Bu şehir, geçmişi her ne kadar çok uzun yıllara dayansa da, ziyaretçiler için eski tapınaklar veya mimari yapılar sunmamaktadır.
ŞEHRİN TANITIMI
Buranın tek özelliği: Yangzte Irmağı üzerinde yapılacak tekne gezilerinin başlangıç noktası olmasıdır. Yani: meşhur Yangzte ırmağı üzerindeki bir ana liman olarak önem kazanıyor. Yani, Batı Çin ülkesinin en büyük iç nehir limanıdır.
Çünkü: Yangzte ve Jialing ırmakları, tam burada birleşiyor ve sanayi şehri olarak öne çıkan bu şehire avantajlı bir konum sağlıyor. Bir süre öncesine kadar burada, Yangzte nehri üzerinde, muhteşem güzel manzaralar görülen ve iki güne kadar uzayan tekne gezintileri düzenleniyordu. Ancak, Üç Boğaz barajının yapılması ve nehirdeki su seviyesinin yükselmesi nedeniyle, bu tekne gezintileri, günümüzde, eskisi kadar cazibe sağlamıyor ve bir anlamda bitmiş durumda.
Üç boğaz barajı demişken, burada “Üç Boğaz Köprüsü” var. Köprü: Wulong Karst Ulusal Jeoloji Parkı içindedir. UNESCO Dünya Mirası listesindedir. Bu korumalı 20 km. lik arazinin tam merkezinden, Wu nehri geçmektedir.
Şehrin tarihi süreçteki en önemli konumu: 1939-1945 yılları arasında, ülkenin askeri ve siyasi başkenti olmasıdır. Bu dönemde, yaz günlerinde Japon uçaklarının saldırılarına ve bombalarına hedef olan şehir, kış aylarında ise, nehir üzerinden yükselen sis nedeniyle koruma altına giriyormuş.
ŞEHİRDE GEZİLECEK YERLER
Dağınık tezgahlarda kurulan Pazar yeri ilginizi çekecektir. Çünkü: burada, portakal, lahana, yumurta, canlı tavuk, yılan balığı ve her türlü baharat bulmak mümkündür. Ayrıca: bu tezgahlarda, şehrin en öne çıkan yöresel lezzeti olan: “Sichuan güveci” yemeğini tadabilirsiniz. Bu yemek: masanın ortasında kaynamakta olan baharatlı bir karışımda pişirildikten sonra, sosa batırılarak yenen: et-sebze-soya peyniri çeşitlerinden oluşan, bol acılı bir yemek türü.
Şehir merkezinde: Halk Kurtuluş Anıtı var. Anıt, şehrin bir sembolü olarak hizmet vermektedir. Yapıldığında bölgenin en yüksek binası olmasına rağmen, günümüzde çok sayıda alışveriş merkeziyle çevrilmiştir. Zafer anıtı, Çin ülkesinde bu amaç için yapılmış tek anıttır.
Şehirde, bir de saray var. Chongqing Halk Sarayı. 1953 yılında yapılan saray: 4000 kişilik bir konferans salonu ve otel olarak günümüzde hizmet veriyor.
Burada: Luohan Tapınağını da gezmenizi öneriyorum. Burada: kör falcılar ve Buda rahipleri var. Ayrıca: 500 tane renkli toprak heykel görebilirsiniz.
Riyad, Suudi Arabistan ülkesinin en büyük şehridir.
Arap yarımadasının 3’ncü büyük şehri, Asya’nın ise 39’ncu büyük şehridir.
Riyad ismi Arapça’da “bahçe” anlamına gelen “rawdha” kelimesinden türetilmiştir.
Arap yarımadasının merkezinde bulunan şehir, yaklaşık 5 milyon kişiye ev sahipliği yapmaktadır.
Şehir, En-Nefud çölünün ortasındadır ve eskiden Hacr-ı Yemame olarak biliniyordu.
Deniz seviyesinden 600 metre yüksekliktedir.
Riyad, geleneksel çarşıları, ilgi çekici müzeleri ve antik mimarinin, çok katlı binaların, birinci sınıf alışveriş merkezlerinin ve restoranların yanı sıra yer aldığı ortaçağ ile modernin bir karışımıdır.
Bir zamanlar surlarla çevrili bir şehir olan Riyad, dünyanın en zengin şehirlerinden biridir.
Diğer önemli cazibe merkezlerinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın en iyi müzelerine, UNESCO Mirası Listesinde yer alan Diriyah’a, Masmak Kalesine ve Murabba Sarayına ev sahipliği yapmaktadır.
Riyad aynı zamanda birinci sınıf tasarım mağazalarına, butiklere ve muhteşem kaliteli restoranlara da ev sahipliği yapar.
Riyad’da çoğu site, Cuma ve Cumartesi günleri (hafta sonları) ve ibadet saatlerinde kapalı olup ziyaret saatleri bekar erkekler ve aileleri arasında paylaştırılmaktadır.
Son bir not: Suudi Arabistan Krallığı, Riyad’da “World Expo 2030” a ev sahipliği yapma hakkını kazanmıştır.
Expo alanı: şehrin kuzeyinde, Kral Halid Uluslararası Havaalanına, arabayla yaklaşık 5-10 dakika uzaklıktadır. Toplam 6 milyon metre karelik bir alanı kapsar. Fuarı yaklaşık 40 milyon kişinin ziyaret etmesi beklenmektedir. Fuara 246 katılımcı olacağı tahmin edilir. Bunlar arasında ülke pavyonları, uluslararası kuruluşlar, resmi olmayan katılımcılar vardır.
HAVAALANI
Kral Halid Havaalanı, Riyad’ın yaklaşık 34 km kuzeyindedir.
Taksi ücretleri bölgeye göre değişiklik göstermektedir ve şehir merkezi bölgesine yapılacak bir yolculuk yaklaşık 70-90 SR mal olacaktır.
VİZE:
Suudi Arabistan’ı ziyaret etmeden önce e-vizenizi almak için az miktarda şart vardır.
18 yaşında veya daha büyük olmanız.
Giriş tarihinize en az 6 ay kalmış, uygun bir ülkeden alınmış geçerli bir pasaportunuzun olması gerekir. Bu ülkelerden bazıları: Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Kanada, Güney Kore, Birleşik Krallık ve diğer 45 ülkeyi içermektedir.
Turist vizesi, giriş başına 3 aya kadar konaklamaya izin verir ve seyahat edenler yıl boyunca Suudi Arabistan’da 90 güne kadar kalabilirler.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM:
Şehir yürüyüşe uygun değildir ve toplu taşıma yoktur.
Ancak Uber ve Careem’in ucuz normal taksileri vardır.
Araba kiralamak da bir seçenektir. Ancak pek uygun değildir.
İKLİM:
Yaz ayları çok sıcaktır.
Sıcaklık 50 dereceye yaklaşır.
Temmuz ayında ortalama en yüksek sıcaklık 43.5 derecedir.
Kışlar ılık, soğuk ve rüzgarlı gecelerle geçer.
Genel iklim kuraktır ve çok az yağış alır.
Ayrıca çok sayıda toz fırtınasının yaşandığı da bilinmektedir. Toz genellikle o kadar kalın ki görüş mesafesi 10 metrenin altına kadar iner.
TURİZM
Suudi Arabistan’da turizm, her zaman büyük ölçüde dini hac ibadeti etrafında dönmüştür ve hala da öyledir.
Vizeler, ülkede çalışan iş insanları ve kutsal şehirler Medine ve Mekke’yi ziyaret etmek için ülkeye seyahat eden Müslümanlarla sınırlıydı.
Mekke, Ramazan ayı boyunca ümre yapmak için yaklaşık 2 milyon hacıyı ve Zilhicce ayı boyunca Hac’da yılda üç milyondan fazla hacıyı kabul etmektedir.
27 Eylül 2019 tarihinden itibaren Suudi Arabistan, turizm sektörünü dini nedenlerden daha fazlası için ziyaret etmek isteyen gezginlere açtı.
Turist vizelerinin ilk kez verilmesinden sonraki ilk 10 günde 24.000’den fazla turist ülkeye kabul edildi.
Yetkililer, yeni değişikliği teşvik etmek amacıyla, evli olmayan yabancı çiftlerin birlikte otel odası kiralamasına izin vereceklerini bildirdi geçmişte buna benzer izin verilmiyordu.
Günümüzde, Şehir, 15 bölgeye ayrılmıştır.
Olaya Bölgesi:
Konaklama, eğlence, yemek ve alışveriş yapılabilen şehrin ticari merkezidir.
Burada lüks oteller ve restoranlar bulunmaktadır.
Buradaki başlıca yerler: Kingdom Center, Al Faisalyah ve Al-Tahlya Caddesidir.
Diplomatik Mahalle-DQ Bölgesi
Konut yapıları, alışveriş merkezleri ve yabancı elçiliklerin ve uluslararası kuruluşların bulunduğu yerdir.
Yemyeşil bahçeleri ve sayısız spor tesisleriyle aynı zamanda şehrin en yeşil alanlarından biridir.
İsmine rağmen Diplomatik bölgedeki yaşamın, tüm Suudi yasalarına uyulması şarttır ve Mutaween veya Suudi din polisi ara sıra devriye gezmektedir.
Ancak yabancı diplomatlara ve ailelerine belirli ayrıcalıklar tanınır ve yabancı diplomatların ve eşlerinin DQ sokaklarında şort ve kısa kollu gömleklerle dolaşmaları pek hoş karşılanmaz.
Al-Bathaa Mahallesi:
Bu mahalle; uygun fiyatlı alışveriş ve yemek seçeneklerine ev sahipliği yapar ve eğer isterseniz şehrin minibüs sisteminin merkezidir.
NE YENİR.
Diğer Suudi Arabistan şehirlerindeki gibi Nejdi Kabsa da Riyad’ın en geleneksel öğle yemeğidir.
Yemen Mandi öğle yemeği olarak da popülerdir.
Şehirde: McDonalts, Burger King, Dominos Pizza, Papa Johns, KFC, Pizza Hut, Pizza İnn, Dunkin Donults, Krispy Kreme Donuts, Starbucks gibi çok uluslu zincirler bulunmaktadır.
Subway Riyat şehrinde oldukça yaygındır.
Ayrıca Briyani, Chapali kabab, Kurma ve roti gibi çoğunlukla Hint ve Pakistan merkezli güney Asya yiyecekleri satan birçok restoran bulunmaktadır.
Şehirdeki birçok restoranda Bekarlar bölümü ve Aileler bölümü vardır.
SUUDİ ARABİSTAN’DA KANUNLAR
Suudi Arabistan’ı ziyaret ederken uymanız gereken bazı yasalara dikkat ediniz.
Bunlardan ilki ve en önemlisi “Lese Majeste” Yasalarını çiğnemekten kaçının.
Bu, Suudi Arabistan hükümetini, kraliyet ailesini, Kind’i veya bayrağını alenen eleştirmemeyi gerektirir. (Buna sosyal medya da dahildir.)
Herkes fotoğraflar aracılığıyla anılar yakalamayı sever ancak Suudi Arabistan’da fotoğraf çekerken dikkatli olun. Askeri ve hükümet tesislerinin fotoğraflarını çekmek yasa dışıdır ve hapis cezasına yol açabilir.
Kişisel kimliğinizi her zaman yanınızda taşıdığınızdan emin olun.
Yetkililer her zaman kimlik isteyebilirler. (Özellikle güvenlik kontrol noktasındayken)
Bu nedenle pasaportunuzun fotokopisini yanınızda bulundurmak iyi bir fikirdir.
KRAL FAHD ULUSLARARASI STADYUMU
Stadyum, Riyad şehir merkezine 20 kilometre uzaklıktadır.
Stadyum, 1982-1986 yılları arasında inşa edilmiş ve 1987 yılında hizmete girmiştir.
64 bin seyirci kapasitelidir.
Daha da önemlisi, bir anda dünyanın en büyük çatısına sahip mekan haline gelmiştir.
47 bin metre karelik alanı, Kral Fahd Stadyumunun neredeyse 20 yıl boyunca statüsünü korumasına imkan sağlamıştır.
Kapak 24 uzun direk tarafından destekleniyor ve dinamik şekli nedeniyle bir Bedevi çadırını andırıyor. Bir arada bir çiçek oluşturan ve çölün enginliğini ifade eden 24 büyük beyaz çadırdan oluşan çatısı ve dış cephesidir.
Çatı, her biri 58 metre yüksekliğinde bir direğe sahiptir, 246 metre çapında bir daireye eşit olarak dağıtılmış ve oyun alanından yaklaşık 33 metre yükseklikte, 134 metrelik bir iç halka kabloyla sabitlenmiş, toplam 24 özdeş elemana bölünmüştür.
Çatının altında, çoğunlukla yapay arazi yamaçlarıyla desteklenen, çanak şeklinde tek katmanlı stantlar bulunmaktadır.
Sadece saha standlarının yanında farklıdır.
Bir tarafta ikinci bir normal oturma kademesi, diğer tarafta ise kral salonunun bulunduğu lüks bir bölüm oluşturuldu.
FIFA Konfederasyon Kupası, burada 3 kez düzenlendi. (1992, 1995, 1997)
Daha önce Suudilerin en büyük sahası U20 Dünya Kupasına (1989) ev sahipliği yapmıştı.
Büyük turnuvalar arasında, Riyad’dan üç kulübün kiracı olması nedeniyle, ulusal takımdan bahsetmeden, boş durmuyor.
GEZİLECEK YERLER:
KİNGDOM CENTER TOWER-KRALLIK MERKEZİ-BURJ AL MAMLAKAH:
Krallık merkezi: büyüyen iş bölgesi Al-Olaya’da Kral Fahd Yolu ile Olaya caddesi arasındaki Al-Urubah yolu üzerindedir.
Giriş ücretlidir, ücret 63 SAR.
Merkez, Riyad’da Four Seasons Hotel Riyadh ve dairelerine ev sahipliği yapmaktadır.
99 katlıdır.
Kulenin yüksekliği 302.3 metredir.
Şehrin en yüksek gökdeleni ve dünyanın 45’nci en yüksek binasıdır.
Kulenin özel bir özelliği, yüksekliğinin son üçte birinde, iki parçaya bölünmüş olmasıdır.
Bu iki parça, bir gökyüzü köprüsü ile birbirine bağlanmıştır. (Sky Bridge)
Kule, 94.230 metrekare arazi üzerine inşa edilmiştir.
Krallık merkezi, Suudi kraliyet ailesinin prensi Al-Waleed bin Talal’a aittir ve onun Holding şirketi Kingdom Holding Company’nin genel merkezidir.
Büyük açıklık, geceleri sürekli değişen renklerle aydınlatılıyor.
Evet, son bir not: Krallık merkezi, 2002 yılında Emporis Gökdelen ödülünü kazanmıştır.
Sky Bridge-Gökyüzü Köprüsü:
Tasarım ters çevrilmiş bir kemer tarafından oluşturulan bir deliği ve üst kısmında 54 metrelik bir yürüyüş yolunu veya Sky Bridge’i içeriyor.
Gökyüzü köprüsü, Riyad’ın en fütüristik cazibe merkezlerinden biridir.
Riyad silüetinin engelsiz bir manzarasını sunan, tabandan tavana cam panellere sahip, şehrin 300 metre yukarısında asılı kavisli bir köprüdür.
Sky Bridge şehrin üstünden muhteşem manzaralar sunar ve halkın erişimine açıktır.
Gökyüzü köprüsü muhteşem bir gündüz manzarası ve aynı derecede büyüleyici yıldızlı gece manzarası sunar.
Ters parabolik kemerden yukarı çıkmak ve Krallık Merkezinin 99’ncu katında bulunan köprüye ulaşmak için yüksek hızlı bir asansöre binilir.
Alışveriş Merkezi:
Merkezin doğu kanadında, 3 katlı bir alışveriş merkezi vardır. Burası büyük bir tasarım ödülü kazanmıştır.
Alışveriş merkezinde erkeklerin girmesine izin verilmeyen, sadece kadınların alışveriş yapabileceği bir kat bulunuyor.
Lüks mağazalarda, butiklerde ve lüks mücevher mağazalarında lüks bir alışveriş deneyimi yapabilirsiniz.
Four Seasons Hotel Riyadh:
Burada otel ile birlikte lüks daireler bulunur.
Vox sineması:
Gösterişli Vox sinemalarında da film izleyebilirsiniz.
Yemek Katı:
Bodrum kattadır.
Kral Abdullah Camii:
Bu merkezin 77’nci katında, Suudi Arabistan’ın en yüksek camisi var.
Kral Abdullah Camisi.
BURJ RAFAL HOTEL KEMPİNSKİ
Kral Fahd yolu üzerindedir.
Yapının yüksekliği 308 metredir.
70 katlıdır.
Riyad şehrinin en yüksek gökdelenidir. Aynı zamanda dünyanın en yüksek otelidir.
Kulenin yapımına 2010 yılında başlanmış ve 2014 yılında tamamlanmıştır.
Kulede 474 apartman dairesi ve 349 odalı 5 yıldızlı Kempinski Otel bulunmaktadır.
AL MASMAH PALACE-MASMAK KALESİ
Masmak Kalesi veya Masmak Sarayı olarak da bilinen Masmak Kalesi, Riyad’da tarihi bir simge yapıdır.
Saray Riyad şehrinin tam ortasındadır.
Kale, 1865 yılında: İmam Abdullah bin Faysal’ın hükümdarlığı sırasında onun ikametgahı, güç ve para merkezi olarak inşa edilmiştir.
Evet: bir zamanlar bu kale, çamur ve kil tuğlalardan inşa edilmiş olup, bir zamanlar gözetleme kulesi görevi gören dört köşe taretini bünyesinde barındırıyor.
Savaş sırasında silah namluları için sadece iki girişi ve duvarlarda küçük açıklıklar vardır.
Kalenin dışında ise, geniş bir avlu bulunur.
Duvarlar son derece kalındır ve bir zamanlar şehri savaşta savunmak için hazırlanmıştır.
Başlangıçta askeri üs olarak kullanılan Masmak kalesi, Riyad Muharebesinin kilit noktasıydı ve o zamandan beri Suudi Arabistan’ın birleşmesinin sembolü haline geldi.
1902 yılında sürgüne gönderilen Abdülaziz bin Abdul Rahman bin Faysal El Suud adında bir kraliyet ailesi Riyad’a giderek kaleyi ele geçirir.
Daha sonra bölgedeki tüm krallıkları fethetmeden önce onları günümüz Suudi Arabistan Krallığını oluşturmak için birleşmeye davet etti.
Gelelim günümüze:
Günümüzde turistler şehri 18 metre yükseklikteki dört gözetleme kulesinden izleyebilirler.
Müzeye dönüştürme:
Evet; 150 yıllık kale artık 20’nci yüzyılın başlarından kalma fotoğrafların, sanat eserlerinin ve multimedya sunumlarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüştür.
Gezginler ayrıca Kraliyet ailesinin kalenin kontrolünü yeniden ele geçirdiğini gösteren bir belgesel de izleyebiliyor.
Müzede sergilenenler:
Tarihi Saray, Al Masmak kalesi kapısında bin Jiluwi’nin mızrak ucu kalıntılarında temsil edilen Riyad’ı yeniden kazanma savaşı da dahil olmak üzere krallığın birleşme hikayesinin canlı fotoğrafları sergileniyor.
Prens Fahad bin Jiluwi, 1902 savaşında Kral Abdülaziz’in ordusunda yer alırken, mızrağını Ajlan bin Rashid’e nişan almak için fırlatır. Hedefini ıskalar ve mızrağın ucu kapıya yerleşerek derin bir çatlak oluşturur. Mızrak hala kapının aralığında durmaktadır.
Bu Kral’ın ana hizmetkarlarından birinin kahramanlık hikayesine tanıklık ediyor
Müzenin yerleşimi:
Saray 6 bölüme ayrılmıştır. Batı tarafında kalenin kapısı, cami, meclis (divane); kuzey tarafında kuyu ve avlunun dört köşesinde kuleler vardır. Hükümdar ve misafirlerine ait yerleşim birimleri teşhir salonlarına dönüştürülmüştür Sarayın içinde dolaşarak görsel sunumları ve duvarlara asılan antik tarihi kalıntıları görebilirsiniz.
Souq Al Zal:
Müzenin yanında canlı bir Suudi pazarı bulunuyor. Bu pazarda: enfes yerel el sanatları, yiyecekler, kıyafetler, altınlar, hediyelik eşyalar ve mücevherler bulunur.
THE SAUDİ NATİONAL MUSEUM
Şehrin merkezinde, Kral Abdülaziz sarayının yakınındaki Al Murabba mahallesindedir.
Giriş ücretlidir, giriş ücreti yetişkinler için 10 SAR’dır. Çocuklar ücretsizdir.
Daha çok Kral Abdülaziz Tarihi Merkezi (KAHC) olarak bilinen Suudi Arabistan Ulusal Müzesi, Suudi Arabistan’ın tarihi ve kültürünün seçkin bir mirasıdır.
Müze ülkedeki farklı bölgelerin tarihine ilişkin farklı temalara dayanan, 8 galeriden oluşur.
KAHC, muhteşem İslam ve Arap sanatının yanı sıra mimariyi de saklıyor.
Müze: Murabba Sarayını çevreliyor ve aslında sarayın eski bir birleşimiydi.
Kral Fahd tarafından 1999 yılında Riyad Emirliğinin 100’ncü yılı münasebetiyle açılmıştır.
Bugün aynı zamanda yaklaşık 28 bin metre karelik bir alanı kaplayan küçük bir tema parkı, cami, kütüphane, eski bir avlu, bahçe, toplantı salonu ve daha birçok erişim alanını bünyesinde barındırmaktadır.
Bu ülkenin Suudi kraliyet ailesinin, monarşinin ve vakfının eski çağlarını kucaklayan KSA’ın tek taşıdır.
Müzede: heykeller ve yazılar bulunuyor. Koleksiyondaki eser sayısı ise 3700’dür.
Müze: 8 galeriden oluşur.
Antik Arap Krallıkları Galerisi:
MÖ 4.binyıldan MS 2. Yüzyıla kadar var olan uygarlıkların kalıntıları bulunmaktadır.
İslamiyet Öncesi Dönem Galerisi:
İslam öncesi hayatın dini ve sosyal kalıpları görülür.
Peygamber Efendimizin Misyon Galerisi:
Peygamberinizin vahiyden Medine’ye hicretine kadar olan hayatı hakkında bilgiler bulunur.
Krallık Birleşme Galerisi:
Suudi Arabistan’ın birleşme tarihini anlatan bir belgesel izlenir.
Hac ve İki Kutsal Cami Galerisi:
Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’nin kentsel gelişimi görülür.
DEERA SQUARE-ADALET MEYDANI
Masmak kalesi yakınında bulunan kamusal bir alandır.
Yerel olarak Safaa Meydanı veya Adalet Meydanı olarak da bilinir.
Meydan genel bir günde oldukça hareketlidir ve Riyad’daki Masmak Kalesi, Kral Abdullah Parkı, Murabba Tarihi Sarayı, İmam Türki Bin Abdullah Ulu Camii, Souq l Zal ve çok daha fazlası gibi birçok turistik mekana yakındır.
Yaygın olarak Riyad’daki resmi kamu infaz meydanı olarak da bilinir.
Haber verilmeyen zamanlarda, Suudi güvenlik güçleri ve diğer yetkililer infazların gerçekleşmesine yer açmak için alanı temizlerdi.
Burası halka açık idamların yapıldığı eski bir yerdi.
Suudi Arabistan’da ölüm cezasına çarptırılanların başları kesilirdi.
Kafa kesildikten sonra kafa tekrar vücuda dikildi.
Ceset daha sonra sarılarak son ritüeller için götürülürdü.
Bu infazlar alışılmadık olmasa da nadir görülen bir olaydı.
Bu tür halka açık olaylara tanık olan çok sayıda katılımcı olmasına rağmen, infazları fotoğraf veya videoya kaydetmek suçtu.
AD DİRİYAH-ANTİK DİRİYAH
Giriş ücretsizdir.
Ad Diriyah’ın eski şehri, zengin kültürel tarihiyle bilinen Suudi Arabistan’da UNESCO Dünya Mirası Listesindedir.
Riyad’ın kuzeybatı eteklerinde yer alır ve her biri egzotik cazibe merkezleri sunan farklı bölgelerden oluşur.
Diriyah zengin tarihi, kültürü, eşsiz sanatı ve sizi zamanda geri götüren geleneksel kerpiç binalarıyla ünlüdür.
Diriyah, Suudi Kraliyet Ailesinin eski eviydi.
Eski Diriyah şehrinin kalıntıları, Hanife Vadisi olarak bilinen ve Riyad boyunca güneye doğru devam eden dar vadinin her iki yanında yer alıyordu.
Neredeyse tamamen kerpiç yapılardan oluşan kalıntılar, vadiye bakan tepelerin üzerinde yer alan Ghusaibah, Bujairi ve Turaif olmak üzere üç bölgeye ayrılmıştır.
Turaif Mahallesi:
15’nci yüzyılda mimari üslupla kurulmuştur.
Al Suud evinin bulunduğu EdiDriyah’ın ana mahallesidir.
Bölge diğer tüm mahallelere bakan bir duvarla çevrilidir.
Güney Batı dağında yer almaktadır.
Burada bazı tarihi saraylar ve anıtlar bulunmaktadır.
Bunlar: Salwa Sarayı, Saad bin Saud Sarayı, Konuk Evi ve At-Turaif Hamamı ve İmam Muhammed bin Suud Camii’dir.
31 Temmuz 2010 tarihinde UNESCO Dünya Mirası Listesine dahil edilmiştir.
Ghusaiba Mahallesi:
1683 yılına kadar Suudi Arabistan’ın ilk başkentiydi.
Bujairy Mahallesi:
Hanife Vadisinin doğu yakasında yer almaktadır.
Burada camiyi, okulu, Şeyh Muhammed bin Abdul Vehhab’ın evini ve yeni açılan Diriyah Kapısını bulabilirsiniz.
Al Bujairi miras parkında geleneksel yemek tezgahları, hareketli bir Pazar, oyuncaklar ve sanat eserleri bulunur.
İkonik Salwa Sarayı, Suadi devletinin kurucusunun ilk ikametgahıydı ve Necdi mimari tarzında inşa edilmiştir.
Saad Sarayı ahır olarak kullanılan avlusuyla ünlüydü.
At-Turaif Hamamı ve İmam Muhammed bin Suud Camii, Turaif bölgesindeki eşsiz yerlerdir.
Yetkililer sarayların birçoğunu restore ederek müzeye dönüştürmüştür.
Mosim Park, Mosim FC futbol takımına ev sahipliği yapmaktadır.
Diriyah ayrıca bir Formula E yarış şampiyonası olan Diriyah ePrix’e de ev sahipliği yapıyor.
İlk Suudi devletinin doğum yeri unvanını taşıyan bu bölge, Suudi Kraliyet ailesinin orijinal eviydi.
Bölgenin yerleşimi Hz. Muhammed dönemine kadar uzanmaktadır.
CAMEL TRAİL RİYADH
Riyad’da deve denemeleri antik çağlarda develerin ve tüccarların Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasına kolay ulaşımını kolaylaştırmak amacıyla yapılıyordu.
Riyad’da 4 deve parkuru vardır.
Bunlardan ilki en popüler olanıdır. Burada: gezi, trekking, doğa yürüyüşü, piknik, kamp ve bisiklete binme gibi aktiviteler yapılır.
Deve yolu boyunca gün batımı ve gün doğumu manzaraları mükemmeldir.
Bu deve yolları başlangıçta, dolaşan develerle Tuwaiq kayalıkları üzerinden Mekke hacına daha kısa bir rota kat etmek için oluşturuldu.
Nedj’den Hicaz’a kadar koştular.
Yayla anlamına gelen Al Nedj; Ar Riyad Bölgesinin de eski adıdır.
Şehre yakın bir konumdadır ve herhangi bir araçla ulaşılabilir.
SOUQ AL-THUMAİRİ
Riyad şehir merkezine 10 km uzaklıktadır.
Riyad’ın en popüler yerel alışveriş noktası Masmah Kalesinin yakınında bulunan Souq al-Thumairi’dir.
El sanatları, antikalar, parfüm, geleneksel kıyafetler, mücevher ve daha fazlasını satın almak için Riyad’da ziyaret edilebilecek en iyi yerlerden biridir.
Antika müzayedeleriyle ünlü olan bu bölge, cezve, gümüş hançer, vazo, lamba gibi çok çeşitli antika koleksiyon eşyalarının bulunması nedeniyle Antik Çarşısı olarak da anılır.
Souq, hareketli yerel mağazalar ve koşuşturmacayla kategorize edilen sokak pazarının Arapça sözcüğüdür.
Souq al Thumairi, aynı zamanda Orta Doğuluların çoğunun kutsal meyvesi olan sıcak Arap kahvesi ve tatlı yapışkan hurmalarıyla da ünlüdür.
Yakındaki birçok restoran, geleneksel yemeklerde uzmanlaşmıştır.
EDGE OF THE WORLD-DÜNYANIN KENARI
Riyad’a arabayla yaklaşık 2 saat uzaklıktadır.
Dünyanın Kenarı, Riyad’ın kuzeybatısındaki kayalık çölde bulunan doğal bir jeolojik alandır.
Çölden yükselen ve doğal bir duvar gibi görünen düz kayalıklar vardır.
Adını 300 metre yüksekliğindeki kayalıkların kenarında görülen muhteşem ufuk manzaralarından alıyor.
Ayrıca zirveye ulaşmak için engebeli parkurlarda yürüyüşün keyfini çıkarabilirsiniz.
Büyüleyici sabah manzaraları nedeniyle Acacia Vadisinde gece kampı popülerdir.
Fil Kayası ve Jabal Abyad; bölgedeki popüler yerlerdir.
Başlangıçta Jebeel Fihrayn olarak bilinen bölge, çok daha uzan olan Tuwaiq Kayalıklarının bir parçasıdır.
Kayalıklar antik okyanus yatağına 300 metre kadar inerken, kara boyunca uzanan kurumuş nehirleri görebilirsiniz.
Bu topraklardan geçen eski bir kervan yolu var ve yol boyunca develerin hareket ettiği görülebiliyor.
Yürüyüş yolu boyunca asırlık fosillere de rastlamak mümkündür.
AL RAJHİ MOSQUE
Riyad’ın en büyük camisi, Ulu Cami olarak da bilinen ve İslam’ın önemli bir kurumu olan Al Rajhi’dir.
Caminin kendi ibadethanelerinde 18 bin erkek ve 25.000 kadın bulunur.
Ziyaretçilere cami tesisleri, hizmetleri, imamları ve caminin rolleri hakkında bilgi veren turlar mevcuttur.
Al Rajhi, devasa boyutuyla tanınmasının yanı sara özel olanaklar da sağlıyor.
Cuma hutbesi 7 farklı dilde okunmakta olup, işitme engelliler için de duaları çeşitli LCD ekranlar ve işaret dilleri aracılığıyla izlenmektedir.
Adli bilim dersleri de veriliyor ve cami sadece dua etmekle kalmıyor, aynı zamanda festivaller gibi etkinlikler ve festivaller sırasında topluluk toplantıları için de bir alan oluşturuyor.
SAQER-ALJAZİRAH AVİATİON MUSEUM-KRALİYET SUUDİ HAVA KUVVETLERİ HAVACILIK MÜZESİ
Saqer-Aljazirah Suudi Kraliyet Hava Kuvvetleri Havacılık Müzesi, Suudi Kraliyet Hava Kuvvetlerinin 1920’lerden günümüze kadar olan tarihini sunuyor.
Kentin en büyük müzelerinden birisidir.
Müzede bir dizi uçak, üniforma, motor, silah ve nişanlar sergileniyor.
Ayrıca açık hava statik parkı ve uzaya giden ilk Suudi Prens Sultan bin Salman bin Abdulaziz Al Saud için dikkat çekici bir sergi de mevcuttur.
Ünlü Lockheed L-1011 Tristar da otoyolun dışında görülebilir
Imax Sinaması ve simülatörler müzede bulunan özel özelliklerdir.
Hem uçak hem de uçak dışı meraklılar için canlandırıcı bir deneyimdir.
AL FAİSALİYAH CENTER
Riyad şehrinde bulunan ticari bir gökdelendir.
Suudi Arabistan’ın 4’ncü en yüksek binası ve Krallığın ilk gökdelenidir.
Al Faisaliyah merkezi, 257 metre yüksekliğinde ve 44 kattan oluşuyor.
Bina tasarımı güneşe maruz kalmayı en aza indirmeyi amaçlayan ve yukarı doğru bazı katlarda gözlem güverteleri bulunan, yükseldikçe sivrilen ayrı bölümler içeriyor.
En üstte şehrin 256 metre yukarısında bulunan bir cam topun içinde yer alan ve yemek yerken mükemmel manzaralar sunan bir restoran bulunmaktadır.
Bunun hemen altında bir dış izleme alanı var.
Zemin katta dünya markalarının yer aldığı bir 3 katlı alışveriş merkezi bulunuyor.
Kulenin her iki yanında birer otel bulunurken, ana bina ofis olarak kullanılıyor.
Al Faisaliah Center’dan Suudi Arabistan’ın diğer gökdeleni Kingdom Center’in net bir görüntüsü var ve iki bina akşamları silüetlenmiş bir ufuk çizgisi oluşturuyor.
RİYAD TELEVİZYON KULESİ
Suudi Enformasyon Bakanlığı binasının içindedir.
Televizyon kulesinin yüksekliği 170 metredir.
Kule, 1978-1981 yılları arasında inşa edilmiştir.
KİNG ABDULLAH PARK
Riyad’ın en büyük parkı Kral Abdullah Parkı (Maraz Parkı), şehrin güneyinde Al Maraz’da bulunan ilgi çekici bir cazibe merkezidir.
Tatlı yeşil alanı, oyun alanları, bahçeler, çimler ve bir göl içerir ve en çok dans eden müzikli havuzuyla tanınır.
Adını Suudi Arabistan Kralı Abdullah’tan alan Kral Abdullah Parkı, 79 dönümlük bir alana yayılan, görkemli bir görünüm sergileyen, son derece temiz ve bakımlı bir park olarak biliniyor.
Piknik, koşu ve oyun alanlarının yanı sıra parkta turistler için çok sayıda alışveriş tezgahı da bulunuyor ve geceleri oldukça güvenlidir.
Parkta ayrıca bir kafe ve farklı etkinliklerin düzenlendiği, Suudi Ulusal Günü, Kurban Bayramı ve diğer festivaller için kutlamaların yapıldığı çok sayıda amfitiyatro yer alıyor.
RİYAD HAYVANAT BAHÇESİ
Hayvanat Bahçesi yalnızca günün en sıcak kısmı olan saat: 13.00’de açılır ve 18.30’da kapanır.
Hayvanat bahçesi büyük ve hiç de kalabalık değildir.
Bu hayvanat bahçesinde, filler, zürafalar, maymunlar, camles vs var ama hayvanat bahçesinde aslan veya kaplan bulunmaz.
Ayrıca hayvanat bahçesini yürüyerek görmekten yorulursanız tren yolculuğu da var.
İçeride çok sayıda kiosk mevcuttur.
RAWDAT TİNHAT
Kral Abdülaziz Ulusal Koruma Alanında 140 bin metre karelik alanı ve görüş alanınızdaki geniş yeşillikleri izleyebilirsiniz.
Burası Suudi Arabistan’ın en büyük doğal çayırlığıdır.
Aromatik lalelerle süslenmiş yoğun yeşil bitki örtüsünün, güzel kuş sesleriyle uyum içinde olduğu, harika bir atmosfer ve temiz havanın olduğu en güzel kamp yeridir.
AL MURABBA HİSTORİCAL PALACE
Saray 1680 metre karelik alanı kaplamaktadır.
Murabba Sarayı, Suudi Arabistan krallığının kurucusu Kral Abdülaziz El Suud’un emriyle kurulmuştur ve ikametgahıdır.
Şehrin o dönemdeki gelişimi ve genişlemesi doğrultusunda eski Riyad’a 2 km uzaklıkta inşa edilmiştir. Kraliyet Merkezi ve Manhas kalesi gibi diğer ilgi çekici yerlere yakındır.
Saray ve çevresi, birkaç yapıdan oluşan mini bir şehir şeklini aldı.
Kral 1939’da ailesinin yanına taşınarak burayı onların resmi evi, devlet işlerinin yönetiminin merkezi ve bir Divan veya dünya liderlerinin buluşma merkezi haline getirdi. 1939 yılında buraya 800 kişilik hane taşınmıştır.
Eşsiz kübik tasarımından dolayı halk arasında “Kare Saray” olarak da bilinir ve bir mimari harikası olarak kabul edilir.
Murabba Sarayının tasarımı moderndir ve tarihi Necdi mimarisinin birçok unsuruna sahiptir.
O dönemde yaygın geleneksel tasarımlarına göre tasarlanmış olup, günümüz ziyaretçilerine eşsiz mimariyi aktarır.
Odalar tavanlara kadar ılgın ağaçlarından yapılmış gövdelerle, palmiye yaprakları ve dallarla süslenmiştir.
Sarayın tabanları taştan, duvarları ise samanla karıştırılmış kerpiçten yapılmıştır.
Duvarlar sıva üzerine basılmış yazı ve motiflerle süslenmiştir.
Ulusal Müzeye yakın bir konumda bulunan tarihi bina, artık çeşitli tarihi el sanatları ve kıyafetlerin sergilendiği bir müze olarak kullanılıyor.
Evet, burayı ziyaret ettiğinizde, sarayın merkezinde bulunan ve tüm odalarla çevrili fuayenin benzersiz tasarımını görebilirsiniz.
Mimarinin sadeliğine rağmen, sarayın güzelliği, sarayın odalarını ve koridorlarını destekleyen zikzaklı sütunlarda açıkça görülmektedir.
Günümüzde yapı, yazılı ve fotoğraf arşivi merkezi ile turistlerin Kral’ın sarayı ve kraliyet hayatı hakkında fikir sahibi olabilecekleri Kral Abdülaziz Anıt Salonunu barındırmaktadır.
Aynı zamanda: mükemmel bir akşam yürüyüşü için birçok yemyeşil bahçe ve avluya sahiptir.
Evet, sarayda 2 kata yapılmış 32 oda, kralın misafirleri için resepsiyonlar ve kralın yardımcıları ve muhafızları için idari ofisler bulunur.
Hızlı bir şeyler atıştırmak için yakın çevrede çeşitli restoran ve kafeler bulunur.
WADİ NAMAR
Burası bir su parkıdır. 2 kilometre karelik Namar Barajının yanında inşa edilmiştir.
Gölü ziyaret etmek ücretsizdir. Yaz aylarında birçok kişi havanın daha ılıman olduğu saat 1700’den sonra buraya geliyorlar. Göl 24 saat açık olduğundan bazı insanlar geceyi burada geçiriyorlar. Ancak suyu görmek için gün ışığında gitmek en doğru seçim çünkü gün batımından sonra net olarak görülmez.
Göle elektronik su pompası kurulmuştur. Gölün kenarındaki şelale, özellikle geceleri tüm ışıklarının yandığında, gezinti yolundan bakıldığında güzel bir manzara sunar.
Suda yüzen bazı ördekler ve balıklar görülür.
Parkın 2 bin metreyi aşan patika yollarında, doğanın temiz havası, palmiye ağaçlarının hışırtısı, göl şelalelerinin uğultusu arasında yürüyüş yapmak mümkündür.
Gölün yakınına izin verilmediğinden insanlar genellikle kısa bir mesafede piknik planlıyor ve barbekü düzenleyebiliyorlar.
Evet, özellikle hafta sonlarında burası oldukça fazla kalabalık oluyor.
Portekiz Lizbon Gezilecek yerler; Lizbon şehri idari bakımdan, 5 bölgeye ayrılmaktadır. Ben, burada sizlere her bölgede gezilecek, gezilmesini önerdiğim yerler hakkında ayrıntılı bilgi vereceğim.
Siz: kaldığınız otel veya turizm ofislerinden bir şehir haritası alıyorsunuz, aşağıda ilginizi çeken yerleri harita üzerinde işaretliyorsunuz ve şehirde güzel bir gezi rotası çiziyorsunuz.
BAİXA-DOWNTOWN
Burası, şehrin merkezini oluşturmaktadır. Buranın çevresinde: “Rossio” ve “Praça de Comercio” (Ticaret Meydanı) bulunmaktadır.
Lizbon City Hall-Praça do Municipio-Belediye Meydanı
Comercio meydanının batısındadır. Küçük ve huzurlu bir meydandır. Burada: Belediye binası, Temyiz mahkemesi ve Deniz Kuvvetleri binası bulunmaktadır.
Belediye binası: dört sütunla desteklenen üçgen alınlık üzerinde yükselir. Dış cephede heykeller dikkati çeker. Pazar sabahları, ücretsiz rehberli turlarla, bina gezilebilmektedir.
Rossio Meydanı-Praça de Dom Petro IV
Burası: 4’ncü Petro meydanı olarak da bilinir. Lizbon şehrinin kalbidir.
Meydan: “Pombalina” bölgesine yakındır ve 19’ncu yüzyıla kadar, şehrin başlıca eğlence ve kültür merkezi olarak kullanılmıştır.
Günümüzde ise, meydanda küçük kafeler bulunur. Özellikle, meydanın batı tarafında bulunan “Cafe Nicola” tercih edilmektedir. Burada: otantik bir ortamı gezmek ve yaşamak isterseniz, “Ginjinha” barlarına uğramalısınız. Burada: yüzyıllara tanıklık etmiş ve kendisiyle aynı ismi taşıyan içkiler sunulmaktadır.
Evet: Rossio: Ortaçağdan günümüze kadar olan süreçte: şehrin ana meydanı olarak kullanılmış ve buna bağlı olarak, burada birçok ayaklanmalar, direnişler, gösteriler yapılmış, yani Portekiz halkının tarihine ev sahipliği yapmıştır.
Meydanın tam ortasında: 27 metre yükseklikte, Portekiz kralı ve Brezilya İmparatoru olarak bilinen IV. Petro’nun heykeli bulunmaktadır. Heykelin kaidesi: adalet, bilgelik, güç ve moderasyonu betimlemektedir.
Ayrıca: meydanın iki yanında, iki barok havuz bulunmaktadır. Meydan: 19’ncu yüzyılda: kare-kare parke taşlarla döşenmiş ve bu kaldırım tasarımı: buradan Çin, Brezilya başta olmak üzere bütün Portekiz sömürgelerine yayılmıştır.
Dona Mana II. Ulusal Tiyatrosu
Meydanın kuzey tarafındaki bu yapı: 1840 yılında inşa edilmiştir. Neoklasik bir yapıdır. Revak altı, İon sütünları ile süslenmiştir ki, bu sütunlar, aslında 1755 yılındaki depremde yakılan St. Francis kilisesinden buraya getirilmiştir. Alınlık bölümünü taçlandıran heykel: oyun yazarı Gil Vicente’ye aittir.
Restauradores Meydanı
Şehir merkezindeki bu meydan; 1640 yılında, ülkenin İspanyol hakimiyetinden kurtuluşu anısına yapılmıştır. Meydanın merkezinde: 30 metre yükseklikteki dikilitaş anıtta: kaide üzerinde: zafer ve özgürlüğü betimleyen iki bronz figür görülür.
Meydanın batı tarafında; günümüzde ulusal bir turizm ofisi olan “Foz Palace” bulunur ki, burası “Foz Marquis” in eski ikametgahıdır. Burası: 18’nci yüzyılda inşa edilmiş bir saraydır ve özel izinle ziyaret edilebilir.
Sarayın içindeki mobilyalar, Paris-Versailles sarayındakileri andırmaktadır ve Rönesans tarzı soba odası, ayna odası ve şapel ilgi çekmektedir.
Sarayın hemen yanındaki apart yapı ise, Eden Sinema olarak hizmet vermektedir. Yapı 1929 yılında inşa edilmiştir ve iç mekanı ile, bir art-deco harikası olarak kabul edilmektedir. Hard Rock Cafe meraklıları, Lizbon şehrinin ünlü kafesi, bu meydandadır.
Rossio İstasyonu
Restauradores meydanındaki bu yapı: anıtsal bir tren istasyonudur. Yapı: bir zamanlar, tren istasyonlarının teknolojik tapınak gibi görüldüğü dönemde inşa edilmiştir. Bolca süslü bir saray görünümündedir.
Carmo Rahibe Manastırı-Convento da Ordem do Carmo
Largo do Carmo’dadır.
Bu Gotik kilise kalıntıları, 1755 yılındaki büyük depremin bıraktığı yıkıntıları sergilemektedir. Deprem zamanında, Lizbon şehrinin en büyük kilisesi iken, günümüzde, gökyüzüne çatısız bir nef ile açılıyor. Kemerli ve moloz kalıntılar görülüyor.
Ana sunak olarak kullanılan günümüzdeki mezarlık ( burada kral Ferdinand I ve bazı kişilerin mezarları bulunmaktadır), heykel, seramik ve mozaiklerden oluşan koleksiyonun bulunduğu bir küçük arkeoloji müzesi bulunuyor.
Müzenin hemen girişinde: Papa Clement VI’nın bu kiliseyi ziyaretine ait gotik bir yazı bulunan taş görülür.
Comercio Meydanı-Praça de Comercio
Tagus (Tejo) nehri kenarındadır ve bir “Zafer Takı” ile süslüdür. 1755 yılındaki büyük depremde: meydanda bulunan kraliyet sarayı tahrip olur ve devam eden 200 yıllık süreçte, meydan, “Saray meydanı” olarak bilinir hale gelir.
Kraliyet ailesi, depremin ardından, başka yere taşınır ve Belem bölgesi: şehrin yeni yerleşim yeri olarak gündeme gelir.
Evet: Comercio meydanının kuzey tarafında bir zafer takı bulunuyor. Ayrıca: yine aynı yerde, şehrin çok ünlü bir kafesi “Cafe Martinho da Arcada” görülüyor. 1782 yılında, şair Fernando PESSOA VE Almeida Garrett ve romancı Queiroz: burada bulunmuşlardır.
Meydanın ortasında bir heykel görülüyor. Heykelde: Kral Jose I: at sırtındadır ve kaide ile birlikte heykelin yüksekliği 14 metredir.
Meydanın batı tarafında ise: geleneksel Portekiz ürünlerinin satıldığı bir mağaza bulunuyor ki, şehri ziyaret eden turistler buraya mutlaka uğramaktadırlar.
Zafer Takı-Rua Agusto Kemeri
Eşsiz bir manzara için, bu ikonik kemerin tepesine tırmanın, 9 Ağustos 2013 tarihinden itibaren halka açık olan mekanda, Lizbon ayaklarınızın altında olacaktır.
Evet, Zafer Takı, en işlek yaya caddesinde yoldan geçenleri her zaman etkilemiştir. Zaten Lizbon şehir merkezinde gezerken, mutlaka bu kemeri göreceksiniz.
1755 yılındaki büyük Lizbon depreminde onu yerle bir eden toprağın, ateşin ve denizin öfkesinden sonra, yeniden doğan şehri simgeliyor.
Latince de “en büyüklerin erdemlerini” yani Portekiz halkının gücünü, dayanıklılığını ve fetihlerini onaylıyor. En üstte: Celestin Calmels muhteşem heykelleri görülür.
Zafer, Dahi ve Değeri taçlandırır. Victor Bastos’un diğer heykelleriyse Portekiz tarihinden figürleri temsil eder. Solda Pombal Markisi görülür. Sonrakiler Vasco da Gama, Viriato ve sağda Nuno Alvares Pereira var.
Rua Augusta
Burası, Lizbon şehrinin ana yaya caddesidir. Comercio meydanı zafer takından ileriye yürüdünüz zaman buraya ulaşırsınız.
Cadde üstünde: mozaik kaldırımlar, açık hava kafeleri, uluslar arası mağazalar, sokak sanatçıları, seyyar satıcılar ve birçok yaya görebilirsiniz.
Özellikle: Afrikalı göçmenler bu cadde üzerindeki tezgahlarda: Afrika temaları bulunan ahşap, metal ve deriden objeler satarlar. Ayrıca: kitaplar, hediyelik eşyalar, güneş gözlükleri, resimler, tişörtler de satılmaktadır.
Conceicao Velha Kilisesi
Comercio meydanının doğusundadır. 15’nci yüzyılda Yahudi tapınağı olarak yapılan yapı: 16’ncı yüzyılda kiliseye çevrilmiştir.
Ancak, orijinal yapıdan günümüze yalnızca nef bölümü gelmiş olup, kalanı 1755 depreminde yıkılmış ve sonradan yeniden inşa edilmiştir. Kapı da, depremi atlatmıştır ve erken Manuelin mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir.
Kapı: hayvanlar, melekler, çiçekler, küreler ile dekore edilmiştir. Ayrıca: Kral Manuel I ve kraliçe Leonor da görülmektedir.
Avenıda da Liberdade
Burası, şehirde Paris-Champs Elyssee tarzında inşa edilmiş bir bulvardır, yani şehrin ana caddesidir. Cadde, 1.6 km. uzunluğunda ve 90 metre genişliğindedir. Caddede: havuzlar, kafeler bulunur ve ağaçları gölgesinde yürüyüş yapılabilir.
Caddede “Büyük Savaş Kahramanları Anıtı” bulunuyor; bu anıt: I. Dünya savaşında ölen 50 bin Portekiz askeri için dikilmiştir. Ayrıca, yine cadde üzerinde: birçok ünlü markanın butikleri, görkemli oteller, bankalar, hava yolu şirketleri ve tasarım mağazaları bulunmaktadır.
Sao Domingos Kilisesi
Baixa bölgesinde, Largo de Sao Domingos bölümündedir.
Sağında ulusal tiyatro, doğusunda Rossio bulunur. 1755 yılındaki büyük depremde yıkılmayan ve 1950 yılındaki yangında da pek fazla tahrip olmayan kilisenin: kutsal olduğuna veya lanetli olduğuna inanılıyor. Kilisenin en ilgi çeken bölümü: kırmızı mermer sütunlu yüksek sunak bölümüdür.
Ayrıca, Kral Afonso III’ün mezarı buradadır. Diğer özel bir durum: kilisenin rahibi siyahtır. Çünkü: Afrika toplumu üyeleri ibadet etmek için buraya gelirler. Ayrıca: kilisenin önündeki barda: kirazlı, brendili likör içmeyi denemelisiniz.
BAİRRO ALTO-CHİADO BÖLGESİ
Burası, şehirdeki “Yukarı Mahalle” olarak anılan yerdir. Burası: Lizbon şehrindeki geleneksel sanatçı ve yazarların, şehrin bohem hayatı için uğrak yeri olmuştur.
Gündüz saatlerinde nispeten sakin olan mahalle: gece ise, gece hayatının farklı yüzlerini barındırmaktadır.
Çünkü: her zevke, her keseye hitap eden, turistik barlar ve restoranlar, bu mahallede bulunur. Burası, gece olunca, renkli ve grafiti dolu cepheler arkasında geleneksel ve uluslar arası restoranlar ve turistik fado evleri ve çok sayıda bar ve gece kulubü ile hareketlenir.
Özellikle: hafta sonlarında, bölge, Lizbonlular tarafından işgal edilir. Ellerinde içki bulunan insanları, Arnavut kaldırımlı yollar üzerinde görebilirsiniz.
Sokaklarda amaçsızca yürüyebilir, şehrin panoramik manzarasını seyredebileceğiniz “teras bahçeleri” yani “Mirador de Sao Pedro de Alcantara” bölgesine ulaşabilirsiniz.
Bu teras bahçelerinde: seramikten yapılmış, şehrin belli başlı yerlerini gösteren harita ilgi çekmektedir. Ayrıca: yine bu bahçe içinde, Yunan ve Roma mitolojisinin tanrılarının büstleri bulunmaktadır.
Ayrıca, yine bu mahallenin sokaklarında;“Fado” müziğinden örnekler dinleyebileceğiniz pek çok yer bulunuyor.
Gelelim hemen komşu Chiado bölgesine:
Burada: ince porselen mağazası Vista, tiyatro, kitapçı, eski tarz kafeler, mücevher mağazaları, Hermes gibi uluslar arası markaların satıldığı yerler, restoranlar bulunur. Zarif bir semttir.
Bölgenin birçok kısmı, 1988 yılındaki yangında yok olmuş, ancak daha sonra yeniden doğmuştur. Lizbon şehrinin en sevilen semtlerinden birisidir.
Sao Roque Kilisesi ve Müzesi
Bairro Alto bölgesinde, Largo Trindade Coelho’dadır.
Burası, dünyanın en pahalı şapeli olarak bilinir.
Çünkü: sade cepheli bu yapının içi, çok zengindir. Şapelin içi: fildişi, akik, porfir, lapis lazulli, altın ve gümüş dahil olmak üzere, mevcut en pahalı malzemeler kullanılarak, Roma’da tasarlanmış ve Papalar tarafından kutsanmış ve 1747 yılında Lizbon şehrine sevk edilmiştir.
Özellikle: kıyamet sahneleriyle boyalı olağanüstü tavan ilgi çekmektedir. Günümüzde, şapel: Avrupa sanat şahaseri olarak kabul edilir.
Chiado Müzesi-Museu do Chiado
Rua Serpa Pinto bölgesindedir.
Yapı: Fransız mimar Jean-Michel Wilmotte tarafından tasarlanmıştır.
Müzede: 19 ve 20’nci yüzyıllara ait, çağdaş sanat eserleri sergilenmektedir. Özellikle: Rodin’in eserleri ilgi çekmektedir. Ancak: genellikle Portekizli sanatçıların eserlerine yer verilmiştir.
Müzenin çevresinde: kafeteryalar, dükkanlar ve tiyatrolar bulunuyor.
ULUSAL ANTİK SANAT MÜZESİ
Orta çağdan 19’ncu yüzyıla kadar ülkedeki en büyük kamu koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır.
Portekiz, Avrupa, Afrika ve Doğu resim, heykel, kuyumculuk ve dekoratif sanat eserleri sergileniyor.
Müze koleksiyonu: özellikle 15’nci yüzyıl ressamlarından önde gelenler olan Nuno Gonçalves’in Saint Vincent panolarını, Gil Vicente tarafından Kral I Manuel tarafından yaptırılan Belem Canavarını ve 16’ncı yüzyıldan kalma Flaman resimlerinin örnekleri var. Müzenin terasından, olağanüstü bir Tagus nehri manzarası izlenebilir.
ALFAMA
Burası: Tagus nehrinin kıyısında kurulmuş, şehrin ilk mahallesidir. Tarihi, 12’nci yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bölge, adını, Arapçada “hamam” anlamına gelen “Al Hamam” dan almaktadır. Zaten, günümüzde dahi, burada Arap kültürü etkisi yoğun olarak görülür.
Buranın bir diğer özelliği: 1755 yılındaki büyük depremde, şehrin yıkılmayan tek yeri olmasıdır. Mahallenin dar sokaklarında yürürken, Portekiz’in geleneksel müziklerinin ezgilerini duyabilirsiniz.
Mahallenin tepesine çıktığınızda ise: Alfama ve Tagus nehrinin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirsiniz.
Casa dos Bıcos
Rua dos Bacalhoeiros bölgesindedir. Yapı, 16’ncı yüzyıldan kalma mimari bir harikadır. 1125 tane elmas şeklindeki taşlarla yapılmış olup, Spike evi de denilmektedir. Hindistan-Portekiz valisi Afonso de Albuquerque’ye aittir. 1755 yılındaki büyük depremde, hasar görmeyen ender binalardan birisidir. Mimari stilde, Venedik saraylarının örnek alındığı düşünülmektedir. Sarayın içindeki bir bölümde: Nobel ödüllü Portekizli yazarın bir kütüphanesi ve eserleri sergilenmektedir.
Evet, bu yapının çevresinde: geleneksel ızgara balık yemekleri ile tanınan, ucuz restoranlar ve turistik hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar bulunuyor.
Jardım do Tabaco
Burası, Lizbon şehrinin özel bir sahil kesimidir. Bir zamanlar, buradaki depolarda “tütün” depolanırmış. Burada bulunan eski depolar: günümüzde şık gece kulüpleri ve moda mağaralarına dönüştürülerek şehrin en gözde yerlerinden biri haline getirilmiştir. Özellikle gün batımında, Targus nehri kıyısında Alfama sokaklarında yürüyüş yapabilir ve kafeteryalarda küçük molalar verebilirsiniz. Buradaki restoranlar, Lizbonlular tarafından çok tercih edilmektedir.
Santa Engracia Kilisesi-Pantheon Nacional
Campo de Santa Clara bölgesindedir.
Burası, Portekiz ülkesinin İtalya-Roma-Pantheon benzeri kilisesidir. Ulusal Pantheon olarak da bilinir. Yapı: 1630 yılında: yağmalanıp talan edilmiştir. O dönemde, bu suçla ilgili olarak bir Yahudi yakalanmış ve idam edilmiştir. Ancak, daha sonra temyize gidilmiş ve idam edilen Yahudi’nin suçsuz olduğu anlaşılmıştır.
Daha sonra, talan edilen kilisenin yerine yeni bir kilise yapımına başlanılmıştır. Bu yeni yapıda, ünlü taş ustası Joao Antunes çalışmış, yapının Roma şehrindeki Aziz Peter adına yapılan Peruzzi’nin planlarında olması sağlanmıştır. Ancak, yeni yapılan bu kilisenin tamamlanması yüzyıllarca ertelenmiş ve ancak, 1966 yılında tamamlanabilmiştir.
Tabii bu gecikmenin en büyük nedeninin ise, suçsuz yere idam edilen Yahudi’nin laneti olduğuna inanılmıştır. Binanın mimarisine gelince: yapı Yunan haç planı şeklindedir. İçi cilalı mermerler ve çok renkli döşemelerle kaplıdır. Kubbeden ise, şehrin 360 derecelik muhteşem bir görüntüsünü izlemek mümkündür.
Günümüzde: kilise içinde birçok ünlüye ait mezarlar bulunuyor. Bunlar arasında: bazı Portekiz Başkanları, yazarlar, Fado müzik kraliçesi olarak kabul edilen “Amalia Rodrigues” sayılabilir.
Feira da Ladra
Lizbon şehrinin en ünlü “bit pazarı” her hafta Salı ve cumartesi günleri burada kuruluyor.
St.Anthony Kilisesi
Largo Santo Antonio a Se bölgesindedir.
St Anthony: çöpçatanların, genç gelinlerin koruyucusu ve kayıp eşya hamisi olarak tanınır ve saygı görür. Bu kutsal kişinin, Lizbon şehrinde, kilisenin bulunduğu yerde doğduğu söyleniyor.
Kilisenin inşaatına, 1757 yılında başlanmıştır. Stil olarak: cephe neoklasik ion sütunları ile süslenmiş, Barok tarzı karıştırılmıştır. Yapının içinde: sunak bölümü ve 18’nci yüzyıl çinileriyle süslenmiş yerler ilgi çekmektedir.
Kilise içinde küçük bir müze bulunmaktadır. Bu müzede: altın ve gümüş kilise süslemeleri ve çeşitli el yazması dini eserler sergilenmektedir.
Kilisenin diğer önem kazanan bir yönü ise: her yıl HAZİRAN ayında, “St Anthony Düğünleri” olarak, kitlesel düğünlerin ve kutlamaların yapılmasıdır.
Miradouro Das Portas
Burası bir alandır. Burada: bir balkon üzerinde gerçekten nehrin muhteşem bir manzarası izlenmektedir. Ayrıca: Dekoratif Sanatlar Müzesi ve Sao Vicente de Fora kilisesi’nin en güzel görüntülerini izlemek mümkündür. Ayrıca: yine meydanda, şehrin koruyucu azizi St Vincent’in bir heykeli görülüyor.
St.George Castle-Castello de Sao Jorge
Burası şehrin tarihi kalesidir ve şehrin en yüksek tepesi üzerine kurulmuştur. Bu yüzden, kale, şehrin hemen hemen her yerinden görülmektedir. Kalede: Romalılar, Vizigotlar ve daha sonra Portekiz izleri görülür.
Portekiz kralı Afonso Henriques: kutsal topraklara giden haçlıların yardımı ile 1147 yılında bu kaleyi yaptırmış ve uzun yıllar Magribi kraliyet ikametgahı olarak kullanılmıştır.
Daha sonra ise, 1371 yılında, Anglo-Portekiz ittifakı anısına, kale, İngiltere’nin koruyucu azizi St.George için adanmıştır. 1755 yılında ise, kale büyük hasar görmüş ve sonra yeniden inşa edilerek, kraliyet sarayı haline getirilmiştir.
Günümüzde: kalede, geçmiş döneme ait ana kapı, kral Afonso Henriques’in bir heykeli, orijinal toplar bulunmaktadır. Ayrıca: Ortaçağ döneminde kral sarayı olarak kullanılan yapının kalıntıları görülür.
Bir taş bina ise konut ve restoran olarak kullanılıyor. Bu taş binanın yer altı odalarında: Vasco do Gama’nın: Kral Manuel tarafından ilk kabul edildiği yer olarak bilinir ki, günümüzde burada küçük bir arkeoloji müzesi görülür.
Kaleyi gezmeyi düşünürseniz: özellikle büyük kuleye tırmanabilir ve iç surlar boyunca yürüyüş yapabilirsiniz. Elbette, bu yürüyüş sırasında, çevrenin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz.
Lizbon Cathedral-Se de Lisboa-Santa Maria Maior de Lisboa
Largo de Se bölgesindedir.
Lizbon şehrinin en eski yapısıdır. Şehrin ilk piskoposu Hastings tarafından: 1150 yılında şehir Araplardan ele geçirilince, eski caminin yerine, Portekiz’in ilk kralına yaptırılmıştır.
Yapı: ağırlıklı olarak Romanesk görüntü içerir. Dışarıda: 2 çan kulesi ve gül pencere bulunur, bu görümü nedeniyle bir ortaçağ kalesine benzetilmektedir. Girişteki kapıda, Arap tarzı görülmektedir ve bunun sebebi, daha önce burada bulunan camiden kalmış olmasıdır.
Yapının girişinde, sola yakın bölümde: 1195 yılında Saint Anthony için kullanılan bir vaftiz yeri bulunur. Yapının, 14’ncü yüzyıldan kalan dehlizleri ve bahçelerinde yapılan kazılarda ise: Roma ve Vizigot dönemine ve eski camiye ait duvar parçaları ortaya çıkarılmıştır.
Yapıda bulunan en önemli kalıntı: Lizbon şehrinin resmi koruyucu azizi olan St Vincent’in kalıntılarının bulunduğu tabut’dur.
Dekoratif Sanatlar Müzesi
Largo das Portas Sol mevkiindedir.
Burada: Ricardo Espirito Santo Vakfı koleksiyonu sergilenmektedir. Müze: 17’nci yüzyılda yapılan, kırmızı boyalı, Azurara Sarayındadır.
Müzede: Hint-Portekiz kültürü ağırlıklı mobilyalar, gümüş ve Çin porselenleri, Flaman duvar halıları bulunmaktadır. 16-18 yüzyıllar arasından kalan bu objeler, ziyaretçilerin beğenisini kazanmaktadır.
Sarayın içi: 17’nci yüzyılda ilk yapıldığı andaki orijinalliğini muhafaza etmektedir ve ahşap zemin, boyalı tavanlar ve olağanüstü mobilyalar ve duvar halıları ile, mavi-beyaz çini panolar ile güzelleştirilen bir ortam göreceksiniz.
En büyüleyici alanlar ise: eski bir saat bulunan ve boyalı tavanı ile ilgi çeken yatak odası ve üst kattaki yemek odasıdır.
Müzenin hemen yanında, dışında ise: geleneksel el sanatlarının yapıldığı çeşitli atölyeler bulunuyor.
Roma Tiyatrosu Müzesi
Patio de Aljube bölgesindedir. Katedralin hemen arkasındaki bir sokaktadır.
Lizbon şehrinin geçmişine ait kalıntılar burada sergileniyor.
Tiyatro, imparator Augustus tarafından, MÖ.1’nci yüzyılda inşa edilmiş, 5000 seyirci kapasitelidir. MS.57 yılında genişletilmiştir. Ortaçağ döneminde ise terk edilmiş ve büyük deprem sonrasında, şehir yeniden yapılanana kadar, yeraltında kaybolmuştur.
Müzede: çeşitli sütunlar, Silenus bir heykel, tiyatro için yazılmış bir yazı ve diğer buluntular sergilenmektedir.
Fado Müzesi
Largo Chafariz de Dentro bölgesindedir.
Müze: evrim ve görsel-işitsel sunumlar, çok dilli bilgi panoları, müzik arşivleri ile Portekiz ülkesinin en ünlü müzikal müzesidir.
Fado: kültürel ve sosyal bir etki sunar. Aydıca: Fado evleri: Portekiz’de gitar teknikleri ve tarihsel gelişimi açıklar. Kısacası, burası bir müzik müzesi, yani Portekiz’de geleneksel Fado müziğinin gelişimi hakkında bilgi almak isterseniz, burayı ziyaret edebilirsiniz.
Seramik Müzesi-Azulejo Museum-Museu Nacional do Azulejo
Rua Madre de Deus’dadır. Yani, şehir merkezinden biraz uzakta kalıyor. Ancak, önemli bir müze, gitmenizi öneririm. Buraya ulaşmak için, Comercio meydanından taksi veya otobüs kullanabilirsiniz. Müze, pazartesi günleri kapalıdır.
Bu müzede: Portekiz’de önemli bir yeri olan seramik sanatına ait, 500 yıllık örnekleri bulabilirsiniz. Zaten, kendi tarzında, müze, dünya üzerinde tektir. Müzede: seramikler yanında, seramiklerin nasıl yapıldığına dair detaylı bilgiler bulmak ta mümkündür.
Müzenin en ilgi çeken objesi ise: 1300 parça seramikten oluşan ve “Lizbon Tablosu” denilen 23 metre uzunluğundaki eserdir. Bu eser: 1738 yılında yani depremden önce yapılmış, Lizbon şehrinin o dönemdeki silüetini vermektedir ve depremde etkilenmemiş, ülkenin en uzun mavi-beyaz renklerden oluşan seramiği olma özelliği taşımaktadır.
İgreja de Sao Vicente de Fora-Sao Vicente de Fora Kilisesi
Largo de Sao Vicente’dedir.
“De fora” kelimesinin anlamı, Portekizce de “dışarıda” demektir. Yani, bu kilise, adını, şehir dışında yapılmış olmasından almaktadır. Burası olağanüstü bir 16’ncı yüzyıl anıtıdır.
Kilise, 1582 yılında inşa edilmiştir. Ancak, yeri özeldir.
Çünkü: 12’nci yüzyılda Araplarla savaşan Kral Afonso’nun istediği yere yapılmıştır. 1755 depreminde, kilisenin: ana kubbesi ve duvarları ağır hasar görmüştür. Ancak daha sonra tekrar onarılan kilisenin duvarlarında, özellikle, “La Fontaine” masallarının resmedildiği 18’nci yüzyıla ait seramikleri mutlaka görmelisiniz.
BETHLEHEM-BELEM MEYDANI
Tagus nehri kıyısında, batıya doğru yürüdüğünüzde: Belem meydanına ulaşırsınız. Yürümeyi düşünmeseniz: Baixa’dan buraya, tramvay ile yarım saatte ulaşabilirsiniz.
Meydan: şehrin en eski ve görkemli meydanıdır. Çünkü: zamanında, birçok denizci savaşa ve keşfe, buradan uğurlanmıştır.
Özellikle Vasco da Gama’nın Hindistan deniz yolunu keşif yolculuğuna buradan uğurlandığı söylenmektedir. 1940 yılındaki Portekiz sergisi Expo, Belem bölgesinin hızla gelişmesine neden oldu.
Anıtsal yapılar sahili işgal etmeye başladı. Bir de 1755 yılındaki büyük deprem ve ardından gelen tsunami, burada şehirdeki birçok yerden ayrı olarak yıkıma sebep olmadı.
Meydanın hemen yanındaki park ta bir uçak görülüyor. Bu uçak: Gago Countinho isimlidir.
Gago Countinho
Anıtın hemen önünde, uçağın izlediği rotayı gösteren granit bir pano var.
Bu çift kanatlı anıt uçak, erken dönem Portekizli bir havacılık öncüsüdür. Gago Countinho, Sacadura Cabral ile birlikte Güney Atlantik Okyanusunu geçen ilk pilotlardır. 8400 km lik uçuşları, 24 Mart 1922 tarihinde Lizbon’dan kalkarak başladı ve 79 gün sonra 6 Haziran 1922 günü, Brezilya Rio de Janeiro şehrinde tamamlandı.
Uçuş etkinliğinin sebebi, Brezilya’nın bağımsızlığının 100’ncü yıl kutlamalarıdır. Belemdeki bu deniz uçağı anıtı, bu tehlikeli yolculuğu hatırlatıyor ve Fairey deniz uçağının tam bir kopyasıdır. Santa Cruz çift kanatlı uçağın anıtı, uçağın kalktığı bu park alanında olduğu için, Belem semtinde, Torre de Beleme yakın bir yerde bulunuyor.
Countinho ve Cabral tarafından transatlantik uçuşları için kullanılan Santa Cruz Fairey uçağı tüm yolculuğu yardımsız yapabilecek yakıt kapasitesine sahip değildi. Bu yüzden rota boyunca çeşitli duraklar gerekiyordu.
Havacılar Republica adlı bir destek gemisi tarafından takip edildiler. Brezilya kıyılarından aşağı yolculuk sırasında şiddetli bir yağmur fırtınası, uçağın motorunun arızalanmasına neden oldu ve Pasifik Okyanusuna inmek zorunda kaldılar.
Bir şeylerin ters gittiğini anlayan destek botu, Republica bölgesindeki diğer gemilerden, deniz uçağına göz kulak olmalarını isteyen imdat sinyali gönderdi. Suda endişe verici bir sürenin ardından, pilotlar bir İngiliz yük gemisi tarafından bulunup kurtarıldılar.
Kurtarılan Countinho ve Cabral, uçaklarını son varış noktasına çok yakın kaybettikleri için perişan haldeydiler ve daha sonra yolculuklarını tamamladılar.
Çünkü, 3’ncü bir uçak gönderilmişti ve o uçağı kullanarak Rio de Jenairo şehrine uçak yolculuklarını tamamladılar. Pilotlar yolculuk boyunca üç uçak kullandılar, bu üç uçaktan bugüne kadar sağlam kalarak gelen tek uçak, şu anda Lizbon Denizcilik Müzesinde sergileniyor.
Belem Kulesi-Torre De Belem
Avenida da Hindistan bölgesindedir. Pazartesi günleri kapalıdır. Giriş ücreti, 5 Euro’dur.
Kule: 1983 yılında UNESCO tarafından: “modern dünyanın temellerini atan büyük deniz keşiflerini hatırlattığı için”; “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Kule: Kaşifler anıtının 300 metre ilerisindedir.
Kule: 1514-1519 yılları arasında Kral I Manuel döneminde, Lizbon’un koruyucu azizi Sao Vicente onuruna inşa edilmiştir.
İlk olarak, Tagus nehrindeki küçük bir ada üzerine inşa edilmiştir. Kuleye, Avenida de Brasilla üzerinden ve su üzerinden yapıya uzanan küçük bir köprü ile erişilir. Tagus nehrinin diğer tarafında, Cascais ve Caparica arasındaki üçlü bir savunma sisteminin parçasıydı. Çünkü Lizbon, o dönemde uluslararası ticaret yollarının deniz yolculuğu yapanlar için, zorunlu bir durak haline geldi ve bu nedenle şehri koruma ihtiyacı doğdu.
1755 yılındaki Lizbon depreminde kule, şehirde nadir olarak kurtulan yerlerden biridir.
Yüzyıllar boyunca, Torre de Belem, savunma işlevini kaybetti ve Napolyon işgalinden sonra sığınaklar yerini zindanlara bıraktı.
Yapı, kireçtaşından inşa edilmiş bir burç ve 30 metrelik, 4 katlı kuleden oluşur. Kale bölümü çokgendir. Dış dekorasyonu oldukça sadedir. İç bölümde cephelerde Arap ve Venedik etkileri görülür. Kulenin nehre bakın bölümünde, denizcileri koruduğuna inanılan Homecoming Our Lady heykeli var.
Kulenin 4 katında, aynı odalar günümüze kalmıştır. Bunlar: Vali odası, Kral odası, Seyirci odası ve 15’nci yüzyıldan kalma geleneksel tonozlarıyla bir şapel.
Ayrıca: burada, bir Afrika hayvanının (gergedan) ilk heykeli bulunmaktadır. Çünkü: 1513 yılında Hintli bir kral, Portekiz kralına sunulmak üzere, Lizbon şehrine bir gergedan gönderir ve bu hayvan, Avrupa çapında büyük bir merak ve hayranlık uyandırır.
Kulenin: her yöne bakan balkonları bulunmaktadır. Her katta, küçük bir balkon görülür. Ama, güneye bakan, nehir manzaralı balkonların görüntüsü muhteşem güzeldir. Kulenin içindeki top yerleştirme bölümlerinde, Lizbon savunması için kullanılan 16 top deliği bulunmaktadır.
En alt bölümde, kulenin tonozlu bodrumunda, ayağa kalkmanın neredeyse imkansız olduğu bölüm: siyasi tutuklular için zindan olarak kullanılmıştır. Kulenin kuzey cephesinin iki tarafında, 2 aziz heykeli bulunuyor. Bunlardan bir tanesi, 1498 yılında, Hindistan’a Vasco da Gama’nın koruyucu azizi ve diğeri St.Vincent yani Lizbon şehrinin koruyucu azizidir.
Genel olarak, Portekiz’e özgü bir stil olan “Manueline” tarzı mimarinin egemen olduğu kule: sefere çıkan gemicilere yol göstermek için yapılmıştır. Öte yandan, sefere çıkan gemicilerin, vatanlarına ait son manzaraydı.
Son bir not: kule, çocuklu ziyaretçiler için pek uygun değildir. Çünkü: spiral merdivenler dar ve iniş-çıkış için kullanıldığından, çocuklar için sıkıntı yaratmaktadır.
BELEM PASTANESİ
Lizbon şehrini ziyaret ederseniz, mutlaka Belem Pastanesinde, Pasteis de Belem yani Belem turtası yemelisiniz. Bu turta, Lizbon şehrinin uluslararası simgesi haline gelmiştir.
Pastanenin tarihi geçmişi:
19’ncu yüzyılın başında, Belem’de Mosteiro dos Jeronimos Manastırının yanında, küçük bir markete bağlı bir şeker kamışı rafinerisi vardı. 1820 yılı Liberal Devriminin sonucu olarak, Portekiz’deki tüm manastırlar, 1834 yılında kapatıldığında, din adamları ve çalışanlar sınır dışı edildi.
Hayatta kalma girişimindeki manastırlardan biri, dükkanda tatlı hamur işleri satmaya çalıştı. (Pasteis de Belem olarak bilinen hamur işlerini)
O dönemde Belem bölgesinin Lizbon şehrinden uzak olduğu ve çoğunlukla buharlı gemilerle ulaşıldığı düşünülüyordu. Aynı zamanda manastırın Torre de Belem’in (Belem kulesinin) ihtişamı, kısa sürede manastırdan çıkan lezzetli hamur işlerinin tadını çıkarmaya alışan ziyaretçileri cezbetti.
1837 yılında manastırdan gelen eski gizli tarifin ardından, rafineriye bağlı binalarda Pasteis de Belem pişirilmeye başlandı.
Sadece gizli ada da hamur işleri yapan usta şekercilerin bildiği ve aktardığı bu tarif, günümüze kadar değişmeden kaldı. Aslında tek gerçek Pasteis de Belem, titiz bir malzeme seçimi aracılığıyla, bugün bile eski Portekiz tatlı yapımının lezzetini sunmayı başarmaktadır.
1838 yılında Monteiro dos Jeronimos’tan eski bir tarifi izleyerek orijinal Pasteis de Belem’i yapmaya başlamışlardır. O gizli tarif, fırında her gün el işçiliğiyle, sadece geleneksel yöntemlerle yeniden yaratılıyor.
Ancak, şunu da belirtmek gerek. Pasteis de Belem’in puf böreği yapılırken, tereyağına biraz domuz yağı karıştırıldığı ve bu yüzden çok çıtır olduğuna dair bir söylenti var. Ama tarif sır gibi saklandıı için bunun doğru olup olmadığı belli değil.
Jeronimos Manastırı-Mosteiro Dos Jeronimos
Praça do İmperio bölgesinde: Portekiz’in: keşif dönemlerinin güç ve zenginliğinin en etkileyici sembolü olan manastır: “mimari mükemmelliği” nedeniyle: UNESCO tarafından 1983 yılında “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: deniz motifleriyle karakterize edilmiş tasarımı ile, Gotik mimari stilde, Avrupa’nın en büyük sanat eseridir.
Portekiz’in keşif dönemlerinin güç ve zenginliğinin en etkileyici sembolüdür. 2015 yılında Portekiz’de en çok ziyaret edilen anıt olmuştur ve bu dönemde yaklaşık 1 milyon kişi anıtı ziyaret eder.
Pazartesi günleri ziyarete kapalıdır. Giriş ücreti, 6 Euro’dur.
Manastır, 1496 yılında Kral D. Manuel I tarafından yaptırılmaya başlanır. İnfante Henry’nin bir kilise inşa ettirdiği yerin yakınında, Kral I Manuel, Belemli Aziz Meryem için büyük bir manastır inşa ettirir. Kral I Manuel, aynı zamanda Aziz Jerome’ye bağlıdır. Manastır, Aziz Jerome tarikatı mensubu keşişlere hediye olarak sunulur.
Bu dönem Portekiz’in en muhteşem çağıdır. Zaten, inşaat, doğu baharatlarından alınan bir vergiyle finanse edilmiştir.
Anıt: 100 yıl sonra tamamlanır.
Anıt, ismini denizcilerin yol göstericisi olduğuna inanılan St Jerome’den alır. Aziz Jerome Tarikatı rahipleri, 1834 yılına kadar burada yerleşiktir.
Mimari özellikleri:
Yapının heybetli cephesi, 300 metre boyunca uzanır ve kilisenin Güney Kapısını vurgular.
Yapı, gotik tarzda, denizcilik motifleriyle süslenerek yapılmıştır. Güzel ve eşsiz kubbesi ve zarif sütunları dikkat çeker.
Özellikle: güneş ışığı vurduğunda, vitray pencerelerden geçen ışık: olağanüstü güzellikler yaratmaktadır.
Manastırın dehlizlerinde: birbirinden farklı deniz canavarları, mercanlar ve deniz dünyasının keşfinin ardından yapılan deniz motifleri ile oyulmuş sütunlar büyük ilgi çekmektedir.
Manastır: “Vasco Da Gama” ya adanmış olup, aynı zamanda, ünlü kaşifin mezarı da buradadır. Vasco da Gama ve ekibi: Hindistan için şehirden ayrılmadan önce, son gecelerini burada dua ederek geçirmişlerdir.
Bir mezar daha var, ki bu da ünlü şair Luis de Camoes.
Arkeoloji Müzesi
Praça do İmperio bölgesinde, Jeronimos manastırının batı kanadındadır. Müze: ülkenin ana arkeolojik objelerine ev sahipliği yapmaktadır.
Burada: demir çağına ait takı ve süs eşyaları, Roma mozaikleri, erken 8’nci yüzyıl Magribi eserleri ve Greko-Romen ve mezar sanatı üzerine, güçlü bir Mısır bölümünü içermektedir.
Hazine bölümünde ise: Portekiz ülkesindeki kazılarda ele geçirilen: bilezik, küpe, yüzük gibi altından yapılmış zengin bir koleksiyon bulunur.
Deniz Kuvvetleri Müzesi
Praça do Imperio bölgesinde, eski manastırın hemen yanındadır ve Portekiz deniz tarihi ve arkeolojik özellikler taşımaktadır.
Müze: denizlerdeki Portekiz hakimiyetini çağrıştıran, Avrupa’nın en önemli müzelerinden birisidir. Özellikle: keşifler döneminde kullanılan gemi modelleri ilgi çekmektedir. En eski parça ise: Hindistan’a yaptığı yolculukta, Vasco da Gama’ya eşlik eden “Başmelek Raphael”i temsil eden ahşap bir rakamdır.
Diğer önemli bir parça: 18’nci yüzyılda kullanılan tören mavnasıdır.
Kaşifler Anıtı-Padrao dos Descobrimentos
Belem meydanında, Jeronimos Manastırının hemen karşısındaki bir alt geçitten buraya ulaşılır. Tagus nehrinin kıyısındadır.
Pazartesi anıtın içindeki müze ve asansör kapalıdır.
Anıt, 15’nci yüzyılda kaşif ve keşiflere adanmıştır.
1940 yılında Portekiz Dünya Sergisi için, mimar Cottinelli Telmo ve heykeltıraş Leopoldo de Almeida tarafından, geçici biçimde inşa edilmiştir.
Bozulabilir malzemeden inşa edilen anıt, hafif bir demir ve çimento yapısına sahipti. Çünkü fuardan sonra sökülmesi amaçlanmıştı.
İlk olarak dayanıksız bir şekilde yapılan anıt, 1960 yılında Portekiz’in coğrafi keşiflerindeki en önemli isimlerden Prens Henry’nin (Denizci Henry) ölümünün 500’ncü yılı anısına betondan yeniden yapılmıştır.
Denizci Henry: bir denizci olmamasına rağmen, hükümdarlığı sırasında Batı Afrika kıyı şeridindeki keşif gezilerini finanse ederek, tarihsel itibarını kazandı. Bu masraflı yolculuklar, soyluları fazlasıyla korkuttu ancak altın ve ne yazık ki köle ticareti yapıldığında yumuşadılar. Henry’nin sonraki yaşamının çoğu, Portekiz’in güneybatı ucunda ve anakara Avrupa’da bulunan Sarges’te geçti.
Anıt, arkadan bakıldığında bir Latin Haçı şeklindedir. Ancak daha yakından bakıldığında, haç içinde aşağıya dönük bir kılıç görülür. Bu sembolizm: kılıç ve haç arasındaki yakın ilişkiyi gösterir. 16’ncı yüzyıl kaşifleri, Hıristiyanlığın yayılmasına yardımcı olmak için rutin olarak kılıcı kullandılar.
Sayısal Bilgiler
Anıt zeminden yukarı doğru 52 metre yüksekliktedir. Genişlik 20 metre, uzunluk 46 metre, temeller 20 metre, yan figürler 7 metredir.
Yelkenleri açık bir karavele benzeyen, beton blok şeklindedir.
(Karavel: 15’nci yüzyılda ortaya çıkan iki ya da üç Latin yelkeni olan bir yelkenli gemi türüdür. Sonraki dönemlerde Latin ve Kare yelkenlerin bileşimi ile hareket edenler de üretilmiştir. Sığ sularda seyredebilme yetenekleri ve görece üstün manevra yetenekleriyle, orta çağ denizciliğinde en önemli gemi türlerinden biri olmuştur.)
Karşı Tarafta
Bir defne çelengi üzerinde “NO V CENTENARIO DO INFANTE D. HENRİQUE 1460-1960” yazılıdır.
Anıt: iki paralel yüzlü, platform üzerinde 2 silahlı metal süre ile çevrelidir.
Heykeller
Tüm heykeller Lioz kireçtaşından oyulmuştur. (Belem kulesi de aynı malzemeden yapılmıştır.) Bu nadir kireçtaşı, sadece Sintra bölgesinin tepelerinden geliyor.
Kuzey-güney yönelimli, stilize bir direğin, her iki tarafında, 12 laleli bir bantla çevrili, 5 köşeli iki Portekiz kalkanı var.
Direk, her iki tarafta, rüzgarda dalgalanan yelkenler yansıması veren üç üçgen, kavisli yapıyla taçlandırılmıştır.
Kuzey yüzü: metalik harflerle yazıları görebileceğimiz iki dev taş işçiliğinden oluşur.
Sol tarafta
Bir çıpa üzerinde, D. Henrique ve deniz yollarını keşfeden Portekizlilere ayrılmıştır.
Dümenci: en öndeki, D. Henrique figürü 9 metre boyunda, diğer figürlerin hepsi 7 metre boyundadır.
Bu figürler: Lusiads, Vasco da Gama, Magellan, Cabral ve diğer bazı Portekizli kaşifler, şair Camoes, küçük bir gemi puruvası, haçlılar, rahipler, haritacılar var.
Anıttaki tek kadın figür: Lancaster Kraliçesi Felipa’ya aittirki kendisi keşiflerin beyni, kaşiflerin annesi olarak tanınır.
Mozaik
Anıtın önündeki boş alanda yerde, büyükçe bir mozaik var. Yere işlenen bu mozaik, 1960 yılında Güney Afrika Hükümeti tarafından buraya yerleştirilmiş, hediye edilmiştir.
Burada, Portekizli kaşifler tarafından gidilen yolların, dünya haritası üzerindeki rotaları ve bir pusula var. Yerleşik gemiler ve karaveller, Portekiz genişlemesinin ana rotalarını işaretler.
Tasarımın yazarlığını mimar Cristino da Silva (1896-1973) yapmıştır.
Rüzgar Gülü
Güney Afrika Cumhuriyeti, Padrao’nun giriş bahçesinin dekorasyonu için 14 metrelik bir planistel içeren, siyah ve kırmızı toz kireçtaşından yapılmış, 50 metre çapında bir rüzgar gülü hediye etmiştir.
3 euro ücret ödeyerek anıtın içindeki küçük müzeyi gezebilirsiniz. Ayrıca, asansörle anıtın tepesine çıkmak mümkündür, buradan çevrenin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz.
Belem Palace
Hafifçe eğitmi bir tepede, bahçeler içindeki Belem Sarayı: 1910 yılından bu yana, Portekiz Başkanının resmi konutu olarak kullanılmaktadır. Yapı: 1559 yılında inşa edilmiş, 18’nci yüzyıla gelindiğinde ise, Kral V Joao tarafından değiştirilmiştir.
1755 yılındaki büyük depremde ise: hafif hasar görmüştür. Günümüzde yapının: zengin döşenmiş salonları, oymaları, fayansları görülmeye değerdir ve yalnızca Cumartesi günleri, belli yerleri ziyarete açıktır. Saray içinde bir de müze bulunmaktadır.
Başkanlık Müzesi: sarayın bir parçasıdır ve Pazartesi hariç, her gün ziyaret edilebilmektedir. Burada: vatandaşların sembolleri, bayrak ve milli marş, tarih ve fotoğraflar, başkanların rolünün açıklanması, Portekiz Cumhuriyeti ve Başkanlarının hikayeleri bulunmaktadır.
Ayrı bir galeride ise bütün Portekiz Başkanlarının portreleri ve dünya liderlerinden alınmış hediyeler sergilenmektedir.
Sarayın hemen önünde ise: 20 metre yükseklikteki bir kaide üzerinde “Alfonso de Albuquerque” (Hindistan valisi) nun heykeli bulunmaktadır.
Centro Culturel de Belem-CCB
1992 yılında, Avrupa Birliği Portekiz Başkanlığını barındırmak için inşa edilmiştir.
Burada: kültürel faaliyetler düzenlenmektedir.
Ayrıca: “Berardo Koleksiyonu” müzesi bulunur. Yapı: geniş bahçelerin yayıldığı alandadır ve geniz bahçelerde dolaşırken, nehrin güzel manzarasını izlemek mümkündür.
Berardo Müzesi
Praça do İmperio bölgesindedir. 2007 yılı Haziran ayında açılmıştır.
Müzede bulunan sanat koleksiyonu içinde eseri bulunan sanatçılar: Picasso, Dali, Duchamp, Miro, Bacon, Pollock. Eserler: Portekizli patron Berardo tarafından: Paris ve Miami gibi şehirlerden satın alınarak toplanmıştır. Eser sayısının 4000 olduğu söyleniyor.
UPTOWN BÖLGESİ
Burası: olağanüstü sanat ve bir alışveriş bölgesidir.
Lizbon şehrinde, özellikle 20’nci yüzyıl büyük ofis binaları ve apartmanlar, iş ve yerleşim alanları bu bölgededir.
Geniş caddeler üzerinde, pek turistik aktiviteler olmasa da, özellikle Gulbenkian müzesi ilgi çekmektedir. Ayrıca: Colombo ve Amoreiras gibi büyük alışveriş merkezleri de bu bölgededir.
Gülbenkyan Müzesi-Museu Calouste Gulbekian
Uptown-Avenida de Berna bölgesindedir. Yani: Baixa’nın kuzeyinde, Sao Sebastio bölgesinde, 2 katlı Modern Sanat Merkezindedir.
Burası: Portekiz ülkesindeki en güzel, sanat müzelerinden birisidir. Calouste Gulbenkian Vakfı bölümünde: Mısır, Yunan, Roma, İslam, Asya ve Avrupa sanatına ait muhteşem bir koleksiyon bulunmaktadır.
Modern sanat merkezinin diğer bölümlerinde: Portekiz ve yabancı sanatçıların eserlerinden oluşan, yaklaşık 10 binden fazla öğe bulunmaktadır.
Gelelim müzenin hikayesine: İstanbul-Üsküdar doğumlu “Gülbenkyan”: 1955 yılında: 86 yaşında iken ölmeden önce; sahip olduğu muhteşem sanat koleksiyonunu: önce Türkiye’ye verilmek istenmiş, ancak yine o dönemde, Irak petrollerinden aldığı komisyonlar nedeniyle, adı “Bay yüzde 10”olarak bilinen kendisinin, bu teklifi, Türkiye tarafından kabul edilmemiştir.
Bunun üzerine, koleksiyon: “evim” dediği Portekiz’e bırakılmıştır. Evet: 20’nci yüzyılın en zengin adamlarından biri olan petrol patronu Calouste Gulbenkian tarafından 40 yıllık süreçte toplanan, dünyanın en iyi özel sanat koleksiyonu burada sergileniyor.
Müzede: günümüzde, antik dönem sanatı ve Modern sanatın birçok örneğini görebilirsiniz ki, özellikle “İznik çinileri” muhteşem ilgi çekmektedir.
Ayrıca: altın Mısır mumya maskesi, 2700 yıllık su mermeri kase, Mısır bölümündeki bronz kedi, Yunan çarpıcı sikke koleksiyonu, Yunan-Roma bölümündeki 2400 yaşındaki vazo, Çin porselenleri, Japon baskıları ve 16-17’nci yüzyıllara tarihlenen İran halıları büyük ilgi çekmektedir.
Tablolara gelince: Rembrant, Rubens, Claude, Monet, Van Dyck, Renoir gibi sanatçıların tabloları bulunuyor.
Lizbon Kent Müzesi
Uptown bölgesinde, Campo Garende’dedir.
Müzede: Roma, Vizigot, Magribi ve Ortaçağ kalıntıları ile Lizbon şehrinin uzun bir geçmişi anlatılmaktadır.
Müzenin bulunduğu yapı ise: 18’nci yüzyılda, kral Joao V tarafından metresi için yaptırılmış Pimenta sarayındadır. Müzede bulunan diğer objeler: 1755 büyük depremi öncesinde, şehri gösteren haritalar ve baskılar, çini panolar. Müzenin avlusunda tavus kuşları dolaşıyor.
Lizbon Su Kemeri
Uptown bölgesinde, Praça das Amoreiras’dadır.
1746 yılında şehrin ilk temiz içme suyunun getirilmesi için inşa edilmiştir. 109 taş kemerden oluşur ve inşa edildiğinde, dünyanın en yüksek taş kemerleri olarak dikkati çekmiştir. Toplam uzunluğu 58 km. dir.
Ama en görünür kısmı “Alcantara vadisi” bölgesindedir. Campolidere tren istasyonunun bulunduğu bölgedeki 14 kemer de, gayet sağlamdır.
Bu kemerlerin yerden yüksekliği 65 metredir ve en uzun olanı 29 metre uzunluğundadır.
En ilginç olanı, bu su kemerleri, 1755 yılındaki büyük depremi hasar görmeden atlatmış olmalarıdır ki, bu bir mühendislik harikası olarak anılmaktadır.
Mae de Agua denilen rezervuar alanında, su müzesi bulunmaktadır ki, burası 1990 yılında Avrupa Müzesi ödülüne layık görülmüştür. Buranın serin taş odasında, sık sık sanat sergileri düzenlenmektedir.
PARQUE DAS NAÇOES-MİLLETLER PARKI
Şehrin diğer bölümüne nazaran, bu bölümde, modern tarzdaki mimari görülmektedir. Bölümdeki, bu park alanı ise: Vasco Da Gama’nın: Hindistan’a varışının 500’ncü yılı anısına, 1998 yılında, Expo 98 Fuarı için inşa edilmiştir.
Yani, Milletler Parkı denen bölüm, Expo 1998 fuarı için yapılmıştır. Zaten bu fuar için yapılan yapılaşma, daha sonra şehrin mimarisini olumlu yönde etkilemiş ve hızla gelişmiştir.
Lisbon Oceanarium
Lizbon şehrindeki en popüler cazibe merkezlerinden biridir ve yılda yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. 1998 Dünya Sergisi için açılmıştır. Mimar Peter Chermayelf tasarlamıştır. Yaklaşık 8 bin hayvan ve bitki içeren, Parque das Naçoes’de bulunur.
Toplamda 7 milyon litre tuzlu suda yaşayan 5 binden fazla tür vardır. Bir köprü ile birbirine bağlanmış iki binadan oluşur.
Ana bina, serginin ev sahipliğini yapmaktadır ve su ile çevrilidir. Yelkenli bir gemiye benzer. Bu binanın cephesinde 55 bin fayanstan yapılan, dev boyutta deniz hayvanları paneli bulunuyor.
Merkez, 5 bin metre küplük dev bir tankla başlar. 7 metre yükseklikteki bu devasa akvaryumda, vatozlar, köpek balıkları, ton balıkları ve güneş balığı yaşıyor.
Çevresinde farklı doğal ortamların ve okyanusların atmosferinin yeniden yaratıldığı diğer küçük akvaryumlar var.
Su samurları, köpekbalıkları, penguenler ve mercan resifleri arasında Oceanario de Lisboa’nın güzelliklerine doymak mümkün değil.
Avrupa’nın en iyi akvaryumu olarak kabul edilen akvaryum, aynı zamanda gençleri deniz kaynaklarını korumanın önemi konusunda bilinçlendiriyor.
Casino Lisboa
Hemen akvaryumun önündedir ve eğlencenin başkenti konumundadır. Burada bulunan 3 katlı mekanda: 1000 slot makinesi ve 22 oyun masası bulunduğu söyleniyor. Ayrıca: barlar, restoranlar ve eğlence alanları da vardır. Yani, sadece kumarhane olarak değil, aynı zamanda sanatsal ve kültürel etkinliklerin de düzenlendiği bir yer olarak tasarlanmış.
Ciencia Viva-Bilgi Pavillion
Burada: bilim ve teknoloji alanında, düzenli olarak sergiler düzenlenmektedir. Ziyaretçiler, burada bilim ve teknoloji alanındaki deneyimlerde bulunabilirler. Milletler parkında bulunan bu pavyon: mimar Joao Luis Carriho tarafından tasarlanmış ve tasarım nedeniyle, Büyük Jüri Ödülüne layık görülmüştür. Evet, bu yapı da, Expo 98 sırasında yapılmıştır.
Meo Arena
Burası, Avrupa’nın en modern ve en büyük pavyonlarından biridir. 20 bin kişi kapasiteli bu mekanda, yıllardır birçok kültürel etkinlik düzenlenmiştir. Günümüzde de, burada birçok sportif etkinlik düzenlenmektedir.
Marina Park
Şehir merkezindeki bu marina, Havaalanından yalnızca 5 dakika uzaklıkta olması ile dikkat çekmektedir. Marina; 230 metre uzunluğundadır ve 602 tekne bağlanabilmektedir.
Gare do Oriente-Doğu İstasyonu-Estaçao do Oriente
Burada: cam ve çelik bir araya gelerek, bir zerafet gösterisi yapılmaktadır. Burada: gündüz, gün ışığının yaptığı yansımaları, gece olunca ışıklandırma ile yapıyorlar ve ortaya, seyrine doyulmaz bir görüntü çıkıyor. Binanın içinde: otobüs terminali, metro ve tren istasyonu bulunuyor. Binanın mimarı İspanyol Santiago Calatrava’dır.
Portekiz Pavyonu
Expo 98 fuarı sırasında, fuar alanı buradan yönetiliyormuş. Binanın proje sorumlu mimarı Eduardo Sourto de Moura’dır. Binanın giriş alanı: çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Teleferik
Teleferik hattı, 1230 metredir ve bu hat üzerinde yapılacak yolculukta: gerek Tagus nehri ve gerekse Milletler Parkı, büyük bir keyifle izlenir. 40 kabin var ve her kabin 8 yolcu kapasitelidir. Seyahat süresi 8 dakika sürmektedir.
Teleferik biniş ücreti: yetişkinler için 3.95 euro, çocuklar için 2 eurodur. Teleferik kullanıcı elemanlarının tatili nedeniyle, her gün 13.30-14.45 saatleri arasında kapalıdır.
Vasco da Gama Köprüsü
Parques das Naçoes bölgesindedir.
Lizbon yakınlarında, Tagus nehri boyunca uzanan viyadükler ve manzaralarla çevrili, askılı bir köprüdür. Ana köprü için 0.829 km, viyadüklerle 11.5 km dahil olmak üzere, toplam uzunluğu 17.2 km dir. Bu ölçülerle, Avrupa’nın en uzun köprüsüdür.
Dünya sıralamasında ise 5’ncidir. Köprünün inşaatı sırasında, birçok mühendislik faktörleri denenmiştir. Yaklaşık 1 milyar dolarlık maliyetle inşa edilen kuleler ile desteklenmiştir.
Amacı, Lizbon’un diğer köprüsündeki (25 Nisan köprüsü) tıkanıklığı hafifletmek ve Lizbon’dan yayılan daha önce bağlantısı olmayan otoyolları birleştirmektir.
Köprü inşaatının başlamasından 18 ay sonra, 29 Mart 1998 tarihinde Expo 98 Dünya Fuarı zamanında hizmete girmiştir. (Yani Avrupa’dan Hindistan’a uzanan deniz yolunun Vasco da Gama tarafından keşfinin 500’ncü yılı)
Köprüde günlük trafikteki araç ortalaması 52 bin civarındadır.
DİĞER YERLER
Santa Justa Asansör
Lizbon şehrini ziyaret ederseniz, burada mutlaka “asansör” e binin. Çünkü bu asansör şehrin sembollerinden biridir.
Bu asansör: Portekiz doğumlu Fransız mimar Raoul de Mesnier du Ponsard (Paris-Eyfel kulesini yapan Gustave Eiffel’in çırağıdır) tarafından tasarlanmıştır. Bu yüzden, Paris’te bulunan Eiffel kulesine benzerlikler göstermektedir. Asansör başlangıçta Ouro-Carmo asansörü olarak bilinir. Rua do Ouro’yu, Largo do Carmo’ya şehirdeki diğer asansörlerden tamamen farklı, neogotik tarzda bir yapı üzerine bağlar.
“Santa Justa Bairro Alto” ile “Chiado” denilen şık alışveriş merkezini birbirine bağlamaktadır. Başlangıçta buhar ile çalışan asansör, 45 metre e sonrasında, Eiffel demir mimarisinin ilginç bir örneği olarak gündeme gelmektedir. Ahşap ve pirinçten yapılmış zarif kabinler var.
Kulenin, neo-gotik üstüne, asansörden indikten sonra, 25-30 basamaklı bir sarmal merdiven ile ulaşılır. Burada: muhteşem manzaralı bir kafe bulunur ki, buradan Rossio meydanı, kale ve nehir manzarasını izlemek mümkündür.
Zaten: asansöre giden yolda “Lisbon Meeting Point” denilen buluşma yeri var. Şehirliler, burada sözleşip buluşuyorlar. Evet: asansörün dünya üzerinde başkaca bir örneği bulunmuyor.
25 Nisan Köprüsü
Lizbon şehrinde Tagus nehrinin sol kıyısındaki Almada Belediyesine bağlı bir asma köprüdür. 6 Ağustos 1966 tarihinde açılmış ve 1999’da tren platformu eklenmiştir.
Benzer renklendirmesinden dolayı, genellikle ABD San Francisco’daki Golden Gate köprüsüne benzetilir. Aslında Golden Gata’i değil San Francisco Oakland körfezi köprüsünü inşa eden aynı şirket tarafından yapılmıştır ve bu da tasarımdaki benzerliği açıklar.
2277 metre toplum uzunluğu ile dünyanın en büyük 21’nci asma köprüsüdür.
Üst platform 6 araba şeridi taşır ve alt platform ise 2 tren yolu taşır.
1974 yılına kadar köprünün adı “Salazar Köprüsü” idi.
İsa Heykeli
Köprünün devamında: Brezilya-Rio şehrindeki İsa heykelinin küçük bir benzeri bulunuyor. Heykel: II. Dünya savaşı sırasında Portekiz’in kurtulmuş olmasının anısına yapılmıştır. Heykelde, İsa, 28 metre yükseklikte ve kollarını açar şekilde tasvir edilmiştir. Köprüden 82 metre yükseklikte bulunan heykelin üstüne, asansör ile ulaşılır.
Basilica Da Estrela
Estrela bölgesinde, Largo da Estrella’dadır.
Bu büyük neoklasik anıt, Lizbon şehrinin en göz alıcı yerlerinden birisidir.
18’nci yüzyıldan kalma bazilikayı, şehirde gezerken her yerden görmek mümkündür ve yanına gittiğinizde, gerçekten yapının “ulu” kelimesini hakkettiğini göreceksiniz.
Kraliçe Maria: bir oğul ve krallık varisi doğurduktan sonra ettiği yemini yerine getirmek için, 18’nci yüzyılın ikinci yarısında burayı inşa ettirmiştir.
Yapının kubbesi: büyük ve rokoko tarzıdır. Kuleleri, aziz heykelleri ve dini objelerden oluşan süslemeleri ile, izleyenleri büyüler.
Özellikle: aziz heykelleri, dekore ikiz çan kulesi ve büyük rokoko kubbe ve cephesi ilgi çekmektedir. Geniş pembe ve siyah mermerden yapılan iç bölümde, Kraliçe Maria I’in mezarı bulunmaktadır.
Şehir manzarasını izlemek isterseniz: kubbede bulunan seyir terasına çıkabilirsiniz.
Tasarım ve Moda Müzesi
Rua Augusta bölgesindedir.
Bu müzede: 20’nci yüzyılın en iyi tasarım ürünleri sergilenmektedir ve Avrupa’nın tasarım konusundaki en iyi koleksiyonu burada sergilenmektedir. Daha önce, 1999 yılında, Belem Kültür Merkezi içinde açılan müze, daha sonra kapatılmış ve Ağustos 2006 tarihinde burada yeniden açılmıştır.
Müzede sergilenen tasarım koleksiyonu: dünyanın dört bir yanından, tasarım eğilimlerini temsil eden 230 tasarımcının eserlerinden oluşmaktadır. Bunların, müzede yaklaşık 200 tasarımı, cam ve takılar bulunuyor. Bunlar: 1937 yılından günümüze kadar olan süreçte toplanmıştır.
Antik Sanat Müzesi
Lapa bölgesinde, Rua das Janeles Verdes’dedir.
Burası, Portekiz’in ulusal galerisidir. Müzede: Durer ve Raphael gibi sanatçılar tarafından yapılan, 20’nci yüzyıla ait 14 eser sergilenmektedir. Bunlar arasında en değerli olanı ise “Temptation St Antony” isimli tablodur.
Portekiz resimlerinde, en önemli tema “St Vincent” e saygı üzerine yoğunlaşır. Ayrıca: müzenin en ilgi çeken eserleri: Japonya’ya gelen Portekizlileri gösteren, 16’ncı yüzyıl Japon resimleridir. Bu resimlerde: Japonlar, Avrupalılar ile ilk kez temas etmişler ve onlara özel önem vermişlerdir.
Ayrıca, yine müzede Hint-Portekiz sanat eserleri, Vasco da Gama tarafından Portekiz’e getirilen altının ilk sevkiyatının yapıldığı Belem de dahil olmak üzere, dekoratif sanatlara ait güzel bir koleksiyon bulunuyor.
Coaches Müzesi
Belen bölgesinde, Praça Afonso de Albuquerque’dedir.
Burası, Lizbon şehrinin en çok ziyaret edilen yerlerinden birisidir. Dünyada türünün en büyük ve en değerli koleksiyonuna sahiptir.
Burada: özellikle 18’nci yüzyılda, Belem Sarayı içindeki kraliyet sürme okulunda dekore edilmiş, Portekiz’in en elit ve gösterişli, şaşırtıcı zenginliği yansıtan arabaları görülmektedir.
O dönemde, her coach: kendi aracının öne çıkması için olağanüstü çaba göstermiştir. Müzede bulunan arabalardan en muhteşem olanı ise, maalesef yine bize çaktırmadan taş atıyor.
Evet, en muhteşem arabanın panosundaki figürlerde: şöhret ve bolluk yansıtılırken, bir ejderha tarafından, Müslümanlığı temsil eden bir “hilal” ayaklar altında ezilmekte, bagaj kapağı üzerinde yaldızlı rakamlar bulunmaktadır.
Portekiz büyükelçisi için, 1716 yılında yapılan bir örnekte ise: Portekiz askeri ve denizcilik zaferleri temsil ediliyor.
Son bir güzel örnek ise: Kraliçe II Elizabeth tarafından, ülkeyi ziyaretinde kullanılan ve Londra’da inşa edilmiş olan kraliyet üyeleri tarafından kullanılan arabadır.