İstanbul Çekmeköy

İstanbul Çekmeköy

 

Bizans döneminde, Beykoz’dan Alemdağ’a kadar bütün alan ormanlarla kaplıydı. Meludion denen yerde, Bizans İmparatorları tarafından yaptırılan bir av köşkü vardı. Bizans imparatoru Kontakuzinos: kızı Teodora’yı Orhan Bey ile evlendirmiş, ancak amacına ulaşamayınca tacını ve tahtını bırakarak Alemdağ Mangallar Manastırında keşişlik yapmaya başlamıştır.

Bölge: Orhan Gazi döneminde fetih edilmiştir.

Osmanlı döneminde, bölge İstanbul şehrinin odun ve kömür ihtiyacının önemli bölümünün karşılandığı bir yerdir. Genellikle dağlardan ve korulardan temin edilen odun ve kömürler arabalar ve hayvanlarla en yakın iskelelere getirilir ve buradan gemilerle İstanbul’a taşınırdı.

 Aynı zamanda avlanma, gezi, eğlence ve mesire alanı olarak kullanılmıştır.

Çekmeköy, 1994 yılında Ümraniye ilçesine bağlı bir beldedir.

2008 yılında ilçe statüsü kazanmıştır.

Buranın isminin kökeni ile ilgili anlatılan bir efsane vardır. Şöyle ki “Çekmeköy, Fatih Sultan Mehmet döneminde 7 kardeş tarafından kurulur. Bu yedi kardeşten, altı tanesi eşkıyalar tarafından öldürülür. Yedinci kardeş “çekme tetiği” diyerek eşkıyalardan kurtulur. Böylece köyün adı “Çekmeköy” olur.

İstanbul Çekmeköy

GENEL

Yerleşim: Alemdağ ormanlarının güneybatı kesimindeki Keçiağılı Tepesi yamaçlarında kuruludur. Denizden yükseklik 100 metredir. Yörede ılıman bir iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Ancak nem oranı yüksektir, bu yüzden sıcaklar daha sıcak, soğuklar daha soğuk hissedilir.

 

İstanbul Çekmeköy

GEZİLECEK YERLER

İstanbul Çekmeköy Avcı Koru Tabiat Parkı

AVCI KORU TABİAT PARKI

Alemdağ-Şile yolu üzerindedir. Giriş ücretlidir. İsmini yakınında bulunan köyden almıştır. Yaklaşık 649 hektar büyüklükteki bir alanda kuruludur. Alanın kuzeybatısında, eski bir maden çukurunda oluşmuş yapay gölet vardır.

 

İstanbul Çekmeköy Avcı Koru Tabiat Parkı

2011 yılında “Tabiat Parkı” olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında piknik alanı olarak tercih edilmektedir. Çeşme, büfe, piknik alanları, tahta masalar, çocuk oyun alanı, orman yolları ve orman köşkü bulunmaktadır. Ayrıca konaklamak için tahta bungalov kır evleri bulunmaktadır.

İstanbul Çekmeköy Avcı Koru Tabiat Parkı

Son olarak, 2019 yılında burada survivor parkuru hizmete açılmıştır. Bu parkur oldukça büyüktür ve Türkiye’nin en büyük survivor parkurudur.

Çocuk oyun parkında ise, 34 tane ayrı şişme oyun ünitesi bulunmaktadır.

ALEMDAĞ MAHALLESİ

Alemdağ: Anadolu yakasında kıyı şeridinde bulunan Kayışdağı, Aydos ve Çamlıca tepelerinin arkasında yükselen İstanbul’un en yüksek ikinci tepesidir. Rakımı 442 metredir. Çevresi tamamen ormanlarla sarılıdır. Orman örtüsü, Taşdelen mesire yerinden başlayarak Şile’ye kadar gider. Çok geniş bu alandaki en büyük yükselti Alemdağ tepesidir. Alemdağ beldesinin güneyi Taşdelen mahallesiyle çevrilidir. Sınırı: Taşdelen dere çizer. Yörenin ismi Cumhuriyet döneminde bir süre “Alemdar” olarak geçer ancak daha sonra 2005 yılında “Alemdağ” olarak değiştirilir.

 

İstanbul Çekmeköy Alemdar Baba-Turasan Bey Mezarı

ALEMDAR BABA-TURASAN BEY MEZARI

Günümüzde mezar: 15’nci Füze Üs Komutanlığının sınırları içerisindedir. Alemdağ üzerinde oldukça yüksek bir yerde, dağın köye bakan yamaçlarındadır.

Kendisi Seyyid Battal Gazi’nin torunudur. Alemdar Baba veya asıl adı Tur-Hasan Bey olarak bilinir. Turasan veya Torasan Bey isimleriyle da tanınır. Alemdar: bayrağı veya sancağı taşıyan kişi, bir işe öncülük eden kişidir.

Danişment Gazi’nin, dostu Turasan Bey’i, İstanbul’un fethi için ordu ile gönderdiği bilinmektedir. Turasan bey, ordu ile birlikte yörede birçok yeri ele geçirmiştir. Hatta: Alemdağ’a kadar gelir ve buraya bir kale yaptırır.

Kaleye: Selçuklular ve Danişmentlilerin ortak bayrağı olan “siyah alemleri” diktirir ve bundan sonra halk arasında kalenin bulunduğu dağ “Alemdağ” ve Tur Hasan Bey ise “Alemdar Baba” olarak anılmaya başlanır.

Bu dönemde: Alemdağ kalesinde yapılan birçok savaşa katılır ve bunlardan birinde Sancaktar/Alemdar Turasan Bey, Alemdağ’da şehit düşer.

Turasan Bey, bölgeye ismini de veriyor. “Alemdar” zamanla “Alemdağ” oluyor. Alemdağ caddesi, İstanbul’un en uzun caddesidir.

Türbede kitabe yoktur. Ulaşımı zordur. Üzerinde sürekli olarak Türk bayrağı dalgalanmaktadır.

MÜTEVELLİ SUYU ÇEŞMESİ

Alemdağ orman içinde, Alemdağ merkezine 2.5 km uzaklıktadır. Suyun aktığı çeşme, daha önce kilise olan ve sonradan camiye çevrilen bir caminin yanında ve yol üzerindedir. Kitabesi yoktur. Çeşme 1963 yılında restore edilmiştir.

 

İstanbul Çekmeköy Alemdağ Surp Nişan Kilisesi-Alemdağ Vakıf Camii

ALEMDAĞ SURP NİŞAN KİLİSESİ-ALEMDAĞ VAKIF CAMİİ

Dörtyol ağzı mevkiinde eski köy meydanındadır. Adresi, Merkez Mahallesi İlim caddesidir.1833 yılı öncesinde inşa edilmiştir.

İstanbul Çekmeköy

Yani ne zaman yapıldığı net olarak bilinmemektedir. Alemdağ köyünde bulunan Ermeni kilisesi, I. Dünya savaşı öncesinde Ermeni Taşnak Komitacılarının en önemli gizli toplanma ve faaliyet merkezlerinden birisi olmuştur. Bu yüzden, daha sonra camiye çevrilmiş ve 1930 yılında ibadete açılmıştır. Halen ibadete açıktır.

 

ÇATALMEŞE MAHALLESİ

İstanbul Çekmeköy Park Of İstanbul

PARK OF İSTANBUL

30 Ağustos Caddesindedir. Mart 2019 tarihinde ziyarete açılmıştır. Park her gün saat: 09.00-18.00 arasında ziyarete açıktır. Giriş ücretlidir. Yaklaşık 200 bin metre karelik alana kuruludur.

 

İstanbul Çekmeköy Park Of İstanbul

Park alanı içinde: hayvanat bahçesi, Pony Club at binicilik alanı ve macera parkı, zipline, atv biniş alanları bulunuyor. Kıl çadır konaklama alanları vardır. Ayrıca: piknik alanı ve restoran bulunmaktadır. Restoran saat: 22.00 kadar açıktır.

İstanbul Çekmeköy Park Of İstanbul

Hayvanat bahçesinde: 200’den fazla hayvan bulunmaktadır. Bunlar 50 farklı türdendir.

Ağaçların arasından ilerleyen 220 metre uzunluğunda Roller Coaster Zipline bulunuyor.

İstanbul Çekmeköy Park Of İstanbul

Pony Club alanında, hem büyükler hem de çocuklar için at binişi imkanı bulunmaktadır.

İstanbul Çekmeköy Park Of İstanbul

Restoran: doğanın içinde, çam ağaçlarının altında, hayvanat bahçesinin yanı başındadır. Burada havuz başında muhteşem bir teras bulunuyor.

İstanbul Çekmeköy Park Of İstanbul

Yöresel ürünler alanında ise, gözleme, mıhlama ve kahvaltı tercih edebilirsiniz.

İstanbul Çekmeköy Park Of İstanbul

Mesire alanında: her masaya özel barbekü ve masalarda kullanılacak tüm malzemeler (masa örtüsü, tabaklar, kaşık, bıçak, çatal, bardaklar gibi) ve semaverde çay ücreti karşılığı işletme tarafından sunulmaktadır.

EKŞİOĞLU MAHALLESİ

ÇEKMEKÖY KAYMAKAMLIĞI

Ekşioğlu Mahallesi Saray Caddesindedir.

 

HAMİDİYE MAHALLESİ

İstanbul Çekmeköy Hamidiye Kültür Merkezi

HAMİDİYE KÜLTÜR MERKEZİ

Bilgiç sokak üzerinde bulunan kültür merkezi yıkılarak yerine yenisi yapılmaktadır. Proje kapsamında 263 araçlık bir otopark yapılıyor. Kültür tesisinde ise: 150 kişilik çok amaçlı bir salon, 6 derslik, bir kütüphane ve çeşitli oyun guruplarının bulunduğu park düzenleniyor.  

 

İstanbul Çekmeköy Spor Kompleksi

ÇEKMEKÖY SPOR KOMPLEKSİ

Ulubatlı Hasan Caddesindedir. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından işletilen spor kompleksi, yılda yaklaşık 18 bin kişiye hizmet vermektedir.

 

İstanbul Çekmeköy Spor Kompleksi

Tesiste: yüzme havuzu, basketbol, voleybol sahaları, fitness, pilates ve bosu alanları bulunmaktadır.

HAMİDİYE SU

Sultan II Abdülhamit, saltanatının ilk yıllarında İstanbul’un su sorunu ile ilgilenmiş ve bu amaçla 1880 yılında bir komisyon kurarak araştırma yaptırmıştır.

Böylece Haziran 1902 tarihinde, Hamidiye suyu, tam kapasiteyle İstanbul halkının susuzluğunu gidermek için tecrübe edilmeye başlanmıştır.

Daha sonra sistem 31 Ağustos 1902 tarihinde törenle hizmete açılmıştır. Kurulduktan sonra uzun süre çeşmeler vasıtasıyla İstanbul halkına ulaştırılmıştır. İstanbul içinde Hamidiye suyu akan 86 çeşme bulunuyormuş.

Ayrıca Yıldız Sarayında 30 çeşme, Beşiktaş Sarayında 10 çeşme varmış. Ancak zaman içinde gerek şehrin büyümesi ve gerekse su sebillerinin tahrip olması nedeniyle su verilmemeye başlanmıştır.

1979 yılında ise Hamidiye suyu şişelenerek halka ulaştırılmaya başlamıştır.

Günümüzde Hamidiye Suyu: İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Hamidiye Kaynak Suları A.Ş. tarafından işletilmektedir.

Teknolojik alt yapısı ve modern üretim sistemleriyle dünya standartlarında 1902 yılından bu yana üretilmektedir. Tesislerde bulunan kapsamlı laboratuvarlarda fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik testler yapılmaktadır.

İnternational Taste Institute tarafından, 2019 yılı “Superior Taste Award” ödülü almıştır.

Sonuç olarak, gerek kalitesi, lezzeti ve teknolojik üretim şartları nedeniyle: Hamidiye suyunu kullanmanızı öneriyorum.

 

NİŞANTEPE MAHALLESİ

Mahalle, Şile otoyolu ve Yavuz Sultan Selim köprüsü bağlantı yolları nedeniyle son dönemde oldukça fazla değerlenmiştir.

Ayrıca 3’ncü köprünün üzerinden geçecek olan raylı sistem de yine bu bölgeden geçecektir. Planlanan raylı sisteme göre 3’ncü Havaalanı ile Sabiha Gökçen Havalimanı ve Marmaray entegre edilecektir.

Bu bağlamda da bölge ulaşım akslarının tam merkezinde yer alarak İstanbul’un yeni bir gelişme aksı olacaktır. Buradan İstanbul’un bir çok bölgesine belediye otobüsü ile gitmek mümkündür.

Ayrıca bölgenin yeni revize edilen bölge imar planına göre az katlı ve çok yeşil alan prensibi esas alınmaktadır. Kat sayısı en fazla 6 olmaktadır.

 

İstanbul Çekmeköy Özyeğin Üniversitesi Kampüsü

ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ KAMPÜSÜ

Orman Sokaktadır. Üniversite, 18 Mayıs 2007 tarihinde kurulmuş ve vakıf üniversitesidir. Eylül 2011 tarihinde ise Çekmeköy Kampüsünde faaliyete başlamıştır.

İstanbul Çekmeköy

Kampüsün binalarının tasarımı: Cambridge ve Princeton üniversiteleri binalarını tasarlayan mimarlık firması tarafından tasarlanmıştır. Türkiye’nin ilk LEED Gold Sertifikasına sahiptir. Kampüste: modern sınıf ve laboratuvarlar, çalışma odaları, spor merkezi, kütüphane ve iki oditoryum bulunmaktadır.

İstanbul Çekmeköy

Kampüste bulunan yurtların kapasitesi 2449 öğrencidir. Bu yurtlar, her türlü ihtiyaç ve detay düşünülerek yapılmış tasarımları ve konaklama seçenekleriyle hizmet veriyor. Odalar bir, üç ve dört kişilik olarak düzenlenmiştir.

TAŞDELEN MAHALLESİ

Tarihi kaynaklarda: buranın suyunun oldukça güzel olduğu kayıtladır. Ayrıca: av köşkleri, çiftlikleri ve ormanı da geçer. Taşdelen suyu hala akmaya devam ediyor.

Ormana yakın olması büyük bir ayrıcalıktır. Orman eskisi kadar olmasa da halen varlığını sürdürüyor. Tarihi kaynaklarda adı geçen av köşkleri ve çiftlikler ise yok olmuştur.

TAŞDELEN MESİRE ALANI

Mesire alanı, özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Yani buraya giriş ücretlidir. Mesire alanının piknik yapılan yerinde: çeşitli sosyal tesisler (restoran, otopark, tuvalet ve çeşme) bulunmaktadır.

 

TAŞDELEN DOĞAL KAYNAK SUYU

Taşdelen kaynak suyunun birkaç tane kaynağı bulunmaktadır. Eskiden taş bir oluktan akan suya, taşı delerek meydana çıktığı için “Taşdelen” suyu ismi verilmiştir.

Alemdağ orman içindedir. Kaynak suyu, 1582 yılında Sultan II Selim’in eşi, Nurbanu Sultan tarafından vakfedilmiştir. Daha sonra, Sultan II Abdülhamit’de bu suyu kullanmıştır.

Hatta 1909 yılında tahttan indirilip sürgüne gönderilirken, Sirkeci garında son arzusu sorulduğunda “bir bardak Taşdelen suyu” istemiştir.

Yine diğer bir söylenti: Hac için giden Surre alaylarındaki küplere, Taşdelen suyu doldurulur, dönüştü ise boş küplere zemzem suyu doldurulurmuş.

Atatürk ve Taşdelen Suyu

1932 yılında Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk: Üsküdar’dan Şile’ye giderken, Alemdağ’a çıkar. Burada Taşdelen suyunun kaynağına gider. Taşdelen suyunun kaynağındaki bakımsızlık ve ilgisizliği gördüğünde ise, Vali ve Belediye Başkanına bu suyun Üsküdar’a indirilmesi talimatını verir.

Atatürk, Alemdağ’a geldiğinde ziyaret ettiğinde çok beğendiği kaynak sularından Defneli Suyuna daha sonra “Gazi Suyu” ismi verilmiştir.

ÖMERLİ MAHALLESİ

RİVA (ÇAYAĞZI) DERESİ:

Ömerli Barajı, Riva deresi üzerinde kuruludur. İstanbul’un en büyük akarsuyudur. Baraj çıkışında ise: Riva deresi adı altında, Sarıpınar köyüne ulaşır.

Çayağzı denen yerden Karadeniz’e dökülür. Osmanlı döneminde, yağış çok olduğunda Riva deresinin taştığı ve çevresindeki yerlere zarar verdiği bilinmektedir. 1910 yılında Riva deresinin taşması sonucu, Hüseyinli köyünün arazisinin büyük kısmı selden hasar görmüştür.

İstanbul Çekmeköy Ömerli Baraj Gölü

ÖMERLİ BARAJ GÖLÜ

Baraj gölü kıyısında, Esenceli köyü bulunuyor.

İstanbul Çekmeköy Ömerli Baraj Gölü

Köy, sessiz ve sakin bir yerdir. Baraj gölü çevresinde kamp yapılabilecek yerler vardır. Ayrıca: yürüyüş yapılabilir, günübirlik geziler ve piknik için uygundur. Orman yolları üstündeki patikalarda doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.

 

HÜSEYİNLİ KÖYÜ

Hüseyinli köyünün arazisi, o dönemlerde Boğazkesen kalesini korumakla görevli kişiler tarafından kullanılıyordu. Köylüler ekip biçtikleri araziden elde ettikleri ürünlerin vergisini, tımar sahibi olan Boğazkale muhafızlarına tımar olarak veriyorlardı.

SARIPINAR KÖYÜ

Tahrir defterlerindeki kayıtlara göre, köyün diğer adı “Ayna Hoca” köyüdür. Başlangıçta köy “Ayna Hoca” isimli birine mülk olarak verilmiş ve bu kişiye atfen köyün ismi “Ayna” olarak kalmıştır. Daha sonra köyde birçok su kaynağı bulunması nedeniyle ismi “Sarıpınar” olmuştur.

KOÇULLU KÖYÜ

“Koçu” eskiden kullanılan bir araba çeşidine verilen isimdir. Bu yüzden, köyün halkının arabacılık yaptığı ve köyün bu ismi aldığı düşünülür.

REŞADİYE KÖYÜ

Kuruluş tarihi olarak diğer köylere nazaran daha yeni bir köydür.

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı döneminde Hopa ve çevresi Ruslar tarafından işgal edilince, o yörede yaşayanlar, İstanbul’a göç ederler.

Bunlar: Alemdağ bölgesinde bulunan iki ayrı mahallede geçici olarak iskan edilirler. Köyün ismi, 1889 tarihinde Sultan II Abdülhamit’in tahta bulunması nedeniyle “Hamidiye” köyü olmuştur.

Diğer bir ismi ise “Laz Köyü”  dür. Daha sonra Sultan Mehmet Reşat, tahta geçince, 1911 yılında köyün ismi “Reşadiye” köyü olur.

 İstanbul Gaziosmanpaşa gezi yazım için  Gaziosmanpaşa

İstanbul Büyükçekmece

İstanbul Büyükçekmece

Bizans döneminde, yörenin ismi “Athyra” dır.

İstanbul’un fetih edilmesinden sonra, yöre, bir tarım alanı ve sayfiye yeri olarak kullanılmıştır.

Osmanlı döneminde: bölge av ve kışlak yeri olarak kullanılmıştır. Ordunun konaklama yeri olarak kullanıldığından sivil yerleşim olmamıştır.

Osmanlı-Rus savaşının ardından, 1829 yılında bölgeye göçmenler yerleştirilmiştir.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Büyükçekmece hakkında şunları yazmıştır “17’nci yüzyılda Eyüp Kadılığına bağlı bir nahiyedir. Deniz kıyısında harap bir kalesi vardır. Ayrıca bağları-bahçeleri bulunmaktadır. 11 han, hamam ve kervansaray varlığından söz etmektedir.”

Ancak günümüzde bunların kalıntı ve izleri yok olmuştur. Mimar Sinan’ın ünlü köprüsü, yörenin eski dönemlerdeki geçit özelliğinin en büyük göstergesi olarak günümüze ulaşmıştır.

Büyükçekmece, 1987 yılında Çatalca’dan ayrılarak müstakil ilçe olur.

İstanbul Büyükçekmece

GENEL

İlçe ismini: çok dar bir kara parçasıyla Marmara denizinden ayrılan Büyükçekmece gölünden almıştır. Büyükçekmece kanalı, yani iki yakayı birbirine bağlayan kanal Küçükçekmece’ye göre daha geniş olduğundan “Büyük” unvanı almıştır.

Yerleşim yeri: Büyükçekmece gölünün geçmişte, gölün ince bir kanalla suyunu denize boşalttığı yerde kuruludur.

İstanbul’dan Trakya istikametine giden E-5 karayolu üzerindedir.

İlçe Marmara denizinde Büyük Çekmece körfezinde bulunmaktadır.

Ayrıca: Büyükçekmece lagün ve baraj gölü kıyısındadır.

İstanbul Büyükçekmece

İlçenin toplam sahil şeridi uzunluğu 25 km dir.

İstanbul Büyükçekmece

Yerleşimin bulunduğu yerdeki arazi az engebelidir, ovalardan oluşmaktadır. Denizden yükseklik 0 ile 150 metre arasında değişmektedir. Bölgede orman yoktur. Yörede tipik Marmara iklimi hüküm sürmektedir. Ilıman ve yumuşak bir iklim vardır.

İlçede 23 tane mahalle bulunmaktadır.

Uluslararası İstanbul Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivali

ULUSLARARASI İSTANBUL BÜYÜKÇEKMECE KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ

Festival, ilk olarak 2000 yılında yapılmıştır. 2003 yılında ise Dünya Dans Festivalleri birliğine üye olunmuştur. Festival, çeşitli ödüllere layık görülmüştür. Uluslararası Folklor Festivalleri ve Geleneksel Sanatlar Organizasyon Komitesi tarafından 6 kere dünyanın en iyi kültür ve sanat festivali seçilmiştir.

Bugüne kadar festivale, toplam 130 ülkeden 25 binden fazla kültür ve sanat elçisi katılmıştır.

Her yıl Ağustos ayında düzenlenen festivalde: konserler, sergiler, halk dansları yarışması, çağdaş dans yarışması, fotoğraf yarışması, kukla festivali gibi etkinlikler düzenlenmektedir.

 

ATATÜRK MAHALLESİ

İstanbul Büyükçekmece Halk Plajı

BÜYÜKÇEKMECE HALK PLAJI

Kordonboyu caddesindedir. Plajda: duş, tuvalet ve şezlong imkanları vardır. Giriş ücretsizdir. Soyunma kabinleri de bulunuyor.

İstanbul Büyükçekmece Albatros

ALBATROS

Burada oldukça geniş bir park alanı bulunmaktadır. Sahil kesimi, İstanbul ilinin en güzel kıyı şeritlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Yürüyüş yolunda, Silivri yönünde büyük bir uçak sergileniyor.

İstanbul Büyükçekmece Albatros Plajı

Albatros Plajı

Sahilde kum yoğunluğu güzeldir. Deniz ise sığ ve sıcaktır.

İstanbul Büyükçekmece Albatros Plajı

Ancak insan yoğunluğu nedeniyle deniz suyu bulanıktır.

İstanbul Büyükçekmece Albatros Plajı

Plajda şezlong ve şemsiye kiralayıp, yiyecek satın alabileceğiniz yerler var. Ancak halk plajına giriş ücretsizdir.

İstanbul Büyükçekmece Albatros Restoran

Albatros Restoranı

Deniz üzerindeki konumu ve ilginç yapısı ile hemen dikkati çekmektedir ve bölgenin simgesi olmuştur. Deniz kenarındaki konumu ve lezzetli yemekleriyle tercih edilmektedir. Menülerde deniz ürünleri ve balıklar ağırlıklıdır.

İstanbul Büyükçekmece Lunapark

BÜYÜKÇEKMECE LUNAPARKI

Haftanın her günü açıktır. Burada: çarpışan arabalar, atlı karınca, gondol gibi çeşitli oyuncaklar bulunmaktadır. Yaz aylarında oldukça yoğun ilgi görür.

 

DİZDARİYE MAHALLESİ

İstanbul Büyükçekmece Kültürpark ve Kemal Sunal Amfi tiyatrosu

KÜLTÜRPARK VE KEMAL SUNAL AMFİ TİYATRO

Mimar Sinan tarafından yapılan “Menzil Külliyesi” 1998 yılında yapılan restorasyon çalışmalarının ardından “Kültür Park” ismiyle ziyarete açılmıştır.

İstanbul Büyükçekmece

Kültür Park alanında görebileceğiniz “Yöre evleri” Anadolu’nun birçok yerinden farklı özellikler gösterir. Park alanı içinde 600 seyirci kapasiteli, bir de amfi tiyatro bulunmaktadır. Büyükçekmece Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali burada yapılmaktadır.

İstanbul Büyükçekmece Enver Paşa Köşkü

ENVER PAŞA KÖŞKÜ

Yapının, 1900’lü yılların başında yaptırıldığı tahmin edilmektedir.

İstanbul Büyükçekmece Enver Paşa Köşkü

Annesi ve kardeşi burada oturmuştur. Kendisi, köşke avlanmak için kullanmıştır. Köşk, denize cephelidir. Kagir ve iki katlıdır. Daha sonra, uzun yıllar köşk “Çocuk Esirgeme Kurumu” olarak kullanılmıştır. 2005 yılında Mart ve Haziran aylarında, yapı iki kere yangın geçirir ve bu yangınlar sonucunda fazlaca harap olur. Yapının büyük kısmı yanar. 2007 yılında İstanbul İl Özel İdaresi Müdürlüğü tarafından restore edilen köşk “Büyükçekmece Çocuk Kültür Evi” olarak hizmet vermektedir.

İstanbul Büyükçekmece Sultan II Abdülhamit çeşmesi ve havuzu

SULTAN II ABDÜLHAMİT ÇEŞMESİ VE HAVUZU

Havuzbaşı meydanındadır.

Sultan II Abdülhamit tarafından 25’nci culüs yılı hatırasına halk tarafından 1918 yılında yaptırılmıştır. Havuzun yerden yüksekliği: 0.80 metredir. Boyutları ise 3.60 x 4.20 metredir. Havuzun batısında, yekpare mermerden yapılmış bir çeşme vardır.

Çeşme tamamen mermer oyularak yapılmıştır. Bu çeşmenin, havuza bakan yapına, ağzından su akan bir aslan başı yerleştirilmiştir.

Çeşmenin cephesi ise çeşitli motiflerle süslenmiştir.

Ayrıca, çeşmenin üzerine üç mermer küre yerleştirilmiştir. Çeşmenin dış yüzünde: Sultan II Abdülhamid’in tuğrası ve sülüs yazı ile kitabesi yazılmıştır.

İMARET CAMİİ

Nutuk caddesi İmaret Camii Sokaktadır. Kitabesi yoktur. Bu yüzden hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Ancak 15’nci yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. Çünkü cami ters “T” planlıdır ve bu plan Osmanlının kuruluş döneminde tercih edilmiştir. Günümüzde, cami dükkanların bulunduğu çarşı içinde kalmıştır.

ZEYNEP DUDU ÇEŞMESİ

İmaret camii avlusundadır.

Kitabesine göre, çeşme “Zeynep Dudu” isimli bir kadın tarafından 1856-1857 yılları arasında yaptırılmıştır. Çeşme üzerinde Mevlevi sikkesini hatırlatan küçük bir mermer kitabe bulunmaktadır. Çeşme, 1959 yılında tamir ettirilmiştir. Bu esnası üstü mozaik saçak ile örtülmüş, camiye bakan tarafına üç musluk takılmıştır.

İstanbul Büyükçekmece Meydan Çeşmesi-Enver Paşa Çeşmesi

BÜYÜKÇEKMECE MEYDAN ÇEŞMESİ-ENVER PAŞA ÇEŞMESİ

Büyükçekmece meydanında Enver Paşa Caddesindedir.

Çeşme, Enver Paşa tarafından 1900’lü yılların başında yaptırılmıştır. Diğer bir görüşe göre çeşmenin yaptıranı belli değildir, sadece Enver Paşa caddesinde bulunduğu için “Enver Paşa Çeşmesi” olarak isimlendirilmiştir.

Çünkü üzerindeki tarihe göre, Enver Paşa’dan çok önce, Sultan I Mahmut döneminde yaptırılmıştır. Kesme taştandır. Düz çatılı ve geniş saçaklı çeşme, dört cephelidir. İki cephesi boş bırakılmıştır.

Geniş cephelerde, dikdörtgen çerçeve içinde düz ayna taşları görülür. Sadece bir cephede musluk vardır. Köşeli tekneleri görülür. Üzerini de geniş bir saçak örter.

Çeşmenin doğu yüzünde eski lüle yerinde durmasına rağmen, çeşmenin bugün suyu akmamaktadır. Su, yan bölüme ilave edilen ikinci bir lüleden akmaktadır.

TURİSTİK ALAN-MENZİL KÜLLİYESİ

Menzil külliyeleri: kervanların, sefere giden ordunun dinlenmesi ve tüm ihtiyaçlarının karşılanması için durdukları ve konakladıkları yerdir.

Osmanlı döneminde: İstanbul’u Balkanlara, Orta Avrupa’ya, Anadolu ve Orta Doğu’ya bağlayan yollara: bu tür külliyeler inşa edilmiştir.

Büyükçekmece yöresindeki bu külliye: İmparatorluğun Balkan topraklarını Hicaz’a bağlayan anayol üzerinde bulunuyordu. Bu yol, Bizans döneminde ise “Via Egnatia” adıyla bilinen güzergahtır.

O dönemde, bugünkü köprünün bulunduğu yerde “Athyras köprüsü” denen bir köprü bulunuyordu. Ancak bu köprü Roma ve ardından Bizans döneminde hizmet ettikten sonra bakımsızlıktan harap olmuştu.

Antik Roma yolunun İstanbul ve Edirne arasındaki bölümü, 1560-1570 yılları arasında yeniden düzenlendi, bataklık ve çamurlu bölgelere yeniden taş döşendi.

Bu külliyede: Kanuni Sultan Süleyman tarafından bir köprü ve kervansaray yaptırılmıştır. Ayrıca: Zigetvar seferine çıkmadan önce, köprünün başına bir de çeşme yaptırmıştır.

Kanuni’nin ölümünden sonra ise: Sokullu Mehmet Paşa tarafından bir mescit eklenmiştir.

İstanbul Büyükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü

Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü

Kanuni Sultan Süleyman: ordu ile Zigetvar seferine çıkarken, ordunun, Büyükçekmece gölü ve Marmara denizinin birleştiği bu yerde, sallarla karşıya geçmekte zorlanması üzerine Mimar Sinan’a buraya yeni bir köprü yapmasını emretmiş ve Mimar Sinan tarafından bu köprü yapılmıştır.

Yukarıda belirttiğim gibi, bugünkü köprünün yerinde eskiden Roma döneminde yapılmış bir köprü vardı, ancak bu köprü oldukça fazla harap olmuştu.

Bu yüzden, Osmanlı döneminde gerek kervanlar ve gerekse ordular: iki yaka arasına gerilen gayet kalın halatlar arasındaki sallarla geçiriliyorlarmış. Salcılar halatları çekmek suretiyle mesafe alıyorlarmış.

İstanbul Büyükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü

Köprü: Marmara denizi ve Büyükçekmece gölünü birleştiren boğazın üzerine yapılmıştır.

Köprü 635 metre uzunluğundadır. Genişliği 7.17 metredir. 4 ayrı köprünün birleşmesiyle meydana gelmiştir. Çevresi geniş rıhtımlarla çevrilmiş olan köprü, inişli çıkışlıdır.

28 kemerden oluşmaktadır.

Köprünün iki yanındaki korkuluk levhaları, ayrıca her bölümün başında da babalar vardır. Her bölüm arasındaki bağlantı aralıklarında korkuluk yoktur.

Çünkü büyük taşkınlarda, suyun fazlasının köprüye zarar vermeden buradan aşarak akıp gitmesi düşünülmüştür. Köprünün taşları kireç harç kullanılmadan, eritilmiş kurşunla birbirine bağlanmıştır.

En ilginç olanı, köprünün yapımı sırasında, gölün suları büyük tulumbalarla boşaltılmış ve köprü yapıldıktan sonra sular geri bırakılmıştır.

Köprünün ortasında beyaz mermer üzerinde bir kitabesi bulunmaktadır. Bu beyaz mermer üzerindeki yazı Karahisari Hasan Çelebi tarafından hat ile yazılmıştır.

Köprüde, genel anlamda oldukça az süsleme kullanılmıştır. Köprünün 4’ncü bölümünde bulunan köşk: kaval silmeli kartuşlar ve mukarnaslarla süslenmiştir.

Evet, köprü Kanuni Sultan Süleyman emri ile yaptırılmaya başlanmış ancak kendisi Zivetgar seferi sırasında vefat ettiği için, köprü oğlu Sultan II Selim zamanında tamamlanarak hizmete açılmıştır.

Osmanlı döneminde, Rumeli’ye yapılan bütün seferler, bu köprü üzerinden geçilerek gerçekleşirdi. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonunda, bozguna uğrayan Osmanlı ordusunun bu köprü üzerinden dönüşü de hazin bir öykü olarak tarihte kayıtlıdır.

1960 yılında, bir Rum tarafından kışkırtılan iki insan demeye dilim varmıyor, yaratık diyelim: köprü üzerinde kitabe köşkünde Mimar Sinan’ın adının yazılı olduğu kısmı, kitabe ile birlikte parçalamıştır. Daha sonra bu kısım ve kitabe yeniden yapılmıştır.

Öte yandan, köprünün kitabesinde “Mimar Sinan” ismi ve imzası bulunması oldukça ilginçtir. Çünkü Mimar Sinan ile ilgili bütün bilgi ve belgelerde sadece “Sinan” ismi geçmektedir.

Köprü 1986-1989 yılları arasında restore edilmiştir.

Günümüzde: Büyükçekmece ve Mimar Sinan arasındaki bağlantıyı sağlar. Ayrıca Büyükçekmece’nin simgesidir. Trafiğe kapalıdır. Trafik yakınlardaki modern köprüden geçmektedir.

İstanbul Büyükçekmece Kurşunlu Han-Kervansaray

Kurşunlu Han-Kervansaray

Yanında Sokullu Mehmet Paşa camii vardır.

Yapının kitabesi yoktur. Ancak, yapılan araştırmalara göre, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından 1566-1567 yılları arasında Zigetvar seferine çıkarken yapılmıştır.

Yapının uzunluğu 48 metre ve genişliği 18.50 metredir. Dikdörtgen planlıdır. Aralarında tuğla hatıllar konulmuş kesme küfeki taşından yapılmıştır.

İç mekana girmek için kapı: kuzey cephesindedir. Burada yuvarlak kemerli kapı vardır. Yapının iç kısmının aydınlatılması için güney cephede pencereler bulunur.

İç mekanda: yan duvarlarda 11 ocak ve bunların arasında da 12 dolap nişi vardır. Konaklayanların yataklarını sermeleri için, duvarlar boyunca orta kısımdan yüksek sekiler bulunur.

İlk yapıldığında çatısı kurşun levhalarla kaplı olması nedeniyle “Kurşunlu Han” olarak isimlendirilmiştir.

Kervansaray yapısı: II Dünya savaşı sırasında askeri depo ve konaklama yeri olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise bir dönem saman ambarı olmuştur. Bakımsızlıktan harap bir halde iken, 1965-1966 yılları arasında restore edilmiştir.

Yapı, günümüzde tahsisinin yapıldığı Büyükçekmece Belediyesi tarafından; kültürel ve sanatsal etkinlikler için kullanılmaktadır.

 

Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi

Kültür Parkı içindedir.

Kitabesinden anlaşıldığına göre: Kanuni Sultan Süleyman, Zivetgar seferine çıkarken, 1566 yılında: Kanuni Sultan Süleyman köprüsü, Kurşunlu Han ve bu çeşme Mimar Sinan tarafından birlikte yapılmıştır.

Çeşme üç bölümden oluşmaktadır. Merkez bölümü: yan kanatlara nazaran daha yüksektir. Yalın bir korniş üç cepheyi dolaşmaktadır. Yan kanatlar, ortadaki bölmeye göre açılı olarak geride kalmaktadır.

Kilit taşlarında birer rozet bulunan basık sivri kemerli nişler, kalın bir silmeyle çevrilmiştir. Basık sivri kemerlerin üzengi taşları, iç kısımdan yivlidir.

Çeşmenin beşik tonozu andıran bir üst örtüsü vardır.

Merkezde bulunan sivri kemerli nişin içinde: iki yanında dalgalı kaşkemer motifi ve tepesinde yanlardakilere göre daha küçük kemer motifi içinde bir rozet bulunan, iki satırlık kitabesi bulunur.

Kitabede: kartuşlar arasında kalan boşluklar bitkisel bezemelerle doldurulmuştur. Kitabenin altındaki ayna taşında yine kabartma şeklinde kemer motifi ve dairesel kabartmaların ortasında burması bulunur.

Ayna taşının iki yanında, daha küçük kabartmalı birer mermer plaka bulunur. Yan kanatlarda kabartmalı birer ayna taşı ve burmaları görülmektedir. Tekne ve setleri sağlamdır.

Çeşme günümüzde kullanılmaya devam edilmektedir.

Sokullu Mehmet Paşa Mescidi

Enver Paşa Caddesi üzerindedir.

Turistik alanda bulunan bir diğer eserdir. Diğer ismi “Köprübaşı Camii” dir. Çünkü: Kanuni Sultan Süleyman köprüsünün hemen başındadır.

Kitabesi yoktur. Ancak külliyenin diğer eserleriyle birlikte 1566-1567 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Mimar Sinan tarafından tasarlanmış ve 1567 yılında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kervansarayda olduğu gibi: bir sıra kesme küfeki taşı ve iki sıra tuğla dizisi şeklinde inşa edilmiştir.

Yapının harim kısmına: kuzey cephesinde, sağa kaydırılmış bir kapıdan girilir.

İçte, düz ahşap tavanlıdır. Dışarıdan kurşun bir çatı ile örtülüdür. Son cemaat yeri açık iken, 1980 yılında yapılan restorasyonda kapalı hale getirilmiştir.

Süslü pencereleri nedeniyle, güneş ışınları türlü renklerde içeriye girer ve içeride etkili bir ışık yaratır. İç mekanda: klasik dönemi yansıtan çok az mimari eleman kalmıştır.

Yapının en önemli kısmı minaresidir.

Kuzeybatı bölümde; mescitten uzak avlu duvarı üzerinde bulunan minare, kesme küfeki taşından yapılmıştır.

Bu tür minare örnekleri: Mısır ve Orta Asya’da bulunmakla birlikte Anadolu’daki ilk örnekleri 13’ncü yüzyıla tarihlenmektedir. Buradaki minare: dikdörtgen bir kaide üzerinde, sekizgen olarak yükselir. 10 basamaklı merdiven ile köşk kısmına çıkılır.

Şerefesi yoktur, ancak köşk kısmı şerefeyi oluşturur. Köşk kısmı: sütunlar arasına yerleştirilmiş, geometrik bezemeli taştan korkuluk levhalarla sınırlandırılır.

Köşk kısmında: sütunlar arasına yerleştirilen taş korkuluk levhalarına çeşitli motifler işlenmiştir.

Külah kısmı, orijinalinden farklıdır, muhtemelen 20’nci yüzyıldaki onarımlarda yerleştirilmiştir.

Günümüzde, mescit hala ibadete açıktır.

CUMHURİYET MAHALLESİ

İstanbul Büyükçekmece Endem Televizyon Kulesi

ENDEM TELEVİZYON KULESİ

E-5 Karayolu üzerinde Gürpınar Kavşağındadır.

Endem inşaat tarafından yapıldığı için bu ismi almıştır. Kule 1998-2008 yılları arasında yapılmıştır.

Kulenin yapılış amacı: televizyon kuruluşlarının sayısal ortak yayınını sağlayarak Çamlıca’daki yansıtıcı anten kirliliğine son vermekti.

Kulenin yapımında: 8 bin metre küp beton, 900 ton demir ve 650 ton çelik kullanılmıştır. Kule 8.6 büyüklüğündeki bir depreme dayanacak şekilde inşa edilmiştir.

Kulenin yüksekliği 230 metredir. Beton şaftının yüksekliği 163 metre ve anten yüksekliği 30 metredir.

Kulede: 2 asansör bulunmaktadır, bunların kapasitesi 24’er kişiliktir. Asansörler, zeminden seyir terasının bulunduğu yeri 60 saniyede çıkıyorlar. Saniyedeki hızları 4 metredir.

Camdan yapılmış iki seyir terası bulunuyor.

Kulede 153’ncü metrede: 450 kişi kapasiteli bir döner restoran bulunuyor. Döner restoranın çapı 30 metredir. 360 derecelik bir tur dönüşü, 1 saatte tamamlıyor.

Ayrıca: seyir ve resepsiyon katları vardır. Bunlar döner kulenin üstünde ve altındadır.

Kulenin giriş katında ise 1900 kişilik konser salonu bulunuyor. Ayrıca bir 5 yıldızlı otel bulunmaktadır.

Dünyanın 17’nci, Avrupa’nın ise 4’ncü büyük televizyon kulesidir.

İstanbul Büyükçekmece TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi

TÜYAP FUAR VE KONGRE MERKEZİ

Hadımköy Yolundadır.

TÜYAP tarafından 1996 yılında açılmış ve halen işletilmektedir.

Merkez günümüzde, uluslararası ticari fuarların önemli bir buluşma noktasıdır. Dünyanın birçok ülkesinden gelen katılımcı ve ziyaretçiler, 50’den fazla fuar ve etkinlik kapsamında, ulusal ve uluslararası standartlarda hizmet ve altyapıdan faydalanırlar. Her yıl yaklaşık 60 ülkeden 14 bin katılımcı ve 70 ülkeden 2 milyona yakın ziyaretçi gelmektedir.

Merkezde: 14 büyük fuar salonu, kongre hizmetleri bölümü ve servis binası bulunmaktadır.

İstanbul Büyükçekmece

Ayrıca: fuar alanına entegre 259 oda kapasiteli 5 yıldızlı bir otel vardır. (Tüyap Palas)

31 toplantı salonu, 1 tane çok amaçlı balo salonu, 4500 araçlık otopark, 14 kafeterya, 3 restoran, 1 pastane, 2 bar ve fast food restoranı bulunmaktadır.

Evet, oldukça büyük ve gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında tanınan bir merkezdir.

İstanbul Büyükçekmece Beykent Üniversitesi

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

Turgut Özal Bulvarındadır. Beylikdüzü yerleşkesi olarak isimlendirilir. Vakıf üniversitesidir. 1997-1998 eğitim öğretim yılında açılmıştır. Yerleşkede: Diş Hekimliği, Fen-Edebiyat, Güzel Sanatlar, Hukuk Fakülteleri, Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu, Tıp Fakültesi ve Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır.

İstanbul Büyükçekmece İstanbul Outlet Park

İSTANBUL OUTLET PARK

E-5 Yan yolundadır. Firuze Sokaktadır. 25 Kasım 2006 tarihinde hizmete açılmıştır. E-5 karayolu üzerinde Tem otoban, Avcılar, Büyükçekmece, Beylikdüzü ve tüm yerleşim merkezlerinin kesişme noktasındaki merkez, tüketicinin güvenini kazanmış ve yoğun ziyaret edilmektedir. Çünkü: kişilerin tüm ihtiyaçlarını en kolay, en hesaplı, kaliteli ve rahat bir şekilde bulabilme imkanı vardır.

ALKENT 2000 MAHALLESİ

İstanbul Büyükçekmece Fatih Üniversitesi Büyükçekmece Kampüsü

FATİH ÜNİVERSİTESİ BÜYÜKÇEKMECE KAMPÜSÜ

Akçıburgaz Mevkiindedir. Burası, artık İstanbul Üniversitesi olarak hizmet vermektedir. Yani: İstanbul Üniversitesi Hadımköy Yerleşkesidir.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA BÜYÜKÇEKMECE YERLEŞKESİ

Yiğittürk Caddesindedir. Yerleşkede: Büyükçekmece Kongre ve Kültür merkezi, çeşitli Fakülteler, Enstitüler ve Meslek Yüksek Okulları bulunuyor.

TÜRKOBA MAHALLESİ

İstanbul Büyükçekmece İstanbul Arel Üniversitesi Kemal Gözükara Yerleşkesi

İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ KEMAL GÖZÜKARA YERLEŞKESİ

Türkoba Mahallesi Erguvan Sokaktadır. Büyükçekmece gölünün batısında, Tepekent Uydukenti içindedir. Yerleşkede 4 yıllık eğitim veren Fakülte ve Yüksekokullar bulunmaktadır. Burası üniversitenin 400 dönüm açık rekreasyon alanında: kültür, sanat, spor, eğlence ve dinlenme faaliyetlerinin bir arada bulunacağı büyük bir kompleks şeklinde tasarlanmıştır.

19 MAYIS MAHALLESİ

İstanbul Büyükçekmece Bülent Ecevit Parkı

BÜLENT ECEVİT PARKI

Cumhuriyet Kent Meydanındadır. Park alanında, suni gölet, yürüyüş yolları ve dinlenme alanları bulunmaktadır.

İstanbul Büyükçekmece Atatürk Spor Kompleksi

ATATÜRK SPOR KOMPLEKSİ

Gölboyu Mevkii Büyükçekmece Spor Tesislerindedir.

2007 yılında yapılmıştır. Büyükçekmece Belediyesi tarafından işletilmektedir. 1000 araçlık açık otopark vardır. En büyük özelliği 20 bin seyirci kapasiteli olmasıdır.

 

FATİH MAHALLESİ

FATİH CAMİİ

Cami Sokaktadır. Kitabesi yoktur, bu yüzden hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Geniş bir avlunun ortasında bulunan cami, dikdörtgen planlıdır.

Üstü ahşap bir çatıyla örtülmüştür. İbadet mekanının sağından minareye çıkılır. Kesme küfeki taşından yapılan minare altıgen bir kaideye oturmaktadır.

SÜLEYMAN AĞA ÇEŞMESİ

Fatih Camiinin kuzeybatı köşesindedir. Klasik üslüpta, kesme küfeki taşından yapılmıştır. Sivri kemerli niş içine ayna taşı konulmuştur.

Kemer üzerinde bulunan kitabesine göre “1856 yılında Yakup Alemdar ağa ile Hatice Hatun oğlu Kırım Harbinde şehit Süleyman Ağa’nın ruhu için annesi tarafından yaptırılmıştır.”

MİNDER BEACH CLUB

Kordonboyu Caddesindedir. Burası: plaj olmasının yanında sanat ve eğlence mekanı ve aynı zamanda kafedir. Akşam saatlerinde burada çeşitli partiler düzenleniyor. Kumsalın üzerinde, eğlence ve canlı müzik için tercih edilebilir.

İstanbul Büyükçekmece Atirus Alışveriş ve İş Merkezi

ATİRUS ALIŞVERİŞ VE İŞ MERKEZİ

Rıza Küçükoğlu Caddesindedir. İsmini, yörenin Roma dönemindeki isminden almıştır.

E-5 karayolu üzerinde, 2005 yılında hizmete açılmıştır. 3 katlı merkezde, 80 mağaza ve ayrıca bir hipermarket bulunmaktadır. Ofis bölümünde ise 63 ofis vardır. Merkez: gerek mağazaları, gerek kafe ve restoranları ve gerekse sinemaları ile yoğun ilgi çekmektedir. Otoparkı 700 araç kapasitelidir.

İstanbul Büyükçekmece Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi

BÜYÜKÇEKMECE BELEDİYESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ

Kuba Camii yanı Gazi Mustafa Caddesindedir. İstanbul’un en önemli kültür komplekslerinden biridir. Sahne sanatlarının çeşitli dallarında, konser ve sergiler düzenlenmektedir. Tiyatro salonu 600 seyirci kapasitelidir.

Ayrıca 2 tane 75’er kişilik orotoryum, kütüphane ve sergi alanı bulunmaktadır. Yine buranın önemli bir özelliği: Merkezde, Müjdat Gezen Sanat Akademisi bulunmaktadır. Akademide: gençlere tiyatro, müzik ve sanat eğitimleri verilmektedir.

İstanbul Büyükçekmece Marmara Paintball

MARMARA PAİNTBALL

Cengiz Topel caddesindedir. Burası, doğa içinde paintball oynayarak eğlenceli vakit geçirilebilecek bir yerdir.

Burada: ayrıca bir mesire alanı da bulunmaktadır. Oyun öncesi ve sonrasında, aileniz veya arkadaşlarınızla piknik masalarında mangal yakabilirsiniz. Çardakta çay içebilir ve saha içinde gurubunuzun oynadığı oyunu takip edebilirsiniz.

İstanbul Büyükçekmece Grand Aqua Marin

GRAND AQUA MARİNE

Komando Sokaktadır. İstanbul’un en eğlenceli su parklarından birisidir. Park alanında çok sayıda kaydırak, havuz ve çeşitli etkinliklerin düzenlendiği alanlar vardır. Yaz aylarında, burada konserler de düzenlenmektedir.

MİMAR SİNAN MAHALLESİ

Büyükçekmece gölünün kıyısında Marmara denizi ile Büyükçekmece gölünün birleştiği yerdedir. Sahil kesiminde restoranlar bulunmaktadır.

İstanbul Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili

MİMAR SİNAN SAHİLİ

Mimar Sinan kavşağındadır. Oldukça sevilen ve tercih edilen bir plajdır. Buna rağmen temizliği ve kalitesinden ödün vermeme özelliği nedeniyle, analiz sonuçları daima temiz çıkmaktadır.

İstanbul Büyükçekmece Mimar Sinan Yat Limanı

MİMAR SİNAN YAT LİMANI

İskele caddesindedir. İstanbul ilinin en büyük marinalarından birisidir. 800 yat kapasitelidir.

İstanbul Büyükçekmece Dünya Kostümler Müzesi

DÜNYA KOSTÜMLERİ MÜZESİ

Çarşı Sokaktadır. 2011 yılında ziyarete açılmıştır. Tarihi bir binadaki müzeye giriş ücretsizdir. Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 500 civarında kostüm 20 yıldır toplanmaktadır ve bu müzede sergilenmektedir.

Müzede: tarihin derinliklerinden gelerek günümüze ulaşan, farklı toplumların kültürel mirası olan birçok değerli giysi, aksesuar ve objeler burada sergileniyor.

KUMBURGAZ MAHALLESİ

Kumburgaz mahallesi, ilçe merkezine 13 km uzaklıktadır. Şehirde gazın ilk keşfedildiği yer olması nedeniyle bu isim verilmiştir.

KUMBURGAZ PLAJI

Kumburgaz sahili boyunca uzanan plajın bir kısmı ücretsizdir. Bir kısmı ise otel ve beach clublar tarafından özel olarak işletilmektedir.

Deniz zemini kumdur.

İstanbul Büyükçekmece Kumburgaz Plajı

Plaj zemini de kumdur. Sahil genişliği 17 metredir. Sahil uzunluğu ise 700 metredir. Güvenlik şeridindeki azami derinlik 2 metredir.

 

MURAT ÇEŞME MAHALLESİ

AYMERKEZ AVM

E-5 Londra Asfaltındadır.

E-5 karayolu üzerindeki merkez, 2002 yılında Ağustos ayında hizmete açılmıştır. Bu yüzden Türkiye’nin ilk Outlet Merkezidir. Merkez, 24 bin metre karelik bir alana kurulmuştur. Burada: sezon ve sezon dışı ürünler sunulmaktadır. Burada birçok ünlü markanın ürünlerini çok özel fiyatlarla bulmak mümkündür.

İstanbul Küçükçekmece gezi yazım için  Küçükçekmece

Ankara Ulus Roma Hamamı

Ankara Ulus Roma Hamamı

Roma hamamı: Ulus Meydanından, Yıldırım Beyazıt Meydanına uzanan yol üzerinde, Ulus meydanına yani Atatürk anıtına 400 metre uzaklıkta, Çankırı caddesi üzerinde, yolun batısında cadde seviyesinden 2.5 metre yükseklikteki bir plato üzerinde bulunmaktadır.

Bu höyükte yapılan arkeolojik araştırmalarda: Frig ve Roma dönemi katları ortaya çıkarılmıştır. Buradaki Frig yerleşimi: iki yapı katıyla temsil edilmektedir. Bu yapı katlarında uygulanan mimari: çamur harçla tutturulmuş taş temeller ve dikdörtgen planlı evlerdir.

Bu evlerin içinde: kötü durumda bazı demir eşyalar, çark yapımı ve bazı perdahlı, gri renkli ve boyalı frig seramik parçaları bulunmuştur. Temmuz 2007 tarihinde yapılan kazılarda ise, yine bu bölgede MS. 2’nci yüzyıla ait olduğu düşünülen büyük “Hermes” heykeli bulunmuştur.

Hamam binası ise: 1939-1943 yılları arasındaki kazılarda tamamen ortaya çıkarılmıştır. Burayı mutlaka ziyaret etmenizi öneriyorum, çünkü: burası Roma döneminde yapılan birçok hamam yapısı incelenirken, klasik bir taşra şehri hamam yapısı ötesinde imparatorluk tarzı bir hamam yapısıdır ve Anadolu’da bulunan en büyük Roma hamamı olarak bilinmektedir.

Çünkü: Galatları şehri olan antik Ankyra şehri: Galatia ülkesinin başkenti olması ve Anadolu’da doğu-batı hattındaki yolların birleşim noktasında bulunması sebebiyle, özellikle Roma döneminde çok gelişmiştir.

Yapı ile ilgili bilgi vermeden önce, burayı gezerken daha iyi anlamanız için isterseniz biraz Roma hamamı ve hamam kültürü hakkında bilgi vermek istiyorum.

Bronz çağındaki kültürlerde, yıkanma dinsel kökenlidir. Ama genel temizlik için: göl, akarsu ve su kaynakları kullanılmıştır. Yıkanma eylemi, ilk olarak eski Yunanlıların yaşamında yer bulmuştur. Yıkanmak: Greklerin yaşantısında hem dini hem de vücut sağlığı açısından önemli hale gelmiştir.

MÖ. 5’nci yüzyıl sonlarında Olympia’daki hamamın: ilk evresinde görülen ilkel zeminden ısıtma sistemi, hamamlarda kullanılan ve “hypokaust” denilen sistemin ilk evresi olarak kabul edilmektedir.

Ancak gerçek anlamda, bu sistem MÖ. 2’nci yüzyılın sonu ve 1. yüzyılın başına tarihlenen evrede görülmektedir. Ancak, Yunanlılarda,  Romalılar gibi gelişmiş ve bağımsız hamam yapısına rastlanılmamaktadır.

Evet: Yunanlılardan esinlenen Romalılar; MÖ. 2’nci yüzyıl içinde, hayırseverlerin yaptırdığı genel hamamları halkın kullanımına açmışlardır. Böylece,  hamamlar. MÖ. 1’nci yüzyıldan başlayarak, imparatorluk dönemi süresince, tüm Roma ve eyaletlerinde çok sayıda yapılmış ve imparatorluk döneminde de büyüklük ve lüks açısından doruğa ulaşmıştır.

MÖ. 33 yılında, Roma’da 170 hamam bulunduğu söyleniyor. Romalılar hamamlara “Thermea” ismini vermişlerdir. Bu isim biraz değiştirilerek günümüzde de “Thermal” olarak kullanılmaktadır.

Bilinen ilk Roma genel hamamı İtalya-Pompei şehrindeki “Stabia” hamamıdır. Bu hamam: MÖ. 150 yılında inşa edildikten sonra eklerle genişletilmiştir. Ben: iki kere ziyaret ettiğim Pompei şehrinde, bu hamamı da gezdim.

Gerçekten muazzam bir yapı, özellikle duvarlardaki ısıtma tertibatını ve yine duvarlardaki her biri muhteşem küçük heykelcikleri unutamıyorum.

Bir  de içinde sıcak su bulunan bir büyük küvet vardı, üzerindeki yazı ilgimi çekmişti, yazı “bir şehirlinin şehir meclisine seçilmek için verdiği ilan yazıtını” içeriyordu, çünkü hamamlar: yıkanma yanında, şehirdeki tüm sosyal ve kültürel ilişkilerin, sohbetlerin, tartışmaların yapıldığı bir yer olarak çok revaçta idi.

İlk Roma hamamlarında: kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler bulunuyordu. Kadınlara ayrılan kısımlar daha küçük ve konforsuzdu. Daha sonra kadınlar ve erkekler birlikte yıkanmaya başladılar.

Ancak İmparator Hadrian döneminde, çıkan bazı sansasyonlar nedeniyle beraber yıkanma yasaklandı ve bu durumda farklı bölümleri olmayan hamamlar, kadınlar ve erkekler için günün ayrı zamanlarında kullanılmaya başlandı.

Romalılar, genellikle öğle yemeğini izleyen siesta saatlerinden sonra yani saat 14.00-15.00 gibi hamama giderlerdi. Bazı hamam kalıntılarında bulunan kandiller, hamamların geceleri de kullanıldığını göstermektedir. Hamam yapıları çevresinde sportif ve sosyal amaçlı kullanılan tesislerin de varlığı düşünüldüğünde, hamamların Romalıların yaşamında önemli bir yeri olduğu kesindir.

Roma hamamı, daha önce belirttiğim gibi, ziyaretçiler tarafından borulara-tesisata atılan sikkelerden yaklaşık 500 yıl boyunca sürekli kullanılmış ve MS. 7’nci yüzyılda hamamın yandığı ve tahrip olarak kullanım dışı kaldığı anlaşılmaktadır.

Evet, biraz da Roma hamamı bölümlerinden söz etmek istiyorum.

Hamamlarda, insanlar peş peşe farklı sıcaklıklardaki ve nemli odalarda kalırlardı. Bu odalarda sıcaklık 40-70 derece arasında değişirdi.

Şimdi de Roma hamamlarında ısıtma tertibatından da birkaç cümle edip, Ankara Roma hamamını anlatmaya başlayacağım.

Roma hamamlarının ısıtılması “hypokaust” denilen bir sistemle yapılmaktadır. Arkeolojik veriler yukarıda da sözünü ettiğim gibi bu sistemin Helenistik dönemden beri varlığını kanıtlamaktadır.

Bu sisteme göre: praefurnium denilen ocakta yakılan odun ve odun kömüründen elde edilen yüksek sıcaklıktaki baca gazları: sistem boyunca pilae denilen destekler arasında ilerleyerek hamamın zeminden ısıtılmasını sağlıyordu.

Ocak sayısı: hamamın büyüklüğüne göre belirleniyordu. (Ankara Roma hamamında 10 ocak bulunması, hamamın büyüklüğüne işaret etmektedir) Ocaklar: taştan yapılmakta ve ızgara kullanılmamaktaydı.

Zemine eğim verilerek küllerin temizlenmesi sağlanıyordu. Ocağın çevresinde ise, yanmış ateş tuğlası kullanılıyordu. Ocağın üstünde: bakır veya bronz kazanlarda su ısıtılıyordu. Ayrıca: daha büyük bir depoda soğuk su bulunuyordu. Suların dağıtımı: musluklarla donatılmış, borularla yapılıyordu.

Hamamın ısıtılmasında kullanılan baca gazlarının içinde ilerlediği bu destekler: tuğladan yapılan ve horasan harcı ile birbirine bağlanıyordu. Bu destekler: özellikle tuğladan yapılıyor ama zaman zaman bazalt, kireç taşı gibi farklı malzemeler de kullanılıyordu.

Şekil olarak ise: silindirik, dörtgen,  kemerli veya farklı geometrik şekiller kullanılıyordu. Birçok hamamda: duvarlarla, hamam arasında boşluk bırakılarak, ısıtma zemin değil, duvarlardan yapılıyordu.

Evet: hamam kültürü ve Roma hamam yapıları ile ilgili bu genel bilgilerden sonra, gelelim Roma hamamı bölgesine:

Yazının başında da belirttiğim gibi: bu bölgede yapılan hafriyat çalışmalarında, sürekli olarak antik döneme ait kalıntılar çıkması üzerine, bu höyüğün bulunduğu alanda resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmış, Roma hamamı ortaya çıkarılmış ve ardından burası bir açık hava müzesine dönüştürülerek ziyarete açılmıştır.

Ancak: burada Roma dönemine ait iki ayrı bölüm bulunmaktadır. Bunlar: Roma hamamı, palaestra ve sütunlu yoldur. Bu üç bölümden oluşan yaklaşık 65 bin metre karelik alan: 1997-2001 yılları arasında yeniden düzenlenerek bir açık hava müzesi haline getirilmiştir ve burada 1000 civarında eser sergilenmektedir.

Bu eserler arasında bulunanlar: mezar stelleri, kuzey kanadında yazılı bloklar, postmamentler ve su künkleri, doğu kanadında altar ve batı  kanadındaki “Nike Zafer Anıtı” benzeri mimari eserlerdir. Alanın ortasında ise: lahit ve aslan heykelleri sergilenmektedir.

Özellikle: mezar stelleri ilgi çekmektedir ki, bunların çoğunluğu Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Bu mezar taşlarının bir kısmı tercüme edilmiş ve yazanlar, hemen yakınındaki levhada belirtilmiştir.

Özellikle burada bulunan mezar taşlarından: 7 yaşında ölen iki kardeş Auximos ve Athenodoros adına yaptırılmış olanlar ilgi çekmektedir.

Diğer bir mezar taşı üzerindeki yazıtta “Niketes. I. Pathica ordusunun emektarı ve onun annesi. Onların kendi tatlı çocuğu, bilgi ve eğitimin tüm zarafetiyle süslenmiş. 13 yıl yaşayan Castrensis anısına. Tatlı çocuk mutlu ol, kimse ölümsüz değildir.” Bu mezar taşını da görmenizi öneririm.

Yazıtlı bloklar ise: genellikle kitabeler ve mil taşlarından oluşmaktadır. Bunlar: Ankara şehrinin o döneme ait bilgilerini içermeleri açısından önemlidir. Örneğin: bu kitabelerin birinde: İmparator Vespasianus döneminde (69-79) Ankaralı emekli askerlerin, bir dernek kurdukları öğrenilmektedir. Ayrıca: yine bu kitabelerde, dönemin ekonomik, sosyal, kültürel ve idari yapısı ve spor etkinlikleri öğrenilmektedir.

SÜTUNLU YOL

Son yıllarda arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülen burası: antik Ankyra şehrinin sütunlu yolunun bir kısmıdır. Sütunlu yol: hamam yapısının ve palaestra’nın doğusunda, antik dönem Ankyra şehrinin kutsal alanı olan Augustus Tapınağının bulunduğu yere doğru uzanmaktadır.

Ancak: Cumhuriyetin ilk yıllarında Çankırı caddesi yapılırken bu sütunlu yolun büyük kısmı, caddenin ve çevresindeki yapıların altında kalmış yok olmuştur.

Evet, sütunlu yolun MS. 2 ile 3’ncü yüzyıl arasında yapıldığı düşünülmektedir. Yolun sütunları: boz renkli damarlı mermerden olup, korint tipte başlıkları bulunmaktadır. Sütunların iki yanında, dükkan yapıları bulunur. Bu dükkanların bulunduğu bölüme ait duvar yapıları ortaya çıkarılmıştır.

Kuzey-güney doğrultusundaki duvar:1.70 metre derinlikte görülmüştür. Burada tespit edilen tüm duvarlar, iri taş bloklardan oluşmakta ve aralarında harç bulunmaktadır. Kazı yapılan bölgenin kuzeyinde: dükkanların muhtemelen ön duvarını oluşturan tuğla örgülü duvar bulunur. Duvar, burada 4.30 metre devam ettikten sonra, iri  taş bloklardan oluşan bir eşikle sonlanmaktadır.

Buradaki kazılarda: seramikler, moloz dolgusuyla beraber kırık ve karışık olarak bulunmuştur. Platformun altında ve çevresini kaplayan yanık tabakada da yer yer Roma ve Bizans döneminden bronz sikkeler ele geçirilmiştir.

Ayrıca: az miktarda Frig seramik parçaları, bol miktarda Roma dönemine ait değişik kap formlarına ait seramik parçaları ve geç dönem seramik parçaları ve az miktarda Roma dönemi kandil ve kandil parçaları bulunmuştur.

Dükkanların bulunduğu bölgede, toplu olarak ele geçirilen ve kronolojik silsile takip eden 2000 adetlik sikke buluntusu: define hüviyeti taşımakta olup, sikkelerin çoğunluğu MS. 364-375 yılları arasında Anadolu’da darp edilen bronz sikkelerdir.

Definenin bulunduğu seviyede yoğun yanık izlerinin de olması, bir yangın veya düşman tarafından dükkanların yakılmış olabileceğini düşündürmektedir.

Ayrıca yine burada bulunan ve halen Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen: çıplak çocuk savaşçı olarak tanımlanan pişmiş toprak figürin, kemik tarak ve kemik at koşumu süslemesi de ilgi çekici buluntulardır.

Roma hamamı kapısından girince, hemen sağ yanda görülen kazı alanında: sütunlu yol ile ilgili bir kısım görüntü ilginizi çekebilir.

PALAESTRA-SPOR ALANI

Burası: antik dönemlerde “gymnasium” denilen alanın bir bölümüydü. Bu açık alan “güreş okulu” anlamına gelmesine rağmen, daha geniş anlamda kullanılmış ve bedensel her türlü etkinlik için ayrılmıştır.

Bu bölüm: aynı zamanda hamamın avlusu olarak da nitelendirilmiştir.

HAMAM KISMI

Burada yapılan arkeolojik araştırmalara göre: hamam kısmının “Septimus Severus”un oğlu İmparator Caracalla (212-217) zamanında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bunun en büyük kanıtı: bu alanda bulunan yüzlerce sikkedir.

Geleneğe göre: hamama gelenler, hamam ücretsiz olmasına rağmen, hamam kanallarına sikke atarlardı ve bu atılan yüzlerce-binlerce sikke: arkeolojik buluntularda ele geçirilmiş ve hamamın ve o dönemin yaşantısı ve kültürüne ait büyük kanıtları ortaya koymuştur.

Bu sikkeler, öte yandan hamamın hangi yıllarda kullanıldığını da kanıtlamaktadır ve bunlar incelendiğinde hamamın 500 yıl boyunca kullanıldığı anlaşılmıştır. (buluntu sikkeler, 500 yıllık sürece aittir.)

Evet: daha önce sözünü ettiğim gibi, bu hamam da Ankaralı bir hayırsever zengin olan Tiberius Julius Julianus tarafından yaptırılmış ve bu durum: yine aynı kişi tarafından yaptırılan yazıtlarda belirtilmiştir. Hamam: sağlık tanrısı “Asklepios” a adanmıştır. Ancak döneminde yapıldığı imparatorun ismiyle anılmakta yani “Caracalla Hamamı” olarak bilinmektedir.

Hamamın uzunluğu 130 metre ve genişliği 80 metredir. Taş ve tuğla kullanılarak yapılmıştır. Daha önce de belirttiğim gibi, Anadolu’daki en büyük Roma hamamıdır ve bu durum, gerek şehrin nüfusunun fazlalığı ve gerekse şehre Romalılar tarafından verilen önemi ifade etmesi açısından önemlidir.

Hamamın suyu: buraya 60 km uzaklıktaki Elmadağ’dan taş borularla getirilmiş ve bu hamamla birlikte şehrin tüm mahallelerine  dağıtılmıştır.

Şimdi de bölgenin gezilmesine gelelim

Hamam bölgesinin girişi: Çankırı caddesinde, sütunlu bir revak kalıntısının çevrelediği geniş bir alandadır. Buradaki giriş önce “palaestra” denilen spor alanına açılır. Bu alanda: beden eğitimi ve güreş yapılırdı.

Bu revaklı avlunun bir kenarında 32 sütun bulunur ve buradaki sütunların toplamı 128 tanedir. Bu sütunlar gayet kalındır, gördüğünüzde boyutlarına şaşıracaksınız.

Evet: söylediğim gibi, günümüzde bir açık hava sergisi olarak kullanılan palaestra bölümünden sonra: sola döndüğünüzde: önce soğuk bölüm (frigidarium) görülür. Burası iki bölümlüdür. Sağ yanda: soyunma yerleri (apoditerium) ve bunun hemen solunda havuz (piscina) bulunur.

Bunların ardında: ılık bölümler (tepidarium) ve bu ılık bölümün hemen solunda su deposu bulunur.

Bir sonraki bölüm yine ılık bölümlerdir, ama bu bölümlerin en solunda yani su deposunun hemen arkasında en sıcak bölüm (caldarium) bulunur.

Roma hamamının bulunduğu bölüme giremiyorsunuz. Ancak: bu bölümün biraz yüksekten görülebilmesi için gayet güzel bir yürüyüş yolu platformu yapılmış, zaten bunun üstüne çıkarak yürüdüğünüzde yapının planını ve bölümlerini gayet net olarak görebiliyorsunuz.

Hatta size bir ipucu vereyim, burayı daha yüksekten görmek isterseniz, hemen yan tarafta bulunan “Yıba” çarşısının en üst katına çıkıp bir pencereden burayı tüm güzellikleriyle tepeden görebilirsiniz.

Frigidarium

Burası: içinde yüzme havuzu da bulunan soğuk bölüm yani soğukluktur. Burası: yalnızca Roma hamamlarına özgü özel bir bölümdür. Roma hamamlarını, Türk hamamlarından ayıran en büyük özellik bu bölümdür. Bölüm yuvarlak tuğladan yapılmıştır ve sütun parçaları bulunur. Soğuk bölüm iki kısımdan oluşmaktadır.

Apoditerium-Soyunma yerleri

Burası giriş ve soyunma mekanıydı. Alan olarak hamamın en büyük bölümüdür. Soyunma mekanı: halvet hücreleri de dahil olmak üzere, bütün sıcaklık mekanına yakın büyüklükte bir alanı kapsamaktadır.

Piscina-Havuz

Yüzme havuzunun kenarında: oturma basamakları dikkat çeker.

Soğuk su havuzunun bulunduğu bölümde: büyük eğlenceler tertip edilirdi. Bu havuz, sıcak yaz günlerinde aynı zamanda ziyaretçilerin serinlemek amacıyla kullandıkları bir yerdir ve nispeten büyük inşa edilmiştir.

Tepidarium-Ilık Bölüm

Yapının ikinci sırasındadır. Soyunma mekanı ile sıcaklık bölümü arasındadır. Ziyaretçiler: soyunmalık ve sıcaklık bölümü arasındaki burada: vücudun ısı farkına adapte olması için bir süre beklerler ve sıcak bölümden çıktıktan sonra burada serinlerlerdi.

Burası da yine yuvarlak tuğladan yapılmıştır ve sütun parçaları bulunur. Yıkanma odaları: bu sütunların arasındadır. Bölüm: 40 derece civarında ısıtılır ve içinde sauna seansları düzenlenen dinlenme bölümüdür.

Bölüm zeminden ısıtılırdı. Burada: İatrına yani tuvalet ve traşlık bölümleri de bulunur. Ayrıca, o dönemde henüz  sabun bilinmediğinden, vücudu ovma ve yağlama da burada yapılırdı.

Ankara’nın soğuk kış mevsimi nedeniyle, bu bölüm diğer bölümlerden daha geniştir. Bu bölümün çevresinde: ocaktan yani külhan bölümünden gelen sıcak havanın rahatça dolaştığı tuğla sütunlardan oluşan bir yer altı ısıtma tesisatı bulunur.

Bu yeraltı ısıtma tesisatı: ocakçıların ateşi körüklemek için geçtikleri bir takım tünel ve geçitlerle birbirine bağlanır. Yukarıdaki odalar, bodrumdaki bu tesisat yardımı ile ısıtılır.

Caldarium-En sıcak Bölüm

Burası: yapının en arka kısmındadır ve hamamın saunası yani en sıcak ve en önemli bölümüdür. Bölüm: kubbenin örttüğü, merkezi bir alan çevresinde sıralanan eyvan ve hücrelerden oluşur. Bu bölüm: öğleden sonra güneşini alması için güney cephede yapılmıştır.

Burada sıcaklık, sabit olarak 40-50 dereceler arasındadır. Havadaki nem oranı ise çok yüksektir ve hatta yüzde 100’e yakındır. Bu bölümde: adaleler gevşer, kan dolaşımı zorlanmaz, koku seansları ile solunum yolları rahatlatılır.

Hipocastum-Hypocaustum

Hamamın ısıtma tertibatı bu bölümdedir. Bölüm: ateşlik ve cehennemlik olmak üzere ikiye ayrılır. Burada: su haznesi ve bakır kazanlar bulunur. Külhan yani ısıtma tertibatı: genellikle sıcaklık mekanının bir tarafına yerleştirilen sıcak su deposunun altında bulunmaktadır.

Sudatorium

Ocağa yakın inşa edilen, bir tür “terleme” salonudur. Burada, sıcaklık doğal olarak daha yüksektir ve iç ortamın nemi, mümkün olduğunca düşük tutulur. Yani, bir tür kuru saunadır.

BALGAT ROMA MEZARI

Son olarak: palaestra bölümünün solunda, caddenin kıyısındaki bir yapıdan söz etmek istiyorum.

Burada: bir ev tipi mezar görülmektedir ama bu mezar yapısı, buraya sonradan getirilerek yerleştirilmiştir. Çünkü: Balgat mahallesinde yapılan bir hafriyat çalışması sırasında bulunmuştur. İki odadan oluşan aile mezar yapısı: MÖ. 50 ile MS. 50 arasındaki yıllara tarihlenmektedir.

1998 yılında ilk bulunduğunda, içinde üç gömü bulunmuştur. Ayrıca: yine antik dönemde mezar hediyesi olarak bırakılan: altın yüzükler, küpe ve cam kap parçaları, bronz kaplar ve mobilya aksamları ile kaseler ve günlük yaşamda kullanılan bazı takı ve eşyalar bulunmuştur.

Bulunan bu eserler, günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Bu mezarın yanına kadar gidebilir, hatta çevresinde dolaşabilirsiniz, ama elbette içine girmek veya bakmak mümkün değildir, çünkü kilitlidir.

Evet: son olarak birkaç cümle daha söylemek istiyorum. Ankara, yani başkentte yaşıyorsanız, kesinlikle birkaç kez, buranın önünden geçmişsinizdir, bence mutlaka zaman ayırın ve hemen yakınımızdaki bu antik yapıyı görün.

Özellikle: burayı gezdiğinizde: buranın bulunduğu alanın çevresine nasıl hakim olduğunu, çevrede nasıl muhteşem bir manzara bulunduğunu göreceksiniz, öte yandan: buranın büyüklüğünü belki hissetmeyeceksiniz, ancak burası diğer tüm hamam yapılarını inceleyen araştırmacılar tarafından, Anadolu’da bulunan en büyük hamam yapısı olduğu belirtiliyor.

Yani: Romalılar, gerçekten bir taşra kenti olan Ankara’ya bir zamanlar büyük önem vermişler ve bu ölçüde büyük bir hamam yapma gereğini hissetmişler. Öte yandan, bu hamamın 500 yıl kullanıldığını düşünün. Gerçekten 500 yıl muhteşem uzun bir süre.

Yani, bir yapının sürekli olarak 500 yıl boyunca kullanılması muhteşem bir durum, bu durum gerek kültürel özellikler ve gerekse yapının sağlamlığından kaynaklanmaktadır. Buraya, antik dönemde 60 km uzaklıktaki Elmadağ yöresinden taş kanallar ile su getirildiğini düşünün.

Son olarak: bir zamanlar, muhteşem bir kültürün ve medeniyetin yaşandığı, insanların havasını soluduğu bu mekanda gezerken, günümüzden 1000 yıl sonra yine bu topraklarda yaşayacak insanların bizler hakkında neler düşüneceğini düşünmeye çalışın.

Antik dönem insanları: bizlere en büyük miras olarak toprakları bırakmışlar ve yaşam alanlarını ekilebilir topraklar üzerine değil, yüksek yerlere kurmuşlar.