Evet: Kıbrıs denilince, burada güneş, deniz ve plajlar söz konusu oluyor. Peki; nerede denize girelim, en güzel deniz, kumsal ve plaj nerededir? Dört mevsim güneş aldığı için, Kıbrıs’ın birçok noktasından denize girmek mümkündür. Birbirinden güzel plajlar; insanlar için farklı seçenekler sunarlar. Ortak özellikleri ise: altın sarısı kumu ve berrak denizidir.
GİRNE
Mare Monte Plajı
Kıbrıs Plajları; Girne’nin Alsancak bölgesindeki küçük bir koyda bulunuyor. Günübirlik geziler için ideal. Şehir merkezine çok yakın olan bu koy, özellikle hafta sonlarında çok kalabalık oluyor.
Escape Beach Club (Yavuz Çıkarma Plajı)
Girne’den Alsancak’a doğru giderken karşınıza çıkacaktır. Hemen karşısında, küçük bir adacık var. Bu adacık: doğal bir dalga kıran görevi yapıyor. Böylece: plaj, daima dalgasız.
Özellikle: Kıbrıslı gençler buraya ilgi gösteriyor.
Her türlü konfor sunuluyor. Scuba diving, kano ve deniz bisikleti gibi su sporları yapılabiliyor.
Giriş ücretli. İçeri girdikten sonra: ister pufların üzerinde, ister kumsalda şezlonglarda güneşlenebilirsiniz. Plajın hemen arkasındaki restoran; yemek için uygun. Ancak: yaz sezonunda, oldukça kalabalık. Kuzey Kıbrıs’ın en popüler beach’lerinden biridir.
Camelot
Girne yakınlarındaki, Alsancak’ta, antik Lambousa kentinin hemen merkezinde bulunuyor. At nalı şeklindeki bu tarihi koy, eskiden bir Roma balıkçısı imiş. Dalgakıran’ın dinginleştirdiği sular, sakin ve güvenli yüzme keyfi veriyor.
Özellikle: deniz yaşamının zenginleştirdiği kaya dipleri, şnolkerle dalmak için ideal. Çeşitli motorlu su sporlarının da yapıldığı bu sahilde; bungee-trampoline yapabilirsiniz.
Şezlongların makul aralıklarla dizilmiş olması; rahatça güneşlenmenize olanak sunuyor.
Girne’de; özellikle turistlerin kalabalıklaştığı yaz aylarında, böyle bir rahatlığı her yerde bulmak mümkün değil. Koyun etkileyici peyzajına hakim restoranındaki yemek çeşitliliği de, damak tadına düşkün olanları sevindirecek ölçüde.
Acapulco
Girne’nin, birkaç kilometre doğusunda bulunan, beş yıldızlı Acapulco Otel’in plajı. Buradan yararlanmak için, otel müşterisi olmak gerekmiyor.
Giriş ücreti ödeyerek, bu plajdan yararlanabilirsiniz. Akdeniz güneşinin altında, hareketli ve eğlenceli bir ortam.
Oldukça büyük bir açık yüzme havuzu var. Bu havuz: su kaydırakları ile zenginleştirilmiş.
Büyük havuzun çevresinde; birçok eğlence aktivitesi düzenleniyor.
Plajın; zaman zaman büyüyen dalgaları; sörf yapma olanağı da sunuyor. İncecik kumu ve uçsuz bucaksız mavilikleriyle, Girne’nin hemen yanı başında, güzel bir plaj.
Yeşilırmak
Kuzey Kıbrıs’ın batı ucunda bulunuyor. Adanın en yeşil topraklarından biri. Bu plaj; aynı zamanda: “Kıbrıs’ın en büyük asması” olarak da, Guinnes Rekorlar Kitabına giren ağacına da ev sahipliği yapıyor.
Küçük ve şirin bir koy. Plajın tam ortasında bulunan büyük beyaz iskele, hem denize girmeyi kolaylaştırıyor ve hem de akşam sefasına mekan oluyor.
Merkezden biraz uzakta ve sapa olmasından dolayı, oldukça sessiz ve sakin olan bu koy, tatilde huzur arayanlar için ideal.
GAZİMAĞUSA
Palm Beach Club
Kıbrıs Plajları; Şehrin hemen yanı başında bulunan Palm Beach Plajı: bir yanında, savaşın izlerini taşıyan hayalet bölge olan “Kapalı Maraş”, diğer yanında tatilcileri ağırlayan Bilfer Palm Beach Hotel var.
Kapalı Maraş sınırında güneşlenirken; hemen yanı başınızda, 1974 yılında bombalanan ama yine de tüm yıkıntılarına rağmen, gökyüzüne görkemli bir şekilde yükselen binaları görebilirsiniz.
Şehre yakın olması nedeniyle; gündüz güneşlenenleri, geceleri de müzik ve dalga sesleriyle dans edenleri görmek mümkün.
Bir yanı canlı ve kalabalık, diğer yanı ise terk edilmiş bir mekan. Bu nedenle: Kuzey Kıbrıs’ın görülmeye değer bir plajı.
Glapsides
Gazimağusa’nın 5.5 km. kuzeyinde. Doğu Akdeniz Üniversitesine, yalnızca 2 dakika uzaklıkta. Karpaz anayolu üzerinde, uzun ve kumluk bir plaj. Mavi sularında; su sporları meraklılarını konuk ediyor.
Burada: dalgıçlık imkanları sunulmaktadır. Su altı dünyasının gizemini keşfedebilirsiniz. Plaj voleybolu turnuvaları yapılıyor.
Yılın her döneminde, üniversite öğrencileriyle dolup taşıyor.
Plaj çevresinde; kamp yapma imkanı da var. Sabahın erken saatlerinde denize girip, balık türlerini avlayabilirsiniz.
Mağusa Boğazı
Gazimağusa’nın yaklaşık 25 km. kuzeyinde. Adından da anlaşılacağı üzere: Mağusa’yı Karpaz’a bağlayan bir boğaz geçidi. Lefkoşa tarafından, havaalanına doğru gidilirken, Geçitkale yoluna dönülerek ulaşılıyor.
Özellikle, buranın balık restoranları ünlü. Ulaşımın rahat olduğu Boğaz’da: küçük bir balıkçı limanı ve yine küçük bir plaj bulunuyor. Plaj: otelin önünde ve otel tarafından işletiliyor.
Oldukça berrak denizi ve incecik kumuyla dikkat çekiyor.
Plajın önünde: uçsuz bucaksız gibi görünen ve Lübnan kıyılarına kadar uzanan masmavi deniz var.
Balıkçı Limanı ile, plaj arasında kalan bölgede: yan yana sıralanan balık restoranlarında: oldukça taze ve leziz deniz ürünlerini bulmak ve yemek mümkün.
Sabah erkenden yola çıkın, kahvaltınızı burada yapın ve denize girdikten sonra, yine burada, leziz deniz ürünlerinden tadarak günü tamamlayın.
Ulaşım pek rahat değil. Alt yapı açısından da, sorunları olan bir yer. Ama sanırım bu yüzden; yüzlerce yıl, el değmeden günümüze ulaşmayı başarabilmiş bir yer.
Kumsaldaki iki küçük pansiyon dışında, neredeyse hiç yapılaşma yok. Doğa ile baş başa, eşsiz bir tatil için bulunmaz bir fırsat.
Bu arada: burasının, mitolojide aşk ve güzellik tanrıçası olarak geçen Afrodit’in (Venüs) doğduğu yer olarak geçtiğini hatırlatmam gerek.
Efsaneye göre: bir ilk bahar sabahı; kıpırtısız olan deniz, birdenbire köpüklü, beyaz bir dalga ile hareketlenir ve bu dalga ile birlikte, bir deniz kabuğu üzerinde Afrodit, kıyıya adım atar.
Fırsatınız olursa: burada gün doğumunu izleyin, sabah yürüyüşü yapın.
Beyrut şehri: farklı uygarlıklar, farklı dinler, eski ve zengin tarihi geçmişi, ilginç mutfağı ile biraz Doğu ve biraz Batı düzeninin etkileri, biraz Arap, biraz Osmanlı, biraz Fransız ve hatta İtalyan kültür ve mimari esintileri, Akdeniz’in muhteşem mavisi ve geri planda kalan karlı beyaz dağları ile; ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir .
Ancak: uzun yıllar, Ortadoğu bölgesinin ekonomik ve kültürel merkezi olan Beyrut şehri: 1970’lerden sonra başlayan toplumsal hareketler ve siyasi karışıklıklar nedeniyle, olumsuz etkilenmiştir.
Bu şehirde: devlet tarafından tanınmış 18 ayrı din ve mezhep bulunmaktadır. Sosyal yapısı bu kadar parçalı bir ülkede, siyasi yapının düzgün olması elbette düşünülemez. Nüfusa göre idari yapının düzenlendiği ülkede: devlet başkanı Maruni, Başbakan Sünni ve Meclis Başkanı Şii olmak zorundadır.
Yine birçok bakanlık: çeşitli din ve mezhepler arasında paylaştırılmıştır. Ancak, elbette ki bu karışık düzen sık sık sorun çıkmasına neden olmakta ve ülkede çatışmalar hiç bitmemektedir.
Evet: Beyrut ilginç bir şehirdir. Sokaklarının temizliği, insanlarının şık giyim tarzları, sokaklarda dolaşan lüks marka arabalar, kadınların güzelliği mutlaka dikkatinizi çekecektir.
Kafelerde otururken, çocuklu kadınlar geldiğinde, mutlaka biraz geride çocuk bakıcısı görülür, çünkü kadın çocukla uğraşmaz.
Çarşaflı Müslüman kadınları ve mini etekli Avrupai bayanları, aynı caddede görebilirsiniz.
Lüks evler ve yapıların birçoğunda ise iç savaştan kalan “mermi” izleri kapatılarak restore edilmemiştir.
Çünkü, bu mermi izleri, o günlerin anısına özenle muhafaza edilmektedir. Bunun yanında, yine şehirde birçok terk edilmiş bina görmek mümkündür.
Lübnan: coğrafi konumu nedeniyle, tarıma elverişli toprakları olan bir yer değildir. Ülkedeki üretim, tüketimin sadece küçük bir bölümünü karşılıyor.
Bunun dışında, Beyrut şehrinin başlıca geçim kaynağı: turizm ve bankacılık sektörüdür.
Ayrıca: Afrika ve Körfez ülkelerindeki ticaretin büyük bölümü, Lübnanlılar tarafından yürütülmektedir.
Bunun yanında: Lübnanlıların, kendi ülkelerindeki çatışmalardan kaçmak için büyük bir dış göç olayını yaşadıkları, hatta Brezilya ülkesinde, Lübnan’dan daha fazla Lübnanlı bulunduğu söyleniyor.
Lübnan ülkesinde üniversite bitiren gençlerin büyük çoğunluğunun, yurt dışına gittikleri veya gitmeyi planladıkları bilinmektedir.
TARİHİ GEÇMİŞİ
Beyrut şehri: 1950-1970 yılları arasında: Ortadoğu yöresinin en güzel şehirlerinden birisi olarak hatırlanır.
Lübnan devletinin: serbest ekonomisi, döviz sistemi, altına dayalı istikrarlı para birimi, banka hesaplarının gizliliğini sağlayan yasaları, banka faizlerinin yüksekliği ve bankacılık sistemi: yöredeki tüm Arap zenginleri buraya çekmiştir.
Ayrıca: şehrin deniz ve hava yolu ile tüm dünyaya açılması ve rahatlıkla ve kısa sürede ulaşılabilir olması: tüm bu özel ve olumlu etkilerini pekiştirmiştir.
Ancak: 1970’lerde başlayan iç karışıklıklar ve Arap-İsrail savaşının ardından, Filistin Kurtuluş Örgütünün karargahını buraya taşıması: Lübnan devleti otoritesinin zayıflamasına ve düzenin olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Bunun sonucunda: Beyrut şehri, tüm özelliklerini yitirmiş ve çekiciliğini kaybetmiştir. Toplumsal ve siyasi olumsuzlukların artması, kargaşa doğurmuş ve Nisan 1975 tarihinde iç savaş çıkmıştır.
İç savaş: özellikle Beyrut şehrinin çok ağır maddi hasarına ve can kayıplarına neden olmuştur. 1991 yılında iç savaş bittiğinde: Beyrut şehri, tam bir harabeye dönüşmüş ve 150 binden fazla Lübnanlı canını kaybetmiştir. Ateşkes yapıldıktan sonra: Refik Hariri diye, zengin bir işadamı ortaya çıkıyor ve 1992 yılında, Lübnan ülkesinde devlet başkanlığı koltuğuna oturuyor. Hariri: öyle imar çalışmaları yaptırıyor ki, şehir yeniden ayağa kalkıyor.
Gerek dünyanın en zengin adamlarından biri olması ve gerekse dini yapısı ve ilişkileri nedeniyle, birçok yabancı yatırımı, ülkeye çekmeyi başarıyor. Ancak: devlet başkanlığını bıraktıktan kısa bir süre sonra, yine favori olduğu 2005 seçimleri öncesinde, 1 ton TNT patlatılarak öldürülüyor.
Evet,
Lübnan tarihinin en önemli dönüm veya kırılma noktasıdır, bu suikast. Suikastin ardından, iç savaştan beri devam etmekte olan Suriye işgali sona eriyor. Halk: tüm dini, sosyal ve kültürel farklılıkları unutup, tek bayrak altında birleşiyorlar ve Hariri suikasti nedeniyle suçladıkları Suriye’ye karşı sivil bir zafer kazanılıyor ve Suriye işgali bitiyor, Suriye ordusu Lübnan’ı terk ediyor. Hatta: bu halk hareketine, Lübnan bayrağında bulunan “Sedir ağacı” nedeniyle “Sedir devrimi” deniliyor.
Bunun ardından, 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan İsrail-Lübnan krizinde de, İsrail uçakları tarafından bombalanan şehir, yine büyük hasara uğramıştır.
İç savaştan önce: Beyrut şehrinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyanların nüfusu eşit iken, günümüzde Müslümanlar çoğunluktadır ve halkın büyük bölümü Araplardan oluşmaktadır. Bunların yanında: Filistinli mülteciler, Suriyeliler ve başkaca Arap kökenli göçmenler de, şehrin nüfusunu oluşturmaktadırlar. En büyük ve etkin azınlık ise Hıristiyan Ermenilerdir. Ancak, iç savaş sonrasında, bunların sayısı da hızla azalmıştır.
Evet iç savaş bitmiş olsa da, kasveti hiç eksilmemiş Beyrut şehrinde, günümüzde: şehrin doğusunda Müslümanlar, batısında ise Hıristiyanlar yaşamaktadırlar. Sünni Müslümanlar şehrin kuzeybatısına yerleşmiştir ve burası konaklama için, fiyatlardaki uygunluk açısından tercih edilen bir bölgedir. Şiiler, şehrin güney tarafındadır ve şehrin en varoş bölgeleri buradadır.
Doğuda ve şehrin kalan kısımlarında Hıristiyan yerleşimleri mevcuttur. Gençlerin daha çok takıldığı güzel kafeteryalar ve barlar burada bulunmaktadır.
ULAŞIM-HAVAALANI
Öncelikle şunu belirtmekte yarar var “Lübnan’a giriş için vize” istenilmiyor. Ancak: pasaportunda “İsrail” e giriş-çıkış damgası bulunanlar, ülkeye sokulmuyorlar. Ayrıca: yine bu ülkede iken İsrail bölgesine girer ve pasaportunuza İsrail gümrük damgası vurdurursanız, bu ülkeden, uçağa binerek ayrılma şansınız yok.
İstanbul-Beyrut arasındaki uçak yolculuğu, muhtemelen 1.5 saat sürüyor. Beyrut’ta “Refik Hariri Uluslar arası havaalanı” (BEY) na iniliyor. Alan, şehir merkezinin 9 km. güneyindedir.
Bu arada, uçakta size verilecek ülkeye giriş formlarını yine uçakta doldurun ve inişte bunları pasaport kontrolünde vermeniz gerekiyor. Daha sonra bavulunuzu alıyorsunuz, duty free ve sonra havaalanından çıkıyorsunuz.
Havaalanı ile şehir merkezi arasında resmi otobüs servisi bulunmamaktadır, aramayın.
Havaalanından şehir merkezine ulaşım için bineceğiniz taksiler muhtemelen 10-15 dolar arasında ücret talep edeceklerdir. Bu taksiler ile havaalanı şehir merkezi arasındaki yolculuk yaklaşık 15-20 dakika sürer.
Ancak, söylediğim gibi, taksiciler tutturabildiğine ücret isteyeceklerdir ve hatta 35-40 dolar isteyen bile olacaktır, ama bence siz, şehir merkezine gitmek için taksiye en fazla 15 dolar ödeyebilirsiniz. Bu arada: Beyrut duty free mağazalarının çok ucuz olduğunu söylemem gerekir.
Aslında: ben birçok ülke gezerken, İstanbul duty free mağazalarının birçok ülkedekinden daha ucuz olduğunu görmüştüm, ama Beyrut daha ucuz, ülkeye girerken buradan birçok şey satın alabilirsiniz ki, özellikle içki satın almak isteyenler ülkeye girerken almalıdırlar ki, dönüş için bavullarına yerleştirsinler, malum uçak içine yolcu yanına belli bir miktar dışında içki almak mümkün olmuyor. Sigara derseniz, toplu aldığınızda paketi 1 dolara kadar olabiliyor. Özellikle: parfüm, sigara, içki, kozmetik konusunda dünyanın belki de en ucuz duty free mağazaları burada bulunuyor.
KONAKLAMA
Beyrut şehrinde: konaklamak için iki seçenek var ki bunlar oteller ve hostellerdir.
Hosteller ucuz da olsalar genellikle yer bulunmuyor ve gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekir. Otellere gelince, şehirdeki 3 yıldız verilen oteller, bizim ülkemizdeki pansiyon ayarındadır. En ucuz kalabileceğiniz yerin geceliği 50 dolardır.
Bu tür pansiyonvari yerlerde ve hostellerde: sıcak su vardır ve tuvaletler nispeten temizdir.
PARA
1 Amerikan doları= 1500 Lübnan lirası ediyor. Bu kur, şehrin her yerinde sabittir. Dolar her yerde geçiyor, ama yanınızda bir miktar Lübnan lirası bulundurmanızda yarar var.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM
Beyrut şehrinde, metro ve tramvay bulunmuyor. Otobüs derseniz: resmen iki toplu taşıma şirketi (OCTF ve LCC) bulunduğu yazılıp çizilmesine rağmen, bu otobüslere binilmesini önermiyorum.
Beyrut’ta şehir içi ulaşımı için kullanabileceğiniz başlıca alternatif taksilerdir. Ancak: taksilerde taksimetre yok. Bu yüzden taksiciler kafalarına göre fiyat verirler, taksiye binmeden önce şoförle gideceğiniz yer ve ücret konusunda mutlaka anlaşmanızı öneririm. Taksi genellikle her yere 10 dolar ücret istiyor ancak pazarlık yapmak gerek. Öte yandan: 3 veya 4 kişi iseniz: 10’ar dolar vererek şehrin birçok yerini aynı taksi ile gezebilirsiniz.
Hatta: iki-üç günden fazla kalacaksanız, taksicilerin şerrinden kurtulmak için mutlaka araba kiralamanız en uygun seçenek olacaktır. Ancak araba kiralarken de dikkat etmek gerekir, çünkü kilometreyi fazla gösterip, kira bedelini yüksek rakamlara bir anda ulaştırıyorlar.
Şehirde: toplu ulaşım diye bir şey yoktur ve herkes kendi arabasını kullanmaktadır. Bunun sonucunda, trafik çekilmez hale geliyor. Ancak, şehir çok büyük olmadığı için, şehri yürüyerek de rahatlıkla gezebilirsiniz.
Öte yandan, şehirdeki turizm potansiyeline olumsuz darbe vurulmaması için, polis ve askerlerin 24 saat güvenlik kontrollerini yapmaları, ziyaretçilerin sabahlara kadar şehrin sokaklarında rahat rahat gezmelerini sağlıyor. Ancak, yine de, yanınızda pasaport bulundurmanızda yarar var, çünkü polis ve askerler bazı yerlerde kimlik kontrolü yapabiliyorlar.
Şehir içi ulaşımı hakkında son bir not, aslında şehir içi ulaşımda bazı minibüsler de kullanılıyor, ama bunlara binmeyin çünkü bunlara genellikle ülkedeki Filistinliler biniyor, yani hoş bir ortam olmuyor.
Araba Kiralama
Beyrut şehrinde, birçok uluslar arası araç kiralama şirketlerinin ofisleri bulunmaktadır. Bu şehirde bir araba kiralamak isterseniz, en az 2 yıllık olan bir uluslar arası sürücü belgeniz olması gerekiyor.
Ancak: yukarı da da söz ettiğim gibi, benzin üzerinden kiralama yapıyorlar ve araç tesliminde birçok sıkıntı yaratıyorlar ki, başınız derde girmesin diye, her dediklerini kabul etmek durumunda kalıyorsunuz. Öte yandan: yollar kötü, bazı yerlerde yol gösteren tabelalar yetersiz, yerel hızlı sürücülerin yarattıkları tehlikeleri de unutmamak gerekir. Bu yüzden: 3 veya 4 kişi iseniz, bence araba kiralamaktan öte, mevcut bir taksi ile anlaşarak, şehirde gayet güzel gezi yapabilirsiniz.
İKLİM
Beyrut şehrinde tipik Akdeniz iklimi görülür. Beyrut şehrini ziyaret etmek için en güzel zaman “Kasım” ayıdır. Türkiye’de havalar soğumaya başlayınca, yazın en güzel zamanları, Kasım ayında Beyrut şehrinde yaşanır. Bunun dışında kışın serin aylarında veya yazın boğucu sıcak aylarında buraya gitmenizi önermem. Bahar’da yağmur yağar.
GÜVENLİK
Hani, yukarıda söz ettim ya, iç savaş bitmesine rağmen, şehrin kasveti gitmemiş diye, gerçekten Beyrut şehrine giderken, televizyondaki haberlerden duyduğum “Türk mühendis, şöför vs. kaçırıldı” haberlerinin etkisinde kalmamak mümkün değildir. Şehirde: güvenliği polis değil, asker sağlıyor. Her köşe başında, bir tank görünce şaşırmamalısınız.
Özellikle: şehir dışındaki gezilecek tarihi ve arkeolojik yerlere giderken: yanınızda mutlaka yörenin insanı bulunmasına özen göstermenizi, güvenliğiniz açısından önemle belirtiyorum. Çünkü: Hizbullah, ülkede çok etkindir ve yeri geldiğinde hükümete dahi kafa tutabilmektedirler. Bunun nedeni ise: ülkede bulunan Filistin Mültecileridir. Lübnan ülkesinde bulunan 16 Filistin mülteci kampında, yaklaşık 400 binden fazla mülteci yaşadığı biliniyor.
Ancak, bu tahmini bir rakam, ne kadar mülteci yaşadığı asla kesin olarak bilinmiyor. Vatanından sürülmüş ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bu kadar insan, Hizbullah için büyük bir destek olarak varlığını sürdürmektedir. Lübnan ordusu yetersiz kaldığından, ülkenin güney sınırları tamamen Hizbullah tarafından korunmaktadır.
Polis dedim ya, polis gece çevirme yaptığında mutlaka turist olduğunuzu belli edin. Hatta: polise İngilizce herhangi bir yer sorduğunuzda, gayet iyi niyetli olarak size yardımcı oluyor ve gitmek istediğiniz yeri tarif ediyorlar.
ALIŞVERİŞ
Şehirdeki alışveriş merkezleri: Pazar günü kapalıdır. Bunun dışında açık bulunduğu saatler: 09.30-18.30 dur. Ancak, cumartesi günleri saat 14.30 da kapanır.
Şehirde fiyatlar konusunda pek istikrar bulunduğu söylenemez. Kimi yerde bir paket sigara 7 dolar iken kimi yerde aynı paket sigaranın 15 dolardan satıldığı görülür.
Beyrut şehrinde beklediğinizden fazla alışveriş merkezi bulabilirsiniz. “ABC” hem en lüks markaların satıldığı bir yer ve hem de cüzdanınıza uygun seçenekler sunan mağazaların bulunduğu Beyrut şehrinin en popüler alışveriş merkezidir. ABC Alışveriş merkezi: Ashrafiye bölgesindedir.
“Beırut Souk” ise: Amerikan Outlet mağazalarını andıran, açık hava alışveriş merkezidir. Mağaza seçenekleri, ABC ye göre daha kısıtlıdır ve Downtown bölgesindedir. Bunların dışında “Galxy” ve “Beırut Mall” şehrin diğer popüler alışveriş merkezleri arasındadır.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Beyrut şehrinde, bir kafede bir bira ve biraz çerez almak isterseniz, muhtemelen 50 dolar hesap ödemeniz gerekebilir, bu yüzden girdiğiniz ortamlarda mutlaka menü incelemenizi öneririm.
Çünkü: yemek, bölge ülkelerine nazaran oldukça pahalıdır. Yöresel lezzetler derseniz: damak tadı bizimkine son derece yakındır, hemen her şeyi “zeytinyağı” ile pişiriyorlar ve mükemmel mezelerle masaları donatıyorlar.
Gelelim mekan önerilerine: lokanta olarak Hamra bölgesindeki “El leziz” ve Nemce bölgesindeki “El Beled” önerilebilir. Bunun dışında, pek çok yerde “felafel” denilen bir tür yiyecek satılıyor. Bir de Hamra bölgesinde “Hot dog and beyond” var. Tüm bunların yanında, şehrin en önemli yemek mekanı “le chef” denilen yerdir. Burada: şef denilen adam dükkan ve müşterileriyle çok ilgilidir. Salaşlığın hakim olduğu bir yer, ama yemekleri bize uzak değil.
Bunların yanında: Beyrut şehrinde, tüm sahili gören manzarası bulunan “Hard rock Cafe” ye mutlaka uğrayın ve patates kızartması yanında, yerel bira olan “almaza” denemeyi ihmal etmeyin.
Ancak, hafta içinde burası bomboş. Özellikle Cuma ve cumartesi günü gidin.
Evet, Beyrut şehrinde yerel lezzetleri tatmak isterseniz: Humus, babagannuş, kısır ve tabule denemelisiniz. Bu mezeler, dünyaca ünlü Lübnan mutfağının temelini oluşturmaktadırlar. Öte yandan, şehirde, kebap kültürü de oldukça gelişmiştir. Ama, Lübnan ülkesine gelip te “Falafel” yemeden sakın ayrılmayın. Falafel yemek için özellikle Rue Bliss caddesi üzerindeki büfeleri deneyebilirsiniz.
Beyrut şehrinde yöresel bir şeyler içmek isterseniz, bu kez Lübnan’ın en meşhur birası “Almaza” önerilir. İçimi kolay ve lezzetli olan bu bira ile birlikte “Arak” denilen ve daha sert bir içki türü olan içecek tüketiliyor. Arak: yani Lübnan rakısı: alkol oranı 55 ve şekerli bir tadı var.
İçmek dedim de, Beyrut şehrinde yemekle birlikte “nargile” içme adeti var. Nargileye “sisha” diyorlar. Özellikle kafelerde, kızlı-erkekli guruplar, çoğu yemekle birlikte “sisha” içiyorlar. Yani, yemek sonrasında değil yemekle birlikte içiliyor.
GECE HAYATI
Beyrut şehrinde gece hayatı gündüzden pek farklı değildir, yani oldukça hareketli gece hayatı bulunmaktadır. Çünkü: tarihin her döneminde, Beyrut şehrinde, bir köşede bomba patlaması sesi duyulurken, eğlence-dans da yine olmasa olmazlardanmış. İç savaş olduğu günlerde bile, Beyrutluların söylediklerine göre, gece kulüplerindeki eğlence yine devam ediyormuş.
Günümüzde ise: özellikle “Gemmayze” ve “Rue Gouraud” ve “Rue Monot” bölgelerinde, gece hayatı büyük bir tempo ile sürdürülmektedir. Ancak: Beyrut gece hayatının en güzel mekanının “Music Hall” olduğunu söylemeden geçmemek gerekir. Fiyatlar nispeten pahalı olsa da, buraya uğramadan, Beyrut gece hayatını yaşamak imkansızdır.
Gemmayze bölgesine giderseniz: “Dragon Fly” denemelisiniz. Burası, küçücük bir bar ancak, tüm taksiciler ve Gemayze üzerinde kime sorarsanız, burayı biliyorlar ve tarif ediyorlar. Buraya yolunuz düşerse içki olarak “dudu” deneyebilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
Savaş zamanında, şehir doğu-batı olarak ikiye ayrılmış olmasına rağmen, günümüzde bütün ayırımlar ortadan kalkmış durumdadır.
DOWNTOWN
Bu bölge: iç savaş sırasında tamamen tahrip olmuş, ancak Hariri döneminde, tüm binalar ,aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
Bölgede: hükümet binaları, lüks iş ve alışveriş merkezleri, oteller bulunur. Şehrin merkezi olarak kabul edilen “d’Etoille Palace” özellikle akşam saatlerinde hareketlenir.
Downtown’da mağazalara girmeli, saat kulesi meydanında, Pazar günü oynamaya gelen çocukları izlemelisiniz. Evet, burası lüks restoranlar, kafeteryalar ve mağazalarla doludur. Ayrıca, güzel kadınlar, spor arabalar ile oldukça gösterişli bir yer havasındadır. Yani, burası tam bir Avrupa kenti görünümündedir.
Al-Omari Camisi
Downtown Rue Weygand bölgesindedir.
Burası: 1153 yılında, haçlı seferlerinde, şövalyeler tarafından St. John yani Vaftizci Yahya adına yaptırılmış bir kilisedir. Ancak: 1291 yılında Memlüklüler, burayı ele geçirince, kilise camiye dönüştürülmüştür.
Önceleri: “Al-Tabwa” camisi olarak bilinen yapının ismi, İkinci Halife Ömer İbn Al-Hattab’ın anısına değiştirilmiştir.
Camiyi ziyaret etmek isterseniz, bayanların yalnızca başını örtmesi yetmiyor, cami görevlisi girişte, ilaveten siyah renkli bir başörtüsü veriyor. Caminin içi çok temiz. Altın bir çelik kafes var, bu Sultan Abdülhamit’in şehre hediyesidir. Caminin içindeki kumtaşı duvarları: muhteşem Memluk ve Osmanlı yazıtları ile dekore edilmiştir. Caminin çevresinde Vaftizci Yahya için yaptırılmış bir türbe bulunmaktadır.
Mohammed al-Amin Camisi-Mavi kubbeli cami
Burada: Refik Hariri’nin anıt mezarı bulunmaktadır.
Evet, cami, Beyrut şehrinde “Şehitler Meydanı” bölgesindedir. 2002-2007 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapı: çok ihtişamlı ve büyüleyici bir güzelliği sahiptir. 4 tane, ikişer şerefeli minaresi bulunmaktadır. Özellikle: mavi kubbesi, çok uzaklardan bile dikkati çekmektedir.
Sanırım bu mavi kubbe nedeniyle, bu camiyi, Sultanahmet Camisine benzetiyorlar ki, bence böyle bir benzetme tamamen anlamsızdır. Yani kubbesi maviye boyandı diye Sultanahmet Camisine benzetilmesi gerçekten saçmadır.
Yine de, caminin içinde, kubbenin süslemelerinin muhteşem olduğunu söylemek gerekir. Ayrıca: yine caminin içinde büyük kristal bir avize görülüyor.
Place des Martyrs
Downtown Rue Bshara El Khoury bölgesindedir.
Burası Şehitler Meydanı olarak da bilinmektedir. Mohammed al-Amin camisinin hemen yanındadır. Meydan: iç savaş sırasında en şiddetli çatışmaların sürdürüldüğü bir yer olarak önem kazanmaktadır.
Meydanda bulunan bronz şehitler anıtı ise: I. Dünya savaşı sırasında, Osmanlılara karşı yapılan mücadeleleri nedeniyle, Lübnan milliyetçilerinin anısına yapılmıştır. (söylediklerine göre, Osmanlılar tarafından asılan Lübnan milliyetçileri için yapılmıştır)
Anıt: 1960 yılında açılmış ve İtalyan heykeltıraş tarafından yapılmıştır.
Anıt üzerinde: iç savaştan kalma mermi ve patlama izleri görülmektedir. Bu izler, daha önce de sözünü ettiğim gibi, tamir ettirilmiyor, çünkü iç savaşın anlamsızlığının gözler önünde durması amaçlanıyor.
Meydanın bir diğer özelliği de; şehirde yapılan tüm protesto gösterilerinin burada yapılıyor olmasıdır. En son olarak: 2005 yılında, Suriye karşıtı “sedir eylemi” burada yapılmıştır.
Bu yüzden, burayı ziyaret etmek isterseniz, her hangi bir siyasi eylem veya toplantı, gösteri bulunmadığına dikkat etmeniz gerekir.
Place Etoile
Buraya “Yıldız Meydanı” deniliyor. Burada, meydanda dolaşan özel güvenlik elemanlarının fotoğraflarını çekmeyin. Zaten: Beyrut şehrinde fotoğraf çekerken, kesinlikle dikkat etmenizde yarar var. Saat kulesinin hemen karşısında, Ortodoks St. George Katedrali görülüyor. Ama buranın en özel yapısı, Lübnan Parlamentosudur.
Saat kulesi: Fransız işgali döneminde, Belediye Başkanı tarafından şehre sunulmuş olup, saatler “Rolex” markadır ve bu yüzden saat kulesi “Rolex saat” olarak bilinir. Saat kulesinin çevresi: Osmanlı mimari izleri taşıyan taş ve mermer yapılarla doludur. Tüm meydan ise, parke taşlarla döşelidir. Meydanın güvercinleri de dikkatinizi çekecektir.
Meydanın çevresindeki daha küçük sokaklarda, trafik korkusu olmadan yürüyerek gezebilirsiniz.
St.George Katedrali
Downtown Rue Emir Bechir bölgesinde, Place d’Etoille’den biraz ileridedir.
Burası da, haçlılar döneminde 1772 yılında inşa edilmiştir. Ancak, burada daha önce, yani 6’ncı yüzyılda, Bizans imparatoru Theodosius II tarafından verilen bir kararname ile yapılan bir kilise bulunuyormuş. Evet, burası Beyrut şehrinin en eski kilisesidir.
Ancak, Lübnan iç savaşı sırasında yapı ağır hasar görmüş ve talan edilmiştir. Yağmalaman sanat eserlerinin bazıları, daha sonra ele geçirilmiştir. Daha sonra, katedral restore edilmiş ve yeniden açılmıştır. Katedralin içi çok güzel, zamanınız varsa gezmenizi öneririm.
Holiday İnn Oteli
Şehir merkezindeki bu bina da: delik deşik olmuş olarak görülür. Otel: savaş boyunca keskin nişancıların uğrak yeri olmuş ve bu yüzden defalarca roketlenmiştir.
1975 yılındaki iç savaşın, ilk cephelerinden biri burada açılmış ve oteller savaşı adı altında çatışmalar sürmüştür.
Şehirde, “Holiday İnn” oteli, daha sonraki yıllarda “Dunes” olarak yeniden açılmıştır.
SOLİDERE SEMTİ
Burası, Beyrut şehrinin merkez semtidir. Burada bulunan ve görebileceğiniz yerler şunlardır.
Büyük Serail (Grand Serail)
Majidiye bölgesindedir.
Lübnan Başbakanı tarafından kullanılan “Hükümet Sarayı”, bir tepenin üzerinde, Lübnan Parlamentosunun birkaç blok ötesindedir.
Burası, 1853 yılında inşa edilmiş ve Osmanlı ordusu için kışla olarak yapılmıştır. Fransız sömürge döneminde ise, bu yapı, Fransız yönetim binası olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, devlet sarayı olarak kullanılıyor.
Yapının mimari özelliklerinden biraz söz etmek istiyorum. Yapının mimari tasarımında: İstanbul-Selimiye kışlası örnek alınmıştır. Uzun cephesi 80 metredir. Doğu cephesinde üç sıra halinde 16 sıra pencere bulunur. 1861 yılında, yapı, Askeri hastaneye dönüştürüldüğünde, binanın anıtsallığı sürdürülmüştür.
Özellikle iç savaş sırasında, Serail, sık sık saldırılara hedef olmuştur. Savaş sonundaki 900 işgünü süren restorasyon ise, 1998 yılında tamamlanmıştır.
Günümüzde: Serail: modern iç ve ileri teknoloji olanaklarıyla donatılmıştır. Orijinal Osmanlı yapısının sadık bir uyarlaması olarak, daha işlevsel bir bina ortaya çıkmıştır. Dış duvarlar tamamen restore edilmiştir.
Üstteki 2 katta: Başbakanlık konutu, ofisi ve personel için ofisler, kabine odası ve bakanların ofisleri bulunur. Zemin katta ise, bir ziyafet salonu, iki resepsiyon alanı, basın odaları ve bir avlu bulunur. Yeraltında ise: otopark, ofisler ve odalar bulunur. Büyük Serail binasında: 430 oda bulunmaktadır.
Gezmek derseniz, bu büyük olasılıkla mümkün olmayacaktır, çünkü: siyasi huzursuzluklar ve Suriye’deki durum nedeniyle, çevredeki yolların birçoğu, şu anda dikenli tellerle kapatılmıştır. Yani, yaklaşmak mümkün olmuyor.
Evet: hükümet sarayının hemen yanında: Osmanlı Abdülhamit saat kulesi ve kalkınma ve imar yüksek kurulunun iki binası bulunmaktadır.
Hamidiyyeh Saat Kulesi
Saat kulesi, 1897 yılında, Sultan Abdülhamit’in taç giyme töreni yıldönümü anısına, Müslümanlara namaz vakitlerini göstermesi için yaptırılmıştır.
Dönemin Beyrut Valisi Rashid Bey’in isteği üzerine, Sultan, saatin yaptırılması emrini vermiştir. Saat kulesinin yapımı için ilk taş: 9 Ocak 1897 tarihinde yani Sultan’ın doğum gününde yerleştirilmiştir.
Kule: 25 metre yüksekliktedir. Tamamlandığında Beyrut şehrinin en yüksek yapısı olarak dikkat çekmiştir. Kumtaşı ve kireçtaşı kullanılarak yapılmıştır. Saat kulesinin üçüncü katında, 300 kg. ağırlığında bir çan asılıdır.
ASHRAFİEH VE GEMMAYZE BÖLGESİ
Ashrafieh bölgesi
Burası, Downtown bölgesinin doğusundadır ve Beyrut şehrinin en eski ve cazibeli mahallelerinden birisidir. Burada: çok sayıda restoran, kafe ve gece kulüpleri bulunur. Bu nedenle, turizm içinde önemli bir merkezdir. Ticari mekanlara ek olarak, yine bu mahallede yenilenmiş evler, apartmanlar bulunur ki, şehirde alışveriş ve gezmek için uygun bir yer olarak tercih edilir.
Escalier de Saint Nicolas
Burası: Achrafieh Rue Surscok ve Rue Gouraund arasında bulunan merdivenlerdir, ancak Orta doğunun en uzun merdivenleri olarak bilinirler. Her yıl, yılda iki kez burada açık hava sergisi düzenleniyor ve gerek yerel gerekse uluslar arası el sanatları ürünleri kurulan tezgahlarda satılıyor.
ABC Alışveriş Merkezi
Şehrin en popüler ve büyük alışveriş merkezi, buradadır. Bu alışveriş merkezinde 200 mağaza, 20 restoran, 7 sinema salonu bulunmaktadır. Gün içinde, saat: 10.00-22.00 arasında açıktır.
Monot Caddesi
Burada birçok pub bulunmaktadır. Hatta, burası Beyrut şehrinin barlar sokağı gibi bilinir. Şehir merkezinden çok kısa bir yürüyüş ile buraya ulaşmak mümkündür. Şehrin diğer bölgelerinde yaz aylarında açık hava kulüpleri açıldığından, buranın popülütesi azalmaktadır. Çünkü, buradaki kulüpler, kapalı mekanlardır. Bu bölgede, çoğu yerel ve uluslar arası ölçekte tanınmış DJ’lerin müzik yaptıkları kulüpler bulunmaktadır.
Gemmayze Bölgesi
Burası, Beyrut şehrinin Fransız döneminin özelliklerini yansıtan köşesidir. Burada: dar sokaklar, güzel tarih kokan binalar bulunur ki, eski bir semttir. Ancak, yine de burada birçok barlar, kafeler, restoranlar ve salonlar bulunur.
Yani her zaman sokakta iyi bir restoran bulmak mümkündür. Burası, daha elektronik ve bohem havasının hakim olduğu bir bölgedir. Burada, görülecek yerler daha fazladır.
Saifi Mahallesi
Bu mahalle: Fransız evlerinin restore edilmesiyle oluşturulmuş olup, alışveriş meraklıları, burada orijinal şeyler bulup satın alabilirler.
Rue Gouraud
Günümüzde, Beyrut gece hayatının merkezi burasıdır. Bu bölgede, dar sokaklarda araba çalışmıyor, daha doğrusu giremiyor. Fransız döneminin izlerini taşıyan bir bölgedir. Zaten Fransız general Henri Gouraud’un ismine atfen caddenin ismi verilmiştir. Burada, çok sayıda üst düzey restoran ve turizm tesisleri bulunmaktadır.
Achrafiye
Burada, muhteşem güzel evler bulunmaktadır. Burada, ara sokaklarda dolaşabilirsiniz.
Hotel Albergo
Burası: şehrin en otantik otelidir. Buranın çatı katında, kahve içerek küçük bir mola verebilirsiniz. Bu mola sırasında, özellikle gün batımında, şehirdeki yapıların çatılarını izleyebilirsiniz.
Rue de Damas
Burası, ilk bakışta önemsiz bir cadde olarak görülse de, aslında iç savaş sırasında “yeşil hat” oluşturmasıyla bilinir. Burada: iç savaş sırasında, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, esir değişimi yaparlar ve tüm pazarlıklar bu cadde üzerinde yaşanırmış. Cadde boyunca: birçok kurşunlanmış ve roketlenmiş binayı, sık sık görebileceksiniz.
Beyrut Ulusal Müzesi
Beyrut şehri ziyaretinizde, mutlaka görmenizi önereceğim bir yerdir. Müze, pazartesi günleri hariç her gün açık olup, saat: 09.00-17.00 arasında ziyaret edilmektedir. Rue de Damas bölgesindedir.
Müzede sergilenen koleksiyon, II.Dünya savaşından sonra toplanmaya başlamış ve müze 1942 yılında ziyarete açılmıştır.
Müzede, kronolojik olarak sergilenen eserler arasında: Lübnan tarihi ve Lübnan ülkesinin Akdeniz’deki önemi vurgulanıyor.
Müzede: iç savaş sonrası yeniden kurulma belgeseli, her saat başı, ziyaretçilere gösteriliyor. İç savaşın mantıksızlığını anlatan bu belgesel, mutlaka izlenmelidir. Çünkü: 1975 yılındaki iç savaş sırasında, Beyrut Ulusal Müzesi de, özellikle Mısır bölümü ve koleksiyonu, büyük zarar görmüş ve yapılan restorasyonun ardından, 1999 yılında yeniden açılmıştır.
HAMRA BÖLGESİ
Burası: nispeten daha az turistik bir bölge olarak biliniyor. Burada bulunan “Beyrut Amerikan Üniversitesi” kampüsü; şehrin temposundan kaçıp kafa dinlemek isteyenler için idealdir. Burada yürüyüp kahve içmelisiniz.
Hamra bölgesini keşfetmek isterseniz: özellikle Rue Hamra ve Rue Bliss arasında bulunan sokakları gezmelisiniz.
Şehrin gerçek yüzünü burada görebilirsiniz. Burada her şey elinizin altında ve fiyatlar oldukça makuldür. Ancak, burada göreceğiniz birçok markanın ürünleri: genellikle sahtedir yani bunu bilerek alışveriş yapın.
Hamra Caddesi
Hamra caddesi sahil boyunca uzanır, ancak Hamra caddesini bir sokak geçtiğinizde, bu kez, sokak ortasında yaşayan evsizlerle karşılaşırsınız.
Corniche
Burası: Akdeniz’in muhteşem manzarası eşliğinde, sahil yürüyüşü yapabileceğiniz bir yerdir. Burayı ziyaret ederseniz, yerel halkı tanıma fırsatı bulabilirsiniz. Birçok yerdeki sokak satıcıları: kahve, baklava gibi yiyecek ve içecekler satıyorlar.
Roma Hamamı
Rue Riad El Solh bölgesindedir.
Bir zamanlar Finike, Roma eyaletinin bir parçasıymış. Bu yüzden, Beyrut şehri, son derece iyi korunmuş Roma eserleriyle doludur. Bunlar arasında, 1968 yılında ortaya çıkarılan ve iç savaştan sonra temizlenerek 1997 yılında ziyarete açılan bir Roma hamamı da bulunmaktadır.
Bank Street arkasında bulunan Roma hamamı: günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir. Burada, çok sayıda boş havuz görülür. Güçlü kireçtaşı sütunlar ve ağır alınlıkların bazıları, yakın geçmişte onarılmıştır.
Beyrut Amerikan Üniversitesi-AUB
Hamra Rue Bliss bölgesindedir.
Orta doğunun en saygın üniversitelerinden birisidir ve ormanlık bir alan içinde bulunur. Kampus: Rue Bliss Corniche’dedir ve güzel korunur. Ziyaretçilerin, Rue Bliss bölgesine bakan ana kapıdan kampüs içine girmelerine izin verilir.
Beyrut Amerikan Üniversitesi Müzesi
Şehirdeki iki arkeoloji müzesinden biridir. Bu müze, aynı zamanda Ortadoğu bölgesinin en eski müzesidir. Müzede: taş devrinden, İslam dönemine kadar birçok obje sergilenmektedir. Özellikle: Arap sikkeleri, çanak-çömlekler, Lübnan ve Doğu eserleri, kil tabletler ve birçok özel koleksiyon eserlerini görmek mümkündür.
Kilikya Müzesi
Rue Sawma Jaber ve Rue Akhawain Rahbani bölgsinde bulunan bu müze: Ermeniler tarafından oluşturulmuş ve sözde 1915 soykırımı ile ilgili belgelerin bulunduğu bir müzedir. Gitmeye gerek yok, bu tür politik ve siyasi içerikli yerlere müze bile denilemez.
Rene Moawad Garden
Rue Spears bölgesinde bulunan bu bahçe: Beyrut şehrinin en eski parkıdır ve 1907 yılında kapılarını ziyaretçilere açmıştır. Günümüzde ise, şehir hayatının popüler bir parçasıdır.
Burada, oyun alanları, üç tekerlekli bisiklet kullanılan yollar ve yürüyüş yolları bulunur. Yaz aylarında, özellikle hafta sonlarında aşırı kalabalık olur.
Bunun dışında, huzur ve sessizlik düşünürseniz ve piknik yapmak isterseniz, Beyrutlular gibi, siz de burayı ziyaret edebilirsiniz. Parkın ismi, yerel halk dilinde ”Sanayeh Garden” olarak biliniyor.
Pigeon-Pigeon Rocks-Güvercin Kayalıkları
Hamra bölgesini gezdikten sonraki durak “Güvercin Kayaları” olmalıdır. Raouche Corniche bölgesindedir. Güvercin kayaları: Beyrutluların Corniche dedikleri sahil yolundan izlenebiliyor. Yol kenarındaki kafeye oturup, uzaktan şehrin sembolü olmuş bu kayaları izlemek mümkündür.
Burası, şehrin en önemli turistik sembolüdür. Bunlar: denizin ortasında bulunan iki büyük kayadır. Küçük teknelerle, bu kayaların bulunduğu yere turlar düzenleniyor. Kayalardan birinin altından kayıkla veya botlarla geçilebiliyor.
Raouche Semti
Beyrut şehrinin batı sınırında Akdeniz boyunca uzanan bu bölge, şehrin en popüler ve en cazip yerleşim alanıdır ve Güvercin kayaları, sahil açıklarında bulunur.
Corniche
Burası bir gezinti yeridir.
Beyrut şehrinde güneş battıktan sonraki en hareketli yerlerden birisidir. Bu kordon boyunda, birçok kafeler bulunmakta olup, bu kafelere oturup, Beyrutluların yaşam tarzlarını izleyebilirsiniz.
ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER
Jeita Grotto
Burası, Beyrut şehir merkezinin biraz dışındadır ancak dünyanın en önemli birkaç doğa harikasından biridir. Evet, bu mağaralar, Beyrut şehir merkezinin 20 km. kuzeyindedir.
Mağaralar ilk olarak, 1863 yılında, Amerikalı bir misyoner tarafından bulunmuştur.
Rahip Williams Thomson: mağara içinde yaklaşık 50 metre ilerlemiştir.
Avlarınken yer altı nehrine düşen silahını bulmaya çalışırken mağarayı keşfetmiştir.
1873 yılında ise: bir kısım araştırmacı, bu mağaraları araştırmışlar ve 1060 metre ilerlemişlerdir.
Ancak: 1958 yılında turizme açılmıştır. Üst galeri ise, 1969 yılında ziyarete açılmıştır. İç savaşın ardından, Temmuz 1995 tarihinde yeniden ziyarete açılan mağaralarda, fantastik kaya oluşumları, yılda 280.000 ziyaretçiyi buraya çekmektedir. Mağara ve diğer tesislerde ise, 115 civarında yerel halk çalışmaktadır.
Bu sıra dışı mekanların açılışını dünyaya duyurmak için: Lübnanlı sanatçı ve heykeltıraş Ghassan Klink tarafından, Fransız besteci François Bayle ile birlikte bir müzik konseri düzenlenmiştir. Ayrıca, 1969 yılında Alman besteci Carl-Heinrich Stochausen tarafından bir konser düzenlenmiştir.
Dağların altındaki bu alan: iki kireçtaşı mağara, üst galerileri ve 6230 metre uzunluğunda “Dog River” ismi verilen bir yer altı nehrinden oluşmaktadır. Mağaralar: yer altı nehri için bir tünel veya geçiş yoludur.
Mağaraların toplam uzunluğu 9000 metredir ve mağara içinde 8.20 metre uzunluktaki sarkıt, dünyanın en büyük sarkıtı olarak kayıtlara geçmiştir.
Mağarada, tüm bunların yanında, su seviyesinden tavana kadar 108 metre yükseklik ile, büyük bir salon bulunmaktadır. Mağaralar deniz seviyesinden 300 metre yüksektedir.
Alt katta:
623 metre uzunluğunda bir yer altı gölü bulunmaktadır. Özellikle kışın yükselen su seviyesi nedeniyle, bazen ziyarete kapatılmaktadır. Su seviyesinin uygun olduğu zamanlarda ise, ufak teknelerle mağara muhtemelen 2 saat içinde gezilebilmektedir.
Buradaki yürüyüş parkuru toplam 7800 metredir ancak 400 metrelik bölüme yürüyerek ulaşılmaktadır.
Üst katta ise:
Mağaranın asıl görkemli kısmı bulunmaktadır. Burası kuru kısımdır ve her zaman ziyarete açıktır. Bu kısımda: uzun dikitler ve sarkıtlar ziyaretçileri büyülemektedir.
Burayı: yürüyerek gezebilirsiniz. 2200 metrelik yürüyüş parkurunda, 750 metrede çok ilginç: taş kolonlar, perdeler ve mantarlar görülüyor.
Bölgede, bunların dışında: ziyaretçilerin zaman geçirmesi için: teleferik, tren, minyatür hayvanat bahçesi, bahçe ve birçok heykelcik bulunuyor.
Ayrıca: geleneksel ve ilginç hediyelerin satıldığı 4 hediyelik eşya mağazası bulunuyor. Son olarak, burayı ziyaret edenler, geleneksel Lübnan yemekleri tatmak isterlerse, bir restoran var, orayı deneyebilirler.
İç savaş sırasında:
Hıristiyanlar, burayı cephanelik olarak kullanmışlardır. Bu çatışmalarda: kurulum, teleferik, otopark, idare binası ve restoranların bulunduğu bölümler tamamen imha edilmiştir. 1995 yılında ise, Refik Hariri tarafından 1 yıl 4 aylık çalışmanın ardından turizme kazandırılmıştır.
Evet, buraya yolunuz düşerse: otoparka aracınızı bıraktıktan sonra: teleferik veya yükseklik korkusu varsa, bir buhar makinesinin küçük bir örneği tarafından çekilen tren ile, mağaraların bulunduğu yere ulaşırsınız.
Üst galeri girişine yakın bir klimalı tiyatro salonunda, birçok dilde, Jeita hakkında bir film gösterimi düzenlenmektedir. Alacağınız giriş bileti: alt ve üst galeriler ve teleferik içindir. Tiyatro ve tren ve otopark çıkışı için bileti yanınızda bulundurmaya devam edin.
Tesiste: çeşitli restoranlar, bir bar ve tuvaletler ve Lübnan el sanatlarının satıldığı hediyelik eşya dükkanları da bulunuyor. Pazartesi tesis kapalı, pazartesi dışında ise saat: 09.00-17.00 arasında açık bulunuyor.
Harissa-Notre Dame du Liban heykeli
Akdeniz’e şehrin tepesinden bakan ve Maruni şapelinde bulunan heykel: muhteşem bir manzaranın bulunduğu yerdedir. Burası: şehir merkezine 20 km. uzaklıktaki Harisa köyündedir. Burası “Katolik” toplulukların odak merkezidir.
Heykel yapımı ilk olarak: 1854 yılında gündeme gelmiştir. Daha sonra, Fransa-Lyon şehrinde: sanatçı Durenne tarafından 8 metre uzunluğunda ve 14 ton ağırlığındaki bronz heykel yapıldı ve beyaz boya ile boyandı. “Meryem” e benzeyen heykel, ardından, büyük bir gemiyle, 1906 yılında Beyrut şehrine getirildi.
Mayıs 1908 tarihinde heykel, 20 metrelik bir kule üzerine yerleştirildi. Burası, Lübnan ülkesinde en çok ziyaret edilen dini yerdir. Çünkü: heykel aynı zamanda “Lübnan Kraliçesi” olarak isimlendirilmektedir. Papa John Paul II: heykeli 10 Mayıs 1997 tarihinde ziyaret etmiştir.
Heykelin bulunduğu şapelin bahçesinde ise, Lübnan bayrağında da bulunan “Sedir ağacı” görülüyor. Heykelin balkonundan, biraz önce sözünü ettiğim muhteşem manzarayı izledikten sonra: teleferiğe binerek “Jounieh” bölgesine inebilirsiniz.
Evet, buraya çıkmak için teleferik kullanılıyor. Teleferik, deniz seviyesinden 520 metre yüksekliğe, yani heykelin bulunduğu tepeye çıkıyor ve 1.5 kilometrelik bu uzaklık, yaklaşık 10 dakikada alınıyor.
Ancak: 4 kişi alabilen teleferik kabinleri, eski ve minicik, aynı zamanda yolculuk yaparken, evlere o kadar yakın geçiyor ki, korkmamak elde değil, geçerken binaya, evlerin balkonlarına çarpacak diye korkuyorsunuz.
Burayı ziyaret ederseniz, Pazar günü gitmemeye dikkat edin, çünkü Pazar günü yukarıdaki kilisede ayin var ve bayağı kalabalık oluyor.
Jounieh
Burası, bir sahil yerleşim yeridir. İç savaş sırasında, Beyrut’tan dinlenmeye gelen Hıristiyan militanları: bu yerleşim yerine giderlermiş.
Günümüzde, teleferikle buraya giderken, evlerin çok yakınından geçerek yapılan yolculuk oldukça eğlenceli geçiyor. Özellikle, gün batımı saatlerinde bu teleferik yolculuğunu yaparsanız, muhteşem manzara daha da ilginç hale gelecektir.
Bunun dışında: yerleşim yerinde güzel restoranlar ve mağazalar bulunuyor. Ayrıca: barlar sokağı denilen bir yer var. Zaten Üniversiteler de o mahaldedir. “Casino Du Liban” buraya yalnızca 2 km. uzaklıktadır. Beyrut havaalanı ise, 50 km. uzaklıktadır. Beyrut şehir merkezi ise, buraya 15 km. uzaklıktadır.
Tayland’ın güneybatısında ve Andaman Denizinde bir adadır. Tayland ülkesinin dünyaca ünlü turizm adasıdır. Adanın arazi alanı, 500 kilometre kareden fazladır ve kuzey-güney istikametinde 50 km uzunluğundadır. Adanın bir ucundan diğer ucuna yaklaşık 1 saatte gidiliyor.
Başkent: Phuket City şehridir. Hava alanı: adanın kuzey ucunda, merkeze 45 km uzaklıktadır.
Tayland’ın en büyük köprüsü olan Sarasin köprüsüyle, ana karaya bağlanmıştır. Bangkok-Phuket arasındaki uzaklık: 840 km dir ve karayolu ile 12 saatlik yolculuk gerektirir.
Batı kıyısı boyunca birçok plaj vardır. Doğu sahili ise daha çok mangrov ormanları, balıkçı köyleri, tekne marinaları ve karides çiftlikleriyle doludur. Adanın iç kısımlarında ise: özellikle adanın kuzey kesiminde büyük ölçüde tarım yapılmakta, kauçuk ve ananas tarlaları görülmektedir.
Adanın en yüksek yeri, deniz seviyesinden 540 metre yüksekliktedir. Para birimi: Tayland Bahtı ve elektrik 220 voltdur. Nüfusun geneli Budisttir. Şehrin esas ismi: bir alışveriş merkezinin ismi olarak da kullanılan “Jungceylon” dur.
Ana gelir kaynağı turizmdir. Ancak buradaki kalay madenciliği, 16’ncı yüzyıla kadar uzanır. Diğer gelir kaynakları: lateks, ananas, dondurulmuş balık, kaju fıstığı ve hurma yağıdır.
Önemli hususlar
Tayland ülkesinde yasalar gereği alkol sadece; 11.00-14.00 ve 17.00-24.00 arasında mağazalarda satılabilir. Yani, bir öğleden sonra bira veya alkollü içki içmek isterseniz, önceden almanız gerekir.
Tayland ülkesinde fuhuş yasadışı olarak kabul edilmektedir. Ancak Patong’da olduğu gibi bazı yerlerde tolöre edilmektedir.
Eğer ulaşım için bir tuk-tuk kullanmayı düşünüyorsanız, binmeden önce mutlaka pazarlık yapın. Pazarlık Tayland ülkesinde her konuda geçerlidir, örneğin bir tekne gezisi için sizden 4000 baht isterler, siz sonuçta o tekne gezisine 1200 bahta gidersiniz.
İKLİM
Tayland ülkesinde iki mevsim vardır. Bunlar: yüksek ve alçak mevsimdir. Burayı ziyaret için en uygun mevsim: Aralık-Mart ayları arasındadır. Ancak bu sezon yani yüksek sezonda oteller için daha fazla ücret ödemeniz gerektiğini unutmayın.
Bu sezonda, her gün yağmur yağmaz. Bunun dışındaki sezonlarda (Haziran, Eylül-Kasım ayları arasında) sık sık yağmur yağar, hatta bazen durmaksızın yağmur yağar.
Yağmur yağdığında, o güze mavi deniz, bulanık olur. Ancak son zamanlarda, yüksek sezonda bile yağmur yağdığı görülmektedir. Muson ilginç bir yağmur, bir anda başlıyor, durmaksızın yağıyor ve hatta bazen tüm gün boyu sürüyor, hatta şemsiye fayda etmiyor, sanki başınızdan aşağı kovayla su döküyorlar.
İlginç olan o anda hava sıcaklığının 40 dereceden fazla olması, ama ıslanınca tabii bütün güzellikler kayboluyor ve nem insanı rahatsız ediyor. Hava sıcaklığı 20 derece olduğunda, yerliler havanın çok soğuk olduğunu söylerler.
ALIŞVERİŞ
Burada alışveriş için büyük bir mekan ararsanız, Jungceylon Alışveriş Merkezini seçebilirsiniz. Bağnla yolunun tam karşısında, şehir merkezindeki bu alışveriş kompleksi, Patong’daki alışveriş alışkanlıklarını tümden değiştirmiştir.
Kompleksin iki ana mağazası: parıldayan iyi aydınlatılmış “Robinson” ve “Big C” süpermarketidir.
Alışveriş merkezindeki 200 mağazadan: kıyafetler, gözlükler, kozmetik, cep telefonu ve aksesuarları, elektrikli ürünler ve parfümeri satın alabilirsiniz. Alt katta: bir Keşmir yapımı halıların satıldığı yer bulunuyor.
Robinson: kadın ayakkabısı ve aksesuarları ile, muhtemelen Tayland’ın en büyük kadın iç çamaşır serisini sunmaktadır. Buranın ayakkabı bölümü de çok güzeldir, mutlaka uğrayınız, Pierre Cardin, Lacoste, Matino ve Polo gibi markaların güzel ayakkabılarını uygun fiyata bulup satın alabilirsiniz.
Big C’nin üst bölümü: spor aksesuarları, televizyonlar, dijital kameralar ve bilgisayar aksesuarlarına ayrılmıştır. Alt katta, büyük bir yemek yeri, süpermarket, bir dergi ve DVD standı ve ev eşyaları satılan yer bulunuyor.
Alışveriş merkezinin ana girişi yanında, iki büyük spor mağazası vardır. SuperSports ve Sport World isimli bu mağazalarda, her türlü ürünü bulup satın alabilirsiniz.
Şimdi Phuket içindeki gece pazarlarından söz etmek istiyorum:
Phuket içindeki gece pazarları her zaman eğlencelidir. Bunlar: Chillya Market, Naka Weekend Market ve Phuket Town’daki Sunday Walking Market’tir.
Gece pazarlarının ortak özellikleri: kalabalık, renkli, şaşırtıcı, kokulu, dağınık, labirent gibi karmaşıktır. Gece pazarlarının kuruluş nedeni, gecenin serinliğinden yararlanmaktır.
Chillya Market
Adadaki en yeni Pazar yeridir. Tesco Lotus ve Phuket şehir merkezi arasındadır. Perşembe günleri saat: 17.00-23.00 arasında açıktır. Özellikle Taylandlı gençler burayı çok tercih ederler. Pazar yerinde, eski konteynerler kullanılıyor. Konteyner bölümü, her gün saat 17.00-23.00 arasında açıktır.
Sunday Walking Market
Buraya yerel halk “Lard Yai” der. Günümüzde Phuket şehrinin en popüler pazarıdır. Şehrin tarihi kısmı olan Thalang yolundadır. Burada çok sayıda: sahte taklit tişört ve ucuz kot pantolon satılmaktadır. Burası, her Pazar günü, saat: 14.00-22.00 arasında Thalang Road’da yani şehrin tam ortasında açıktır.
Naka Weekend Market
Bu aşırı büyümüş Phuket şehri gece pazarına, turistler “Naka Market” ismini verirler. Yerliler ise “Car Boot Sale” anlamına gelen “Talad Tairod” ismini verirler. Naka market, son zamanlarda bayağı popüler olmuştur. Bankok şehrindeki devasa hafta sonu pazarına referans olarak kullanılıyor. Phuket kasabasının eteklerinde bulunan bu Pazar yeri: Cumartesi ve Pazar günleri, saat: 16.00-21.00 arasında açıktır.
NEREDE NE YENİR
Jungceylon alışveriş merkezinde, hem alışveriş hem de yemek yiyebileceğiniz harika mekanlar vardır. Ayrıca, yine şehirde Liman Meydanı, Silang Bulvarı ve Çin Phuket bölgesi olarak bilinen bölgenin çevresinde Tayland, Avrupa, Kore, Japon ve Çin yemekleri sunan çeşitli restoranlar bulunur.
Sino Phuket bölgesi: bir açık hava restoranları bölgesidir. Burada: aslında kapalı ama çatısı açık, ancak yüksek olduğundan fark edilemeyen çoğu mekanda yine yemek servisi yapılmaktadır. Buralar açık havada oturup bir şeyler yemek için idealdir.
Yöresel yiyeceklere ait, bir-iki önerim:
Pad Thai yani kızarmış erişte düşünebilirsiniz.
Som Tam, yine buraya özgü papaya’dan yapılan bir tür salatadır.
Ancak unutmayın ki, burada yiyebileceğiniz yöresel yemeklerin, birçoğunda domuz eti kullanılmaktadır.
GECE HAYATI
Şehirde Soi Bangla denen yer bayağı kalabalık oluyor ve bu kalabalık içinde dolaşmak gerçekten zordur. Neon ışıkları ve sağır edercesine yüksek sesle çalınan müzik ve barlar, buranın en ilgi çeken özellikleridir.
Bangla yolunun yanı sıra, Patong Plajı, iki ana şeridi olan Rat-U-Thit yolu ve Thaweewong yolu boyunca, yine ilginç gece kulüpleri bulunmaktadır. (Paradise Complex denen yer, eşcinsellerin gece hayatı merkezidir.)
Hard Rock Cafe ve Hooters gibi uluslar arası markaların mekanlarında güzel zaman geçirmek mümkündür. Banana Disco, 1993 yılında, Patong’da açılan ilk dans kulübüdür.
Aslında Patpong gece hayatı hakkında yazılacak pek bir şey yok, Tayland Pattaya şehrini ziyaret edenler varsa, burası da oranın bir benzeri, yani özellikle akşam saatlerinde, genç kızlar cadde ve sokakları dolduruyorlar, amaç belli.
Öte yandan, barlarda içtiğiniz içkilere özellikle dikkat edin, içkinin kapağının yanınızda açılmasını görün, aksi halde içkinize uyku hapları veya diğer uyuşturucular rahatlıkla karıştırılabiliyor.
GEZİLECEK YERLER
Patong
Patong bölgesini anlatmaya başlamadan önce, bir önemli husustan söz etmek istiyorum. 26 Aralık 2004 tarihinde, Patang Plajı, Phuket ve Tayland’ın batı kıyıları, Hint Okyanusu depremi sonucu oluşan Trunami tarafından vuruldu, dalga sahil ve iç kısımlarda büyük yıkımlara sebep oldu ve birçok kişi öldü. Ancak Tsunaminin ardından, Patong büyük ölçüde yeniden düzenlendi.
Burası, Phuket adasındaki en ünlü sahil beldesidir. Nemli sıcak sokaklar, neon ışıkları ve Patong’un kaotik atmosferi, egzotik Doğu’da bulunduğunuzu hemen hissettiriyor.
Çok çeşitli aktiviteleri ve gece hayatıyla hareketli bir yerdir.
Özellikle gece, burada yüzlerce restoran, bira barı ve gece kulüpleri, ziyaretçilere hareketli bir gece hayatı sunuyor.
Gece hayatı özellikle Soi Bangla yolu çevresinde yoğunlaşıyor. Gece hayatında, Tayland’ın diğer şehirlerinde olduğu gibi, seks ağırlık kazanıyor.
Patong Beach-Plajı
Plajlardan söz açılınca hemen şunu söylemek istiyorum. Adanın doğusunda gel-git nedeniyle kayalıklar ortaya çıkıyor ve bu yüzden yüzmek mümkün olmuyor.
Yani, adanın sadece batı bölümünde yüzülebiliyor. Eğer oteliniz adanın doğu bölümünde ise, denize girmek için batı bölümüne gelmeniz gerekiyor.
Plajı anlatmadan önce, birçok kaynakta gördüğüm bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Burada: denizin kirli olduğu söyleniyor.
Özellikle Patong çevresindeki okyanusun oldukça kirli olduğu, denize girdiğinizde, kendinizi plastik torbalar içinde bulabileceğinizden söz ediliyor. Hatta Kasım 2017 tarihinde, deniz kirliliğine önlem için, plajda sigara içmek yasaklanmıştır.
Yani, denizin keyfini çıkarayım derken, denizdeki kirlilik nedeniyle hasta olabilirsiniz. Ayrıca, sahil boyunca birçok cankurtaran olmasına rağmen, iyi bir yüzücü değilseniz, denize girmeden önce iyi düşünün.
Çünkü denizde bazen akıntılar ve güçlü akımlar olabiliyor. Mayıs-Ekim ayları arasındaki muson mevsiminde, Patong çevresindeki okyanus, gayet vahşi olabiliyor. Bu durumda, deniz kıyısındaki plajlarda, kırmızı bayrak çekiliyor, denize girerken buna dikkat etmelisiniz.
Evet, bu uyarılardan sonra, Patong plajı hakkında bilgiler:
Yaklaşık 3 km uzunluğundaki altın kum şeridinden oluşan Patong plajı: Hindistan cevizi, hurma ve tropikal badem ağaçları dizili, Phuket’in en geniş plajlarından biridir.
Yüksek sezonda: plajın kuzey kısmında deniz çok sığ ve temizdir.
Mayıs’tan Ekim’e kadar (güneybatı Muson zamanında) büyük dalgalar ve tehlikeli şişlikler görülür. Bazı günlerde, denize girmeden önce kırmızı bayraklara dikkat etmelisiniz.
Plaj boyunca: küçük tezgahlar ve gezgin satıcılar görülür. Bunlar: çeşitli yiyecekler, içecekler, atıştırmalıklar ve dondurma satıyorlar. Ayrıca: plajda kullanmak için yer örtüsü, güneş gözlüğü ve el işi hediyelik eşya satıcıları da bulunuyor.
“Beach Road” büyük kısmı, MacDonalts, KFC ve Burger King gibi uluslar arası zincir markaların fast food restoranları ve kafelerle doludur. Sahilde: Sole Mio (eski Barefoot Beach Shack), Chez Bernard, Patong Beachfront Food Court, Beach Seafood ve daha fazlası olmak üzere, birçok restoran ve bar seçenekleri görebilirsiniz.
Gelelim gece hayatına: Phuket adasındaki en iyi gece hayatı buradadır. Simon Cabaret (Asya’daki en büyük travesti gösterisi), Patong Boks Stadyumu, Kathu Şelalesi, Wat gibi doğal ve insan yapımı, cazibe merkezlerinin yanı sıra, çok çeşitli eğlence aktiviteleri sunulmaktadır. Patong Tapınağı, Kathu Madencilik Müzesi de bu bölgenin görülmesi gereken yerlerindendir.
Plaj tesislerine
Plajın popülaritesi yoğun olduğundan, iyi bir yer tutabilmek için sabah erken saatlerde gelmek uygundur. Plajın bazı bölgelerinde şezlonglar bunuluyor. Plaj boyunca, kendi minderinizi veya havlunuzu da yere koyarak oturabilirsiniz. Plaj boyunca genel tuvaletler bulunuyor.
Plajın kuzey ucunda, kayaların bulunduğu bölgede şnolkerle yüzmek mümkündür ve gerekli ekipmanları kiralayabileceğiniz bir yer bulunuyor. Ayrıca yine plaj boyunca: geleneksel “Tay masajı” yaptırabilirsiniz. Masözler, ağaçların altındaki gölgelik alanlarda bulunuyorlar.
Yine plaj bölgesinde jet ski ve parasailing deneyebilirsiniz. Bunlar, Bangla Yolunun bitiminden birkaç yüz metre ötededir. Ayrıca: muz botu, su kayağı, rüzgar sörfü de yapılabiliyor.
Bangla Boks Stadyumu
Burada haftada 3 gece, düzenli Tay Boksu (veya Muay Thai) düzenlenir. (Çarşamba, Cuma ve Pazar günleri) Bu ringde, sadece gerçek müsabakalar yapılır ve burası profesyonel bir Muay Thai promoter ekibi tarafından yönetilir.
Boks stadyumu, binanın ikinci katındadır ve iyi bir şekilde aydınlatılmış, büyük açık alan, tüm bahisçilere ringi ve içindeki maçı en net şekilde görebilecekleri şekilde düzenlenmiş, konforlu koltuklara sahiptir.
Maç sırasında, geleneksel Sarama-hipnotik Muay Thai geleneksel müziği çalınır ve müzik gerek boksörleri ve gerekse izleyicileri bambaşka havaya taşır. Maç öncesi, bir tür ritüel dansı olan wai kru ram muay dansı yapılır. Boks maçları, saat 21.00 de başlar ve gece yarısına kadar devam eder. 12-14 yaş arasındaki genç boksörler, gösteriyi başlatırlar. Daha sonra diğer tecrübeli boksörler ringe çıkarlar.
Evet, Bangla Boks Stadyumu, Tayland’ın en popüler sporuna tanıklık etmek için harika bir yerdir. Tayland’da yasa dışı olmasına rağmen, her maçta, bahisçiler, kırmızı veya mavi üzerine bahis oynarlar.
Boon Kaw Kong Tapınağı
Burası, bir Çin tapınağıdır. 1980 yılında inşa edilmiştir. Yapı çok büyük olmamasına rağmen, yerel halk arasında büyük saygı görür. Burayı ziyaret edenler adak adarlar, adakları kabul edildiğinde ise, genellikle ateş karakterleri kurarak tapınağı saygılarını gösterirler. Bazı ziyaretçiler, türbenin bakımı için para bağışlarlar, tapınak içinde fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktır.
Amari Phuket Breeze Spa
Amari Phuket belgesindedir. Burada, ziyaretçiler için masaj ve spa terapisi yapılmaktadır. Sadece ziyaretçilere açık (yerel halka açık değil) bu mekanda, herkes tropikal ormandaki keyifli uygulamaların tadını çıkarabilir.
Dragonjet Tekne Yolculuğu
Patong’da heyecan verici bir yolculuktur. 20 dakikalık bu yolculuk boyunca, su üzerinde bir rollercoster üzerinde 360 derece keskin dönüşler ve yıldırım hızıyla hareket ediliyor. Tüm aile için güvenli, bir metre boyunda minimum bir yükseklikte olan herkes buna binebiliyor.
Özgürlük Plajı-Freedom Beach
Phuket’in batı kıyısında, mükemmel bir plajdır. 300 metre uzunluğunda, beyaz kum şeridi, granit kayalarla süslü ve kalın ve bereketli ormanlarla kaplı tepelerle çevrili muhteşem bir koyda yer alır.
Karon Viewpoint-Kata Viewpoint
Burası: Kata Plajına 10 dakika ve Nai Ham Plajına 10 dakika yürüme mesafesindedir.
Karon Viewpoint; Phuket adasında en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. Ayrıca, yine burası, Phuket’te en çok fotoğraf çekilen yerdir.
Buradan, adanın muhteşem manzarası görülebilir. Nai Harn ve Kata Noi plajları arasında uzanan manzara, yılın çoğu günü büyük kalabalıklarla birlikte izlenir.
Burada çok sayıda park yeri vardır. Hatta, park yerleri kalabalıklaşınca insanlar yol kenarlarına park ediyorlar. Gölge için büyük bir çardak ve altında içecekler ve aperatiflerin sunulduğu stantlar bulunuyor.
Phuket Town Khao Rang (Rang Hill)
Şehir merkezinin kuzeybatı kesiminde bulunan bu zirve, şehrin üzerinden adanın güneyine, komşu adalara ve üzerinde etkileyici Big Buddha’nın bulunduğu adanın omurgasını oluşturan tepelere kadar uzanmaktadır.
Burada 2014 yılında inşa edilmiş park alanında: çocuk oyun alanı, üç restoran ve bar, fitness parkı bulunur.
Wat Khao Rang
Sumnak Song Khao Rang: Khao Rang tepesinin yamacında popüler bir tapınaktır. Burası ziyaretçilerin “Büyük Altın Buda” yı görebilecekleri bir yerdir. Ancak buraya hafta sonu gitmeyin çünkü ada yerlileri, hafta sonunda burayı dolduruyorlar.
Khao Rang Viewoint
Phuket çevresindeki birçok seyir alanının en ünlülerinden birisidir. Tepenin kenarında, güvenlik için korkulukları bulunan büyük bir izleme platformu bulunmaktadır.
Büyüleyici konum, adanın ana şehri karşısında ve uzaktaki tepelerin üzerinde bulunan Büyük Buda’ya kadar güneyde eşsiz manzaralar sunar. Hatta, Phuket adasının doğu kıyısındaki küçük adaların bazıları da görülebilir. Tüm alan peyzajlı bahçeler ve kauçuk ağaçlarıyla doludur. Buraya yolunuz düşerse, küçük bir kafe var, orada dinlenme için mola verebilirsiniz.
Tung Ka Cafe-Restaurant
Phuket adasında, batı kıyısında, gün batımının en iyi izlenebileceği yerlerden birindeki restorandır. Ancak batı sahilinin bu ve benzeri yerleri, saat 18.30’dan itibaren çok kalabalık olmaktadır. Ancak Phuket tepesindeki Rang Hill veya Khao Rang, Tung Ka Cafenin bulunduğu yerler, nispeten daha sakindir.
Khao Rang Breeze
Adada, güneybatıya bakan bu restoran, Phuket şehir merkezi Rang Hill’in zirvesinde, günün her saatinde muhteşem manzaralara sahiptir. Burada, birçok Phuket restoranından farklı olarak, Khao Rang Breeze, menü çeşitleriyle oldukça uluslararasıdır. Yani Tayland yemekleri yanında, birçok farklı çeşit yemek de bulunmaktadır.
Buranın en büyük özelliği: ahşap zemin kaplaması ve restoranın koruyucu çıtasından itibaren yerleşmiş bulunan birkaç ağaçtır. Bunlar güçlü dallarla, restoranın çevresini sarmıştır.
Khao Rang Hill Restoranları
Zirvede, şehrin muhteşem manzarasını sunan üç restoran ve King Rama V’in saltanatı sırasında, Ratsada Korsimbi Na Ranong’un ön plana çıkan valisinin Bronz heykelleri görülür. Burada, piknik yapmak için çimenlik alanlar vardır.
2014 yılında Phuket Town Belediyesi, kentin olağanüstü manzaralarını sunan geniş bir platform ve açık bir Tay pagoda tarzı kule inşa ederek, bölgenin seyir terasını güzelleştirdi.
Burada bulunan restoranların her birinin kendine has çekiciliği vardır. Kullanılmayan raylı traverslerden yapılmış basamaklarla “Tung Ka Cafe” ye çıkılıyor. Burada güzel şaraplar, Batı ve Tay yemekleri sunuluyor. Phuket View Restoran ise, daha geniş ve neredeyse aynı manzaraya sahiptir.
Khao Rank Breeze: bakış açısı olma konusunda oldukça iyidir. Her üç restoran da gayet havadar ve güzeldir. Özellikle geceleri Phuket’in ışıkları açılıp aşağısı pırıl pırıl parladığında, muhteşem manzara da da güzelleşiyor.
Layan Plajı
Adanın batı tarafında, Bang Tao plajının sonundadır. Burası geniş bir ormana uzanmakta ve sıcak güneşte, bolca gölgeli köşeler sunmaktadır.
Phuket Trickeye Museum
Loch Palm Golf Kulübü ve İngiliz Uluslar arası Okulu arasındaki yolda, Kathu’da bulunan Phuket Madencilik Müzesi, adanın en ilginç müzelerinden birisidir. 2008 yılında açılan bu müze, yeterli ölçüde turist çekmeyi başaramamıştır. Bunun en büyük sebebi, Patong merkezine uzak inşa edilmiş olmasıdır. Zaten buraya giden yol bile gayet kötü durumdadır.
Müzenin büyük çift kemerli giriş kapısı ve göl boyunca uzanan anıtsal Çin-Portekiz mimari özelliklerini yansıtan pembe binası vardır.
Bu müze, Phuket’in kalay madenciliği döneminde neyle ünlü olduğu konusunda açıkça fikir vermektedir.
Müzenin en ilgi çeken üç bölümü: birincisi, muhtemelen yüzlerce heykelcik kullanılarak yapılan, bir madenin ölçekli modelidir. En çok fotoğraf burada çekilir. İkinci özel bölüm: muhtemelen ziyaretçileri korkutmak için, köşelerin arkasına saklanan, tarih öncesi mağara insanlarına ait balmumu heykellerdir. Üçüncü ilginç bölüm: mavnalar, dükkanlar ve atölyelerle canlandırılan eski Phuket kasabasının küçük bir örneğidir.
Sirinat Milli Parkı
Phuket’te iki milli parktan biridir. Adanın kuzeybatı kenarı boyunca, 8 km uzunluğunda bir plajı kaplamaktadır. Mangrov ormanları ve kuzeye doğru beyaz, kumlu Hat Sai Kaeo plajı mutlaka görülmesi gereken yerlerdir. Burası Phuket havaalanına yakındır.
Khao Phra Taew Milli Parkı
Adanın diğer tarafındadır. Phuket’in son kalan bakir yağmur ormanlarını barındırır. Burada: geyikler ve maymunlar gibi vahşi yaşam için doğal, bozulmamış bir yaşam alanı vardır.
Phuket Zoo
Phuket körfezi yakınında, Muang bölgesindedir. 1997 yılımda kurulan hayvanat bahçesi, giriş 500 baht olduğu için, bazı ziyaretçilere pahalı gelebiliyor. Ancak özellikle aile olarak Phuket adasını ziyaret edenlerin, buraya mutlaka gitmesini öneririm.
Çünkü burada bir sürü gösteriler (fil, maymun, timsah, papağan gibi) izleyebilirsiniz ve bu gösteriler özellikle çocukların ilgisini çekiyor. Buranın bir diğer en önemli özelliği, hayvanlarla birlikte ziyaretçilerin fotoğraf çektirebilmesidir, ama unutmamak gerekir ki, bu hayvanlar, uyuşturuluyor ve insanlara saldırmıyor, fotoğraf çektiriyorlar.
Chinpracha House
Burası: Muang ilçesinde, Talat Nuea bölgse Krabi yolunda, zengin Phuket doğumlu Çinli bir aileye ait konuttur.
Yapı: Kral Rama V döneminde, 1903 yılında, Hokkienchinese işadamı Phra Pitak Chinpracha tarafından yaptırılmıştır. Ailesi, Phuket’te kalay madenciliği ve Penang’da diğer ticaret işleriyle uğraşıyordu.
Yapı: Phuket’teki ilk Ang-Portekiz evidir. Günümüzde, güzel bir Phuket mimari tarzı ile, bu konut halkın ziyaretine açıktır. Bu binada: panjurlu pencereler ve kesikli altın kapı panelleri gibi ilginç özellikler görülür.
Havalandırma amaçlı açık alanlar ve Çin tarzına göre inşa edilen merkezi alanda küçük bir havuz bulunur. Evin en büyük özelliği: Tayland, Çin ve batı kültürleri arasındaki karışımı mükemmel şekilde yansıtmasıdır. Bu konut, bazı düğün törenlerinde ve film çekimi gibi kültürel aktivitelerde kullanılmaktadır.
Khao Phing Kan Adası-James Bond Adası
1974 yılı yapımı James Bond filmi “The Man with Golden Gun” burada çekilmiştir. Adanın Tayca kelime anlamı: “birbirine yaslanmış tepeler” demektir. Çünkü sahilden yaklaşık 200 metre uzaklıkta, denizin ortasında, dimdik duran meşhur kayalık bunu kanıtlıyor.
Wat Suwan Kuha Tapınağı
Bir mağaranın içindeki bu tapınağın en ilgi çeken yanı, hemen girişinde bulunan yüzlerce maymundur. Bu yüzden, tapınak gezisine giderken, elinizde veya omuzda çanta, torba gibi şeyler sakın taşımayın, çünkü maymunlar bunları kapıp kaçıyorlar.
Öte yandan, bu maymunlarla fazla yakın olmamaya özen gösterin çünkü herhangi bir temas açıkçası ısırılma halinde, bu maymunlardan çeşitli virüslerin (hatta AİDS gibi) geçme olasılığının fazla olduğu söyleniyor, en azından böyle bir durum olursa mutlaka sağlık biriminde aşı olmayı unutmayın.
Mağaranın içinde “Altın Buda Heykeli” bulunuyor. Yatan durumda görülen heykel, sarı rengiyle altın görünümü yaratıyor. Burada, aynı zamanda yerel halkı ve Budist rahipleri de görebilirsiniz.
Big Buddha-Büyük Buda Heykeli
Heykel: Phuket adasının en yüksek noktası olan Chalong ve Kata bölgeleri arasında kalan Nakkerd Tepeleri üzerindedir. Adanın en yüksek noktasındaki heykel, 45 metre yüksekliktedir. Buradan aynı zamanda, adanın tüm çevresini, 360 derece panoramik şekilde izleyebilirsiniz.
Heykelin bulunduğu yerde: Dharma müziğinin ve rüzgarlı havada rüzgarın sesini dinleyebilirsiniz. Heykel, New York şehrindeki özgürlük heykeliyle aynı boydadır.
Bu yüzden, adanın güney tarafından, nereden bakarsanız bakın, mutlaka heykel görülür.