Rize’nin deniz kıyısında bulunmayan bir ilçesi. Ama: aynı zamanda: turizmin çok öne çıktığı bir ilçedir. Fırtına deresinin kıyısındaki bu küçücük yer: özellikle Ayder yaylası ile ünlüdür. İlçe merkezinde, derenin kıyısına teraslar yapılmıştır, teraslarda Fırtına deresinin manzarası izlenebiliyor.
ULAŞIM
Çamlıhemşin, Rize’nin doğusunda. Pazar’ı geçip, Ardeşen’e varmadan ve deniz kıyısında bulunmayan bir ilçe. Kıyı yolundan, sapaktan dönünce 21 km. içeride.
Rize-Çamlıhemşin arası uzaklık: 65 km.
TARİHİ
Yöre: 1071 yılında, Malazgirt Savaşından sonra, Alpaslan tarafından, Selçuklu topraklarına dahil edilmiş. 1072 yılında, Alpaslan savaş sonrasında, bölgeye 70 bin yaylacı ve göçer Türk yerleştirir.
Daha sonra: 1184 yılında, bölgede kurulan Trabzon Pontus İmparatorluğu sınırları içinde kalan Hemşin bölge halkı, arazinin dağlık olmasından dolayı, Pontusluların işgalinden etkilenmezler. Türk kimlik ve gelenekleriyle, yaşamlarını, günümüze dek sürdürürler.
Çamlıhemşin adını: İlçenin kuruluşundan sonra alır. Yukarı vice (Yukarı Çamlıca) ve Aşağı vice (Aşağı Çamlıca) mahalleleriyle, bazı köylerin birleşme noktası olan bu yerleşim yeri: “vice altı” olarak bilinmekteydi. Çamlıca: 1957 tarihinde İlçe yapılarak, Çamlıhemşin adını alır.
Yavuz Sultan Selim, Trabzon’dan hareketle, sahil gezisinde olduğu bir gün, Ardeşen girişinde, Fırtına Deresine dikkat çeker. Hızlı ve heybetli akan deresin sularında, işlenmiş ağaç ve karışık orman ürünlerinin su tarafından sürüklendiğini görür. Bunun üzerine: “Buranın ardı şen olmalı” der.
Gezi boyunca, Fırtına havzasında kimlerin, ne şekilde yaşadıklarını incelemek ve yönetimine bağlamak üzere, bir miktar kuvvet gönderir. Yöreye gelenler, buranın tabii güzelliklerini, çamlık ve yoğun ormanlıklarını görünce, Padişahın ilk teşhisini kanıtlarcasına,” hem de şen” diye söylenirler. Çamlıhemşin adının, bu şekilde oluştuğu söylenir.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Çamlıhemşin: Doğu Karadeniz bölgesinde, Rize ilinin ilçesidir. Denize sınırı yoktur. Denizden, kıyıya doğru, 22 km. lik kara yolu uzaklıktadır. Kıyıdan içeride, fırtına deresi vadisindedir. Vadinin: deniz tabanından yüksekliği: 300 metredir. Bazı mahallelerde ise, bu yükseklik 700 metreye kadar çıkar.
Yani: dağınık ve tepelik alanlardan oluşmaktadır. Düz alanlar, hemen hemen yok gibidir. Arazinin meyilli olması nedeniyle, ilçedeki akarsular, 70 km. lik bir uzaklıktan, 3000 metre rakımdan, sıfır rakıma düşmektedir. Bu nedenle, akarsuların muhteşem bir hızla aktığı görülür.
ORMANLAR:
İlçenin alanının: % 80 i ormanlarla kaplıdır.
DAĞLAR:
İlçenin, güneyi, doğu-batı doğrultusunda kavis çizen ve denize paralel, yükseklikleri: 2000-4000 metreyi bulan “Kaçkar Dağları” ile çevrilidir. Kaçkar Dağları üzerinde: birçok irili-ufaklı krater gölleri bulunmaktadır.
İKLİM:
Her mevsim yağışlıdır. Sıcaklık kışın, bir hayli düşer. Havadaki nem oranı ise, yüksek seyreder. Sıcaklık kışın eksi 7 dereceye kadar düşer.
KONUT SORUNU:
İlçenin en büyük sorunlarının başında, konut sorunu gelir.
EKONOMİK HAYAT:
İlçede: çay tarımı, hayvancılık ve orman işleri yapılmaktadır. Kültür balıkçılığı ve arıcılık da önemli uğraştır. Ayrıca, ilçede turizm faaliyetlerinden geçimini sağlayanların sayısı da hızla artmaktadır. Ayder Turizm bölgesi, 1200 yatak kapasitesine sahiptir.
NE YENİR:
Buraya has “Mısır Ekmeği” çok meşhur. Mısır ve mısır unundan yapılan bu ekmeği mutlaka tadın. Ayrıca: turşu kavurma, pazı dolması, kara lahana dolması, hamsili ekmek, hamsi çığırtması, hamsili pilav, hamsi köftesi, mıhlama, laz böreği, mutlaka tatmanızı önereceğim yiyeceklerdir.
GEZİLECEK YERLER
ZİLKALE
İlçe merkezinin 15 km güneyinde, Fırtına deresinin batı yamaçları üzerine kurulmuştur. Kaçkar dağları Milli Parkı içindedir. Bölgenin en dikkate değer eserlerinden birisidir.
Kalenin üzerine inşa edildiği sarp kaya kütlesi, denizden 750 metre ve dere yatağından ise 100 metre yüksekliktedir. Savunma hendeği durumundaki Zil deresine, merdivenle inilir. Ahşap olan iç konstrüksiyon zamanla yok olmuştur.
Zilkale: Varoş kale, Pazar kalesi: ilk bakışta aynı elden çıkmış ve aynı amaçla yapılmış izlenimi vermektedir. Trabzon imparatorluğu döneminde ya bizzat Komnenoslar ya da İmparatorluğu bağlı yerli Lordlar (örneğin: Zilkale için Hemşin Lordu Arhakel) tarafından yaptırıldıkları tahmin edilmektedir. Çünkü bölgenin gerek ilk çağları ve gerekse orta çağları karanlıktır.
Evliya Çelebi: “kalenin alt ucu, tepelerin üzerinde başka kalelere ve eski bir kilise kalıntıları bulunan Fırtına Deresine kadar uzanır” diyerek gözlemlerini anlatırken, yazık ki kale tarihi hakkında bilgi vermemektedir.
Kalenin, hem yörenin ve hem de Bayburt’a ulaşımı sağlayan önemli bir kervan yolu üzerinde bulunduğu ve güvenliği sağlamak amacıyla yapıldığı düşünülüyor.
Osmanlı döneminde Zir Kale olup “Aşağı” anlamına gelmektedir. Kalenin ilk kez, Rize kalesiyle eş zamanlı olarak 5’nci yüzyılda ahşap bir yapıyla inşa edildiği tahmin edilmektedir. Taş temeli mevcut kale, 3’ncü yüzyılda yapılmış dış surlar, orta avlu ve dört katlı olan iç surlardan oluşur.
Bizans döneminde, Doğu yönünden gelebilecek tehlikelere karşı bir gözetleme kalesi olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde, ticari ve askeri açıdan önemli olan Doğu yolunun gözetlenmesi ve ticaret kervanlarının konaklaması amacına hizmet etmiştir.
Kale-i Bala, Ciha kalesi, Pazar Kız Kalesi ve Rize kalesinden oluşan 4 önemli haberleşme merkezi arasında kilit noktada yer almaktadır. Osmanlı döneminde kervanların konaklama ya da sığınma yeri olarak görev yaptığı tahmin edilmektedir.
Kalede 1979 yılında bulunan 26 cm uzunluk ve 4.5 cm çapında, pirinç döküm 2 el topu: Trabzon müzesinde sergilenmektedir. Birbirinin aynı olan bu iki objenin ortak özelliği: pirinçten döküm olarak yapılmalarıdır. Gövde üzerinde, arkada ateşleme deliği bulunur. Ayrıca, toplardan birinin gövdesi ve namlusu üzerinde, 7 süs halkası vardır. Bu toplar: Osmanlı dönemine tarihlenmektedir.
Kale 3 bölümden oluşur. Bunlar: dış surlar, orta surlar ve iç kaledir. Dış kalenin kapısına: kuzeybatı yönünden bir patika ile ulaşılır. Kuzeydeki kapının taşları sökülmüştür. Bir teras yardımıyla, orta surlar seviyesine çıkılır. Buradan, ikinci bir kapıdan kalenin içine girilir.
Giriş kapısı
Ana yoldan, yaklaşık 54 metre uzaklıktadır. Giriş kapısı: 3.78 cm boy ve 1.75 cm genişliğe sahiptir. Kapı duvarlarının kalınlığı 1.70 cm dir. Kapının iç yanında, kapı arkası sürgü boşlukları bulunmaktadır. Ölçülerinden anlaşıldığı kadarıyla bu kapıdan: yüklü katırlar ve kervanlar giriş yapmış olmalıdır.
Orta kale
Burada: 3 önemli yapı vardır. Bunlar: muhafız binası, şapel ve baş kuledir. Kule; ilk yapıldığında 4 katlıdır. Çünkü içinde bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır. Duvarlar üzerinde, doğu yönünde kemerli pençelere, diğer tarafta ise mazgal delikleri bulunur. Kulenin üstü bir teras şeklindedir. Duvarlar içindeki dikey uzanan boru yuvaları, belki de kapanmış sarnıçlara su akıtıyordu.
İç kale
Güneydeki duvarlarla çevrili alan iç kaledir. Burada, batı tarafta, dikdörtgen planlı bir burç bulunur.
Sonuç
Zilkale’yi gördüğünüzde: gayet yeni bir yapı olduğunu hemen hissedeceksiniz. Çünkü: yapılan restorasyonda, doğallığa pek dikkat edilmemiştir. Ancak, yine de bulunduğu konum itibarı ile, bütün çevreye hakim ve özellikle, hemen aşağısından geçen vadiye hakim konumu ile, büyük ilgi çekmektedir.
Bu yüzden: zamanın büyük bölümünde, yağmurlu, sisli ve nemli bu kaleyi mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Ancak: elbette yağmura ve kalenin taşlarının kaygan olmasına karşı tedbir almalısınız. Kalenin uzaktan görüntüsü ne kadar heybetli ise, kaleye girdiğinizde aşağıdaki vadinin görüntüsünün de o kadar heybetli ve muhteşem güzel olduğunu göreceksiniz.
Evet, Zilkale’ye mutlaka uğrayın. Kalenin içine girin ve bölümlerini gezin, pek tarihi özellik taşımasa da, inanın buradan izleyeceğiniz manzaranın etkisinde kalacaksınız. Kaleyi gezerken: gerek inip çıkmalar ve gerekse nemli ortam nedeniyle yorulduğunuzda ise: kalenin kapısının hemen yanındaki kafeteryada mutlaka bir mola verin ve bence “Laz böreği” tadına bakın. Son bir not: bu kafeteryanın tuvaletinde asılı isim panosuna da dikkat edin, ilginç şeyler yazıyor.
PALOVİT ŞELALESİ
Zil kaleden devam eden yolu takip ettiğinizde, Palovit Şelalesine varacaksınız. Kaçkar dağları Milli Parkı içindeki doğal güzelliklerden biri olan Palovit şelalesi, Rize ilindeki şelaleler içerisinde en yüksek debiye sahip olanıdır. Zil kale harabesini geçtikten sonraki yol ayırımında başlayan Palovit Vadisinin duraklarından biri olan heybetli şelale 15 metre yüksekliğindedir.
Doğa yürüyüşü yapan guruplar için, şelalede verilen molanın ardından yürüyüş Çinçiva köprüsünden devam eder. Muhteşem güzel bir şelale, yeşillikler içinden akıyor. Bir köprü ile, uzunca bir merdiven inmeniz gerekiyor ki şelalenin düştüğü yere ulaşabilesiniz.
Bence bu yorgunluğa katlanın ve aşağıya inin, şelalenin düştüğü yer bir başka güzeldir. Ancak havanın nemli olması nedeniyle aşırı terleme riski elbette yorgunluğunuzu arttıracaktır.
KALE-İ BALA (YUKARI KALE)
İlçeye, 40 km. uzaklıkta, Hisarcık köyü sınırları içinde, Fırtına Deresinin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen bir diğer adı: Varoş kaledir.
Kalenin ana planı: dikdörtgendir. Doğu, güney ve kısmen kuzeyi sarp kayalıktır. Batı tarafı ise: eğimli bir arazi üzerine kurulmuştur. Giriş kapısı: kuzey batıdandır. Kesme ve moloz taştan yapılmıştır. 70 x 25 metre ölçülerindedir. Duvarların kalındığı: 50 cm. ile, 1.5 metre arasında değişmektedir.
Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından: Zil kale ile ilişkisi açıktır. Zil kale ile aynı tarihlerde yapıldığı düşünülmektedir. Osmanlı döneminde de kullanılmıştır. Kalenin duvarları oldukça harap bir durumdadır.
ŞENYUVA KÖPRÜSÜ-ÇİNÇİVA KÖPRÜSÜ
Eski adıyla, Cinciva köprüsüdür. Bölgenin yaygın taş köprülerinden biridir. Tek bir kemerle, Fırtına Deresi geçilmiştir. Ayrıca: korkuluk duvarı tamir edilerek, üzerine demir bir kısım ilave edilmiştir. 1699 yılında yapıldığı, rivayet edilmektedir.
Bölgenin en eski köprülerinden biridir. Kitabesinin, 1946 yılındaki selde kaybolduğu söyleniyor. Batı ayağının menba yönünde, bir koruma duvarı bulunmaktadır. Kuzeybatı tarafında ise, eski bir mezarlık bulunmaktadır. Bu mezarlıkta sanat değeri yüksek eski mezar taşları bulunmaktadır. Hemen kara yolunun kenarında bulunan köprüyü önce uzaktan izlemenizi ve sonra köprünün üstünü yürüyerek geçmenizi öneririm. İlginç bir köprüdür.
KÖPRÜKÖY KÖPRÜSÜ
Fırtına deresi üzerinde kurulmuştur. Taş köprüdür. Köprünün batı ayağına, küçük bir tahliye kemeri ilave edilmiştir. Genişliği, korkulukla birlikte 2.90 metredir.
Tabliyesi iki yandan dik olan köprünün korkuluk duvarı, kısmen yıkılmıştır. Köprünün: 90-100 yıl önce, Türk ustalar tarafından yapıldığı bilinmektedir. Korkuluk duvarı üzerindeki kitabesi silinmiştir.
AŞAĞI ÇAMLICA VE ÜLKÜKÖY KOÇ HEYKELLERİ
Aşağı Çamlıca köyündeki koç heykeli, Hacı Sırtı mevkiinde, çalılıklar içindedir. 1.50 m. boyunda, 60 cm. yüksekliğindedir. Mahalli, beyazımsı bir taştan yapılmıştır. Baş ve boyun kısımları detaylandırılmış, diğer kısımlar kaba olarak bırakılmıştır. Boyun uzun tutulmuş, baş kısmında boynuzlar volüt, gözler ise daire şeklinde sitilize edilmiştir.
Ülkü köydeki koç heykeli, üç parça halinde kırılmıştır. Geçtiğimiz yıllarda, Rize Müzesine götürülerek, envantere kaydedilmiştir. Yaklaşık olarak, 1.30 m. uzunluğunda, 45 cm. yüksekliğindedir. Bu heykelde de, boyun uzun tutulmuştur. Boynuz kıvrımları daha belirginleştirilmiş olup, ağız sivri bir şekilde son bulmaktadır.
At, koyun ve koç heykelleri, Orta Asya kaynaklıdır. İslam öncesi dönemlerde, Türkler tarafından mezar taşı olarak kullanılmışlardır. Bu gelenek, İslami dönemde de devam etmiştir. Bugün, Azerbaycan’da, Doğu Anadolu’da Karakoyunlu ve Akkoyunlu yerleşmelerinde birçok at, koyun ve koç heykelleri bulunmaktadır. Çamlıhemşin koç heykelleri de bu bakımdan önemlidir. Bölgenin tarihine ışık tutacak arkeolojik buluntulardır.
FIRTINA DERESİ VE VADİSİ
İlçe merkezinden geçer. Elevit Deresi ve Palovit Deresinin birleşimidir. Vadideki yıllık yağış miktarı: 2000 mm. nin üzerindedir. Yüksek kesimler, sürekli olarak sis altındadır. Fırtına vadisi ormanları, sahip oldukları flora bakımından: WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından, Avrupa’da acil korunması gereken 100 ormandan biri olarak ilan edilmiştir.
Fırtına vadisi: Kaçkar dağları ile birlikte, 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapar. Fırtına, Hemşin ve Çağlayan Dereleri, her yıl Karadeniz’den iç kısımlara göç ederek yumurtadan çıktıkları yere yumurtlayan, deniz ala balıklarının da yuvasıdır.
Yakın zamana kadar; yöredeki dereler içinde el değmeden kalabilen tek akarsu olan Fırtına Deresi, başta hidroelektrik santraller olmak üzere, yol inşaatları, turizm ve çarpık gelişimin tehdidi altındadır. Özellikle, sayıları ve boyutları giderek artan taş ve kum ocakları, alüviyal akarsu ormanlarının hem akışı düzenleme, hem de alabalıklar ve diğer canlılar için yaşam alanı oluşturma işlevine büyük darbe vurmaktadır. Kıyıya yakın kesimdeki sahil ve bataklıklara, nehir ağzındaki bitki topluluklarına ve nadir habibatlara, büyük ölçüde zarar verilmiştir.
AYDER YAYLASI VE GELİNTÜLÜ ŞELALESİ
İlçenin, 19 km. güneydoğusunda, 1350 metre yüksekliktedir. Burası: sırtını Kaçkar dağlarına dayamış bir cennet gibidir. Önceleri, burada yayla evleri ve kaplıca vardı. İnsanlar, kaplıcanın şifalı sularından yararlanmak için buraya gelirlerdi. Zamanla gelen giden artınca: burası Bakanlar Kurulunun kararıyla 1987 yılında “Turizm Merkezi” ilan edilmiştir.
Bunun üzerine: bölgeye İl Özel İdaresi ve özel kuruluşlar tarafından: otel ve kaplıca tesisleri yapılmıştır. Konaklama tesisleri, yayla evi tipindedir. Tesislerde yaklaşık 700 kişilik yatak kapasitesi vardır. Yani: yayladaki yayla evleri: pansiyonlara ve ardından gelenlerin sayısının artmasıyla birlikte otellere çevrilmiştir.
Ayder yaylasını ziyaret ettiğinizde, asfalt yolda ilerlerken, hemen sağ yanınızda kaplıca tesislerini göreceksiniz. Daha sonra: üst bölümlere doğru ilerleyin ve Gelin tülü şelalesini görün. Bu şelale, tepelerden aşağıya akarken, aynen bir gelin tülü gibi, açılarak akmaktadır. Daha sonra, yürüyerek yokuş aşağıya inebilirsiniz.
Bu asfalt yolun her iki kıyısı da, hediyelik eşya satış yerleri, restoran ve lokantalar ve pansiyon ve otellerle doldurulmuştur. Bunların hemen arkasında ise yemyeşil yükselen tepeler ve hatta genellikle bu tepelerin belli yüksekliklerinde beyaz sis bulutları göreceksiniz. Zaten, hava genellikle yağmurludur, ortam ise nemlidir. Buranın yani Ayder yaylasının en dikkat çeken özelliği ise, bu tabiat güzellikleri yanında, bolca Arap turist bulunmasıdır.
Arap turistler, iklim nedeniyle burayı yoğun olarak tercih ediyorlarmış. Hatta: hemen sol yanda bulunan, hafif bayırlık ve çimenlik sahada, yağmurun altında, çimenlerin üstüne oturarak piknik yapıyorlar. Yani, sanırım hayatlarında pek yağmur görmediklerinden, burada yağan yağmurun altında ıslanmayı pek sevmişe benziyorlar. Bu piknik işini büyüten, mangal yakan, bir şeyler yiyip, bir şeyler içenleri de görebilirsiniz.
Çoluk çocuk, çimenlerin üzerinde, yukarıdan aşağıya koşuyor, yuvarlanıyorlar. Hemen karşıda ise, yine yemyeşil tepeler ve sıra sıra yapılar görülüyor. Bence, burası aşırı yapılaşmış, yani bir anlamda yayla vasfını yitirmiş denilebilir. Siz, buraya giderseniz, bu temiz ve oksijeni bol havada, ama aynı zamanda yağmurlu, sis ve nemli havada, çimenlerin üzerinde veya asfalt yolda yürüyüş yapabilirsiniz.
Eğer akşam olduğunda canlı müzik olan bir yere girmek ve tulum eşliğinde horon tepmek isterseniz, benden öneri, fiyatları kontrol ederek girin, çünkü Arap turistler, buradaki her türlü raici yani fiyatları bir hayli yükseltmişler, hatta tesislerde kalacak yer için çok önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor, yani, buraya gitmeden önce mutlaka gece kalacak yerinizi ayarlayın.
KAPLICA TESİSLERİ
Yaz aylarında: yerli ve yabancı turistler: 55 derece sıcaklıkta, yer altından gelen şifalı suları olan kaplıcalardan yararlanmaktadırlar. Kaplıca: romatizmal hastalıklar, iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu modern tesislerde: doktor kontrolünde gerekli tedaviler sürdürülmektedir. Ayrıca, tesislerde: ayrı ayrı 50 kişinin girebileceği havuzlar, dinlenme salonları, yataklı, özel kabinler, duş kabinleri, basınçlı su bölümleri, fizik tedavi bölümleri bulunmaktadır.
KAVRUN YAYLASI
2240 metre yüksekliktedir. Buraya ulaşım: 3 saat sürmektedir. Rize ilinin en büyük yaylasıdır. Kaçkar dağları eteklerindedir. Araba yolunun çıktığı, en yakın yayla olması nedeniyle, yayla turizminde ön sırada yer alır. Burada: 240 tane yayla evi bulunmaktadır. Burada: Ağustos ayında başlayan ve Eylül ayının ilk haftasına kadar süren “Vartevor” şenliklerinde: yaklaşık 2500-5000 kişi arasında, ziyaretçi söz konusu olmaktadır.
Kavrun yaylası: 5000 yıl önce, buzullarla kaplı bir vadiymiş. Kaçkar dağları eteklerinde bulunan büyük ve küçük buzulların, Ayder yaylasına kadar inermiş.
ELEVİT YAYLASI
1800 metre yüksekliktedir. Çoğunlukla, büyük kentlere göçmüş yöre insanının, yaz sezonunda iki-üç aylığına bölgeye geldiğinde kullandığı, tipik yayla evleri var. Yayla: iki bölgeden oluşuyor. Bu bölümlerin en büyüğü: evlerin sayıca fazla olduğu vanağın bölgesidir. Diğer bölge ise: Tafteni olarak bilinen ve Haçevanak yaylasına geçenlerin durağı olan bölgedir.
Elevit: yayla olarak bilinmesine rağmen, Muhtarlığı olması nedeniyle, köydür. Yeni adı: Yaylaköy’dür. Ama, bu yeni ismi pek kullanılmaz. Yaylada: geleneksel yayla evlerinin yanında, modern evlerde bulunmaktadır. Burada eğlence, her yıl Ağustos ayının 15’nden sonra yapılır. Eğlence denince, akla horon geliyor.
Gündüz: yayla gezisi, piknikler ve futbol maçları olur. Akşam saatlerinde ise, horon zamanı gelir. Horonun zaman kısıtlaması olmaz. Gençler yorulana, horon evindeki tahtaları kırana ve sevdalılarına attıkları türküler bitene kadar horon olur.
Elevitli, her sene buraya gelmek ister. Çünkü, buraya horon oynamak için gelenler, toplam olarak gelenlerin % 90 dır. Hatta: günü birlik gelip, akşam horonunu oynadıktan sonra, köyüne ya da şehrine dönenler olmaktadır.
AMLAKİT YAYLASI
Kotençur’dan Amlakit yaylasına doğru giderken, yaylacıların geleneksel horon yeri Poşgut Düzünden geçilir. Patika takip edilince, ormanın hemen bitiminde kurulmuş, Paloviç deresinin ikiye böldüğü, Amlakit yaylasına ulaşılır.
Amlakit yaylası: coşkuyla kutlanan Vartavor şenlikleriyle ünlüdür. Ayrıca: bal ambarı olarak bilinen, Mego’ya geçiş noktasındadır. Bu vadiye geçişle birlikte, Palovit’in en tehlikeli bölgelerine girilmiş olur.
Bitki örtüsü: zaman zaman insanlarının ulaşımını aksatır. Amlakit yaylasına: 5 yıl önce yapılan araç yolu, daha çok insanın yaylaya gelmesine imkan sağlamıştır. Ancak: bu da, vadinin ekolojik dengesini tahrip etmektedir.
PALOVİT YAYLASI
Trovit yaylasını geçtikten sonra, aşağı doğru inilerek ulaşılan bir yayladır. Çamlıhemşin’e 4 saatlik bir araba yolu uzaklığındadır. Karşısında: Meleskur yaylası bulunuyor. Çamlıhemşin’in sınırında olmasına rağmen, arka Hemşin tabir edilen, Hemşin ilçesinin kullandığı bir yayladır.
Burada: günümüzde hayvancılık faaliyetleri yürütülmektedir. Mimari yapı: geleneksel taş işçiliğinden örnekler taşımaktadır. Ancak, buraya çıkan araba yolunun etkisi sonucu: bu geleneksel özellikler hızla bozulmaktadır.
AVUSOR YAYLASI
Ayder’den Kavrun’a giderken, ilk sola sapıldığında, Avusor yaylası yoluna girilir. Avusor yaylasının aşağı bölümü, ahşap evleriyle birlikte, genelde taş evlerden oluşmaktadır. Özellikle, soğuğa karşı tezekle örtülen bu evler: 50 civarındadır. Kemerli Kaçkar dağının alt yerleşkesi olup, adını verdiği “Avusor Gölü” ile ünlüdür.
KAÇKAR YAYLASI
Evleri taştandır. 2400 metre yüksekliktedir. Kaçkar yukarı yayla olarak da bilinir. Tar deresinden, 6 saatlik yürüme yolu ile ulaşılır. Bir diğer ulaşım yolu ise: Ayder’den 1 saatlik araba yolu ve ondan sonra 2 saatlik yaya yolu ile ulaşılır.
Bir zamanların en gözde yaylası idi. Günümüzde ise, soğuk havası ile, pek uzak bir görünüm vermektedir. Yaylada: 10-12 hane vardır. Bunlar da, yayla aşkından, Kaçkarlardan hiç kopamamış, yaşı ilerlemiş, senelerin yaylacılarıdırlar.
Halbuki zamanında: 350-400 civarında hane bulunmaktaymış. Vertevor şenlikleri sırasında: her Ağustos’ta 1 ay süre ile horon eğlenceleri düzenlenmektedir.
Yayla kültürünü, fazlasıyla yansıtan bir yayladır. Kaçkar dağlarının en yüksek zirvelerinden olan ”Altınparmak” mevki de buradadır. Turizm adına pek gelişmemesine rağmen, gelen turistler yaylacılar tarafından, en iyi şekilde ağırlanmaktadırlar.
KAÇKAR DAĞLARI MİLLİ PARKI
Çamlıhemşin ilçesinin büyük bir kısmı, 1994 tarihinde, Kaçkar Dağları Milli Parkı olarak ilan edilmiştir. Milli Park: Rize il sınırları içinde olup, parkın kuzey kısmı Çamlıhemşin ilçe merkezinden 16 km. uzaklıktadır.
Güneyde Fırtına Deresini takip eden Milli Park sınırı, Karagöl buzulunu da içine alıp, güneye kıvrılır. Bölgenin Milli Park olarak ilan edilmesinin nedeni: Kaçkar Dağlarında bulunan buzullardır. Ayrıca: burada, buzul gölleri ve buzul vadileri bulunuyor.
Ayrıca: Kaçkar Dağlarının batısındaki Fırtına Deresi ve doğusundaki Hemşin Deresi; zengin bir flora ile kaplıdır.
Kaçkar Dağları Milli Parkında: en önemli gelişmenin dağ turizmi olacağı değerlendirilmektedir. Parkta: birçok yayla olması nedeniyle, bölgenin yaz kampçılığı bir merkez olması planlanmaktadır.
Parkta: kamp alanları, günübirlik ziyaret yerleri, dağcılık ve yayla turizm alanları bulunacaktır. Bu tip düzenlemeler ile: çok sayıda turist, dağcı ve akademisyenin, önümüzdeki yıllarda bölgeyi ziyaret edeceği beklenmektedir.