Pecs şehri: savaşlardan ve komünist yönetimden kalma sanayiden çok hasar almamış, sakin bir üniversite şehridir. Merkezi büyük değildir ve kolayca gezilebilir. Burada: Güney Macaristan’da Akdeniz iklimi hakimdir ve herhangi bir sokakta, herhangi bir yöne baktığınızda, ağaçlı tepeleri ve Mecsik dağlarındaki üzüm bağlarını görebilirsiniz.
Şehri ziyaret etmenin en büyük nedeni: Türk harabeleri ve özellikle Zsolnoy Seramik fabrikasıdır. Şehir aynı zamanda birçok öğrenci barındırmaktadır ve ünlü bir üniversite şehridir. Pecs özellikle ortaçağ döneminde eğitim ve öğrenim merkezi olmuştur. 1367 yılında kurulan Pecs Üniversitesi, Macaristan ülkesindeki en eski üniversitedir.
Ziyaretçiler Pecs şehrinin güzelliğini öve öve bitiremezler, ama buranın dünyaca ünlü bir yer olması bir raslantıya bağlıdır. 1975 yılında Pecs şehrindeki bir çeşmenin, mekanizmasının sürekli bozulması nedeniyle değiştirilmesine karar verilir. Çeşmenin bulunduğu yeri kazan işçiler, inanılmaz güzellikteki ve eşsiz mimarisi olan erken döneme ait bir Hıristiyan mezarlığına rastlarlar.
Bu mezarlık: şehirde zaten bulunan Roma, ortaçağ Macar ve Osmanlı ile Avusturya tarihi hazineleriyle birleşince Pecs şehri doğal olarak büyük ilgi çekmeyi başarmıştır. 200 yıllık geçmişi olan mezar kazıldığında ise, sembolik fresklerle dolu çok sayıda oda ortaya çıkarılmıştır.
Tarihteki ilginç muammalardan birisi de şudur “hiç kimse Pecs şehrini yıkmaya kalkmamıştır”. Osmanlılar 150 yıl boyunca burada hüküm sürmüşler, burayı ordularının konaklaması için düzenlemişlerdir. Modern şehrin ortasında bulunan 11. yüzyıldan kalma gotik St Bartholomew kilisesinin kulesi minare yapılarak “Gazi Kasım Paşa camisi” olarak kullanılmıştır.
Yapı 1686 yılında yeniden eski haline yani kiliseye dönüştürülmüştür. Çarmıhın arkasında Arapça yazılar dikkatinizi çekecektir. Kule 1753 yılında yok olmuştur. Yerine yapılan mekanik kule, çanlar her çaldığında 15 metre yüksekliğe ulaşmaktadır. Böyle güzel bir karışımı, başka bir yerde görmek mümkün değildir.
Evet şehirde 158.000 kişi yaşamaktadır. Şehir 2010 yılında İstanbul ile birlikte “Avrupa Kültür Başkenti” olarak seçilmiştir. Şehir coğrafi konum olarak: Macaristan’ın güneyinde, Mecsek dağlarının güneybatı yamacında, Hırvatistan sınırına yakın bir yerdedir. Macaristan ülkesinin beşinci büyük şehridir.
Buraya gitmek için en uygun zaman: Mart-Eylül ayları arasındaki dönemdir, çünkü bu dönemde şehirde birçok sanatsal etkinlik düzenlenmektedir.
Bu şehre yolunuz düşerse: muhteşem lezzetli şarap ve şampanyalardan tatmayı unutmamalısınız
Eğer, bu şehri ziyaret ettiğinizde, başkent Budapeşte’ye de gitmek isterseniz, 3 saatlik yolculuk yapmanız gerekir.
TARİHÇE
Şehir bölgesinde, Mecsek tepe üzerindeki Sopinae Roma yerleşim merkezi, günümüzden 2000 yıl önce buradaki ilk yerleşim olarak dikkati çeker. MS.3. yüzyılda Sopiane şehri bölgenin idari merkezi olmuştur. Akdeniz bölgesinden gelen Romalılar, burada kendilerini ülkeleri İtalya’da gibi hissetmişlerdir.
Çünkü burada Akdeniz iklimi hakimdir. Öte yandan, şehir panorama görüntüsü: İtalyan Toscana veya Lazio şehirlerinin tepelerinden görüntülerinin benzeridir.
İtalyan Rönesans şairi Janus Pannonius: burada piskoposluk kale evini yaptırmıştır. Szkoko semtinde, Havihegy tepesinde özellikle bahar aylarında Nike heykeli altında çiçeklenmiş badem ağaçları görülebilmektedir.
Pellerd göllerinin ışıltılı yüzeylerine baktığınızda, burayı bir deniz olarak hayal etmek mümkündür. Öte yandan, buraya yalnızca birkaç yüz kilometre uzaklıkta olan Adriyatik denizinin de, Hırvat dağları tarafından kapatıldığı bir gerçektir.
Şarap Turizmi
Pecs şehri, Villany bölgesinin güneyindedir ve Macaristan’ın en güneyindeki bu şarap bölgesi, şarap meraklıları arasında çok popülerdir. Villany: özellikle baharatlı kırmızı şarapları ile ünlüdür. Villanay bölgesi şehir merkezinin 25 km güneyinde yer almaktadır.
Cabernet Sauvignon, Cabernet Francs ve Merlot, buranın başlıca ünlü şaraplarıdır. Çünkü burada yazlar ve kışlar ılık geçer. Bölgede üst şarap imalathaneleri: Bock, Csanyi, Gere, Tiffan, Vylyan ve Wunderlich’dir.
Biraz önce de söylediğim gibi buranın favori şarapları “Merlot” cinsidir. Bölgedeki çoğu şarap imalathaneleri, ziyaretçiler için şarap tadımı sunmaktadırlar.
Porselen
Miklos Zsolnay: çömlek ve seramik üretmek için, Pecs şehrinde 1853 yılında fabrikasını kurmuştur. Çeşitli uluslar arası sergiler ile fabrika dünya çapında ün kazanmıştır. Zsolnay süslemeleri, özellikle art nouveau hareketi sırasında Macaristan’da sayısız binanın mimari elemanı olarak kullanılmıştır.
Bunlar arasında öne çıkanlar: Matthias kilisesi, Uygulamalı sanatlar müzesi, posta tasarruf bankası, gellert hamamları, central market hall.
1893 yılında, Zsolnay başka bir yenilik ile tanıştı ve “eozin” denilen bu yönteme göre: porselen parçaları, parlak yüzeyli ve zengin bir yeşil-mavi renk alıyordu. Zsolnoy fabrikasında üretilen porselen yemek takımları ve figürler “eozin” tarzının dünya çapında ünlenmesine neden oldu.
1914 yılında fabrika Avusturya-Macaristan imparatorluğunun en büyük fabrikasıydı.
Fabrika günümüzde de el boyalı porselende uzmanlaşmış personeliyle şehirde faaliyetini sürdürmektedir.
Eğer Zsolnay porselenlerine ilginiz varsa: şehirde Viraj Judit Gallery ve Müzayede evinde, önemli koleksiyonlardan birini görebilirsiniz. Eğer Zsolnay porselenlerinden satın almak isterseniz, şehirde ve Budapeşte şehrinde hemen hemen tüm büyük alışveriş merkezlerinde bulabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
Neo-Romaneks Katedral
Szent Istvan adresindedir.
Katedralin cephesi 1882-1891 yılları arasında tamamlanmıştır. İç ve dış bölümler post-romaneks mimari tarzı yansıdır. Katedralin son iç dekorasyonu 1962 ve 1968 yılları arasında yapılmıştır.
Katedralin tarihi Roma imparatorluğu döneminde başlar. Mevcut alt kilisenin temelleri 4. yüzyılın sonuna atfedilir. Bazı çalışmalara göre, 8. yüzyılda burada bulunan bir erken Hıristiyan dönemi katedrali, 9. yüzyılda uzatılarak genişletilmiştir.
Romanesk katedralin inşaatı 1064 yılında Lombard ve Macar mimarlar tarafından yapılmıştır. Günümüzde görülen katedral ise 19. yüzyıl yapımıdır. Bu katedralin yapımında, önceki dönemlere ait heykel parçaları çıkarılmıştır ve bunlar katedralin Lapidarium bölümünde sergilenmektedir.
Ortaçağ kilisesine sonradan fazladan iki kule ilave edilmiştir. Şapel inşaatı ise gotik tarzdadır. 1543-1686 yılları arasında Osmanlı işgali görülür. Katedral takip eden süreçte, Mihaly Pollack tarafından 1807 yılında yeniden inşa edilmiştir. Mihaly Bartalist tarafından yapılan havarilerin 12 heykeli, cephenin üzerine bu dönemde yerleştirilmiştir.
Katedralin bugünkü şekli, 1882-1891 yılları arasında tamamlanmıştır. Restorasyon çalışmaları Avusturyalı mimar Friedrich von Schmit tarafından yönetilmiştir.
Bu yeniden yapılanma ile, katedral orijinal haline geri dönüştürülmüştür. Yan koridorlar üzerindeki çatı 22 metre boyunda ve kilisenin uzunluğundadır.
Kulelerin yüksekliği 60 metredir. Genişlik ise 22 metredir.
Yeni havari heykelleri, güney kapısı üzerinde, 1968 yılında Karoly Antal tarafından oluşturulmuştur.
Onlar Meryem ve Macaristan’ın koruyucu azizlerini göstermektedirler.
21 metre uzunluk ve 21 metre genişlikteki alt kilise, katedralin eski bir parçasıdır ve sütunlar tarafından bölümlere ayrılmıştır.
Beyaz mermerden oyulmuş piskopos Nandor Dulanszky heykeli burada görülür. Kuzey ve güney merdivenlerdeki kabartmalar György Zala eserleridir. Orijinal kabartmalar 11. yüzyıl civarında yapılmıştır. Bugün görünen kabartmalar bunların kopyalarıdır.
Yakovali Hasan Paşa Camii
Pecs Rakoczi adresindedir.
Cami şehrin Szigeti kapısı dışında, 16. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Minaresiyle birlikte bozulmadan kalarak günümüze gelen, Macaristan ülkesindeki tek camidir.
Cami kubbesi sekizgen, zemin kare planlıdır. Caminin kuzeydoğu köşesinde bir minare bulunmaktadır.
Cami: Osmanlı döneminde, 1702-1703 yılları arasında Saint John adına adanmış bir şapelin bulunduğu yere yapılmıştır. 1971-1972 yılları arasındaki yenileme çalışmalarında: cami kompleksine bağlı medrese kalıntıları ortaya çıkarılmıştır ve özgün giriş yeniden inşa edilmiştir.
Duvarlarda, simetrik Osmanlı tarzı pencereler vardır. Restorasyon 1975 yılında tamamlanmış ve Türk hükümeti tarafından bağışlanan eserler kullanılarak burada kalıcı bir sergi açılmıştır.
Ana girişten girerken, ilk odada Mevlevi dervişlerin öyküsü tanıtılır ve haritalar ile Osmanlı işgali anlatılır.
Ayrıca Türk silahlarının yanı sıra, Türk mimarisinin kalıntıları da görülebilir. İkinci kattaki odada ise, muhteşem Türk tekstil işçilik ürünleri, müzik, edebiyat ve fen bilimleriyle ilgili resimler görülebilir. Şehirdeki küçük bir Müslüman topluluğu, düzenli olarak camiyi ibadet için kullanırlar.
Eski Türk mezarlığının eski mezar taşlarının bazıları, bahçede sergilenmektedir.
Paşa Gazi Kasem Camii
Hunyadi Janos bölgesindedir.
13.yüzyılda Osmanlı işgali başlangıcında Aziz Bartholomew gotik kilisesi yıkılmış ve eski kilisenin taşları kullanılarak, Gazi Kaseem paşanın talimatlarına uygun olarak bu cami yapılmış ve 150 yıllık Osmanlı hakimiyeti döneminde kullanılmıştır.
Günümüzde cami, Macaristan ülkesindeki en önemli Türk camilerinden birisidir. Ünlü gezgin Evliya Çelebi: Pecs camiinin güzelliği ve büyüklüğü konusunda, İstanbul’daki Sultan Selim camisine rakip olabileceğini yazmıştır.
Ekim 1686 yılında şehir Osmanlı işgalinden kurtarılınca, Türk camisinin şekli muhafaza edildi, ancak Katolik dini hizmetler için kullanıldı. Yapıda karakteristik Osmanlı mimari elamanları açıkça görülür.
Caminin minaresine 18. yüzyılda yıldırım çarptı ve yıkıldı. Kubbenin üstüne yarısı ay ve yarısı Katolik haç görünümlü bir sembol dikildi. İki sembolün aynı anda kullanımı, iki dinin barış içinde bir arada olduğunun ifadesidir. 1933 yılında caminin/kilisenin boyutu iki katına çıkarıldı.
Freskler: ünlü ressam Emo Gebauer tarafından boyandı. Kilisenin organı Pecs ünlü Angster fabrikasında 1943 yılında inşa edildi.
İdris Baba Türbesi
Nyar bölgesindedir.
Şehir banliyölerindeki bu tenha anıt, çocuk hastanesi toprakları içindedir. Türbede yatan kişi hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Çağdaş tarihçiler, onun mucizevi işler yaptığını ve bu nedenle kutsal kişi olarak saygı duyulduğunu söylemektedirler.
Kubbe, sekizgen planlıdır ve 1591 yılında inşa edilmiştir. 6 metre çapında ve 8.5 metre yüksekliğindedir. Duvarlar üzerinde küresel bir kubbe bulunur. Kapı gotik çerçeveli, 17. yüzyıl yapımıdır. 18. yüzyılda türbe bir veba şapeli olarak kullanılmıştır.
1912 yılında türbe kısmen restore edilmiş ve 1961 yılında bugünkü şeklini almıştır. İdris baba mezar yeri de 1912 yılında tespit edilmiş ve onun bozulmamış iskeleti bulunmuştur. Türbede, Türk hükümeti tarafından hediye edilen: mobilya, mezar anıtı, dokuma kapağı ve seccade bulunmaktadır.
Zsolnay Müzesi
Kaptalan bölgesindedir.
Macaristan’ın ilk halk kütüphanesi 1476 yılında burada kurulmuştur. Osmanlı işgali döneminde ise bina Türk baş imamı ikametgahı olarak kullanılmıştır. 1954-1955 yılları arasında yürütülen çalışmalarda, binada birkaç ortaçağ bina bölümlerine rastlanmıştır.
Seramik fabrikasında yapılan ürünlerin sanatsal detay ve üretim teknikleri eşsizdi. 1853 yılında tüccar Miklos Zsolnay tarafından kurulan fabrikanın özel sırlı seramikleri, uluslar arası ün kazandı ve ölümüne kadar, yani 1900 yılına kadar fabrikanın başında kaldı. Daha sonra fabrikanın başına geçen oğlu Vilmos Zsolnay’ın iki kızı ürün tasarımında çalıştı ve mimari seramik üretimi başlatıldı.
Art nouve tarzında üretilen Zsolnay seramiklerinin çoğu resimliydi ve bunlar mimari seramik üretiminde büyük ün kazandı. Birçok genç ve yetenekli sanatçı fabrika da çalıştı. I. Dünya savaşı ardından, gündelik yemek ve endüstriyel seramik üretimine başlandı.
Evet, Zsolnay fabrika müzesi: Vilmos Szolnay’ın doğumunun 100. yıldönümünde, 1928 yılında açılmıştır. Sergiler: kızı Terez ve onun büyük kızı Margit tarafından derlenmiştir. Müze 6 odadan oluşmaktadır. Endüstriyel seramik, yüksek yangın cam ve eozin çeşitlerine ait örnekler sergilenmektedir. Odalardan birinde ise Vilmos Zsolnay tarafından toplanan Pers ve Mısır seramikleri sergilenmektedir.
Evet, burası 2007 yılında yenilenen ve seramik ile porselen üzerine yoğunlaşan bir müzedir.
Zsolnay Fabrikası
Utca Zsolnay Vilmos adresindedir.
Fabrika tarihi Miklos Zsolnay sert çini üretimi için 1853 yılında açılmıştır. 1870 yılı ortalarında, fabrikada 15-20 kişilik kadro bulunuyordu. 1878 yılında Paris Dünya Expo Fuarında, fabrika ürünleri uluslar arası başarı kazanmıştır. Fabrikada üretilen yüksek ateşli sırlı porselen fayans yeni bir buluş olarak, bu fuarda altın madalya kazanmıştır ve Fransa hükümeti tarafından “Onur ödülü” ile ödüllendirilmiştir.
Vilmos Zsolnay: 1890’lara gelindiğinde kendi teknolojisini iyice geliştirilmiştir. Eozin teknolojisinin uygulanması ile, fabrikada art-nouveai ürünler üretilmeye başlanmıştır. Fabrika, dünya savaşından sonra Zsolnay ismi ve marka kullanım hakkını kaybetmiş ve Mattyasovszky kuruluşu, 1974 yılında burayı ele geçirmiştir.
Fabrika 1982 yılında restore edilmiş ve ürünler uluslar arası pazarlarda satılmaya başlanmıştır.
Burada ünlü “Pecs seramiği” üretimi yapılmaktadır.
Sopiane
Apaca utca bölgesindedir.
Sopiane: Roma döneminden kalma, erken Hıristiyanlık dönemi mezar mimarisinin ve sanatının en güzel örneklerinden birisi olarak 2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Çünkü 2000 yıldan fazla bir geçmişe sahiptir. İtalya dışında bulunan en büyük erken Hıristiyanlık mezar odasıdır. Duvar resimleri özel ilgi çekmektedir.
Kiraly Sokak
Burası şehrin en güzel yaya bölgesidir. Burada bir kilise, eski bir manastır ve Pecs ulusal tiyatrosu da dahil olmak üzere birçok barok manastır bulunmaktadır. 1914 yılında inşa edilen Macar art-nouveanu tarzı Palatinus Hotel de buradadır.
Şık mağazalar, restoranlar ve açık hava kafeleri, burayı her zaman popüler yapmıştır.
Kaptalan Sokak
Kaptalan street boyunca bulunan her ev bir müze gibidir. Sokakta bulunan “Pecs Modern Galerisi” 19. ve 20. yüzyıl Macar güzel sanatlarının zengin koleksiyonuna sahiptir. Zsolnoy müzesi de, eşsiz bir koleksiyon sergiler ve özellikle Zsolnay seramikleri ilgi çeker. Vasarely Müzesindeki sergiler, Pecs doğumlu pop-art sanatçıların eserlerine ayrılmıştır.
Pecs şehrinde üretilen yerel bir bira çeşidi “Pecsi Sörföz” tüm ülkede tek bir restoranda satılmaktadır. Bu restoran “Cellarium” buradadır.
Öte yandan romantik Pecs şehrinde; aşık çiftler, birbirine olan duyguları için küçük kilitler alırlar ve Janus Pannonius caddesi boyundaki demir parmaklıklara bunları yerleştirirler. Bu alışkanlığın nasıl başladığı bilinmiyor ama kilit kaplı çitler, görülmeye değerdir.
Vasarely Müzesi
Kaptalan bölgesindedir.
Victor Vasarely: Pecs şehrinde 1906 yılında doğmuş ve 1930-1997 yılları arasında ölümüne kadar Fransa’da yaşamıştır. 1960’ların ortasında kendisi Macar sanatçılar arasında ilişki kurmada öncü rol oynadı.
Kendisi sanatı insanlığın ortak hazinesi yapmak için bütün hayatını adadı. Önce 1968 yılında Pecs Müzesine, 41 çizimden oluşan koleksiyonunu sundu. Ayrıca: yine hayatının bütün çalışmalarını kapsayan 400 resim, duvar halıları, heykeller ve çizimler de bağışladı.
Bütün bu eserler, 1976 yılında açılan bu müzeyi doldurmak için kullanıldı. Koleksiyon ayrıca, dünyaca ünlü Zebra resimlerini içerir.
Müzenin bulunduğu bina ise, 1838 yılında Jozsef Piatsek tarafından inşa edilmiştir.
All Saint Kilisesi
Tettye bölgesindedir.
Eski bir yapıdır. Eski mezarlığa ait bir kale-duvar tipi bariyerle çevrilidir. Tetye nehri vadisi sakinleri, 13. yüzyıl başlarında burada bir lacivert kilise inşa etmişlerdir.
Başlangıçta Romanesk tarza inşa edilen kilise, daha sonra 15. yüzyılda gotik tarzda yeniden inşa edilmiştir. Ana cephenin üçgen alınlığı üzerinde kısa bir kule görülür. İç bölüm ise, çoğunlukla 18. yüzyıl motifleriyle süslenmiştir.
Osmanlı döneminde, burası Hıristiyanlara ait tek kilise olarak varlığını sürdürmüş ve Katolikler, kalvinistler ve üniteryanler tarafından ortak olarak kullanılmıştır. 17. yüzyıl ortalarında kilise, ünitaryen olmuştur. Mezarlığın güney yönünde, taş duvar ile korunan 18. ve 19. yüzyıldan kalma mezarlar bulunur.
Katedral Parish ve Collegiate Arşivleri
Szent Istvan adresindedir.
Burası 1784 yılında ünlü mimar Sartory tarafından papaz evi ve kanonik arşivlerin korunması için yapılmıştır. Bina 1794 tarihinde mimar Janos Krammer tarafından genişletilmiştir.
Crypta, kiler ve depo odaları bodrum katına ilave edilmiştir. Zemin katta ise, çan zilleri, papaz odaları, mutfak ve katip dairesi bulunur. Ayrıca yine zemin katta arşiv odası ve arşivci çalışma odası ile kütüphane vardır.
Katedral binası güneyden arşivlere bağlanmıştır. 1800 yılında yapılan inşaatta, güneydoğu köşedeki kule kalıntıları yıkılmıştır.
Katedralle birlikte, bu bina ve saray arasında kapalı bir simetrik boşluk bulunur. Kapı 1747 yılında yapılmıştır.
Barbican
Esze Tamas adresindedir.
Barican: Bishot kalesi duvar sistemine ait dairesel bir yapıdır ve 15. yüzyılda yapılmıştır. Osmanlı tehdidi nedeniyle 1498 yılında yapılmıştır.
Yapı gotik tarzdadır. Dar bir sütun üzerinde oturan bir yuvarlak kapı kulesidir. Kulenin arka kapısı: savunucuların, saldıran düşmana saldırmaları için yapılmıştır. Kule hendek kalıntıları ile çevrilidir ve eski bir asma köprü üzerinden girişe kadar yürünür.
Barbican kulesini ziyaret ederseniz, burcun üst kısmında, tepe mazgalı olan ahşap geçitte yürüyebilirsiniz. 18. ve 19. yüzyıllarda savunma duvarları demode olunca, evler kale duvarları çevresinde inşa edilmeye başlanmıştır. Kale duvarları boyunca inşa edilen evler, 1960 yılında yıktırılmıştır.
Kalvanist kilisesi
Szabadsag adresindedir.
Kilise Imre Schlauch tarafından tasarlanmış ve 1907 yılında inşa edilmiştir. Meşe minber, Budapeşte Kavlin Meydanı kilisesinin minberinin aynısıdır. Kilisenin organı, Jozsef Angster tarafından yapılmıştır.
Mobilya tasarımları ise, 1927 yılında mobilya sanatçısı Gyözö Szatyor ve Pecs Emil Vata tarafından yapılmıştır. Kilisenin cephesi üç eksenlidir. Koni şeklindeki sivri orta kule sağ taraftan yapıya bitişiktir. Beyaz duvarlar, pencerelerin olduğu yerde tuğla kaplama ile dekore edilmiştir.
Belediye Binası-City Hall
Şehir merkezinde “Szechenyi” meydanındadır.
Günümüzde görülen neo-barok yapı 1907 yılında yapılmıştır. Belediye binasının çan kulesi, aynı zamanda şehrin merkez meydanına eşsiz bir atmosfer görünüm kazandırmaktadır. Her saat başında, çanın sesini duymak mümkündür.
Szechenyi meydanındaki en belirleyici yapı, burasıdır. Burada ilk belediye binası 1695 yılında Osmanlı işgalinin ardından kurulmuştur ve yalnızca iki katlıdır. Napolyon savaşları sırasında ise, burası askeri bir hastane olarak işlev sürdürmüştür.
1780 yılında yapıya balkon ilave edilmiştir. 1830-1834 yılları arasında ise Jozsef Piatsek, şehrin ihtiyaçlarına uygun iki katlı bir bina inşa etmiştir. Günümüzde görülen yapı ise yukarıda sözünü ettiğim gibi 1907 yılı yapımıdır.
Paşa Memi Hamamı
Ferencesek adresindedir.
Hamam, bölgede en uzun hayatta kalan Türk hamamıdır. Ancak 1880 yılında yıkılmıştır.
Osmanlılar bölgede kaldıkları sürede: dini eğitim kurumları, camiler, medreseler ve mezarlar inşa etmişlerdir. Ayrıca gençler için temel ve orta düzeyde okullar kurmuşlar, ruh yanında vücut temizliği için hamamlar yapmışlardır.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi: 1660-1664 yılları arasında burayı ziyaret ettiğinde şunları yazmıştır “Paşa Memi kaplıcası: Paşa Memi camisine yakındır, bu hoş binada ılık bir banyo ve spa kullanılır”
Bugün banyo alanı yeniden kısmen sergilenmektedir. Ayrıca, burada Paşa Memi hamamı kazı tarihine ait küçük bir sergi bulunur.
Arkeoloji Müzesi
Zzechenyi bölgesindedir.
Müze binası, 18. yüzyılda geç-barok mimari stilinde inşa edilmiştir. Burada, daha önceleri İbrahim Csor isimli bir Türk ağasının evinin bulunduğu bilinmektedir. 1687 yılında ise Cizvitler tarafından bir okul kurulmuştur.
Cizvit tarikatına ait bina, 1773 yılında kamulaştırılmıştır.
Müzede: prehistorik çağlardan Macaristan’ın fethine kadar olan döneme ait Transdanubiya bölgesinin tarihini tanıtan sergiler bulunmaktadır.
Müzenin en önemli eserleri: Zengovarkony, zok ve Jakab tepenin antik mezarlarında bulunan kalıntılardır. Özellikle: bronz kuş şeklindeki pot taş ilgi çekmektedir. Geç Tunç çağında, insanlar Jakab tepenin çevresinde MÖ.1000 yılında yerleşmişlerdir.
Tuhaf ölü gömme gelenekleri, onları urn alanı kültürü insanları olarak adlandırılmışlardır. Onlar ölüleri yakmışlar ve küllerini bir semaver içine yerleştirerek, yanına yiyecek-içecek ve çeşitli araçlar koyarak höyük mezarlara yerleştirmişlerdir. Müzenin avlusunda, kazılarda bulunan Roma mezar taşları ve lahitler de sergilenmektedir.
Etnoğrafya Müzesi
Rakoczi adresindedir.
Sergi 20. yüzyıl başından 1950’lere kadar Baranya halklarının geleneksel kültürüne bir bakış sağlar 1996 yılında kalıcı sergi açılmıştır. Sergide: doğramalar, renkli kostümler, çanak-çömlek, nakış ve Baranya halklarının çeşitli eşyaları sergilenmektedir.
Birinci oda: fotoğraflar yardımı ile mobilya ve araçların parçaları, ilk oda, çeşitli halk gurupları ve onların yapı teknikleri hakkında bilgiler verilmektedir. İkinci odada: Baranya geleneksel tekstil, halk-örgü ve nakış işleri ve geleneksel kostümler sergilenir.
Üçüncü oda: çömlekçi ve soba üreticilerin ürünlerine ayrılmıştır. Dördüncü oda, en iyi bilinen Baranya halk geleneği “Buso Mart” aksesuarlarına ayrılmıştır.