Burası, geçmiş dönemde, Hong Hong şehrinin en önemli balıkçı köylerinden birisiydi. Hong Kong adasının güneydoğu kısmındadır. Şehir merkezine, otobüs ile, 40 dakikalık bir yolculuk sonucunda ulaşılmaktadır.
Stanley Main Beach
Yarımadanın doğu bölümünde iki tane plaj bulunmaktadır. Plaj alanlarında, belirlenen yerlerde “barbeküler” bulunmaktadır. Plajlarda, şehrin diğer plajlarında olduğu gibi, köpekbalıklarından korunmak için ağlar bulunmaktadır. Ayrıca: yine bu plajlarda “rüzgar sörfü” ve diğer su sporları yapılabilmektedir. Su oldukça temizdir. Özellikle, hafta sonlarında kalabalıktır.
Stanley Market
Burada: küçük dükkanlar ve sokak satıcılarından, ucuz giysi ve benzeri şeyler bulup satın alabilirsiniz. Şehri ziyaret ederseniz, mutlaka buraya uğramanızı öneririm. Çünkü: ipek giysiler, Çin kostümleri ve takıları ve hediyelik eşya arayanlar için, burası muhteşemdir. Özellikle, sabahın erken saatlerinde buraya gidin. Burada: Çin yazısı ile isminiz yazılı tişört yaptırabilirsiniz.
Stanley Polis Karakolu
Hong Kong şehrinin sömürge geçmişini yansıtan bir yapıdır. Soğuk beyaz boyalı bu yapı, günümüzde “süpermarket” olarak kullanılmaktadır. Ancak, özgün iç yapısı muhafaza edilmiştir.
Pat Kan Uk
Burada, 8 tane ev bulunmaktadır ve yörenin yaşlıları, bu evlerde kalmaktadırlar. Çin-Japon savaşı öncesi, burada 8 ev varmış. Bu evler: hükümet tarafından, yerel sakinler için, tehcir evleri olarak inşa edilmişlerdir.
Stanley Main Street
Bu cadde boyunca, sahilde, birçok bar ve restoran bulunmaktadır.
Stanley Plaza
Burası bir alışveriş merkezidir. Murray House yanında, 2001 yılında açılmıştır. Burada bulunan “anfitiyatro” da; çeşitli konserler ve etkinlikler düzenlenir.
Murray Hause
Burası, tarihi bir yapıdır ve “Murray Kışlası” olarak bilinir. Stanley Main Street sonunda, sütunlu bir yapı olarak hemen göze çarpar.
1844 yılında inşa edilmiş, 1982 yılında bulunduğu yerden tuğla tuğla sökülerek, 1999 yılında, günümüzde bulunduğu yerde, Avrupa tarzında, yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde, burada: restoran ve barların yanı sıra, mini “Hong Kong Deniz Müzesi” bulunmaktadır.
Honk Hong Maritime Museum:
Müze binasının giriş katında, Hong Hong şehrinin denizcilik geçmişini anlatan sergiler bulunmaktadır.
Man Mo Temple
Hong Kong şehrinin en eski, en ünlü ve en güzel tapınaklarından birisidir. Tapınak, İngiliz sömürgesinin başladığı yıllarda, yani 1800’lerde, İmparator Daoguang döneminde inşa edilmiştir. Taoizm ve Budizm’in kombinasyonu vardır. Her iki dine inananlar, tapınakta yan yana ibadet ederler.
Tapınak, günümüzde de orijinal görünümünü korumaktadır. Tapınağın içinde: törenler ve festivaller sırasında, tanrıların taşınması için kullanılan ahşap üsler ve bakır ve diğer madenlerden yapılmış buhurdanlıklar bulunmaktadır. Yanan tütsülerin dumanı; güneş ışınları ile birlikte, tapınağa gizemli bir hava verir. Evet, tapınak özellikle “Bahar Şenlikleri” sırasında: yeni dönemde sağlık, mutluluk ve başarı dileyenler tarafından doldurulmaktadır. Hatta: birçok insan, tapınağa bağışta bulunurlar.
Burası, Pekin şehir merkezinin doğusunda, Uygur Özerk Bölgesi yakınlarında yani ülkenin, iç-orta kesimlerindeki bir şehirdir. Issız ve ulaşımı zor bir bölge.
Uçak ile ulaşmak mümkün.
Tarihi önemi olan bir vahada kurulmuştur.
Zaten büyük ihtimalle sırf bu yüzden, yani ulaşımın zorluğu nedeniyle; buradaki binlerce heykel ve kalıntı, günümüze sağlam olarak gelmiştir.
Yerleşim yeri: MÖ.117 yılında, İmparator Han Wudi tarafından şehir yapılmıştır. Han ve Tang hanedanları döneminde ise, Çin ile dış dünya arasındaki iletişimin önemli bir kapısı olmuştur.
Kuzey ve Güney ipek yolları, burada kesişmiştir. Bu önemli ticari etkinlik yanında, uzun yıllar önemli bir askeri merkez olarak da kullanılmıştır.
Hatta: günümüzden 700 yıl önce, ünlü gezgin Marco Polo’nun buralarda bulunduğu ve yaşadığını düşünmek, buraya başka bir hava veriyor.
Yolları buradan geçen gezginler: Mogao mağaralarının duvarlarına, duvar resimleri yapmışlardır.
Bu nedenle, çalışmalarda Hint Budist sanatının izleri dikkati çekmektedir. İpek yoluna çıkacak kervanlar, çöle girmeden önce, buradan tüm gıda ve su ihtiyaçlarının ikmalini yapmışlardır.
Günümüzde:
Şehir merkezi, önemli bir turizm ve ticaret merkezi olarak öne çıkmaktadır. Nüfus: 200.000 civarındadır. Şehir yakınlarındaki Mingsha Shan kum tepeleri ilgi çekmektedir. Çünkü, bu kum dağının, sürekli kendini yenilediği ve tepe üzerinden gelen rüzgarın sesinin, kumun şarkısı olduğu düşünülmektedir.
Buradan kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: Huyang denilen çok yumuşak ağaçtan yapılmış biblolar satın alabilirsiniz. Ancak, yanılmamak gerek, Huyang ağacından yapılmış olduğu söylenen ama farklı ağaçlardan oyulan bibloları da satıyorlar.
Dunhuang Bowuguan Müzesi
Kent merkezindedir. Ama, bu müze, tam bir tarih hazinesi koleksiyonların sergilendiği yer. İpek yolundan, şehre miras kalan binlerce yıllık objeler sergileniyor. Müzeye girince, hemen ilk bölümde: Mogao mağaralarında bulunan nadir yazma eserler görülüyor.
Mağaraların kuru ortamı, bu kağıt eserlerin binlerce yıl sonra, günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Müzenin diğer salonlarında ise: çömlekler, zırh, tarımda kullanılan bir saban ve antik mezarlardan çıkarılan adak eşyaları görülebiliyor. Son olarak ise: eski bir satranç takımının da bulunduğu, el sanatı eserleri var.
Mogao Mağaraları
Burası: şehir merkezine 25 km. uzaklıktadır. Giriş ücreti: 160 yuandır. İngilizce rehberli turlar ise, 180 yuandır.
Açılış saatleri: 08.30-18.00 arasındadır. Burayı ziyaret için, muhtemelen 4-5 saat zaman ayırmanız gerekmektedir. Bu zaman içinde, ziyarete açık 15 mağara gezmeniz mümkün oluyor. Geri kalan mağaralar kapalı, çünkü resimlerin yıpranacağından çekiniyorlar ve yeni bir proje hazırlıyorlarmış.
Yani, bu 492 mağarada bulunan orijinal resimler, sanal bir mağara yaratılarak, aynen orijinal mağaralardaki resimler canlandırılacakmış. Bu resimlerin tümü, yaklaşık 450.000 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Resimler yan yana konulsa, yaklaşık 30 kilometrelik bir galeriyi doldururlar. Heykel derseniz, 2000 den fazla renkli heykel figürü bulunduğu söyleniyor.
Mağaraların geçmişi, yaklaşık 2000 yıl öncesine dayanmaktadır. Çöldeki bir kayalığın yamacına oyulmuş bu mağaraların yapımının, yaklaşık 1000 yıl sürdüğü ve Budacı sanatın burada geliştiği söylenmektedir.
Hatta: ilk mağaranın Budacı keşiş Lezun tarafından, 366 yılında ve son mağaranın ise 1278 yılında, Moğol saldırıları sırasında oyulduğu söyleniyor.
Mağaralar, 11’nci yüzyılda bir duvar örülerek dış dünyaya kapatılmıştır. 1900 yılında ise, Wang Yuan adlı bir Çinli Taoist, kendini buradaki tapınakların koruyucusu olarak atar. Wang, ana mağaraya giden koridorun bir tarafının arkasında bir duvarlı alan bulur.
Duvarın arkasındaki küçük bir mağarada: yüzlerce el yazması bulur. Bunlar: kenevir-ipek-kağıt üzerine Çince ve diğer birçok dilde yazılmıştır ve resimlerle süslenmiştir. Bu keşif üzerine, 1910 yılında, bölgeye çok sayıda Avrupalı gelir.
Mağaralar,
Bin Budanın mağaraları olarak bilinir. Arkeologlara göre, dünyadaki Budist sanatın en büyük ve eksiksiz deposudur. Taş mağaralar, 1987 yılında, UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.
Mağaralarda ki duvar resimleri de ilgi çekmektedir. Bu resimlerde; tanrılar, insanlar ve sonsuzluk betimlemelerine yer verilmiştir. Kuru çöl iklimi, iç kısımların ışık görmemesi ve kullanılan boyalar nedeniyle: bu duvar resimleri, yüzlerce yıldan sonra, günümüze sağlam olarak gelebilmiştir.
Ama gittiğinizde göreceğiniz gibi, bu resimlerin korunması için, hala gerekli önlemler alınıyor. Yaklaşık 40 civarında mağara var, ama bunlardan bir günlük rehberli tur ile, yalnızca 10-12 tanesini gezebiliyorsunuz.
17 Nolu Mağara:
Burada, yaklaşık 4000 civarında el yazması bulunmuştur. Bunlar, günümüzde müzede sergileniyor.
96 Nolu Mağara:
Burada, 7.yüzyıldan, Tang hanedanı döneminden kalma bir tapınak var. Bu dokuz katlı tapınakta: dev “Oturan Buda” heykeli var. O kadar büyük boyutlarda ki, ayak parmaklarının boyu, kol büyüklüğündedir.
158 Nolu Mağara:
Burada, “Uzanan Buda Heykeli” var. Bu heykelin yüzüne uzaktan bakıldığında, tanrısal bir hava seziliyor.
Mağaralar içinde:
Flash ışığı kullanmak yasak. Rehberli turlarla geziliyor ve rehberin elindeki el feneri ışığında, mağara resimlerini görebiliyorsunuz ve kendinizi sanki bir arkeolojik keşifte sanıyorsunuz. Tabii bu arada, Kapadokya bölgemizdeki mağaraların durumunu da düşünmemek mümkün değil.
Çünkü, Kapadokya ve Ihlara vadisindeki mağaralarda bulunan resimlerin ve ülkemizin diğer birçok yerinde bulunan bu tür resimlerin nasıl tahrip edildiğini, üzerlerine nasıl sprey boyalarla yazılar yazılarak tahrip edildiklerini hatırlamadan geçemiyorum.
Bu arada, mağara resimlerinin orijinal kopyaları, mağara girişlerindeki satıcılarda satılıyor, pazarlık yapmayı unutmayın.
ECHOİNG-KUM DAĞI (MİNGSHA SHAN)
Şehir merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Buraya deve ile ulaşmak mümkündür. Dağın yanına vardığınızda ise, yürüyerek dağa tırmanıyorsunuz. Bu ilginç gezinin ücreti ise, 120 yuan.
Evet, uzaktan bakıldığında, bu dağın, ufuk hattındaki görüntüsünün, dolambaçlı bir ejderha gibi olduğu görülür. Ancak yaklaştığınızda, kumların renginin: kırmızı-sarı-yeşil-siyah-beyaz renkler arasında değiştiğini göreceksiniz.
Aynı zamanda, güçlü bir rüzgar estiğinde, kumlar yer değiştirir. Ama, rüzgar hafif estiğinde ise, bu kez, kumlardan müzik sesine benzer sesler gelir.
Burası hakkında anlatılan bir efsane var. Bir zamanlar, burada iki askeri birlik, şiddetli bir savaşa tutuşurlar.
Bu sırada, rüzgar büyük bir kum fırtınası yaratır ve tüm savaşçılar kumlara gömülür ve kum dağı ortaya çıkar. Ancak, askerler, kum altında savaşmaya devam ederler. Böylece, burada duyulan seslerin, askerlerin kükremesi olduğu söylenir.
Crescent Lake
Şehir merkezinin 6 km. güneyinde ve yineleyen kum dağı ile çevrilidir. Buraya develer ile gidiliyor. Yenileyen kum tepesi turu dahil, burayı ziyaret etmenin ücreti: 120 yuandır. Açılış saatleri ise: 06.00-17.30 saatleri arasındadır. Gobi çölünde tam bir doğa harikasıdır. Çölde, aşağıya düşmüş bir hilal şeklindedir.
Göl suları, kum çölü içinde, tam bir zümrüt gibi görünüyor. Hatta, burayı ziyaret edenlerin birçoğu, gölden su içmek istiyorlar ve göl kıyısına kadar gidiyorlar. İşin ilginç yanı, yüzyıllardır, kumların bu gölü kapatamamış olmasıdır. Yani, tam bir jeoloji harikası.
Şehir 2010 yılında İstanbul ile birlikte “Avrupa Kültür Başkenti” seçilmiştir. Şehir nüfusu 2007 sayımlarına göre 177.000 kişidir.
Macaristan ülkesinin en büyük üçüncü şehridir. Ülkenin güneyindedir. Tisza nehrinin her iki kıyısında kurulmuştur. Nüfusu 163 bin kişidir.
Şehrin isminin kelime anlamı “köşe” demektir. Çünkü: “Tisza nehri” şehrin tüm köşelerini çevrelemiştir. şehri ziyaret ederseniz geniş caddeler mutlaka dikkatinizi çekecektir. Caddelerin bu kadar geniş yapılmasının başlıca sebebi: seldir, çünkü 1880 yılında şehir büyük bir sel baskını sonucu harap olmuş, binlerce kişi evsiz kalmış ve birçok kişi ölmüştür.
İklimsel özelliklere gelince: şehir tam bir güneş şehri olarak bilinir çünkü genellikle güneş görülür. İklim genel olarak soğuk kışlar ve sıcak yaşlar ve oldukça düşük yağış şeklindedir.
Buraya gitmek için en uygun zaman: her yıl düzenlenene “Macaristan’daki en büyük festival olan Szeged Açık Hava Festivalinin” düzenlendiği Haziran-Ağustos ayları arasındaki yaz dönemidir. Szeged açık hava festivali, adak kilisesi dramatik ikiz kulesi önündeki meydanda gerçekleştirilen tiyatro ve müzik festivalidir.
Şehirde “Macarca” konuşulur. Para birimi “Forint” dir.
Szeged denilince akla bir de “kırmızı kurutulmuş biber” gelir. Bu bitki: 16. yüzyılda süs bitkisi olarak buraya gelmiş ve yaklaşık 100 yıllık sürecin ardından, kırmızı biber olarak üretilmeye başlanmıştır.
Şehirdeki “Albert Szent-Györgyi Tıp Okulu”: C vitaminini ilk kez izole etmeyi başaran ve Nobel ödülü kazanan kişinin adının verildiği okuldur.
Gelelim ulaşıma: Şehir ile Budapeşte arasındaki yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürer. 165 km lik uzaklık vardır.
TARİH
Şehrin tarihine kısaca bir göz atmak gerekirse: yazılı kaynaklarda ilk olarak 1182 yılında şehrin ismi geçmektedir. Ancak Moğolların istilasının ardından tahrip edilen şehir, takip eden süreçte yeniden inşa edilmiş ve günümüzde Güney Macaristan’ın en önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir.
1526 yılında şehir Osmanlı hakimiyetine girer ve Budin eyaletinin bir sancağı olur. 1686 yılında ise bağımsızlık kazanılır. Ardından şehir büyümüş ve gelişmiştir.
II. Dünya savaşında şehir çok yıpranmıştır. Çünkü şehirde yaşayan binlerce Musevi: Naziler tarafından hapsedilmiş, öldürülmüş veya kamplara sürgün edilmişlerdir. Sonunda Sovyet ordusu 1944 yılında şehri ele geçirmiş ve komünist dönem boyunca şehir gıda ve hafif sanayi dallarında gelişmiştir.
Hatta 1965 yılında şehir yakınlarında petrol bulunmuş ve ülkenin petrol ihtiyacının üçte ikilik bölümü buradan karşılanmaktadır.
Evet, bugün Szeged şehrinin ibret verici bulvarlarına bakıldığında, Hun İmparatoru Atilla’ın imparatorluğunun 5. yüzyıldaki başkenti ilk akla gelebilecek düşüncelerden biri olmamaktadır.
Şehir: Tizsa nehri ve Maros nehrinin birleştikleri yerin hemen alt kısmında bulunduğu için Romalılar döneminde burada kurulan yerleşim, Dacia bölgesine geçiş için önemli bir köprü görevi görüyordu ve 700 yıllık kavimler göçü sırasında, altın ve tuz ticareti yaparak 1130 yılında göçmen Macar kavimleri tarafından resmi olarak kuruldu.
200 yıllık Osmanlı yönetimi sırasında şehir en üst refah düzeyine ulaştı, yeni binalar yapıldı ve daha sonra Szeged şehrini ele geçiren Habsburglar, 1849 yılında şehre bağımsızlığını verdiler.
Şehrin tarihindeki en büyük dönüm noktası, 1879 yılındaki sel baskınıdır. Bu baskında bentler yıkıldı ve aralarında şehrin devasa kalesinin de bulunduğu tüm şehir sular altında kaldı.
Şehirde o dönemdeki 5500 yapıdan büyük bölümü yıkıldı ve yalnızca 265 tanesi ayakta kalabildi. Binlerce insan evsiz kaldı ve yüzlerce insan öldü. Ama bu büyük felaketin ardından, günümüzdeki güzel şehir doğmuştur.
Tüm Avrupa, bu yeni şehri yaratmak için birleşti ve Haussman yönetimindeki Paris, Bürüksel, Roma, Berlin ve Londra’dan model alınarak şehir yeniden düzenlendi.
Günümüzde yeni kurulan şehirde, üç ana arter görülmektedir. Organize, modern ve gelişen şehir Güneydoğu Macaristan’ın kültürel ve ekonomik merkezi olarak büyüme göstermiştir.
Naziler ve Sovyetler döneminde yapılan bazı yağmalar sebebiyle bazı varlıkları yok olmasına karşın, yine de şehir günümüzde şık ve hareketli bir üniversite şehri olarak önem kazanmaktadır.
NE YENİR
Bu şehre yolunu düşerse “Szekelygulyas” denilen yöresel lezzeti tatmanızı öneririm, ancak bunun içinde domuz eti bulunduğunu unutmayınız. Domuz eti, lahana turşusu ve bir tür ekşi krema-sos ile yapılıyor. Domuz eti yemeyenler için ise “halaszle” denilen balık çorbası düşünülebilir.
Evet yöresel lezzetlere devam edelim. “Szegedi Halaszle” denilen bir tür “balık güveç” de tercih edilebilir. Şehirdeki birçok menüde, yoğun olarak salam ve sosis kullanılır. Şehir merkezindeki pastanelerde Macar hamur işleri ve taze pişmiş çörekler bulabilirsiniz.
Oskolta Utca, Roosevelt Ter ve Szechenyi Ter çevresinde yöresel lezzetleri tadabileceğiniz bolca restoran bulunmaktadır. Manzaralı güzel bir yemek yemek isterseniz, bu kez Tisza nehri kıyısındaki Felso Tisza üzerindeki yerleri tercih etmelisiniz.
SZEGED ÜNİVERSİTESİ
Szeged Üniversitesi ülkenin en önemli üniversitelerinden birisidir. Üniversite, Dünya Üniversiteleri Akademik sıralamasında, Avrupa’nın en iyi 100 üniversitesinden biri olarak seçilmiştir.
Evet üniversite, 1872 yılında “Macar Kraliyet Üniversitesi” olarak kurulmuş ve Szeged şehrine taşınmıştır. Çünkü daha önce Cluj şehrinde işletilmektedir. 2000 yılı üniversite tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.
Çünkü Szeged yükseköğretim kurumları “Szeged Üniversitesi” altında birleştirilmişlerdir. Şu anda üniversite 12 fakülte bulunmaktadır. Üniversitede 2200 akademik personel ve 30.000 öğrenci ve 7000 çalışan bulunmaktadır.
ŞARAP FESTİVALİ
Her yıl 21 Mayıs tarihinde şehirde bir festival yapılır. Çünkü 21 Mayıs 1719 tarihinde, şehrin yasal statüsünü belirleyen 21 sayfalık belge imzalanmıştır. Bu yüzden her yıl 21 Mayıs tarihi Szeged günü olarak kutlanır.
Turizm sezonu başındaki bu festival yoğun katılımla yapılır. Lezzetli yemekler sunulur, halk sanatı ürünleri satılır, konser ve aile etkinlikleri düzenlenir.
Ayrıca: şarap üretim bölgelerinde, tüm şarap üreticilerinin katılımı ile, şarap festivali yapılır. 10 gün boyunca bu festivalde Macaristan’ın en iyi şaraplarını tatmak mümkündür.
TERMAL BANYOLAR
Macaristan ülkesinin diğer birçok şehrinde olduğu gibi, burada da bir dizi termal banyo bulunmaktadır. Bunlar şehir merkezinde iki ana alanda bulunmaktadırlar. Daha tarihi ve ana yüzme havuzu olanlar “Thermalfür” bölgesindedir. Diğerleri ise “Anna Für” bölgesindedir.
ALIŞVERİŞ-NE SATIN ALINIR
Şehirde dükkan, mağazalar ve alışveriş merkezlerinin çoğu: Pazar günleri kapalıdır. Diğer günlerde ise 09.00-18.00 arasında açıktır.
Cumartesi günü ise saat; 13.00 de kapanırlar.
Şehir merkezinde birçok alışveriş mekanı bulunmasına rağmen, toplu taşım araçlarını kullanarak şehir yakınlarındaki ana alışveriş mekanlarına da ulaşabilirsiniz. Şehirde süpermarket alışverişleri için en iyi adresler “Cora” ve “Tesco” dur. Ayrıca, birçok yerel küçük süpermarket de bulunur.
En ilginç hediyelik eşyaları: Szeged otobüs istasyonu yakınlarında “Mars Ter” de bulunan bitpazarını tercih etmelisiniz. Daha büyük bir yer düşünürseniz, bu kez Szeged Plaza uygun olacaktır. Burada popüler sinemalar da bulunmaktadır.
GEZİLECEK YERLER
Arad Martyrs Meydanı
Aradi Vertanuk tere adresindedir.
Meydanda: Ferenc Rakoczi II nin atlı heykeli ve Szoreg Savaşları Anıtı sütunu bulunmaktadır. Anıtın dibindeki mermer plakette: Arad savaşında öldürülmüş 13 generalin isimleri yazılıdır.
Meydanın Tisza nehri yönünde, dünyaca ünlü “Boylai Enstitüsü” bulunmaktadır. Binanın arkasında, Kolozsvari kardeşler tarafından yaptırılan St George Ejderha Avcısı resminin kopyası bulunmaktadır. Meydanın diğer tarafında ise Bishop Sarayı ve Üniversite binaları sıralanmıştır.
Ağıt Köprüsü
Szechenyi adresindedir.
İmparator Franz Joseph şehri ziyaret ettiğinde 1883 yılında, Belediye binası ile onun çalışma evi arasındaki bu köprü inşa edilmiştir.
Belediye Binası-Szechenyi Ter-Town Hall
Szechenyi adresindedir.
Yapı neo-barok tarzında inşa edilmiştir. İnşaat 1799 yılında Istva Vedres ve Janos Schwörtz tarafından tasarlanmıştır. Neo-barok belediye binasının uzun kulesi ve güzelce döşenmiş çatısı ile süslemeleri oldukça ilgi çekicidir.
Konsey salonu süslemeleri ve tavan freski: Zsigmond Vajda tarafından yapılmıştır. Yaz aylarında akşamları yapının avlusunda büyüleyici müzikal konserler düzenlenmektedir.
Fekete Haz-Kara Para Müzesi-Black House
Somogyı str adresindedir. Clement Caddesi ve Somogyı sokağın köşesindedir. Pazartesi hariç hergün ziyarete açıktır.
Bu kararmış boyalı bina, 19. yüzyılda siyasi ve edebi hayatın tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Uzlaşma yılları öncesinde, zulme karşı muhalefetin merkezi olmuştur.
1980 yılında bakıma alınan müze: geçici sergilere de ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin inşaatı, 1857 yılında gotik tarzda Charles Gerster tarafından planlanmıştır. 1860-1865 yılları arasında bina kumarhane olarak kullanılmıştır.
1917-1919 yılları arasında ise ulusal konsey binası olarak kullanılmıştır. 1985 yılında ise, burası Ferenc Mora Müzesi tarafından satın alınmıştır.
Müzenin koleksiyonlarında: 10 binden fazla nesne bulunduğu söyleniyor.
Mora Ferenc Museum-Ferenc Mora Müzesi
Roosvelt ter adresindedir.
Burada M5 otoyolu inşasında keşfedilen “Sarmatlar” a adanmış görüntüler ve nesneler görülebilir.
Bu buluntular 1. yüzyıldan kalmıştır ve ayrıca müzede 7. yüzyıldan kalma altın çalışmaları, tarihi tablolar ve başkaca tarihi hazineler de sergilenmektedir. Son zamanlarda müzede Ede Thoroczkai tarafından oluşturulan antika mobilyalar ve sanat eserleri koleksiyonu da sergilenmektedir.
Müzenin koleksiyonlarının sergilendiği başlıklar şunlardır: Paprika tarihçesi, Lucs tahsil boyama, Ferenc Mora Memorial Room, Yerel tarih sergisi, Etnoğrafik gözlük, Bilimsel gözlük.
Dugonics Meydanı
Dugonics ter adresindedir.
1879 yılında burası bir buğday pazarı olarak kurulmuştur. Meydanda, buraya ismini veren “Andras Dugonics” in heykeli bulunmaktadır. Heykelde elinde “Etelka” isimli Macaristan’ın ilk romanını tutmaktadır. 1921 yılında “Science Klozsvar Üniversitesi” buraya taşınmıştır.
Meydanda ayrıca “Atilla Jozsef”in bronz heykeli de bulunmaktadır.
Bu meydanda, kültürel etkinlikler ve çeşitli fuarlar düzenlenmektedir.
Klauzal Meydanı
Klauzal ter adresindedir.
Burada “Sokak müziği” heykeli bulunmaktadır. Meydanın tam ortasında ise, Lajos Kossuth tarafından yapılmış tam boy “rakam” heykeli görülmektedir.
Meydanın çevresinde ise, şehirlilerin favori alışveriş ve toplanma merkezi “Virag” bulunur.
Müzikal Saat
Dom ter meydanındadır.
Burası, meydandaki katedral binasının karşısındaki duvarda inşa edilmiş, ortaçağ üniversitelerinin sembolü olan bir “müzikal saat” tir. Eşsiz saat, Jozsef Kulai Woodcarver tarafından hazırlanmıştır ve 1936 yılında ilk olarak “Open Air Festivali” sırasında kullanılmıştır.
Sinegog-Uj Zsinagoga
Szeged Josika adresindedir.
Yeni sinagog: Yahudi cemaatinin ve başkanlık ofisinin tasarım yarışmasını kazanan Lipot Baumhorn tarafından planlanmıştır.
Binanın yapımına Ağustos 1907 tarihinde başlanmış ve Ekim ayında tamamlanmıştır. Binanın yüksekliği 48.5 metredir. Binanın mimari stili, temelde “magribi-art” görünümündedir. Sinegog’un en güzel kısmı: dünyayı sembolize eden kubbenin iç kısmıdır.
Evet, şehri ziyaret eden birçok kişi, şehrin en heybetli anıtı olarak, burayı gösterirler. Tüm ülkenin Yahudi bina ve sinegoglarının en güzeli olarak kabul edilir. İç bölüm: muhteşem güzel kubbe yanında, mavi ve altın yaldız renkleriyle dekore edilmiştir.
Sırp Ortodoks Kilisesi
Somogyı utca adresindedir.
Bina, yerel Sırp topluma hizmet için barok tarzından 1778 yılında Saint Nicholas onuruna inşa edilmiştir. Yapı, Ortodoks Hıristiyan kiliselerinin tipik bir örneğidir.
REÖK-Reginal Art Centre Reök-Bölgesel Sanat Merkezi
Tisza Lajos körüt adresindedir.
Yapı: Lajos Tizca bulvarı ve Kolcsey sokak köşesindedir. Macar Art Nouveau stilinde yapılmıştır. 1907 yılında tamamlanan bina, bölgesel sanat merkezi olarak kullanılmaktadır. Burada çok fonksiyonlu kültürel amaçlı faaliyetler sürdürülmektedir.
Salam Fabrikası ve Paprika Müzesi
Felso Tisza adresindedir.
Burada: Salam fabrikası ve Szeged biber üretiminin tarihçesini görmek mümkündür.
Misafirler 1869 yılından günümüze kadar olan süreçte Salam Fabrikası faaliyetlerini görebilirler. Salam: 1860’lardan beri Szeged şehrinde Macarların favorisi olmuştur.
Üst katta ise, Szegedi Paprika A.Ş. tarafından kullanılan mevcut teknolojiler ve ilk yöntemler ile biber üretiminin safahatı görülebilir.
Sergilenen nesneler arasında: fotoğraflar ve belgeler, elbiseler ve ahşap kuklalar ve renkli resimler bulunmaktadır. Müzenin mağazasından kırmızı biber satın alabilirsiniz.
Cathedral-Szegedi Dom
Dom meydanındadır.
Katedralin orijinal planları Frederick Schulek tarafından yapılmış ve 1913 yılında inşaatına başlanmıştır. Yapı 24 Ekim 1930 tarihinde tamamlanmıştır.
Yapı Macaristan ülkesindeki en büyük dördüncü kilisedir. Kubbe iç zeminden 33 metre yüksekliktedir. Kuleler ise 92 metre yüksekliktedir. Çan ağırlığı 8700 kg. dır.
Dom Ter-Adak Kilisesi
Kilise “Dom Ter” yani “Katedral Meydanı”nda, Heroes kapısından kısa bir uzaklıktadır. Kilise 12. yüzyılda burada yapılan bir kilisenin parçası olarak inşa edilmiştir.
Yapının romanesk tarzı Demetrius kulesi: şehrin birçok yerinden görülebilir. St Demetrius kulesi, katedralin önünde durmaktadır. Onun kare tabanının 12. ve 13. yüzyıllardan kaldığı düşünülmektedir. Bir zamanlar katedrale yer açmak için imha edilmesi düşünülmüş ama mucizevi şekilde dinamite dayanmış, yıkılmamıştır. Bunun üzerine restore edilmiştir.
Yapıda: 80 den fazla farklı heykel ve oyma kabartmalar bulunur.
Kilisenin hemen yanında “Dom Müzesi” bulunmaktadır. Dom Müzesi: dinsel zenginlikleri ve önemli eserleri sergilemektedir. Ayrıntılı haçlar, kadehler ve din sahneleri bulunan resimler, sanat eserleri görülebilir.
Dömötör Kulesi-Aziz Demetrius Kulesi
Dom meydanında bulunan kule, eski “Aziz Demetrius Kilisesi” nin bir parçasıdır. Yani şehrin en eski mimari kalıntısıdır. 4. yüzyılda yaşayan Selanikli Aziz Demetrius onuruna dikilmiştir. Yöre insanı buraya “Demeter Kulesi” demektedirler.
Szeged Adak kilisesi önündedir. Kulenin inşaatı 11. yüzyılda Romanesk tarzda yapılmıştır. Kulenin üst kısmı, 1926 yılında, Bizans imparatorluğu topraklarında bulunan başka bir yapıdan getirilen orijinal taşlarla yapılmıştır.
Kulenin üst kısmında 48 sivri pencere görülür. Alt kısmında ise bir kapı bulunur. Kulenin içinde ise, 11. yüzyıldan kalma bir fresk vardır.
Szegedi Vadaspark-Zoo
Cserepes adresindedir.
Yerli aileler burada zaman geçirmekten büyük keyf alırlar. Aslında hayvanat bahçesi ilk olarak 1874 yılında şehrin banliyölerinde bir meşe ormanında kurulmuştur. Günümüzdeki yerinde ise 1985 yılında burada açılmıştır.
Yaklaşık 13 hektarlık bir alanı kaplar ve 700 türden 9000 den fazla hayvana ev sahipliği yapar. Bunlar arasında bulunanlar: gezi kartalı, baykuş, kanguru, yaban domuzu.
Botanicak Garden-Botanik Bahçesi
Szegen üniversitesi bünyesinde işletilmektedir. Burada özellikle Güney Çin ve Hint Lotus çam türü ilgi çekmektedir. Temmuz ayında nilüfer çiçekleri görülür. Bahçe romantik ortamı ile piknik yapmak için çok idealdir. Ancak yaz aylarında burada çok sivrisinek bulunduğunu söylemeliyim, buraya gidecek olanların sivrisinek losyonu almaları önerilir.
Anna Bath-Anna Banyo
Yazının başında şehirde termal tesislerin bulunduğunu söylemiştim. Tisza Lajos körüt adresinde de bunlardan birisi bulunmaktadır. Anna banyo, şehir merkezinde olması ile önem kazanır. Güzel bina: spa, wellness ve sağlık departmanına sahiptir ve gece de banyo hizmeti sunulmaktadır.
Napfenyfürdo Aquapolis
Torontal ter denilen yerdeki bu tesis, bir su eğlence parkıdır.
Burada, akarsu geçişleri, şelaleler ve diğer eğlence unsurları bulunmaktadır. Kapalı yüzme havuzu, açık yüzme havuzu bitişiktir. Eğlenceli spa güney tarafında bir sırlı duvar ile açık yüzme havuzları ve tesisleri görsel bağlantı sağlamaktadır.
Bu eşsiz dinlenme tesisleri, 16 yaş üstü misafirlere hizmet vermektedir.
Ulusal Tiyatro-National Theatre
Vaszy Victor ter adresindedir.
Tiyatro, selden sonra inşa edilmiş ihtişamlı bir binadır. Viyana, Fellner ve Hemler tanınmış tasarım ekibi tarafından tasarlanmıştır. Tiyatro açılışının hemen ardından birbuçuk yıl sonra yanmıştır.
Son yenilemede 700 sandalyeye sahip bir oditoryum, süslü ve goblenli lobi, oditoryum kutuları ve tavanlar görülür. Tavanlara 23 ayar altın süslemeler yerleştirilmiştir. Aynalar, sarı prinç parmaklıklar ve fuaye duvarındaki maskeler ilginç ve zariftir.
Orkestra çukuru son restorasyonda yükseltilmiş, soyunma odaları aynı anda 200 sanatçı tarafından kullanılabilecek kadar büyütülmüştür. Döner sahnenin çapı 13 metre, setin elemanları 26 klavuzludur. Sahne 224 lambalıdır.
Evet Macaristan’ın bu en prestijli tiyatrosunu mutlaka gezmelisiniz. Tiyatro, bir dizi film için dekor olarak da kullanılmıştır.
Su kulesi
Stephen meydanındadır.
Su kulesi: 1903-1904 yılları arasında Szilard Zielinski tarafından art nouveau tarzında tasarlanmıştır. Süslemeleri Floris Korb kaynaklıdır.
Kule, halkın ziyaretine açıktır. Kuleyi ziyaret ederseniz: binanın güzelliğine ek olarak, soda üretimi ve fizik tarihini tanıtan tablolar, çizimler, fotoğraflar ve fotoğraf çizimleri sergisini gezebilirsiniz.
Kulenin üst kısmından ise, şehrin muhteşem manzarasını izlemek mümkündür.