İngiltere Londra Smıthfıeld

İngiltere Londra Smıthfıeld

İngiltere Londra Smıthfıeld;

City surlarının kuzey yakası tarih boyunca City’nin resmiyetine dayanamayanlar ya da şehirde istenmeyenler için bir sığınak olmuştur. Bunları 17.yüzyıldaki Huguenotlar: sonraki yüzyıllarda Avrupa’dan, daha sonra da Bengal’den gelen göçmenler oluşturmuştur.

Bu topluluklar atölyeler ve fabrikalar kurmuş, beraberlerinde etnik restoranları ve ibadethanelerini de getirmişlerdir.

Spitalfield, adını St Mary Spital’ın Ortaçağ manastırından alır. Middlesex Street’de giysi tezgahları kurulduğu için 16. yüzyılda Petticoat Lane (Lüpon Sokağı) olarak anılırmış.

Burası hala doğuda Bengal yiyecek dükkanlarıyla dolu Brick Lane’e uzanan kalabalık bir sokak pazarıdır. Smithfield ise Londra’nın et pazarıdır. Hemen yakınlardı yerleşim bölgesi ve sanat merkezi olan Barbican bulunur.

 

GEZİLECEK YERLER

SMİTHFİELD MARKET

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Charterhouse Street.EC1 adresindedir.
Smithfield bir meydandır ve Farrington City’nin kuzeyinde bulunur. Bölgenin en büyük özelliği uzunca bir geçmişi olan “et pazarı” dır.

Bu Pazar: Londra merkezinde geçmişten günümüze kalan tek toptan Pazar yeridir. Londra şehir merkezinde, listelenerek koruma altına alınmış üç binadan biridir. Buranın 800 yıllık bir hayvan pazarı geçmişi vardır.

Bu pazarda 12. yüzyıldan bu yana canlı hayvan alım satımı yapılıyormuş, ama pazarın ilk resmi beratı 1400 yılından kalmadır.

1648 yılında ise, ilk kez sığır pazarı olarak kurulmuş ve 19.yüzyılın ortasına kadar da bu amaçlar kullanılmıştır.

Bugün, kesilmiş et ve tavuk pazarı olarak varlığını sürdüren Pazar, eskiden şehir surlarının dışında kalan Smithfield’da bulunuyordu.

Buranın kanlı bir geçmişi vardır çünkü burada birçok halka açık idam töreni yapılmıştır. Birçok siyasi mahkum, dini reformcu, muhalif ve İskoç yurtsever ve önemli tarihi şahsiyet ki bunlar arasında köylü isyanı liderlerinden William Wallace ve Wat Tyler sayılabilir, burada idam edilmişlerdir.

Pazar 1850’lerden sonra Charterhouse Street’deki yerine taşınmıştır.

Adı London Central Meat Market olarak değiştirilmiş olmasına karşın hala eski adıyla bilinir. Eski binalar Victoria dönemi mimarı Horaca Jones’un eseridir. Ama 20.yüzyılda bazı eklemeler yapılmıştır.

Özellikle 1990’ların sonlarından itibaren, burada yeni birçok pub ve kulüp açılmıştır. Özellikle: birçok işçi tarafından buradaki mekanlar gece hayatının öncüleri olarak kullanılmaktadır. Bölgedeki bazı publar sabahın erken saatlerinde kahvaltı servisi verirler. Et pazarının merkezin dışına taşınması gündemdedir.

 

ST BOTOLPH ALDERSGATE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Aldensgate Street EC1 adresindedir.

Burada ilk kilise, 1108 yılında yapılmış, 1418 yılında genişletilmiş ve bir sonraki yüzyılda yeniden yapılmış ve 1739 yılında güvensizlik nedeniyle yıkılmıştır.

Evet, günümüzdeki mevcut bina ise, 1744 yılından kalmadır. 19.yüzyılın sonlarında ise, kilisenin içi: mimar JF Bentley tarafından yenilenmiştir.

O; oyma tavan yaptı ve dekoratif alçı ilaveler ile yan bölümler, korkuluk ve cephe güzelleşti, mevcut oturma sıralarını değiştirdi.

1941 yılında şehir Alman bombardımanı ile etkilenirken, buradaki eserler bombardımanı hasarsız atlattı. 1941 yılında bir bomba, çatıyı delerek içeriye düşmesine rağmen patlamadı.

Kilisenin 18.yüzyılın sonunda tamamlanan George dönemi dış cephesi, iç mekanında öne çıkan alçı bezekli tavan dekorasyonu, zengin oymalarıyla kahverengi ahşaptan yapılmış org mahfazası ve palmiye oyması üzerinde duran meşe vaiz kürsüsü gibi ilgi çekici detayları gözlerden gizler.

Şimşirden yapılma orijinal sıralar, kilisenin içinde değil galerilerde korunmuştur. Buradaki anıtların bir kısmı daha önce burada bulunan bir 14.yüzyıl kilisesinden kalmadır.

Son bir not: 1976 yılında lezbiyen ve gay Hıristiyanlar, diğer kiliselerden dışlanmış kişiler için: burası güvenli bir dini yer olarak önem kazandı. Temmuz 2005 tarihinde, kilisede tüp patlaması sonucu 7 kişi hayatını kaybetti.

 

CHARTER HOUSE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Chasterhouse Square.EC1 adresindedir.

Tudor tarzı geçit evi: meydanın kuzey tarafındadır ve VIII Henry döneminde kapatılan Chartreuse manastırının bir zamanlar bulunduğu yere geçişi sağlar. Hatta: ortaçağ döneminde burada büyük bir veba çukuru bulunduğu söyleniyor.

Yapılan arkeolojik çalışmalara göre: 1348 yılındaki veba salgınında ölen 50 bin kişinin buradaki mezarlığa gömüldüğü anlaşılmıştır.

Charterhouse Sutton Hastanesinin üzerinde bulunduğu bu site: veba kurbanları için bir mezar yapılmak üzere, 14.yüzyılda satın alınmıştır. 1371 yılında: Sir Walter de Manny tarafından buraya bir manastır kurulmuştur.

1535 yılında, manastırdaki keşişler: Kral Henry VII Yasasına uymayı kabul etmediler, bazıları idam edildi ve manastır 1537 yılında dağıtıldı.

Yapı: Norfolk Dükü’ne satıldı. 1558 yılında Elizabeth, Westminster Abbey’de taç giyme töreni öncesinde, buraya uğradı.

1611 yılında ise: yapı Thomas Howard’a satıldı. Kendisi: erkek çocukları eğitmek ve yaşlı erkeklerin bakımını sağlamak için kurulan bir hayırsever vakfa sahipti ve servetini bu vakıf için kullanıyordu.

Yapı, bu dönemde genişletildi ve vakfa bağlı olarak bir erkek vaiz okulu ve beyler ve emekliler için bir imarethane kuruldu. Buranın “charterhouse” ismi, vaiz okulundan gelmektedir. Ama asıl önemli olan, bu vaiz okulunda okumuş ünlülerdir.

Bunlar arasında: John Wesley, yazar William Thackeray ve izcilerin kurucusu Robert Baden Powel sayılabilir.

Hala: paralı ve yatılı olarak hizmet veren vaiz okulu, 1872 yılında Surrey bölgesindeki Godalming’e taşınmıştır. Okulun eski yerinde ise; 1933 yılından sonra: St Batrholomew Hastanesi Tıp Koleji oldu ve şimdi Barts ve Tıp ve Diş Hekimliği Okulu olarak, Londra Queen Mary Üniversitesi tarafından işgal edildi.

Şapel ve revakların bir kısmı, bugüne kadar ayakta kalabilmiştir. Charterhouse bugün yardım kuruluşlarının desteklediği 40’ı geçkin yoksul barındırmaktadır.

 

CLOTH FAİR

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Bu sevimli ve 150 metre uzunluğundaki sokak, adını, Ortaçağ ve Elizabeth döneminde 1855 yılına kadar her yıl Smithfield’da düzenlenen giysi ve kumaş panayırı Bartholomew Fair’den almıştır.

No.41 ve No.42’deki 17.yüzyıldan kalma iki katlı evler çok hoştur. Bunların giriş katları günümüzde modernize edilmiş olmasına karşın, cumbalı pencereleri dikkate değerdir. Bu evler, günümüzde otel olarak kullanılmaktadır.

1984 yılında ölen şair John Betjeman hayatının büyük bir kısmını 43.numaralı yerde geçirmiştir. Bu ev, günümüzde onun adını taşıyan bir şarap barına dönüştürülmüştür.

 

ST BARTHOLOMEW-THE-GREAT

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Kilise, West Smithfield EC1 adresindedir.

Şehrin en eski kiliselerinden biri olan bu yapı, 1123 yılında, mezarı içeride yer alan keşiş Rahere tarafından “Augustinerinen tarikatı” için kurulmuş ve 1143 yılından bu yana sürekli kullanılır olmuştur.

1230 yılında transepts ve büyük nef eklenmiştir. (Transepts bugüne kadar ayakta gelebilmiştir ancak nefin çoğu, 16. yüzyılda kaybolmuştur)

13.yüzyıl tarihli kemer, VIII Henry’nin manastırı kapatması ve binanın nefinin yıkılmasına kadar kilisenin giriş kapısı olarak kullanılmıştır.

Bugün kemer West Smithfield’dan mezarlığa kadar uzanır. Dağılmasının ardından, burası yerel bir bucak kilisesine dönüştürülmüştür.

Kilise: 1860 yılında ve ikincisi 1886 yılında Victoria döneminde olmak üzere iki kere restore edildi.

Günümüzde: Smithfield alanı içinde: St Bartholomew Hastanesi, Smithfield Market, birçok restoran, bar ve pub bulunmaktadır.

Alanın tam merkezinde ise: bu kilise vardır. Bu tarihi kilise: 1666 Büyük Yangını ve Dünya savaşındaki bombalamalardan zarar görmeden atlatmıştır.

Bu yüzden: kilise, günümüzde harika mimarisiyle ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Öte yandan: kilise, birçok film çekiminde ve televizyon programında da kullanılıştır. (The Other Boleyn Girl, The Golden Age Elizabeth gibi)

 

BARBİCAN

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Silk Street adresindedir. Burası Avrupa’nın en büyük sanat merkezidir.

1960’ların şehir planlamasının kararlı bir örneği olan konut, ticaret ve sanat kompleksi, II. Dünya Savaşı sırasında bombalarla yıkılan bir alana 1962 yılında yapılmaya başlanmış ve 20 yıl kadar tamamlanarak 3 Mart 1982 tarihinde Queen Elizabeth II tarafından açılmıştır.

Yüksek katlı apartmanlar, bir süs havuzu ve çeşmeleri de içine alan sanat kompleksi Barbican Centre’ın çevresini sarar. Bu yüzden çok sayıda girişi vardır. Bu çok katlı apartmanlar içinde bulunan “zigurat” denilen beton yapı: Londra’nın en çirkin binası seçilmiştir.

Eski şehir duvarı burada köşe oluşturur ve duvarın kalıntıları hala görülebilir. (Özellikle Museum of Londan’dan)

Barbican sözlüğü bir kapı üzerindeki savunma yapısı anlamına gelir.

Dış dünyaya kapalı, kendine yeten bir kompleks tasarlarken, mimarlar belki de buradan yola çıkmış olabilirler.

Karanlık girişler ve yükseltilmiş yaya yolları ziyaretçileri City’nin işlek kalabalığından hemen uzaklaştırır, ancak tabelalara ve sarı çizgilerle belirtilmiş yürüyüş rotalarına karşın, komplekste yön bulmak kolay değildir.

Barbican Centre’da iki tiyatro ve bir konser salonunun yanı sıra, iki sinema, iki galeri, çocuklara yönelik ve müzik konulu bölümleri olan mükemmel bir kütüphane ve limonluk da vardır. Guildhal School of Music& Drama da buradadır.

Londra Senfoni Orkestrası ve BBC Senfoni Orkestrası, Barbican Merkez Konser salonunda gösteri düzenlemektedirler.

 

ST GİLES CRİPPLEGATE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Fore Street adresindedir. Bu yapı: Londra şehrinde kalan birkaç ortaçağ kilisesinden biridir ve modern Barbican bölgesinin tam merkezinde bulunur.

Bu bölgede 1000 yıldır bir kilise bulunduğu tahmin edilmektedir. Peki St Giles kimdir?

Kendisi MS.7.yüzyılda Güney Fransa’da yaşamış bir keşiştir ve onun bayram günü 1 EYLÜL günüdür.

Giles’in: sakatlar, dilenciler ve demircilerin koruyucu azizi olduğu söyleniyor. Hatta: Ortaçağ döneminde, Batı Avrupa’da en saygın aziz olarak biliniyor.

Yapımı 1550 yılında tamamlanan kilise, 1666 Büyük Yangınından kurtulabilmişse de, II. Dünya Savaşı’nda atılan bir bombayla kulesi dışında yerle bir olmuştur. Taş kule 1682 yılında ilave edilmiştir.

1950’lerde Barbican sakinleri tarafından kullanılması için yenilenen kilise, keskin modernliğiyle öne çıkan Barbican ile tam bir zıtlık oluşturur. Kilise, İngiltere’deki iki orga sahip az sayıdaki kiliseden birisidir.

Oliver Cromwell, Elizabeth Bourchier ile 1620 yılında burada evlenmiş, şair John Milton 1674 yılında kiliseye gömülmüştür. Kilisenin güney tarafında Roma ve Ortaçağ dönemlerinden iyi korunmuş şehir surları görülebilir.

Kilise son olarak 1966 yılında restore edilmiştir. Burayı ziyaret ederseniz, özellikle 19.yüzyıl yapımı doğu penceresini mutlaka görmenizi öneririm.

 

WHİTBREAD’S BREWERY

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Samuel Whitbread 1736 yılında 16 yaşında Bedford’da çırak olarak başladığı bira üretimine, 1796 yılındaki ölümüne kadar devam etmiş ve 1750 yılında satın aldığı Chiswell Street’deki bira fabrikasında yıllarca bira üretmiştir.

1780 yılında burası dünyanın en büyük bira fabrikası olarak önem kazanmıştır. Firma: Samuel Whitbread’ın ölümünden sonra oğluna geçmiştir. 1961-1970 yılları arasındaki dönemde ise, şirket, İngiltere’nin en büyük üçüncü bira fabrikası olarak görülür.

1976 yılında kapanan fabrika, özel günler için kiralanan salonlara dönüştürülmüştür ve halka açık değildir. Bugün kokteyllerin verildiği Porter Tun salonu, 18 metrelik genişliğiyle, Avrupa’nın en büyük kereste destekli tavanına sahiptir.

Bu caddede yer alan 18.yüzyıl binaları, dönemlerini yansıtan iyi örneklerdir ve dış cepheleri görülmeye değerdir. Binalardan birinde bulunan plakada, birahanenin 1787 yılında III. George ve Kraliçe Charlotte tarafından ziyaret edildiği belirtilir.

Whitbread, günümüzde İngiltere’nin en başarılı 100 şirketinden birisidir.

 

BUNHİLL FİELDS

Bu alan 1665 yılındaki büyük veba salgınından sonra tuğla duvar ve kapılarla çevrili bir mezarlık şeklinde planlanmıştır.

Yirmi yıl sonra, ibadetlerinde İngiltere Kilisesinin onayladığı dua kitabına uymayanların (Nonconformistler) kilise mezarlıklarına gömülmeleri yasaklandığından, bu kişilerin son yolculuklarına uğurlanacakları yer olarak belirlendi.

Mezarlık, City’nin bitiminde kalır ve büyük çınarların gölgelediği güzel bir alandır. Defin alanı: Quaker Bahçeleri olarak bilinir.

Daniel Defoe, John Bunyan ve William Blake gibi ünlü yazarlara adanmış anıtların yanı sıra, Cromwell ailesinin üyelerine ait mezarlar da burada görülebilir. Buraya son defin işlemi: 1854 tarihinde yapılmıştır. Bu tarihe kadar yaklaşık 120.000 defin yapıldığı söyleniyor.

John Milton ünlü epik şiiri “Kayıp Cennet” i mezarlığın batısında bulunan “Bunhill Row” da yaşarken yazmıştır.

 

WESLEY’S CHAPEL-LEYSİAN MİSSİON

Metodist kilisesinin kurucusu John Wesley şapelin temel taşını 1778 yılında koymuştur. Yapı: mimar George Dance tarafından tasarlanmıştır. Yapıldığı dönemde: Chapel, Londra şehrinde bir üs olmuştur. Londra şehrinde, keşfedilmeyen bekleyen bir mimari harikadır.

Bu arada: “Methodist” likle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu mezhep, İngiltere kilisesi içinde bir yenilenme hareketi başlattı.

Bu mezhebin başındaki John ve Charles Wesley: bir Anglikan rahibin oğulları olarak Oxford Üniversitesinde okudular ve dini hayatlarında çok gayretli faaliyetlerde bulundular.

Wesley 1791 yılındaki ölümüne kadar burada vaaz vermiş ve ölünce şapelin arkasına gömülmüştür. Şapelin hemen yanındaki evinde, Wesley’in kitapları ve mobilyaları gibi kişisel eşyalarından bazıları sergilenir.

1891 yılında Wesley’in ölümünün 100. yılı anısına Chapel restore edilmiş, yeni oturaklar ilave edilerek vitray pencereler eklenmiştir. 1972 yılında ise güvensiz olduğu gerekçesiyle chapel kapatılmış ve 1978 yılına kadar olan süreçte, onarım ve restore faaliyetleri sürdürülmüştür.

1978 tarihinde, açılışının 200.yıldönümünde, Queen Elizabeth II ve Edinburg Dükü tarafından yeniden açılmıştır.

Wesley’in katı dini prensiplerine uygun olarak yalın ve ağırbaşlı bir dekorasyona sahip olan şapelde, gemi direklerinden sütunlar dikkate değer. Bu gemi direklerinden sütunlar: George III tarafından bağışlanmıştır.

Şapelin altında Metodist kilisesinin tarihini anlatan küçük bir müze bulunmaktadır.

İlk İngiliz kadın Başbakan Barones Thatcher da (dönemi 1979-1990) bu kilisede evlenmiştir. Günümüzde: chapel her yıl geleneksel “Dünya Methodism” gününde, yerel topluluklar, hacılar ve binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir.

 

JOHN WESLEY’S HOUSE

49.City Road.EC-1 adresindedir.

Abisi Charles ile birlikte Methodizm’in kurucusu olan JohnWesley bu evi ve bitişiğindeki şapeli City’nin kuzey ucuna 1779 yılında yapmıştır.

Evet: Londra şehrinde, 18. yüzyıldan kalan ve Wesley tarafından inşa edilen ve Metodist toplumlara vaaz verdiği bu ev: özellikle bu mezhebin inananları tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.

Evi ziyaret ederseniz: ona ait olan eşyalarla birlikte, çalışma ve dua odasını orijinal haliyle görebilirsiniz.

 

PETTİCOAT LANE

Middlesex Street adresindedir. Burası: erkekler, kadınlar ve çocuklar için özellikle giysi satılan bir yer olarak bilinir.

Bu sokak kraliçe Victoria döneminden beri burada kurulan pazarıyla biliniyordu. Ancak sokağın adı daha renksiz bir ifadeye sahip olan Middlesex Street olarak değiştirildi.

Günümüzde yeni adı resmen kabul edilse de, yıllardır giysi ticareti merkezi olduğu için eski adı da kullanılmaktadır.

Her Pazar sabahı Petticoat Lane ve civarındaki sokaklarda kurulan Pazar da aynı ismi taşır. Wentworth caddesi üzerindeki açık küçük Pazar: 09.00-15.00 arasında açıktır.
Pazarın kaldırılması yönünde girişimlerde bulunulduysa da, 1936 yılında çıkarılan bir kanunla para izin verilmiştir.

Burada çok çeşitli mallar satılır, ancak giysiler, özellikle deri ürünleri boldur. Neşeli ve gürültülü bir ortamda Cockney aksanıyla konuşan tezgahtarlar müşterileri çekmek için şakacı bir dil kullanırlar.

Sokaklarda 1000’den fazla tezgah bulunduğu söyleniyor. Burada alışveriş yapmak isteyenlerin pazarlık yapmayı iyi bilmeleri gerekir.

Burada çoğu etli sandviçler somon fümeli bagel’lar gibi geleneksel Yahudi yiyecekleri satan çok sayıda yer vardır.

 

WHİTECHAPEL ART GALLERY

1901 yılında kurulan sanat galerisinin güzel Art Nouveau ön cephesi, C.Harrison Townsend’in eseridir. Londra şehrinde, kamu tarafından finanse edilen ilk galeridir. Eğitim ve sosyal yardım projeleri için uzun yıllara dayanan bir geçmişi önem kazanmaktadır.

Galeri 1980’lerde ve 2007-2009 arasında genişletilmiştir. Galeri: uluslar arası merkezli bir rol oynar ve çağdaş sanat için bir mihenk taşıdır.

Bölgenin sanat pazarının ve Brick Lane’in yakınlarında bulunan galeri, Doğu Londra sakinlerini sanatla buluşturmayı amaçlar.

Bugün, burada, uluslar arası çağdaş sanatçıların eserlerini kapsayan kaliteli sergiler düzenlenir. 1950’lerde ve 60’larda Jackson Pollock, Robert Raucshenberg, Anthony Caro ve John Hoyland gibi sanatçılar eserlerini burada sergilemişlerdir.

David Hockney de ilk sergisini 1970 yılında burada açmıştır.

Galeride sanat kitaplarına yer veren kapsamlı bir kitapevi ile sağlıklı yiyecekler sunan bir kafede bulunur.

 

OLD SPİTALFİELDS MARKET

Horner Square-Spitalfields bölgesinde bulunan burası kapalı bir Pazar yeridir. Haftanın yedi günü açıktır ama özellikle hafta sonları çok canlıdır.

1638 yılında, Charles I: burada et ve kümes hayvanları satılması için izin vermiştir. Daha sonra: 1682 yılında, burası: Charles II döneminde, Londra’nın yeni banliyölerindeki insanları beslemek için büyüyerek gelişmiştir.

1885-1895 yılları arasında; Pazar bölgesi George Sherrin tarafından yeniden tasarlanmış ve inşa edilmiştir.

Günümüzde Londra şehrinin en iyi pazarı olarak bilinen burada: organik sebze-meyve, ekmekler, turşular gibi kaliteli yiyecekler satılır.

Hafta için günlerde açık olmasına karşın, Pazar günleri, özellikle giysiler, ıvır zıvır, süsler, yaratıcı tasarım modasıyla ikinci el giysilerle ilgilenen büyük kalabalıkları kendisine çeker.

 

CHRİST CHURCH SPİTALFİELDS

Spıtalfıeld.Commercıal Street adresindedir.

Gençliğinden itibaren Sir Chistopher Wren ile çalışmalar yapan Nicholas Hawksmoor’un Londra şehrindeki 6 kilisesi içinde en güzellerinden birisidir.

Christ Church 1711 yılında parlamentonun Elli Yeni Kilise Yasası ile vakfedilmiş ve 1714-1729 yılları arasında inşa edilmiştir.

Bu vakıf yasasında aslında 50 kilise yapılması düşünülmesine rağmen, yalnızca 12 tanesi yapılmış ve bunlardan 6 tanesi, biraz önce de belirttiğim gibi Hawksmoor tarafından tasarlanmış ve yapılmıştır.

Amaç, İngiltere kilisesinin yerini sağlamlaştırmak ve Huguenot bölgesinde güç gösterisinde bulunmaktı.

Protestanları, Huguenot’lar; Katolik Fransa’nın zulmünden kaçarak buraya gelmiş ve ipek dokumacılığında çalışmaya başlamışlardı.

1729 yılında tamamlanan kilisede 1850’li yıllarda birçok değişiklik yapıldı. 1960’lı yıllarda terk edilen yapı yıkımın eşiğindeydi.

1976 yılında Friends of Christ Church Spitalfields kiliseyi eski ihtişamına kavuşturmak amacıyla kuruldu ve bu amaca 2004 yılında ulaşıldı. Günümüzde bu yapı, bir konser mekanı olarak kullanılmaktadır.

Kilisede: opera, klasik müzik, yerel sanatçılar Gilbert&George katılımı ile düzenlenen kutlamalar, akşam yemekleri, pop performansları gibi birçok etkinlik düzenlenmektedir.

Christ Kilisesi: hala çevresindeki sokaklara hakimdir. Kilisenin portikosu ve kulesinin oluşturduğu boyut ve güç etkisi, iç mekandaki yüksek tavan ve salonda da kendisini gösterir. Kilisenin taş işçiliği ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

 

FOURNİER STREET

Caddenin kuzey yakasındaki 18.yüzyıl tarihli evlerde yaşayan ve hayatlarını ipek dokumacılığı ile kazanan Fransız Protestanlarına gün ışığı sağlamak amacıyla, bu evlerde büyük pencereli tavan arası odaları yapılmıştır.

Fransız ipek dokumacıları: Fransa’nın Nantes, Lyon ve diğer şehirlerinden buraya göçmüşler ve buradaki ipek endüstrisini geliştirmişlerdir.

Onların kaldıkları evler: ince ahşap lambrileri, oyulmuş merdivenleri, şömineleri ve gayet iyi ustalar tarafından yapılmış son derece ince detaylı işçilikleriyle ilgi çekmektedirler. Evlerin üst zeminlerinde: buradaki ipek tezgahlarına ışık sağlanması için, biraz önce de belirttiğim gibi büyük pencereler yapılmıştır.

Evlerin zemin katları ise, üretilen ürünlerin satıldığı yerler olarak kullanılmıştır. Son bir not: bu Fransız göçmenler niye buraya geldiler? Çünkü: 1600’lerin başlarında Fransa’da Katolikliğe karşı Protestanlık gelişiyordu ancak zorla din değiştirme baskıları nedeniyle, 40.000 Huguenot, mülteci olarak buraya göç ettiler.

Ancak: 19.yüzyılda: Londra’da sanayi devriminin gelişmesi üzerine: Hindistan ve Çin ülkelerinden, buraya ucuz ipek gelmeye başladı ve Spitalfields ipek ticareti bunun üzerine zayıflamaya başladı ve Huguenots taşındı.

Ancak yine de günümüzde de, bu caddede oturan göçmenlerin çoğu dokumacılıkla uğraşmaktadır. Bugün kalabalık atölyelerdeki dikiş makinalarının başında çalışan Huguenotlar’ın yerini Bengalli göçmenler almıştır.

Neyse ki çalışma koşulları düzeltilmiş ve bu küçük atölyelerin büyük bir kısmı artık şehir dışında bulunan modern fabrikaların satış mağazalarına dönüştürülmüştür.

Caddenin güney tarafında, ünlü mimar Sir Thomas Hawksmoor tarafından 1729 yılında inşa edilen heybetli Christ Church görülür. (yukarıda ondan söz etmiştim)

 

LONDON JAMME MASJİD

59.Brick Lane adresindedir.

Mescit bu civarda yaşayan Müslümanların ibadet yeridir. Kelime anlamı, Bengalce’de “Büyük Cami” demektir. Doğu Londra’daki en eski yapılardan birisidir.

Mescidin tarihçesi bu bölgeye gelen göçmenlerin tarihine de ışık tutar.

Binanın çok uzun bir geçmişi vardır. İlk olarak; 1743 yılında Fransız Protestanları Huguenotlar için şapel olarak yapılmıştır. 1898 yılında Sinagoga çevrilmiş, 20. yüzyılda ise Metodist kilisesi olmuştur.

1976 yılından bu yana, burası cami olarak kullanılmaktadır. Londra’da Müslüman toplumu için bir odak noktasıdır. İbadet mekanı olmasının yanında: İslami literatür ile ilgili olarak çalışma gurupları tarafından düzenlenen konferanslara da ev sahipliği yapmaktadır.

Aynı anda 3000 kişi ibadet edebilmektedir.

Caminin çevresindeki mahallede ise: ağırlıklı olarak Bengalliler oturmaktadır. Pazar günleri, burada kurulan “Brick Lane Market” isimli pazarda: Asya baharatları, sarı ipek ve çeşitli biblolar satılmaktadır.

 

SPİTALFİELDS CENTRE MUSEUM OF IMMİGRATİON& DİVERSİTY

Huguenot ipek tüccarının 1719 tarihli evinin arkasında küçük bir Victoria dönemi sinagogu saklıdır. O dönemde şehre gelen Huguetonlar, İrlandalı topluluklar ve Polonya’dan gelen Yahudi cemaati için arka bahçede, 1869 yılında yapılmıştır.

Burası Londra şehrinin en eski üçüncü Sinagogudur. Nazi işgali altındaki Avrupa’dan kurtarılan bazı çocuklar burada barınmışlardır.

1960’lara kadar Sinagog olarak kullanılan yapının: bodrumundaki toplantı odasında, düzenli anti-faşist toplantılar düzenlendi.

Evet, burada, günümüzde: şehre gelen göçmenlerin ve Yahudilerin tarihini aydınlatan sergiler düzenlenir.

 

BRİCK LANE

Bu sokak, eskiden tuğla ocaklarının içinden geçerdi ve buraya “Whitechapel Lane” denir, tuğla ve toprak birikintileri bulunurdu.

Bölgeye ardı ardına gelen göçmen dalgaları sonucu: 17.yüzyılda, burası Huguenots’ların konut alanı haline geldi ve usta dokumacılar ve terziler burayı bir dokuma ve moda merkezi haline getirdiler.

Ardından: vasıflı ve vasıfsız işgücü için, göçmenler gelmeye devam ettiler. 19.yüzyılda buraya İrlandalılar ve Yahudiler göç ettiler ve bu göç 20.yüzyıla kadar devam etti. 20.yüzyılda ise bölgeye Bengaldeşli göçmenler büyük guruplar halinde gelmeye başladılar.

Günümüzde ise şehirdeki Bengallilerin oturduğu kalabalık bir bölgedir.

Sokaktaki 18.yüzyıl evleri ve dükkanları değişik milliyetlerden birçok göçmeni barındırır.
Göçmenler hayatlarını yiyecek, baharat, ipek ve sari satarak kazanmaktadırlar.

Bengalliler, Yahudilerin oturduğu bu bölgeye 19.yüzyılda denizci olarak gelmişlerdi. O zaman bölgede Yahudiler çoğunluktaydı. Burada hala birkaç Yahudi dükkanı vardır.

No. 159 daki bagel dükkanı 24 saat açıktır.

Pazar günleri burada ve çevrede Petticoat Lane’in devamı niteliğinde bir Pazar kurulur.
Brick Lane’in kuzey ucundaki Black Eagle Brewery, 18. ve 19. yüzyılın endüstriyel mimarisi ve sonradan eklenen aynalı cam binasıyla dikkati çeker.

 

DENNİS SEVERS HOUSE

Folgate Street No.18 deki, 1724 yılından kalma bu evde, eksantrik tasarımcı, icracı buluşlar yapan ve oyuncu Dennis Severs, ziyaretçilerini 17. ve 19.yüzyıllar arasında dolaştıracak tarihi bir iç mekan yaratmıştır. Ev: bodrum üzerine, 4 kat ve terastan oluşmaktadır.

Mutfak, yemek odası, sigara içme odası ve yatak odası üst kattadır.

Ev, ziyaretçileri, Sever ın deyimiyle “sade bir evin içine bakmaya değil, bir zaman tüneline, hayal gücüyle çıkılacak bir maceraya” da evet derler. Odalar, sanki içeride yaşayanlar biraz önce dışarı çıkmış casına bir yaşanmışlık havası taşır. Ocak ve yanan mumlar, kalıcı kokular görülmektedir.

Tabakların yanındaki ekmekler, bardaklarda şarap ve kaselerde meyveler vardır. Mum alevleri titreşir ve dışarıdaki taşlık sokaklarda yankılanan at toynaklarının sesleri duyulur.
Alışkın olduğumuz müze sergilerinden farklı olan bu teatral deneyim 12 yaşından küçük çocuklara göre değildir.

Sanatçı David Hockney gibi kişiliklerin övgülerini toplayan evin bir benzeri daha yoktur.
Hemen yakınlarda, George dönemi kırmızı tuğlalı evlerin titizlikle 1720 lerde inşa edilen eski şehir evlerinden ikisi yer alır.

 

COLUMBİA ROAD MARKET

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Colombia pazarı: 1869 yılında Angela Burdett Coults tarafından kurulmuştur ve 400 tezgahta gıda maddeleri satılmıştır.

Ancak, bu Pazar 1886 yılında kapatıldı. Buraya: Charles Dickens tarafından, üç katlı, gotik bir kemer ve konutlar inşa edildi. 1940 yılındaki Alman bombardımanında Pazar isabet aldı ve büyük hasar gördü.

1958 yılında ise, burada Yahudi tüccarlar tarafından yine cumartesi ve Pazar günleri Pazar kurulmaya başlandı.

Ancak bu kez, gıda değil kesme çiçek ve bitki satılmaya başlandı.

Bu pazarda egzotik çiçek ve bitkiler arasında dolaşmak, şehirde bir Pazar (sadece Pazar günleri açıktır) sabahı yapabileceğiniz en keyifli şeylerden biridir. Pazar günü sokak: çiçeklerle bir vaha haline dönüşür. Havada çiçek kokusu yoğunlaşır.

Victoria döneminden kalma dükkanların bulunduğu bir sokağa kurulan Pazar, hoş kokularıyla farklı bir deneyim sunar.

Burada kurulan tezgahların yanı sıra birçok dükkanda da taze etmek, çiftlik peynirleri, antikalar ve çoğu çiçeklerle ilgili olmak üzere pek çok ürün satılır.

Ama en çok: bahçe aksesuarları, sabun, şamdan, Budist objeler ve bitkiler, çalılar, çiçek soğanları ve taze kesilmiş çiçekler satılır.

Burada, ayrıca bir İspanyol şarküterisi ile soğuk kış günlerinde kendinize bagel ve sıcak çikolata ziyafeti çekebileceğiniz güzel bir kafe bulunur.

Pazarın saat 15.00 gibi kapandığını unutmayın.

,

Brezilya Rio da Janeiro Copacabana

Brezilya Rio da Janeiro Copacabana

Şehrin güney bölgesindeki burası: Okyanus ile dağların arasına sıkışmış bir toprak şeridi üzerindeki mahalledir. Buranın isminin kelime anlamı “Denizin prensesi” demektir. 4 kilometre uzunluğunda, dünyanın en tanınmış plajlarından birisi buradadır.

Havaalanına yalnızca 25-30 dakika uzaklıktadır. Buraya gitmek isteyenler için, en uygun zaman: Aralık-Ocak aylarıdır ama tüm yıl boyunca da buraya gitmek mümkündür. Kış aylarında yani Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında sıcaklık ortalama 20-22 derecedir.

Mahallede 170.000 kişi, 2.5 kilometrelik sahil kesiminde yaşamaktadırlar. Mahallenin çevresinde ise: Leme, Arpoador, Ipanema, Leblon, Lagoa ve Urca vardır.
Gece hayatı barlar, restoranlar ve sabahın ilk ışıklarına kadar açık kalan dans kulüpleri ile gayet canlıdır.

Aslında: uzun yıllar, 19.yüzyıl başlarında: Copacabana kum tepeleri ve çalılarla örtülü basit evlerdeki balıkçıların yaşadığı küçük bir yer olarak bilinmektedir. Yıllar geçtikçe: “Botafogo” ve “Downtown” bölgelerinden buraya ulaşım için “Velho” tüneli yapılınca; deniz, güzel bölgenin potansiyelini arttırdı ve insanlar kıyıya yakın bu bölgede yaşamak için buraya akın ettiler ve mahalle dünya çapında ün kazandı.

Brezilya Rio da Janeiro Copacabana
Brezilya Rio da Janeiro Copacabana

 

GEZİLECEK YERLER

Brezilya Rio da Janeiro Copacabana Copacabana Palace

Copacabana Palace

1923 yılında açılan otel, dünyanın en güzellerinden birisi olarak kabul edilir. Güney Amerika’nın en görkemli ve göz alıcı otelidir. Oteldeki 222 odanın tümü: deniz manzaralı veya Copacabana caddesi manzaralıdır.

Brezilya Rio da Janeiro Copacabana Copacabana Plajları

 

Copacabana Plajları

Burada: muhteşem ormanlarla kaplı dağlar, hemen okyanusun ardından yükselirler. Özellikle sol yanda yükselen “Sugar Loaf” muhteşem görüntü sunmaktadır.

Burada dünyanın her yerinden turistler akın akın gelirler. Yabancılar için Rio da Janeiro veya Brezilya denildiğinde akla hemen burası yani Copacabana plajı gelmektedir.

Bozulmamış plaj: doğu-batı yönünde 2.2 mil yani 4 kilometre boyunca uzanmaktadır. Sahil boyunca bir yürüyüşe çıktığınızda, inanılmaz kum heykeller görebilirsiniz. Öte yandan: bölgede birçok spor olanakları yaratılmıştır. Kıyı boyunca plaj voleybolu fileleri görülür. Ayrıca futbol sahaları da vardır.

Eğer yüzmek istiyorsanız: denizin o an tehlikeli olup olmadığını kontrol etmekte yarar vardır. Çünkü bazı günlerde akıntı olabilir ve dalgalar büyük olabilir. Eğer “Perigo” yani “tehlike” işaretine rastlarsanız denize girmemeniz önerilir. Bunun dışında deniz suyu genellikle 20 derece civarındadır ve yüzmek için güvenlidir.

Köpekbalığı saldırılarının nadir olduğu söyleniyor.

Plajın doğu ucundaki “Leme” ve “Meridien Otel” önündeki alan özellikle aileler için popülerdir. Plaj gece aydınlatılarak gece yüzmek isteyenler için de ortam yaratılır. Ancak yine de geceleri burada gezmek, dolaşmak ve bulunmak güvenlik açısından sıkıntılıdır.

Plajda kıyı bölgesi dışında ise: 1970 yılında Roberto Burle Marx tarafından tasarlanan ve patenciler tarafından kullanılan popüler bir yol bulunur. Ayrıca yine burada 5 yıldızlı bazı birinci sınıf oteller görülür. (Copacabana Palace Hotel, Sofitel, JW Marriott, Tulip İnn) Bölgede birkaç mükemmel Brezilya restoranı da bulunur.

Plaj bölgesinde yiyecek olarak öne çıkanlar; Chopp (bir tür fıçı biradır) ve Refeiçao (kızarmış soğan) dır. Ayrıca yine bölgede hindistancevizi suyu ünlüdür.
Plajı bölümünün sağ tarafından, 1779 yılında inşa edilmiş “Ford Duque de Caxias” denilen ve günümüzde “Ordu Müzesi” olarak kullanılan “Copacabana Fort” bulunmaktadır.

Brezilya Rio da Janeiro Copacabana Museu Hıstorico Do Exercito e Forte de Copacabana

Museu Hıstorico Do Exercito e Forte de Copacabana

Copacabana Fort: Guanabara körfezi savunmasını güçlendirmek için, küçük bir kilise bulunan Copacabana Our Lady burnunda 1914 yılında yani I. Dünya savaşının hemen öncesinde yapılmıştır. Duvarları 12 metre yükselmektedir.

169 metre karelik alanı kapsayan kale: Güney Amerika’daki en modern hisar olarak kabul edilir.
Burada: Alman Krupp Fabrikası imalatı 305 (23 km atış menzili bulunmaktadır) , 190 ve 75 mm.lik güçlü toplar bulunmaktadır ve bunlar 5 Temmuz 1922 tarihindeki “do Forte Dezoito” olayında kullanılmışlardır.

60-70’li yıllarda Brezilya’nın askeri diktatörlük döneminde siyasi tutuklular burada tutulmuştur.
1987 yılına gelindiğinde ise, burası şehir içinde kütürel ve turistik bir yer haline getirilmiş ve “Ordu Tarih Müzesi” kurulmuştur.

Kalenin sundurması: 1918 yılında yapılmıştır. Burada: bekçi binaları, bir hapishane bulunur. Binanın arkasında 1920 tarihinde yazılı bir cümle dikkati çeker “Sl dis pactum parabellum” bunun anlamı “barış istiyorsanız, kendinizi savaşa hazırlanınız”

Bu cümle: MS.390 yılında Romalı yazar Publius Flavius tarafından “Epitoma Rei Militaris” isimli kitabından alıntıdır.

Müzede “Koloni İmparatorluk Salonu”nu 1996 yılında açılmıştır ve sömürge dönemine ilişkin temel olguları, askeri tarihin geçmişini ve Brezilya tarihini sunmaktadır. “Cumhuriyet Salonu”nu: 1998 yılında açılmıştır ve burada; 1945 yılında Cumhuriyetçi rejimin sağlanmasında Brezilya ordusunun performansı gösterilmektedir. Son bir not, müzede panaromik manzaralı güzel bir kafe bulunmaktadır.

Meksika Chichen İtza

Meksika Chichen İtza

Chichen Itza: “Piste” denilen küçük bir kasaba yakınındadır. Buraya otobüs ile ulaşmayı isteyenler, Merida şehri 2 saatlık (180 km) ve Cancun şehri 2.5 saatlik otobüs yolculuğu uzaklığındadır.

Chichen Itza: Yucatan yarımadasında, Colomb öncesi dönemde kurulmuş bir şehridir. Karaib kıyı şeridinden yaklaşık 50 km içeridedir. Yaklaşık 1000 yıllık tarihi boyunca, farklı halklar şehirde izler bırakmışlardır. Mayalar: MÖ.1200 ile 750 yılları arasında burada hüküm sürmüşlerdir. Şehrin ismi “Chichen Itza” kelime anlamı “kuyunun kenarı” demektir.

Meksika Chichen İtza
Meksika Chichen İtza

 

Bir dönem Yucatan bölgesinde dini bir merkez olarak kullanılmıştır. Öte yandan burada bölgesel ticaret de gelişmiştir. Şehirdeki tüm yapılar taştan yapılmıştır ve bunlar elle değil, tekerlekle taşınmıştır.

1400’lü yıllarda insanlar Chichen Itza şehrini inanılmaz mimarlık ve sanat eserleri bırakarak terk ettiler. Ancak şehir sakinlerinin evlerini neden terk ettikleri anlaşılamamıştır.

Bilim adamları: bu terk ediş nedeni olarak: kuraklık, bitkin topraklar ve kraliyet çatışmaları olabileceğini ve hatta özellikle fetihlerin etkin olduğunu değerlendirmektedirler. Öte yandan Warriors Tapınağının ahşap çatılarının yanmış olduğu da öğrenilmiştir.

1531 yılında İspanyol fatihi Francisco de Montejo: siteyi Yucatan bölgesinin başkenti yapmak için çalışmıştır. Ancak bir Maya ayaklanması onun bu planını değiştirmiş ve bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.

Ardından bu antik şehir 1830 yılında Paul Lloyd Stephens tarafından yeniden keşfedilinceye kadar kayıt/saklı kalmaya devam etmiştir. Kendisi burayı bulunca bölgeyi asıl sahiplerinden satın almıştır. Ama günümüzde bölge federal devlete aittir.

Yucatan yarımadasındaki Maya şehirlerinin en büyüğüdür ve günümüzde Meksika’da en çok ziyaret edilen turistik yerlerin başında gelmektedir. Yüksek sezonda site günde yaklaşık 15.000 kişiyi ağırlayabilmektedir. Büyük yapılara tırmanmak mümkündür, bu yüzden yanınızda kaymayan ve rahat ayakkabılar bulundurmanızı öneririm.

Antik kalıntılar: gezinti için 3 bölüme ayrılmıştır.

Bunlar:

Meksika Chichen İtza

1.Kuzey gurubu

Burası şehrin önemli bir tören merkezi haline geldiği 7. ile 10. yüzyıl arasında inşa edilmiştir. Bu alanda: Maya yağmur tanrısı Chaac’ın birçok karakterleri temsil edilmektedir.

Meksika Chichen İtza

2.Merkez gurubu

Burası 10. yüzyılın daha sonraki kısmında inşa edilmiştir ve büyük yapıların çoğu 13. yüzyıl başına kadar olan dönemdeki Maya-Toltec dönemine aittir. Merkez gurubun en önemli yapısı: El Castillo olarak bilinen “Kukulkan Piramididir. Burası: “Dünyanın yedi harikası”ndan biri olarak kabul edilir. Üst platform dahil tam 24 metre yüksekliktedir.

 

Büyük Oyun Alanı-Ball Court

Mayalar tüm oyunlarını oynamak için büyük bir oyun alanı kurmuşlardır. Şehirdeki bu oyun alanı: 166 metre genişliğinde ve 68 metre uzunluğundadır. Tonoz duvarlar arasında mavi gökyüzü tamamen açıktır. Bu ölçüler buranın Amerika’da bilinen en büyük oyun alanı olduğunu ortaya koymaktadır.

Üzerinde kutsal oyunun kurallarının ayrıntıları görüntülenen oymalarla kaplı ve en düşüğü 7 metre olmak üzere 12 metre uzunluğa kadar yükselen bu duvarlar sayesinde: 500 metre uzunluktaki bu alanın bir ucunda nefes yolu ile yapılan bir fısıltı diğer uçtan rahatlıkla duyulabilmektedir.

Çünkü ses dalgaları: rüzgar yönü, gündüz ya da geceden etkilenmez. Arkeologlar: ses iletiminin zamanla daha güçlü ve net hale geldiğini söylemektedirler. 1931 yılında Leopold Stokowski, burada bir açık hava konseri düzenlemeden önce, akustik ilkeleri belirlemek için burada 4 gün geçirmiştir. Ancak yine de buranın sırrını öğrenememiştir. Bu sır hala açıklanamamıştır.

Oyuncular: duvarların yüksek bir yerine yerden 6 metre yüksekte gömülü olarak ayarlanmış taş puan çemberi içine 5.4 kiloluk lastik bir top atmaya çalışıyorlarmış. Bu çemberler, halkalar benzer iç içe geçmiş yılanlar ile dekore edilmiştir.

Bu top basketbol topundan biraz daha büyük ve katı kauçuktan yapılmıştır ve bu yüzden oldukça ağırdır. Oyuncular zengin giyimliydiler. Oyuncu sayısının 13 kişi olduğu düşünülüyor. Çünkü 13 rakamı Mayalarda önemlidir, Maya yer altı dünyasında 13 seviye vardır.

Oyunlar oynanırken, bir Maya kralı burada oyunları izlemiştir. Efsanelere göre: rekabet o boyutlara ulaşmıştır ki; kazanan takımın kaptanı, kaybeden takımın kaptanını hemen orada öldürmekte ve başını Maya kralına sunmaktadır. Bu çok garip bir ödül gibi gözükse de, Mayalar bunun nihai onur olduğuna inanıyorlardı.

Kazanan kaptanın öldürdüğü kaybeden takımın kaptanının böylece cennete gittiğine inanıyorlardı. Bu durum duvarlar üzerindeki bir oymada açıkça görülmektedir.

Meksika Chichen İtza Tzompantli
Meksika Chichen İtza Trompantli
Meksika Chichen İtza Tzompantli

 

Tzompantli

Burası İspanyollar tarafından ilk görüldüğünde dehşete düşülen yerdir.
Tzompantli aslında Aztek döneminde kafatasları bulunan raflardan oluşmuş bir duvardır.
Burada: kafatasları ortalarından delinmiş ve bir ahşap mile geçirilerek, ahşap raflara yerleştirilmiştir.

Tzompantli platform duvarları: dört farklı yönde güzel kabartmaların oyulmuş olması ile görülür. Bu kabartmalarda: birincil konumda insan kafataslarının konulduğu raf görülür. İkinci konumda: insan kurban edilme sahnesi gösterilir.

Tüm insan kalpleri: kartallar tarafından yenilmektedir. Savaşçılar: oklar ve kalkanlarla sembolize edilmiştir.

Gerçek kafatasları, duvarın üstündeki platformda olurmuş.

Meksika Chichen İtza El Castillo Tapınağı
Meksika Chichen İtza El Castillo Tapınağı

 

El Castillo Tapınağı-Kukulkan Piramidi

Burası Maya şehrinin en ünlü yapısıdır. Bu 30 metre yükseklikteki yapı “Kukulkan Tapınağı” olarak isimlendirilir ve “El Castillo” isminin İspanyolca kelime anlamı “kale” demektir.

Bu piramit: 7 Temmuz 2007 tarihinde “Dünyanın 7 harikasından biri” olarak seçilmiştir.
Kare tabanlı piramidin üst platformu 75 metre yüksekliktedir.

Tapınak tasarımı özel astronomik öneme sahiptir. Aynı zamanda Maya Takvimine birçok referans içermektedir.

Tapınağın dört bir tarafında gayet dik ve 91 adımlık merkez merdivenler bulunmaktadır ve bunların toplamı 365 yapar. Yani günümüzdeki 365 günlük takvim Maya bilimsel çabalarının bir başarılı sonucu olmuştur. Ayrıca piramidin üstünde 52 panel bulunmaktadır ki, bunlar yıldaki haftaları belirtir.

18 tane teras ise, dini yıldaki 18 ayı betimler. Kuzey tarafta merdivenin zemin seviyesi “tüylü yılan başları” ile çevrilidir.

Ayrıca: yılda iki kez ilkbahar (20 Mart) ve sonbaharda (21 Eylül) yaşanan ekinoks dönemlerinde saat 15.00’de: piramidin altındaki oyulmuş taş yılan kafası ile taşlı duvarlar ve hatlar gölgeleri kullanarak 37 metre uzunluğunda muazzam bir yılan gövdesi oluşmaktadır.

Bu yılanın tarım ritüelleriyle bağlantılı olabileceği değerlendirilmektedir.

Güneş batarken: bu karanlık yılan, sonunda büyük merdivenden yukarı, piramidin yan dibinde bulunan bir yılan kafasına katılmak üzere adımlarla aşağıya iner.

Mayalar: astronomik becerileri arasında güneş tutulmalarını tahmin etmekte de başarılıydılar.

Meksika Chichen İtza Venüs Platformu
Meksika Chichen İtza Venüs Platformu

 

Venüs Platormu-Platorm of Venüs

Venüs platformu: Kukulkan piramidinin kuzeyindedir. Ama gerçekte: Chichen Itza şehrinde bu isimde iki farklı yapı bulunmaktadır. Birinci ve daha iyi bilineni: Büyük Plaza (Castle Plaza) denilen yerdedir. İkincisi ise Yüksek Priest Grave yakınlarındadır.

Venüs: Maya mitolojisinde “Morning Star” yani “Sabah Yıldızı” yani “Yeniden Doğuş” sembolüdür ve bu nedenle o derisini döken ve yeniden doğmuş gibi görünen yılanla ilişkilendirilir.

Venüs platformu: kale plaza ile birbirine çok benzemektedir. Panellerinin birinin köşesinde “Yılan-kuş Adam” figürü bulunmaktadır. Köşelerde Venüs gezegeni özellikleri betimlenmiştir. Burada muhtemelen halka hitaben yapılan konuşmalar veya dans ya da kurban ritüelleri düzenlenmiştir.

Düşük, kare bir platform çevresinde merdiven vardır. Bu merdivenlerin her birinin üstünde ise “tüylü yılan başı” heykelleri görülür. Platform çevresindeki panellerde: tüylü yılan Quetzalcoatl veya Kukulcan çeneleri arasından çıkan Sabah yıldızı yani Venüs oymaları, kıvrımlı Kukulkan şekilleri, balıklar, güç sembolü paspas, bükülmüş ip ve insan başları ile dekore edilmiştir.

Merdiven önündeki paspas ise gücü simgelemektedir. Platformun başlangıcında: doğu merdiveninde: hardal sarısı, mavi, kırmızı, yeşil ve siyah boyalı bir kafatası/kelle sunan adam figürü bulunur. Evet, burası yuvarlak ve taş döşeli bir platformdur.

Burada büyük olasılıkla: ritüel törenleri yada dans gösterileri düzenlenmiştir.
Burası ışıklandırıldığında “kan kırmızısı” olarak sunulur.

Meksika Chichen İtza Sacbe Number One

 

Sacbe Number One

Bu yol: şehrin en ayrıntılı ve en büyüğüdür. Bu beyaz yol: 270 metre uzunluğunda ve 9 metre genişliğindedir. Venüs platformunun önünde alçak bir duvarın birkaç metre yakınında başlar. Arkeologlara göre: bu yolun başında sütunlu geniş bir cadde vardı.

 

Cenota Sagrado-Sacred Cenote-Kuyular

Burası antik Maya insanları için bir haç yeri olarak kabul edilmiştir. Yağmur tanrısı Chaac’ın burada yaşadığına inanılır ve insan kurban ve birçok yeşim parçaları dahil olmak üzere değerli bağışlar, burada suya atılmıştır. (Bu kuyudan çıkarılan bir kısım eserler Merida Antropoloji ve Tarih Müzesinde sergilenmektedir.

Kutsal Cenota altında: binlerce tür kabuk, altın, yeşim, ahşap, obsidiyen, bez gibi malzemeler bulunmuştur. Ayrıca: yine buranın altında kadın ve çocuk iskeletleri bulunmuştur.

Yucatan yarımadasında dere veya nehir bulunmamaktadır. Bu kireçtaşı düzlük alanda su ihtiyacı, yüzeye yakın doğal subatanlar (Cenotes) ile sağlanıyordu. Yani şehrin tek kalıcı su kaynağı bu düden kuyular dizisiydi.

Bunlardan en etkileyici olanı: 22 metre derinliktedir.

Kesme kayalıklardan oluşan bu kuyunun çapı ise 60 metredir. İspanyol kayıtlarına göre: genç kadınlar bu kuyuların derinliklerine, yağmur tanrısına kurban edilmek üzere atılıyorlarmış çünkü arkeologlar biraz önce de belirttiğim gibi bu kuyularda: kemikler ve takı ve giysiler ve çeşitli kıymetli nesneler bulmuşlardır. Çünkü buraya yağmur tanrısı için adak olarak değerli eşyaları atıyorlardı.

Meksika Chichen İtza Warriors Tapınağı
Meksika Chichen İtza Warriors Tapınağı

 

Warriors Tapınağı

Burası şehrin en etkileyici ve önemli yapılarından birisidir.
Burası büyük toplantıların yapıldığı, geç klasik dönem Maya binasıdır.
Tapınak: 200 yuvarlak ve kare sütun ile güney ve batı tarafından çevrili dört platformdan oluşmaktadır.

Tüm kare sütunlarında “Toltek” savaşçılarının kabartma şekilleri oyulmuştur. Bazı yerlerde ise bu alçak kabartmalar parlak renklerle boyanmış ve sıva ile kaplanmıştır.

Warriors tapınağı: ovada her iki tarafta bulunan rampalardan, geniş bir merdivenle çıkılmaktadır ve her rampada bayrak tutan sancaktar figürleri vardır. Her yılanın kafasında gözlerinin üzerine: astronomik işaretler ve dekoratif özellikler oyulmuştur. Bu yılan başlarının bir kandil olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Meksika Chichen İtza Kartallar ve Jaguarlar Platformu
Meksika Chichen İtza Kartallar ve Jaguarlar Platformu
Meksika Chichen İtza Kartallar ve Jaguarlar Platformu
Meksika Chichen İtza Kartallar ve Jaguarlar Platformu

 

Kartallar ve Jaguarlar Platformu

Bu oymalı platform: Venüs tapınağı ve kafatasları platformu arasındaki merkezi bir ovada bulunmaktadır. Burası Venüs platformuna şekil ve tasarım olarak benzemektedir. Burada da merdiven üstünde bir çift tüylü yılan kafaları bulunur.

Platformun üst kaidesinde, jaguar şeklinde standart taşıyıcılar olduğuna inanılıyor. Üzeri ise, birçok yılanbaşı ile taçlandırılmıştır. Tüylü yılan heykelleri, Toltek etkisinin bir işaretidir. Onların başı üstünde filizlenen bir tüy olurdu ama bu zamanla kaybolmuştur.

Jaguar ve kalpleri yiyen kartal figürleri, tanrılar için kurbanları kurban etmekle sorumlu savaşçıları temsil etmektedir. Bu nedenle, buranın bir kurbanlık platform olduğu düşünülmektedir.

Platform duvarlarındaki heykellerde: agresif kartallar adına, onların tüylerini olan kıyafetler giymiş savaşçılar, savaşırken temsil edilmektedir.

Jaguar şövalyeleri ise: ateşli orduyu temsil etmektedir. Onlar ellerinde obsidyen uçlu ahşap bıçaklarla savaşmışlardır. Onlar da Jaguar derilerinden yapılmış zırhlar ve kasklar ile kendilerini kaplarlarmış.

Jaguar savaşçıları, genellikle şehir tanrılarına kurban etmek üzere, esir alan askerleri temsil etmektedir. Yani bunların amacı savaşta düşmanları öldürmek değil, esir almaktı, çünkü bu esirleri tanrılara kurban ediyorlardı.

Meksika Chichen İtza El Mercado
Meksika Chichen İtza El Mercado

 

El Mercado

Burası İspanyollar tarafından adlandırılmıştır. Ama buranın hassas fonksiyonu bilim adamları arasında tartışmalara neden olmuştur. Geniş bir alan, sütunlarla desteklenmiştir. Girişin önünde: geniş bir merdivenle ulaşılan geniş varenda vardır.

Bilim adamlarına göre, burada bacalar ve öğütme taşları bulunmuştur ancak yine de buranın ne iş için kullanıldığı anlaşılamamıştır.

Ancak büyük olasılıkla konsey evi ya da törensel işlevleri olduğu düşünülmektedir. Ama en büyük gerçek buranın tam bir “Toltek” yapısı olduğudur.

Meksika Chichen İtza Las Monjas
Meksika Chichen İtza Las Monjas

 

Las Monjas

Bu bina İspanyollar tarafından “Casa de las Monjas” olarak isimlendirilmiştir. Burası: rahibeler manastırı olarak adlandırılan bir saray olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan, buranın bir kurucu Chichen ailesi ya da bir rahibin evi, yada bir meclis evi olabileceğini de düşünmektedirler.

Yapı: MÖ.880 yılında güçlendirilmiş bir duvar ve iki kanatlı, 30 metre yükseklikteki bir platform üzerine inşa edilmiştir. Bir sonraki yenileme sırasında, ikinci bir kat eklenmiş ve taban genişletilmiştir.

Duvarlar orijinal güzel çiçeklerle süslenmiştir. Bu binanın önünde: bir kurban taşı ve jaguar tahtı bulunmuş olup bu durum buranın Toltekler geldikten sonrada kullanıldığına işaret etmektedir.

Meksika Chichen İtza El Caracol-Gözlem evi
Meksika Chichen İtza El Caracol-Gözlem evi

 

El Caracol-Gözlemevi

El Caracol: İspanyolca da merdiven ya da salyangoz sarma anlamına gelir. Çünkü kulenin içinde sarmal merdiven vardır.

Bu bina MÖ.850-600 yılları arasına tarihlenmektedir.

Kulesi: 48 metre yüksekliktedir ve ekinoks ve yaz gündönümünü gözlemlemek için birçok pencere içermektedir.

Bu kule: dört köşeli ve kare platform üzerinde yükselir ve gökyüzü ve çevreye ait mükemmel manzara verir. Özellikle: Venüs gezegeninin hareketleri ile çok uyumludur.

Çünkü Venüs gezegeni, Maya toplumu için çok önemlidir. Bu parlak gezegen: savaş tanrısı ve güneşin ikizi olarak kabul edilir. Maya liderleri: savaşlar ve baskınlar için uygun zamanı planlarken, Venüs’ün değişen konumlarını kullanmışlardır.

Yani sonuç olarak: El Carcol bir gözlemevi olarak kullanılmıştır.