Çanakkale Bozcaada

Çanakkale Bozcaada

Çanakkale Bozcaada; Dünyanın önde gelen gezi dergilerinden “Conde Nast Traveller”; dünyanın en güzel 22 adasını seçti. Okuyucular tarafından yapılan listede: 4’ncü sırada “Bozcaada” bulunuyor. Listenin ilk sırasında: Yunanistan’dan Mykonos adası, ikinci sırada: Endonezya’dan Bali adası, üçüncü sırada: Karayip Adalarından: Bermuda adası. Evet; Bozcaada için muhteşem bir onur, bu insanların seçimi, Bozcaada’nın turizm geleceği açısından çok önemli. Çünkü: ülkemizde, özellikle yabancı turistler; kuzey ege bölgesi kıyılarını pek tercih etmiyorlardı.

Çanakkale Bozcaada

ULAŞIM

Çanakkale’den sonra: Geyikli-Bozcaada tabelaları takip edilerek, yaklaşık 50 dakika sonra, Geyikli Yükyeri Feribot İskelesine ulaşılıyor. Bandırma üzerinden buraya gelmek isteyenler için ise: Bandırma’dan sonra, Lapseki-Çanakkale üzerinden Geyikli’de ki iskeleye ulaşmak mümkün. Bu yol, muhtemelen 3 saat sürüyor. Alternatif olarak: Bandırma’dan sonra, Biga-Çan-Bayramiç güzergahı da takip edilebilir. Ancak, bu yol, diğeri kadar bakımlı değil.

Geyikli İskelesinden adaya geçiş: Türkiye Denizcilik İşletmelerine ait büyük bir arabalı vapur ile sağlanıyor. Yolculuk: ortalama yarım saat. Mesafe ise: 6 km. Yaz sezonunda; karşılıklı altı sefer yapılırken, kış sezonunda sefer sayısı yarıya indiriliyor.

Karadan uzaklıklar şöyle: Bozcaada-İstanbul arası uzaklık:400 km. Bozcaada-Ankara arasındaki uzaklık: 710 km., Bozcaada-Bursa arasındaki uzaklık: 320 km., Bozcaada-İzmir arasındaki uzaklık: 280 km. Bozcaada-Çanakkale arasındaki uzaklık; 60 km.

Ulaşımın diğer bir alternatifi: Çanakkale-Bozcaada arasındaki deniz otobüsü seferleridir. Özel bir firma tarafından, Haziran 2009 tarihinde, Çanakkale-Bozcaada deniz otobüs seferleri, haftanın üç günü yapılmaya başlanmış.

tarihi eserler.1
Çanakkale Bozcaada

TARİHİ

Antik çağda: Leukophrys, Yunan Mitolojisinde: “Tenedos” adıyla anılan Bozcaada; stratejik konumundan dolayı, çağlar boyunca birçok kez, istilalara uğrar ve el değiştirir.

Adadaki Nekropol alanında yapılan kazılarda: adanın tarihinin MÖ.3000 yıllarına dayandığı tespit edilmiş. Adanın bilinen ilk sakinleri; Pelasg’lar. Daha sonra ise: Fenikeliler, Atinalılar, Yunanlılar, Persler, Büyük İskender, Bizanslılar, Cenevizliler, Venedikliler ve Osmanlılar. Ada: 1455 yılında Osmanlı topraklarına katılmış. Ancak; 1912 yılında, Yunanistan tarafından işgal edilmiş. 1923 Lozan Antlaşmasıyla, Türkiye Cumhuriyetine bağlanmış.

Tenedos parası

Bozcaada’da; çok eski zamanlarda, önemli bir darphane bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun sebebi: Bozcaada’ya ait özel paraların bulunması. Gümüş olan bu paraların; Perslerden daha önce basılmaya başlandığı tahmin ediliyor. Paranın bir yüzünde: Zeus ve Hera’nın yarım yüzleri, diğer yüzünde ise çift balta, şarap kadehi ve üzüm salkımı bulunuyor.

Arkeolojik araştırmalar

Tenedos antik kentinin, bugünkü yerleşim alanının hemen altında kaldığı düşünülüyor. Yerleşim alanının dışında ise, adanın güney kesiminde, Nekropol-Mezarlık alanlarının bulunduğu sanılıyor. Ancak; adanın hemen her bölümünde yerleşim alanları dışında, tek tek, az sayıda mezarlara rastlanıyor.
Çanakkale Arkeoloji müzesi tarafından yapılan kazılarda: nekropol’de, en eski MÖ.3000’lere ait mezarlar bulunmuş. Daha sonra, Rumlar ve Osmanlılar tarafından da mezarlık olarak kullanılan nekropol, son yıllara kadar çok fazla tahrip edilmeden gelebilmiş.

Mitolojik efsane

Denizlerin efendisi Poseidon’un çocuklarından biri olan: Kyknos adında bir kralmış. Bu kral; Lapseki bölgesindeki Miletos Kolonisinde bulunan; Kolonai kentine hükmedermiş. Kralın: Tenes adında bir oğlu varmış. Tenes’in annesi ölünce; kral baba yeniden evlenmiş. Fakat; üvey anne Philomene; bir gün, Tenes’e bir iftira atmış. Üstelik kendine yalancı tanık olarak da, bir kavalcı bulmuş.
Kral baba; bu iftiraya inanmış ve oğlunu bir sandığa koyarak denize attırmış. Sandık; Tenes’in büyükbabası Poseidon’un yardımı ile boğazdan geçerek, Leukophrys kıyılarına ulaşmış. Ada halkı: Tenes’i alıp kral yapmışlar ve adanın ismi Tenes’in adası anlamına gelen “Tenedos” olmuş.
Kyknos,kısa süre sonra, oğluna atılan iftirayı anlamış ve oğlundan özür dilemek için Leukophrys’e hareket etmiş. Tenes; babasının gemilerinin limana yaklaştığını görünce, elindeki balta ile gemilerin halatlarını kesmiş. Yunanistan’da kullanılan “Tenes’in baltası ile kesmek ” deyimi, buradan gelmektedir. Bir kişi, biriyle görüşmek istemediği zaman, Tenes’in baltasıyla kesti denilmektedir.
Homeros’un Truva savaşlarını anlatan ünlü destanı İlyada’da, Tenedos’un adı geçer. Antik kent, Truva’nın karşısında yer alan Bozcada, savaş boyunca Akhalar tarafından üs olarak kullanılır. Hatta, ünlü Truva atı hilesi gerçekleştirilirken, Akha donanması, adanın arka tarafından bir limanda (Ayazma tarafı) saklanarak, anakaradan gelecek işareti bekler.

genel.2
Çanakkale Bozcaada

GENEL

Bozcaada; boz görüntüsünün arkasında: uçsuz bucaksız bağları, onları bekleyen güzel bağ evleri, rüya gibi kumsalları ve pırıl pırıl denizi var. Küçük koyları, kekik kokulu tepeleri, lezzetli şarapları ve yemekleri; ziyaretçiler tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Bu arada: adanın boz görünmesinin sebebi; rüzgara açık kısımlarda ağaç yetişmemesi. Ama iç kesimlerde, bölge bölge çamlıklara rastlamak mümkün.

Adada: 12 koy ve burun bulunuyor. Ayrıca, çevrede irili-ufaklı 10 adacık daha var. Burası: Türkiye’nin, üçüncü büyük adasıdır. Adanın yüzölçümü: 40 km. karedir.

Çevresi: 38 km. 500 yıldır, Adada; Türkler ve Rumlar, bir arada yaşıyorlar. Toplam nüfus: 2500 civarında. Rum nüfus, günümüzde, yalnızca 25-30 kişi civarında kalmış. Rumların adadan ayrılmaları hakkında çeşitli söylentiler olsa da, en büyük gerçeğin ekonomik nedenler olduğu söyleniyor. Son yıllarda, büyük kentlerden gelip yerleşenlerin sayısı ise, her geçen gün artıyor. Yazın gelen turistlerle birlikte, ada nüfusu: 10 bine kadar çıkıyor. Kışın ise; 1000 civarında.

Adanın geçim kaynakları

Bağcılık, şarapçılık, balıkçılık ve turizm. Bağcılık ve şarapçılık; yüzyıllar öncesinden gelen ada gelenekleri. Adada yaşayıp ta, bağı olmayan, şarap yapmayı bilmeyen yok. Az miktarda: tahıl, baklagil ve meyve yetiştiriliyor.

Ada; balık göç yolları üzerinde bulunduğundan, balıkçılık da uzun geçmişi olan bir meslek. Ada çevresinde, çeşitli türlerde birçok balık yakalamak mümkün. Özellikle: temiz denizlerin göstergesi olan kalamar ve ahtapot, bolluğu ile adanın sembolleri haline gelmiş. Ada çevresinde trolle avlanma yapılmıyor. Amatör balıkçılar için, çok müsait yerler var. Yani; balık tutma merakınız varsa, buraya giderken, yanınızda mutlaka balık olta takımlarınızı almayı sakın unutmayın.

Bunun dışında: Adada, liman başkanlığına kayıtlı 48 balıkçı teknesi ile, 120 kişi profesyonel olarak balıkçılık yapmaktadır. 2004 yılında kurulan Bozcaada Su Ürünleri Kooperatifinin, 29 üyesi bulunmaktadır. Ada dışından gelen balıkçılar, büyük teknelerle avlanmakta ve yüksek miktarda deniz ürünü elde etmektedirler. Ada balıkçıları tarafından avlanan balıklar, Bozcaada Balık Halinde satılmaktadır.

Son yıllarda yükselişe geçen turizm ise, kontrollü olarak ilerliyor. Adada imar izinleri kısıtlı ve doğanın hakimiyeti, hep ön sırada tutulmaya çalışılmış.

1999 yılında Zeki Alaysa ve Metin Akpınar’ın başrolünü oynadıkları “Güle Güle” filmi, Bozcaada’da çekilmiş. İzleyenleriniz hatırlayabilirler.

Bozcaada’nın tamamı; doğal ve tarihi sit alanı. Mitolojik dönemlere kadar uzanan zengin geçmişi; henüz ciddi bir arkeolojik kazı ile ortaya çıkarılmamış olmasına rağmen, bu topraklar yüzyıllardır, üzerinden geçen çeşitli kültürlerin izlerini saklamaya devam ediyor. Mitolojide, adından sık bahsedilen Bozcaada, eski ismiyle “Tenedos” yalnızca doğasıyla değil, zengin geçmişiyle de dikkat çekiyor.

rüzgar gülleri.1
Çanakkale Bozcaada

İklim denilince: kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak. Nem oranı yüksek olduğu için, günlük sıcaklık değerlerinde önemli düşüşler yaşanmıyor. Bu durum bağların yetişmesi için oldukça uygun bir ortam oluşturuyor. Ancak; yazın kavurucu sıcağında, sürekli esen rüzgar, serinletici etki yaratıyor. Kışın ise, bazen anakara ile irtibatı kesebilecek ölçüde sert esebiliyor. Lodoslu havalar, poyraza oranla, feribot ulaşımını daha çok aksatıyor. Temmuz ayında bile, akşamların serin olduğunu sakın unutmayın ve yanınızda; hırka, ceket gibi kalın giysiler bulundurun.
Haziran 2000 yılında: Batı burnu civarında, 17 türbinden oluşan bir rüzgar enerjisi santralı kurulmuş. Kurulduğu tarihte adanın enerji ihtiyacının yaklaşık 30 kat fazlasını karşıladığından, anakaraya da enerji gönderiliyormuş. Turizme zarar vermemek için, santralin ürettiği elektrik, deniz altından, kablolarla anakaraya aktarılıyormuş.

Adada: 3 cami ve 1 kilise var.

Evet: Bozcaada’da dikkat etmeniz gereken bazı hususlar var. Şöyle ki: adada asla aracınızın kornasına basmayın. Hiç hoş karşılanmıyor. Adaya günübirlik gitmeye kalkmayın, güzellikleri görünce bir günün yeterli gelmediğini görüyor ve hayıflanıyorsunuz. Adada iken, mutlaka, feribot saatlerini öğrenin, dönüşte problem yaşayabilirsiniz. Özellikle: pazar akşamları, özel aracınızı dönüş öncesinde, feribot sırasına sokmayı unutmayın.

Adada; yalnızca ziraat bankası bulunuyor. Ayrıca iki bankaya ait ATM makinesi var. Kredi kartı; her yerde geçmiyor, bazı işletmeler özellikle küçük işletmeler kredi kartı kabul etmiyorlar, yanınızda bir miktar nakit para bulundurmanız şart.

Adada, yalnızca bir eczane bulunmaktadır. Bunun dışında: 24 saat esasına göre çalışan bir sağlık ocağı bulunmaktadır. Sağlık ocağında: diş ünitesi, röntgen cihazı ve laboratuvar bulunmaktadır.

Adada, 45 yat kapasiteli ve Belediye tarafından işletilen bir yat limanı var. Burada: gelen yatlara: yakıt ikmali, elektrik ve su hizmeti veriliyor.

adaçayı.1
Çanakkale Bozcaada ada çayı
Ada denilince, ada çayı olmadan olmaz.

Ada çayı hakkında biraz aydınlatıcı bilgi vermek istiyorum. Ballıbabagillerden olan adaçayı: bir kır bitkisidir. Hafif kireçli, kolay su geçiren, kuru toprakları sever. Şifası: kenarları tırtıllı, buruşuk görülen, açık yeşil yapraklarındadır. Taen, uçucu yağ, acı madde ve B vitamini içerir. Tüm bedeni güçlendirir. Kalp krizi tehlikesini azaltır. Mikroplu hastalıkların neden olduğu, gece terlemelerini keser. Kramp, omurilik rahatsızlıkları, beze hastalıkları ve organ titremelerinde başarı ile kullanılır. (günde yalnızca iki fincan)
Kan temizleyici etkisi vardır. Karaciğer hastalıklarında yararlıdır. Vücuttaki toksinleri atar, safrayı söker. Mide ve bağırsak gazlarını, bulantıyı giderir. Mide sularının düzenli çalışmasını sağlar. Hazmı kolaylaştırır. İştah açıcıdır. Ülsere ve ishale iyi gelir. İdrarı arttırır. Böbrek ve mesane taşlarının atılmasını sağlar. Grip ve soğuk algınlığı ve bunlardan ileri gelen adale ağrılarında kullanılır. Ateşi düşürür ve vücudu dinlendirir. Bademcik iltihabı, boğaz hastalıklarında, adaçayı özellikle önerilir.
Böcek sokmalarında: sokulan yere, ufalanmış adaçayı yaprağı uygulanır. Yaprakları ezilip merhem haline getirilerek: sivrisinek, arı vs. sokmalarında sürülürse, acıyı dindirir, kaşıntıyı önler.

Evet, bu muhteşem şifalı bitkinin bir sorunu var. Lüzumundan fazla içilirse (günde 3 kahve fincanından fazla) vücuda zarar verir, zehirlenmelere sebep olur. Damakta şişmeler meydana gelir. Doktora başvurmak gerekir. Çocuklara az miktarda verilmelidir.

Çanakkale Bozcaada
Çanakkale Bozcaada

ADA İÇİNDE ULAŞIM

Evet, sonuçta bir adadasınız. Kaybolmaktan korkmayın. Adada en çok kullanılan ulaşım araçları: motosiklet ve bisiklettir. Ancak: ada merkezi küçük ve sokaklar dar olduğundan, arabanızı merkezde belirtilen park yerlerine koyup, yürümenizde fayda var. Hani yürümek dedim de, adanın sokakları hep Arnavut kaldırımı. Topuklu ayakkabılar sizi mutlaka rahatsız edecektir, yanınızda mutlaka rahat ayakkabılar olması gerek. Ama merkez dışında mesafeler uzun olduğundan, bir yere varmak için yürümek çok pratik değil. Ada turu yapmanın en keyifli yolu: kendinize ait bir taşıt kullanmak. Adanın ana yolları düzgün ve asfalt kaplı. Toprak yolların çoğu da zaten araç girmesine uygun. Bu arada: adada; araç ve bisiklet kiralama şansınız var.

evler.1
Çanakkale Bozcaada Konaklama

KONAKLAMA

Bozcaada; doğal ve tarihi SİT alanı olması nedeniyle, büyük oteller ve tatil köyleri göremezsiniz. Konaklamanız için, sizi daha samimi ve doğal mekanlar bekliyor. Genellikle: ada halkının işlettiği bu yerlere, son yıllarda büyük kentlerden gelip yerleşenlerin açtığı mekanların da eklenmesiyle, her zevke ve bütçeye uygun seçenekler bulmak mümkün.
Yine de, konaklamak için yer seçerken; karar sizin, ya merkeze yakın ya da merkez dışında kalabilirsiniz. Ada merkezi: feribotun yanaştığı küçük bir kasaba. Tüm mekanlar, yürüme mesafesinde. Merkez dışında konaklamak isterseniz, ada, toplu taşıma uygun olmadığı için, özel aracınız ile gelmek, size kolaylık sağlayacaktır.

Evet, Bozcaada’da, toplam yatak kapasitesi: 2500. Özellikle çok yoğun sezon olan Temmuz ve Ağustos aylarında, önceden rezervasyon yaptırmanız şart. Ancak: Ada, yaz sezonu dışında da keyifle kalınabilecek bir yer. Kışın merkezde kaloriferli oteller var. Klimalı otel ve pansiyonlardan bazıları kışın da açık.

Sezon 2-3 ay gibi kısa olmasına rağmen, halkın en önemli gelir kaynağı turizmdir. Adada: 22 otel ve 44 pansiyon bulunmaktadır. Bunların toplam yatak kapasitesi: 1602’dir. Ev pansiyonları ile birlikte, toplam yatak kapasitesi, yaklaşık olarak 2500 civarındadır.

Konaklama: genellikle oda-kahvaltı şeklindedir. Ev yapımı yöresel zeytin ve peynirler, doğal reçel çeşitleri, bahçeden toplanan taze sebzelerden oluşan kahvaltılar, oldukça lezzetlidir. Adanın samimi ve misafirperver halkı, nerede kalırsanız kalın, sizin keyifli bir tatil geçirmeniz için ellerinden geleni yaparlar.

evler.2
Çanakkale Bozcaada Mimari

MİMARİ

Genel olarak, Bozcaada mimarisine baktığımızda, Türk ve Rum kültürlerinin izlerine rastlanır. Önceleri: kasaba merkezini Rum ve Türk Mahallesi olarak ikiye ayıran derenin yerine, günümüzde, bir cadde bulunuyor. Ada merkezi; şu anda: Cumhuriyet (Rum) ve Alaybey (Türk) Mahallesi olarak iki mahalleden oluşuyor. Cumhuriyet mahallesinde Rum, Alaybey mahallesinde ise Türk mimarisine ait izler taşıyan yapılar var.
Rum ve Türk mimarisinde, genel olarak yapı özellikleri birbirine benzese de, işlev olarak farklar vardır. Yapı cinsi: kagir ve ahşap karkas yapılardan oluşmaktadır. Genelde: alt kat kagir, üst kat ahşap ya da tamamı kagir yapılardır.
Rum mahallesinde: evlerin bodrumları vardır. Mutfak, banyo, çamaşırlık burada bulunur. Pencereler, yüksek ve geniş, genelde kepenklidir. Üst katlar, ahşap, yüksek pencereli, kepenklidir. Kapılar; yine yüksek, çift kanat ve pencerelidir. Türk evlerinden farklı olarak; bazı evler balkonludur. Birçok evin binaya bitişik, yüksek duvarlı yapıları bulunmaktadır. Bunlar: şarap imalatı ve muhafazası yanı sıra, kışlık erzakların depolandığı yerlerdir.

Türk mahallesinde: alt katlar, biraz daha yüksek ve dar pencerelidir. Bunun sebebi, alt katın erzak deposu olarak kullanılmasındandır. Evlerin avlularında: genelde üstü toprak damla örtülü mutfak ve çamaşırlık vardır. Evin içinde; yerli dolaplar, gusulhaneler, ahşap tavanlar bulunur. Tuvalet avludadır. Çatılar: alaturka kiremitli ve kirpi saçaklıdır. Zaman içerisinde de, ihtiyaçlar sonucunda, günümüzde, bu sayılan özellikleri bir arada koruyabilmiş çok az örnek ev kalmıştır.

Rum mahallesinde, sokaklar genelde birbirini dik kesen yapıdayken, Türk mahallesinde sokaklar dar ve girifttir.

Sosyal ve dini yapılarda; kilise ve küçük şapel gibi yapılar: Cumhuriyet mahallesinde, cami, hamam ve namazgah gibi Türk kültürüne uygun yapılar Alaybey mahallesindedir.

Merkez dışında konumlanan bağ evleri: eskiden yaz süresince bağlarda kalan insanların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılmıştır. Odalar, mutfak ve ahırdan oluşmaktadır. Bugün, artık bağ evleri de, günümüzde her türlü konfora sahip yapılar olabilmektedir. Eski işlevini sürdüren, yenilenmiş yapılar dışında, bir kısmı da yazlık ev olarak kullanılmaktadır.

yemek yeri.1
Çanakkale Bozcaada Ne Yenir

NE YENİR

deniz kestanesi.1
Çanakkale Bozcaada Deniz Kestanesi

Ada mutfağında: deniz ürünleri, kırmızı et, yabani otlar ve zeytinyağı; kullanılan başlıca malzemeler. Baharın gelmesiyle; yabani ot mevsimi başlar. Isırgan, cibes, radika, turp otu, kazayağı, şevketi bostan. Evet, bunlar adadan toplanan otlardan bazıları. Bunlar: ya zeytinyağlı yemek ya da salata ya da börek içi olarak kullanılıyor ve size sunuluyor. Yine, baharla birlikte: kuzu ve oğlak eti bulunan yemekler hazırlanıyor. Ada tavşanı; adaya özgü yabani bir hayvan. Rumlara özgü yemeklerde, tavşan yahnisi varmış, ama günümüzde yapılmıyor.
Denizkestanesine: adada “kirpi” deniliyor. Kıyıdan ve taşlık alanlardan, dalarak çıkarılan kirpiler, şarabın yanında meze olarak sunuluyor. Ortadan ikiye ayrılan kirpiler; temizlendikten sonra, içinde turuncu renkli havyarı kalıyor. Üzerine limon ve sirke konulduktan sonra, ekmekle sıyrılarak yeniliyor, yanında genellikle beyaz şarap tavsiye ediliyor.

DENİZKESTANESİ

Damar ve sinir sistemi bulunan, küre şeklinde omurgasızdır. Kabuğuna gelebilecek herhangi bir zararı iyileştirmek, hatta eksik bir uzvunu tamamlamak için, yeterli enerjiye ve organik zenginliğe sahiptir. Yani: kendini yenileme gücü bulunmaktadır. Günümüzde: denizkestanesinin içindeki turuncu kısmın, iyi edici özellikleri olduğu söylenir. Örneğin: Çin’de, denizkestanelerinin bu turuncu kısımları: pirinç unu ve sandal ağacı unu ile karıştırılarak: kaşıntılar, yaralar, kabuklar gibi bazı deri hastalıklarının iyi edilmesinde kullanılırlar. Sicilyalı denizciler: denizkestanesinin turuncu kısımlarını; zeytinyağı ile karıştırarak, deriyi yumuşatan ve kırışıklıkları önlemekte kullanılan bir krem elde etmişlerdir.
Denizkestanesinde, sürekli yenilenme hali, turuncu kısım tarafından yapılır. Evet: denizkestanesine, biraz önce söylediğim gibi, Bozcaada’da kirpi deniliyor. Son olarak: denizkestanesinin içindeki bu turuncu kısmın tüketimi, afrodizyak etkiler yapıyormuş, yani cinsel istek uyandırıcı etkisi varmış. Ama unutmayın, denizde denizkestanesi görünce uzaklaşın, ayağınıza battığında, muhteşem bir acı verdiği gerçeğini unutmamak gerek.

Kalamar ve ahtapot: ada mutfağında bolca kullanılan deniz ürünleri. Adadaki deniz ürünleri; mevcut restoranların hepsinde, değişik pişirme yöntemleriyle hazırlanarak servis ediliyor. Sıcak havalarda ve yağmurdan sonra; üzüm bağları, salyangozlar ile doluyor. Domates, soğan ile pişirilen salyangoz yahnisi: Rum mutfağının leziz yemeklerinden, ama günümüzde artık pek yapan kalmamış.

Bağlar: ilk yeşermeye başladığında toplanan körpe asma yaprakları: salamura yapılarak, bütün yıl kullanılıyor. Çiğ dolma, taze yaprağın içine malzemeler çiğden konularak hazırlanan ve adaya özgü bir yemek. Sardalya balığı bile, asma yapraklarına sarılarak ızgarada pişiriliyor. Domates ve üzüm reçeli; ada mutfağına özgü tatlılardan.

Çınaraltı kafede: likör, çikolata ve sigara ile birlikte ikram edilen damla sakızlı kahve ve ev yapımı limonata için. Bir de; Çanlı İbo’nun kahvesinde, ada halkıyla birlikte, sabah çay içerek sohbet edin. Muhteşem keyif alacaksınız.

NE SATIN ALINIR

şarap satın alınması.1
Çanakkale Bozcaada Şarap

ŞARAP

Adada, 4 tane marka, şarap üretiyor. Bunların tadım tesislerinde, çeşitli tür ve çeşit şarapların tadına bakarak, arzu ettiklerinizi satın alabilirsiniz. Evet: Bozcaada’da gerçekten uzun bir geçmişi olan şarap yapımı var. Gerek fabrikalarda ve gerekse evlerdeki atölyelerde, buranın muhteşem üzümleri ile şarap yapılıyor. Yalnız: şarap üretimi konusunda birkaç sayısal bilgi vermek istiyorum. Ülkemizde üretilen üzümlerin yalnızca % 5’lik bölümü şarap üretimine ayrılmış. Bu rakam; Fransa’da % 85 ve dünya ortalaması olarak ise % 50. Ülkemizin dini ve sosyal durumu nedeniyle, bu rakamın düşük olduğunu düşünüyorum. Neyse; şarap gerçekten antik çağlardan günümüze gelen bir içki kültürü. Bunun hakkında; tarih sahnesinde biraz gerilere gitmek ve geçmişi öğrenmek, belki ilginizi çekebilir.

Şarabın Yunanistan’a geçişi, burada bağcılık ve şarapçılığın başlaması, gelişmesi: MÖ.1500’lü yıllara dayanmaktadır. MÖ.900 civarında: Homeros, Akdeniz için “şarap renkli” deniz demiştir. Şair ve oyun yazarı Euripides: “şarap olmasaydı, insanoğlu aşkın farkına varamaz, mutluluğun keyfine varamazdı” der.

Evet: Yunanlıların şaraba katkıları; şaraba bir tanrı atamakla olmuştur. Olimpos’un büyük tanrısı Zeus ve Thebai şehrinin kralı Kadmos’un kızı Semele’den olma Dionysos. Zeus; bir ölümlü kılığına bürünür ve her gece Olimpos’tan ayrılıp Thebai şehrinde, kralın şatosuna gelir. Ancak: Zeus; karısı Hera’nın bu durumu öğrenmesinden çok korkmaktadır.
Hera, bir gün Zeus’tan şüphelenir ve onu takip eder. Olup biteni kendi gözleriyle görür. Dahası, Semela’nın hamile olduğunu Zeus’a söylediğini duyar. Zeus; Semela’ya: bu durumdan kimseye bahsetmemesini, buna bir çözüm bulacağını söyler. Çünkü: Hera’nın bunu öğrenmesi durumunda yapacağı kötülüklerden çekinir.

Hera;

Başka bir kılığa girer ve Semele ile ilişki kurar, onu kandırarak “madem ki tanrılar tanrısı Zeus’un sevgilisisin, sana da tüm ihtişamı ile kendi karısına göründüğü gibi görünmesini istemelisin “ diye ikna eder.
Zeus, her geldiğinde, kendisini tanrı suretinde göstermesini isteyen Semele’yi “hiçbir ölümlünün buna dayanamayacağını, yanıp kavrulacağını ve öleceğini söyleyerek vazgeçirmeye çalışır. Her seferinde, bu isteğini yineleyen ve daha fazla ısrarcı olan Semele’yi kıramayan Zeus, bir gün kendini o yüzüyle göstermeye istemeden de olsa razı olur. Ve birden odanın içinde şimşekler, yıldırımlar oluşmaya başlar ve buna dayanamayan Semele, yanar ve kavrulur.

Zeus, yedi aylık hamile olan Semele’nin bebeğini kurtarmayı son anda başarır. Sonra, onu saklamak için baldırına yerleştirir. İki ay daha geçip, bebeğin doğum zamanı geldiğinde, onu oradan çıkarır. Böylece: iki kez doğmuş olduğu için “iki kez doğan” anlamına gelen “Dionysos” adını koyar.
Karısı Hera’dan saklamak ve bakıp büyütmeleri için Nysa dağındaki orman perilerine gönderir. Nysa dağındaki orman perilerine gelen bu bebek büyür ve çevresine mutluluk saçan, çok neşeli bir çocuk olur. Biraz daha büyüyen Dionysos: ormanda gezmeyi ve avlanmayı çok sever. Çok sevdiği şeylerden birisi de üzümdür. Sabah uyandığında bile, yediği üzümün suyunu çıkarıp içmeyi de çok sever. Yine, bir gün üzüm suyu çıkarıp içen ve bir miktarını da daha sonra içmek üzere bir kenara koyduktan sonra gezmeye giden Dionysos, gittiği yerde, daha uzun kalması için kendisine yapılan ricaları kıramayınca, ancak günler sonra geriye dönebilir. Bir köşede duran, unuttuğu üzüm suyunu görünce alır ve içmek için kafasına diker. O da ne?

Bu bildiği üzüm suyundan çok farklıdır.

Şaşkınlıkla, kupanın içindeki sıvıyı inceleyen Dionysos; Arguvan renginde, kıvamlı, buruk ama lezzetli bu içkiden büyük bir yudum daha alınca yorgunluğunun yavaş yavaş yok olduğunu fark eder. Hiç sebep yokken neşelenen Dionysos; gülerek, kendisini büyüten peri kızlarını ve diğer orman perilerini çağırıp, üzüm suyunun verdiği neşeyi onlarla paylaşır. Onlar da içmiş, yeni ve bilinmedik bir içkiye dönüşen bu üzüm suyundan hoşlanmışlardır.
O günden sonra, genç tanrının gösterdiği şekilde, üzümlerin tanelerini ezdiler, suyunu sıktılar ve bir süre bekleterek Arguvan renkli yeni içkiden elde ettiler. İşte böylece dertlilere dertlerini unutturan, üzülenleri neşelendiren, ağlayanları güldüren, özellikle antik dönemde ticareti en fazla yapılan ürünlerden birisi olan, Hayyam’ın üzerine dörtlükler yazdığı, şarap doğmuş olur.

KEKİK BALI

Bozcaada’da; ada florasının en önemli bir parçası olan kekik tarlalarının kattığı aroma sayesinde; çok lezzetli kekik balları üretilmektedir. Nadir bulunan bu ada balından bulursanız, o gün şanslı gününüzdesiniz demektir, mutlaka satın alın.

DOMATES REÇELİ

Adanın en ünlü reçeli, Rum mutfağına özgü, içine badem konan küçük domateslerden yapılır.
Adada özellikle buraya has yapılan domates reçelini mutlaka tadın, beğenirseniz, kendinize veya dostlarınıza hediyelik olarak satın alabilirsiniz.

Bunların dışında: adadan: çavuş üzümü ve adaya özgü sembolik hediyelikler alabilirsiniz. Bu arada: adanın Çarşamba pazarından, nohut ekmeği almayı unutmayın. Adada, her Çarşamba günü, ada merkezinde meyve-sebze satılan bir pazar kuruluyor.

dalış.1
Çanakkale Bozcaada Dalış

DALIŞ

Ege denizinin en önemli dalış noktalarından biri olan Bozcaada, sualtı güzellikleri bakımından oldukça zengin flora ve faunaya sahiptir. Ada çevresinde, dalış yapılabilecek bir çok alternatif vardır. Deniz suyunun temizliğinden dolayı görüş mesafesi, planktonların olmadığı dönemlerde, 20-40 metreye kadar ulaşmaktadır. Scuba dalışlar ve yapılan tüm gece dalışlarından önce, izin alınması gerekmektedir. Skin dalışlar için gelenlerin, herhangi bir izin alması gerekmiyor. Adaya gelen balıkadamların en büyük avantajı, değişik yönlerden esen rüzgarlarda, daima dalınabilecek, rüzgar almayan, kuytu bölgeler bulabilmeleridir.

Bozcaada, doğal güzelliklerinin dışında, fazla derin olmayan dalma noktalarıyla, bilhassa yeni eğitim alanlar için oldukça güvenilir bir dalma bölgesidir.

dalış.2
Çanakkale Bozcaada Dalış
Adanın tek dalış okulu

Aganta. Hem ilk defa dalış yapacaklar ve hem de amatör dalgıçlar için iyi bir fırsat. Ada suları, görüş mesafesinin fazla olması nedeniyle, özellikle daha önce dalış tecrübesi olmayanların, keşif dalışı yapmaları için ideal bir yer. Dalış eğitimleri: Türkiye Sualtı Federasyonu belgeli eğitmenler tarafından birebir veriliyor. Dalgıçlar için, dalış malzemesi de temin etmek mümkün.
Aganta teknesi: hava durumu müsait olduğunda, adanın karadan ulaşımı olmayan koylarına turlar düzenliyor. 15 kişilik guruplar için hazırlanan bu turlarda; önceden rezervasyon yaptırmak şart. Adada başka tekne turu düzenleyen yok. Aganta teknesi: feribotu kaçıranlar için; Bozcaada iskelesiyle, Anakara Geyikli iskelesi arasında taksi boz olarak ulaşım hizmeti de veriyor.

Çanakkale Bozcaada
Çanakkale Bozcaada
Çanakkale Bozcaada

GÖRÜLECEK YERLER

Çanakkale Bozcaada Kalesi
Çanakkale Bozcaada Kalesi

BOZCAADA KALESİ

Feribotla adaya yaklaşırken dikkatinizi çekecek büyüklükte bir kale. Ama: bu kale aslında adanın zengin geçmişini yansıtıyor. Ada: boğazın hemen çıkışında ve anakaraya yakın olması nedeniyle, tarihi süreç boyunca, istilaya açık bir yer olmuş. Üzerinde yaşayanlar, ancak bu denli büyük bir kalede, kendilerini güvende hissetmişler. Evet: günümüzde, kale meraklı ziyaretçilerini yani sizleri bekliyor.

Çanakkale Bozcaada Kalesi

Kalenin Tarihçesi:

Truva Kralı Priamos, kente saldırabilecek gemilere karşı sağlam bir kale yaptırmış, adını da Tenedos koymuştur. Bizanslılar tarafından da kullanılan kalenin yerine Venedikliler sağlam bir kale inşa ettirdiler. Kale, Venedikliler ile Cenevizliler arasında sürekli anlaşmazlık konusu oldu. 8 Ağustos 1381 tarihinde yapılan anlaşma ile savaş sona erdi. Anlaşmaya göre tarafsız bölge haline getirilen şimdiki kalenin surları yıkılarak kullanılmaz hale getirildi. Ada, tamamen tahliye edilerek halkı Girit’e gönderildi. Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı hakimiyetine geçen kalenin yıkık surları üzerine 1478-1479 yılları arasında yeniden bir kale yaptırıldı. 1807 yılında Bozcaada’yı ele geçiren Ruslar ve İngilizler kaleyi tahrip ederek kullanılmaz hale getirdiler.

Kısa bir süre sonra tekrar Osmanlı hakimiyetine geçen kale, 1816 yılında II Mahmut döneminde kapsamlı bir onarım görmüştür. Bozcaada kalesi son olarak 1965-1970 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yeniden onarılmıştır. Kaleye karadan ve şehirden; yaklaşık 10 metre genişliğinde ve 250 metre uzunluğunda bir hendekle ayrılmıştır. Günümüzde tabanı yükseltilmiş olan hendek içi, önceden su ile dolu olup saldırılara karşı kaleye koruma sağlamaktaydı. Önceleri, hendek üzerine yapılan, yukarıdan açılır-kapanır zincirli, makaralı asma bir köprü kullanılmaktayken, daha sonra kemerli sabit bir köprü yapılmıştır.

Çanakkale Bozcaada Kalesi
Çanakkale Bozcaada Kalesi

Evet, Türkiye’nin en iyi korunmuş kalelerinden biri. İlk ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Fenikeliler, Cenevizliler ve Venedikliler tarafından kullanılan kale, bugünkü görünümüne Fatih Sultan Mehmet zamanında gelmiş. Yani, muhtemelen 1455 yılında. 1815 yılında ise: Sultan 2.Mahmut zamanında onarım görmüş.

Kale

Adanın kuzeydoğu ucundaki kayalıklar üzerine yapılmış. Üç tarafı denizle çevrili kalenin güney cephesinde: zamanında suyla dolu olan ve 10 metre genişliğinde bir hendek varmış. Bir zamanlar, bu hendek üzerinde bulunan asmalı bir kapı ile girilirken, günümüzde sabit bir köprü üzerinden geçilerek giriliyor.

Kalenin içi boş, sadece festival döneminde burada konserler veriliyor.

Çanakkale Bozcaada Gazi Hüdavendigar Camii

Gazi Hüdavendigar (Kale) Camii

Fatih Sultan Mehmet tarafından kale ile birlikte inşa ettirilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde yeniden yapılmıştır. Bozcaada Venedikliler’in elinden alındıktan sonra, tahrip edilen cami 1660 yılında IV Mehmet zamanında yeniden yapılmıştır. Evliya Çelebi, kalede bir hünkar camii ile birlikte imam ve müezzin evlerinin olduğundan bahsetmektedir. Başbakanlık Arşivinde bulunan bir belgeye göre: Bozcaada Kadısı Abdullah Efendi, 4 Ekim 1915 tarihinde yayınladığı bir yazıda “Gazi Hüdavendigar Camiine 10 akça yevmiye ile müezzin-i sani ve 5 akça ile kayyum olan Mustafa’nın vefatı üzerine yerine başka birinin tayin edilmesini” istemiştir. 1915 yılına kadar sağlam ve kullanılabilir durumda olan bina sonraki dönemde yıkılmıştır.

Çanakkale Bozcaada Kalebendlik

Kalebendlik

İç kalenin birinci bölümü olan bu bölgede suç işleyen mahkumların yattığı zindanlar vardı. Aynı zamanda, Bozcaada Osmanlı Devleti tarafından bir kalebendlik ve sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Kalebend, işlediği suçtan dolayı bir kimsenin kale surları içinde mahkum edilme durumudur. Devlet ricalinde görev yapan birçok kişi buraya sürgüne gönderilmiştir. Bunlardan en önemlisi Sadrazam Hamit Halil Paşa’dır. Paşa, Bozcaada’ya sürgüne gönderilmiş ve 27 Nisan 1785 tarihinde başı kesilerek idam edilmiştir. Vücudu Alaybey Camii bahçesine defnedilmiştir. Kesik başı ise 2 Mayıs’ta İstanbul’a gönderilerek Ortakapıda teşhir edildikten sonra Karacaahmet Mezarlığındaki aile kabristanına gömülmüştür. Ispartalı olan Halil Hamit Paşa, eski Devlet Bakanı Kemal Derviş’in büyük dedesidir.

Çanakkale Bozcaada Kışla Binası

Kışla Binası

Burası kalede görevli askerlerin kaldığı yerleşim birimidir. 1915 yılına kadar sağlam ve kullanılabilir durumda olan bina sonraki dönemde yıkılmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde kaleyi, Bursa ve Biga Sancaklarından her sene iki bin askerin muhafaza ettiğini, her yıl değiştirildiklerini ifade etmiştir. Ayrıca İstanbul’dan bir oda (bölük) Yeniçeri, bir oda Cebeci ve bir oda Topçu birliğinin her zaman kalede hazır bulundurulduğundan bahseder. Başka bir kaynakta; 1646 yılında adadaki muhafızların 73 neferden ibaret olduğu, 1676 yılında ise 40 topçu ve 20 cebeci olduğu ifade edilmiştir.

Çanakkale Bozcaada Cephanelik (Arsenal)

Cephanelik (Arsenal)

Kaleyi silah ve cephane gönderilmesi, kaledeki cephanenin muhafazası, ocaktan gönderilen cebecilerin göreviydi. Kaledeki savaş malzemesinin kontrolü de Cebecibaşı tarafından yapılıyordu. Cebecilerin kale görevleri üç yıl süreyle olurdu. Bu süreyi bitiren cebeci merkeze alınır yerine başkası görevlendirilirdi. 1676 yılında kalede görevli 20 cebeci vardı.

Çanakkale Bozcaada Tabya Kitabesi
Çanakkale Bozcaada Tabya Kitabesi

 

Tabya Kitabesi

1827-1828 yıllarına ait Tabya Kitabesi oldukça ilginçtir. Bu kitabe, kaleye hakim olan tepede bulunan ve gözetleme amaçlı olarak yapılan tabyaya aittir. Burası halk arasında “Yeni Kale” olarak bilinmektedir. Tabya, II Mahmut döneminde Hafız Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Önemli bir bölümü yıkılmış olan tabyadan getirilen kitabe koruma amaçlı kalede sergilenmektedir.

İç kale bölümünde: ada çevresinden çıkarılan amforaların sergilendiği bir oda var. Ayrıca: bahçede, adada çıkarılan çok sayıda, eski mezar taşı ve tarihi eser sergileniyor. Yani bir açık hava müzesi gibi oluşturulmuş. Ziyaret edebilirsiniz, giriş ücretli.

müze.1
Çanakkale Bozcaada Müzesi

BOZCAADA MÜZESİ

Dünyada, yalnızca Bozcaada’da çıkan bir deniz kabuğu var. Bunun yanında; ada ve çevresinde toplanan 720 çeşit deniz kabuğu: bu müzede sergileniyor. Yani: Müzede; yalnızca adaya özgü: fosil, arkeolojik eser, sikke, harita ve gravür ve 1915 Çanakkale Savaşında adayı askeri üs olarak kullanan Fransızlara ait malzemeler, o dönemden kalan kartpostallar, posta tarihine yönelik evraklar ve eski görüntülere ait resimler var. Değişik bir müze. Ada merkezinde.

Kaymakamlık tarafından tahsis edilen 130 yıllık tarihi bir binada; 2006 yılından bu yana ziyarete açık. Giriş ücretli. Belki ilginizi çekebilir.

şarap fabrikaları.1
Çanakkale Bozcaada Şarap Fabrikası

ŞARAP FABRİKALARI

Ada’da, şarapçılık geleneği çok eski yıllara dayanıyor. Fabrikalar ise, bu geleneğin vazgeçilmez yapıları. Adada: 4 büyük şarap fabrikası var. Bunların en eski üç tanesi merkezde, yeni olanı ise Tuz Burnu mevkiinde. İlgi ve merakı olanlar fabrikaları gezebiliyorlar. Bu gezi sırasında: üzümün şarap olana kadar hangi aşamalardan geçtiğini öğrenebilir ve damak tadınıza uygun şarabın hangisi olabileceği konusunda fikir edinebilirsiniz. Ayrıca: fabrikaların yanında keyifle alışveriş yapabileceğiniz, şarap tadım ve satış mağazaları bulunuyor. Bu tadım ve satış mağazaları: merkezde de var. Ayrıca: bağ evlerinde üretim yapan, küçük imalathaneler de bulunuyor.

ayazma manastırı.1
Çanakkale Bozcaada Ayazma Manastırı

AYAZMA MANASTIRI

Ayazma kelimesi; “kutsal su” anlamına geliyor. Adanın ayazması, adanın güzey kısmında. Burası: çift oluklu bir çeşme. 8 tane dev çınar ağacı var. Küçük bir şapel ve 2 tane, tek katlı yapı bulunuyor.
Dev ağaçların gölgesinde ve sürekli akan çeşmesi sayesinde: piknik yapanların başlıca tercih yeridir. Özellikle, gün batımında; Ayazma plajına bakan manzarası muhteşemdir. Bir ağaca yaslanın ve bu manzaranın keyfini çıkarın. Ayrıca: buradaki çeşmeden bir kez su içenin, artık adalı olacağına inanılıyormuş. Adanın büyüsüne kapılıp, mutlaka bu suyu tadacağınıza eminim. Burada: bir de restoran var. Özel günlerde (örneğin: düğün) , burada masalar kurulup yemek servisi de yapılıyormuş.
Evet, burada bir de şapel var.

Rum Ortodoks cemaatine ait şapel: Rum Azize Aya Paraskivi adına yapılmış ve onun adını taşıyor. Yalnızca özel günlerde, ibadete açılıyormuş. 26 Temmuz’da kutlanan, Rumların Aya Paraskivi günü; şapelin ibadete açıldığı günlerden biri. Bu günde: kalabalık bir cemaat gurubu; Ayazma’da yiyip-içip eğleniyormuş. Halk arasında; buna “Ayazma Panayırı” deniliyor.
Şapelin alt kısmında: bir mağara var. Ada halkı, burada mum yakıp adak adıyor, dileklerini sembolize edecek taştan ve çalı çırpıdan şekiller yapıyorlar. Mağara; üst üste dizilmiş taşlarla anlatılmaya çalışılan, küçük evlerle dolu. Umarım sizde şansınızı denemek istersiniz.

göztepe.2
Çanakkale Bozcaada Göztepe

GÖZTEPE

Adanın en yüksek noktası. 192 metre yükseklikte. Buraya çıkın, burada kendinizi: denizin ortasında büyük bir geminin kaptan köşkünde gibi hissedeceksiniz. Adanın bütün yükseltileri, düzlükleri, çevresindeki küçük adacıklar, bağlar, çamlıklar, evler ve hatta adanın diğer ucundaki rüzgar gülleri bile rahatlıkla seçiliyor.

Nasıl çıkacaksınız? Asfalt bir yol var. Döne döne ilerliyorsunuz. Yürüyüş yapmayı tercih ederseniz: 45 dakika sürüyor. Puslu olmayan bir havada çıkmalısınız. Tepede bulunan bina: bir radyolink istasyonudur. Dolunay zamanı: bir taraftan güneşin batışını izlerken, arkanıza döndüğünüzde, tüm ihtişamı ile koskocaman bir dolunay göreceksiniz.

rüzgar gülleri.2
Çanakkale Bozcaada Rüzgar Gülleri

RÜZGAR GÜLLERİ

Burada: rüzgar gülleri ve terkedilmiş bir deniz feneri var. Tüm gün tek başlarına döner rüzgar güllerini izleyebilirsiniz. Güneşin batmasıyla, ayrı bir güzellik oluşuyor. Çevrede; herhangi bir yerleşim yok ve yalnızca gökyüzündeki yıldızların ışıkları altındasınız. Bu rüzgar gülleri: 2000 yılında yapılmış ve Türkiye’nin üçüncü rüzgar enerji santralını oluşturuyorlar. Ada tüketiminden 30 kat fazla enerji üretiliyormuş. 30.000 kişiye yetecek ölçüdeki elektrik enerjisi; deniz altından döşenen kablolarla anakaraya gönderiliyormuş.

Evet, bu muhteşem türbinlerin, yalnızca bir tanesi, adanın enerji gereksinimine yeterli geliyormuş. Bu rüzgar gülleri, ilk yapıldığında adaya gelenlerin ziyaretine açıkmış. Ama, 2007 yılında rüzgar gülleri ziyarete kapatılmış. Sebebi, çok basit ve maalesef içler acısı bir durum. Ziyarete gelenler, rüzgar güllerine sprey boya ile, yazı yazıyorlarmış, doğal olarak ortaya kötü ve çirkin görüntüler çıkıyormuş. Bu yüzden, işletici firma tarafından, rüzgar gülleri ziyarete kapatılmış. Ziyaretçiler: yalnızca, Polente Fenerine giderek, buradan gün batımını seyredebiliyorlar.

TENEDOS

Çanakkale boğazının girişinde bulunan ve stratejik konumundan dolayı tarihte önemli bir yere sahip olan Bozcaada’nın antik çağdaki adı Tenedos’dur. MÖ 6 yüzyıldan Roma dönemine kadar yerleşme olduğu anlaşılan kentte, pişmiş toprak heykelcikler ve çanak çömlek parçaları bulunmuştur.

Çanakkale Bozcaada Denize girilecek yerler

ADADA NERELERDEN DENİZE GİREBİLİRSİNİZ?

Adanın denizi tertemiz ve bakir koyları var. İlk kez gelenleri, oldukça şaşırtacak güzellikteki, irili-ufaklı koylar karşılıyor ve bu koylar, denize girmek için uygun.

Adanın denizi: genel olarak soğuk. En rüzgarlı havada bile, adada denize girebileceğiniz bir koy bulmak mümkün. Denize gitmeden önce yapmanız gereken; o gün esen rüzgarın yönünü tayin etmek. Eğer rüzgar: güneyden esiyorsa adanın doğu ve kuzeyindeki koylara gidin. Eğer rüzgar ; kuzeyden esiyorsa; (genellikle öyle eser) güneydeki koylara gitmelisiniz. Güneyde: Ayazma ve Habbele koyları var. Buralarda: günübirlik tesisler var. Adadaki minibüsler, yalnızca bu iki koya sefer yapıyorlar. Ayrıca: bu iki koyda, gün boyunca yemek yiyebileceğiniz restoranlar da bulmanız mümkün.

ayazma plajı.2
Çanakkale Bozcaada denize girilecek yerler

Diğer koylar ise; tüm doğallığıyla sizi bekliyor. Merkeze yakın olanlara yürüyerek veya bisikletle gidebilirsiniz. Ama güney kıyılarındaki uzak koylara, taşıt ile gitmeniz şart. Bu bakir koylara giderken: yanınıza şemsiye ve içecek su ve yiyecek maddeleri de almanız şart.

AYAZMA PLAJI

Adanın en popüler ve kalabalık koyu. Ulaşım kolaydır. Turkuaz rengi denizi ve incecik kumu var. Denizi genel olarak soğuk. Plaj boyunca: 6 tane restoran var. Gün boyunca, buralarda oturup yemek yiyebilirsiniz. Buraya: ada merkezinden, düzenli minibüs seferleri var. Plajda; profesyonel bir şirket tarafından: jet ski, su kayağı, sürat teknesi ile çekilen banana, ringo hamburger ile tek ve çift kişilik kanolar, deniz bisikleti ve sörf bisikleti ekipmanları ile, su sporları aktiviteleri yapılabilmektedir.

habbele plajı.1
Çanakkale Bozcaada Ayazma plajı

HABBELE PLAJI

sulubahçe plajı.1
Çanakkale Bozcaada Habbale plajı

Ayazmadan sonraki ikinci koy. Şezlong ve şemsiye kiralamak mümkündür. Gün batımına kadar yemek servisi yapan bir restoran var. Denizi hem kumluk ve hem de yer yer taşlık. Ayazmaya göre daha sakin bir yer. Adaya uzun yıllardır gelenler, burayı tercih ediyorlar. Ada merkezinden, buraya da düzenli minibüs seferleri bulunuyor.

SULUBAHÇE KOYU

akvaryum koyu.1
Çanakkale Bozcaada Sulubahçe Koyu

Ayazma plajının hemen yanında. Ada merkezinden kalkan minibüsler, bu koyun önünden geçiyorlar. Bu yüzden, yaz döneminde günübirlikçiler tarafından tercih edilen bir yer. Herhangi bir tesis yok. Gerekli malzemeleri (şemsiye, su gibi) yanınıza almanız şart.

AKVARYUM KOYU

Ufak bir koy. Mermer burnu olarak da biliniyor. Deniz altındaki inanılmaz çeşitliliği ve amfora kalıntılarını görebilirsiniz. Bir şinolker ve gözlük almanız yeterli. Ancak: bu koya, yalnızca kendinize ait taşıtla gidebilirsiniz. Yürüyüş mesafesi: merkezden yaklaşık 2 saat sürüyor. Yine gerekli malzemeleri yanınıza almanız şart.

BEYLİK KOYU

Çok fazla bilinmeyen bir yer. Ama adanın en güzel koyu. Ayazmanın hemen solunda bulunuyor. Ana yoldan, koya kadar uzanan 200 metrelik bir toprak yoldan gidiliyor. Herhangi bir tesis yok, gerekli malzemeleri yanınızda bulundurun.

POYRAZ LİMANI

Ada merkezine en yakın koylardan biri. Fazla rüzgar almaması avantaj. 15 dakikalık bir yürüyüşle gitmeniz mümkün. Bağlarla kumsal iç içe. Denizi sığ ve sıcak, ama bol miktarda denizkestanesi bulunması keyif kaçırıyor. Sakinliği açısından tercih edilen bir yer.

genel.1
Çanakkale Bozcaada

Evet, sonuç olarak: özellikle: Temmuz ve Ağustos aylarında, adaya sakın rezervasyon yaptırmadan gitmeyin. Bozcaada da, kendinizi mutlu hissedeceksiniz.

İran Shiraz Şiraz

 

iran.shiraz.kuran kapısı.1
İran Shiraz Şiraz

Şehrin sembolü “ağaçkakan” kuşudur.

Ülkenin güneybatısında bulunan şehir, en kalabalık 5’nci şehirdir. Basra körfezine yaklaşık 200 km olan şehir, deniz seviyesinden 1800 metre yüksektedir.

Şehir Allahu Ekber dağlarının eteğinde, yemyeşil bir ova üzerinde bir bahçe gibi yayılmıştır. Başkent Tahran’a 929 km uzaklıktadır. Bu yolculuk otobüsler yaklaşık 15 saat sürer. Shiraz şehrine, Tebriz 24 saat ve Yezd 7 saat uzaklıktadır.

Şehir İranlıların anavatanı olan Fars bölgesinin merkezindedir ve İranlılar dili ve adını buradan alırlar. Yani bu şehir yaklaşık 2000 yıldır Pers kültürünün merkezindedir. Çünkü yerleşim bölgesinin ismi, Persepolis kalıntılarında bulunan kil tabletlerde yazılıdır.

Şehir İran’ın nüfus bakımından 6’ncı büyük şehridir.

Şehir ılıman bir iklime sahiptir. Çünkü çevresi dağlarla çevrili bir çanak gibidir.

Şehir özellikle üzüm ve şarapları ile ünlüdür. Meşhur Shiraz üzümleri, şehrin kuzeyinde yetişiyormuş ancak ülkede günümüzde şeriat kanunları geçerli olduğundan şarap üretimi yapılamıyormuş. Şehrin diğer popüler özellikleri, birçok bahçeleri ve meyve ağaçlarıdır.

Şehir: ünlü Pers şairler Hafız ve Sadi’nin hem doğum yeri, hem de mezarlarının bulunduğu yer olarak ünlenmiştir. Şehirde ayrıca bu iki önemli ismin anıtları vardır. Hafız: İran lirik şiirinin ustasıdır. Sadi ise, Golestan yani Güller bahçesi denilen bir kitabın yazarı olarak tanınır. Her ikisinin şehirdeki mezarları yoğun ziyaretçi çekmektedir.

Şehir günümüzde ise ülkede: büyük bir petrol rafinerisi ve elektronik endüstri merkezi olarak tanınır. Ülkenin ilk güneş enerji santrali burada kurulmuştur.

 

Ulaşım

İstanbul-Şiraz arasında tarifeli uçak seferleri vardır. Uçak yolculuğu yaklaşık 3 saat 45 dakika sürüyor.

Eğer İran içinde gezerken buraya gelmeyi düşünürseniz, İsfahan-Şiraz arası otobüsle 7 saat sürüyor.

 

Kerim Han

Kerim Han, 18’nci yüzyılda yaşamış ve Şiraz bölgesinde, Zand hanedanlığını kurmuştur. Tarihi kayıtlara göre, son derece dürüst, adil ve başarılı bir liderdir. Hatta son derece mütevazi olduğu için, halkın vekili anlamında, kendisine “Vekil” denilmesini istemiştir.

Ancak bir kısım söylentiye göre ise, kendisini “Hz Muhammed” in vekili olarak gördüğü için bu ismi kullanmıştır. Bu yüzden, şehrin birçok yerinde “vekil” ismini  taşıyan yapılar görmek mümkündür.

 

Shiraz ve Şarap

Pers kralı Cemşid üzümü çok severmiş ve iktidarı döneminde, ülkede birçok üzüm bağı kurdurmuş. Ancak üretilen üzümlerin suyunun çok acı ve hatta zehirli olduğuna inanılmış. Bir gün, kralın cariyesi hastalanır ve güzel cariye şiddetli baş ağrısı çeker.

Bunun üzerine birçok tabip, kendisini iyileştirmeye çalışsa da çare bulamaz. Cariye, hayatına son vermeye karar verir ve zehirli olarak nitelendirilen üzüm suyundan içer.

Ancak bu içtiği su ile, dinmek bilmeyen baş ağrılarının hemen geçtiğini anlar. Bu durum kralın kulağına gittiğinde zehirli olduğuna inanılan üzüm suyuna “Abı Hayat” ismi verilir.

Böylece bekletilen üzüm suyunun zehirli olmadığına inanılmaya başlanır.

Evet, Şiraz üzümü dünyaca meşhurdur. Çünkü İran İslam Devrimi sırasında Kanada ve Amerika’ya göç eden Yahudiler, bu üzümü dünyaya tanıtmışlardır.

Günümüzde birçok ülkede ve hatta Türkiye’de Şiraz üzümü yetiştiriliyor. İslam devrimiyle birlikte birçok üzüm bağı Şiraz şehrinde tahrip edilmiş, ancak bu ünlü üzüm dünyanın birçok yerinde yetiştirilmeye başlanmıştır.

iran.shiraz.ne satın alınır.1
İran Shiraz Şiraz

Alışveriş

Şehirde birçok alışveriş merkezi ve çarşılar vardır. Dükkan sayısı bakımından değerlendirildiğinde, dünyanın en büyük, sayılı alışveriş merkezlerinden biri olarak düşünülebilir. Şehirden: halı, baharat, bakır el sanatları ve antikalar satın alınabilir. Ayrıca, yine meşhur İran hurması satın alabilirsiniz.

 

Ne Yenir

Burada gezerken, Şiraz şehrinin meşhur tatlısı falude’yi (yöresel ismi “paloodeh”)mutlaka tatmanızı öneririm. Felude, nişasta ve buz karışımına, limon suyu dökülerek yapılan bir tatlı türüdür. Bir tür dondurma da denilebilir.

Ayrıca Abguşt adlı geleneksel yemeği de tatmanızı öneririm. Restoran önerim ise “Shapori Garden” olacaktır. Burada fiyatlar gayet normal yani makuldür. Bir diğer seçenek Vekil camii yakınlarındaki Sharzeh restoranıdır. Açık büfe kişi başı 10 dolarlık fiyat gayet normaldir.

iran.shiraz.persepolis.1
İran Shiraz Şiraz

Turizm

Şehirdeki ilginç binalar, şehrin eski bölümündedir. Aralarında armut biçimli kubbeler olan bir düzine cami ilgi çeker. Bu camiler, genellikle eski evlerin arasına dağılmıştır.

Kerim Han Zend-e Zand Bulvarı, şehri ikiye böler. Ancak tarihsel ve turistik önemi olan yerlerin birçoğu bu ana cadde üzerindedir. Zand caddesine paralel bir nehir yatağı var ama genellikle kurudur.

Ağaçlarla kaplı geniş bulvarları, mimari eserleri ve bahçeleriyle ünlü Şiraz şehrinde: Kur’an  kapısı, Pazar yeri, ünlü şairler Sadi ve Hafız’ın kabirleri ve bahçeleri, Kaçar Sarayının havuzunu çevreleyen muhteşem İrem Bahçeleri ve Şah-ı Çerağ Mozolesi, gezilmelidir.

Şehri ziyaret ettiğinizde, yaklaşık şehrin 50 km kuzeybatısında, Rahman dağları eteklerindeki geniş bir platformda bulunan Persepolis şehrini ziyaret etmeyi sakın unutmayın. Persepolis şehirden 75-80 dakika uzaklıktadır.

 

GEZİLECEK YERLER

iran.shiraz.kuran kapısı.2
İran Shiraz Şiraz Darvazeh Kuran Kapısı

Darvazeh Kur’an Kapısı

Şehre girerken, bu süslü kapı mutlaka görülmelidir. Mazisi bin yıl öncesine kadar giden bu kapı: Kur’an Kapısı olarak bilinir. Anıt, Karim Khan tarafından yaptırılmıştır.

Üst katta bir odada, kutsal kitaptan bazı bölümler bulunur ve bu yüzden, kapı Kur-an Kapısı olarak isimlendirilir.

Kapıdan çıkan gezginlerin, güvenli ve sağlıklı bir şekilde Şiraz şehrine geri döneceklerine inanılır. Kapı 1950 yılında yıkılmış ve yerel bir tüccarın bağışlarıyla yeniden yapılmıştır.

Bu kapıda uzun yıllar bulunan ve yolcuların altından geçtikleri, 2 Kuran-ı Kerim, günümüzde Pars Müzesinde muhafaza edilmektedir.

 

Karım Khan Kalesi-Vekil kalesi

Kerimhan, İsfahan’da yapılan eserleri görünce, Shiraz şehrinde de bazı eserler yaptırmak istemiş ve bunun üzerine bu kaleyi yaptırmıştır. Kalenin yapımında 12 bin kişinin çalıştığı söyleniyor. Kaleye giriş ücretlidir.

Kale: saraya bitişik bahçenin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Ancak, sadece tuğladan yapılmış bu kale, bir anlamda şehrin savunması için değil, güzelliği için yapıldığı intibaını vermektedir. Toprak renkli ve Kerim Han tarafından yaptırılmış yuvarlak 4 tane burçları dikkat çeker.

Bunların yüksekliği 14 metredir. Gezerken bu surlara çıkılmasına izin vermiyorlar. İlginç olan bu burçlardan bir tanesinin Pisa kulesi gibi eğri duruyor olması, bilim adamları ne kadar uğraştılarsa bu eğriliği düzeltememişler.

Kalenin geniş iç avlusundaki bahçede, ortada dikdörtgen bir havuz ve çevresinde kale duvarlarının yarattığı gölgelikler var. Hemen köşede ise, eski bir hamam görülüyor. Bu hamam bir zamanlar han tarafından kullanılmıştır.

Avlunun hemen yanındaki bölümde, bal mumu heykeller ilgi çekiyor. Bu heykellerle “Kerim Han’ın, makamında bir Fransız sefirini kabul töreni” canlandırılmıştır.

Yapının duvarlarındaki çiniler, vitraylar, minyatürler ve özellikle cam işçiliği muhteşem güzelliktedir. Hemen girişteki bir çini tabloda, İran’ın efsanevi kahramanı Rüstem’in beyaz bir devi öldürmesi resmedilmiştir.

Kale, Şah Pehlevi döneminde cezaevi olarak kullanılmıştır.

 

Fars Müzesi

Hemen kalenin yakınındadır. Burada, yörede egemenlik kurmuş eski uygarlıklara ait buluntular sergileniyor. Özellikle Büyük İskender dönemine ait paralar ilgi çekiyor. İskender, özellikle Persepolis’ten 2.5 ton altın götürmüş, geriye sadece bu paraları bırakmış.

iran.shiraz.vakil çarşısı.1
İran Shiraz Şiraz Vakil Çarşı

Vakil Çarşı-Vakil Bazaar

Çarşı şehir merkezindedir. Yapısı nedeniyle İstanbul Kapalı çarşıya benzetiliyor ancak esnaf sanırım biraz farklı çünkü burada farklı olarak asla çığırtkanlık yapan, ziyaretçileri kolundan çekiştirenler yok.

Karim Khan Zand tarafından yaptırılmıştır. Burada gümüşçü ve kuyumcular, hala nefis kakma çalışmaları yapar ve sergilerler. Çarşıdan, İran halıları ve diğer geleneksel Fars el sanatları satın alabilirsiniz.

1773 yılında inşa edilen camının, çiçek desenli fayansları Qajars zamanında yaptırılmıştır. Kubbe 48 sütun tarafından desteklenir ve her sütun, taşlardan tek parça olarak kesilmiştir.

Tonozlu tuğla tavan çarşı iç mekanını yazın serin tutar. Özellikle Fars göçebeler tarafından dokunan bir tür kilim olan Gabbeh satın almanız önerilir. Alışveriş sırasında mutlaka pazarlık yapmalısınız, ama öyle çok büyük indirimler beklemeyin.

Kilim dışında, buradan baharat ve çay satın alabilirsiniz. Baharat olarak “safran” düşünülebilir. Çay olarak İran’ın yöresel çayı “Lahjan” düşünebilirsiniz. Çay seviyorsanız, mutlaka almanızı öneririm.

iran.shiraz.vakil camisi.1
İran Shiraz Şiraz Vakil Camii
iran.shiraz.cami içi.1
İran Shiraz Şiraz Vakil Camii

 

Vekil Cami-Mescid-i Vakil-Regent Camii

Vakil çarşısının batısındadır. İran ülkesinde barok mimari stil etkisi taşıyan, sivri kemerli, burma sütunlu ve oldukça güzel süslemeleri olan değişik bir mimariye sahiptir. Camiyi ayakkabılarınızı çıkarmadan gezebilirsiniz, çünkü caminin sadece bir kısmı ibadete açık, diğer büyük kısmı ise müze olarak ziyarete açıktır.

Caminin girişinde bir zincir asılıdır. Bu “Y” şeklindeki zincirin her bir sırası, (3 sıra) din, siyaset ve bilimi temsil ediyormuş. Ortadaki zincirin sembolü “din” imiş.

Cami Zand hanedanlığı döneminde, 1187 yılında yapılmıştır. Günümüzde görülen cami ise, Karim Khan tarafından 1773 yılında yaptırılmıştır. Caminin mermer minberi, bir blok mermerden kesilmiş ve Azerbaycan’dan getirilmiştir.

Özellikle giriş kapısının iki yanındaki muhteşem çiniler görülmelidir. Kuzey eyvan: genellikle güller, çalılar ve çiçeklerle dekore edilmiştir. Mihrap bölümü, bükülmüş sütunlar üzerine oturan küçük bir kubbe ile örtülüdür.

Caminin içindeki mihraba dikkat edin, imamın durduğu yerin, zeminden yani halkın bulunduğu seviyeden daha aşağıda olduğunu göreceksiniz.

 

Vekil hamamı

Caminin hemen öbür yanındaki bu hamam, sadece müze olarak kullanılan bir yer olarak dikkat çekiyor. Yani, burası düşündüğünüz gibi kullanılan bir hamam değil, hamam yapısı içinde balmumu heykeller var, hamamın atmosferi heykellerle canlandırılmış, yani sadece gezip görmek için bir hamamdır.

iran.shiraz.sah türbesi.1
İran Shiraz Şiraz Şah Türbesi

Şah-e Cheragh-Işığın prensi

Bilindiği gibi İran büyük miktarda Şii inancına sahip insanlardan oluşuyor. Özellikle Şiiler için önemli bir hac mekanı olarak Meşhed şehrinde bulunan ve 12 imamdan biri olan İmam Rıza türbesi çok özeldir.

Bu şehirde ise, İmam Rıza’nın kardeşi Seyyid Mir Ahmed’in mezarı var.

14’ncü yüzyılda inşa edilen yapı: Işığın Efendisi Tapınak olarak bilinen yapıda, 835 yılında ölen Seyyid Mir Ahmet (12 imamdan biri olarak kabul edilen İmam Rıza’nın Kardeşi) mezarı vardır. Seyyid Mih Ahmet, ışıkların şahı olarak biliniyor.

Türbe yani yapı, ilk olarak 14’ncü yüzyılda mezarın üzerine inşa edilmiş ve o zamandan beri, Şiiler için bir hac yeri olarak kabul edilmektedir. Geniş avluda oturan Şiiler, önemli dini ayinlerini burada yaparlar.

Türbe, sarı ve yeşil renklerin ustaca kullanıldığı, altın renkli soğan kubbesiyle ilgi çeker.

Yapının iç duvarları, milyonlarca küçük aynalar ve mozaiklerle süslenmiştir. Pencerelerden giren gün ışığı, bu aynalardan yansıyarak türbenin içindeki karanlıkları aydınlatır. İnsanlar burayı ziyaret ederek namaz kılıyorlar.

Ancak namaz kılanlarda bir özellik dikkatinizi çekecektir. Namaz kılanlar secdeye vardıklarında alınlarını bir minik kil parçasına deydiriyorlar. Söylenenlere göre bu disk şeklindeki kil parçası yani toprak Karbela ve Necef şehirlerinden getiriliyormuş.

Burayı ziyaret ederken, bayanların Chador ismi verilen uzun siyah kumaş giymeleri zorunludur ve girişte ödünç olarak verilebilir. Türbenin gümüş korkulukları, ziyaretçilerin elledikleri ve öptükleri yerdir. Burayı ziyaret etmeyi sakın unutmayın, gerçekten çok güzel ve görkemli bir yerdir.

 

 

Bagh-e Eram Bahçesi

Bahçeyi anlatmadan önce, şunu belirtmekte yarar. Bahçeye giriş ücretli ve turistlerden, normal vatandaşın giriş ücretinin 20 katını aldıklarını bilmeniz gerek ama değer, mutlaka girin.

Bahçe, Muhammed Hasan tarafından yapılmıştır. Güzel bir konak ve çevresine yayılmış büyük bir bahçedir. Bu bitkilerden en göze çarpanı, sadece bu bölgede yetişen “Serve naz” isimli bir selvi ağacıdır. Ayrıca bahçede sarmaşıklar da çok yoğun ve bunların Ahmet Sancar’ın saltanatına ithaf edildiği söyleniyor.

Binanın ne zaman yapıldığı bilinmiyor ancak tarihi kalıntılara bakılarak Selçuklu döneminde yapıldığına inanılıyor. Bir zamanlar, burası özellikle Şah’ın favori yerlerinden birisi olarak kullanılmış ve halka kapalıymış.

Hatta Şah Rıza Pehlevi’nin annesinin burada sürekli kaldığı ve Şah’ın da ara sıra dinlenmek için buraya geldiği söyleniyor. Ancak İslam devriminden sonra bahçe halkın ziyaretine açılmış, ancak bina kapalıdır.

Bahçenin iç kısımlarına gittiğinizde, bir göl göreceksiniz. Gölün içindeki kırmızı balıklara ve nasıl yüzdüklerine dikkat edin. Balıklar, gölün ortasına doğru sema yapar gibi dönerek yüzüyorlar.

Aralarında yorulanlar ise, duruyorlar, bu duranların önceleri öldüğü düşünülmüş ama sonradan ölen balığın yanına başka bir balığın geldiği ve ölü gözüken balığa dokunarak balığı tekrar harekete geçirdiği görülüyor. Yani, bir anlamda görev devir-teslimi gibidir.

iran.shiraz.jame apuit.1
İran Shiraz Şiraz Atik Camisi
iran.shiraz.jame apuit.2
İran Shiraz Şiraz Atik Camisi

 

Jame Atiq Camii-Atik camisi

İran’daki en eski camilerden biridir ve Saffarid Amr bin Leys zamanında yaptırılmıştır. Ünlü gezginler Bin Battuta ve Madame Dieulafoy yazılarında bu yapıdan bahsederler. Bu şehrin en güzel camisinin en önemli özelliği 7 renkli, sır altı mozaik çini tekniğinin kullanıldığı ilk yer olmasıdır.

Bin Leys, kendi egemenliği sırasında Bağdat halifeleri ve yerel rakipleri ile çatışmalarına rağmen, şehirde oldukça güzel kamu binaları inşa etmeyi ihmal etmedi. Caminin inşaatı, Abasid Halife el-Movaffaq ordularını yenmeleri üzerine, zaferin anısına bir şükran eylemi olarak 894 yılında yapılmıştır.

Ancak 12 ve 13’ncü yüzyıllarda cami birçok kez yeniden inşa ve restore edildi ve 18’nci yüzyılda Arkeoloji bölümü işbirliği ve Fars eyaletinin hayırseverleri yardımıyla, Pehlevi hanedanı döneminde günümüzdeki şeklini almıştır.

Caminin büyük bölümü yavaş yavaş harabeye dönmüştür. Günümüzde ayakta kalan bölümleri, dua salonları ve odalarıdır. Portal bölümü, her iki tarafı camlı mozaik çinilerle dekore edilmiştir. Dekorasyonda Kur-andan güzel ayetler yazılmış, çiçek ve kuş motifleri kullanılmıştır. Caminin en ilgi çeken yazıtı, ünlü hattat Ali Johani tarafından Safeviler döneminde yapılmıştır.

 

Nasır el Mülk-Pembe Cami

Cami, Kaçar hanedanından Mirza Hasam Al Nasir tarafından yaptırılmış ve 1888 yılında açılmıştır. Camiye pembe cami denmesinin sebebi, iç tasarımda pembe fayansların kullanılması ve camlardan yansıyan ışıklardır.

Caminin en büyük özelliği, muhteşem renklerle düzenlenmiş vitray ve çinilerdir. Bunları görmek için mutlaka camiyi ziyaret etmelisiniz. Ama mutlaka sabah gün doğumunda gitmelisiniz.

 

Qashqai Bahçesi

18’nci yüzyıl başında, Selçuklu soyundan gelenler tarafından yapılmıştır. Bahçe özellikle çam ve portakal ağaçları ile dikkat çeker. Bahçenin çağdaş görünümü, Muhammed Hasan döneminde olur ve bahçe içindeki yapılar bir mimar tarafından dizayn edilir. Günümüzde bahçe, Shiraz Üniversitesi tarafından yönetilen bir müze barındırmaktadır. Müze ziyarete açıktır. Bahçe özellikle ilkbaharda ziyaret edilmelidir.

iran.shiraz.şairler mezarı.1
İran Shiraz Şiraz Hafız Mezarı
iran.shiraz.hafız türbesi.2
İran Shiraz Şiraz Hafız Mezarı

 

Hafız Mezarı

İranlı ünlü şair, 14’ncü yüzyılda yaşamıştır. (1320-1389) Ustalığı ile herkesi etkilemiş bir şairdir.

Halk arasında “Hafezieh” olarak bilinen yer, şehrin en sevilen şairi olan Hafız’ın mezarıdır. Fars dili ve edebiyatının bu ünlü yazarı, isteği üzerine Shiraz şehrine gömülmüştür. Hayatı boyunca hiç Şiraz şehrinden ayrılmamıştır.

Mezarın bulunduğu yapı, 8 sütunlu mavi bir kubbeli yapıdır.

Mezar: iki havuzlu bir bahçe içindedir. Mezar diğer birçok mezarda olduğu gibi, hemen girişte bir fıskiyeli bir havuz, çevresinde çok güzel çiçekler ve havuzun arkasında ünlü şairin mezarı görülüyor.

Mezar taşı, 1773 yılında Karim Khan tarafından yerleştirilen ve şairin çalışmaları kazınmış mermer mezar taşı şeklindedir. Mermerden mezar taşının üstünde, Hafız’ın şiirleri işlenmiştir.

Mezar, 8 taş sütunla desteklenen sekizgen köşk üzerine konulmuştur. Küçük bir kütüphane, bir çayevi ve hatıra ve kitapların satıldığı satış yeri vardır.

Mezarı ziyaret ettiğinizde, buradaki birçok ziyaretçinin elinde, ünlü şairin “Fal-e Hafız” isimli kitabını görebilirsiniz. Çünkü İranlılar, bu kitabın herhangi bir sayfasını açarak okuduklarında, geleceklerine dair işaretler bulunduğuna inanırlar. Özellikle kızların bunu uyguladıkları söyleniyor. Hafız’ın kitabından rastgele seçtikleri bir şiiri okuduklarında, şiirin anlamını kendilerine yorumlarlarmış.

Mezar, akşam saatlerinde aydınlatılır ve Hafız’ın şiirleri hoperlörlerle okunur. Bu yüzden burayı akşam saatlerinde ziyaret etmenizi öneririm.

Hafızla ilgili son bir not: yani şiire meraklı olmasanız bile, Hafız’ın şiirleri hakkında genel bir kanı var. Kendisi tüm şiirlerinde aşk ve şarap konusuna yüklenmiştir. Yani, günümüzdeki İslam cumhuriyeti vatandaşlarının koşa koşa geldikleri şairin mezarının duvarlarında yazılı şairin şiirlerinde şarap kelimesi bolca geçiyor.

Yine de günümüzde hala, mezarının başına oturup duygulanan bolca insan görebilirsiniz. Bu insanlar mezarın başucunda otururken Farsça bir şeyler okuyup duruyorlar, başta bunların dua ettiklerini düşünmek mümkün ancak Hafız’ın kitabı ellerinde, açık ve sanırım onun şiirlerini okuyorlar.

Mezarın girişinde, İranlı satıcılar var. Ayrıca burada Hafız usulü fal bakılıyor. Hafızın beyitleri kağıtlara yazılmış, bir kuş hafızın beyitlerinden bir beyit seçiyor ve o falınızı yorumluyor. Kuş muhabbet kuşudur.

Ancak elbette bu niyetler Farsça yazılı yani okumak imkansız. Türbenin bir diğer özelliği de, ülkemizde de görüldüğü gibi İranlı yöre çocuklarının yanınıza yaklaşarak Hafız’ın hayatını anlatıp bahşiş istemeleri olacaktır. Son bir not, türbenin bulunduğu alan, aynı zamanda bir Pazar yeri olarak düzenlenmiş ve yöre insanı, kendi yaptıkları halı, resim, takı, seramik gibi el işlerini satıyorlar.

iran.shiraz.sadi turbesi.1
İran Shiraz Şiraz Sadi Mezarı
iran.shiraz.sadi türbesi.2
İran Shiraz Şiraz Sadi Mezarı

 

Sadi Mezarı

Bu da Şirazlı bir şairdir. 13’ncü yüzyılda (1207-1291) yaşamıştır. Ünlü bir şair ve filozoftur. Yaklaşık 700 yıl önce, o farklı ülke ve şehirlere gitti. Sonra Boustan ve Gülistan adlı iki kitap yazarak tüm yaşadıklarını bu kitaplarda topladı.

Mezarı, bir tepenin eteklerinde, Qanat denilen bir kanat ile süslenmiş, bir balık havuzu olan, sessiz ve huzurlu atmosfer yaratılan yerdedir. 1860 yılında yapılan mermer mezar, sekizgen planlı yapıdadır ve duvarlar, Sadi’nin çalışmaları yazılı çinilerle süslenmiştir.

Beyaz mermerden yapılmış mezar, aynı zamanda mermerden yapılmış ve seramik bezeli bir ayağı içerir. Mezarın altında bulunan kafede, bir çay içmenizi öneririm.

Burayı ziyaret ettiğinizde, türbenin altında bulunan mahzendeki yer altı havuzuna para atarak dilek tutmayı unutmayın. Para atarken havuza arkanızı dönmeniz gerekiyor.

 

Narencistan Sarayı-Narenciye Bahçesi

19’ncu yüzyılda batıdan gelenleri ağırlamak için kullanılmıştır. Burada palmiye, limon, portakal ağaçlarının ortasında bulunan bina, üniversite tarafından kullanılıyor. Binada, yuvarlak alınlıkta sırtında güneş doğarken, imparatoru temsil eden aslan ilgi çekiyor. Elindeki kılıç “Zülfikar” dır. Şah döneminde, İran bayrağında da aynen bu motif bulunmaktadır.

 

 

ŞEHİR YAKINLARI

iran.shiraz.pasaggar.1
İran Shiraz Şiraz Pasargad
iran.shiraz.pasaggar.2
İran Shiraz Şiraz Pasargat

 

Pasargad

Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Şehir merkezine yaklaşık 77 km uzaklıktadır.

Büyük Cyrus: MÖ 599-530 arasında Ahameniş imparatorluğunu kurdu ve MÖ 549-530 yılları arasında Persler ve Medler arasında kalıcı bir birlik kurdu. Tüm plato ve sonunda Hindistan ve Afrika’ya kadar sınırları uzanan Ahameniş imparatorluğunu (MÖ 550 MS 330) kurdu.

Cyrus ölümünden sonra (MÖ 529) burada gömüldü. Mezarı bir kireçtaşı mozole ve üçgen ahşap ev şeklinde yapılmıştır. Aslında türbesi daha uzundu ama bugüne kadar gelen mezar kaidesi, Pasargade kalıntılarından en iyi korunmuş ve en etkileyici olan taş bloktur.

Pasargade kalıntıları arasında: bir kutsal alan içinde Solomon (Süleyman) ın annesi, Cezaevi tahtı olarak bilinen üç Achaemenian saray kalıntıları görülebilir.

Evet, burası Achaemenian imparatorluğunun ilk başkentidir. Persepolis şehrinin 87 km kuzeydoğusundadır.

İran’ın İslam orduları tarafından fethi sırasında, Arap orduları mezara geldiler ve İslam prensipleri gereği mezarı yok etmeyi planladılar. Ancak mezar bakıcıları, yapının Cyrus’u onurlandırmak için inşa edilmediği konusunda Arap komutanı ikna ettiler.

Ancak mezardaki yazıt, Kur-an ayetleriyle değiştirildi ve mezar Solomon (Süleyman) ın annesinin mezarı olarak tanıtıldı. Hala yaygın olarak günümüzde de bu isimle bilinmektedir. (Qabr-e Madar-e Sulaiman)

Pasargad’daki en önemli anıt, kuşkusuz “Büyük Cyrus” mezarıdır. Mezara doğru yükselen 7 basamaklı merdiven vardır. Genişlik 531 metredir. Alçak ve dar bir giriş görülür. Persepolis şehrinin yağmalanması sırasında, buradaki Cyrus mezarı da İskender tarafından ziyaret edilmiş ve yağmalanmıştır.

İskender ordusundaki Aristobulus isimli bir savaşçı komutanın mezara girdiği söylenmektedir. Mezarda, altın bir yatak, bir masa seti, altın tabut bulunduğu ve ayrıca bazı süs eşyaları, değerli taşlar ve bir çivi yazılı yazıt bulunduğu anlatılmaktadır.

Bu yazıtta “Ben Büyük Kiros, ben Perslere bir imparatorluk verdim ve Asya’da hükmettim. Yani bu mezarın bana gıpta yok”

 

Fransa Colmar

Fransa Colmar

Bir zamanlar: bereketli üzüm bağları bulunan ve şarap yapımının üst düzeye çıktığı Colmar: Romalıların da dikkatini çeker. Romalılar: meyve yemezlerdi, çünkü meyve sağlıksız olarak algılanırdı.

Daha sonraları meyve tüketimi başladı ve özellikle üzüm ve üzümden yapılan şarap önem kazandı, ardından Colmar ve benzeri, bereketli topraklar ve üzüm bağları ve şarapçılık ilgi çekti.

Takip eden süreçte: Colmar sürekli el değiştirdi, I. Dünya savaşı olsun, II. Dünya savaşı olsun Almanlar ve Fransızlar arasında gitti geldi. Ancak: günümüzde, nüfus ağırlıklı olarak Almanlardan oluşur.

1931 yılında Georges Duhmal: Colmar’ı “Dünyanın en güzel kenti” olarak sınıflandırmıştır.

Nüfusu 67 bin kişi olan bu küçük kasaba, zamanın yıkımlarından korunmuş ve dikkatli şekilde yapılan restorasyon sonucu tüm güzellikleri ortaya çıkarılmış tarihi merkeziyle ilgi çekiyor.

Burada sokaklarda gezerken, kendinizi sanki bir Ortaçağ kasabasında gibi hissedeceksiniz. 1000 yıllık Avrupa tarihi ve Alsas yani bölgenin yaşam tarzı: gözlerinizin önüne seriliyor.

Eğer: Ortaçağ ve takip eden Rönesans dönemine ait mimari yapılara yani evlere meraklı iseniz: sadece 1.5 ve en fazla 2 saat kadar zaman ayırıp Colmar’a girebilir ve bu güzellikleri görebilirsiniz.

Ancak: burada bu tarihi evlerden başka görebileceğiniz bir şey yok ve ayrıca yürüyerek gezmeyi yani bir süre yürümeyi de göze almanız gerekiyor, aksi halde Colmar size göre değildir. Son bir not: bahar ve yaz döneminde veya bir etkinlik olduğunda da buraya girmeyin, aşırı kalabalık sizi pişman edebilir.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.37a
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.40b
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.40a
Fransa Colmar

 

TURİZM

Colmar: güzel bir yer, çok yoğun turist alır, insanlar bölgeye geldi mi mutlaka Colmar’a uğrarlar. Noel pazarlarında, dükkanlar ve şehir çok güzel süslenir.

Ancak öyle bir insan yani ziyaretçi yığını vardır ki: insanlar nerede giderse oraya gitmek zorunda kalırsınız, durup resim çekmek mümkün olmaz, bu yüzden, bahar ve yaz dönemlerinde ve Noel pazarı döneminde, buradaki kalabalığı görünce, hemen ayrılmayı da düşünen çoktur.

Bu yüzden, Colmar ziyaretinizi, kış döneminde yapmanız önerilir. Kış döneminde yöre sessiz ve sakindir, az kişinin olması çok daha güzeldir, resim ve görüntü almak daha kolaydır.

Evet, Colmar oldukça küçük, kasabanın tarihi bölgesini yani merkezini yürüyerek gezebiliyorsunuz. Zaten: sokaklardaki mimari güzellikleri görmek için yürümek gerekiyor. Ama özellikle yağışlı havalarda yürürken, sokaklarda dikkatli olun, parke taş döşeli sokaklar çok kayıyor ve az da olsa düşme yaşanabiliyor.

Bir de fotoğraf çekmenin telaşı eklenince, gezginler maalesef pek önüne bakmadan yürüyor ve düşmeler yaşanabiliyor.

Gezi yazılarına başlamadan önce son bir not: bir kısım arkadaşlar, buradaki evleri ülkemizdeki Safranbolu ve benzeri yerlerdeki evlere benzetiyorlar, ama elbette ülkemde bu tür gayet güzel ve şık evler var ama Colmar’ daki bu evler gerçekten çok ilginç, en basit fark, bu evlerin geçmişinin yüzlerce (en eski 700 yıllık) geriye gitmesi ve hala ayakta kalabilmiş olmasıdır.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.44a
Fransa Colmar

ULAŞIM

Colmar: Basel ve Strazburg şehirleri arasında kalır. Colmar-Cenevre arası: 315 km ve yol 3 saat 22 dakika sürer.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.36a
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.37a
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.38a
Fransa Colmar

 

AYDINLATMA

Fiber optik kablo kullanılarak 1100 bilgisayar destekli ışık kaynağı, kasabanın her yerine dağılmış durumdadır.

Yoğunluk ve renk bakımından farklılık gösteren ışık gösterisi, yıl boyunca Cuma ve Cumartesi akşamlara yapılır. Ayrıca: Colmar’daki yaşamı işaretleyen büyük olaylar sırasında, Uluslar arası festival, Bölgesel Alsace Şarap Fuarı ve Noel döneminde de ışıklandırma yapılıyor.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.28a
Fransa Colmar

 

ALIŞVERİŞ

Colmar’a gitmeden önce internet sitelerinde yaptığım incelemede: buradan kıyafet ve ayakkabı satın alınabileceği ve başkaca birkaç şey yazılıydı.

Ancak, Colmar’a gittiğimde buranın alışverişle alakası olmadığını gördüm. Yani: size burada diğer bazılarının yazdığı gibi “şunu alın, bunu alın” şeklinde yorumlar yapmak istemiyorum, çünkü: Colmar’da zaten hayat o kadar yavaş ve sessiz ki, alışveriş yapabileceğiz büyük mağazalar veya benzeri yerler yok.

Zaten öyle göze batan veya ucuz herhangi bir ürün (ayakkabı, çanta, kıyafet gibi) görmedim. Colmar’dan alışveriş yapmak istiyorsanız, tek alabileceğiniz, ilginiz varsa “şarap” tır. Çünkü: yazının başlarında da belirttiğim gibi, burası Alsace bölgesinin yani Avrupa’nın şarap bölgesinin başkentidir.

Ancak: satılan şarapların pahalı olduğunu da unutmamak gerekir. İyi bir şarap için en az 15-20 Euro gözden çıkarmak gerek, yine de tercih sizin, Colmar tarihi merkezinde şarap satın alabileceğiniz bir-iki dükkan zaten yolunuz üstünde, karşınıza çıkacaktır. Yoksa: kıyafet, ayakkabı, Alsas seramiği, inanın tarihi merkezde gezerken bunların satıldığı yerleri görmedim.

 

NE YENİR

Yine Colmar’a gitmeden önce bazı internet sitelerinde yaptığım araştırmada: Colmar’da hamur işlerinin önem kazandığı, Amerikan pastasına benzer bir tür kek (üstünde toz şeker ve kuru üzümler bulunur) ve benzeri ürünlerin tadılması, yenilmesi yazılıdır.

Ancak: ben Colmar’da gezerken yine buradaki sakin ve sessiz hayat nedeniyle, açık restoran veya fast food yeri gibi yemek yerleri göremedim, en azından tarihi merkezde yoktu.

Sonuçta Colmar çok zaman geçirilen bir yer değil, insanlar buraya gelip geçerken uğruyorlar ve dolayısıyla yemek veya bir şeyler tatmaktan öte, burayı gezmeyi, tarihi güzellikleri, evleri, konutları görmeyi tercih ediyorlar. Bu yüzden: burada ne yenir türünden yorumlar yapamıyorum.

235015235_4_480x280
Fransa Colmar
235012527_11_480x280
Fransa Colmar

 

COLMAR VE ŞARAP-WİNE COUNTRY

Colmar, Alsace şarap yolu üstünde bulunması nedeniyle şarabın başkenti olarak kabul ediliyor. Ovalar, dağlar ve dağların eteklerinde yetiştirilen üzümlerden 37 farklı çeşit şarap yapıldığı söyleniyor.

Burada: birçok şarap çeşidinden birkaç tanesinden söz etmek istiyorum. “Router des Vines” markalı şarabın “Muscat” cinsi oldukça tatlı ve “Gewerztraminer” cinsi ise tatlıdır.

“Eau de Vie” markalı şarabın: alkol oranı yüksektir ve votka benzeri, bir meyveden üretilir. “Eau de Vie de Mirable” markalı şarap: erikten üretilir ve Colmar şarapları arasında, en meşhur ve tercih edileni budur.

Fiyatlar: kaliteye göre değişiyor ama en ucuz Colmar şaraplarının fiyatının 10 Euro’dan başladığını bilmelisiniz ki, yüksek fiyat veremiyorum, sınır yok.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.13a
Fransa Colmar

 

MİNİ TREN YOLCULUĞU

30 dakikalık mini tren yolculuğu, kasabayı görmenin harika yollarından birisidir. Özellikle yürümekten hoşlanmayan ve yürüyemeyen yaşlı misafirler için bu tren yolculuğu, çok idealdir. Yeşim mini trenle kasabayı gezerek tarihi merkezin ne kadar geniş olduğunu ve tarihi yapıların ne kadar güzel olduğunu görebilirsiniz.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.36a
Fransa Colmar

 

GEZİLECEK YERLER

Dominik Kilisesi

Giriş ücretlidir, giriş ücreti 1.5 Eurodur. Kilise yapısı: esas olarak 14’ncü yüzyılın ilk yarısına dayanmakla birlikte, ilk olarak 1283 yılında yapılmaya başlanmıştır. Dominikanlıların 1330 yılında şehir dışına kovulmalarından sonra da, kilise varlığını sürdürmüştür.

1458 yılında: yapının bir kısmı ve çatı: bir yangında büyük hasar gördü. Ancak ardından yeniden onarıldı.

1720 yılında: Barok tarzda yeniden inşa edildi. Yapı: 19’ncu yüzyılda, genellikle dini olmayan amaçlar için kullanıldı ve 1898 yılında yeniden ibadete açıldı. Kilise: 1980 ve 1990’lı yılların başlarında restore edildi.

Günümüzde, 1973 yılından bu yana: kilisede “Martin Schongauer Stüdyosu” bulunuyor. Burada: Rose Bush isimli sanatçının 1475 yılı yapımı “Madonna” isimli yapısını mutlaka görmenizi öneririm. Bu eser, 1973 yılında Saint Martin Üniversitesi kilisesinde ortaya çıkmıştır.

colmar.saint martin kilisesi.1
Fransa Colmar St Martin Kilisesi

Saint Martin Kilisesi

Burası Colmar sakinlerinin kendi katedralidir. Ancak şehirde piskoposluk olmadığından, kilise doğrudan Vatikan’a bağlıdır. Yapı: tamamen pembe taştan: 1235-1365 yılları arasında yapılmıştır. Alsace bölgesi Gotik mimarisinin önemli bir örneğidir.

1572 yılında kuzey kulesinde yangın çıkmış, çerçeve ve tüm çatı tahrip olmuştur. Üç yıl sonra ise, kiliseye karakteristik silüetini veren orijinal fener lambası (kubbenin üstünde, bir fener şeklinde olan bölüm) eklenmiştir.

1982 yılında kilisede yapılan restorasyonda 1000 yılından kalma bir kilisenin temelleriyle 11 ve 12’nci yüzyıldan kalma izler bulunmuştur. (Not: bu kilise yapısı, 2018 yılının sonuna kadar, restore edildiğinden kapalıdır. )

2018.01.27-1.Colmar.6.Bartholdi evi.1a
Fransa Colmar Bartholdi Evi-Müzesi

Bartholdi Müzesi

Colmar sokaklarında gezerken, burayı görebilirsiniz. Auguste Bartholdi (1834-1904) Colmar şehrinin merkezindeki bu evde doğmuştur ve bu ev: daha sonra sanatçıya adanmış bir müzeye dönüştürülmüştür.

Yapıda: üç kata yapılmış odalarda, çeşitli şehirlerdeki anıt modelleri sergileniyor. Bartholdi’nin başyapıtlarının orijinal modelleri (New York şehrindeki özgürlük heykeli ve Belfort Aslanı gibi) için özel yer ayrılmıştır.

Ayrıca: mobilyaları ve sanatçının kişisel hatıra eşyaları ile birlikte yaşam alanını görebilirsiniz.

colmar.kaufhaus.1
Fransa Colmar Kaufhaus Gümrük Evi

Koisfhus-Gümrük evi

Burası eski gümrük evidir. Bulunduğu yer, ortaçağ döneminde, ana yollardan ikisi olan Grand Rue ve Rue des Marchands’ın birleşim yeridir. Mevcut bina: 1433-1480 yılları arasında yapılmıştır.

16’ncı yüzyılda, iki bitişik bina eklenmiştir. Bir dönem binanın yıkılması düşünülmüş, ancak sonradan vazgeçilmiş ve 1895-1898 yılları arasında restorasyon yapılmış, görülen sırlı fayanslar o dönem döşenmiştir.

Koifhus: eskiden halka açık bir yapı olarak kullanılmıştır. Zemin kat: depo ve ithal-ihraç malları için gümrüklendirme yeri olarak kullanılmıştır. Ayrıca, yine zemin kat: 1534 yılında Alsace Federasyonu olan “Decapole” milletvekillerinin toplanma yeridir. 1840 yılında, burada bir tiyatro faaliyet gösterir.

1870-1930 yılları arasında ise: Sanayi ve Ticaret odası olarak kullanılmış, 19’ncu yüzyıl sonlarında ise burada bir okul faaliyet göstermiştir. Günümüzde ise, burada: halka açık etkinlikler düzenleniyor.

Buranın bahçesinde: Alsatian şarabının farklı türlerinin tadına bakabileceğiz ve tarte flambe yiyebileceğiniz bir yer var. (Bir not: turda bizimle birlikte olan rehber arkadaşa, Colmar gezisinde burayı sorduğumda bilmediğini söyledi, özellikle resimlerini koyuyorum, umarım bir sonraki turda ziyaretçilere burayı gösterir.)

colmar.başkanlık evi.1
Fransa Colmar Başkanlık Evi

 

 

Maison des Tetes-House of Heads-Başkanlar evi-Kafalar evi

Burası: 1609 yılında eski protestan papazı ve Saint John Knight evini yapan mimar Albert Schmitt tarafından: Anton Burger için yapılmıştır. Colmar’ın en eski ve ahşap evlerinden bir tanesidir. Alman Rönesansından kalma güzel bir binadır.

İsmini: cephesini süsleyen 106 kafa veya tuhaf maskeye borçludur. Bunlar: üç katlı zengin cepheyi süslemektedir. 1898 yılında binaya taşınan “Borsa” için: Bartholdi tarafından 1902 yılında, binanın çardağı bir bakır heykelle süslenmiştir. 2012 yılında restore edilen bina, günümüzde bir restoran olarak kullanılmaktadır.

 

Hansi Village Museum

Maison des Tetes önündedir. Hansi olarak adlandırılan sanatçı Jean-Jacques Waltz burada yaşamıştır. Müzenin birinci katında: Hansi’nin büyüleyici dünyası görülebilir. Günümüzde: Sanatçının eserleri, Alsas kültür mirasının bir parçası olarak burada yani yaşadığı romantik ve büyüleyici yerde sergileniyor.

Ziyaretiniz sırasında, Hansi’nin çok yönlü yaşamına ve etkinliklerine tanık olacaksınız. Çocukluğundan başlayan sürece ait: elle boyanmış sofra takımları ve giysileri ve sanatsal gelişimi görülebiliyor. Daha sonra: hediyelik eşyaların satıldığı Hansi Butik görülebilir.

 

2018.01.27-1.Colmar.4.En eski ev.1a
Fransa Colmar Maison Pfister Evi
2018.01.27-1.Colmar.4.En eski ev.4a
Fransa Colmar Maison Pfister Evi

 

Maison Pfister evi

Burası: 1537 yılında “Val de Liepvre” deki para ticaretinden zengin olan, şapkalı lakaplı “Ludwig Scherer” için yapılmıştır. Ortaçağ özelliklerine rağmen, Colmar’daki mimari Rönesansın ilk örneğidir. İki katlı yapının, ahşap galerisi, sekizgen taret ve kutsal ve seküler sahneleri temsil eden duvar resimleri ilgi çeker. Zaten bu yüzden: Colmar’ın eski dönemlerinin sembollerinden birisidir. Yapının ismi: burada yaşayan aileye aittir. Pfister ailesi: 1841-1892 yılları arasında burada yaşamıştır.

colmar.unterlinden müzesi.1
Fransa Colmar Unterlinden Müzesi

Unterlinden Müzesi

Bu ilginç müze, bir ortaçağ manastırındadır ve bölgenin popüler müzelerindendir. Müzede sergilenen eserler: tarih öncesi çağlardan, 20’nci yüzyıl sanatına kadar, yaklaşık 7000 yıllık bir tarihi dönemi kapsar. Giriş ücretlidir.

13’ncü yüzyılda, Linden ağacından yapılan bu mekan, zamanla Alsace bölgesinin en büyük manastırlarından birisi haline gelmiştir. 19’ncu yüzyılda ise müzeye dönüştürülmüştür. Mimarları Herzog ve De Meuron’dur.

Günümüzde, bu ortaçağ manastırı müzede: mobilyalar, zırhlar, örme halılar, gümüş eşyalar, heykeller ve tablolardan oluşan zengin bir koleksiyon sergileniyor. Eserleri sergilenen Ortaçağ ve Rönesans dönemi sanatçılardan bazıları: Martin Schongauer, Hans Holbein, Lucas Cranach.

Özellikle: Alsaslı Rönesans dönemi ressamı Matthias Gruenewald’ın (1512-1516) “İssenheim Altarpiece” sunak parçası ünlüdür ve mutlaka görülmelidir. Bu parça: 1475 yılı yapımı olan Dominikliler kilisesi için yapılmış, sonradan buraya getirilmiştir.

Bu eser incelendiğinde ressamın ne kadar modern ve yaratıcı olduğu anlaşılır. 1906 yılında açılan müzenin yeni bölümlerindeki koleksiyonda ayrıca: Monet, Dubeffet, Holbein, Renoir ve Picasso gibi 20’nci yüzyıl ressamlarının tabloları bulunur. Müzede, günümüzde çok ilginç bazı turistik sergiler ve müzik etkinlikleri de düzenleniyor.

 

2018.01.27-1.Colmar.10.Tarihi çarşı.2.İçi.2b
Fransa Colmar Tarihi Çarşı
2018.01.27-1.Colmar.10.Tarihi çarşı.2.İçi.2c
Fransa Colmar Tarihi Çarşı

 

Covered Market-Parmanent Terroir Market

Küçük Venedik bölgesinde Des Ecoles caddesindedir. Küçük Venedik bölgesine giderken bunun hemen yanından geçeceksiniz, kanal kıyısında tarihi bir yapıdır. İstanbul’daki Mısır çarşısına benziyor.

Yapı: 1865 yılında tasarlanmış ve metal çerçeveli tuğlalardan yapılmıştır. Zaman içinde çeşitli işlevler için kullanılmıştır. Burada: Eylül 2010 tarihinden bu yana: meyve, sebze, baharat, et ürünleri, peynir ve Alsace şarapları satılıyor.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.50a
Fransa Colmar Petite Venise

 

Petite Venise-La Venise

Colmar’ın en turistik bölgesi burasıdır. Venedik şehrini andırır kanallar nedeniyle, bu isim verilmiştir. Bölge: Koifhus’un arkasından başlar, balıkçılık semtine ve Turenne ve Saint Pierre köprüsüne kadar gider. Başlangıçta kırsal şarap üreticileri, bahçıvanlar ve tekne adamlarının yaşadığı Krutenau; 1674 yılında Turenne caddesi çevresine kadar uzanmaktadır. Burada: Ren nehrinin alt kolu olan “Lauch” nehri boyunca yerleşik renkli ve orijinal ortaçağ evleri görülür.

Arnavut kaldırımlı ve kıvrık sokaklarda yürüyebilirsiniz. Bahar ve yaz döneminde, kanallarda 30 dakikalık tekne gezileri yapabilirsiniz. Tabii kış döneminde böyle bir durum yoktur.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.42a
Fransa Colmar Balık Avcısı Bölümü

Balık avcısı bölümü

Colmar’ın profesyonel balıkçılarının ve teknecilerinin yaşadığı yerdir. Yakalanan balıklar, buradaki balık havuzlarında saklanır ve satılırdı. 1706 yılında, büyük bir yangın, buradaki 40’dan fazla evi yok etti. 1978-1981 yılları arasında burada önemli yenileme çalışmaları yapılarak, yarı ahşap evler restore edildi.

 

Bartholdi Kolleji

Küçük Venedik yakınındaki bu bölüm: 1698 yılı yapımıdır. İçeride Auguste Bartholdi’nin, orijinal bir heykeli bulunur.

2018.01.27-1.Colmar.15.Özgürlük heykeli.1a
Fransa Colmar Özgürlük Anıtı
2018.01.27-1.Colmar.15.Özgürlük heykeli.3c
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.15.Özgürlük heykeli.3k
Fransa Colmar Özgürlük Anıtı

 

Özgürlük Anıtı

Şehir merkezine, yaklaşık 15 dakika uzaklıktadır. Zaten: buraya gelirken büyük olasılıkla, bu anıtın bulunduğu yoldan geçeceksiniz.

Anıt: bir yolun merkezindeki bölümde bulunuyor ve uzaklardan görülebiliyor.

Bu heykel: Amerika New York şehrinde bulunan anıtın, 12 metre yüksekliğinde, orijinal bir kopyasıdır. Heykelin New York şehrinde bulunan orijinali, 1886 yılında Bartholdi tarafından yapılmıştır.

Colmar’da doğan ve özgürlük heykelini yapan heykeltıraş Auguste Bartholdi’nin ölüm yıldönümünün 100’ncü yılı anısına buraya dikilmiştir.

Colmar sokaklarında bazı yerlerde: özgürlük heykelinin yerini belirten ve üzerinde özgürlük heykeli resimleri olan metal plakalar bulunuyor.

Tabii burada ayrıntıya girmek istemiyorum, birkaç kelime anıtın geçmişi hakkında bilgi vermek gerekirse: bu anıtın: Osmanlı idaresindeki Süveyş kanalının açılması anısına, Padişah Abdülaziz tarafından yaptırıldığı, yani parasının Osmanlı tarafından verildiği, ancak daha sonra İslam inancına aykırı olduğunun düşünülmesi nedeniyle teslim alınmadığı ve Fransa hükümeti tarafından Amerika’ya hediye edildiği ve parçalanarak Amerika’ya götürüldüğü bilinmektedir. (Saçma sapan bir aşk hikayesinden de söz edilir, ama daha ayrıntıya girmenin anlamı yok.)