Brezilya Ouro Preto

Brezilya Ouro Preto

Kasaba: Rio de Jeneiro şehrine 395 km, Sao Paulo şehrine 682 km, Bresilia şehrine 824 km uzaklıktadır. Rio şehrinden yaklaşık 7 saatlik bir otobüs yolculuğu ardından buraya varılır.

Kasaba “Minas Gerais” bölgesinin en güzel kasabasıdır. UNESCO tarafından 1980 yılında Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: Brezilya sömürge mimari döneminin tam bir başyapıtı olarak kabul edilmektedir. Yani: “Siyah Altın” anlamına gelen “Ouro Preto”: Güney Amerika’nın sömürge dönemine ait en görülmeye değer yerlerden birisidir.

Brezilya Ouro Preto

 

1698 yılında “Antonio Dias de Oliveira” bu bölgede keşif yaparken: siyah bir metalin bulunduğu madenlere ulaşır ve bu metalin altın olduğunu anlayınca “El Dorado” efsanevi Kayıp Altın Şehrini bulduğunu düşünür.

Ardından ise yeni keşfedilen altın yatakları yüzünden, binlerce hazine avcısı buraya akın eder ve hatta madenlerde çalıştırılmak üzere Afrika’dan binlerce köle getirtilir. Çeşitli yerlerden gelenler, bölgenin çeşitli yerlerinde kendi şapellerini ve küçük kamplarını oluşturdular.

1711 yılına gelindiğinde ise bu dağınık yerleşimler bir araya gelerek “Villa Rica de Albuquerque” yani bugünkü “Ouro Preto” denen kasabayı oluşturdular.

18. yüzyıl ortalarına gelindiğinde, o döneme kadar hızla büyüyen kasabanın nüfusu Rio şehrinin tam beş katına ulaşmıştır. Ancak: insanlar altınları nereye harcayacaklarını bilmediklerinden, kiliselerde dekor olarak kullanmışlardır.

Öte yandan: altın aramak için buraya gelenlerle birlikte, Antonio Francisco Lisboa tarafından yaratılan “Assis kilisesi” ve diğer yerlerde, üstün kaliteli eserler üretmek üzere Sao Francisco (Aleijadinho) gibi diğer birçok sanatçı da buraya gelmiştir.

Barok heykeltıraş Aleijadinho burada birçok kilise, köprü ve çeşme yapmıştır. Bunlar: geçmişte yani o dönemdeki refahı temsil etmesi açısından son derece önemlidir. Çünkü: 19. yüzyılda altın madeni tükenince şehir olduğu gibi kalarak günümüze gelmiştir.

Brezilya Ouro Preto
Brezilya Ouro Preto

 

Çoğunlukla tek veya iki katlı evler: birbirini destekler gibi görünerek bir tepenin üzerine gurup şeklinde yerleşmiş ve düzensiz bir peyzaj hattı oluşturmuş olmalarına rağmen: bunlar arasında Aleijadinho ve diğerleri gibi seçkin ve yetenekli sanatçıların mimari ve sanatsal başyapıtları da bulunmaktadır.

Avrupa’da başarıyla uygulanan Barok ve Rokoko mimari stilleri: Brezilya’da 18. yüzyılın ikinci yarısında “Maden Barok” tipi tarzında ilk olarak burada gelişmiştir. Brezilya kıyı şehirlerinin aksine Barok Ouro Preto şehri: tipik Brezilyalı olarak kabul edilir. Özellikle Aleijadinho tarafından iç dekorasyonları yapılan “Sao Francisco de Assis” ve “Santa Efigenia dos Pretos” kiliseleri mükemmeldir.

Evet, kısa zaman sonra altın kaynakları ve madencilik rezervleri hızla düşünce, şehir ekonomisi bozulmuştur. 1823 yılında şehir “Ouro Preto” olarak yeni isim almıştır. 1897 yılında eyaletin başkenti “Belo Horizonte” şehri olmuştur. Böylece “Ouro Preto” şehrinde şaşalı günler sona ermiş, ancak kasaba yine de zengin mirasını korumayı başarmış ve muhteşem güzel mimari anıtlarıyla 1930’lardan bu yana Brezilya’nın en çok turist çeken yerlerinin başında gelmektedir.

Şehir dar bir vadiye kurulmuş olduğundan: bolca dik yokuş bulunmaktadır ve burayı gezmek biraz zahmetlidir. Bu yüzden: yanınızda rahat ve kaymaz tabanlı ayakkabı bulundurmanızı öneririm. Ancak: bu dik yokuşlar, taş yollara rağmen: çeşmeler, köprüler ve evler o kadar renklidir ki, her sokağa girmek ve görmek isteyebilirsiniz. Bunların yanında burada rakım yaklaşık 1100 metre olduğundan, diğer şehirlere nazaran hava daha serindir. Yani yanınızda kalın giysiler bulundurmanız önerilir.

Brezilya Ouro Preto
Brezilya Ouro Preto

 

Bu güzellikleri korumak adına: günümüzde burada bir ev yapılmak istendiğinde, 18. yüzyıl mimarisine uygun olarak inşa edilmesi zorunluymuş.

Şehrin gezilecek yerlerine gelmeden önce, yine çok özel bir durumdan söz etmek istiyorum. Bu şehir: Brezilya tarihinde turistik yönü ötesinde ayrı bir önemi daha vardır. Burada altın bulunduğunda, ülkede Portekiz sömürge dönemi yaşanmaktadır.

Portekizliler: bu zenginlikten başları dönünce, altın satışından vergi almaya kalkarlar, ancak bunun üzerine Ouro Preto halkı ayaklanır. Bu ayaklanma hareketi, Brezilya’nın ilk devrimci bağımsızlık hareketi olarak tarih sayfalarına işlenir. Yani “İnconfidencia” nın temelleri burada atılmıştır.

Buradaki bu ayaklanma hareketinin kahramanı “Tridendes” yani “diş çeken” lakabı ile anılan “Jose de Silva Xavier” dir. Bu özgürlük savaşçısı: planlarının ayrıntılarını harekete geçiremeden hareket içinde yer alan biri tarafından yetkililere bildirildiğinde 1792 yılında yakalanır ve Rio şehrinde idam edilir. Bu yüzden, kasabanın en güzel meydanında bir heykeli vardır ve meydan onun ismiyle “Praça Tiradentes” olarak isimlendirilir. Kendisinin idam edildiği 21 Nisan tarihi ise, her yıl resmi tatil olarak belirlenmiştir ve kutlamalar yapılır.

Gelelim günümüze: bugün burası bir üniversite şehri olarak biliniyor. “Universidade Federal de Ouro Preto” üniversitesi, yaklaşık 10 bin öğrenci bulundurmaktadır.

Öte yandan: şehir “karnaval” eğlenceleriyle de çok ünlüdür. Özellikle gençler karnaval kutlamalarına Rio şehri yerine, burada katılmaktadırlar.

Brezilya Ouro Preto

 

GEZİLECEK YERLER

Brezilya Ouro Preto Sao Francisco de Assis Kilisesi

 

Sao Francisco de Assis Kilisesi

Burası Brezilya mimarisinin bir başyapıtı olarak kabul edilmektedir. Brezilya’da Portekiz menşeli dünya harikası olarak 2009 yılında ilan edilmiştir.

Yapı: Aleijadinho tarafından tasarlanmış ve Antonio Francisco Lisboa tarafından dekore edilmiştir. Yapımı: 1766-1809 yılları arasındaki dönemdedir. Kilisenin içindeki dekorasyonda yer yer altın kaplama kullanılmıştır. Parça detay ve mükemmelliği ve zenginliği etkileyicidir. Özellikle cephe sömürge dönemi mimarisinin bir başyapıtıdır.

Özellikle “Manuel de Costa Athayde” tarafından yapılmış tavan paneli mükemmeldir. 10 yıllık çalışma sonucunda yapılan ve gökyüzünün taklidi olan bu panelde “melekler gökyüzüne doğru gider” şekilde gösterilmiştir. Panel: ilizyon yanında muhteşem bir perspektife sahiptir. Latince yazılarla süslenmiştir. Bu panelin yapımında kullanılan malzemeler, yani boyalar Portekiz’den getirilmiştir.

Brezilya Ouro Preto Santa Efigenia dos Pretos Kilisesi-Siyah kilise

 

Santa Efigenia dos Pretos Kilisesi-Siyah kilise

Bir tepenin üzerinde bulunan ve 18.yüzyıla tarihlenen kilise: altın madencileri tarafından finanse edilmiş ve köleler tarafından 1730-1790 yılları arasındaki 60 yıllık süreçte inşa edilmiştir. Bir tepenin üstünde bulunmasının nedeni, merkezden görülen şehrin panoramasında önemli yer kaplamasıdır. Ancak tepenin üstüne bu kiliseye ulaşana kadar yorulmamak mümkün değildir.

Projenin mimarı Manuel Francisco Lisboa’dır ama Francisco Xavier de Brito da katılmıştır.
Cephesindeki taş saat; şehrin en eski saatlerindendir. Sunak Francisco Xavier De Brito ve Aleijadinho tarafından oyulmuştur.

Nef boyunca yan koridorlarda bölgedeki madenciliğin evrimi anlatılmaktadır. Yapının içinde bazı detay ve boyamalarda Makao (Çin) etkisi görülmektedir. Bunlar iki resimde Çin kırmızısı kullanılmasıyla gündeme gelmektedir.

Yapının iç dekorasyonu da çok zengindir. Tavan boyamasında “siyah papa” görülür ve bu yüzden kiliseye “siyah kilise” ismi verilmiştir. Bu tavan boyaması Manuel Rabelo de Souza tarafından yapılmıştır.

Söylenenlere göre: burayı yapan ve Afrika’dan Kongo’dan getirilen köleler: saçları, tırnakları ve diş aralarına sakladıkları altın tozu kaçakçılığı ile kilise yapımına katkıda bulunmuşlardır. Kilisenin girişindeki taş lavaboda: siyah kadınlar kiliseye girmeden önce saçlarının arasına sakladıkları altın tozlarını yıkıyorlarmış.

Süzülmüş altın bir bağış olarak bırakılıyormuş.

Neden? Çünkü: bu dini yapı “Kral Chico” isimli popüler bir efsaneye bağlıdır. Şair Manuel Bandeira tarafından anlatılan bu efsaneye göre: “Afrika-Kongo kralı Chico Rei: savaşçı hükümdar ve tanrı Zambi Apungo’nun yüksek rahibidir. Ancak kendisi ve tüm kabilesi Portekizli tüccarlar tarafından yakalanır ve köle tacirlerine satılırlar.

O, 1740 yılında köle gemizi “Magdalena” ile Brezilya’ya gelir. Ancak aile üyeleri arasında Atlantiği geçerken yalnızca kendisi ve oğlu sağ kalır. Kraliçe Djalo ve kızı prenses Itulo: fırtına tanrılarının öfkesini yatıştırmak için köle gemisi “Magdalene”lı denizciler tarafından okyanusa atıldılar.

Daha sonra köleler Augusto isimli bir binbaşı tarafından satın alındılar ve Chico Rei, oğlu ile birlikte Vila Rica şehrine götürüldü. Ancak bir köle olarak çalışmalarına rağmen kendisi ve oğlu köleler tarafından “kral” olarak kabul edildi. Kral Chico’nun oğlu Manumission; daha sonra evlenir ve kendi kral, eşi kraliçe olur.

Onlar tarafından koruyucu olarak Aziz Iphigenia seçilir ve Vila Rica şehrindeki bu siyah gurup: siyahların ilk kardeşliği topluluğu olarak Santa Iphigenia kilisesini yaparlar ve 6 Ocak tarihi, her yıl sadık Afrikalılar tarafından, sokaklarda danslar edilerek kutlanır.

 

Padre Faria Chapel

St Iphigenia kilisesinden siyah insanlar tarafından atılan beyaz insanlar kardeşlik gurubu tarafından 1740 yılında kurulmuştur. Şapelin tarihi ayrıntıları hakkında pek bilgi yoktur. Sadece çanı 1750 ve avlusu 1756 yılına tarihlenmektedir. Dış alanda soğanlı bir piramit çatı ve aynı zamanda küçük çan kulesi vardır.

 

Aleijadinho Müzesi

1968 yılında kurulmuştur. Müzede: değerli kutsal koleksiyonları korumak amaçlanmıştır ve bunlar arasında kutsal sanat ve grafik belgeleri bulunmaktadır.

Brezilya Ouro Preto Museu de Ciencia e Tecnica-Mineral Müzesi

 

Museu de Ciencia e Tecnica-Mineral Müzesi

Mineraloji koleksiyonu 1875 yılında Fransız bilim adamı Claude Henri Gorceix tarafından getirilen numunelerle kurulmuştur. Kendisi Rio de Jenerio şehrinde kurulan Mineroloji ve Jeoloji Laboratuvarı kurucusudur.

Zamanla çeşitli bağışlar yolu ile müzenin koleksiyonu büyümüş ve dünyanın en büyüklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Özellikle: elmas ve uranyum gibi minerallerin numuneleri ilgi çekmektedir.

Müzenin bulunduğu bina: 1741-1748 yılları arasında Jose Fernandes Pinto Lucknow tarafından tasarlanmış eski Guvernörler sarayıdır. Valiler, 1897 yılına kadar burada ikamet etmişlerdir. Binada 1752 yılından kalma bir çeşme bulunmaktadır. Daha sonra bu saray Ouro Preto Üniversitesinin “Madencilik Okulu” ve “Minaral Müzesi” tarafından işgal edilmiştir.

Brezilya Ouro Preto Komplo Müzesi-Museu da Inconfidencia

 

Komplo Müzesi-Museu da Inconfidencia

Müzenin bulunduğu binanın yapımına 1785 yılında başlanmıştır. Yapımda mahkum köleler, marangozlar ve bazı sanatçılar çalışmışlardır. Bunlar arasında: Aleijadinho ve Xavier de Brito gibi sanatçılar da vardır.

Bina: bir devlet hapishanesi olarak ve eski Town Hall olarak kullanıldıktan sonra 1938 yılında boşaltılmıştır. Ardından bu müze oluşturulmuştur.
Müze: 1789 yılındaki Brezilyanın bağımsızlığını ifade eden “Minas Komplosu” için düzenlenmiştir. Ayrıca: madenci toplumunun zengin kültürünü yansıtmaktadır. Koleksiyonda 4000 den fazla parça bulunduğu söyleniyor.

Müzede komplo ile ilgili el yazmaları ve eserlerin koleksiyonu bulunmaktadır. Ayrıca: mobilyalar, kostümler ve 18. ve 19. yüzyıldan kalma çeşitli nesneler görülebilmektedir.
Evet, adından da anlaşılacağı üzere, yukarıda sözünü ettiğim burada başlatılan bağımsızlık hareketi ile ilgili yani “Tridentes” e yapılan komplo ile ilgilidir. Burada hareketin önde gelen isimleri, Tridentes’in asıldığı darağacı parçaları ve yine onun tarafından yazılan “Marilia de Dirceu”nun ilk baskısı bulunuyor.

Brezilya Ouro Preto Masalların House-Casa dos Contos

 

Masalların House-Casa dos Contos

Rua Sao Jose adresindedir. Barok mimarinin önemli bir örneğidir.
Şehrin ana meydanında, beyaz parlak boyalı ve pencereleri olan burası: 1782-1787 yılları arasındaki beş yıllık süreçte, bir vergi yöneticisi konutu ve 18. yüzyıl sömürge döneminde Brezilyalı bir zengin evi olarak kullanılmıştır.

Macedo isimli bu zengin kişi: 1789 yılında “Minas Gerais” yer altı bağımsızlık hareketi (Inconfidencia) nın en seçkin destekçilerinden birisiydi. Ayrılıkçı hareketin bastırılması sırasında, ev, sadık askerler ve müttefik isyancılar için bir konaklama yeri olarak kullanılmıştır. Ancak Macedo: şüphelerden sıyrılmayı başardı, ancak parasını yönetemedi ve büyük borç içine düşünce 1803 yılında evini satmak zorunda kaldı ve ev “Kraliyet Hazinesi” tarafından ele geçirildi.

Daha sonra ise “Tales House” ismini almış ve kraliyet hazineleri ve Altın kurulu evi olarak kullanılmıştır. Portekiz döneminde vergiler buraya ödeniyordu.

Claudio Manuel de Costa: tutuklandığında burada hücresinde idam edilmiştir. Günümüzde müze olarak kullanılan yapıda sergilenenler: 18. ve 19. yüzyıla ait mobilyalar, belgeler, mektuplar, zengin kütüphane ve sikkelerdir.

Ev takip eden süreçte uzun yıllar boyunca: bir postane, bir banka ve belediye başkanının ofisi olarak kullanılmıştır. Brezilya Maliye Bakanlığı evi 1973 yılında teslim almış ve bugünkü görünümünü kazandırmıştır.

 

Oratory Müzesi-Museu do Oratorio

Şehir merkezinde, Mount Carmel Our Lady kilisesinin avlusundadır.
Burada dünya çapında benzersiz 162 oratories sergilenmektedir ve Ekim 1998 tarihinde Flavio Gutierres Kültür Enstitüsü bünyesinde açılmıştır. Burada sergilenen koleksiyon, koleksiyoncu Angela Gutierrez tarafından Brezilya hükümetine bağışlanmıştır.

 

Tasarrufların Müzesi-Museu das Reduçoes

Rua Sao Gonçalo-Amarantina ilçesi adresindedir.
Ouro Preto kasabasının tarihi merkezine yaklaşık 25 km uzaklıktadır. Burada madenci insanların yetenek ve sanatları hakkında nesneler sergilenmektedir. Burada: orijinal binalarda kullanılan aynı malzeme kullanılarak yapılmış tarihi evler ve tarihi anıtlar koleksiyonu sanatsal düşük ölçekte yeniden yapılarak sergilenmektedir. Zengin mimari: 500 yıllık asma bahçeleri ile bezenerek süslenmiştir. Ayrıca 15 devletten gelen 25 anıt kopyası da sergilenmektedir.

 

Guignard Evi Müzesi-Museu Casa Guignard

Bobadela Earl Street caddesindedir.
Alberto da Veiga Guignard: yüzyılın en başarılı Brezilyalı sanatçısıdır. Kendisi “Minas Gerais” tarihi kentlerinin manzaralarını yansıtan çalışmaları ile tanınır.
Guignard Evi Müzesi: 1987 yılında Ouro Preto merkezinde tarihi bir binada açılmıştır. Burada onun eserleri görülmektedir.

 

Madenler

Şehrin eski altın madenlerine turistler için tur düzenleniyor. Bunların en popüler olanları “Chico Rei” dir ve Mina Senhora da Conceiçao kutsal alanına yakındır.

 

Carnaval

Şehir sokakları her yıl Şubat ya da Mart ayında; karnaval nedeniyle binlerce ziyaretçi çekmektedir. Bu karnaval etkinliklerinde birçok kişi özel kostümler giyerler ve Samba okulları ile birlikte kasaba sokaklarında geçit törenleri düzenlenir.

Ukrayna Kırım Simferopol

Ukrayna Kırım Simferopol

İlk anda, bu şehir ve bulunduğu yer pek akla gelmiyor ama son aylarda THY: bu şehre ucuz uçuşlar gerçekleştiriyor ve böylece: bir zamanlar Osmanlı döneminde, gayet önemli bir merkez olan bu şehre olan turistik ziyaretler yoğunlaşmıştır.

Bu yüzden, şehri gezmeye niyetlenenler için: şehir hakkındaki bilgileri, aşağıda okurlara sunuyorum, ilginizi çekerse, şehri gezmek pek de masraflı değil, çünkü biraz önce de söylediğim gibi, THY, bu şehre gayet ucuz rakamlarla yolcu taşıyor.

Evet: şehir: Ukrayna’ya bağlı, Kırım Özerk Cumhuriyetinin başkenti olarak geçiyor. Osmanlı dönemindeki ismi ise “Akmescit”.

Coğrafi konumuna gelince: Salgır ırmağının kıyısında, Çatırdağ’ın kuzey yamaçlarında bulunmaktadır. Öte yandan: Sivastopol-Kharkiv demiryolu hattı, şehirden geçmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

TARİH

1783 yılında, Ruslar tarafından işgal edilene kadar: şehir, Kırım Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde, uzun yıllar önemli bir ticaret merkezi olarak bulunmuştur.
1854-1856 yılları arasında, Kırım savaşında, burada; Rus imparatorluk ordusu yedekleri ve bir hastane konuşlanmıştır. Savaş sırasında ve sonrasında, 30 binden fazla Rus askeri şehir çevresindeki topraklara gömülmüştür.

13 Kasım 1920 tarihine gelindiğinde: Rus Kızıl Ordusunun, şehri ele geçirdiği görülür.
1921-1945 yılları arasında: şehir, Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin başkenti olmuştur.

Bu arada: 1941 yılında, şehrin Nazi Almanya’sı tarafından işgal edildiği görülür. Bu işgal sırasında: şehir ve çevrede yaşayan yaklaşık 22 bin insanın öldürüldüğü söyleniyor. Nisan 1944 tarihinde Kızıl Ordu yeniden şehri ele geçirir. Ancak: bölgedeki tüm Kırım Tatarları ve aileleri: Orta Asya’ya sürgün edilerek topluca cezalandırılırlar.

Ancak: 1945 yılında, bölgede yaşayan Kırım Tatarları, çevredeki başka yerlere sürgün edildiler.
1991 yılında, Ukrayna’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, sürgünde bulunan Kırım Tatarlarının bölgeye geri döndüler ve şehir, Kırım Tatarlarının siyasi başkenti haline gelmiştir.

Ukrayna Kırım Simferopol

ULAŞIM

Şehirdeki havaalanı, 1936 yılında inşa edilmiştir.
İstanbul-Simperefol havaalanı arasındaki uçuş, yaklaşık 1 saat 45 dakika sürüyor. Havaalanında, uçaktan indikten sonra, otobüs ile pasaport kontroluna gidiliyor.

Ukrayna Kırım Simferopol

 

Simferopol ile Yatla şehirleri arasında: troleybüs hattı bulunuyor ve bu hattın uzunluğu 87 km. dir. Bu hat: dünyanın en uzun ve en yüksekten geçen troleybüs hattı olarak biliniyor.

İki şehir arasında, dağları aşıp tren yolu yapmaktansa, 1950’li yıllarda, bu troleybüs hattı inşa edilmiştir. Çünkü: bu hat, hava kirliliği yaratmıyor ve oldukça ucuz maliyetlidir. İki şehir arasında, bu hatta yolculuk yapmak isterseniz, yolculuk yaklaşık 2 saat sürmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

İKLİM

Şehirde: nemli, subtropikal iklim şartları hakimdir. Bun bağlı olarak: yazlar çok sıcak ve nemli, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer. Bu yağışlar, genellikle kar şeklinde olur. Yani, bu şehri ziyaret etmeyi düşünenler, kesinlikle kış aylarında buraya gitmemelidir veya gitmek durumunda olanlar, kalın giysileri tercih etmelidirler.

Ukrayna Kırım Simferopol

PARA

Burada kullanılan para biriminin ismi “Gırivne” dir.
100 Amerikan doları, yaklaşık 800 Gırivne yapıyor.

 

İNSANLAR

Şehirde yaşayanların etkin kökenleri dağılımı şu şekildedir. % 67 Ruslar, % 22 Ukraynalılar, % 8 Kırım Tatarları, % 2 Belaruslular.

 

NE YENİR

Burada: ağırlıklı olarak hamur işleri bulunur. Çünkü: “Tatar hamursuz doymaz” şeklinde kullanılan deyim: burada ve bölgede hamur işlerine ne derece önem verildiğinin en büyük ifadesidir.

Hamur işlerinde ise başı çekenler: sarburma, kıygasa, tögerek, cantik, kobete, kulaç olacaktır. Ama, bu şehri ziyaretinizde, özellikle “çiğ börek” yemenizi öneririm. Zaten, birçok büfe ve restoranda, çiğ börek çeşitlerini bulabilirsiniz. Ama, şehirdeki en iyi çiğ böreği veya tatar böreğini yemek isterseniz “markur” isimli restorana gitmelisiniz ki, burada açık havada, tatar böreği yerken, şarap içebilirsiniz.

 

GECE HAYATI

Şehir: malum Ukrayna ülkesinde bulunuyor ve bu ülkedeki nüfus yoğunluğu incelendiğinde: 1 erkek, 7 bayan şeklinde bir sonuç ortaya çıktığı söyleniyor. Öte yandan: bu bölgede olduğu gibi, bu şehirde de yaşayan bayanlar gerçekten muhteşem güzeller.

Ancak: bunların hiçbirinin İngilizce bilmemesi, bir araya gelindiğinde, anlaşmayı zorlaştırıyor. Yine de: barlar ve gece kulüplerinde: bir parça İngilizce ve bir parça Rusça ve hatta, bir parça Türkçe bilen bayanlarla anlaşmak pek zor olmuyor.

Yine de: bu şehirde, birçok striptiz kulübü bulunuyor ve bunlarda, tahmin ettiğiniz gibi, her türlü işlem uygulanıyor. Çünkü: bu şehirde, içki, sigara ve seks ucuz.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

TURİZM

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, şehir “Salgir” nehrinin iki kıyısında kurulmuştur ve nehir kıyısında: park ve bahçeler bulunmaktadır.

Merkezi şehir ise: Eski şehir ve Yeni şehir olarak iki bölüme ayrılır. Şehir merkezi ise: trafiğe kapalı olan; Horkoho-Puşkin-Marks sokaklarının çevrelediği alandır.

Şehrin bir başından öbür başına kadar yürümek, en fazla 1 saatinizi alacaktır. Bu yüzden, şehri yürüyerek gezmenizi öneririm.

Bu gezinizde: bir zamanlar, birçok cami bulunan şehirde, günümüze kalan tek cami olan “Camii Kebir” görülebilir. Bunun dışında, şehirde ziyaret edebileceğiniz birçok müze bulunuyor.

Ukrayna Kırım Simferopol

 

GEZİLECEK YERLER

 

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

CAMİ-İ KEBİR

Şehrin en büyük camisidir. 1804 yılında yapılan cami: özellikle komünist yönetim döneminde ağır hasar görmüştür. Hatta: uzunca bir dönem, cami olarak da kullanılmamış, başka amaçlarla kullanılmıştır. Bir dönem hamam olarak kullanılan cami: 1970’li yıllarda ise pornografik yayınların basıldığı bir matbaa olarak da kullanılmıştır.

Ancak: Kırım Tatarlarının bölgeye dönmeleri üzerine, restore edilerek yeniden ibadete açılmıştır.
Burada, özellikle “nikah töreni” ne denk gelirseniz, tören ilginizi çekecektir.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

KARAY KENESASI

Camii Kebir’in hemen yanında, Karaimskaya sokağındadır. Burası: Karay Türklerine ait bir ibadethanedir. Ancak: geçmiş dönemde bir radyo istasyonu olarak kullanılmış, yakın zamanda ise, yeniden ibadethane olarak kullanılmak üzere değerlendirilmiştir.

 

TARİH MÜZESİ

Pazartesi günleri hariç, diğer günler açıktır. Burada: şehir sakinlerinden toplanan koleksiyon sergilenmektedir. Bu koleksiyonda: 19-20’nci yüzyıl sanatçılarına ait resimler, şehrin eski resimleri ve kartpostalları bulunmaktadır.

 

ÜLKE MÜZESİ-KIRIM CUMHURİYETİ BÖLGE MÜZESİ

Puşkin ve Hoholya sokaklarının kesiştiği yerdedir. Müzede: Kırım’ın tarihi haritaları, silahlar, yerel giysiler ve mezar taşları gibi objeler sergilenmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Vul Puşkin bölgesindeki, küçük ve mütevazi müze: pazartesi ve Çarşamba günleri hariç, her gün saat: 09.00-17.00 arasında açıktır.
Burada bölgenin kabartma haritası ilgi çekmektedir. Bunun dışında, yine müzede 50 kadar küçük renkli heykelden oluşan bir koleksiyon sergilenmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

ST ALEXANDER NEVSKY KİLİSESİ-ÜÇ AZİZLER KİLİSESİ

Etnoğrafya Müzesinin hemen yakınında; Rozy Lüksemburg St-Pobedy meydanındadır.
Kilise: kubbeli yapısı ile dikkat çeker. Şehrin ana dini mabedidir. Yapı: 1787 yılında, Aziz Alexander Nevsky’i onurlandırmak için: şehri ziyaret eden Rus İmparatoriçesi Catherina tarafından gündeme getirilmiştir.

Ancak, İmparatoriçe ölünce, katedral yapımı bir süre ertelenmiştir. 1804 yılına gelindiğinde ise: Rus İmparatoru I. Alexander’in onayı ile inşaat başlatılmış ve 1829 yılında tamamlanmıştır.

20’nci yüzyılın başında ise: 1918 yılında çan kulesi yıkılmış ve katedral bir süre kapalı kalmıştır. Bu dönemde: yapının içinde, Kırım’ın diğer bölgelerinden getirilen kilise aksesuarları muhafaza edilmiştir. 1930 yılında ise, katedral ve St.Alexander Nevsky parkı yeniden açılmıştır.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

SİMFEROPOL SANAT MÜZESİ

Müze 1937 yılında kurulmuştur ve koleksiyonunda yaklaşık 6 bin eser bulunduğu söyleniyor. Ancak: özellikle II. Dünya Savaşı sırasında, Alman işgalciler tarafından müzenin yağmalandığı da belirtiliyor.

Bu yağmalamadan önce, müzenin Batı Avrupa sanatının en büyük koleksiyonuna sahip olduğu söyleniyor. İşin ilginç yanı: bu müzenin yağmalanmasının ardından, II.Dünya Savaşı sonunda Almanya’nın bir kısmını işgal eden Ruslar da: Aachen Müzesindeki eserleri karşılık olarak yağmalamışlar, almışlar ve bu müzeye getirmişlerdir.

Aachen Müzesinde, bir sanat koleksiyonundaki yaklaşık 200 eserin, II. Dünya savaşı sonunda, eski Sovyetler Birliği içinde kaybolduğu söyleniyor. Bu parçalar, daha sonraki süreçte, Ukrayna’da bu müzede ortaya çıkmıştır. Ukrayna Müzesi: bu resimleri, kendi yok edilen kültürel malları için bir tazminat olarak kabul ettiğini söylemektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

İSKİT NEAPOLİS

Şehir merkezinin 2 km. güneydoğusunda; Petrovsky vadisinde bulunan, bu antik şehir: İskit kralı Skyluros tarafından kurulmuş ve MÖ.3’ncü yüzyıldan, MS.5’nci yüzyıla kadar İskitlerin hakimiyetinde kalmıştır. Ancak: MS.5’nci yüzyılda, bölgeye gelen diğer kavimlerin ve özellikle Gotların akınlarıyla yıkılmış ve yok olmuştur.

Özellikle: 70’den fazla İskitli aristokratın gömülü bulunduğu mezar alanında günümüzde arkeolojik çalışmalar sürdürülmektedir. Bu mezar alanında: İskitli Kral Skyluros ve İskitli bir kraliçeye ait olduğu sanılan kemikler bulunmuştur.

Bölgede ayrıca: taş döşeli avlulara açılan odalardan oluşan ev kalıntıları görülür. Hatta: bazı yerlerde kalınlığı 11-12 metreye kadar ulaşan, yüksekliği 2 ile 7 metre arasında değişen surlar bulunur. Yukarıda resmi de görülen anıt mezar ise: dikdörtgen planlıdır, 8.65 x 8.10 metre ebatlarındadır. Duvarlarının yüksekliği 3 metredir.

Bu mezar yapısının içinde: biraz öncede söylediğim gibi, İskit hanedanına ait, 72 mezar bulunmaktadır. Buradaki sandukaların: ayakları düşsel yaratıklar şeklinde oyulmuş, diğer bölümlerinde ise çiçekler ve çelenkler görülür. Burada: ayrıca İskit silahları ve takıları bulunmuştur.

Şehrin nekropolisinde bulunan oda şeklindeki mezarların duvarları ise: İskitlerin günlük yaşamlarına ait sahnelerle süslenmiştir. (bu sahnelerde: İskitlerin evleri, kulübeleri, ava gidişleri, ok atan İskitler görülür)

Evet: bölgede, halen arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülmekte ve buradan çıkan eserler: Simferopol ve Moskova Puşkin Müzelerinde sergilenmektedir.

 

İstanbul Bağcılar

İstanbul Bağcılar

İstanbul’da Avrupa yakasındadır.

TARİHİ

İlçe: Mahmutbey, Bağcılar ve Kirazlı köyleriyle Papasköy çiftliğinin birleşmesiyle oluşmuştur.

Mahmutbey, Osmanlı döneminden itibaren bir yerleşim yeridir. İlk ismi Kalfaköydür. 1914 yılında Mahmudiye ve sonra Mahmutbey olur.

Kirazlı köyünün ilk ismi “Aypah” tır. 1939 yılında Kirazlı ismini almıştır.

Süleymaniye suyolunun doğal kaynak suyu Papasköy çiftliğinde çıkıyordu. Bu suya: “Dokuz oluklu ayazma” ismi veriliyordu. 1939 yılında Papasköy, Güneşli ismini alır.

Günümüzdeki Bağcılar ilçe merkezi: Osmanlı döneminde Yahudi Bergos (Yahudi Burgaz), Cuhud Bergos ve Çıfıtburgaz olarak tanınıyordu. Cumhuriyetin ilanı ile, bu köye “Çiftburgaz” ismi verilmiştir. 1939 yılında ise, buradaki üzüm bağlarının çok olması nedeniyle yöreye “Bağcılar” isim verilmiştir.

Bölgenin tarihi süreçteki en önemli özelliği, Anadolu’dan yoğun göç almasıdır. Ayrıca, mübadele sonucu 1924 yılında Yunanistan’dan memlekete göçen Türkler de yoğun olarak buraya yerleşmişlerdir. 1970’li yıllarda ise Bulgaristan’dan göçen soydaşlarımız buraya yerleşirler.

1992 tarihinde İlçe olmuştur. Günümüzde Bağcılar yerleşim yerinde herhangi bir tarihi eser yoktur.

İstanbul Bağcılar

GENEL

Bağcılar, İstanbul’un en hızlı gelişen ilçesidir. Son yıllarda, önemli ölçüde göç almıştır.

İlçe İstanbul ilinin Avrupa yakasında TEM ile E-5 yollarının arasında kalmaktadır. TEM Otobanı, Edirne-Ankara arasında yapılmış Türkiye’nin en önemli otobanıdır.

Gelişmiş raylı sistemler ile, İstanbul’un birçok yerine hızlı ulaşım mümkündür.

Yerleşim yerinin ortalama yüksekliği 50 ile 70 metre arasındadır. Bölgedeki akarsular, hızlı kentleşme ve sanayileşme nedeniyle kimyasal atıkları taşıyan derelere dönüşmüştür.

İlçe, İstanbul’un en önemli sanayi ve ticaret merkezlerinden birisidir. Günümüzde: burada iplik dokuma, gıda, taş ve toprak, metal ve basın sanayii bulunmaktadır. Bunlar küçük-büyük atölyeler, ticarethaneler ve ticaret merkezleri olarak bölgeye yayılmıştır.

Ülkemizin büyük basın kuruluşlarının tesisleri, Bağcılar ilçesinde bulunmaktadır.

Ancak bölgenin tarıma elverişli tarım alanları, mera ve otlakları, bu yapılaşma nedeniyle yok olmuştur.

İstanbul Bağcılar Mahmutbey Nahiyesi

MAHMUTBEY NAHİYESİ

İstanbul yöresinin en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Osmanlı döneminde burada Rumlar yaşıyorlardı. İsmi “Kalafiki” dir. Ancak 1924 yılındaki karşılıklı mübadele anlaşması nedeniyle, Rumlar Yunanistan’da Drama şehrine gitmişler, Yunanistan’dan gelen Türkler ise buraya yerleştirilmiştir.

ÇIFITBURGAZ ÇİFTLİĞİ

1928 Yılında Bulgaristan Varna şehrinden gelen Türkler, burada oldukça büyük bir arazi satın almışlar ve ardından bölgeye yerleşmişlerdir.

İstanbul Bağcılar Çanakkale Zafer Müzesi

Çanakkale Zafer Müzesi

Müze bir park alanı içerisindedir. 2017 yılında kurulmuştur. Park alanı: Sarıkamış ve Çanakkale şehitleri için tasarlanmıştır. Park alanında: Gelibolu ve Sarıkamış isimli 2 meydan bulunur. Ayrıca, ilçeye kayıtlı şehitlerin isimlerinin yazılı olduğu bir de şehitler yolu vardır. Park alanında: 4 tane savaştan kesitler sunan resim duvarı bulunur. Bunlarda: Kurtuluş savaşından kesitler betimlenmiştir. Müze: Safranbolu evindedir. Müze binasının zemin ve birinci katında Çanakkale Müzesi bulunmaktadır.

İstanbul Bağcılar Tacettin Dergahı ve Mehmet Akif Ersoy Müzesi

Taceddin Dergahı ve Mehmet Akif Ersoy Müzesi

Müze: haftada 4 gün ziyarete açıktır. Gezi için randevu alınması gerekir. (Telefon no: 02126302626)

Ankara’da bulunan Taceddin Dergahının ölçüleri birebir alınarak yapılmıştır. Müzede: İstiklal Marşı bestesi taş plak başta olmak üzere Mehmet Akif Ersoy’a ait birçok materyal bulunmaktadır. Mısır ve Arnavutluk gibi ülkelerden getirilen özel eşyaları da sergileniyor. Türkiye’nin en zengin Mehmet Akif Ersoy Müzesidir.

İstanbul Bağcılar

Müzede: en ilginç eser: Mehmet Akif Ersoy’un vefatından sonra, öğrencilerin kendi yazdıkları makalelerden oluşan 10 sayfalık bir kitapçıktır. Öğrenciler, bu kitapçığı satarak Akif Ersoy’un mezarını yaptırmışlardır. Ayrıca Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün en çok sevdiği beyin (hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, hakkıdır hakka tapan milletimim istiklal) bulunduğu İstiklal Marşı hatıra kartı da görülebilir.

İstanbul Bağcılar Fuat Sezgin Bilim Merkezi

Bağcılar Fuat Sezgin Bilim Merkezi

Fuat Sezgin, 1924 Bitlis doğumludur. Kendisi dünyanın önde gelen İslim Bilim Tarihi araştırmacısıdır. Bilim merkezinde: 70 civarında deney istasyonu, atölyeler, 8D sinema, gökyüzü ve uzayın keşfedileceği Planetaryum ve Botanik bahçesi bulunmaktadır.

İstanbul Sultangazi hakkındaki gezi yazım için  Sultangazi