında Rum Ortodoks yerleşimi bir yer olarak bilinmektedir. Ancak burada yaşayan Rumlar, 1915 yılında mübadele nedeniyle buradan ayrılmıştır.

1960’lı yıllarda yörede meydana gelen heyelan nedeniyle, mahalle ikiye bölünmüş, Fevzi paşa ve İsmet paşa mahalleleri olarak yeniden yapılandırılmıştır.

 

İSMETPAŞA MAHALLESİ

İstanbul Silivri Germiyan Kilisesi

GERMİYAN KİLİSESİ

Değirmen Köyünde İsmetpaşa Mahallesindedir.

2 katlı, eski bir Rum kilisesidir. Dikdörtgen yapılıdır. Bazilika tipindedir.

Kilise, Sultan II Abdülhamit döneminde Patrikhane tarafından 1868 yılında yapılmıştır. Ne kadar doğru bilmiyorum ama kilisenin yapımında Sultan II Abdülhamit’in de bir süre çalıştığı söyleniyor.

İstanbul Silivri Germiyan Kilisesi

Ancak mübadele döneminde Rumlar bölgeyi terk edince kilise, bir dönem cami ve ardından okul olarak kullanılmıştır.

Günümüzde ise boştur. Kat döşemeleri çürüyüp döküldüğü için ikinci katı kullanılmamaktadır. Yapının tümü ise, define arayıcıları tarafından talan edilmiş durumdadır. Halen kilise köstebek yuvası gibi delik deşik edilmiş durumdadır. Son aldığım bilgiye göre, çevresi tel örgü ile kapatılarak koruma altına alınmıştır.

 

SEYMEN KÖYÜ

20’nci yüzyıl başlarında, burası kısmen Rum Ortodoks yerleşimidir.

1901 yılında buraya “Cüce Sekban” ismi verilmiştir. Sekban/Seymen, bir tür taşra askeridir. 93 Harbi olarak isimlendirilen Osmanlı-Rus savaşı sırasında, Bulgarlar buraya getirilmiş ve köye yerleştirilmiştir. Böylece, köy önemli bir Bulgar köyü haline gelmiştir.

1858 yılında Bulgarların Osmanlı sınırları dışına çıkarılmalarından sonra ise, köy “Türk çiftliği” olmuştur. Çiftlik olmasından sonra bir kısım Bulgar, 1912 yılına kadar burada kalarak çiftlikte işçi olarak çalışmıştır.

Balkan savaşından sonra ise köydeki Bulgarlar buradan ayrılmış, yerlerine Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız gelerek buraya yerleşmiştir.

İstanbul Silivri Klassis Golf Kulüp

KLASSİS GOLF CLUB

Altıntepe Mevkiindedir.

Denize oldukça yakındır. 1700 dönümlük bir arazi üzerinde kuruludur. 1994 yılında 1700 dönümlük arazi üzerine kurulmuştur.

1990’lı yıllardan beri faaliyette olan club, gol oynamak veya eğitimini almak isteyenler tarafından tercih edilmektedir. Golf sahası tasarımı, dünyanın en iyi golfçülerinden olan Tony Jacklin’e aittir. Saha: 18 çukurlu, 73 parlık ve 6072 metre uzunluğundadır.

Burada konaklama imkanı da bulunmaktadır.

Klassis Golf And Country Club Otel: Golf Club’a 5 dakikalık yürüme mesafesindedir. Otel tesisi 110 odalıdır.

İstanbul Silivri Seymen Köyü Camii-Bulgar Ortodoks Kilisesi

SEYMEN KÖYÜ CAMİİ-EKSARHİA BULGAR ORTODOKS KİLİSESİ

Sema Sokaktadır.

1858 yılında, köye göçmen olarak gelen Bulgarlar tarafından inşa edilmiştir. Bulgar Ortodoks kilisesi olarak kullanılmıştır ve o dönemdeki ismi “Eksarhia Bulgar Ortodoks Kilisesi” dir. “Eskarhia” Bulgarcada “Hükümdar Vekili” demektir.

Ancak bu bilgilerin doğruluğu kanıtlanamamıştır. Osmanlı resmi arşiv belgelerinde, köydeki lisenin Rum cemaatine mahsus olduğu yazılıdır. Ayrıca, yine bu belgede kiliseye ait plan ve cephe çizimleri vardır.

Devamında ise, yapının 1923 yılında mübadelenin ardından camiye çevrilmiştir. Bu değişim sırasında, çan kulesi, minareye dönüştürülmüştür. Ayrıca apsisi yıkılmış, yerine duvar örülmüştür. İç mekan sıvanmış, üzerine süslemeler yapılmıştır.

1975 yılında ise, bu kiliseden çevrilme caminin yanına, yeni bir cami yapılmıştır.

2007 yılında kilise caminin minaresi rüzgardan yıkılır. 2009 yılında ise yangın olur. Daha sonraki yıllarda çatısı yıkılır. Zeminde yabani bitkiler yetişir.

Yapı, 2011 yılında tescil edilerek koruma altına alınır. Ancak restorasyonu yapılmaz, günümüzde harabe halindedir.

İstanbul Silivri Alibey Mahallesi

ALİBEY MAHALLESİ

Rumelili Ali Bey’in ismi mahalleye verilmiştir. Rumelili Ali Bey: 93 Harbi Osmanlı-Rus harbi yıllarında (1877-1878) yöreye yerleşen Dobruca göçmenlerindendir. Bu varlıklı kesim, kasabanın Müslüman mahallerine yerleştikten sonra, mevcut kalıntılar üzerine Alibey Camiini yaparak yöreyi kendileri için bir yurt haline getirmişlerdir.

Ancak bahse konu bu cami, Bulgar işgali yıllarında diğer birçok dini yapılar gibi tahrip edilmiş veya yıkılarak yok edilmiştir. Takip eden yıllardaki ilgisizlik nedeniyle cami harabe haline gelmiştir.

1938 yılında ise, cami duvarına bitişik olarak bir dispanser yapılmıştır. Bu dispanser yapısı, daha sonra cami kalıntılarını içine alacak şekilde genişletilmiş ve Alibey Camii kalıntıları da yok edilmiştir.

İstanbul Silivri Belediyesi

SİLİVRİ BELEDİYESİ

Turgut Özal Bulvarındadır.

İstanbul Silivri Recep Kaptan Çeşmesi

RECEP KAPTAN ÇEŞMESİ

Alibey, Kırcami ve Kasımpaşa Camiine yakındır. Recep Kaptan sokaktadır. Balkan Savaşlarında şehit düşen Ali isimli bir askerin anısına yaptırılmıştır. Recep Kaptan ise askerin babasının adıdır. Çeşme, günümüzde oldukça fazla tahrip olmuş durumdadır.

 

ALİPAŞA MAHALLESİ

İstanbul Silivri Mustang Range Binicilik Kulübü

MUSTANG RANGE BİNİCİLİK KULUBÜ

Burada: ata binmeyi sevenler için uygun ortam bulunmaktadır. Ata binme yanında, ata binme eğitimi de verilmektedir.

 

İstanbul Silivri Gümüşyaka Mahallesi

GÜMÜŞYAKA MAHALLESİ

İlçe merkezine 24 km uzaklıktadır. Yöreye 1963 yılında Gümüşyaka ismi verilir. Yöre halkının çoğunluğu patriyot (yani Yunanistan göçmeni) dur. Kalan az bir kısmı ise Bulgaristan ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen göçmenlerdir.

1850 yılında yörenin bir salgın hastalık nedeniyle terk edildiği söylenmektedir. Günümüzde ise, özellikle yaz ve kış aylarında, bölgedeki nüfus hareketleri hızla artar.

İstanbul Silivri Lavanta Festivali

LAVANTA FESTİVALİ

Gümüşyaka köyünde lavanta üretilmektedir.

Her yıl geleneksel olarak Temmuz ayının ilk haftasında “Lavanta Festivali” düzenlenmektedir. Lavanta tarlalarında, hasat döneminde görsel olarak alternatif turizm etkinliği olarak kabul edilmektedir.

Etkinlikler: Gümüşyaka Mahallesinde bulunan Silivri Belediyesi Tarımsal Üretim ve Araştırma Merkezinde gerçekleşmektedir. Daha sonra lavanta tarlalarına gidilerek hasat yapılır.

İstanbul Silivri Gümüşyaka Halk Plajları

GÜMÜŞYAKA HALK PLAJI

Merkez 19’ncu caddededir. İlçe merkezine 18 km uzaklıktadır. Bölgedeki en canlı yerlerden birisidir. Plajın dış zemini kum, denizin içi ise taş ve çakıllıdır. Bu yüzden deniz ayakkabısı ile girilmesi önerilir.

PAPATYA PLAJI

Gümüşyaka merkezde bulunan plaj, yöre halkı tarafından yoğun tercih edilen yerlerden birisidir.

 

YENİ MAHALLE

İstanbul Silivri Lunapark

SİLİVRİ LUNAPARK

Yeni Mahallededir.

Park alanında: kule, gondol, çarpışan arabalar, dönme dolap gibi eğlence araçları bulunmaktadır ve özellikle yaz aylarında akşamları kalabalıktır.

 

CUMHURİYET MAHALLESİ

İstanbul Silivri Kikiri Kafe

KİKİRİ CAFE

Cumhuriyet Mahallesindedir.

Burada, Türkiye’nin en büyük kapalı oyun parkı bulunmaktadır.

Tesiste: jetonlu oyuncaklar, zıplama ve tırmanma gibi etkinlik yerleri vardır.

Büyükler için ise, dinlenme alanları ve kafeterya bulunur.

İstanbul Silivri Murat Çeşme

MURAT ÇEŞME

Cumhuriyet Mahallesindedir.

Osmanlı dönemi yapısıdır. Osmanlı döneminde askerlerin konakladıkları yerde inşa edilmiştir. Çünkü: İstanbul’dan farklı şehirlere giden yol üzerindedir.

 

SANCAKTEPE MAHALLESİ

Via Egnatia yolu üzerindedir. Bizanslı tarihçe Kedrenos’un yazdıklarına göre: MS 275 yılında Bizans İmparatoru Aurelianus, bu köyde bir suikaste kurban gitmiştir.

İstanbul Silivri Masal Köy

MASAL KÖY

Sancaktepe Mahallesindedir. Burada: bir hayvanat bahçesi bulunmaktadır. Ayrıca, kahvaltı mekanları vardır. Burada: doğanın ve hayvanların buluştuğu, yemyeşil bahçesi ve leziz organik köy kahvaltısı ve organik spesiyalleri ile unutulmaz bir gün yaşayabilirsiniz.

 

MİMAR SİNAN MAHALLESİ

İstanbul Silivri AVM

SİLİVRİ MAXİ CİTY AVM-SİLİVRİ AVM

Mimar Sinan Mahallesinde, Ahmet Hamoğlu Caddesinde, E-5 karayolu üzerindedir.

1997 yılında, Silivri yöresinin ilk alışveriş merkezi olarak hizmete girmiştir. Merkezde: seçkin mağazalar, rahat ve keyifli cafe ve restoranlar, hipermarketler, çocuk oyun alanları ve ücretsiz müşteri servisleri hizmeti verilmektedir.

Merkezin büyüklüğü 20 bin metre karedir. Mağaza sayısı 200’dür.

 

SEMİZKUMLAR MAHALLESİ

İstanbul Silivri Semizkum Mocamp

SEMİZKUM MOCAMP

Deniz kıyısındaki bu kamp alanında, kamp yapılabilir. Burada 250 metre uzunluğunda plaj bulunuyor. Ayrıca piknik masaları da vardır. Çadırlı kamp dışında, karavan konaklaması ve pansiyon tipi konaklama mümkündür.

 

ORTAKÖY MAHALLESİ

ORTAKÖY TARİHİ CAMİİ

Burası “Aya Dimitros Kilisesi” iken camiye çevrilmiştir.

Kilise 1831 yılında inşa edilmiştir. Tanzimat öncesi dönemde inşa edilmiş tek yapıdır. Yapı 1926 yılında camiye çevrilmiştir. Ancak 1963 yılında köye yeni cami inşa edilmesiyle cemaatin azaldığı ve zamanla kullanım dışı kaldığı anlaşılmıştır. Yapı, daha sonra depo olarak kullanılmaya başlanmıştır. Zaman içinde de harap olmuştur.

1969 yılında yapının apsisi yıkılarak yerine bir çeşme yapılmıştır. 1983 yılında ise, yapı halkın yararına kullanılmak üzere Ortaköy Tüzel Kişiliği tarafından satın alınmıştır. 2007 yılında ise, yapı tescil edilerek koruma alına alınmıştır.

2009-2011 yılları arasında restore edilmiş ve günümüzde cami olarak kullanıma devam edilmektedir. Bu son restorasyonda kilisenin girişine ahşaptan bir ek bölüm yapılış ve bir minare eklenmiştir.

 

KADIKÖY MAHALLESİ

Kadıköy mahallesi, Silivri ilçe merkezine yaklaşık 17 km uzaklıktadır ve 2009 yılında mahalle olmuştur.

İstanbul Silivri Yediveren Kilisesi

YEDİVEREN KİLİSESİ

Kum Sokaktadır.

 

ÇELTİK KÖYÜ

Burada 1901 yılında “Büyük Çeltik Çiftliği” bulunmaktadır. Silistre’nin Uzunca orman bölgesinden gelen göçmenler tarafından burada bulunan çiftlik, köy haline getirilmiştir.

Daha önce burada yaşayan Rumlar, mübadele nedeniyle buradan ayrılmıştır.

 İstanbul Büyükçekmece gezi yazım için  Büyükçekmece

Brezilya Rio de Janeiro

Brezilya Rio de Janeiro

Rio de Janeiro şehrinde, daha önce sözünü ettiğim mahalleler dışında gezilecek belli-başlı ve aşırı ilgi çeken yerler hakkında aşağıda ayrıntılı bilgiler vereceğim. Sizler gerek şehirdeki zamanınız ve gerekse ilginizi çeken yerleri seçerek, kendinize bir gezi planı yapabilir ve bu muhteşem şehri en güzel ve tam şekilde gezebilirsiniz.

Brezilya Rio de Janeiro

 

LEBLON

Burası şehrin en lüks mahallelerinden birisidir ve tamamen sahil üzerindedir. Şehirde metrekaresi en pahalı bölgedir. Komşu mahalle Ipanema, ikinci sıradadır.

Yerel televizyon ve film yıldızları bu mahallenin restoran ve plajlarında görülebilirler.

Mahalle: dinlenmek ve güzel insanları seyretmek, butikler ve kitapçıları gezmek ve açık hava kafelerinde zaman geçirmek için idealdir. Şehirdeki en iyi restoranlar buradadır.

 

Leblon Alışveriş

Afranio de Melo Franco caddesindedir ve şehrin en iyi alışveriş merkezlerinden birisidir.

 

LEBLON BÖLGESİNDE GEZİLECEK YERLER

Brezilya Rio de Janeiro Casa de Sucos Bibi

Casa de Sucos Bibi

Bu markanın şehirdeki ilk şubesi, Leblon mahallesinde açılmıştır. Günümüzde 5 mağazası bulunmaktadır ve şehrin tüm Güney bölgesine yayılmıştır. Burası: tek gerçek taze meyvelerle içecek hazırlamaktadır. Menüde: meyve suları ve lezzetli atıştırmalık yaklaşık 50 farklı türden sandviç bulunmaktadır. Özellikle erik ve portakal suyu karışımını denemeniz önerilir. Yani karışık meyvelerin tuhaf kombinasyonları ilgi çekmektedir.

Brezilya Rio de Janeiro Leblon Plaj

 

Leblon Plaj

Burası: Ipanema veya Copacabana plajlarından daha mükemmel sörf yapılabilecek yerdir. Hemen batısındaki Ipenema plajı dururken buranın ünlenmesinin en büyük nedeni: yüksek sınıf tarafından kullanılan oteller, gurme restoranlar, sofistike barlar, alışveriş merkezleri ve lüks butiklerin bulunmasıdır.

Yani: Ipenema plajına nazaran daha lüks sınıfa hitap etmektedir.

Çünkü mahalle üst sınıf konumludur ve plaj ziyaretçileri bu yüzden genellikle üst sınıftır. Plajdaki kalabalık, Ipanema’dan daha sessizdir. Burada genellikle küçük çocuklu veya bebekli aileler görülür. Zaten plaj alanında çocuklar için çok büyük bir kapalı oyun alanı vardır. “Baixo Baby” denilen bu alan sayesinde büyükler plajın keyfini çıkarırlar. Burada birçok oyuncak bulunmaktadır.

 

Rua Dias Ferreira

Burası plaj bölgesinin kapalı eğlence mekanıdır. Burada: yerel sanatçılar ve yazarlar görülebilir. Livraria Argumento denilen kitapçıda, İngilizce kitaplar satılır. Ayrıca: “Afranio de Melo” denilen alışveriş merkezinde 200 mağaza, 4 sinema ve lagün bölgesinin muhteşem manzarası görülen hoş bir fast-food bölümü bulunur.

Brezilya Rio de Janeiro QUİNTA DA BOA VİSTA

 

QUİNTA DA BOA VİSTA

Brezilya imparatorları tarafından 19. yüzyılda kullanılan saray sitesidir. “Sao Cristovao Sarayı” olarak isimlendirilen bu yapı neoklasik tarzdadır. Bu sarayın bulunduğu yerdeki bahçedeki bu saray; I. Brezilya Cumhuriyeti zamanında 1889 yılında kurulmuş ve Brezilya imparatorluk ailesine ev sahipliği yapmıştır.

Günümüzde ise şehirdeki önemli bir halk parkıdır.

İsminin kelime anlamı “Güzel görünümlü park” demektir. Park alanında “Rio Hayvanat Bahçesi” bulunmaktadır.

Park: tamamen çim ve yüz yıllık ağaçlarla kaplı, İngiliz tarzındadır. Park alanına eğer yan kapılardan girmek isterseniz: ağaç kaplı Sapucaias caddesinden yürürsünüz ve bu yürüyüş esnasında imparatorluk bahçeleri, göller, mağaralar ve romantik yollar ilgi çekmektedir. Parkın ortasındaki gölün ortasında “Apollon Tapınağı” adı verilen küçük Greko-Romen tarzı bir yapı bulunmaktadır.

Parkta ayrıca: Çin tarzı pagoda çardak ve bir göl pergola ve göle bağlanan bir pitoresk köprü bulunur. Gölde kuğu şeklinde pedallı tekne kiralamak mümkündür.

Parkın açık alanlarında yaz aylarında popüler konserler düzenlenmektedir.

Parkın kuzey kenarında ise, bir zamanlar sarayın şapeli olarak kullanılan ve günümüzde ise restoran olarak kullanılan bir yer bulunur. Buraya yolunuz düşerse bir tür Brezilya lezzeti olan “Bahian balık güveç” yemenizi öneririm.

 

Rio Hayvanat Bahçesi

Burada 2000’den fazla hayvan bulunmaktadır. Hayvanat bahçesi 1945 yılında açılmıştır ve Brezilya’nın en eski hayvanat bahçesidir. Burada özellikle kuş ve maymunlar ilgi çekmektedir. Hayvanat bahçesi ana girişinde “Coade Taş” olarak adlandırılan bir tür “kil” anıt bulunur ve buraya İngiliz tarzı döküm kapıdan girilir. Bu kapı özel ilgi çekmektedir.

Hayvanat bahçesinde: filler ve zürafalar yanında, özellikle mavi papağan gibi Amazona özel yaratıklar ilgi çekmektedir.

 

Ulusal Müze

Müze: 1808 yılında buraya sürgün gönderilen Portekiz Kralı John tarafından kurulmuş ve 1891 yılında buradaki eski imparatorluk sarayına nakledilmiştir.

Müzenin en büyük koleksiyonu Brezilya imparatoru Petro II döneminde oluşturulmuştur. Müzenin koleksiyonunda: tarihi, etnolojik ve arkeolojik kalıntılar sergilenmektedir.
Ziyaretçiler: taht odası, büyükelçiler odası ve İmparatoriçe Teresa Christina odası gibi orijinal boyalı ve sıva dekorasyonlu odalar ilgi çekmektedir. Bu odalar orijinal parçaları dışında boş bulunmaktadır.

Neoklasik tarzdaki sarayın önündeki bahçe: geometrik çizgilerle çevrilidir ve tuğla sarayın uzantısıdır. Müzenin en ilgi çeken objesi: şimdiye kadar Brezilya’da bulunan en büyük meteor (5.4 tonluk) burada sergilenmektedir. Ayrıca Latin Amerika’da ortaya çıkan ve 11.000 yıllık olduğu tahmin edilen insan iskeleti “Luzia” görülebilmektedir.

Brezilya Rio de Janeiro

TİJUCA SEMTİNDE GEZİLECEK YERLER

Brezilya Rio de Janeiro MARACANA STADYUMU

 

MARACANA STADYUMU

Stadyum: Rio şehir merkezinin yaklaşık 5 km doğusundadır. Copacabana ve Ipanema plaj alanlarının ise 12 km kuzeyindedir. Yani stadyuma: metro ve tren ile rahatlıkla ulaşılabilir.
Dünyanın en büyük stadyumlarından birisidir. Burası şehirde bir milli müze olarak kabul edilir.
Stadyum 1950 yılında FIFA Dünya Kupası öncesinde açılmıştır. İnşaatın yapımına 1947 yılında 7 Brezilyalı mühendis tarafından başlanmıştır.

İlk taş 2 Ağustos 1948 tarihinde yerleştirilmiştir. İnşaatta günlük olarak 1500 ve bazen 2000 işçi çalışmıştır. İlk maç 16 Haziran 1950 tarihinde oynanmasına rağmen, inşaat o tarihte bitirilememişti, basın standı ve tuvaletler yoktu ve ancak tam olarak 1965 yılında bitirilmiştir.

Şehirde gezerken veya eğlenirken birçok Brezilyalının üzerinde ünlü Brezilyalı futbolcuların isimleri yazılı formaları görebilirsiniz. Özellikle plajlarda futbol oynayan çocuk ve gençlerin hareketlerin muhteşemliği mutlaka ilginizi çekecektir. Çünkü: plajda futbol oynamak, Brezilyalı futbolcuların bacak kaslarının gelişmesinde olumlu etki yaratıyormuş.

Stadyumda 2014 Dünya Futbol Şampiyonası maçları düzenlenmiş ve ayrıca 2016 Olimpiyat oyunları da açılış töreni dahil olmak üzere burada yapılacaktır.

Stadyum inşaatına 1948 yılında başlanmış ve ilk maç: 1950 yılında oynanmıştır. 1950 yılında burada düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonasında; Brezilya’nın Uruguay Milli Futbol Takımına 2-1 kaybetmesi, Brezilyalıların hafızalarında acı bir anı olarak canlanmaktadır. Bu maç yaklaşık 180.000 kişi tarafından izlenmiştir. Ancak daha sonra güvenlik nedeniyle stadyumun kapasitesi 78.000 kişiye düşürülmüştür.

Bu dünya kupasından sonra stadyum futbol kulüpleri maçları için kullanılmıştır. Aynı zamanda yerel futbol kupası finallerine de ev sahipliği yapmaktadır. Stadyum 2000 yılında seyirci kapasitesinin 103.000 çıkarılması için restore edilmiştir. 2007 yılında ise seyirci kapasitesi 82.238 kişilik oturma sırası şeklinde yenilenmiştir.

Sonuç olarak ise, stadyumun seyirci kapasitesinin 120.000 kişiye çıkarılması planlanmaktadır. Bu çalışmalarda stadyumun orijinal cephesine dokunulmamış, bir yağmur suyu toplama sistemi ile komple yeni bir çatı yapılmıştır.

Evet: günümüzde şehri ziyaret ederseniz, burada bir futbol maçı izlemeyi düşünün. Veya bir tura katılarak stadyumu gezin, soyunma odalarını görün. Stadyumun iç bölümündeki duvarlarda: Brezilya’nın kazandığı dünya kupası fotoğrafları görülüyor. Zaten futbolcuların sahaya çıkarken kullandıkları koridorlara, tirübünde bulunan seyircilerin sesi verilmiş ve yürürken tüyleriniz ürperiyor.
Günümüzde burada futbol maçları ve bir dizi konserler düzenleniyor.

Brezilya Rio de Janeiro PARQUE NACİONAL DA TİJUCA

 

PARQUE NACİONAL DA TİJUCA

Park alanı Rio şehir merkezinin güneyindedir.
Tijuca milli parkı: şehirde tamamen korumalı bir park alanıdır. Park alanı 33 kilometre karelik alanı kapsamaktadır. Bu miktar, Rio şehrinin % 3.5’luk kısmına denk gelmektedir. Yani yaklaşık 6 milyon nüfuslu bir şehirde, metropol merkezinde yeşil bir alandır.

En yüksek yeri, deniz seviyesinden 1022 metre yüksekliktedir. Park iklimi: kışın kuru dönemde bol yağmur şeklindedir ve 500 metre yüksekliğe kadar olan bölümde tropikal iklim görülür. Bu rakımın üstünde ise sıcak iklim tipi görülür.

Park 6 Temmuz 1961 tarihinde düzenlenmiştir ve yılda 2 milyon ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. Yani, Brezilya’nın en çok ziyaret edilen milli parkıdır. Parkın ismi 1967 yılında “Tijuca Milli Parkı” olarak değiştirilmiştir. 2004 tarihinde parkın sınırları 39.51 kilometre karelik alana genişletilmiştir.

17. ve 18. yüzyıllar boyunca: park alanı, ciddi çevre sorunlarına muhatap olmuştur. Kereste çıkarmak ve özellikle kahve üretimi için alanda tahribatlar yapılmıştır. Ancak 1861 yılında Brezilya imparatoru Petro II: doğal bitki örtüsünün korunması için girişimde bulunmuştur. Özellikle: endemik nadir veya tehlike altındaki türler için koruma önlemleri aldırmıştır.

Öte yandan: parkta sunulan sayısız çevre hizmeti yanında, su kaynaklarının korunması da şehrin anahtarıdır. Erezyon kontrolü, sellerin önlenmesi, ısı değişiklikleri, yerel iklim düzenlemeleri, hava ve gürültü kirliliğinin azaltılması ve yerel doğal peyzaj estetiğinin sürdürülmesi park alanındaki diğer resmi düzenlemelerdir.

Park alanı: 4 bölüme ayrılmıştır. Bunlar

1.Tijuca orman.
2.Carioca,
3.Pedra Bonita/Pedra da Gavea
4.Siyah/Covanca

Evet: park alanı, doğal miras olarak kabul edilip, 400 yıl boyunca sürdürülen insan işgali sonucunda, günümüzde korunması gereken önemli bir koleksiyon olarak tarihi ve kültürel mirası oluşturmaktadır. Park alanında 1619 bitki türü bulunmaktadır ve bunlardan yaklaşık 433 tanesi tehlike altındadır. Ayrıca: park alanında sayısız böcek, örümcekler ve diğer bir kısım hayvanlar bulunur. Toplamda tehlike altında bulunan 16 amfibi, kuş ve memeli 328 tür hayvan bulunmaktadır.

Yollar boyunca: park alanı içinde: yollar, mağaralar ve şelaleler ile: spor ve doğa tutkunları için önemli bir rekreasyon alanı olmuştur. Ilımlı yürüyüşler ile, Pedra Bonita (693 metre), Pico Parrot (987 metre) ve Tijuca Peak (1021 metre) yüksekliklere çıkarak çevrenin muhteşem manzarasını izlemek mümkündür.

Biyoçeşitlilik “Chico Mendes Enstitüsü” tarafından yönetilmektedir.

 

Manguinhos Mahallesi 

Şehrin kuzey bölgesinde bulunan burası şehirde bir gecekondu mahallesidir. Mahallede şiddet yüksek düzeydedir. 2010 yılı nüfus sayımına göre 535 bin metre karelik bu alanda, yaklaşık 35.000 kişilik bir nüfus yaşamaktadır.
Mahallenin en iyi bilinen simgesi “Mağribi Pavilion” dur.

 

Daniel Little Beach-Aziz Daniel Kilisesi

Bölgenin önemli turistik bir kilisesidir ve mimar Oscar Niemeyer tarafından tasarlanan kilise 2 Aralık 1960 tarihinde açılmıştır.

Evet fazla ayrıntıya girmeye gerek yok, burası Rio şehrinin en tehlikeli mahallelerinden birisidir ve bırakın turistleri, şehrin yerlileri bile buraya girememektedir ve bu yüzden daha fazla ayrıntıya girmiyorum, sadece bilgi mahiyetindedir.

Brezilya Rio de Janeiro BARRA DA TİJUCA

 

BARRA DA TİJUCA

Şehrin güneybatı kısmındadır.
Burası yaklaşık 30 yıl önce geliştirilen, Rio şehrinin genç mahallelerinden birisidir. Bu mahalle “Barra Alışveriş Merkezi” ve 17 km uzunluğundaki kumsalı ile ilgi çeker. Özellikle zengin ve varlıklı aileler için birçok lüks devremülk ve büyük ofis kompleksleri bulunmaktadır. Mahallede Amerikan yaşam tarzı görülmektedir. Yani ülkeye yeni bir yaşam tarzı tanıtmıştır. Burada özellikle: sörf, uçurtma sörfü ve vücut sörfü sporları popülerdir.

Barra da Tijuca: başlangıçta tarıma elverişsiz ve büyük bir plaj alanı olduğundan 20. yüzyıla kadar izole kalmıştır. 1900 yılında “Bölgesel Tarım Şirketi” bu araziyi satın almış ve onu geliştirmeye başlamıştır. Bölge altyapısı üzerinde durularak, istikrarlı büyüme sağlanmıştır. Lagoa-Barra karayolu, gelişimi daha da hızlandırmıştır. Barra’ya bağlı “Galeao Uluslar arası Havaalanı” kentleşmeyi tamamlamıştır.

Buranın plajları: şehrin sakinleri için çok popülerdir.

2007 Pan Amerikan Oyunlarında: Pan-Amerikan köyü burada kurulmuştur. Oyunlardaki bazı spor yarışmaları: Miecimo da Silva Spor Merkezinde bulunan Algodao Gymnasium ve Campo Grande İtalo del Cima Stadyum’unda düzenlenmiştir.

Brezilya Rio de Janeiro Barra Alışveriş Merkezi

 

Barra Alışveriş Merkezi

Burada 700 mağaza ve birçok restoran bulunmaktadır. New York City Center Alışveriş merkezine benzer. Ülkenin en büyük alışveriş merkezidir. Bu mağazalarda: şık butik moda ürünleri, takı, iç çamaşırı ve C&A gibi yüksek moda ürünleri satılır. Efsanevi bikini dükkanı “Bumbum” şubesi de buradadır.

Brezilya Rio de Janeiro Plajlar

 

Plajlar

Buranın plajları, şehrin batı bölgesinin en çekici plajlarıdır. Barra’nın plaj hatları 17 kilometreye kadar uzanır. Beyaz kumlu plajlar ve kaba yani dalgalı sular: gençler ve sporcular için çekicidir. Özellikle doğal ve bakir güzellikleriyle dikkat çeken “Grumari” ve “Prainha” plajları: erişimi zor olsa da sorun edilmez. Özellikle “Joatinga” plajı şehrin en güzel plajlarından birisidir. Ama yalnızca araba ile ulaşılabilir.

Brezilya Rio de Janeiro CORCOVADO DAĞI

 

CORCOVADO DAĞI

Corcovado dağı: başlangıçta Portekizli yerleşimciler tarafından “Temptation Pinnacle” olarak tanınıp bilinirken, daha sonra kambur şeklini ifade etmek için “Corcovado” ismi verilmiştir.
Carcovado dağına: teleferik, otobüs veya taksi ile ulaşmak mümkündür.

En iyi yol: bir taksi kiralamak ve etkileyici manzaranın tadını çıkara çıkara dağa çıkmaktadır. Hatta sürücü ile anlaşın ve zaman zaman durarak manzarayı izleyin. Çünkü yol boyunca gözlem güverteleri bulunmaktadır.

Eğer trenle çıkmayı düşünürseniz “Cosme Velho” caddesinden hareket eden trene binebilir ve buraya ulaşabilirsiniz. Tren: Tijuca ulusal parkı içinde muhteşem manzaralar içinden ilerliyor. Tren elektrikli olduğundan orman alanında herhangi bir kirlenmeye neden olmamaktadır. Bilet ücretlerinin bir kısmının

Ormanı korumakla görevli “Brezilya Çevre Enstitüsü”ne gittiği söyleniyor.

Yol boyunca çok keyifli, büyük ağaçların, tropik meyvelerin ve mini durakların içinden geçiliyor. Tren hattı: Brezilya imparatoru Dom Petro II tarafından 1884 yılında açılmıştır. Amaç: Brezilya’nın bağımsızlığının ardından, zirveye bir yol açılmasıdır.

Brezilya Rio de Janeiro

İlk açıldığında buhar motoru ile çalışıyormuş ve İsa heykelinden önce yapıldığı biliniyor. Çünkü tren aynı zamanda anıtın parçalarının tepeye taşınmasında da kullanılmıştır. Günümüzde tren 3824 metre uzunluğundaki demiryolu hattında, inşaat mühendisliğinin bir mucizesi olarak hareket etmektedir. 1979 yılında İsviçre’den ithal edilen daha güvenli ve daha modern trenlerle yenileme yapılmıştır.
Trenle buraya ulaşım için ödemeniz gereken ücret yetişkinler için 50 dolar, 6-12 yaş arası çocuklar için 25 dolardır. Ücret gidiş-dönüş tren yolculuğu için geçerlidir. 5 yaşına kadar olan çocuklar ücretsizdir. 345 yolcu kapasiteli trenler: her 30 dakikada bir hareket etmektedirler. Seyahat süresi yaklaşık 20 dakikadır.

Ancak bir çok ziyaretçi buraya çıkmak için teleferik tercih etmektedirler. Bu teleferiğe binmek için “Tijuca Orman” heykelinin yanındaki istasyona ulaşmanız gerekir. Teleferikle dağa çıkmayı düşünürseniz, bu kere “Tijuca Ormanı” gibi Rio şehrinin yine çarpıcı manzaralarından birini izleme şansı bulursunuz.

Tijuca ormanı; dünyanın en büyük kentsel ormanıdır. Onun ağaçlandırılması temelde kahve üretimi için gelişigüzel dikilen ağaçlarla 19. yüzyılda başlamıştır. 3200 hektarlık alanı kapsamaktadır.

Teleferikle çıkmayı düşünürseniz, bölmenin sağ tarafına oturmanızı öneririm. Teleferik her yarım saatte bir olmak üzere saat: 08.30-18.30 arasında çalışıyor. Buraya çıkmak için en ince husus: çıkmadan önce tepede bulut ve sis olup olmadığını öğrenmenizdir. Yani, tepeye mutlaka açık bir günde çıkmalısınız. Eğer tepede maymunları beslemek isterseniz yanınıza “muz” almayı unutmayın.

Bu dağda: İsa heykelini yakından görmek dışında, mükemmel bir Rio şehri manzarası ile karşılaşacaksınız. 710 metre rakımlı dağda “İsa heykeli” ve Brezilya’nın hamisi Saint Lady onuruna yapılan bir şapel bulunmaktadır. Şapel: 8 metre kaideli ve 30 metre yüksekliktedir. Dağ üzerinde bulunan İsa heykeli ise: 1145 kg ağırlığında ve 40 metre yüksekliktedir.

Brezilya Rio de Janeiro Christ Redentor İsa Heykeli

 

Christ Redentor-İsa Heykeli

Evet burası dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. “Christ Redentor” isminin kelime anlamı “günahtan kurtaran İsa” demektir.

Devasa İsa heykelinin bulunduğu Corvovado tepesine çıkabilmek için önce otobüse, sonra küçük bir trene biniliyor. Ama bir saat beklemek gerekiyor. Çünkü feci kuyruk oluyor.

Brezilya’da Hıristiyanlığın sembolü ve Rio’nun ikonu olan heykelin yüksekliği 30 metre, kaidesinin yüksekliği ise 8 metre uzunluğunda ve açılmış kollarının genişliği 30 metre genişliğindedir. Bu ölçü ile dünyanın en geniş heykeli denilmektedir. Heykelin toplam yüksekliği 39.6 metredir.

Heykelin başı 3.70 metre uzunluğunda, ağırlığı ise 3.5 tondur. Heykelin tümünün ağırlığı ise 1145 tondur. Üstü zarar görmesin diye özel bir madde ile kaplanmıştır.

Heykel: Fransız asıllı Polonyalı sanatçı Paul Landowski tarafından 5 yıllık bir çalışma sonucunda tamamlanmış ve ilk temel taşı 1922 yılında yerleştirilmiş ve heykel 12 Ekim 1931 tarihinde açılmıştır. Aslında heykelin yapılması için bir yarışma yapılmış ve Landowski bu yarışmayı kazanmıştır. Öte yandan: heykelin tasarımı 1921 yılında Carlos Oswaldo isimli bir Brezilyalı tarafından çizilmiştir. Çizimde “haç taşıyan İsa” düşünülmüştür. Ancak tasarım daha sonra değiştirilmiştir.

Baş ve kollar Fransa’da özel olarak yapılıp Brezilya’ya getirilmiştir.

Heykel 2007 tarihinde UNESCO tarafından “Dünyanın 7 harikasından biri olarak seçilmiştir. 2003 yılında heykele yeni aydınlatma sistemi yerleştirilmiş, en yüksek noktasına yürüyen merdivenler ve panoramik asansörlerle mekanik erişim hattı kurulmuştur. Öte yandan merdivenle ulaşım için 222 basamaklı bir merdiveni tırmanmak gerekir.

Uzun yıllar Portekiz sömürgesi olan Brezilya’da, özgürlüğün 100. yılı kutlamaları anısına yapılmıştır. Aslında aynı tarihte Brezilya Kralı Petro: buraya dikilmek üzere kendi heykelini yaptıracakmış, ama “beni bir süre sonra unuturlar, bunu asla unutmazlar” diyerek İsa’nın heykelinin yapılmasına karar vermiştir.

Sırtı şehrin fakir bölgelerine dönüktür. Brezilyalılar bunu şöyle yorumlarlar “İsa kollarını zenginlere açarken, fakirlere sırtını döner”. Kollarını açmasının anlamı olarak “insanları kucaklaması” demekmiş. Aynı zamanda bu durum “Brezilya insanının sevecenliğini” de ifade ediyormuş. Heykelin hemen arkasında bir kilise bulunuyor.

Kalabalık yüzünden rahat fotoğraf çekmek mümkün olmuyor. Çünkü heykel yılda 2 milyon kişi tarafından ziyaret ediliyor.

Corcovado tepesi şehre o kadar hakim ki, heykeli bir yana bırakın sadece manzarası için bile buraya çıkmaya değer. Ancak buraya çıkmadan önce hava durumunu mutlaka takip etmeniz gerekir ki, bazen öyle bir sis olur ki, bırakın şehri izlemeyi, heykelin başını bile göremeyeceğiniz hava durumu söz konusu olabiliyor.

Brezilya Rio de Janeiro Sugar Loaf Dağı

 

Sugar Loaf Dağı

Deniz seviyesinden 396 metre yüksekliktedir. Burası Rio şehrinin en yüksek tepesidir. Buraya bu ismin verilmesinin nedeni: “Portekiz için sevkiyata hazırlanan rafine edilmemiş koni biçimli şeker kamışı bloklarına” benzemesidir ve ismini 17. yüzyılda almıştır.

“Morro da Urca” dağı ise “balina” benzerliği nedeniyle bu ismi almıştır. Heybetli bir koni şeklinde yükselen dağ muhtemelen 600 milyon yıl boyunca atmosferik basınç ve sıcaklık ile kalıplaşmış, granit taş bloğudur ve yamaçlarında çok az bitki örtüsü bulunmaktadır.

Teleferiğin hizmete girdiği 1912 yılından bu yana dağ 37 milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir ve her yıl 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmeye devam edilmektedir.

Brezilya Rio de Janeiro Teleferik

 

Teleferik

Buraya teleferikle nefes kesen bir yolculukla gidiliyor. Teleferiğe binmek için “Praia Vermelha” plajına gitmek ve oradaki istasyondan bilet alarak binmek gerekir.

Teleferik, her 20 dakikada bir hareket ediyor ve saat: 08.00-21.00 arasında çalışıyor. İstasyonda: birkaç hediyelik eşya satan dükkan bulunuyor. Teleferik ücretleri, yetişkinler için 53 dolar, 6-12 yaş arası çocuklar için 26 dolar ve 6 yaş altı çocuklar için ücretsizdir. Ancak bu teleferik bilet istasyonunda bir süre sıra beklemeniz gerektiğini unutmayın.

Teleferiğin hızı, saatte 21-31 km. arasında değişir. Her araç 65 yolcu kapasitelidir. Brezilyalı mühendis Augusto Ferreira Ramos (22 Ağustos 1860 Brezilya doğumludur) tarafından tasarlanan ve 1912 yılında tamamlanan teleferik sisteminin kabloları en son olarak 2002 yılında değiştirilmiştir.

Elektronik sistem ise 2009 yılında yenilenmiştir. Sistemde en son restorasyon 2008 yılında: yeni bir havalandırma sistemi, renkli ve parlamayı önleyici camlar ile yapılmıştır. Her ne kadar yolculuk biraz korkutucu olsa da, Sugarloaf teleferik sisteminin dünyanın en güvenilir teleferik sistemlerinden biri olduğu söyleniyor.

Teleferik yolculuğu 3’er dakika süren iki aşamalı olmaktadır.

Birinci aşama: 220 metre rakımlı “Morro da Urca” yani “Urca Hill” ve Praia Vermelha bölgesine gider. Gezinin bu bölümü yaklaşık 1 km. dir. Yolculuğun bu bölümünde: Copacabana, İsa heykeli, Niteroi köprüsü ve Guanabara körfezi seyrediliyor. Ayrıca farklı yüksekliklerde değişik ve kalın bitki örtüsü görülebiliyor.

Burada: sahilin güzel manzarası izlenir ve açık bir bar, restoran ve amfi tiyatro bulunmaktadır. Burada güzel doğa yürüyüşleri yapılabilir. Bu yürüyüşlerde: tropik bitki örtüsü, kuşlar ve zaman zaman maymunlar görülür. Burası özellikle hafta sonlarında akşam saatlerinde popüler yaz konserleri ile ünlüdür. Bu konserler bazen sabaha kadar devam eder.

İkinci aşama: büyük bir teleferik her 30 dakikada bir kalkar ve Morro da Urca’nın ardından Sugarloaf dağının 528 metrelik zirvesine çıkılır. Burada ana istasyon “Avenida Pasteur” bulunuyor.
Eğer teleferik istemesseniz, buraya ulaşım için otobüs veya taksi kullanabilirsiniz.

Brezilya Rio de Janeiro

Zirvedeki istasyona vardığınızda: Brezilyalıların “Cidade Maravilhosa” yani “Harikulade Şehir” dedikleri Rio ayaklarınızın altındadır. Burada bir de fast-food dükkanı bulunuyor.

Buradan: Rio şehri Guanabara körfezi ve Niteroi ve Atlantik okyanusunun mavi sularının muhteşem manzarasını izlemek mümkündür. Burayı ziyaret etmek için en iyi zaman güneş batışı esnasındadır. Alternatif olarak tepenin çevresindeki izleri takip ederek bir yürüyüş yapabilirsiniz.

Ama biraz önce de belirttiğim gibi özellikle güneş batışını mutlaka izleyin. Aslında eğer kalabalıktan kaçmak isterseniz, burayı ya sabahın erken saatlerinde ya da öğleden sonra ziyaret etmelisiniz.