Şili “Dünyanın bittiği yer” ya da “Aymara” yerlilerinin diline göre “denizin başladığı yer” dir.
Geçimini denizden kazananlar, ülkenin kıyılarında yaşıyorlar. Kuzeyde “changolar” vardı. Güneyde ise, güneyin soğuk sularının balıkçıları “chono, alacalufe” ve “yaganlar” bulunuyorlardı.
Tarımla uğraşan topluluklar “İnka imparatorluğu” ile yakınlıklarına bağlı olarak az ya da çok kalkınmışlardı. Tıpkı “Atacamenolar” ve “Diaultalar” da olduğu gibi, tarım tekniğinde “teras” sistemleri sayesinde, önemli gelişmeler elde etmişlerdi.
Orta ve Güney kesimlerde “Picunche, Hulliche ve Cuncolar”: hububat ve baklagiller elde etmek amacıyla toprağı işliyorlardı. Bu gurubun, en kalabalık ve en yayılmış ırkı “Mapucheler” di.
Mapuche kelimesinin anlamı: “toprağın insanı” demektir. Ayrıca “Mapucheler” de tıpkı bu kelimenin anlamına uygun olarak, yaşamlarını hayvancılık ve tarımla idame ettiren yerleşik bir toplumdu.
Diğer İspanyol dönemi öncesi toplumlar kadar ilerleme kaydetmemiş olmalarına rağmen, ayin ve inanışlarında bugüne kadar zengin bir çeşitlilik göstermişlerdir.
Bu yerlilerin savaşçı ruhu bazı şairlerde hayranlık yaratmış, nitekim İspanyol şairi !Alosso de Ercilla Zuniga!; 16’ncı yüzyılda yayınladığı “La Araucana” adlı epik şiirinde (destan) onların kahramanlıklarından, örf ve adetlerinden bahsetmiştir.
“And dağları”ndaki zorlu bir yolculuğun ardından: Peru’yu ilk fethedenler arasında bulunan “Diego de Almagro”; 1536 yılının Mart ayının son günlerinde; Şili-Copiapo vadisine ulaşır.
Oradan: Aconcagua ve Maipo vadilerine varana kadar, bölgeyi dolaşır. Her ne kadar “Almagro” Şili kaşifi olarak kabul edilse de Portekizli denizci “Hernando de Magallanes (Macellan)” 1520 yılında, adını verdiği Büyük Okyanus ile Atlas Okyanusu arasındaki geçidi bulmuştur. Aslında, o ülkenin en güneyinde yer alan, sonraları onun anısına “Macellan” adı verilmiş olan boğazı keşfetmiştir.
Başlangıçta “Pizarro” ve “Almagro” arasındaki uyuşmazlıklar; Yeni Toledo diye tanınan yeni toprakların iskanının Asilzade Pedro de Valdivia tarafından gerçekleştirilmesine imkan sağlamıştır. 12 Şubat 1541 tarihinde “Mapocho vadisi”nde, “Santiaga del Nuevo Extremo” adıyla şehri kurmuş ve o günden sonra, ülkenin bugünkü başkenti gelişerek adını korumuştur.
O yıllarda: bu topraklardaki İspanyolların ilerlemelerini güçleştiren birtakım engeller ortaya çıkmıştır. Çeşitli entrikalar, ilk yerli saldırıları, İspanyol nüfusun az olması, Peru’daki fatihler (İspanyol komutanlarına verilen ad) arasında çıkan iç çatışmaların uzun sürmesi, bunlardan en önemlileridir. Buna rağmen “Pedro de Valdivia” büyük bir azimle, ülkenin kuzey ve güneyine doğru, yavaş yavaş şehirler kurarak ilerlemiştir. 1544 ve 1553 yılları arasında: sonraları birçok bakımdan önemli şehirlerin çekirdeklerini oluşturacak en az 7 tane yerleşim yeri kurmuştur.
“Valdivia” başlattığı bu ilk hareket “Mapuche” halkının, İspanyol ve Criollo varlığına karşı sürekli bir direniş göstermesine rağmen, sonraki yüzyıllarda hatta 19’ncu yüzyıla girene dek halefleri tarafından büyük bir kararlılıkla devam ettirilmiştir. Aynı zamanda barış adına yapılan ortak çabaların bir sonucu olarak ilan edilen ateşkes dönemleri (Parlamentolar olarak bilinen) ilişkilerin dönüm noktaları olarak tarihe geçmiştir.
Genel olarak 17’ncu yüzyıl keşifleri ve nüfusun yayılmasına imkan sağlamıştır. 18’nci yüzyılda ise ekonomik gelişmelerde önemli bir artış olmuştur. Bu yüzyıldaki ekonomik gelişmeler, 19’ncu yüzyılda ortaya çıkan ve oluşan politik sınıf ile tamamlanan süreç, geleceğin Şili’sinin, Cumhuriyet olarak doğuşunun temelini atmıştır.
19’ncu yüzyılın sonlarına doğru: tüm dünyada, yaklaşan yeni 1000 yılda belirgin olacak bir dizi olay meydana gelmiş, Şili toplumunun bir kesimi de, aydınlanma fikirlerinin etkilerine ya da Amerika Birleşik Devletlerinde, bağımsızlığın ilan edilişi gibi olaylara kayıtsız kalmamıştır. O dönemin tarihsel gerçekliği, gözle görülür değişimlere dayalı olduğundan; Şili’de bu durum, 18 Eylül 1810 yılında, Santiago’da, açık bir şehir meclisinde, ilk hükümet meclisinin kurulması şeklinde gerçekleşmiştir.
Bu olay: Hükümet Meclisi’nin üyelerinin “kanlarının son damlasına kadar bu krallığı savunacakları ve “Kral VII. Fernando adına bu krallığın muhafaza edilmesi gerektiğini beyan etmeleriyle” İspanyol Monarşisi’ni karşılarına almadan, ülkenin kendi hükümetini ilan etmesi anlamına geliyordu.
4 Temmuz 1811 tarihinde, ilk Millet Meclisi kurulmuştur. Bir süre sonra, bir dizi olaylar zinciri, bir asker olan “Jose Miguel Carrera” nın, iktidarın başına geçmesine ve 1811-1813 yılları arasında ülkeyi yönetmesine yol açacaktır. Bundan dolayı: Peru kral naibi Fernando de Abascal, Şili sömürge düzeninin dışına çıkılmış olmasından dolayı, Santiago üzerine 2000 askerden oluşan bir ordu yollanmasını emretmiştir. Bu olayla birlikte, savaşanlarla dolu ve “Reconquista” (Yeniden fetih) evresi olarak bilinen (1814-1817) bir dönem başlayacaktır.
1817 yılında: General Bernando O’Higgins’in, şehir Meclisinde yeniden “Üstün Milli Başkan” olarak seçilmesine kadar devam eden savaşlar, aslında eski düzenin yeniden oluşturulması çabalarının beraberinde getirdiği bir durumdu. 12 Şubat 1818 tarihinde, O’Higgins Şili’nin bağımsızlığını ilan etmiştir.
Sonraları; yeni Cumhuriyetin gelişimi her kurumun başlangıçtaki doğal dalgalanmaları ile devam eder, ancak ilk anlardan itibaren, ülkenin kültürel gelişimine öncelik verilmiştir. 1843 yılında: kurulan Şili Üniversitesi rektörlüğüne, Güney Amerika’nın o yıllardaki en önemli aydınlarından biri olan, Venezuella’lı Andres Bello getirilir. Daha sonra, 1888 yılında Şili Katolik Üniversitesi de kurulacaktır.
1828 ve 1833 Anayasalarının düzenlenmesiyle 19’ncu yüzyılın sonlarına doğru, Şili oturmuş bir Anayasal düzeni olan bir ülke olarak karşımıza çıkar.
20’nci yüzyılın başlarına gelindiğinde ise: dünyada gelişen bir takım olayların etkisiyle, Şili toplumu bir kez daha köklü değişimler yaşamıştır. Sanayinin gelişmesi, bir orta sınıfın ve işçi guruplarının ortaya çıkışı, ülkenin siyasi haritasını yeniden biçimlendirmiştir. 1920 yılında, “Arturo Alessandri”nin Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden sonra, çeşitli politik guruplar arasında kutuplaşmalar ortaya çıkmasına rağmen “Alessandri” plebisit yoluyla Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesine imkan sağlayan bir anayasa hazırlamayı başarmıştır.
Bununla beraber, giderek artmakta olan gerginlik ve sonraki yıllarda zaman zaman da anarşik olaylar şeklinde tezahür eden sosyal çalkantılar eksik olmayacaktır. Alessandri’nin tekrar görevi devralması (1932-1938) ile günümüze kadar muhafaza edilen Cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde tekrar normal hukuk düzenini sağlamak mümkün olmuştur.
Kültürel dünyada; politik ve sosyal çatışmalardan uzak, 1920 ve 1938 yılları arasında ilk yapıtları yayınlanan yazarlardan, yeni bir kuşak oluşmuştur. Bunlar arasında: Pablo Neruda, Gabriela Mistral, Vicente Huidobro gibi şairler ve Eduardo Barrios, Gonzales Vera, Pedro Prado, Manuel Rojas ve Maria Luisa Bombai gibi romancıları saymak mümkündür.
1970’lerde: radikaller, komünistler, sosyalistler, MAPU ve sol Hıristiyan Partilerden oluşan Halk Cephesi (Unidad Popular), tarafından desteklenen sosyalist “Salvador Allende” Devlet Başkanı seçilir. Allende hükümetinin ülkede derin bir sosyal ve siyasi içerikli kutuplaşmaları beraberinde getirmesine rağmen, bakır madeninin kamulaştırılması, tarım reformunun genişletilmesi gibi önemli icraatlar gerçekleştirebilmiştir.
1973 yılında: Silahlı Kuvvetler anayasal ve politik kısıtlamalar getirip bir askeri cunta ile fiilen hükümete el koyar. Bu cunta sonraları General “Augusto Pinochet” in devlet başkanı olarak iktidara gelmesine yol açacaktır. O’nun, iktidarda olduğu dönemde neoliberal bir ekonomi politikası uygulanmıştır.
1980’li yıllarda: sonlara doğru, General Augusto Pinochet’nin 17 yıl süren hükümetinin son dönemlerinde, 1980 Anayasasına dayanarak, mevcut Pinochet hükümetine karşı “Hayır” cevabı ile çeşitli partilerin koalisyonunun galip çıkacağı bir halk oylaması yapılır.
Demokratik sistemin yeniden oturmasının ardından kurulan Patricio Aylwin Azocan’ın başkanlığındaki (PDC) ilk hükümet: sağlık ve eğitim hususlarında iyileştirme ve yoksulluk oranını düşürme konusunda önemli çalışmalar yapmıştır.
11 Mart 2006 tarihinde, Şili Cumhuriyetinde ilk defa bir bayan, Cumhurbaşkanlığı görevine getirilir. Doktor Michele Bachelet Jeria. İlk icraat olarak, ülkenin karşı karşıya kaldığı acil çözüm bekleyen sorunlar için 40 maddelik bir önlem paketi hazırlar.