Dali şehrinin 150 km. kuzeyindedir. Bu mesafe: yaklaşık 3-4 saatlik bir yolculuk ile alınır. Şehirde, ayrıca havaalanı da bulunmaktadır. Havaalanı, şehir merkezine 28 km. uzaklıktadır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım, otobüsler ile sağlanmaktadır.
Kent: 5500 metre yükseklikteki Yeşim Ejderinin Karlı dağının yamaçlarında kurulmuştur. Şehir: sahip olduğu otantik görüntüsü sayesinde, Dali şehrinden daha çok tercih edilmektedir.
Ancak, şehrin eski bölümü, 1996 yılındaki depremde yıkılınca: Old Town Lijiang: 1999 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine yazılarak koruma altına alınmıştır.
Şehrin öyküsü, 800 yıl kadar geriye gitmektedir. Eski şehir: su yolları ve köprüler ile düzenli bir sistem kurularak yerleşmiştir.
Eski şehrin mimarisi, tarihi ve geleneksel sakinleri, Çin şehir kültürünün en eskiye dayanan özelliklerindendir.
Kısacası, burası, Çin ülkesinde en iyi korunmuş antik kenttir.
Zaten bu yüzden, UNESCO listesine alınmıştır.
Bu eski şehrin sokaklarında dolaşabilirsiniz. Yerel çiftlik evleri ve tarihi otellerden, batan güneşi izleyebilirsiniz.
Şehrin kuzeyinde: Kara Ejder Göleti Parkında: Naxia Dongbei Kültür Müzesi bulunuyor. Burayı ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca: şehirde gezilecek yerlerden bir diğeri: Bai Azınlıklarına ait geleneksel evlerdir. Bu evlerin düzeni, kireç tozu ahşap duvarlar ve taş oymalar ile ilgi çekmektedir. Koruma altına alınmışlardır. Şehirdeki, Lijang Old Town bölgesi de, görülmeye değerdir.
Bu cadde üzerinde, hediyelik eşya satan mağazalar, bar ve restoranlar var. Gece olduğunda ise, bu cadde bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Kırmızı fenerler yanıyor ve özellikle şehrin ziyaretçileri, turistler, bu otantik ortamı canlı canlı yaşıyorlar, sizde gezebilirsiniz.
Son olarak, şehirde görmenizi önereceğim yer: Kaya Joseph Former Resdence. Yani: Yuhu köyü. Kaya Joseph: batı dünyasına bu şehri tanıtan ilk yabancı bilim adamıdır. Onun eski yani yaşadığı ev, gezilebiliyor.
Yunnan eyaletinin başkentidir. Üniversiteler, müzeler, galeriler ve diğer bir kısım ekonomik, kültürel ve eğitim kurumlarına ev sahipliği yapmaktadır.
Sınıra yakın, Güneydoğu Asya olarak bilinen ülkelere olan ulaşımın merkezi ve demiryolu bağlantısı, bu şehir üzerinden sağlanmaktadır.
Güneybatı Çin bölgesi, Vietnam ve Burma-Laos bölgelerine, karayolu bağlantısı buradan geçmektedir.
Yani, önemli bir ticaret merkezi konumundadır.
Buranın en öne çıkan özelliği: ılıman iklimidir.
Deniz seviyesinden 1900 metre yükseklikte bulunan şehirde, sürekli ılıman bir hava hakimdir. Bunun doğal sonucu olarak: burada, yılın her döneminde: manolya, açelya, begonya, kamelya gibi çiçekler görülebilmektedir.
Yani: bu şehir, bir anlamda, Çin ülkesinin çiçek bahçesi olarak nam salmıştır.
Şehrin diğer bir özelliği de:
Şehir nüfusunun büyük bölümünü oluşturan azınlıkların, mahalli kıyafetler giyerek yaşamlarını sürdürmeleri ve bu görüntünün yarattığı çok renkliliktir.
Yani, şehirde toplam 25 azınlık yaşamaktadır. Bu sayı, ülkede yaşayan toplam azınlıkların, yarısına eşittir.
Ayrıca: şehir merkezinde, 20.000 binden fazla öğrenci barındıran büyük bir üniversite “Milliyetler Üniversitesi” bulunuyor.
Şehirde: yüzden fazla otel vardır. Ayrıca, birçok konukevi de bulunuyor. Bu yüzden turistler için gayet uygun konaklama imkanları yaratılmıştır. Ayrıca, şehir, lezzetli yemekleriyle de öne çıkmaktadır.
Bu yemeklerden en önemlisi: Pirinç Noodle ve Xuanwei Ham’dır. Bu yemekleri, yerel restoranlarda veya gece pazarında, tezgahlarda bulabilirsiniz. Eğer şehirden hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: özellikle, fildişi ve ahşap oymalar satın alabilirsiniz.
ŞEHİR MERKEZİ
Şehir merkezinde 3 büyük meydan ve 5 ana cadde var. Kentin batısında, Panlong River (bir kanal) bulunmaktadır. Kanalın suları, kirli siyah ve yağlı görülüyor, yani pis bir görüntü var.
Kunming Department Store bölümünde ise, yoğun bir kalabalık ve alışveriş merkezi görülüyor. Buradaki alışverişin genel özellikleri: giyim ve elektronik eşya üzerinedir.
CUİHU PARK (YEŞİL GÖL PARKI)
Şehrin en büyük parkıdır. Çoğunlukla, gölün çevresindeki yeşilliklerden oluşmaktadır. Park içinde: lotus havuzları, sarkan söğüt ağaçları, su yolları ve dolambaçlı yollar var.
Parkın batı bölümünde, şehrin en ünlü vatanseveri olan “Nie Er” in heykeli var. Bu şahıs, aynı zamanda, Çin ulusal marşının bestecisidir.
YEŞİL GÖL (CUİHUİ)
Şehir merkezinde güzel bir parktır. Şehir halkı, burayı gezinti için tercih etmektedirler. Parkın en büyük özelliği, göçmen kuşların Sibirya üzerinden gelerek güneye indiği dönemlerde, burada verdikleri mola sırasında gösterdikleri çeşitliliktir.
DAGUAN PARK
Şehrin güneybatısındadır. 17.yüzyılda, Qing hanedanı zamanında kurulmuştur. Park içinde: gürültülü bir lunapark, gıda tezgahları var. Şehrin gençlerinin başlıca uğrak yerlerinden biridir.
HAYVANAT BAHÇESİ
1950 yılında kurulmuştur. Yuantong Parkının yanındadır. Hayvanat bahçesinde: 140 türden, 5000 den fazla hayvan bulunuyor. Yıllık ziyaretçi sayısı: 3 milyon civarındadır.
BAMBU TAPINAĞI (QİONGZHUSİ)
Şehir merkezinin 15 km. kuzeyindedir. Tapınak: ormanlık Yu’an dağındadır ve yeşil bitkilerle çevrilidir.
Burada: ülkedeki diğer tapınaklarda benzeri olmayan, 500 civarında Arhat yani Budanın takipçilerinin betimlendiği heykelleri görebilirsiniz.
STONE FOREST
Burası, bir tür karst şekilleri oluşmuş, kayalardır. Burada, değişik şekilli kayalar üzerinde yürüyebilirsiniz Bu sırada, doğanın olağanüstü işçiliğini görüp şaşıracaksınız. Bu işçilik, kayalar üzerinde: bitkiler, hayvanlar ve hatta insanlar şeklinde görülmektedir.
ALTIN TAPINAK (JİN DİAN)
Şehir merkezinin 11 km. kuzeyindedir. Tapınak salonu, yaklaşık 250 ton ağırlığındaki bronzdan yapılmıştır. Zaten, tapınak, adını da bu salondan almıştır.
DİAN GÖLÜ
Çin ülkesinin, beşinci büyük gölüdür. Göl çevresinde, parklar ve mesire yerleri bulunmaktadır. Gölde: tekneyle gezebilir ve kıyısındaki parklarda yürüyüş yapabilirsiniz. Bu parklardan öne çıkanı: Büyük Manzara Parkı (Daguan Gongyuan) dır.
MÖ 628 yılında başlayan Lidya saldırıları sonucu, kentlilerin yöneldiği çevre yerleşimlerinden birisi de Buca’dır. Buca isminin kökeni Rumcadır. Bir köşede, kenarda bulunan köy anlamına gelen “Vuzas” ya da “Bovios” kelimesinden gelmektedir. Ayrıca İtalyancada “Buca” kelimesi “çukur” anlamına gelmektedir.
Buca’nın çukurda kalması, ismin buradan geldiğini düşündürmektedir. İzmir’in kuzeydoğusunda bulunan yerleşim, adının kökeninden de anlaşılacağı gibi her zaman Rum azınlığın yoğunlukta bulunduğu bir köy olmuştur. Yerleşimde ana gelir kaynağı bağcılık ve büyükbaş hayvandır.
Buca ismine, ilk olarak 1688 yılında rastlanılır. Bu yıl bir deprem olduğu ve Fransız Konsolosluğunun Buca’ya taşındığı kayıtlıdır.
19’ncu yüzyıla değin Rum ve Türk nüfusun yanı sıra Levantenlerin sayfiye evlerinin de bulunduğu yerleşim, yüzyılın ikinci yarısında Bornova’ya paralel bir gelişim göstererek Batılı grupların tercih ettiği bir yaşam alanı olmuştur. Ancak 19’ncu yüzyılın ikinci yarısına dek, yerleşimin fiziksel yapılanmasının ve kentle bağlarının gelişmemiş olduğu düşünülür. 19’ncu yüzyılın ortalarına kadar, kente ulaşım bir patika üzerinden, eşek ve katırlarla yapılmaktadır.
Buca’daki yaşamın değişiminde kırılma noktası demiryolu hattı ile kente bağlanmasıdır.
1860 yılında Aydın demiryolu hattının önemli bir durağı olarak kent merkezine bağlanan yerleşimin gelişmesinde demiryolu hattının kullanımı ve demiryolu şirketi üst düzey yöneticilerinin Buca’ya yerleşmesi önemli rol oynamıştır.
Demiryolunun başlattığı toplumsal ve fiziksel gelişim, Levantenlerin konut alanı olarak buraya yönelmesi ve buna bağlı olarak Rum nüfusun artmasına yol açmıştır. Bu dönemde, Buca, İzmir kent bütünlüğünde var olan Batılı gurupların ana yerleşim alanlarından biri haline dönüşmüş, nüfus hızla artmış, 19’ncu yüzyılın sonlarında 5 bine ulaşmıştır.
19’ncu yüzyıl başında yerleşimde bir Yunan, bir Katolik, bir Reforme kilisesi ve bir cami bulunmaktaydı.
Yerleşimdeki Protestan guruba ait ilk kilise 1836 yılında, İngiliz ve Amerikalıların ortak girişimi ile bir konutun kilise olarak düzenlenmesi sonucu kullanıma açılmıştır.
Daha sonra 1866 yılında bu yapı yıkılmış ve arazisine, günümüze kadar varlığını sürdüren Protestan kilisesi inşa edilmiştir. Aynı dönemde, Katolikler, “De Tous Les Saints Kilise” sini kurmuşlardır.
20’nci yüzyılın ilk çeyreğine ilişkin bilgilerde ise Buca’da iki Ortodoks, bir Katolik, bir de Protestan olmak üzere dört kilise bulunduğu bilinmektedir.
Bu dini yapılardan sadece bir Katolik ve bir Protestan kilisesi günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Buca Protestan kilisesinin yanında bulunan Papaz Okuluna ilişkin “Ortodoks kilisesine aittir” ifadesi kullanılır.
1950’li yıllar tüm İzmir genelinde olduğu gibi, Buca’da da Levanten toplumun yaşam alanlarını terk ettiği dönemdir. Bu dönemde dağılmış olan cemaati bir arada tutmak için Londra’da basılıp Türkiye’de dağıtılan bir bülten hazırlanmıştır.
İzmir Buca
GENEL
İlçenin kuzeyinde Konak, kuzeydoğusunda Bornova, doğusunda Kemalpaşa, güneyinde Torbalı, batısında Gaziemir ve Karabağlar ilçeleri vardır. Nüfus bakımından İzmir ilinin en büyük ilçesidir. İlçe, Nif dağının güney eteklerine kurulmuştur.
Yayvan görünüşlü arazi ile çevrelenmiştir. Çevresindeki tepeler ve vadiler bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Dağlık arazide kurulu köyü yoktur. Düz ve verimli topraklara sahiptir. Denizden yükseklik ortalama 38 metredir. Yörede tipik Akdeniz iklimi hakimdir, kışlar bol yağışlı, yazlar ise sıcak geçer.
BUCA YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARI
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesine bağlı: Buca Eğitim Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adalet Yüksek Okulu, Manisa Spor Akademisine bağlı Beden Eğitimi Bölümü bulunmaktadır. Halen, İlçede Dokuz Eylül Üniversitesi kampüsleri inşası sürmektedir. İnşaatlar bittiğinde ilçe tam anlamı ile bir “Fakülteler ilçesi” olacaktır.
NE YENİR
Buca yöresinde tatmanızı önereceğim yerel lezzetler: zeytinyağı, kiraz, bardacık, razakı ve sultani üzümü, kavun, oğlak kebabı, kekik turşusu ve bamya önerilir.
İzmir Buca
GEZİLECEK YERLER
İzmir Buca Levanten Yaşam Alanları
LEVANTEN YAŞAM ALANLARI
1’NCİ AKS
Dönemin önemli fiziksel yapılanması olan Buca Tren İstasyonunu yerleşim merkezine bağlayan ve buradan İzmir kent merkezine yönelen caddedir. İzmir (bugünkü Menderes caddesi) yoğunlukla tekil yapılar ile çevrelenmiştir. İstasyon Caddesinde, sıra ev niteliğini gösteren yapılar bulunmaktadır.
2’NCİ AKS
Yerleşim merkezinden güneydoğuya doğru yönelen Fatih Caddesindedir. Günümüzde Erdem caddesi olarak isimlendirilen cadde boyunca varlıklı Levanten ailelerine ait, yoğunlukla yüksek duvarlarla çevrelenmiş konutların yanı sıra, Anglikan cemaatine hizmet veren Buca Protestan kilisesi ve Papaz Okulu yer almaktadır.
İzmir Buca Amerikan Koleji
AMERİKAN KOLEJİ
Okul: Kızılçullu (günümüzdeki ismi Şirinyer) semtinin güneyinde Meles çayına bakan yerdedir.
1891 yılı Eylül ayında Alexander Mc Lachlan ve eşi, İzmir’e yerleşerek yaşamlarının 35 yılını adayacakları bir okul kurmaya karar verirler. İlk olarak, Basmane Melez caddesinde 5 yıllık ilköğretimle yükümlü Amerikan Erkek Okulu açarlar.
Okul, 1895 yılında ilk mezunlarını verir. 10 yıl sonra ise, öğrenim süresi 4 yıl hazırlık ve 4 yıl kolej sınıfı olmak üzere 8 yıla çıkarılır ve okul, Amerikan Kolej Enstitüsü ismini alır. Amerika’dan birçok kişi, okulu ziyaret ederek incelemelerde bulunur.
Bu ziyaretçilerden birisi de demiryolu yapımı ile ismini duyuran dönemin zengin iş adamlarından John S. Kennedy’dir. Kennedy ve eşinin ziyareti, daha sonra okula yapacakları büyük maddi kaynakların başlangıcı olur ve yardımlar 30 yıl boyunca sürer.
Okulun isminin daha da duyulması sonucu, yeni kampüs binası ihtiyacı ortaya çıkar. Kampusta, 10 kadar daha küçük ek bina ve personel konutu inşa edilir. Böylece eski Amerikan Kolejinin bulunduğu yerde, Kızılçullu Kampüsü kurulur.
İzmir Buca
Yeni kampus binası, 1913 yılında açılır. 400 öğrenci vardır. Öğrencilerin çoğunluğu Rum ve Ermenilerden oluşur. Türk, Musevi ve Avrupa kökenli öğrenciler de bulunur.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapmış Adnan Menderes’te burada eğitim görmüş ve eski Amerikan Kolejinden mezun olmuştur. (Köy Enstitülerinin kapanmasının ardından, bu bina ve çevresindeki arazi, yine Adnan Menderes Başbakanlığı döneminde NATO’ya devredilmiştir.)
İzmirli Levanten ailelerin çocuklarının okuduğu sayılı okullardan biriydi.
Mc Lachlan, İzmir kentine spor alanında da yenilikler getirir. İlk defa okullar arası atletizm müsabakaları düzenlenir. Türkiye’nin ilk bölgesel futbol ligi kurulur. İzmir’e okula ilk sismograf ve ilk elektrikli aydınlatma sistemi getirilir.
1’nci Dünya Savaşının başlamasıyla 1914 yılında, okulda öğrenci sayısı önemli oranda düşer. Çünkü öğrencilerin bazıları askere alınır, kolejin bir süre dış dünya ile bağlantısı kesilir.
Çünkü İzmir, itilaf güçleri tarafından denizden ablukaya alınmıştır. Ayrıca kolejin hemen güneyindeki hipodrom, havaalanı olarak kullanılmaya başlanmış, demiryolu hattının kolejin yakınından geçmesi nedeniyle, hava saldırıları yapılmıştır.
Kolej yakınlarına da zaman zaman bombalar düşmüş kolej çalışanları zor zamanlar geçirmiştir. Ayrıca savaş nedeniyle yiyecek kıtlığı çeken yerel halka da gıda yardımı yapılmıştır.
1918 yılında, savaşın sonlarında kampusun esir toplama merkezi olarak kullanılmasına karar verilir. İngiliz ve Türk hükümetlerinin, malul harp esirlerinin takası konusunda anlaşmaları üzerine, kampüs ve binalar askeri valinin kullanımına tahsis edilir.
Türkiye’deki çeşitli kamplardan gelen İngiliz askeri, 2000 kadar savaş esiri, 3 ay burada barınırlar. Savaşın ardından, Mc Lachlan: kampüste bir tarım okulu açar. Okul: çiftçilere dönüşümlü mahsul yetiştirme ve değişik çiftlik hayvanları yetiştirme konularında eğitim verir.
1919 yılında Yunan ordusu İzmir şehrini işgal edince, kolej yönetimi, eğitim müfredatını Yunan idaresinin isteğine göre yeniden düzenlemek zorunda kalır. 10 Eylül 1922 günü, kolejin batısında Türk ve Yunan birlikleri arasında çıkan çatışmalar nedeniyle, pek çok Ermeni ve Rum, korku ile koleje sığınır. İzmir’de yönetim Türk tarafına geçince, kolej müfredatı yine değiştirilir.
1922 yılında İzmir’de büyük bir yangın çıkar ve okuldaki eğitim durma noktasına gelir. Ocak 1923 tarihinde, kolejde derslere yeniden başlanır. Okulda 250 öğrenci vardır ama hiç gayrimüslim öğrenci kalmamıştır. Öğrencilerin hepsi Türk’tür.
Eğitim 1934 yılına kadar devam eder. Kolej yönetimin Türkiye’deki faaliyetlerini sonlandırma kararı alarak Lübnan-Beyrut şehrine taşınır. Halen Beyrut’ta faaliyetlerini sürdürmektedir.
1935 yılında kampüs ve bina, Türkiye’deki öğretmen açığını kapatmak için Öğretmen Yetiştirme Kurslarına tahsis edilir. Çünkü kolej döneminde yurtdışından getirilen birçok yeni alet ile kolej arazisinde modern tarım yapılmaktadır.
1937 yılının Ocak ayında, kolej kampüsü, Türk hükümeti tarafından satın alınır ve tarım ağırlıklı uygulamalı bir okul açılmasına karar verilir. 1937 yılında burada “Kızılçullu Köy Enstitüsü” açılır. İzmir Eğitim Enstitüsü öğrencileri binaya taşınırlar.
Okulda: öğrencilere, demircilik, marangozluk, modern tarım yöntemleri, hastalıkların tedavisi gibi birçok farklı alanda eğitim verilir. Daha sonra atandıkları köylerde, bu alanlarda öncülük etmeleri sağlanır.
18 Şubat 1952 tarihinde Türkiye NATO’ya üye olur. Kızılçullu’daki bu kampüsün de Nato’ya ait uygun bir merkez olacağı düşünülür. Böylece 18 yıl sonra, kampüs arazisi yine ABD’nin merkezinde olduğu yeni bir kuruluşa geçmiş olur. Eylül 1952 tarihinde, eski Amerikan Kampüsü, NATO tarafından kullanılmaya başlanır.
1952-1954 yılları arasında, burada Türk, Yunan ve Amerikalı askerler bulunur. Daha sonra diğer üye ülkelerin askerleri de gelir. 30 Haziran 1948 tarihinde Karargahın idaresi Türklere verilir.
1999 yılında, karargahın yeni ismi “Güneydoğu Avrupa Müşterek Komutanlığı” olur. 2012 yılında yeniden Kara Kuvvetleri Komutanlığına dönüştürülür. Günümüzde faaliyetlerin devam etmektedir.
Kampüs’te çeşitli binalar bulunmaktadır.
Mc Lanchan Binası
Amerikan koleji kampüsünün ana binasıdır. 1912-1913 yılları arasında yapılmıştır. Kampüsün doğusundadır. Uzunluğu 55 metre, genişliği 21.5 metredir. Ortasında bir saat kulesi bulunur. Saat ve parçalar Almanya’dan getirilmiştir.
Bina: diğer tarihi binalarda olduğu gibi, beyaz Seydiköy taşından yapılmıştır. O günün şartlarına göre, çok ileri düzeyde olan buharlı ısıtma tesisatı ile ısıtılıyordu. Bina: dikdörtgen planlıdır. Zemin dışında iki katlıdır.
Giriş kapısı: dört katlı, dikdörtgen kule şeklindedir. Dışarıya doğru taşırılmıştır. Kulenin katları arasında enine silmeler bulunur. Dördüncü katın üzerinde, yuvarlak kadranlı bir saat bulunur. Bugün NATO karargahı olarak kullanılmaktadır.
Jimnastikhane
Ana binanın kuzeybatısındadır. Uzunluğu 36.5 metre, genişliği 18 metredir. Yapıldığı dönemde Türkiye’nin en büyük spor salonudur. Binanın alt katında, akümülatörlü, dinamo dairesi ve teknisyen odası bulunur.
Bu kısım sayesinde kampüsüm tüm elektriği sağlanır. Ayrıca motor dairesindeki üç beygirlik santrifüj pompası sayesinde, ana binanın en üst katındaki su tankına su pompalanıyor ve burada biriken su, kampüs içindeki tüm binalara dağıtılıyordu. Pek çok spor aleti alınmış ve Amerika’dan çelik dolaplar getirilmişti.
Konferans Salonu
Ana binanın güneybatısındadır. Uzunluğu 30 metre, genişliği 15 metredir. İlk katında, toplam 450 kişi kapasiteli üç salon bulunmaktaydı. İkinci katta ise 750 kişilik büyük bir konferans salonu vardı. Bina, bodrumundaki buharlı ısıtma tesisatıyla ısınıyordu. Bina içinde, bir tane de şapel vardı. Kolej kütüphanesi, bu binanın ilk katındaydı.
Öğretmen Evleri
Kampüsün batısındaydı. İki katlıydılar. İkişer olarak, birbirine bitişik şekilde, toplam üç yapı ve altı evden oluşuyordu.
Kenarden Kulübesi
Ana binanın kuzeyindedir. Amerikan Koleji Başkanının evidir. Kolej yapımına büyük katkılar sağlayan Kennedy ailesinin ABD’deki “Kenarden” ismindeki yazlıklarına istinaden bu isimle anılır. Ma Lachlan ailesi, buraya 9 Mayıs 1913 tarihinde taşınmış ve Türkiye’den ayrıldıkları 1926 yılına kadar burada ikamet etmişlerdir.
Schauffler Evi
Kampüsün batı giriş kapısı yanındadır. Amerikan kolejinin yapımına büyük katkıları olan New Yorklu Schauffler’in anısına bu isimle adlandırılmıştır. Kolejin bazı öğretim üyeleri ve aileleri bu evde kalıyorlardı.
İzmir Buca Baltazzi-Baltacı Köşkü
BALTAZZİ-BALTACI KÖŞKÜ
Köşkü yaptıran aileye ait bilgiler çelişkilidir. Yapının Bucalı bir Rum olan Demonstanis Baltacı veya İtalyan uyruklu Dimonstanis Baltazzi tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Söz konusu kişilin ilk isminin aynı olması ve o dönemde Osmanlı tebaadan (özellikle Rum toplulukları) bazı kişilerin Avrupalı ulusların uyruğuna geçtiği bilinmektedir.
Baltazzi ailesinin Rum asıllı İtalyan olabileceği düşünülür. Demostanis Baltacı, arkeolojii alanında Osman Hamdi Bey ile çalışmıştır. Bu bina: ilçenin en eski yapılarındandır.
İzmir Buca Baltazzi-Baltacı Köşkü
1856 yılında Sultan Abdülmecit, burada misafir edilmiştir. 1863 yılında Sultan Abdülaziz, İzmir’e geldiğinde burada kalmıştır. Söylenenlere göre: Sultan, Aliotti bahçesine bakan kapıdan kabul edilmiş ve adet olduğu üzere, kapı daha sonra kapatılarak bir daha kullanılmamıştır.
Malikane: 1890’lı yıllarda I. Spartalıyan isimli İzmirli zengin bir tüccar tarafından alınmıştır. Kurtuluş savaşını takiben kenti terk etmesi üzerine yapı kamulaştırılmıştır.
19’ncu yüzyılda: Yunan Milli Bankası adına 120 bin kaimeye satın alınmıştır. Daha sonra, Yunan Başbakanı Venizelos, burayı: savaşta ölenlerin çocukları için bir yetimhane yapılmak üzere, İzmir Rum Toplumuna bağışlar.1922 yılında buradaki yetimler: Amerikan Kızılhaç Örgütü tarafından Yunanistan’a nakledilir. Bu tarihte Türk Devletine geçen Malikane, Mustafa Kemal Paşa’ya bağışlanır.Ancak, kendisi burasının okul yapılmasını ister ve “Buca Ortaokulu” olur.Ayrıca: Malikane Konak Yatılı Öğrenci Yurdu ve diğer müştemilat binaları da müsamere salonu ve benzeri olarak kullanılmıştır. Nitekim, Malikane, 1930’lu yıllardan bu yana, okul olarak kullanılmaktadır.Baltazzi köşkü ve içinde konumlandığı arazi, 1986 yılında kültürel eser ve doğal Sit olarak tescil edilmiş, koruma kapsamına dahil edilmiştir.
Günümüzde yapı Buca Lisesi ek binası olarak kullanılmaktadır. Malikane içindeki havuz ve heykeller, nostaljik yapısını korumaya devam etmektedir.
İzmir Buca Papaz Okulu
PAPAZ OKULU
Protestan kilisesinin yanında bulunan bu bina, ilçede papazların eğitim için gittikleri bir yerdir. Ancak hakkında fazlaca ayrıntılı bilgi yoktur. Bina, bir süre “Kız Yetiştirme Yurdu” olarak kullanılmış, yurdun Gürçeşme Polis Okulunun yanına taşınması sonucu, günümüzde Papaz okulu binası “Huzurevi” olarak kullanılmaktadır.
İzmir Buca Forbes Köşkü
FORBES KÖŞKÜ
1908 yılında İngiliz Forbes ailesinin konutu olarak yapılmıştır. Buca ilçesinde bulunan Levanten malikaneleri arasında en çarpıcı ve görkemli olandır.
19’ncu yüzyıl sonundan itibaren İzmir kenti, ekonomik ve toplumsal yaşamı içinde önemli bir yere sahip olan Forbes ailesinin ekonomik gücünü meyan kökü ve antimuan madeni ticareti yaparak kazandığı bilinmektedir. Forbes köşkünün inşasından kısa bir süre sonra yandığı ve 1910 yılında tekrar inşa edildiği, ana giriş kapısı üzerindeki armada belirtilmektedir.
Ailenin Cumhuriyetin ilanını müteakip Yunanistan’a göç etmesi üzerine Forbes, yapıyı yakın arkadaşı Albert Whittal’e hibe etmiştir. Yerleşim yerinde, çam ağaçları ile örtülü bir tepenin üst noktasında konumlanan yapı, hareketli kitlesi ve kitle bütününde yükselen kulesi ile etkileyici bir siluet yaratır.
Forbes köşkü: arazi nitelikleri ve konumlanışı, ölçeği, mekan kurgusu ve hacimsel nitelikleriyle, iç mekan ve cephe düzenlemeleriyle ulaşılmaz, erk sahibi, patron olgusunu temsil etmektedir. Köşkün detaylarında çok kaliteli malzeme ve işçilik hakimdir.
Gerek taş gerekse ithal edildiğin anlaşılan ahşap, çok özenli detay incelikleri yansıtır. Köşkün bir başka özelliği strüktürel yapısıdır. Yığma taş duvarlar içine gömülmüş ahşap karkas sistem, alışılmamış karma bir konstrüksiyon düzeni oluşturmaktadır. İzmir’in zaman zaman depremlerden büyük zarar görmesi nedeniyle, muhtemelen mimar böyle bir önlem alma gereği hissetmiştir.
Forbes ailesinin İzmir’den ayrılmasından sonra burada Whittal ailesi ikamet etmiştir.
1940’lı yılların sonunda kamulaştırıldığı belirlenen yapı süreç içinde: Devlet Demiryolları, Maliye Hazinesi ve özel mülkiyetler arasında bölünmüştür. Ayrıca bir süre de Sosyal Sigortalar Kurumu mülkiyetinde hizmet vermiş bu dönemde uzun yıllar S.S.K. Hastanesi doktorlarının dinlenme mekanı olarak kullanılmıştır.
Son yıllarda kapsamlı onarım ve işlev değişikliği nedeniyle boşaltılan ve büyük ölçüde soyulan yapı, ekonomik nedenlerle uygulamanın durdurulması sonucu büyük zarar görmüştür.
Gerek soyulmuş ve kısmen onarılmış bölümlerin doğal koşullarla direkt teması, gerekse iç mekan elemanlarının (şömine, gövde ve panelleri, kütüphane düzenlemeleri, tavan göbekleri gibi) bilinçli, hatta Vandal bir yaklaşımla yok edilmesi/çalınması, yapının sahip olduğu kültürel değerleri yok etmiştir.
Yapı ölçeğindeki olumsuzlukların yanı sıra, arazideki yoğun yapılaşma da kaygı vericidir. Köşk, günümüzde boş durmaktadır.
İzmir Buca Manoly Otel
MANOLY OTELİ
Otel, Katolik kilisesinin yüksek duvarlarının hemen yanındadır. Buca’nın en eski oteli olarak bilinmektedir.
1838 yılında yapılmıştır. Bölgede kitabesi bulunan konutların en eskisidir. Kontrüksiyon ahşap karkas arası kagir dolgu türü kullanılmıştır. Eskiliğine rağmen, yansıttığı mimari üst düzeyde ve kalitelidir. İki binadan oluşmaktadır. Yola bakan ön bina, zemin katında iki kişilik iki oda ve birinci katta yemek odası, oyun yeri ve oturma salonu bulunur. Ana kapıdan girilince sağ tarafında et pişirme ocağı ve yanında tek katlı kapalı bir mekan vardır.
Arka kısım zeminden bir kişilik ve iki kişilik, 2 oda bulunur. Bu odaların önünde, direklerle çevrili yarı kapalı bir uzun salon vardır. Üst birinci kata çıkmak için iki merdiven vardır. Biri yarı kapalı uzun salondan, öbürü de atların bağlı olduğu yerden bir merdivenle çıkılır. Birinci katta bir koridor ve çevresinde tek kişilik, 5 oda bulunur.
Pansiyondan başka üst salonda toplantılar, bezik, poker gibi oyunlar oynanırdı. Alsancak’dan, Bornova’dan, Karşıyaka’dan gelen levantenler, bu oyunlara katılırlardı. Uzun bir süreden sonra bu pansiyon terk edildi ve bir Türk ailesi yerleşti.
İzmir Buca Manoly Otel
Giriş, ulaşım arası olarak binek hayvanlarının kullanıldığı dönem karakteristiğini çok açık belirtir. O dönemde Levantenler atlarla gelir ana kapıdan girerlerdi. Atlarını ortada bulunan boş avluya bağlarlardı. (bu avlu günümüzde bahçe olarak kullanılıyor.)
İzmir Buca
Zamanla bina oturulmayacak duruma gelince terk edildi. 2001 yılında, yaşlılar için bir yer aranırken bu yıkık bina bulundu ve mal sahiplerini teker teker bularak satın alındı. Restorasyon için izin alındı ve eski mimarisini bozmadan restore edildi. 2005 yılında tamamlanmasının ardından, İstanbul’daki Düşkünler Evi Derneği’nin İzmir Şubesi olarak, kamu yararına işleyen bir dernek kuruldu. Otel günümüzde Huzurevi olarak kullanılmaktadır.
İzmir Buca Rees Köşkü
REES KÖŞKÜ
19’ncu yüzyılın sonunda yapılmıştır.
Rees ailesi, üyelerinin İzmir’in değişik semtlerine yayılmış olmasına rağmen, Buca’lı bir aile olarak tanınırlar. Buca’da bir süre başka yerde oturdukları, daha sonra bu malikaneyi inşa ettirip buraya yerleştikleri bilinmektedir. Buca Protestan kilisesi kabristanındaki tek aile mezarına sahiptirler.
Ayrıca: Protestan kilisesinin pencerelerindeki sanatsal değer taşıyan renkli cam vitraylar Reesler tarafından yaptırılıp kiliseye hibe edilmiştir. Bu durum vitray kompozisyonlarında bulunan kitabelerde yazılıdır. 1961 yılında Buca Protestan kilisesinin Buca Belediyesine devri sırasında, bu vitraylar Alsancak’taki St John Evangelist Kilisesine nakil ve monte edilmiştir. 19’ncu yüzyıl Buca Levanten topluluğu içinde önemli bir konuma sahip oldukları bilinmektedir.
İzmir Buca Rees Köşkü
Yapının geniş arazisi yerleşimin batı çeperinde konumlanır. Arazinin doğu sınırında konumlanan Tren İstasyonunun, ailenin ricası ile köşkün ana girişine dek uzatılan hattı sonlandırdığı belirtilmektedir.
İç mekan elemanlarının tümünde malzeme kalitesi, detaylardaki akıcılık ve sadelik göze çarpar. Zemin kat salonlarında alçı bezemeli silme, göbek ve konsollar, plasterler ve şömineler gözlenir.
Yapının görkemli giriş cephesi ve özenli doğu cephesine rağmen, diğer cephelerin son derece yalın ve gösterişten uzak olduğu görülür.
Yapı arazisi masif duvarlarla çevrilidir. Günümüzde kampüs alanı haline dönüştürülmüş arazinin özgün peyzajının deşifresi mümkün olmaz. Ancak muhtemelen arazinin kuzey köşesinde haraların, batısında hayvanat bahçesinin, yoğunlukla doğu çeperinde müştemilat yapılarının konumlandığı tahmin edilir.
Rees ailesi, atlara meraklıdır. Buca ile Şirinyer arasındaki düzlük arazide, at yarışları için bir hipodrom yaptırmışlardır. Ayrıca köşk bahçesinin kuzeyindeki haralar günümüze kadar ulaşmıştır.
Rees ailesinin kullanımındaki yapıya, 1’nci Dünya Savaşı yıllarında İzmir valiliği tarafından el konulmuş ve bu dönemde “Yatılı Kız Öğretmen Okulu” olarak kullanılmıştır.
Savaş sonrasında kullanıcılarına iade edilen yapı, 1930’lu yılların sonlarında ailenin kenti terk etmesinin ardından kamulaştırılmıştır. Yapı, günümüzde Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dekanlık yapısı olarak kullanılmaktadır. Ancak kampüs haline dönüştürülen yapı arazisi yapılaşmaya açılmıştır. 1985-1990 yılları arasında hızla inşa edilen yapıların bazılarının Rees köşküne oldukça yakın konumlanması, yapının tekil algısını olumsuz etkilemiştir.
BARF KÖŞKÜ
Buca İngiliz topluluğunun üyesi olan Barf ailesi tarafından 19’ncu yüzyıl sonu ile 20’nci yüzyıl başı arasında inşa ettirilmiştir.
Uzun süre Barf ailesinin kullanımında kalan ve bir dönem İngiliz Backer ailesi tarafından kullanılan yapı, 1940’lardan itibaren farklı Türk ailelerinin mülkiyetine girmiştir. 1987 yılında Tevhit ile tek parsel altında birleştirilmiştir. Aynı tarihten bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi mülkiyetindedir. Üniversite mensuplarının lokali olarak kullanılmaktadır. Yapı bütününde, zemin ve birinci katlarda benzer kullanımların (yemek salonu, ortak, yarı özel) getirilmesine rağmen zemin kat salonunun öncelikli kullanımı ve diğer salonların özel guruplara ya da toplantılara hizmet vermesi, özgün kurgunun büyük ölçüde sürdürülmesine imkan vermiştir.
BLACKLER KÖŞKÜ
Buca İngiliz Cemaat üyelerinden Blackler ailesi tarafından 1843 yılında yaptırılmıştır. Ailenin kenti terk etmesinin ardından, İtalyan Falbo ailesinin kullanımına geçmiştir. Uzun süre Falbo ailesine hizmet eden yapı, 1980 tarihinde Türker ailesinin mülkiyetine geçmiştir. Halen bu ailenin kullanımında konut işlevini sürdürmektedir.
Yapının içinde yer aldığı parsel, yerleşimin hakim akslarından olan Sanayi Caddesi üzerinde yer almaktadır. Bu cadde, üzerinde konumlanan Protestan Kilisesi ve Papaz Okulu nedeniyle, özellikle İngiliz topluluğunun önemli akslarından birisidir.
HANSON KÖŞKÜ
Yapı, ana akslardan olan İzmir Caddesi üzerinde, tekil bir parsel üzerine konumlanmıştır. Cadde üzerinde yer alan alan, ölçek ve mimari dil ve benzer kurgudaki yapıların orta sınıf Levanten ve varlıklı Rum tebaaya ait olması, konutun ve dolayısıyla Hanson ailesinin toplumsal duruşunu da göstermektedir.
Yapının özgün kullanıcısı İngiliz Hanson ailesidir. Ancak aileye ilişkin net bilgiler yoktur. Yapı, sıvasız taş ve tuğla malzemenin bir arada kullanıldığı, yatay bir etki yaratan yalın cephe düzeni ile dikkat çeker. Giriş cephesi, çift kollu merdivenin ulaştığı giriş terası üstünde yükselerek alınlık etkisi yaratır. Köşk, günümüzde halen özel mülkiyette olmasına rağmen, konut kullanımını yitirmiştir.
Ancak güncel kullanımı gereğince gerçekleştirilen müdahalelerle kitlesel ve mekânsal bütünlüklere gerekli hassasiyetin gösterilmediği izlenir. Ayrıca arka bahçede, ana yapıya oldukça yakın bir konumda inşa edilmiş yeni bir yapı vardır. Söz konusu yapının konumlanışı ve özgün yapı ile arasına yerleştirilmiş üst örtü, kullanıcının yapıyı algılamasını imkansız kılar.
İzmir Buca De Jongh Köşkü
DE JONGH KÖŞKÜ
Yapı, İngiliz oldukları ve 19’ncu yüzyıl başından itibaren İzmir’de var oldukları bilinen De Jongh ailesinin konutu olarak yapılmıştır.
Yapılışı 1877 yılına tarihlenir. Köşk, ailenin Cumhuriyetin ilanı sonrasında kenti terk etmesini takiben, sırasıyla Sperco ve Aliberti ailelerinin mülkiyetine geçmiş ve ardından kamulaştırılmıştır. Yapı ve geniş arazisi, yerleşimin kuzeybatı çeperinde, yerleşimi İzmir’e bağlayan aks olan İzmir şösesi üzerinde konumlanmıştır. Yüksek taş duvarlarla çevrili arazide, halen izlenebilen zengin bitki örtüsü, İngiliz peyzajının hakim unsuru olan doğal bitkisel örtü ve kırsal düzenin bu yapıda da benimsendiğini gösterir.
Geniş arazinin ortasında konumlanan yapının giriş aksında yer alan dairesel havuzun izi halen görülebilir. Giriş cephesinin önünde yaratılmış boşluğun zengin bitki örtüsü içinde yapının algılanmasını sağlamanın yanı sıra, davet ve toplantılar için gerekli dış mekanı oluşturduğu düşünülür. Sosyal yaşama ilişkin bir diğer kullanım, arazinin güneybatı köşesinin 1930’lu yılların sonlarına kadar tenis kulübü olarak hizmet vermesidir.
İzmir Buca De Jongh Köşkü
Yapı kamulaştırılınca Sağlık Bakanlığı mülkiyetine geçmiştir. Zengin bitki örtüsüne sahip arazisi nedeniyle Verem Hastanesi ve Sosyal Sigortalar Kurumu, Sağlık Koleji olarak hizmet veren yapı, günümüzde işlevsizdir. Arazi içinde ek yapıların inşası söz konusudur. Ancak yeni oluşumlar, özgün yapıya yakın konumlanmış ve yapı ile bağdaşmayan kitlesel köprü elemanları ile yapıya bağlanmışlardır.
İzmir Buca Davut Fargoh Köşkü
DAVUT FARGOH KÖŞKÜ
Buca eşrafından Davut Farkoh’un konağıdır.
Bahçenin arka kısmında hamam bulunur. İstanbul konutlarındaki mimari kullanılmıştır. Cephe üçe bölünmüştür. Üç kemerli ana girişi ve dış mimarisi Ispartalıyan Konağı ile benzerlik gösterir. Köşk uzun yıllar Buca Belediyesi Hizmet Binası olarak kullanılmıştır. Buca Belediyesinin Kasım 2000 tarihinde yeni hizmet binasına taşınmasıyla, köşk, Buca Belediyesi Kültür Sanat Merkezi ve Kütüphane olarak kullanılmaktadır.
İzmir Buca Gavrili Köşkü
GAVRİLİ KÖŞKÜ
Mimar Vafiyedis’e aittir.
Tuğla friz yapıyı dört yüzünde çevirir. Pencereler üzerinde yarım daire kemer ve alınlıklar bulunur. Pencere altlarındaki rozet motifler ilgi çeker. Yakın zamana kadar, burada Pengelli ailesinin oturduğu bilinir. Ancak buranın mülkiyetinin Gavrili ailesine ait olduğu söylenir. Günümüzde, bina Yapı Kredi Bankası Misafirhanesi olarak kullanılmaktadır.
İzmir Buca Protestan Kilisesi
PROTESTAN KİLİSESİ
Kilise, 1834 yılında Protestan Anglikan kilisesi olarak hizmete açılmıştır.
Kilise binası, şapel şeklinde küçük köy kilisesi olarak yapılmıştır. 1865 yılında, Sultan Abdülaziz’in fermanı ile kilise binası yenilenmiştir. Kilisenin pencerelerindeki sanatsal değer taşıyan renkli cam vitrayları, 1961 yılında Alsancak’ta bulunan Protestan St John Evangelist şapeline taşınmıştır. 1961 yılından sonra kilise müştemilatını Belediyeye devretmiştir. Buca Belediyesi, kilise binasını 2001 yılına kadar Kültür Merkezi olarak kullanmıştır. 2001 yılında ise, Buca Belediyesiyle yapılan protokol gereği, kilise asli görevine geri dönmüş ve halen kilise olarak hizmet vermektedir.İzmir Buca Katolik Kilisesi
KATOLİK KİLİSESİ
Bölgede: 1922 yılı öncesinde, Hıristiyan ahali tarafından işletilen ve kullanılan 5 kilise ve bunlar tarafından işletilen okullar bulunuyordu. Günümüzde, halen kilise olarak burası vardır. Ancak kilisenin eski durumu bilinmemektedir.
İzmir Buca Su Kemerleri
SU KEMERLERİ
Şirinyer’de (günümüzde Nato binasının bulunduğu yerde) eskiden kervanların çadır kurduğu bilinmektedir.
Eski ismi “Kızılçullu” olan Melez çayı üzerinde kurulu olan Kervan Köprüsü, ismini bu kervanlardan alır. Günümüzde, su kemerleri dışında, burada herhangi bir kalıntı yoktur.
Geçmişteki ismi “Paradiso” ve “Kızılçullu” olan ve günümüzde ise Şirinyer olarak tanınan bu mevkide: İzmir’den ilk girildiğinde, günümüzde bile Melez çayı üzerindeki su kemerleri ihtişamı ile dikkati çeker.
Eski dönemde, kemerler “Akvadük Kemerleri” olarak bilinir. Bu su kemerleri: Romalılar tarafından inşa edilmiştir. İki sıra halindeki kemerlerin yapımında tonlarca yumurta akı kullanılmıştır. Yapışkan özelliği çok fazla olan yumurta akı sayesinde, Kızılçullu su kemerleri: takip eden dönemlerde Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından da kullanılmış ve hala ayaktadır.
Bu kemerler: MÖ 133-MS 395 yılları arasında İzmir’e gelen suyun akışını düzenliyordu.
KIZ KULESİ
Burası: Leventan Hacı Andoniyadis’e ait bir kuledir.
Yapıldığı dönemde: bağlar ve zeytinlikler içindedir, ancak günümüzde kentleşmiş alan içinde kalmıştır. Kule: aşağıda genişçe bir tabana oturur. Konik bir formda yapılmıştır. Taş yapının üst kısmına, dıştan dolanan bir merdivenle çıkılır. Tepede dairesel, minare şerefesi şeklindeki teras üzerinde, konik bir külah çatı bulunur.
Hacı Andoniyadis öldükten sonra, kule sahipsiz kalır. Gençlerin buluşma yeri haline gelir. Hafta sonlarında, evlilik çağına gelmiş kızlar kulede, erkekler ise kulenin çevresinde toplanırlar. Bu yüzden, kule zamanla “Kız Kulesi” ismiyle anılmaya başlanmıştır.
İzmir Buca Atatürk Rölyefi
ATATÜRK RÖLYEFİ
İlçe merkezine bağlı Çaldıran Mahallesinde Yeşildere çevre yoluna bakan kayalıklar üzerindedir. Püskürtme beton tekniğiyle yapılmıştır. Yüksekliği 40 metredir. En büyük özelliği göze çarpmasıdır.
Değişik branşlardan 15 mühendis, bu projede görev almıştır. Sistemin yapımında 300-350 ton çelik profil kullanılmıştır. Aşağıdan yukarıya doğru yapılmış olan rölyef çevresine doğal kaya görünümü verilmiştir.
İzmir Buca Yedigöller
YEDİGÖLLER
İzkent ve Evka arasında, kurumuş dere yatağındaki vadiye Mart 2000 tarihinde “Yedigöller” isimli bir mesire yeri yapılmıştır.
İzmir Buca Yedigöller
Alanda: kafeterya, restoran, güzel sanatlar sokağı, gösteri merkezi, 70 metre uzunluğunda kule köprü, heykeller, dinlenme ve oturma gurupları, şelaleler, seyir terasları, yel ve su değirmenleri, nostaljik su kuyusu, çocuk oyun alanları, açık hava diskosu, yürüme yolları, palmiye ağaçları ve yeşil alanlar bulunmaktadır.