Ülkenin güneybatısında bulunan şehir, en kalabalık 5’nci şehirdir. Basra körfezine yaklaşık 200 km olan şehir, deniz seviyesinden 1800 metre yüksektedir.
Şehir Allahu Ekber dağlarının eteğinde, yemyeşil bir ova üzerinde bir bahçe gibi yayılmıştır. Başkent Tahran’a 929 km uzaklıktadır. Bu yolculuk otobüsler yaklaşık 15 saat sürer. Shiraz şehrine, Tebriz 24 saat ve Yezd 7 saat uzaklıktadır.
Şehir İranlıların anavatanı olan Fars bölgesinin merkezindedir ve İranlılar dili ve adını buradan alırlar. Yani bu şehir yaklaşık 2000 yıldır Pers kültürünün merkezindedir. Çünkü yerleşim bölgesinin ismi, Persepolis kalıntılarında bulunan kil tabletlerde yazılıdır.
Şehir İran’ın nüfus bakımından 6’ncı büyük şehridir.
Şehir ılıman bir iklime sahiptir. Çünkü çevresi dağlarla çevrili bir çanak gibidir.
Şehir özellikle üzüm ve şarapları ile ünlüdür. Meşhur Shiraz üzümleri, şehrin kuzeyinde yetişiyormuş ancak ülkede günümüzde şeriat kanunları geçerli olduğundan şarap üretimi yapılamıyormuş. Şehrin diğer popüler özellikleri, birçok bahçeleri ve meyve ağaçlarıdır.
Şehir: ünlü Pers şairler Hafız ve Sadi’nin hem doğum yeri, hem de mezarlarının bulunduğu yer olarak ünlenmiştir. Şehirde ayrıca bu iki önemli ismin anıtları vardır. Hafız: İran lirik şiirinin ustasıdır. Sadi ise, Golestan yani Güller bahçesi denilen bir kitabın yazarı olarak tanınır. Her ikisinin şehirdeki mezarları yoğun ziyaretçi çekmektedir.
Şehir günümüzde ise ülkede: büyük bir petrol rafinerisi ve elektronik endüstri merkezi olarak tanınır. Ülkenin ilk güneş enerji santrali burada kurulmuştur.
Ulaşım
İstanbul-Şiraz arasında tarifeli uçak seferleri vardır. Uçak yolculuğu yaklaşık 3 saat 45 dakika sürüyor.
Eğer İran içinde gezerken buraya gelmeyi düşünürseniz, İsfahan-Şiraz arası otobüsle 7 saat sürüyor.
Kerim Han
Kerim Han, 18’nci yüzyılda yaşamış ve Şiraz bölgesinde, Zand hanedanlığını kurmuştur. Tarihi kayıtlara göre, son derece dürüst, adil ve başarılı bir liderdir. Hatta son derece mütevazi olduğu için, halkın vekili anlamında, kendisine “Vekil” denilmesini istemiştir.
Ancak bir kısım söylentiye göre ise, kendisini “Hz Muhammed” in vekili olarak gördüğü için bu ismi kullanmıştır. Bu yüzden, şehrin birçok yerinde “vekil” ismini taşıyan yapılar görmek mümkündür.
Shiraz ve Şarap
Pers kralı Cemşid üzümü çok severmiş ve iktidarı döneminde, ülkede birçok üzüm bağı kurdurmuş. Ancak üretilen üzümlerin suyunun çok acı ve hatta zehirli olduğuna inanılmış. Bir gün, kralın cariyesi hastalanır ve güzel cariye şiddetli baş ağrısı çeker.
Bunun üzerine birçok tabip, kendisini iyileştirmeye çalışsa da çare bulamaz. Cariye, hayatına son vermeye karar verir ve zehirli olarak nitelendirilen üzüm suyundan içer.
Ancak bu içtiği su ile, dinmek bilmeyen baş ağrılarının hemen geçtiğini anlar. Bu durum kralın kulağına gittiğinde zehirli olduğuna inanılan üzüm suyuna “Abı Hayat” ismi verilir.
Böylece bekletilen üzüm suyunun zehirli olmadığına inanılmaya başlanır.
Evet, Şiraz üzümü dünyaca meşhurdur. Çünkü İran İslam Devrimi sırasında Kanada ve Amerika’ya göç eden Yahudiler, bu üzümü dünyaya tanıtmışlardır.
Günümüzde birçok ülkede ve hatta Türkiye’de Şiraz üzümü yetiştiriliyor. İslam devrimiyle birlikte birçok üzüm bağı Şiraz şehrinde tahrip edilmiş, ancak bu ünlü üzüm dünyanın birçok yerinde yetiştirilmeye başlanmıştır.
Alışveriş
Şehirde birçok alışveriş merkezi ve çarşılar vardır. Dükkan sayısı bakımından değerlendirildiğinde, dünyanın en büyük, sayılı alışveriş merkezlerinden biri olarak düşünülebilir. Şehirden: halı, baharat, bakır el sanatları ve antikalar satın alınabilir. Ayrıca, yine meşhur İran hurması satın alabilirsiniz.
Ne Yenir
Burada gezerken, Şiraz şehrinin meşhur tatlısı falude’yi (yöresel ismi “paloodeh”)mutlaka tatmanızı öneririm. Felude, nişasta ve buz karışımına, limon suyu dökülerek yapılan bir tatlı türüdür. Bir tür dondurma da denilebilir.
Ayrıca Abguşt adlı geleneksel yemeği de tatmanızı öneririm. Restoran önerim ise “Shapori Garden” olacaktır. Burada fiyatlar gayet normal yani makuldür. Bir diğer seçenek Vekil camii yakınlarındaki Sharzeh restoranıdır. Açık büfe kişi başı 10 dolarlık fiyat gayet normaldir.
Turizm
Şehirdeki ilginç binalar, şehrin eski bölümündedir. Aralarında armut biçimli kubbeler olan bir düzine cami ilgi çeker. Bu camiler, genellikle eski evlerin arasına dağılmıştır.
Kerim Han Zend-e Zand Bulvarı, şehri ikiye böler. Ancak tarihsel ve turistik önemi olan yerlerin birçoğu bu ana cadde üzerindedir. Zand caddesine paralel bir nehir yatağı var ama genellikle kurudur.
Ağaçlarla kaplı geniş bulvarları, mimari eserleri ve bahçeleriyle ünlü Şiraz şehrinde: Kur’an kapısı, Pazar yeri, ünlü şairler Sadi ve Hafız’ın kabirleri ve bahçeleri, Kaçar Sarayının havuzunu çevreleyen muhteşem İrem Bahçeleri ve Şah-ı Çerağ Mozolesi, gezilmelidir.
Şehri ziyaret ettiğinizde, yaklaşık şehrin 50 km kuzeybatısında, Rahman dağları eteklerindeki geniş bir platformda bulunan Persepolis şehrini ziyaret etmeyi sakın unutmayın. Persepolis şehirden 75-80 dakika uzaklıktadır.
GEZİLECEK YERLER
Darvazeh Kur’an Kapısı
Şehre girerken, bu süslü kapı mutlaka görülmelidir. Mazisi bin yıl öncesine kadar giden bu kapı: Kur’an Kapısı olarak bilinir. Anıt, Karim Khan tarafından yaptırılmıştır.
Üst katta bir odada, kutsal kitaptan bazı bölümler bulunur ve bu yüzden, kapı Kur-an Kapısı olarak isimlendirilir.
Kapıdan çıkan gezginlerin, güvenli ve sağlıklı bir şekilde Şiraz şehrine geri döneceklerine inanılır. Kapı 1950 yılında yıkılmış ve yerel bir tüccarın bağışlarıyla yeniden yapılmıştır.
Bu kapıda uzun yıllar bulunan ve yolcuların altından geçtikleri, 2 Kuran-ı Kerim, günümüzde Pars Müzesinde muhafaza edilmektedir.
Karım Khan Kalesi-Vekil kalesi
Kerimhan, İsfahan’da yapılan eserleri görünce, Shiraz şehrinde de bazı eserler yaptırmak istemiş ve bunun üzerine bu kaleyi yaptırmıştır. Kalenin yapımında 12 bin kişinin çalıştığı söyleniyor. Kaleye giriş ücretlidir.
Kale: saraya bitişik bahçenin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Ancak, sadece tuğladan yapılmış bu kale, bir anlamda şehrin savunması için değil, güzelliği için yapıldığı intibaını vermektedir. Toprak renkli ve Kerim Han tarafından yaptırılmış yuvarlak 4 tane burçları dikkat çeker.
Bunların yüksekliği 14 metredir. Gezerken bu surlara çıkılmasına izin vermiyorlar. İlginç olan bu burçlardan bir tanesinin Pisa kulesi gibi eğri duruyor olması, bilim adamları ne kadar uğraştılarsa bu eğriliği düzeltememişler.
Kalenin geniş iç avlusundaki bahçede, ortada dikdörtgen bir havuz ve çevresinde kale duvarlarının yarattığı gölgelikler var. Hemen köşede ise, eski bir hamam görülüyor. Bu hamam bir zamanlar han tarafından kullanılmıştır.
Avlunun hemen yanındaki bölümde, bal mumu heykeller ilgi çekiyor. Bu heykellerle “Kerim Han’ın, makamında bir Fransız sefirini kabul töreni” canlandırılmıştır.
Yapının duvarlarındaki çiniler, vitraylar, minyatürler ve özellikle cam işçiliği muhteşem güzelliktedir. Hemen girişteki bir çini tabloda, İran’ın efsanevi kahramanı Rüstem’in beyaz bir devi öldürmesi resmedilmiştir.
Kale, Şah Pehlevi döneminde cezaevi olarak kullanılmıştır.
Fars Müzesi
Hemen kalenin yakınındadır. Burada, yörede egemenlik kurmuş eski uygarlıklara ait buluntular sergileniyor. Özellikle Büyük İskender dönemine ait paralar ilgi çekiyor. İskender, özellikle Persepolis’ten 2.5 ton altın götürmüş, geriye sadece bu paraları bırakmış.
Vakil Çarşı-Vakil Bazaar
Çarşı şehir merkezindedir. Yapısı nedeniyle İstanbul Kapalı çarşıya benzetiliyor ancak esnaf sanırım biraz farklı çünkü burada farklı olarak asla çığırtkanlık yapan, ziyaretçileri kolundan çekiştirenler yok.
Karim Khan Zand tarafından yaptırılmıştır. Burada gümüşçü ve kuyumcular, hala nefis kakma çalışmaları yapar ve sergilerler. Çarşıdan, İran halıları ve diğer geleneksel Fars el sanatları satın alabilirsiniz.
1773 yılında inşa edilen camının, çiçek desenli fayansları Qajars zamanında yaptırılmıştır. Kubbe 48 sütun tarafından desteklenir ve her sütun, taşlardan tek parça olarak kesilmiştir.
Tonozlu tuğla tavan çarşı iç mekanını yazın serin tutar. Özellikle Fars göçebeler tarafından dokunan bir tür kilim olan Gabbeh satın almanız önerilir. Alışveriş sırasında mutlaka pazarlık yapmalısınız, ama öyle çok büyük indirimler beklemeyin.
Kilim dışında, buradan baharat ve çay satın alabilirsiniz. Baharat olarak “safran” düşünülebilir. Çay olarak İran’ın yöresel çayı “Lahjan” düşünebilirsiniz. Çay seviyorsanız, mutlaka almanızı öneririm.
Vekil Cami-Mescid-i Vakil-Regent Camii
Vakil çarşısının batısındadır. İran ülkesinde barok mimari stil etkisi taşıyan, sivri kemerli, burma sütunlu ve oldukça güzel süslemeleri olan değişik bir mimariye sahiptir. Camiyi ayakkabılarınızı çıkarmadan gezebilirsiniz, çünkü caminin sadece bir kısmı ibadete açık, diğer büyük kısmı ise müze olarak ziyarete açıktır.
Caminin girişinde bir zincir asılıdır. Bu “Y” şeklindeki zincirin her bir sırası, (3 sıra) din, siyaset ve bilimi temsil ediyormuş. Ortadaki zincirin sembolü “din” imiş.
Cami Zand hanedanlığı döneminde, 1187 yılında yapılmıştır. Günümüzde görülen cami ise, Karim Khan tarafından 1773 yılında yaptırılmıştır. Caminin mermer minberi, bir blok mermerden kesilmiş ve Azerbaycan’dan getirilmiştir.
Özellikle giriş kapısının iki yanındaki muhteşem çiniler görülmelidir. Kuzey eyvan: genellikle güller, çalılar ve çiçeklerle dekore edilmiştir. Mihrap bölümü, bükülmüş sütunlar üzerine oturan küçük bir kubbe ile örtülüdür.
Caminin içindeki mihraba dikkat edin, imamın durduğu yerin, zeminden yani halkın bulunduğu seviyeden daha aşağıda olduğunu göreceksiniz.
Vekil hamamı
Caminin hemen öbür yanındaki bu hamam, sadece müze olarak kullanılan bir yer olarak dikkat çekiyor. Yani, burası düşündüğünüz gibi kullanılan bir hamam değil, hamam yapısı içinde balmumu heykeller var, hamamın atmosferi heykellerle canlandırılmış, yani sadece gezip görmek için bir hamamdır.
Şah-e Cheragh-Işığın prensi
Bilindiği gibi İran büyük miktarda Şii inancına sahip insanlardan oluşuyor. Özellikle Şiiler için önemli bir hac mekanı olarak Meşhed şehrinde bulunan ve 12 imamdan biri olan İmam Rıza türbesi çok özeldir.
Bu şehirde ise, İmam Rıza’nın kardeşi Seyyid Mir Ahmed’in mezarı var.
14’ncü yüzyılda inşa edilen yapı: Işığın Efendisi Tapınak olarak bilinen yapıda, 835 yılında ölen Seyyid Mir Ahmet (12 imamdan biri olarak kabul edilen İmam Rıza’nın Kardeşi) mezarı vardır. Seyyid Mih Ahmet, ışıkların şahı olarak biliniyor.
Türbe yani yapı, ilk olarak 14’ncü yüzyılda mezarın üzerine inşa edilmiş ve o zamandan beri, Şiiler için bir hac yeri olarak kabul edilmektedir. Geniş avluda oturan Şiiler, önemli dini ayinlerini burada yaparlar.
Türbe, sarı ve yeşil renklerin ustaca kullanıldığı, altın renkli soğan kubbesiyle ilgi çeker.
Yapının iç duvarları, milyonlarca küçük aynalar ve mozaiklerle süslenmiştir. Pencerelerden giren gün ışığı, bu aynalardan yansıyarak türbenin içindeki karanlıkları aydınlatır. İnsanlar burayı ziyaret ederek namaz kılıyorlar.
Ancak namaz kılanlarda bir özellik dikkatinizi çekecektir. Namaz kılanlar secdeye vardıklarında alınlarını bir minik kil parçasına deydiriyorlar. Söylenenlere göre bu disk şeklindeki kil parçası yani toprak Karbela ve Necef şehirlerinden getiriliyormuş.
Burayı ziyaret ederken, bayanların Chador ismi verilen uzun siyah kumaş giymeleri zorunludur ve girişte ödünç olarak verilebilir. Türbenin gümüş korkulukları, ziyaretçilerin elledikleri ve öptükleri yerdir. Burayı ziyaret etmeyi sakın unutmayın, gerçekten çok güzel ve görkemli bir yerdir.
Bagh-e Eram Bahçesi
Bahçeyi anlatmadan önce, şunu belirtmekte yarar. Bahçeye giriş ücretli ve turistlerden, normal vatandaşın giriş ücretinin 20 katını aldıklarını bilmeniz gerek ama değer, mutlaka girin.
Bahçe, Muhammed Hasan tarafından yapılmıştır. Güzel bir konak ve çevresine yayılmış büyük bir bahçedir. Bu bitkilerden en göze çarpanı, sadece bu bölgede yetişen “Serve naz” isimli bir selvi ağacıdır. Ayrıca bahçede sarmaşıklar da çok yoğun ve bunların Ahmet Sancar’ın saltanatına ithaf edildiği söyleniyor.
Binanın ne zaman yapıldığı bilinmiyor ancak tarihi kalıntılara bakılarak Selçuklu döneminde yapıldığına inanılıyor. Bir zamanlar, burası özellikle Şah’ın favori yerlerinden birisi olarak kullanılmış ve halka kapalıymış.
Hatta Şah Rıza Pehlevi’nin annesinin burada sürekli kaldığı ve Şah’ın da ara sıra dinlenmek için buraya geldiği söyleniyor. Ancak İslam devriminden sonra bahçe halkın ziyaretine açılmış, ancak bina kapalıdır.
Bahçenin iç kısımlarına gittiğinizde, bir göl göreceksiniz. Gölün içindeki kırmızı balıklara ve nasıl yüzdüklerine dikkat edin. Balıklar, gölün ortasına doğru sema yapar gibi dönerek yüzüyorlar.
Aralarında yorulanlar ise, duruyorlar, bu duranların önceleri öldüğü düşünülmüş ama sonradan ölen balığın yanına başka bir balığın geldiği ve ölü gözüken balığa dokunarak balığı tekrar harekete geçirdiği görülüyor. Yani, bir anlamda görev devir-teslimi gibidir.
Jame Atiq Camii-Atik camisi
İran’daki en eski camilerden biridir ve Saffarid Amr bin Leys zamanında yaptırılmıştır. Ünlü gezginler Bin Battuta ve Madame Dieulafoy yazılarında bu yapıdan bahsederler. Bu şehrin en güzel camisinin en önemli özelliği 7 renkli, sır altı mozaik çini tekniğinin kullanıldığı ilk yer olmasıdır.
Bin Leys, kendi egemenliği sırasında Bağdat halifeleri ve yerel rakipleri ile çatışmalarına rağmen, şehirde oldukça güzel kamu binaları inşa etmeyi ihmal etmedi. Caminin inşaatı, Abasid Halife el-Movaffaq ordularını yenmeleri üzerine, zaferin anısına bir şükran eylemi olarak 894 yılında yapılmıştır.
Ancak 12 ve 13’ncü yüzyıllarda cami birçok kez yeniden inşa ve restore edildi ve 18’nci yüzyılda Arkeoloji bölümü işbirliği ve Fars eyaletinin hayırseverleri yardımıyla, Pehlevi hanedanı döneminde günümüzdeki şeklini almıştır.
Caminin büyük bölümü yavaş yavaş harabeye dönmüştür. Günümüzde ayakta kalan bölümleri, dua salonları ve odalarıdır. Portal bölümü, her iki tarafı camlı mozaik çinilerle dekore edilmiştir. Dekorasyonda Kur-andan güzel ayetler yazılmış, çiçek ve kuş motifleri kullanılmıştır. Caminin en ilgi çeken yazıtı, ünlü hattat Ali Johani tarafından Safeviler döneminde yapılmıştır.
Nasır el Mülk-Pembe Cami
Cami, Kaçar hanedanından Mirza Hasam Al Nasir tarafından yaptırılmış ve 1888 yılında açılmıştır. Camiye pembe cami denmesinin sebebi, iç tasarımda pembe fayansların kullanılması ve camlardan yansıyan ışıklardır.
Caminin en büyük özelliği, muhteşem renklerle düzenlenmiş vitray ve çinilerdir. Bunları görmek için mutlaka camiyi ziyaret etmelisiniz. Ama mutlaka sabah gün doğumunda gitmelisiniz.
Qashqai Bahçesi
18’nci yüzyıl başında, Selçuklu soyundan gelenler tarafından yapılmıştır. Bahçe özellikle çam ve portakal ağaçları ile dikkat çeker. Bahçenin çağdaş görünümü, Muhammed Hasan döneminde olur ve bahçe içindeki yapılar bir mimar tarafından dizayn edilir. Günümüzde bahçe, Shiraz Üniversitesi tarafından yönetilen bir müze barındırmaktadır. Müze ziyarete açıktır. Bahçe özellikle ilkbaharda ziyaret edilmelidir.
Hafız Mezarı
İranlı ünlü şair, 14’ncü yüzyılda yaşamıştır. (1320-1389) Ustalığı ile herkesi etkilemiş bir şairdir.
Halk arasında “Hafezieh” olarak bilinen yer, şehrin en sevilen şairi olan Hafız’ın mezarıdır. Fars dili ve edebiyatının bu ünlü yazarı, isteği üzerine Shiraz şehrine gömülmüştür. Hayatı boyunca hiç Şiraz şehrinden ayrılmamıştır.
Mezarın bulunduğu yapı, 8 sütunlu mavi bir kubbeli yapıdır.
Mezar: iki havuzlu bir bahçe içindedir. Mezar diğer birçok mezarda olduğu gibi, hemen girişte bir fıskiyeli bir havuz, çevresinde çok güzel çiçekler ve havuzun arkasında ünlü şairin mezarı görülüyor.
Mezar taşı, 1773 yılında Karim Khan tarafından yerleştirilen ve şairin çalışmaları kazınmış mermer mezar taşı şeklindedir. Mermerden mezar taşının üstünde, Hafız’ın şiirleri işlenmiştir.
Mezar, 8 taş sütunla desteklenen sekizgen köşk üzerine konulmuştur. Küçük bir kütüphane, bir çayevi ve hatıra ve kitapların satıldığı satış yeri vardır.
Mezarı ziyaret ettiğinizde, buradaki birçok ziyaretçinin elinde, ünlü şairin “Fal-e Hafız” isimli kitabını görebilirsiniz. Çünkü İranlılar, bu kitabın herhangi bir sayfasını açarak okuduklarında, geleceklerine dair işaretler bulunduğuna inanırlar. Özellikle kızların bunu uyguladıkları söyleniyor. Hafız’ın kitabından rastgele seçtikleri bir şiiri okuduklarında, şiirin anlamını kendilerine yorumlarlarmış.
Mezar, akşam saatlerinde aydınlatılır ve Hafız’ın şiirleri hoperlörlerle okunur. Bu yüzden burayı akşam saatlerinde ziyaret etmenizi öneririm.
Hafızla ilgili son bir not: yani şiire meraklı olmasanız bile, Hafız’ın şiirleri hakkında genel bir kanı var. Kendisi tüm şiirlerinde aşk ve şarap konusuna yüklenmiştir. Yani, günümüzdeki İslam cumhuriyeti vatandaşlarının koşa koşa geldikleri şairin mezarının duvarlarında yazılı şairin şiirlerinde şarap kelimesi bolca geçiyor.
Yine de günümüzde hala, mezarının başına oturup duygulanan bolca insan görebilirsiniz. Bu insanlar mezarın başucunda otururken Farsça bir şeyler okuyup duruyorlar, başta bunların dua ettiklerini düşünmek mümkün ancak Hafız’ın kitabı ellerinde, açık ve sanırım onun şiirlerini okuyorlar.
Mezarın girişinde, İranlı satıcılar var. Ayrıca burada Hafız usulü fal bakılıyor. Hafızın beyitleri kağıtlara yazılmış, bir kuş hafızın beyitlerinden bir beyit seçiyor ve o falınızı yorumluyor. Kuş muhabbet kuşudur.
Ancak elbette bu niyetler Farsça yazılı yani okumak imkansız. Türbenin bir diğer özelliği de, ülkemizde de görüldüğü gibi İranlı yöre çocuklarının yanınıza yaklaşarak Hafız’ın hayatını anlatıp bahşiş istemeleri olacaktır. Son bir not, türbenin bulunduğu alan, aynı zamanda bir Pazar yeri olarak düzenlenmiş ve yöre insanı, kendi yaptıkları halı, resim, takı, seramik gibi el işlerini satıyorlar.
Sadi Mezarı
Bu da Şirazlı bir şairdir. 13’ncü yüzyılda (1207-1291) yaşamıştır. Ünlü bir şair ve filozoftur. Yaklaşık 700 yıl önce, o farklı ülke ve şehirlere gitti. Sonra Boustan ve Gülistan adlı iki kitap yazarak tüm yaşadıklarını bu kitaplarda topladı.
Mezarı, bir tepenin eteklerinde, Qanat denilen bir kanat ile süslenmiş, bir balık havuzu olan, sessiz ve huzurlu atmosfer yaratılan yerdedir. 1860 yılında yapılan mermer mezar, sekizgen planlı yapıdadır ve duvarlar, Sadi’nin çalışmaları yazılı çinilerle süslenmiştir.
Beyaz mermerden yapılmış mezar, aynı zamanda mermerden yapılmış ve seramik bezeli bir ayağı içerir. Mezarın altında bulunan kafede, bir çay içmenizi öneririm.
Burayı ziyaret ettiğinizde, türbenin altında bulunan mahzendeki yer altı havuzuna para atarak dilek tutmayı unutmayın. Para atarken havuza arkanızı dönmeniz gerekiyor.
Narencistan Sarayı-Narenciye Bahçesi
19’ncu yüzyılda batıdan gelenleri ağırlamak için kullanılmıştır. Burada palmiye, limon, portakal ağaçlarının ortasında bulunan bina, üniversite tarafından kullanılıyor. Binada, yuvarlak alınlıkta sırtında güneş doğarken, imparatoru temsil eden aslan ilgi çekiyor. Elindeki kılıç “Zülfikar” dır. Şah döneminde, İran bayrağında da aynen bu motif bulunmaktadır.
ŞEHİR YAKINLARI
Pasargad
Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Şehir merkezine yaklaşık 77 km uzaklıktadır.
Büyük Cyrus: MÖ 599-530 arasında Ahameniş imparatorluğunu kurdu ve MÖ 549-530 yılları arasında Persler ve Medler arasında kalıcı bir birlik kurdu. Tüm plato ve sonunda Hindistan ve Afrika’ya kadar sınırları uzanan Ahameniş imparatorluğunu (MÖ 550 MS 330) kurdu.
Cyrus ölümünden sonra (MÖ 529) burada gömüldü. Mezarı bir kireçtaşı mozole ve üçgen ahşap ev şeklinde yapılmıştır. Aslında türbesi daha uzundu ama bugüne kadar gelen mezar kaidesi, Pasargade kalıntılarından en iyi korunmuş ve en etkileyici olan taş bloktur.
Pasargade kalıntıları arasında: bir kutsal alan içinde Solomon (Süleyman) ın annesi, Cezaevi tahtı olarak bilinen üç Achaemenian saray kalıntıları görülebilir.
Evet, burası Achaemenian imparatorluğunun ilk başkentidir. Persepolis şehrinin 87 km kuzeydoğusundadır.
İran’ın İslam orduları tarafından fethi sırasında, Arap orduları mezara geldiler ve İslam prensipleri gereği mezarı yok etmeyi planladılar. Ancak mezar bakıcıları, yapının Cyrus’u onurlandırmak için inşa edilmediği konusunda Arap komutanı ikna ettiler.
Ancak mezardaki yazıt, Kur-an ayetleriyle değiştirildi ve mezar Solomon (Süleyman) ın annesinin mezarı olarak tanıtıldı. Hala yaygın olarak günümüzde de bu isimle bilinmektedir. (Qabr-e Madar-e Sulaiman)
Pasargad’daki en önemli anıt, kuşkusuz “Büyük Cyrus” mezarıdır. Mezara doğru yükselen 7 basamaklı merdiven vardır. Genişlik 531 metredir. Alçak ve dar bir giriş görülür. Persepolis şehrinin yağmalanması sırasında, buradaki Cyrus mezarı da İskender tarafından ziyaret edilmiş ve yağmalanmıştır.
İskender ordusundaki Aristobulus isimli bir savaşçı komutanın mezara girdiği söylenmektedir. Mezarda, altın bir yatak, bir masa seti, altın tabut bulunduğu ve ayrıca bazı süs eşyaları, değerli taşlar ve bir çivi yazılı yazıt bulunduğu anlatılmaktadır.
Bu yazıtta “Ben Büyük Kiros, ben Perslere bir imparatorluk verdim ve Asya’da hükmettim. Yani bu mezarın bana gıpta yok”
İngiltere Manchester; Manchester şehrinde: gezilip görülmesini önereceğim yerler hakkındaki ayrıntılı bilgi aşağıdadır. Sizler, bu şehri ziyaret etmek istediğinizde, şehirdeki bir turizm ofisinden alacağınız harita üzerinde, aşağıda yazılı yerlerden görmek istediklerinizi işaretleyin ve ona göre kendinize bir gezi planı yapınız.
JOHN RYLANDS LİBRARY-RYLAND KÜTÜPHANESİ
Şehir ziyaretçileri için, şehirde ilk ziyaret edilmesi önerilen bir yer olarak önem kazanmaktadır. Ama, adından anlaşılacağı üzere, burası yalnızca bir kütüphane değil. Yoksa, şehir ziyaretçilerini elbette bir kütüphaneye yönlendirmek anlamsız. Ancak, burası bir kütüphane olması yanında, bulunduğu binanın gerek mimari özellikleri ve güzellikleri ve gerekse bina içindeki eski eserlerle ünlenmiştir.
Kütüphanenin bulunduğu bina: 19. yüzyılda Deansgate sokağında yapılmış, Victoria dönemine ait gotik stilde muhteşem bir yapıdır. Öte yandan: Basil Champneys tarafından tasarlanan ve dik gotik tarzda inşa edilen son yapı olarak da bilinir.
Bir kale veya katedral gibi görünür. John Rylands: 1888 yılında öldüğünde, kişisel servetiyle, Manchester şehrinin en başarılı sanayicilerinden birisi olarak bilinirdi. Bu kütüphane: 1890 yılında dünyanın en zengin dulu olan eşi Enriqueta Rylands tarafından yaptırılmıştır. İnşaat 10 yıl sürmüş ve kütüphane 1 Ocak 1900’de ziyarete açılmıştır.
Kütüphanede özellikle iki temel koleksiyonun satın alınmasından kişiler sorumludur. 2.Kont Spencer tarafından bir araya getirilen emsalsiz basılı kitap koleksiyonu (ki bunu 1892’de satın almıştır) ve Crawford Kontu’nun el yazması koleksiyonudur.(1901 yılında satın almıştır.)
Evet kütüphanede: çok nadir bulunan el yazması ve baskı eserler bulunmaktadır. Kütüphanenin içinde gezerken, kendinizi 1700’lü yıllarda gibi hissedeceksiniz. Kütüphanede bulunan birinci sınıf koleksiyonda, Yeni Ahit’in bilinen en eski parçası olan St John Parçası bulunmaktadır. Ayrıca: Chaecer’in Canterbury Masallarının 1476 William Caxton baskısı da vardır. Zemin kattaki kafede kısa bir mola verebilirsiniz. Manchester Üniversitesi tarafından idare edilen bu kütüphane, belli zamanlarda ziyarete açıktır.
MOSİ-MUSEUM OF SCİENCE AND ENDUSTRY-BİLİM VE SANAYİ MÜZESİ
Liverpool Road, Castlefield adresindedir. Giriş ücretsizdir.
Bilim ve Endüstri Müzesini ziyaret ederek Manchester’de yaşamı başlatan ve dünyayı değiştirmeye devam eden 250 yıllık yenilik ve fikirleri keşfedebilirsiniz. Modern bilgisayarın atalarından ilk Rolls-Roye otomobillerden birine kadar, Manchester Devrimi Galerisinde Manchester’in zengin fikir ve keşif mirasını görmek mümkündür. Tekstil galerisinde, şehrin mirasının pamuk endüstrisiyle nasıl iç içe geçtiğini öğrenebilirsiniz. En üst düzey oyun deneyimi olan Power Up’ta 50 yıllık video oyunlarını görebilirsiniz. Pong’dan Pacman’a, Sonic’ten Street Fighter’a ve Marioto Manecraft’a kadar yüzden fazla farklı konsolun yanı sıra Manchester’da oluşturulan çeşitli oyunları görebilirsiniz.
Dünyanın ilk tren garı bu müze binasıdır. Ancak, hayatta kalan en eski yolcu tren istasyonu olan tarihi 1830 İstasyonu da dahil olmak üzere bazı binaların çalışmalar tamamlanana kadar kapalı kalmaktadır.
Evet: sergilenen objeler: birbirinden bağımsız, bilim ve endüstri alanındaki gelişmelerin izahını sağlayan büyük hangar şeklindeki binalarda bulunuyor. Dört ana binanın her birisinde, farklı sanayi tanıtılıyor. Havacılık kısmında: eski tarihlerden kalma savaş uçakları, otomobiller, motosikletler sergileniyor.
Özellikle: 1800-1900 yılları arasında, İngiltere’deki teknolojik gelişmeleri gördükçe, sanayi devrimini ve İngiltere’nin günümüzde nasıl bir dünya devi olduğunu daha iyi anlamak mümkün oluyor. Hatta: Avustralya, Hindistan, Güney Afrika gibi ülkelere tren ve lokomotif üretilerek satıldığına da şahit oluyorsunuz.
Özellikle, ziyaretçilerin dikkatini çeken husus: İngilizlerin, sömürdükleri ülkelerden buraya getirdikleri işçileri, çok yoğun şartlarda bu makinalarda çalıştırmış olmalarıdır.
Evet: burada günümüzde, makineler ve eski uçaklar sergileniyor. Özellikle, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, buhar gücüyle çalışan makinalar mutlaka ilginizi çekecektir, bence burayı ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Burada görülen dokuma tezgahları ve makinelerin birçoğunu çalışırken görebiliyorsunuz. Geçmiş zamanların tulumlarını giymiş teknisyenler: çocuklara tanıtım sunumları yapıyorlar. Müze gezinizi bitirdikten sonra, binanın hemen yanındaki hediyelik eşya dükkanına uğramalısınız.
CANAL STREET
The Village ve Gay Village olarak da bilinen bu bölgede; Roıchdale Kanalının batı yakası boyunca uzanan trafiğe kapalı caddede; çok sayıda gece kulübü, bar ve pub bulunmaktadır.
Mekan, ilk bar olan Mantos’un Canal Street’te kapılarını açtığı ve LGBT topluluğu tarafından memnuniyetle karşılandığı 1990’lı yalların başından bu yana hızla genişliyor.
Evet, bir anlamda şehirdeki kozmopolit gece hayatı burada yaşanır. Adından da anlaşılacağı üzere, burası aynı zamanda eşcinsellerin toplandıkları bir yer olarak da bilinir. Şehir haritalarında “pembe” renk ile gösterilir ve “pembe” bir bayrakları bulunmaktadır. Evet, burada birçok eğlence mekanı var, ancak bunların hepsi geylere özeldir. Yani, normal bir mekan yoktur. Eşcinsel köyünü ziyaret etmek için asla kötü bir zaman yoktur. İlkbahardan kışa kadar gece gündüz genellikle bir şeyler olur. Eğlencenin garanti edildiği tek yerdir. Özellikle yaz aylarında öğleden sonraları kalabalıkların oraya yönelmesi alışılmadık bir durum değildir. Çoğu zaman en ufak bir güneş ışığı, eğlenenlerin su kenarında sosyalleşmesi için düzinelerce buluşmasına neden olur.
Evet: şehir ziyaretçileri turistler, meraktan olsa gerek, yürüyerek mutlaka buraya giderler ve bir süre gezinirler.
Her yıl “Ağustos” ayı sonunda burada “Gay Pride” adı verilen festival ve geçit töreni yapılır.
ST ANN’S KİLİSESİ
Şehir merkezinde, St Ann’s meydanında bulunan yapı, 1712 yılında yapılmıştır. Şehir gürültüsünden uzak, sakin bir yerdir.
18’nci yüzyıldan önce Manchester şehrinde yalnızca bir kilise vardı, şimdiki Katedral. Kasaba büyüdükçe yenisine ihtiyaç duyuldu. Fonlar Lady Ann Bland tarafından sağlandı ve modaya uygun klasik tarzdaki tasarımın; John Barker’in eseri olduğu düşünülüyor. Kilise Temmuz 1712 tarihinde kutsanmıştır.
Kilisenin inşaatında, Collhurst’te bulunan morumsu kırmızı kum taşı kullanılmıştır. Taş çok yumuşak olduğundan yıllar içinde onarımlar yapıldığı için dış kısmında başka ocaklardan gelen malzemeler de kullanılmıştır.
1887-1889 yılları arasında iç mekan Belediye Binasının mimari Alfred Waterhouse tarafından yeniden tasalanmıştır. Şapeli kaldırdı, vestiyerleri ve Leydi Şapelini yarattı ve minberi bir tarafa taşımıştır. West End’de merdivenler ve galeri de değiştirilmiştir. Leydi Ann Bland’ın hediyesi olan orijinal Komünyon Masası yeni Leydi Şapeline yerleştirilmiştir.
Leydi Şapelinde ayrıca 1561 doğumlu Annibale Carraci tarafından yapılmış Haçtan İniş tablosu da bulunmaktadır. Resim satın alınmıştır. İtalya’dan bir Aziz Petrus Kilisesi Muhafıza tarafından getirilmiş ve 1907’de yıkılıncaya kadar bu kilisede asılı kalmıştır. Art deco penceresi tamamen farklı bir tarzdadır.
Tarihi 1730’a dayanan org aslen Batı Galerisindeydi. Yıllar geçtikçe büyümüş ve her hafta resitallerin verildiği 54 konuşma durağıyla artık iyi bir enstrüman haline gelmiştir. St Ann, II Dünya Savaşında Luftwaffe’nin Manchester hava saldırıları sırasından kıl payı kurtulmuş ve hala çatıya düşen yanmış bir yangın bombası bulunmaktadır. 1996 yılında IRA bombası kilisenin merkezini harap etmiş ve üst kattaki pencerelerin bir taraftan içeri, diğer taraftan dışarı doğru patlamasına neden olmuştur.
Evet: dini yapı: pek çok mevsimsel etkinlikler için popüler bir mekan olarak kullanılmaktadır. Özellikle, cumartesi günleri burada mutlaka düğün törenleri izleyebilirsiniz.
CASTLEFİELD
Deansgate’in güneydoğu ucundadır. Deansgate tren ve tramvay istasyonlarının her ikisi de 5 metre mesafe içindedir.
Burası: tarihte ilk olarak Roma döneminde iskan edilmiştir ve burada kurulu askeri garnizonun ismi “Mamucium” dur.
General Agricola liderliğindeki Romalı askerler, MS 79 yılında, İngiltere’nin kuzeybatısına doğru yürüdüler. Stratejik nedenlerden dolayı, Irwell ve Medlock nehirleri tarafından korunan kayalık bir çıkıntının üzerine inşa ettikleri Mamucium adlı bir kale için Castlefield konumunu seçtiler. Bu Manschester şehrindeki insan yerleşimine ilişkin ilk resmi kayıttır.
Orijinal ahşap kale yeniden inşa edildi ve genişletildi, daha sonra bu kez taştan yeniden inşa edildi. Yakınlarda askerlerin ihtiyaçlarını karşılamak için vicus adı verilen bir köy büyüdü. Ancak Romalılar bölgeyi terk ettikten sonra (MS 140 civarı) bu köy geriledi ve terk edildi.
Daha sonraki yıllarda, bir kilometre kuzeydoğuda, şu anda Katedralin koruma alanı olarak bilinen bölgede yeni Manchester köyü kuruldu.
Buranın en önem çeken tarafı: Manchester kanal ağının merkezi yani önemli bir ulaşım noktasıdır. Bu bölgede: 18. yüzyıla gelindiğinde: Rochdale ve Bridgewater kanalları: İngiltere’de yapılmış bilinen ilk kanallardır. Ayrıca: yine buranın yakınlarındaki: Liverpool-Manchester tren yolu hattının: Liverpool Road istasyonu (günümüzdeki: Bilim ve Sanayi Müzesi) bulunmaktadır ki, burası dünyanın ilk yolcu treni istasyonudur.
Günümüzde, burada görülen 2 metre yüksekliğindeki surlar ise: 16. yüzyıldan kalmadır.
Takip eden bölge, tarihi süreçte daha sonra unutulmuş ve ancak 1990’larda tamamen yenilenmiş ve İngiltere’nin ilk kentsel mirası ve turizm bölgesi seçilerek koruma altına alınmıştır. Günümüzde: burada düzenli etkinlikler yapılır. Kanallar çevresinde ve sokaklarda ise: birçok pub bulunur. Ayrıca: kanallar üzerindeki köprüler ilgi çekmektedir.
TOWN HALL-BELEDİYE BİNASI
Albert meydanında bulunan yapı: 1877 yılında yapılmıştır. Neo-gotik tarzdadır.
Yapının planlaması: Alfred Waterhouse (1830-1905) tarafından; düzenlenen bir yarışma sonucunda kazanılmıştır.
Albert Meydanından binaya girdiğinizde şehrin en saygın bilim adamlarından ikisi olan fizikçi James Joule ve atomu parçalayan adam John Dalton’un etkileyici mermer figürleriyle karşılaşırsınız.
Evet; Victoria dönemi ve sanayi devrimi sırasında, Manchester şehrinin zenginliğinin ifadesi olarak yapılmış etkileyici yapılarından birisidir. Yani, bir anlamda “gücün” sembolüdür. İngiltere’de Birinci Derece koruma altındaki en önemli yapılardan biridir.
Yapıda: ayrıntılı bir avlu, büyük bir merdiven, geniş bir resim koleksiyonu ve büyük bir saat kulesi bulunmaktadır.
Ayrıca: şehrin törensel toplantı salonu ve çalışma ofisleri bulunur. Binanın içinde, ressam Ford Brown tarafından yapılmış duvar resimleri, şehrin gelişimini göstermeleri açısından ilgi çekmektedirler.
Belediye Binasının dış cephesinde, bazı önemli heykeller bulunmaktadır. Ana kapının üzerinde MS 9’da Mamucium’u kuran Romalı General Agricola’nın bir heykeli bulunmaktadır. Onun üstünde Henry III ve Elizabeth I, ana kapının tepesinde ise St George’in bir heykeli vardır.
Gelelim saat kulesine:
84 metre yükseklikteki saat kulesinin açılı taretlerinden birine, Polonyalı cam yüzeyi ve yaklaşık 1 metre uzunluğunda yelkovanı ile çan odasına ve saate giden 173 basamaklı bir merdiven inşa edilmiştir. Saat mekanizması Gillet ve Bland tarafından yaptırılmıştır ve 1879 yılının yılbaşı gününde kurulmuştur. Albert Meydanından görülebilen üç saat kadranının üzerindeki yazıda “Bize Günlerimizi Numaralandırmayı Öğret” yazıyor. Kulede 24 çan bulunmaktadır. Büyük saat çanı: 8 ton ağırlığındadır ve adını resmi açılış sırasındaki Belediye Başkanı Abel Heywood’dan alan Büyük Abel olarak adlandırılmaktadır.
Evet, görkemli bina, düzenli olarak Parlamento Binasının çekimleri için dublör olarak kullanılıyor. Bunu The Iron Lady ve Sherlock Holmes gibi filmlerde görmek mümkündür.
Crismas zamanında: burada “xmas market” isimli bir yer kuruluyor. Burada: Avrupa’nın birçok ülkesi kendi standını açıyor ve geleneksel yemeklerini pişirip ziyaretçilere servis ediyorlar.
Son olarak: Belediye binasında restorasyon çalışmaları sürdürülüyor, ama yine de meydandan burayı görmenizi öneririm.
Anıt Salonu:
Belediye Binasının hemen karşısındaki Albert Square Chop House’da Thomas Worthington’un ikonik 2. Dereceden koruma altındaki bu salon bulunmaktadır. 1866 yılında inşa edilen bu mekan, artık geleneksel İngiliz lezzetlerini farklı bir dokunuşta sunan güzel bir yemek barına dönüştürülmüştür.
WHİTWORTH GÜZEL SANATLAR GALERİSİ
Oxford Road, Whitwort Parkı, John Rylands Üniversitesi Kütüphanesinde, Kraliyet reviri karşısında bulunan bu sanat galerisi, 100 yıl önce kurulmuştur. 1889 yılında sanayici Sir Joseph Whitworth’un anısına Manchester halkının sürekli memnuniyeti amacıyla The Whitworth Isttitute and Park adıyla kurulmuştur. Whitworth, büyük yeniden geliştirme çalışmasının ardından 2015 yılında halka yeniden açılmıştır. Yeniden açıldığından bu yana, neredeyse 2 milyon ziyaretçi ağırlamıştır. Yeniden yapılanma, kamusal alanı iki katına çıkardı ve 55 binden fazla sanat eserinden oluşan koleksiyonu barındıracak son teknolojiye sahip yeni tesisler yarattı ve genişletilmiş galeri alanları, bir çalışma merkezi, öğrenme stüdyosu ve bir koleksiyon merkezinden oluşmaktadır. Galeri 2015 yılının Sanat Fonu Müzesi ödülüne layık bulunmuştur. Avrupa’nın en iyi yükselen kültürel destinasyonu seçilmiştir.
Evet, burası Manchester Üniversitesinin bir parçasıdır ve Üniversite ile şehir halkı arasındaki bir köprü görevi üstlenir.
Burada: Birleşik Krallık sanatçılarının resimlerinin büyük bir koleksiyonu bulunmaktadır. Ayrıca, yıl boyunca burada birçok geçici sergi açılmaktadır.
Bu arada, bir husustan daha söz etmek istiyorum. Galeride bulunan “Whitworth at Gallery Cafe”: 2009 yılında “Good Food Guide” tarafından “En iyi aile restoranı” ödülüne layık görülmüştür. Buradaki menüde: mevsimsel ve yerel üretimle ilgili ürünler servis edilmektedir.
BRİDGEWATER HALL
Lower Moslet Street üzerindedir.
Tesis: Eylül 1996 yılında açılmıştır. Şehrin en kolay tanınan yapısıdır. Özellikle, dış bölümde bulunan heykel dikkat çekmektedir.
Yapının içinde: 2400 kişilik bir salon bulunmaktadır. Bu mekanda: klasik, caz ve dünyanın popüler müzik konserleri düzenlenmektedir. Salonun merkezinde ise, 5500 boruluk büyük bir org bulunmaktadır.
Ayrıca: Manchester şehrinin ünlü Halle Orkestrası ve BBC Filarmoni ve Manchester Camerata burada bulunmaktadır. Bunların yanında: tesisin zarif restoranı yemek saatlerinde açıktır.
SPORCİTY-SPORTS CENTER-ETİHAD STADYUMU
Şehir merkezinin doğusundaki bu merkez: 2002 yılında burada düzenlenen “Commenweslth Games” için yapılmıştır. Manchester City futbol takımının: Etihad isimli: 47 bin seyirci kapasiteli stadyumu da buradadır. Ayrıca: tenis kortlarından, atletizm pistlerine kadar birçok spor alanı bulunmaktadır.
Sporcity bölgesinde, İngiltere’nin en yüksek heykeli olan “Bang B”: 2009 yılında güvenlik nedeniyle buradan sökülmüştür.
MCFC Stadyumu&Club Turu
Etihad Stadyumu bölgesindedir. Giriş ücreti, yetişkinler için 14 paund, 65 yaş üstü için 10 paund, 16 yaş altı için 10 paund ve 4 yaş altı ücretsizdir.
Profesyonel rehberler eşliğinde, Etihad stadyumu ve kulüp gezilebilmektedir. Bu turda: soyunma odası, basın konferans salonu, medya bölümü, tünel görülür.
OLD TRAFFORD
Old Trafford olarak bilinen bu mekan, şehrin ünlü futbol takımı “Manchester United” in stadyumudur. Burası, şehir merkezinin oldukça dışındadır. Buraya, mutlaka bir araç ile gitmeniz gerekiyor, yani yürüyerek gitmek mümkün değildir. Buraya: otobüs veya trenle ulaşabilirsiniz. Otobüs yolculuğu yaklaşık 15 dakika sürüyor. Taksiyle gitmeyi düşünürseniz, 7-8 dakika yolculuk yapmak gerekiyor.
Bu tura katılmak ücretlidir. Yetişkinler için 28 Paund, gençler için ise 15 Paunddur.
Stadyum: 76 bin seyirci kapasitelidir.
Manchester United Müzesi ve Stadyum turu, dünyanın en ikonik stadyumunun perde arkasına bir bakış açısı sunar. Burada sığınaktaki yönetici koltuğuna oturabilir, oyuncu tünelinden kutsal çimlere doğru yürüyebilir ve soyunma odasında en sevdiğiniz futbolcunun koltuğunu bulabilirsiniz. Tura katılmak istemezseniz, stadın dışındaki mağazadan takım ile ilgili bir şeyler satın alabilirsiniz.
Bu arada, bir konudan daha söz etmek istiyorum. Eğer burada bir maç izlemek isterseniz: maçtan 2 gün önce, stadyum gişelerinde satışa çıkarılan biletlerden satın alarak maç izleyebilirsiniz. Bu biletler: 40-45 paund arasında fiyatla satılmaktadır ve dediğim gibi, çok önemli bir maç olmadığı takdirde, maçtan 3-4 gün önce düşünürseniz, bilet bulabilirsiniz.
THE LOWRY SANAT GALERİSİ VE LOWRY OTEL
Pier&Salford Quays adresindedir.
Salford Quays’in yanında yer alan muhteşem bir binada, ziyaretçiler yerel, ulusal ve uluslararası tanınmış sanatçıların sergilediği galerilerin yanı sıra üç muhteşem tiyatro bulabilirler.
Lyric (İngiltere’ni Londra dışındaki en büyük sahnesi) ve daha samimi Quays. Çok çeşitli performanslarla The Lowy’s Lyric ve Qays Tiyatroları, West End müzikalleri, dıramanın en iyileri, canlı müzik gurupları, ünlü komedyenlerin yanı sıra dünya standartlarından dans ve opera da dahil olmak üzere muhteşem bir eğlence zenginliği sunuyor.
Lowy Galerileri, Britanya’nın en sevilen sanatçılarından biri olan LS Lowy’in değişen sergilerinin yanı sıra resim ve heykelleri de sergiliyor ve dünyanın dört bir yanından fotoğraflar da bulunuyor.
Pier Eight, The Lowy’in yepyeni restoranı ve barıdır. Salford Quays ve Manchester Gemi Kanalına bakan muhteşem sahil ortamıyla burası rahat bir öğle yemeği, gösteri öncesi leziz yemekler veya dışarıda akşam yemeği için mükemmel bir mekandır.
HOME
Beş sinema ekranı, iki tiyatro salonu ve bir sanat galerisiyle HOME, Manchester’in ve dünyanın provokatif eğlenceli ve çağdaş sanatçılarını ve çalışmalarını kutlayan tüm topluluk meraklıları için açık ve sosyal bir alandır. Home, uluslararası çalışmalara, eğitime, resmi olmayan öğrenime ve yetenek gelişimine güçlü bir şekilde odaklanarak, düşündürücü tiyatro, film ve çağdaş görsel sanatın heyecan verici bir karışımını yaratır. Sanat programlarının yanı sıra, bir kafe, bar, çatı terası, restoran ve sinema barı da bulunmaktadır.
Trinity Köprüsü
Chapel Street üzerinde, bir yaya köprüsüdür. Manchester ve Salford şehirlerini birbirine bağlamaktadır.
Otantik Katalan mimarisini görmek için Barcelona şehrine gitmeye gerek kalmadan, bu çarpıcı köprüyü Manchester şehir merkezinde, Irwell nehri üzerinde, Lowry Hotel dışında görebilirsiniz. Barselona Olimpiyat köyü için İspanyol mimar Santiaga Calatrava tarafından tasarlanmıştır.
MİDLAND BANK BUİLDİNG
King Street caddesinde bulunan bu yapı: 1926 yılında, Art-deko mimari stilde yapılmış bir banka şubesidir. Dublin şehrindeki “General Post Office” binasını anımsatmaktadır. Son yıllarda eski Midland Oteli King Street, HSBC’ye ev sahipliği yapıyordu. Ancak Ağustos 2009 tarihinden beri boştur.
EXCHANGE SQUARE BÖLGESİ
The Wheel of Manchester
Exchenge Square meydanında bulunan burada: Londra’daki London Eye benzeri bir dönme dolap bulunmaktadır ve “Manchester Whele” ismi verilmektedir.
Sahadaki ilk tekerlek, 2004 yılında dikilmiştir ve mevcut tekerlek ise 2007 yılında onun yerini almıştır. Eski tekerlek Nisan 2012 tarihinde Edinburg şehrine taşınmıştır.
Bu dönme dolap benzerleri, İngiltere’de 14 ve Avrupa’da 2 şehirde bulunmaktadır. 60 metre yüksekliğindeki bu dönme dolabın 13 dakikalık bir daire içinde şehrin muhteşem manzarasını sunan 42 kapsülü vardır. Bu kapsüller, isteğe bağlı olarak şampanya içilebilen VIP kapsül olarak belirlenebilmektedir. Bu bölgede: ayrıca: Selfridges, Triangle, Arndale, Hard Roce cafe gibi birçok alışveriş merkezi bulunmaktadır.
Royal Exchange Binası
Yine burada “Royal Exchange” binası: Manchester ticaretinin kalesi olarak hayatına başlamıştır. Cam ve çelik çatı ilgi çekmektedir.
MANCHESTER KATEDRALİ
Victoria Street adresindedir. Giriş ücretsizdir.
Anglikan katedralidir. 1215 yılında, Victoria döneminde, gotik stille inşa edilmeye başlanmıştır. Ancak, çeşitli nedenlerle defalarca yıkılmıştır. Günümüzdeki halini ise, 1847 yılında almıştır. Katedralde: 19. yüzyıldan kalan ve günümüzde de halen kullanılan büyük kilise org’u ilgi çekmektedir. II. Dünya savaşında büyük ölçüde yıkılan katedral: 1960’lı yıllarda önce camları onarılarak restore edilmeye başlanmış ve günümüzdeki halini almıştır. Evet burası kuzeydeki en iyi geç Ortaçağ ahşap işçiliğiyle muhteşem bir iç mekana sahiptir. Burayı ziyaret ederseniz: çok sayıdaki vitray pencereyi, taş oymaları ve tavan oymalarını görmenizi öneririm. Ayrıca: kısmen 14’ncü yüzyıldan kalma bir köprünün altında bulunan yeni yemekhane ve ziyaretçi merkezi 2002 yılında ziyarete açılmıştır. Burası, konserler için uygun bir mekandır.
SALFORD QUAY BÖLGESİ
Geniş bir alan üzerinde kurulan bölgede: modern mimarinin güzel örnekleri bulunuyor. Tüm binalar: büyük bir bütünlük içerisindedir. Burada bulunan yapılar şunlardır:
IVM-İMPERİAL WAR MUSEUM NORTH
Trafford Wharf Road, Quays adresinde bulunan bu savaş müzesini, mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Burayı ziyaret için 3 saat ve daha fazlası zaman ayırabilirsiniz.
Uluslar arası mimar Daniel Libeskind tarafından tasarlanmış ödüllü bir binada yerleşiktir. Müzenin bir benzeri Londra şehrinde bulunduğunda, buradaki ismine “North” kelimesi eklenmiştir.
Gerek dış mimarisi ve gerekse iç tasarımı ilgi çekmektedir. Müzede sergilenen objeler: I ve II. Dünya savaşlarından kalma malzemelerdir ki, özellikle silahlar ve tanklar ilgi çekmektedir.
Müzenin en ilgi çeken tarafı: büyük bir alanda: ses ve görüntü ile, üç boyutlu olarak dünya savaşları canlandırılmaktadır. Örneğin: kulağınıza taktığınız kulaklıktan, savaş zamanı yapılan gerçek telsiz konuşmalarını dinleyebilirsiniz. Ayrıca, yine müzede gezerken birden ışıklar kararıyor ve çevrenizde 10 metre yükseklikteki duvarlara projektörlerle, savaşlarda yaşanmış gerçek hikayelerin görüntüleri veriliyor. Hatta: savaş zamanı iki fabrikada çalışan insanların yaşamları betimleniyor.
Yani, özellikle saat başında yapılan bu şovdan etkilenmemek mümkün değildir. Bence, şehri ziyaret ederseniz, burayı ihmal etmeyin.
TRAFFORD CENTRE
SEA LİFE
Balton meydanı. Trafford Cente adresinde bulunan burada: köpekbalıkları, denizatı, ahtapot, deniz anası olmak üzere, 5000 den fazla deniz canlısının bulunduğu söyleniyor. Su altı tünelinde gezerken: bu balıkların birçoğu çevrenizdeki tünelde yüzüyorlar. Burada: köpekbalıkları ile burun buruna gelebilirsiniz.
Buraya giriş 12 paund. Buranın gezilmesi yaklaşık 20-25 dakika sürüyor ve bu ücret biraz fazla gibi geliyor. Tercih sizin. Normal bir akvaryum ötesinde bir şeyler beklememelisiniz.
MANCHESTER EVENİNG NEWS ARENA
Victoria istasyonundadır.
Mimar Dan Meis tarafından tasarlanan ve 1995 yılında açılan Manchester Arena: dünyanın en işlek ve canlı eğlence mekanlarından birisidir. Hatta: Avrupa’nın en büyük kapalı müzik arenasıdır. Arena: Manchester Victoria istasyonuna bağlıdır. Tesisin izleyici kapasitesi: 23 bin kişidir. Bu büyük boyuta rağmen mekana giriş ve çıkış gayet hızlı ve kolaydır.
Her yıl: burada, pop-rock-klasik müzik ve spor aktiviteleri düzenlenmektedir. Burada, akla gelen bütün sanatçılar konserler vermiştir.
CHİNATOWN
George Street ve Faulkner Street arasında bulunan mahalle, ilk olarak 1970’li yıllarda kurulmuştur ve günümüzde: şehir giriş kemeri ile ilgi çekmektedir. 1987 yılında tamamlanan ve Faulkner caddesi üzerinde bulunan bu giriş kemeri: Çin tarafından hediye olarak gönderilmiştir ve Avrupa’nın üçüncü büyük kemeridir. Trafik burada kemerin altından akmaktadır. Çin mahallesi: Londra’da bulunandan küçüktür, ama daha düzenlidir. İngiltere ülkesinin ikinci büyük Çin mahallesidir.
Ayrıca: yine burada Çin ve Doğu Asya ülkelerinin yemek çeşitlerini sunan restoranlar ve Çin gıda maddeleri satan marketler ve dükkanlar ilgi çekmektedir. Ayrıca: birçok Çinli, şehirde burada toplanmaktadırlar. Ancak: Çin Yeni Yıl etkinliklerinde: Çinliler, yerli halk ve turistler tarafından burası adeta işgal edilir. Binlerce ziyaretçi bölgeye gelirler. Ziyaretçiler: aslan dansı ve ejderha dansları ile ağırlanırlar. Ayrıca, Çin Yeni Yıl kutlamaları sırasında: havai fişek gösterileri düzenlenir. 2013 yılında bu gösterileri 75 bin kişinin izlediği söyleniyor.
Tüm bunların yanında: burada turistik küçük hediyelik eşyalar satan birçok dükkan ve tezgah bulunur. Evet, bu otantik bölgeyi mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Ancak: akşam saatlerinde sokaklarda çok sayıda sarhoş bulunuyor, pek akşam saatlerine kalmamak gerekir.
RUSHOLME BÖLGESİ
Rusholme bölgesi: şehir merkezine, yalnızca 5 dakikalık bir taksi yolculuğu mesafesindedir. Otobüs kullanırsanız, buraya 10 dakikada ulaşırsınız.
CURRY MİLE
Rusholme bölgesinde: Oxford Road yakınlarındadır. 1 kilometre uzunluğundadır ve “carry” yemekleri servis edilen restoranlarla, nargile kafeler ve tatlı evleriyle doludur. 70’den fazla mekan bulunduğu söyleniyor. Burada, ayrıca: fastfood restoranları ve Hindistan kökenli kumaş ve takıların satıldığı dükkanlar bulunmaktadır.
Bunlar: tüm gece boyunca sabahın erken saatlerine kadar hareketlidir. (gece 3-4 e kadar açıktır) Zaten üniversitenin çeşitli kampüslerine yakın olması nedeniyle, öğrencilerin büyük çoğunluğu buraya gelmektedirler.
Burası: Hindistan dışında en çok Hint restoranının bulunduğu yer olarak bilinmektedir. Burada ziyaretçilere önerebileceğim birkaç restoran hakkında bilgi vermek isteyorum.
Mughli
Hindistan ve Pakistan mutfağının ürünlerinin sunulduğu bu restoran: aileler için uygundur. Menüde, taze hazırlanan geleneksel ve çağdaş yemekler, vejeteryan, et ve deniz ürünlerinden oluşan geniş bir yelpaze sunuluyor. Restoran genellikle günlük gece saat: 01.00-02.00 ye kadar açıktır.
Spicy Hut
Pakistan kökenli bir restorandır. Buraya: Milli Curry Chef ödülü verilmiştir. Telefonla sipariş yani paket sistemi de bulunmaktadır. Her gece, saat: 01.00-03.00 e kadar açıktır.
Shere Khan
Manchester şehrinin en ünlü Hint restoranıdır ve burada açılan türlerinin ilk örneğidir. Bu efsanevi Rusholme restoranı, kapılarını 1987 yılında açmıştır. Takip eden süreçte, bir restoranlar zincirine neden olmuş ve Hint mutfağı ile modern tasarımın birleştirilmesinde öncülük etmiştir.
Nawaab
Bu mekan: Ocak 2002 tarihinde açılmış ve popüler olmuştur. Zarif bir ortamda, sıcak ve samimi bir atmosfer yaratılmış, personel gayet güzel servis yapmaktadır. Mutfak: Kuzeyin “Curry Kings” ödülünü kazanmıştır.
CHESHİRE-KNUTSFORD
ROLLS ROYCE
Manchester Road-Cheshire-Knutsford bölgesindedir.
Mayıs 1904 tarihinde: Rolls-Royce oluşturulmuştur. Henry Royce başarılı bir mühendis ve Charles Rolls ise bir otomobil galerisi sahibidir ve bir anlaşma yaparlar. Takip eden süreçte ise: bir dizi otomobil üretilir ve 1907 yılında “Gümüş Hayalet” olarak isimlendirilen marka: dünyanın en iyi araçlarını oluşturmaya başlar.
Yine aynı dönemde, bu araçlar 14.371 kilometre arıza vermeden çalışınca, efsanevi pürüzsüz araba ortaya çıkar. Gümüş hayalet: 1907 yılında tanıtılmış ve 1925 yılına kadar üretimde kalmıştır. Onun başarısının ardından şirket: Nightingale Road Dery bölgesindeki özel fabrikasına taşınmıştır.
Evet: Rolls Royce fabrikasını veya üretim tesislerini gezmek mümkün değil, ancak Manchester denilince, bu dünyaca ünlü markanın çıkış yeri olarak bilinir ve bilgi vermek için bunları yazdım. Machester sokaklarında Rolls Royce araçlar görebileceksiniz.
FARM CENTRE PRESWİTH
HEATON PARK
Bu park alanı: şehir merkezinin 4 km. kuzeyinde, Farm Centre Prestwich bölgesindedir.
Burası: Manchester şehrinin kenarında tarihi bir alandır. Burada: oyun alanları, kafeler, hayvanat bahçesi, Tramvay müzesi, bowling yeri, golf sahası, botla göl gezisi ve binicilik yerleri bulunmaktadır. Ayrıca: yine burada açık hava konserleri, drama ve tiyatro gösterileri düzenlenir.
Heaton Hall
Burada: iç dekorasyon, mobilya koleksiyonu, müzik aletleri ve müzik odası ilgi çekmektedir.
Hayvan Merkezi
Her gün saat: 10.30-15.30 arasında açıktır. Burası tam bir hayvanat bahçesi değil, özellikle çocukların ilgisini çekecek: inek, keçi, tavşan, kümes hayvanları ve koyunlar vardır. Ayrıca: bir de temalı oyun alanı bulunuyor.
Smithy Lodye&Grand Lodge
Benzersiz deneyimler dolu bir hafta sonu geçirmek isteyenler, bu 18. yüzyıl yapısını tercih ediyorlar. Burası: 2 katlı batı ve doğu kanatları ve büyük bir zafer takından oluşmaktadır. Taş ve kumtaşından inşa edilmiştir. Kemerin üzerinde, çatının altında kiler bulunmaktadır. 2001 yılında restore edilerek modern hale getirilen tesisler de konaklamak mümkündür.
QUEEN PARKI
Heywood bölgesindedir.
Park ilk olarak: 1879 yılında Kraliçe Victoria tarafından: Heywood halkına sunulmuştur.
Aileler için çok uygun olan bu park alanında: fantastik bir oyun alanı ve büyük bir kafe bulunuyor. Ayrıca: bir göl vardır. Park alanında, bunların yanında: Lodge House ve Victoria havuzu da dahil olmak üzere, birkaç ince ve özgün binalar ve yapılar bulunmaktadır.
Park alanı: 2010 yılında “Ülkenin en sevilen yeşil alanı” olarak seçilmiş ve “Yeşil Bayrak” ödülüne layık görülmüştür.
PRESTWİCH FOREST PARK
Prestwich bölgesinde Park Lane adresinde bulunan bu parkta, yaklaşık 200 hektarlık alanda ormanlık ve açık alanlar bulunuyor. Burada, düzenli etkinlikler ve faaliyetler, çocuk oyun alanları ve bisiklet biniş yolları bulunuyor. Tek sıkıntı yağmurlu bir gün veya yağmur ardından burayı ziyaret etmemeniz gerektiğidir, çünkü büyük oranda çamur oluyor.
MANCHESTER MÜZESİ
Manchester Üniversitesinin bulunduğu yolun karşı tarafındaki eski mimari idare binasındadır.
Yani: Oxford Road yolunadır.
Müzeye giriş ücretsizdir ve her gün saat: 10.00-17.00 arasında açıktır.
Müze Şubat 2023’te yeniden açılmasının ardından, modern bir uzantı ve güzel galeriler (eski favorilerin yanı sıra) ile meraklılar için fırsatlar sunuyor. Yeni bir sergi salonu, Aidiyet galerisi, Lee Kai Hung Çin kültür galerisi ve British Museum ortaklığı olan Güney Asya galerisi bulunmaktadır.
Mısır’ın Altın Mumyaları, ABD ve Çin’de başarılı bir turun ardından yeni Sergi Salonunda açılan ilk gişe rekorları kıran sergidir.
Sergi Salonu:
Açılış sergisi Mısır’ın Altın Mumyaları, ziyaretçilere müzenin birinci sınıf Mısır ve Sudan Koleksiyonuna benzersiz bir erişim sunmaktadır. Manchester Üniversitesinin yeni araştırması aracılığıyla antik Mısr’ın Viktorya önemi anlatıları, 100’den fazla nesne ve 8 mumyanın yer aldığı Birleşik Krallık’taki ilk sergi, ABD ve Çin’de oldukça popüler bir turu takip ediyor ve Mısır’ın Yunan-Roma dönemindeki (MÖ 332-ms 395) öbür dünya hakkındaki inançlara dair zengin bir bakış açısı sunuyor. Fayum portlere olarak bilinen özenle dekore edilmiş mumyalar da dahil olmak üzere öne çıkan oldukça güzel eserler vardır.
Güney Asla Galerisi,
Britihs Museum Ortaklığıyla oluşturulmuştur. Burası; Birleşik Krallık’ta Güney Asya diasporasının yaşanmış deneyimlerini ve katkılarını kutlayan ilk kalıcı galeridir. Topluluk liderlerini, eğitimcileri e sanatçıları içeren bir gurup olan Güney Asya Galerisi Kollektifi ile birlikte küratörlüğü üstlenen galeri, Güney Asya ile Britanya arasındaki bağlantıyı ve İmparatorluğun mirasının yanı sıra çağdaş Güney Asya Kültürü ve yaratıcılığını, bugüne kadar keşfedilmemiş perspektifleri keşfetmeyi sağlar. 6 antolojiye ayrılan Kolektif: kolektifin büyük babasından birinin I. Dünya savaşı üniforması, Bengladeş’ten ithal edilen ve Manchester’deki topluluklar tarafından dekore edilen bir çekçek dahil olmak üzere 140 eser aracılığıyla çeşitli konular ele alınmaktadır.
Lee Kai Hung Çin Kültür Galerisi:
Burası, kişisel göç, dostluk ve işbirliği hikayelerini öne çıkarıyor. Burada Manchester ile Çinn arasındaki tarihi ve çağdaş bağlantılardan yararlanılıyor. Şehrin dört bir yanındaki kültürel ortaklıkların nadiren sergilenen ve hiç sergilenmeyen koleksiyonların sergilendiği bu alanda, ziyaretçiler geç Qing hanedanı (1636-1912) mavi yalı çapkını tüyleriyle süslenmiş Mançu başlığı, İmparatoru gösteren 20 metrelik parşömen gibi kişisel hikayeleri ve nesneleri görebilirler. 18’nci yüzyılda Kangxi’nin Pekin sokaklarında geçen doğum günü alayları ve bir zamanlar nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan ama onlarca yıldır süren ulus ötesi koruma çabalarının ardından şimdi Çin’de gelişen bir tahnitçilik milu geyiği var. Gece gökyüzü takımyıldızı aynı zamanla insanları kültürel alışveriş ve performanslar yoluyla bir araya gelmeye ve bağlantı kurmaya teşvik eder.
Dinozor Gösterisi
Paleontoloji meraklıları, tarihi Fosiller Galerisinin yanındaki yepyeni Dinozor sergisinde bir paleontolog gibi düşünmenin ne demek olduğunu öğrenebilirler. Burada tarih öncesi devlerle tanışabilirsiniz. Müzenin en çok ziyaret edilen sergilerinden biri olan Tyrannosaurus rex Stan ve onun yeni eklentisi, Nisan Tenontosaurus’dur. Kretase dönemine kadar uzanan ve ABD’nin Montana kentinde bulunan Nisan ayısına iskeletin yeniden dört ayak üzerinde durmasını sağlamışlardır.
Evet: 1821 yılında bir doğal tarih müzesi olarak kurulan bu müzeyi mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.
MANCHESTER ART GALLERY-SANAT GALERİSİ
Lancashire bölgesinde, Mosley Street adresinde, Chinatown’a yakındır.
Pazartesi-Pazar günleri arasında, her gün saat: 10.00-17.00 arasında ziyarete açıktır. Giriş ücretsizdir, Perşembe günleri çıkış saati: 21.00’dir.
Sanat Galerisi, 200 yıldır şehir yaşamının merkezinde yer almaktadır. Kökeni 1823’te kurulan Kraliyet Manchester Edebiyat, Bilim ve Sanat Teşviki Enstitüsünden bu yana, 1882’den bu yana Manchester Şehir Konseyinin bir parçasıdır. Galeri, sivil düşüncenin ve kamusallığın bir mekanı olarak ücretsiz ve halka açıktır.
Burada, muhteşem Victoria ve çağdaş bir ortamda, ülkenin en iyi sanat koleksiyonlarından birisi sergilenmektedir. Daimi sergide: 20. yüzyıl İngiliz sanat eserleri bulunmaktadır. Bunlar: Raphael öncesi resim, el sanatları ve tasarımlardan oluşmaktadır.
Galeri son zamanlarda: şehirde “Yılın En çok ziyaret edilen yeri” ödülünü kazanmıştır ve bu yüzden bulmak kolaydır.
JODRELL BANK DİSCOVERY MERKEZİ
Manchester Üniversitesi Macclesfield Cheshire-adresinde bulunan bu merkez: her gün saat: 10.00-17.00 arasında açıktır ve giriş ücreti, erişkinler için 7 paund, çocuklar için 5 paunddur ve aileler için özel indirim uygulanmaktadır.
Jodrell Bank Discovery Cente bölgesinde: Galaxy Gardens, Uzay Bahçesi ve Arboretum alanları bulunmaktadır.
Yani: bir fizik ve astronomi okuludur da denilebilir.
Uzay teleskopu bölgesinde: evrenin harikalarını keşfedebilirsiniz. Buradaki sergi salonu: gerek yetişkinler ve gerekse çocuklar için bir dizi etkinliklerle doludur. Lovelt Teleskopu ise, muhteşem manzarayı seyretme imkanı vermektedir. Teleskopun çapı: 76 metre ve yüksekliği 89 metredir. Teleskopun nasıl çalıştığı hakkında bilgiler verilmektedir ve ardından teleskopun çevresinde yürüyüş yapabilirsiniz.
Cafe’de: taze mevsimlik yiyecekler ve içecekler bulunmaktadır ve burada kısa bir mola vererek, muhteşem manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
MERKEZ KÜTÜPHANESİ-CİTY LİBRARY
Pine Street, St Peter Meydanında bulunan burası şehir kütüphanesidir.
Şehrin en iyi ve en sevilen binalarından birisindedir. Dairesel mimarisi ilgi çekmektedir. 1930’larda inşa edilen binada, yakın zaman önce yenileme yapılmıştır.
Yapının, yuvarlak kubbeli ve büyük sütunlu mimari stili ilgi çekmektedir. Mimari stil Neoklasiktir. İç bölümde: yuvarlak okuma salonu popülerdir. Bodrumda ise bir tiyatro bulunur.
FREE TRADE HALL
Peter Street üzerinde bulunan yapı: şehrin en tanınan yerlerinden birisidir.
1853 yılında inşa edilmiştir. 1920 yılında, yapı Manchester Corporation tarafından satın alınmıştır. Ancak: 1940 yılında bombalanır 1950 yılında yeniden inşa edilir ve 1951 yılında konser salonu olarak açılır. Halle orkestrası, uzun yıllar burada konserler verir ve 1996 yılında Bridgewater Hall binasına taşınır. Free Trade Hall binası ise, Manchester City konseyi tarafından kullanılır. 1997 yılında sivil toplum kuruluşlarının muhalefetine rağmen, yapı satılır ve 263 odalı bir otel olarak düzenlenir ve 2004 yılında otel hizmete girer.
Şık İtalyan palazzo temalı mimarisi: yıllar içinde birçok klasik ve pop konserlerine ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca, yapı, yine tarihi süreç içinde çeşitli tarihi etkinliklere ev sahipliği yapmıştır. Örneğin: 1904 yılında Winston Churchill: İngilterenin politikasını savunan konuşmasını burada yapmıştır.
St Peter meydanındadır.
Şık mimarisi ve tarihi Victoria özelliklerine sahip, merkezi bir konumdaki merkez: önemli bir yapıdır ve önceki yıllarda “G-Mex Merkezi” olarak tanınmaktadır. 1880’lerde yapılan merkez: 1980, 2008 ve 2009 yıllarında yenilenmiştir. Her yıl, çok sayıda büyük sergi, konser ve tiyatro etkinlikleri burada düzenlenmektedir. Tiyatro tarzı 250 metre karelik oditoryum tipindeki sahnesi bulunan solunda, 800 koltuk kapasitesi bulunmaktadır.
Ayrıca: 2002 yılındaki Commonwealt Oyunları sırasında, jimnastik etkinlikleri, burada yapılmıştır. Halter yarışmaları da burada düzenlenmektedir.
SACKVİLLE PARK-WHİTWORTH GARDENS
Greater Manchester, Venice Street adresindedir.
1900 yılında planlanan ve düzenlenen bu parkın en büyük özelliği: 2001 yılında yapılan ve burada bulunan “Alan Turing” heykelidir. Heykel dökme olarak Çin’de yapılmıştır. Bir banka oturmuş olarak tasvir edilmiştir. Solunda Manchester Üniversitesi, sağında ise Canal Street görülür.
Bu kişi: modern bilgisayarın babasıdır. Enigma şifreleme makinesini icat etmiştir.
1954 yılında iki yıllık mahkumiyet kararı aldıktan sonra intihar etmiş ve ölmüştür. İntihar ederken: siyanürle kendisini zehirlemiş ve yanında yarısı yenmiş bir elma bulunmuştur. (Elma simgesi, bu olay ile bağlantılıdır)
Bunun üzerine: şehirde eşcinseller tarafından eylemler düzenlenmiştir.
Turing: elinde yasak aşkı temsil etmek için kullanılan bir sembolik elma tutmaktadır. Ama, elma aynı zamanda, ilham nesnelerinin bir meyvesi olarak tasvir edilmektedir. Çünkü: Isaac Newton: yerçekimi teorisini elma ile gerçekleştirmiştir. Evet: Turing: gaylar için bir simge olarak kabul edilmektedir.
Park alanındaki bir diğer heykel: Beacon heykelidir. Bu heykel, İngiltere’nin : HIV yani AİDS hastaları için, tek kalıcı umut heykelidir. Heykel: Boyn Daniel tarafından tasarlanmış ve 2000 yılında inşa edilmiştir. Dünya AIDS gününde, heykelin önünde mumlar yakılır.
Park özellikle geyler tarafından seçilmiş olup, parkın diğer tarafında ise, çoğunlukla gey barları bulunuyor.
PİCCADİLLY GARDENS
Kuzey Mahallesinde-Greater Manchester, Piccadilly bölgesindedir.
İlk olarak 1755 yılında düzenlenmiş ve günümüzdeki görünümüne 2003 yılında kavuşmuştur. Park alanı: Piccadilly meydanı ve evlerin-ofislerin doğu kenarında bulunmaktadır. Mağazalar birkaç dakika uzaklıktadır.
Park alanının en büyük özelliği: havaya doğru su püstürten fiskiyeleridir ve İngilizler, bunların arasından geçerek ıslanırlar ve ilginçtir, asla üşümezler.
İnsanların şehirdeki başlıca buluşma yeri olan bu parkın bir diğer özelliği: şehir merkezindeki birçok otobüs hattının ilk durak noktası olmasıdır. Yani, önemli bir ulaşım noktasıdır. Son bir not: park genellikle gençlerden oluşan büyük topluluklar tarafından yoğun olarak tercih ediliyor ve bunlar zaman zaman çevreyi rahatsız ediyorlar. Ayrıca: güneşli havalarda bu park alanında yer bulmak imkansızdır.
URBİS-ULUSAL FUTBOL MÜZESİ
İngiltere Manchester: Cathedral Gardens bölgesindedir.
Bu yapı: şehir ziyaretçilerinin ilk durak noktasıdır. Mimar İan Simpson tarafından tasarlanan yapı, 2002 yılında tamamlanmıştır. 2012 yılında ise, burada “Ulusal Futbol Müzesi” açılmıştır. Şehirde inşa edilen ilk cam yapı, 6 katlıdır ve ziyaretçiler üst kattaki sergilere asansör ile ulaşırlar. Yapının dış bölümü ise, yatay şeritler halinde düzenlenmiş, 2200 cam bölmeden oluşmaktadır.
Müze; 4 galeri, 6 interaktif oyun, ayrıca heyecan verici bir sergi programı, rehberli turlar ve atölye çalışmaları ile keyif alınacak bir yerdir. Saha galerisinde ikonik lig kupaları bulunmaktadır Maç Galerisinde orijinal oyun kuralları görülebilir. Plav Galerisindeki etkileşimli Futbol oyunlarıyla becerilerinizi test edebilirsiniz. Skor Galerisindeki özel sergilerden oluşan sezonluk programı keşfedin.
Evet, sergilenenler arasından öne çıkanlardan bazıları: 1930 Dünya Futbol Şampiyonası finalinde kullanılan iki top, 1966 Dünya Kupası finalinde kullanılan top, Maradona’nın eliyle attığı golün olduğu maçta giydiği forma.
Evet, günümüzde yılda 400 bin kişi, burayı ziyaret etmektedirler. Giriş ücretsizdir. Özellikle, en üst kata asansörle çıkıp şehrin muhteşem manzarasını izlemeyi sakın ihmal etmeyin.
CONCORDE-RUNWAY VİSİTOR PARK
İngiltere Manchester: Sunbank Lane, Altrincham bölgesinde, Manchester havaalanı yakınındadır.
Burada: çocuk oyun alanı bulunmaktadır. Ancak: buranın en büyük özelliği: halkın piknik yaparken, iniş yapan uçakları izleyebilmesidir. Burada: restoranlar, piknik alanı ve bir de havacılık dükkanı bulunmaktadır.
Öte yandan: yine buranın en büyük özelliği: Concorde uçağının sergilendiği bir hangarın bulunmasıdır.
Hangarda sergilenen bu uçak: şimdiye kadar yapılmış en ünlü uçaktır ve dünyanın bu ilk süpersonik uçağı: havaalanında rehberli turlarla birlikte turistlere gezdirilmektedir.
Concorde yolcu uçakları: 30 yıllık bir süreçte sonra, Kasım 2003 tarihinde görevden alınmışlardır. Burada sergilenen uçak ise, British Airway tarafından kullanılan son Concorde uçağıdır.
Öte yandan: İngilizler, bunu o kadar güzel pazarlıyorlar ki, inanılmaz. Hangardaki dünyaca ünlü uçağın kanatları altında: büyük toplantılar, yemek ve sergiler düzenleniyor. 1600 m.karelik alanda, 750 kişi oturma kapasitesi yaratılıyor. Ana binanın içinde ise, 40 ve 75 kişilik iki küçük toplantı salonu bulunuyor. Concorde yanında, DC-10 uçağı ve kabinine de ulaşabilirsiniz.
Evet, Concorde uçağını görmek istiyorsanız, bu rehberli turlara katılabilirsiniz. Ücret 13.5 paund.
THE BARTON SWİNG BRİDGE-BARTON SU KANALI-SWİNG AQUADUCT
İngiltere Manchester; Şehir merkezinin 4 km. batısında: Stretford ve Worsley arasındadır.
Trafford, İnwell adresinde bulunan bu su kemeri: Manchester Trafford Park alanındadır ve şehre, Victoria döneminde uzanan, uzun kanal ağının bir parçasıdır. Worsleyde bulunan kömür madenleriyle, Manchester şehir merkezi arasındaki bağlantıyı sağlar. Kanaldan, 400 tonluk gemiler rıhtıma ulaşmak için geçebilmektedirler.
Mühendislik harikası olan bu yapı: sanayi devrimi sırasında bölgeye çok zenginlik getirmiş ve dünyanın ilk ve tek salıncak su kemeri olarak bilinmektedir. Köprü: 1894 yılında açılmıştır. 1450 ton ağırlığında ve 100 metre uzunluğundaki demir köprü: 90 derece döndürülmektedir. Köprü: su seviyesinden yaklaşık 2.7 metre yüksekliktedir.
Günümüzde bölge: yürüme, bisiklet yolu ve dar gemilerle gezi için kullanılıyor.
Tunceli, Elazığ arası uzaklık: 77 km. Tunceli, Erzincan arası uzaklık: 140 km. Tunceli, Erzurum arası uzaklık: 239 km. Tunceli, Ankara arası uzaklık: 823 km. Tunceli, İstanbul arası uzaklık: 1184 km.
TARİHİ
Murat ve Karasu nehirleri arasında kalan bölge, MÖ 2000’li yıllarda “İşuva” ismiyle bilinir ve yörede Hititler hakimdir. Ardından: Urartular, Medler ve Persler, yörede hakimiyet kurarlar. MS 395 yılında, Sasaniler ve Bizanslılar arasında sık sık el değiştiren bölgenin ismi “Dersim” dir.
Dersim kelimesi, Farsça “Gümüş Kapı” demektir. 1514 yılında bölge Osmanlı topraklarına katılır. Ancak, bölgenin dağlık yapısı ve engebeli coğrafyası, devlet denetimini buradan uzak tutmuş, yörede mahalli idareciler hakim olmuştur.
Bunlar, merkezi idarenin zayıf dönemlerinde, isyankar tutum sergilerler. Böylece: Osmanlıların son dönemleriyle Cumhuriyetin ilk dönemleri arasında yaşanan bir dizi “Dersim İsyanları” olur.
25 Aralık 1935 tarihinde, yörede Tunceli isimli bir şehir kurulmasına karar verilir ve şehir merkezi olarak Mameki adlı bir köyün bulunduğu alan seçilmiştir. Çünkü bu alan: Pülümür çayı vadisini izleyerek gelen, Erzurum-Elazığ ve Malatya şehirlerini birbirine bağlayan yol üzerindedir.
Yörede 1945 yılında Belediye kurulmuştur. İl merkezi, eskiden “Kalan kasabası” olarak bilinen günümüzdeki yerine nakledilir. 1945 yılında, Tunceli şehir olur.
GENEL
Şehir: Doğu Anadolu bölgesinde, Yukarı Fırat bölümünde, Munzur çayı ile Pülümür çayının birleştiği yerde kuruludur. Deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 970 metredir. İl merkezinin içinden Erzurum-Malatya kara yolu geçer.
Bu yol Munzur çayına paralel uzanır. Şehir dar bir vadide kurulduğu için, bu yol yani cadde dışında geniş bir cadde yoktur. Yerleşim yerinin engebeli bir yer olması nedeniyle, şehir içindeki mahallelere bağlanan yollar, inişli ve yokuşludur. Yörede karasal iklim hakimdir. Kışlar çok soğuk ve kar yağışlıdır. Yazlar ise kuru ve sıcaktır.
NE YENİR
Tunceli yöresinde, yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz, başlıca önerilerim “Zerefet, Sirekurt, Sirepati, Keşkek, Kavut ve Patila” olacaktır.
TERS LALE
Tunceli dağlarında, zirvedeki karların erimesiyle boy veren ters laleler bulunuyor. Özellikle Ovacık ve Çemişgezik kırsalında bulunan bu çiçekler, her yıl sadece 15-20 gün boyunca görülebiliyor. Bunları görmek için Mayıs ayı içinde burayı ziyaret etmeniz gerekir. Doğa yürüyüşü yaparak bu ters laleleri görmek mümkündür.
MUNZUR KÜLTÜR VE DOĞA FESTİVALİ
Her yıl geleneksel olarak Temmuz ayı içinde 4 gün süreli yapılmaktadır. Festival süresince birçok etkinlik düzenleniyor.
GEZİLECEK YERLER
PALAVRA MEYDANI
İl merkezinde, eski Hükümet Meydanına, yörede yaşayanlar “Palavra Meydanı” ismini vermişlerdir. Bu küçük alanda: Sevuşen’in heykeli bulunuyor.
Kendisi: Tunceliler tarafından çok sevilen bir kişidir, 1994 yılında öldüğünde cenazesine binlerce kişinin katıldığı söyleniyor. Evet, Sevuşen’in heykelinin ücreti, söylendiğine göre 1995 yılında Tunceli Milletvekili Kamer Genç tarafından karşılanmıştır.
Heykelin yanında mumluk bulunuyor. İnsanlar, heykelin bulunduğu yerde dilek tutuyorlar ve mum dikiyorlar. Palavra meydanında, çay ve yemek mekanları bulunuyor.
Tunceli Munzur Vadisi Milli Parkı
MUNZUR VADİSİ MİLLİ PARKI
Tunceli il sınırlarındaki park alanı, 1971 yılında “Milli Park” ilan edilmiştir. Ülkemizde bulunan en büyük Milli Parklarından birisidir.
Park alanı Tunceli il merkezine 8 km uzaklıktadır. Burada başlayan park alanı, Munzur dağlarına kadar uzanır. Park alanı: Tunceli merkez, Ovacık ilçesi ve Erzincan Çağlayan ilçesi sınırlarında bulunmaktadır. Erzincan il sınırları içinde kalan bölüm sarp ve kayalıktır.
Milli Park sahası: Tunceli il merkezinin 7 km batısından başlar, 46 km devam eder ve kuzeye doğru Munzur dağlarını içine alacak şekilde belirlenmiştir.
Park alanının kuzeyinde: Munzur dağlarında, 3000 metre yükseklikte krater gölleri bulunur.
Ovacık ilçesi düzlüğünde: gözeler ve kanyonlar görülür.
Vadi boyunca şelaleler vardır.
Park alanında: Munzur Suyu ve Mercan deresinde yöreye özgü alabalık türleri bulunur. Ayrıca yine park alanında: 2 tür keçi vardır. Bunlar: dağ keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisidir.
Milli Park: bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Park alanında 1518 bitki çeşidi tespit edilmiştir. Bunlardan büyük kısmı endemiktir. Park alanı, Türkiye’de bulunan 122 önemli bitki alanından bir tanesidir.
Park alanında: tepelik ve yamaçlarda, kayalık olmayan yerlerde meşe ormanları bulunur.
Tunceli Munzur Vadisi Milli Parkı
Mercan vadisinin kuzey kesimlerinde: doğa yürüyüşü yapılır. Güney kesimlerinde ise kamping alanları ve piknik yerleri vardır.
Milli Park alanını ikiye bölen Munzur ırmağında, 70 kilometrelik parkurda: rafting yapılmaktadır.
Ana Fatma Ziyareti
Tunceli-Ovacık yolu üzerindedir. Ana Fatma mahallesi olarak tanınan burası yöre halkı ve dışarıdan gelenler tarafından sıklıkla ziyaret edilir. İl merkezine 7 km uzaklıktadır. Burada kaplıca bulunmaktadır.
Ayrıca bir dinlenme tesisi ile lokanta bulunur. Dinlenme tesisi: “Munzur Vadisi Milli Parkı İdare Ziyaretçi Merkezi ve Orman Köşkleri” ismiyle bilinir. Buradaki tesisin vatandaşların kullanımına açık olduğu söyleniyor.
Halvori Gözeleri
Tunceli-Ovacık yolu üzerindedir. İl merkezine 20 km uzaklıktadır. Kutsal mekan olarak kabul edilmektedir. Munzur çayı kıyısında, derin ve kayalık bir arazidedir. Burada; çok soğuk kaynak suları bulunmaktadır. Ayrıca dinlenme ve mesire alanları bulunur. Ancak tesis yoktur, sadece masalar ve oturma gurupları vardır.
Mercan Deresi vadisi
Mercan deresi, Ovacık ilçe merkezinin doğusunda Munzur çayına karışır. Yüksek dağlardan beslendiği için suyu boldur. Berrak ve temiz sulardaki alabalıklar çok ünlüdür. Burada balık tutmak mümkündür. Vadi bitki örtüsü bakımından da oldukça zengindir. Vadide doğa yürüyüşleri, kamp ve piknik yapılabilmektedir.
Tunceli Kırk Meydan Şelaleleri
Kırk Meydan Şelaleleri
Munzur dağlarının, Mercan vadisine inan yamaçlarında, Ovacık yöresinin kuzeyinde, yaylalara çıkan güzergah üzerindedir. Munzur dağlarının, Mercan vadisine inen yamaçlarında: Kırk Meydan Şelaleleri görülebilir.
Şelaleler, Gözeler köyüne yaklaşık 15 km uzaklıkta, Munzur dağları arasında, aynı vadi üzerinde, 4 farklı noktadadır. Şelalelere ulaşmak için, araçla gidilen köyden sonra yürüyerek 3 saatlik bir yolculuk yapmak gerekiyor.
Bunlar: küçük ve dar bir vadide akan, birkaç şelaleden oluşmaktadır. Havanın iyice ısınıp doğadaki karların bir bölümünün erimesiyle şelaleler akmaya başlar. Görsel zenginlik sunarlar. Çünkü: suları boldur, doğal çevreleri görülmeye değerdir.
Kaletepe Mevkii
Milli Park alanının kuzeyinde, Şahverdi köyünün kuzeybatısındadır. Kale tepe mevkii, 1636 metre yüksekliktedir. Burası: 1’nci Derece Arkeolojik Sit alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
Tülin Tepe-Tepecik ve Pulur Höyükleri
Milli Park içindedir. Yörenin kalkolitik ve neolitik dönemlerinde iskan edilmişlerdir.
RABAT VADİSİ
İl merkezine bağlı Çemçeli köyü Rabat Mezrasındadır. İlçe merkezine 17 km uzaklıktadır.
Rabat vadisinde Rabat köyü ve Rabat köprüsü görülmeye değerdir. Yine vadi içinde: iki tane şelale var. Bu şelaleler 150 ve 200 metre yükseklikten dökülmektedir. Vadi içinde, 2200 metre rakımda, dağların eteklerinde bir mağara da gezilebiliyor. Bu mağaranın girişinde “Öküz figürü” bulunuyor.
Rabat kalesi ise, Tunceli yöresinde tespit edilebilen en eski ve büyük antik yerleşim alanıdır. Kale alanı, 3 futbol sahasından daha büyüktür. Kalenin, yüzeyde bulunan seramik kalıntılarına göre, Erken Demir çağından Osmanlı dönemine kadar kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Vadide bulunan tarihi köprü: Rabat Kalesini, Hozat’a bağlayan bir yolda bulunmaktadır. Burada: kaya mezarları ve yine kayalara oyulmuş merdivenler görülür.
Tunceli Kutu Deresi
KUTU DERESİ
Tunceli-Erzincan kara yolu üzerindedir. İl merkezine 20 km uzaklıktadır.
Tunceli yöresinin en çok kabul gören turistik yerlerinden birisidir. Burası yaz aylarında plaj olarak kullanılıyor. Pülümür çayının buz gibi sularında yüzmek mümkündür. Dere kıyısında restoranlar bulunuyor. Bu restoranlarda özellikle karabalık yemenizi öneririm. Burada bir de tarihi köprü var, orayı da görmeyi unutmayın.