İsrail’deki bu yerleşim yeri, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. İsminin kelime anlamı sıcak ve kuytu yerdir. İbranice de ise “güzel kız” demektir.
Burası, bir liman şehridir. Öte yandan: Tel Aviv şehrinin bir parçasıdır ve hatta Tel Aviv Yafa olarak da anılmaktadır. Tel Aviv sahil şeridinin sonunda yer alır. Aslında, ilk zamanlar, Tel Aviv, Yafanın bir köyü idi, ancak daha sonra göçmenler nedeniyle Tel Aviv büyümüş ve ülkenin başkenti haline gelmiştir.
Şehrin diğer bazı yerlere uzaklığına gelince: Yafa-Amman/Ürdün arasındaki uzaklık: 164 km.
Günümüzde: şehrin “Eski Şehir” bölümünde: çoğunlukla sanatçılar yaşamaktadır. 1954 yılında İsrail tarafından burası işgal edilince, Arapların yaşadıkları yerlerin çoğu buldozerlerle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Buranın nüfusu, günümüzde yaklaşık 10 bin kişidir.
Yafa demişken “Yafa portakal” ı nı unutmamak gerekir.
GEZİLECEK YERLER
Saat Kulesi
Saat kulesi, biraz önce de söylediğim gibi, Sultan Abdülhamit II’ nin tahta çıkışının 25’nci yıldönümü anısına, Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi, burada da 1906 yılında kurulmuştur.
Vali Sarayı
Şehrin Türk valisinin ikametgahı olarak kullanılan saray, 1890 yılında inşa edilmiştir. Ancak günümüzde yıkıktır. Çünkü: 1940 yılında Yahudi bir terör örgütü binayı bombalamıştır. Türkler bölgeden çekilince, işgalci İngilizler tarafından 1918 yılında bina fakir çocuklara yemek verilen bir imarethane olarak kullanılmıştır. Günümüzde, bu yıkık bina: Türk ve İsrail makamlarının anlaşmaları sonucu restore edilmektedir. Restorasyon bittikten sonra, bina “Yafa Türk Kültür Merkezi” olarak kullanılacaktır.
Deniz Feneri
Eski Limanda bulunmaktadır. 1865 yılında Fransızlar tarafından yapılan deniz feneri, 1865-1966 yılları arasında etkin olarak kullanılmıştır. 1965 yılında deniz feneri kapatılmıştır. Çünkü, Yafa Limanı küçük tekne limanı haline gelmiştir.
Yafa Müzesi
Müze:18’nci yüzyıldan kalan bir Haçlı kalesi üzerinde inşa edilen Osmanlı binasından bulunmaktadır. 19’ncu yüzyılın sonlarında, yerel yönetim, buradan taşınmış ve bina, bir süre sabun fabrikası olarak kullanılmıştır. 1960 yılından sonra ise, bir arkeoloji müzesine ev sahipliği yapmaktadır.
El-Bahr Camisi
Hollandalı bir ressam tarafından, 1675 yılında resmedilen caminin, bu tarihten önceki bir tarihte yapıldığı sanılmaktadır. Yafa şehrinin mevcut en eski camisi olarak bilinmektedir. Söylenenlere göre: Yafa şehrinde yaşayan denizcilerin eşleri, kocalarının güvenli bir şekilde evlerine dönmeleri için, bu camide dua ederlermiş. Cami, 1997 yılında restore edilmiştir.
St Peter Kilisesi
Peter isimli Hıristiyan dini kişisi: ölümünden önce, Lydda’dan Yafa şehrine geldi ve havari Simon Tanner’in evinde kaldı. Peter’in dua ettiği yer, bugün kilise yapılarak dini bir ziyaret yeri haline getirilmiştir.
Evet: Ubud şehri ve çevresi: Bali’nin kültür ve sanat merkezidir. Şehrin ziyaretçileri, sahil kesimindeki yerlerden, buraya günübirlik gezilerle gelirler, ama aslında burada bir gece konaklamak iyi olacaktır. Çünkü: burada, ucuz pansiyonlar ve sevimli orta halli oteller boldur. Şaşırtıcı derecede rahat, küçük aileler tarafından işletilen misafirhaneler bulabilirsiniz.
Burayı günübirlik ziyaret ederseniz: şehrin ana caddelerindeki trafik karmaşası, gününüzü rezil edebilir. Ancak, kısa süreli bir yürüyüş ile, şehir dışına ulaşıp: yıllardır Bali’yi ziyaret edenleri büyüleyen ve bölgenin gizeminin önemli bir parçası olan sakin çeltik teraslarını ve ormanlarla kaplı nehirleri görebilirsiniz.
Şehir merkezinde: sarayın hemen yakınlarında, etrafı çevrili arazide yapılan “dans gösterileri” ni izleyebilirsiniz. Burada, çok ucuz giriş ücreti ödeyerek, mükemmel dans şovları izlemek mümkündür. Bunun dışında, şehir merkezinde, birçok mağaza, çarşı ve galeri bulunmaktadır.
Ubud kuklalar
“Wayang kulit”, Bali’nin ünlü mum ışığı gölgesinde yapılan kukla tiyatrosudur. Burada: Hindu destanlarından türetilen hikayeler anlatılıyor ki, bazen bu gösteriler 6 saate kadar sürebiliyor. Kısa gösterileri tercih etmelisiniz ki Bali Kültür Merkezinde, bu tür gösteriler var.
Ubud Market
Burada: her türlü hediyelik eşya satılmaktadır. Bunlar arasında öne çıkanlar: ahşap oymalar, batik gömleklerdir. Yalnız, burada, unutmamanız gereken ilk özellik: malın fiyatını, size ilk söylediklerinden normal fiyatının 10 katını söylediklerini bilmelisiniz ve pazarlık yapmalısınız. Makul bir fiyata satın almak için mutlaka pazarlık yapmanız gerekir.
Bir de tabii şu var, aynı ürünleri, üst kattaki dükkanlarda, daha uygun fiyatla bulabilirsiniz, bu yüzden, bulduğunuz bir malı, hemen satın almayın, birkaç yere bakın. Özellikle, turist otobüslerinin yoğun geldiği, saat: 11.00-14.00 arasında, alışveriş yapmayı tercih etmeyin, fiyatı düşürmüyorlar.
Kültürel yerlere gelince
Puri Lukisan Museum-Güzel Sanatlar Müzesi
Jayan Raya’daki Turizm Bürosunun hemen karşısındaki yoldan geçilerek ulaşılır. 1954 yılında açılmıştır. Bali adasının en ensi ve ilk özel müzesidir. Müze, 3 binada yerleşiktir.
Müzenin bulunduğu bina, sık bitkilerin kuşattığı bahçe içinde inşa edilmiştir. Müzede: Hollandalı ressam Rudolf Bonnet ve bu bölgeyi yıllarca yöneten Cokorda Gede Agung Sukawati’nin resim koleksiyonlarından örnekler görebilirsiniz.
Bu koleksiyonlar içinde, en ilgi çeken eserler: Batılı teknikleri ilk benimseyen ve geleneksel resmin “düz wayang” figürlerini, yaşama yansıtan ressam Gusti Nyoman Lempad’ın eserleridir. Lempad: Ubud şehrini yöneten Sukawati ailesinin baş mimarı ve heykeltıraşıydı. Onun şehirdeki eserlerinin başında gelenler: Jalan Rayal üzerindeki “lotus havuzu” ve bir su bahçesi olan “Pura Taman Kumuda Saraswati Tapınağı” dır.
Neka Art Museum
Bu müze: yerel bir tüccar ve koleksiyoncu olan Suteja Neka tarafından kurulmuştur. Campuhan bölgesinin kuzeyinde, şehir merkezinin 2 km. uzağındadır. Müzenin bulunduğu yerden, muhteşem manzara izlenebilmektedir. Müzenin içinde ise, 5 ayrı galeride: Avrupalıların eserlerinin yanı sıra, yerel sanatçıların eserlerini de görmek mümkündür. Her eserin yanında, açıklayıcı etiketlerin olması, müzenin düzeninin göstergesidir.
Müzede bulunan resimlerden en çarpıcı olanların bazıları, Batılı tarzda yapılan Endonezyalı sanatçıların eserleridir. Diğerleri ise, yeni Bali tarzını yansıtır ve bunlarda, Batılı yöntemler pek kullanılmaz. Bir fotoğraf galerisinde: 1930’lu yıllardaki, Bali günlük yaşamı ve danslarına ait fotoğrafları görebilirsiniz. Müzede, bu galeriler dışında, ayrıca: bir hediyelik eşya dükkanı, büyük bir kitapçı ve büfe bulunuyor.
Senawati Kadın Sanatçılar Müzesi
Jalan Rayad bölgesinin ilerisinde, Jalan Sriwedari üzerindedir. “Wati” Endonezya’da “kadın” anlamına gelmektedir. Bu müzede: kadınların yaptığı resimlere ait bir koleksiyon bulunuyor. Ayrıca: satılması için eserlerin tanıtımının yapıldığı bir galeri de bulunuyor.
Puri Sagen Agung-Kraliyet Sarayı-Su Sarayı:
Burası, 1940 yılına kadar kraliyet sarayı olarak kullanılmıştır, günümüzde de kraliyet soyundan gelenler, burada yaşıyorlar. Bu yüzden, sarayın birçok bölümü ziyarete kapalıdır. Ziyarete açık olan yerlere giriş ise ücretsizdir. Burada, Ubud şehrinin en iyi dans gösterileri yapılır, bunlardan birine denk gelmenizi dilerim.
Monkey Forest-Maymun Ormanı
Burası, yırtıcı maymun dolu bir kutsal ormandır. Yani, burayı ziyaret etmek pek akıl karı değil, çünkü maymunlar, genellikle ziyaretçileri ısırıyorlar ve kuduz enfeksiyon riski ortaya çıkıyormuş. Eğer burayı ziyaret eder ve maymunlar tarafından ısırılırsanız, park alanının girişindeki ilk yardım kliniğine başvurmanızda yarar var.
UBUD ŞEHİR DIŞI
KUZEY BÖLÜMÜ
Ubud şehrinin batı ucunda: “Campuhan nehri” üzerinde, eski bir asma köprü ve yeni bir karayolu köprüsü bulunmaktadır. Bu köprülerin hemen kuzeyinde: 1930’lu yıllarda, Walter Spies’in gelip yerleştiği “Tjampuhan Hotel” bulunur. Bu otelin bulunduğu yolun karşı tarafındaki taş merdivenlerden tepeye doğru çıkarsanız: çeltik tarlalarına ulaşırsınız.
Batılılar: “Sayan” denilen yerde, çeltik tarlalarına ve muhteşem “Ayung Konağı”na bakan evler inşa etmişlerdir.
Pura Gunung Labah
Şehrin batı ucundaki derin vadinin kuzeyinde, MS.8’nci yüzyıldan kalma ve belki de Bali’nin en eski tapınaklarından biri olan bu tapınak görülür. Tapınak: sık ve yoğun bitki örtüsüyle kaplıdır ve adını: burada yaşadığı söylenen kötü huylu bir “dev” den almıştır. Hatta: tapınak: bu devin yaşadığı söylenen “Goa Raksasa” mağarasına bakmaktadır.
Evet: Campuhan’dan gelip Neka Müzesinden geçen yol, bir kabaya ulaşır.
Kedewatan Kasabası
Bu bölge, yörenin en lüks otellerinin bulunduğu yer olarak önem kazanır. Ayung vadisinin muhteşem manzarası, burayı ilgi çekici hale getirir.
Petulu
Ubud şehrinin 6 km. kuzeyindedir. Her akşam, günbatımında, yani saat: 17.00 civarında, burada, binlerce (15-20 bin olduğu söyleniyor) beyaz balıkçıl, çeltik tarlalarındaki günlük balık avlarından dönerler ve ağaçlardaki yuvalarına süzülürler. Bu görüntüyü mutlaka izlemeniz gerekir, muhteşem bir görüntü. Son bir not, yöre köylüleri, bu kuşları kesmeye ve yemeye korkuyorlar, çünkü onların ruhları bulunduğuna inanıyorlar.
GÜNEY BÖLÜMÜ
Şehir merkezinde, Turizm Danışma Bürosunun bulunduğu ana caddenin ilerisinde “Maymun Ormanı Yolu” bulunur ve bu yol: restoran ve pansiyonların önünden geçerek, güneye ilerler.
Yaklaşık 2 km. sonra ise: eski ağaçlardan oluşan ve gri maymun sürülerinin yuvası olan, küçük bir bölgeye ulaşılır. Evet, burayı ziyaret ederseniz, maymunları sinirlendirmeye, ürkütmemeye dikkat etmeniz önerilir, çünkü “ısırma” ihtimali yüksektir. Yani, buraya gitmenizi pek önermiyorum, çünkü: ziyaretçiler yani sizler, hoş olmayan durumlarla karşılaşabiliyorsunuz.
Peliatan
Bu köy: oymacılığı, resimleri, dansları ve “gamelan” müziğiyle ünlüdür. Köy merkezinde bulunan “Agung Rai Galeri” sinde, en iyi ve en pahalı Bali resimleri satılmaktadır.
Pengosekan
Güneye ve batıya doğru yapılacak kısa bir yürüyüşte, bu köyle karşılaşırsınız. Bu köyde: ressamlar, kuş ve pastoral “Cennet Bahçesi” imgeli resimlerini ziyaretçilere satmaya çalışırlar.
Agung Rai Sanat Müzesi-ARMA
Pengosekan bölgesindedir.
Bu müzede: Endonezyalılara ve buraya yerleşmiş Avrupalılara ait resimler sergilenmektedir. Burada resimleri bulunan sanatçılardan bazıları: Walter Spies, Adrian Jean Le Mayeur, Rudulph Kaput, Arie Smit. Ünlü Cava sanatçısı Radan Salih’in Bali resimleri de burada sergilenmektedir. Müzenin güzel bir kafesi bulunuyor.
DOĞU BÖLÜMÜ
Bali adasının, en ilgi çeken arkeolojik buluntuları: iki küçük bölgede bulunmaktadır. Bu bölgelerden biri, şehir merkezine yakın, diğeri ise 13 km. uzaklıkta, Tampaksiring yakınlarındadır.
Goa Gajah-Fil Mağarası
Şehir merkezi yakınlarındaki bu bölgede bulunan “Bedulu” köyüne, aynı zamanda “Fil Mağarası” ve “Goa Gajah” da denilmektedir.
Teges’in hemen doğusundaki yolun altındaki yamaçlara oyulmuş bu mağaranın, muhtemelen MS.10’ncu yüzyıldan kalma ve sığınak olarak inşa edildiği söyleniyor. 1923 yılında mağaranın ağzı keşfedildiğinde, çevresine oyulan muazzam figür, yanlışlıkla “fil başı” na benzetilmiş ve “Fil Mağarası” ismi, o nedenle verilmiştir.
Yapılan kazılarda: mağaranın önündeki terasta, 11’nc i yüzyılda yapıldığı düşünülen, 2 erkek ve 4 kadın tanrı biçiminde çeşmeleri olan, bir yıkanma havuzu ortaya çıkarılmıştır. Havuzun arkasındaki merdivenlerden ilerlerseniz: harap olmuş rölyeflere ve bir Buda heykelinin bulunduğu nişe ulaşırsınız.
Mağaranın ağzından, içeriye doğru: 12 metre uzunluğundaki bir geçidin sonunda bir oda bulunuyor. Bu oda: 3.5 metre genişliğinde ve 20 metre uzunluğunda, ayakta durmaya müsait bir yerdir. Odanın içindeki elektrik ışığı, her iki uçta bulunan ve ibadet yerleri olduğu düşünülen nişleri aydınlatır. Bu nişlerin içinde: fil başlı tanrı “Ganeşa” heykeli ve yekpare taştan oyulmuş, bir “lingga” üçlemesi görülmektedir. Son bir not: Ekim 1995 tarihinden bu yana mağara UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine adaydır.
Yeh Pulu
Goa Gajah’ın, yaklaşık 1 km. doğusundadır. Çeltik tarlalarının içinden ve yerel yıkanma havuzunun yanından geçen patika yoldan ilerleyin ve patikanın hemen solundaki kayalık cephede, yaklaşık 25 metre uzunluğunda oyulan bir dizi sahneyi görün. Yani pirinç tarlalarının üzerinden yürüyerek, buraya ulaşabilirsiniz. Muhtemelen, rehberli bir tur ile, buraya 45 dakikada ulaşabilirsiniz.
Evet, bu kaya oymalar bayağı ilgi çekiyor. 14 ve 15’nci yüzyıldan günümüze kaldıkları sanılmaktadır.
Alışılmış Bali tarzının dışında oyulan bu figürlerde, yaban domuzu avlayan bir prens, uşakları ve ata tutunmuş bir kadın betimlenmektedir. Bu oymaların, muhtemelen 14’ncü yüzyıldan kaldığı düşünülüyor. Burası da, 1920 yılında keşfedilmiş, kazılarak görünür hale getirilmiştir. Son bir not, buraya gitmek isterseniz, hem uzun bir yolculuk hem de kıyafet sıkıntısı yaşayacaksınız, çünkü buraya girmek için kapalı kıyafetler giymeniz gerekiyor. Ancak, Bali adasını ziyaret edenler için, burayı görmeleri özellikle öneriliyor.
Pejeng
Yeh Pulu’nun kuzeyindeki arkeolojik alandır. Burada: “Purbakala Gedong Arca Museum” bulunuyor. Bu bölgede ortaya çıkarılan ve MÖ.500’lerden kaldığı düşünülen, taş bir lahitin de bulunduğu Neolitik ve Bronz Çağı eserleri, bu müzede sergileniyor.
Pura Kebo Edan Temple
Bölgedeki bu tapınakta: bir “cini” ayakları altında çiğneyen, 3 metre boyunda dev bir tanrı heykeli görülmektedir.
Pura Pusering Jagat
Bu tapınak ta ilgi çekmektedir. Dünyanın göbeği olarak bilinir. 14’ncü yüzyıldan kalmadır. Burada da, güzel taş oyma eserler görülür. Buranın en büyük özelliği: “çocuğu olmayan çiftlerin”, dolunay zamanı, burada bulunan lingga ve yoni ( erkek ve kadın cinsel organlarını temsil eden resimler ) taştan oyma resimleri önünde, dua etmeleridir.
Pura Penataran Sasih
Bu tapınağın en büyük özelliği: 1.5 metre uzunluğunda, içi boş, yekpare bronz bir davulun, tapınağın arka tarafındaki platform üzerinde durmasıdır. Bu davulun, Bali’ye dışarıdan mı getirildiği, yoksa burada mı yapıldığı bilinmemektedir.
Ancak, bu davul kültürünün: Vietnam yöresinde, MÖ.300’lerde, Bronz Çağında, Dong-Song hanedanı döneminin bir uygulaması olduğu bilinmektedir. Efsaneye göre: bu davul “gökten düşmüştür”. Zaten, bir kısmı kırılıp dökülmüş, sadece geometrik desenler görülebilmektedir. Görülemeyen süslemelerinde ise, dikkatle bakan yüzler bulunduğu hissedilmektedir.
Tampaksiring
Pejeng bölgesinin kuzeyinde, 10 km. uzaklıktaki bu yerleşim yerinde, el sanatları önem kazanmaktadır. Turist tur otobüsleri, yöreyi gezerken, burada da kısa mola verirler.
Gunung Kawi
Köy yolunun ortasından ilerlerken: sağ yönde, buraya 1.5 km. uzaklıktaki “Gunung Kawi” (Şair dağı) bölgesine giden yol üzerindeki 371 basamak merdivenler takip edildiğinde: oyulmuş hindistancevizleri ve içeceklerin satıldığı tezgahların sıralandığı bir vadiye inilir. Gunung Kawi’nin, 11’nci yüzyıldan kaldığı, kral Anak Wungsu ve onun birçok eşine ait mezarlık olduğu söyleniyor.
Merdiven basamaklarının sonunda, bir tapınak bulunur. Bu tapınak: yekpare kayadan oyulmuştur. Sola doğru ise, derin vadinin her iki tarafındaki kayalıklarda “iki sıra çukur” görülür. Efsaneye göre, bunların devin tırnak izleri olduğuna ve tek bir gecede kazıldığına inanılır. Bu ilginç çukurlar, 7 metredir. Bunların, gerçekte 11’nci yüzyılda, bir kraliyet hanedanı adına yapılmış anıtlar olduğu sanılmaktadır.
Pura Tirta Gunung Kawi
Burası: parlak bir şekilde boyanmış, gölcükleri ve yakınma havuzları olan bir tapınaktır. Tapınak “Sebatu” köyündedir. Tampaksiring köyünden sonra, buraya ilerleyen yol üzerinde: ahşap oyma üretiminde uzmanlaşmış köyler görülür.
Tirta Empul
Tampaksiring köyünün kuzeyinde, hemen solda bir tapınaktır. Ubud şehrinin 20 km. kuzeybatısındadır. Tapınağın 960 yılında ilk olarak inşa edildiği söylense de, günümüzde burada göreceğiniz yapılar, genellikle modern eklemelerdir.
Bu tapınağın ilgi çeken özelliği, kutsal pınarı bulunmasıdır. Yani: orta avluda hala kabarcıklı suların çıktığı bir kaplıca havuzu bulunuyor. Pınar: Gunung Kawi’nin içinden akan nehrin kaynağıdır. Bu kaynağın: düşman tarafından zehirlenen ordusunun tedavisi için, tanrı “Indra” tarafından yaratıldığına inanılır. Tanrı İndra, toprağı kazdığı zaman, ölümsüzlük suyu “tirta” akmaya başlamıştır.
Günümüzde de, birçok kişi, bu suyun tedavi edici özellikleri olduğuna inanırlar ve buradaki arınma havuzlarını doldururlar. Balililer, fiziksel ve ruhsal olarak kendilerini yıkamak ve saflaştırmak için buraya gelirler. Kutsal “barong” maskelerinin burada yıkandığı söyleniyor.
Evet, tapınağın hemen yakınında, harap haldeki hediyelik eşya dükkanlarını görebilirsiniz. Tapınağın üst kısmında ise, devlete ait bir dinlenme evi görülür. Hollandalılar tarafından inşa edilen bu yapı: Başkan Sukarno tarafından bir saraya dönüştürülmüştür.
Sri Lanka adasının güney ucunda bulunmaktadır. Colombo şehrine 120 km. uzaklıktadır. Bu yoldaki otobüs ulaşımı yaklaşık 3 saat sürmektedir. Burası, geçmiş sömürge dönemlerinde, Portekiz-Hollanda ve İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Ancak: özellikle Hollandalılar buraya ayrı bir önem vermektedirler, çünkü: Hollanda kültürüne ait çeşitli kalıntılar ve özellikle mimari yapılar bulunmaktadır.
Hatta, kale içindeki şehirde, günümüzde de kullanılan sokak isimlerinin birçoğu Hollanda kökenlidir. Yani, bu şehir bir anlamda, sömürgeci Avrupalıların, bölgeye getirdikleri Avrupa kültürü ve bölgenin Güney Asya kültürünün bir karışımını yaşatmaktadır ki, özellikle mimari de bu durum gözler önüne seriliyor.
Şehrin yakın tarihi geçmişinde büyük bir doğal felaket yaşanmıştır. 29 Aralık 2004 tarihinde, Hint Okyanusunda meydana gelen deprem sonucu oluşan tusunami dalgasından etkilenmiştir. Bütün kıyılar bundan etkilenince, Galle şehrindeki “kriket” sporu yapılan yerde, yani “Galle İnternational Stadium”da, binlerce kişi uzun bir süre barınmıştır. Stadyum, 2007 yılında yeniden stadyum olarak kullanılmaya başlanmıştır. Evet, şehir uluslar arası standartlarda, bir kriket sahasına sahiptir.
Ünlü Arap gezgin İbn-i Batuda: 14’ncü yüzyılda şehri ziyaret etmiştir. 16’ncı yüzyılda Portekiz sömürge döneminde ise, burası önemli bir liman şehri olarak gündeme geliyor. 18’nci yüzyıldaki Hollanda sömürge döneminde de, bölge yine önemini korumuştur.
Evet, şehirdeki uzun Portekiz sömürge döneminin izleri: yapıların mimari özelliklerinde hemen görülmektedir. Özellikle, şehirdeki “kale” Avrupalı işgalciler tarafından Asya kıtasında inşa edilen ilk ve özel bir kale olarak önem kazanmaktadır.
Şehrin turizm olarak diğer öne çıkan özellikleri ise: burada: batıklar üzerine dalış yapmak mümkündür. Ayrıca: yine plajlarda okyanusa girebilir ve Hikkaduwa denilen yerde, sörf yapabilirsiniz. Bunlar, şehir merkezine 20 dakika uzaklıktadır. Ayrıca: yine bu şehirde yemyeşil ormanlar ve çeltik tarlaları arasında çeşitli tapınaklar bulunmaktadır. Yağmur ormanını da unutmamak gerekir.
İKLİM:
Galle şehri bölgesinde, tropikal yağmur ormanları iklimi görülmektedir. Ocak ve Şubat aylarında kuru mevsim görülür. Sıcaklık ortalamaları, genellikle 26 derece civarındadır. Zaman zaman yoğun muson yağmurları görülür ve bu yağmurlarda, dışarıda kalırsanız muhteşem ıslanırsınız, bence bir yere girip beklemeyi deneyin, çünkü 10-15 dakika sonra hava aniden açar.
ALIŞVERİŞ:
Galle şehrindeki birkaç alışveriş mekanından kısaca söz etmek istiyorum. Alışveriş meraklıları için yararlı olacaktır:
Thowfeek:
108-110 Main Street. New Town bölgesindedir.
Burada, marka giysileri ucuz fiyatla bulup satın alabilirsiniz.
İbrahim Kuyumcu:
Fort bölgesinde, Church Street üzerindedir.
Burası: altın, değerli taşlar, gümüş gibi takıların satıldığı bir yer olarak dikkati çekiyor.
Suthuvili Galeri:
Fort bölgesinde, Leyn Beart Srteet üzerindedir.
Burada, çok renkli masklar bulup satın alabilirsiniz.
Shoba:
Fort bölgesinde, Pedlar Street üzerindedir.
Burada: yerel kostümleri bulup satın alabilrisiniz. Ayrıca, yine yerel sanatlara ait ürünler ve özellikle dantel ürünleri satılıyor.
Güney Seylan Sanayi Ajansı ve El Sanatları Fabrikaları:
Şehrin güneyinde, Kandeqatta Road üzerindedir.
Burada: çeşitli el sanatlarında uzmanlaşmış köylüler çalışmaktadırlar. Bunlar: mücevher, dericilik, batik, dantel ve makine nakışı konusunda uzmandırlar. Burada: değerli taşlar parlatılmaktadır, hani olur da, başka bir yerden ham değerli taş aldı iseniz, burada ücreti karşılığında onu parlattırabiliyorsunuz.
GEZİLECEK YERLER:
MANSİON GALLE:
Bu muhteşem ve orijinal ihtişamlı Hollanda binası: üç bölümden oluşmaktadır.
Müzede: Portekiz dönemi öncesi ve İngiliz sömürge dönemine ait nadir ve antika eşyaların bulunduğu koleksiyon sergilenmektedir.
Bunlar arasında: mücevherler, çanak-çömlek, antika daktilolar, paralar ve Çin porselenleri bulunmaktadır.
Sanat galerisindeki sergide ise: bazı nadir antikalar ve Colonial mobilyaları satın almak mümkündür. Sırf bunlar değil, müzede: çeşitli ilginç el sanatları ve mücevherlerin ve takıların satıldığı bir dükkan da bulunmaktadır ki, buradan aldığınız ürünlere orijinallik sertifikaları düzenleniyor. Burada, bir mücevher mağazası da bulunuyor.
GALLE FORT-KALESİ
Şehrin güneybatısındadır. Kale, 1588 yılında Portekizliler tarafından yapılmıştır. Ancak,daha sonraki dönemlerde güçlendirilmiştir. 1649 yılında, Hollanda sömürge döneminde özellikle kalenin güçlendirme çalışmaları dikkat çekmektedir.
Kale: 131 dönümlük bir alana yapılmıştır. Mercan ve granit taşlarla yapılmıştır. 14 burç bulunur. Sur duvarlarının çoğu: 1663 yılında yapılmıştır. Kale içindeki şehir yapılaşması: ızgara düzenindedir ve uyumlu çevre yolları ile takviye edilmiştir. Izgara düzeni, surlara paralel uzanmaktadır.
Kalenin 2 kapısı bulunur. Bunlara “Portcullised” kapıları ismi verilmektedir. Limandaki giriş kapısı üzerinde “ANNO MDCL XIX” yazısı dikkat çekmektedir. Ana kapı ise, kara tarafında, kuzeydedir. Hollanda döneminde, burada bir de hendek yapılmıştır. Dolayısı ile, kapı bir köprü ile takviye edilmiştir. Köprünün, ilk olarak 1669 ve ardından en son 1897 yılında, İngiliz sömürge döneminde yapıldığı söyleniyor.
Günümüzde, kale: Avrupalı sömürgecilerin Asya kıtasında yaptıkları en muhteşem kale olarak önem kazanmaktadır.
Hatta: günümüzde bile, kalenin renkli geçmişi hakkında tartışmalar sürdürülmektedir. Hollandalılar, kale içindeki bazı özelliklerin kendilerine ait olduğunu iddia ederler.
Evet, bu muhteşem kale, UNESCO tarafından, “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Çünkü: Avrupa mimarisi ve Güney Asya geleneksel mimarisinin oldukça güzel bir karışımı olduğuna inanılmaktadır. Kaleyi ziyaret etmenizi öneririm. Saat yönünde ilerleyerek, kale içinde güzel bir gezinti yapabilirsiniz. Günümüzde burada, yani kale alanı içinde: birçok oteller, restoranlar ve kafeler ve alışveriş mekanları bulunmaktadır.
Bu gezinizde görebileceğiniz yerler şunlardır:
Hollanda Reform Kilisesi
Kilise, günümüzde “Amangalla Otel” yakınlarındadır. 1640 yılında yapılmıştır. Ancak: günümüzde görülen bina: 1752 ve 1755 yılları arasında onarılmıştır. Yapı: eski Hollanda mezar taşları ile döşelidir. 1760 yılına tarihlenen org bölümü halen durmaktadır. Malezya kökenli calamander ağacından yapılan minber, görenleri etkilemektedir.
Sokak İsimleri
Kale içindeki şehirleşmede, günümüzde de kullanılan bazı sokak isimleri (Pedlar, Moose Kramerstraat gibi) Hollanda sömürge döneminden kalmadır. Lighthouse Street: 1936 yılındaki bir yangında yok olmuştur. Deniz feneri: “Middelpuntstraat” sokağındadır.
Breadfruit Tree
Buradaki meyve ağaçları Hollandalılar tarafından dikilmiştir. Bunlar, Sri Lanka adasının en eski meyve ağaçlarıdır.
Ulusal Denizcilik Müzesi
Bu müze: Galle halkının tarihi ve günlük hayatta kullandıkları nesnelerin sergilendiği bir yer olarak önem kazanmaktadır. 2010 yılında, kale içinde “Hollanda Deposu” denilen yerde açılmıştır. Çünkü, 2004 yılındaki “Tsunami” felaketinde, müze de olumsuz etkilenmiştir. Hatta: Hollanda hükümetinin maddi desteği ile, yeniden açıldığı söyleniyor.
El sanatları ürünleri arasında: nakış, boynuz ve kabuklardan yapılan nesneler bulunmaktadır. Ayrıca: su altı araştırmalarında bulunan eserler, haritalar, variller, deniz tekneleri, halatlar gibi denizcilerin kullandığı birçok obje bulunmaktadır. Bu objelerden bazılarının 800 yıllık olduğu söylenmektedir.