Acıpayam denilince, benim aklıma: Antalya-Denizli kara yolu üzerindeki şirin bir ilçe geliyor. Bu nedenle, ben şahsen buradan defalarca geçtim ve yaz aylarında, yol kenarında satılan kavunlardan tattım. Sizler de, turistik özellikleri pek fazla olmayan bu şirin yöremizden geçerken, mutlaka kavun tatmalısınız. Bunun dışında, yörenin turizm aktiviteleri yok. Yine de, zamanınız olursa, yazır camisini ve keloğlan mağarasını mutlaka gezmenizi ve görmenizi öneririm.
ULAŞIM
Denizli-Antalya-Fethiye karayolu ilçe merkezinden geçmektedir. Özellikle, yaz aylarında bu yol üzerinde yoğun trafik akımı olmaktadır.
Acıpayam’ın, bağlı bulunduğu il merkezi olan Denizli’ye uzaklığı: 55 kilometredir. Acıpayam-Bucak/Burdur arasındaki uzaklık: 182 km. Acıpayam-Yeşilova/Burdur arasındaki uzaklık: 45 km. Acıpayam-Burdur arasındaki uzaklık: 182 km. Acıpayam-Serinhisar arasındaki uzaklık: 18 km. Acıpayam-Çal arasındaki uzaklık: 103 km. Acıpayam-Çardak arasındaki uzaklık: 95 km.
TARİHİ
Bölgenin tarih sahnesinde bilinen ilk adı: İndos. Burada: tarihi süreç içinde yerleşimciler, sırasıyla: Hititler ,İonlar, Akalar, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar ve Bizanslılar.
1071 yılındaki Malazgirt zaferinden sonra ise, Anadoluya giren göçmen Türk boylarından: Avşar oymağına bağlı Karaağaç Baba yönetimindeki iki kol, bölgeye yerleşirler. Takip eden dönemde: Germiyanoğulları Beyliği, Acıpayam ovasını ele geçirmek için, uzun süre çaba göstermişlerdir.
Ancak, bölge hakkındaki en büyük ilginç olay: 1381 yılında gündeme gelir. Bu tarihte: Germiyanoğlu Süleyman Şah: kızı Devlet Hatun’u, Osmanlı hükümdarı Murat Hüdavendigar’ın oğlu ile evlendirince, çeyiz olarak, Hamit ovasını yani Acıpayam ovasını, Osmanlılara verir.
Sultan Beyazıt, Timur’a yenilince, bölge yeniden Germiyanoğullarının hakimiyetine girer. Ancak, bölge halkı, Germiyanoğullarını istemez ve Hamitoğullarına bağlanmak isterler ve bu yüzden isyan ederler. Bunun üzerine, buraya “Asi Karaağaç” ismi verilir. Ancak, bu karşı koyma mücadelesi, günümüze kadar gelen “Avşar Beyleri” türküsü ile ifade bulur.
1429 yılına gelindiğinde, burada, yeniden Osmanlılar egemenliği ele geçirirler. Bölge İsparta sancağına bağlanır. Ancak, İsparta sancağında iki Karaağaç isimli ilçe olunca, bunlardan birine “Şarkikaraağaç” ve diğerine “Garbikaraağaç” ismi verilir. Böylece, Acıpayam bölgesi, Asi isminden kurtulmuş olur ve bir süre sonra, Burdur sancağına bağlanır.
Garbikaraağaç, 1870 yılına gelindiğinde ilçe statüsü kazanır. 1888 yılında Denizli sancağına bağlanır ve takip eden dönemde, yörenin ismi “Acıpayam” olarak değiştirilir. Acıpayam isminin verilmesinin sebebi ise: bölgedeki badem ağaçlarının çok oluşu ve badem ağaçlarının da acı oluşu düşünülmektedir. Zaten, bölgede bademe, “payam” ismi verilmektedir.
GENEL
Acıpayam ilçesi, Ege bölgesinin güneydoğusundadır. Denizden yükseklik: 950 metre civarındadır.
Bölgede: yarı Akdeniz ve yarı Karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak kışlar soğuk ve yağışlı, yazlar ise sıcak geçmektedir.
İlçede: özellikle Denizli yöresindeki tekstil sektörüne ve kıyılardaki turizm sektörüne yönelik yoğun göç yaşanmaktadır. Çalışan nüfusun: % 64’lük bölümü tarım kesiminde ve % 12’lik bölümü ise, sanayi sektöründe çalışmaktadır.
Ekonomik etkinlikler değerlendirildiğinde: tarımın etkin olduğu görülmektedir. Tarımsal ürünlerin başında ise, hububat gelmektedir. Ayrıca: kavun ve haşhaş ekimi de yapılmaktadır. Bir de “anason” üretimi yaygındır. Yeşilova beldesinde, ayakkabıcılar yoğunlaşmaktadırlar.
NE YENİR NE İÇİLİR
Acıpayam yöresine yolunuz düşer ve mahalli lezzetlerden tatmak isterseniz: tuzlama ve un helvası önerebilirim. Ayrıca, kuru patlıcan dolması da lezzet açısından ön planda. Bunun yanında: buranın kavun u meşhur, mevsimine denk gelirseniz, mutlaka tadına bakın.
NE SATIN ALINIR
Burada, el sanatları olarak bir şey yok, ama özellikle yazın buradan geçerken, yol kenarında bulunan kavunlardan mutlaka satın alın, çünkü lezzetleri muhteşem güzel.
KONAKLAMA
Öğretmenevi Belediye işhanı.Kat.4. 258-5183097
GEZİLECEK YERLER
ACIPAYAM ÇARŞI CAMİİ
İlçe merkezindeki bu caminin en büyük özelliği, Ege bölgesinin tek dört minareli camisi olmasıdır. Caminin yapımında, Acıpayam yöresindeki halkın büyük desteği olmuştur. İlçenin sembolü halindeki bu dört minareli caminin minareleri, 20 km. uzaklıktaki, Serinhisar ilçesinden görülebiliyormuş.
KELOĞLAN-DODURGALAR MAĞARASI
İlçe merkezine, 18 km. uzaklıkta: Dodurgalar beldesindedir. Antalya-Denizli kara yoluna, 5 km uzaklıktadır. Mağara, 1990 yılından sonra, MTA tarafından araştırmalar yapılarak, turizme kazandırılmıştır.
Daha önceki dönemlerde ise, sadece yörede yaşayan çobanlar tarafından bilinmektedir. Bilinmemenin verdiği doğallık sonucu, mağara yıpranmamış olarak günümüze ulaşmıştır. Mağaranın ziyarete açılma tarihi ise, 2003 yılıdır. İsminin “Keloğlan mağarası” olmasının anlamı ise, mağaranın, Karadağ’ın Keloğlanlar yakasındaki bir yamaçta bulunmasından gelmektedir.
Mağara içinde, girişe göre en derin yer – 5 metre ve en yüksek yer ise, + 6 metredir. Mağaranın uzunluğu ise, 145 metredir. Mağaranın denizden yüksekliği yani rakımı ise, 1110 metredir. Milyonlarca yıllık bir süreçte, su damlacıklarının oluşturduğu bu doğa harikasını mutlaka görmelisiniz. Mağara, astım hastaları tarafından da tercih edilmektedir. Ayrıca, hemen girişte, bir yarasa kolonisi barınmaktadır.
Mağaranın içinde: iç yürüme yolu ve aydınlatma var. Ayrıca, ulaşımda da problem yoktur. Yani, aracınız ile, mağaranın yakınına kadar gidebilirsiniz.
Son olarak, yörede, bu mağara ile ilgili anlatılan bir efsane var. Ondan söz etmek istiyorum. Söylenenlere göre: Dodurgalar beldesinde, halen varlığını sürdüren “Keloğlanlar sülalesinden” nefes darlığı çeken, astım hastası ve saçları olmayan bir genç olan Ümmet: çobanlık yapmaktadır.
Ümmet, bir kızı sever, ancak kel olduğu için, sevdiği kıza bir türlü açılamaz ve çektiği sıkıntılar nedeniyle köyü terk eder. Bir süre bu mağarada yaşar. Ancak, yine bir süre sonra saçları çıkmaya başlar. Bunun üzerine, köye döner ve sevdiği kızla evlenir ve mağaraya “Keloğlan mağarası” adı verilir.
YAZIR CAMİ
İlçe merkezine bağlı, 25 km. uzaklıktaki Yazır beldesindedir.
Kitabesine göre: Hacı Ömer Efendi adında bir kişi tarafından, 1801 yılında yaptırılmıştır. Geniş bir avlu içinde, kare planlıdır. Çatısı düz toprak dam iken, 1968 yılında yapılan onarım da, kiremit ile örtülmüştür.
Yapının en büyük özelliği: 13. yüzyıl, Selçuklu ağaç direkli camilerini anımsatmasıdır. Süsleme bakımından oldukça zengindir. Duvarlar: üç sıra panolar halinde resimlerle süslenmiştir. Bu resimlerde, özellikle: cami, bitki ve ağaç motifleri kullanılmıştır. Caminin tavanı da, çıtalarla küçük karelere ayrılmış ve bu kareler, bitki motifleriyle süslenmiştir. Bu resimlerin, 18. yüzyılda yani caminin yapıldığı dönemde, batılılaşma yaklaşımı ile yapıldığı düşünülmektedir.
Denizli Sarayköy hakkındaki gezi yazım için Sarayköy