Paris Genel

Paris Genel

 

 

 

 

 

Paris Genel; Neredeyse tüm sokakları, Seine nehri çevresi de dahil olmak üzere,  idrar kokan şehir.

Ve şehre ilk gelindiğinde “Tour Eiffel” den çok, insanların dikkatini bu çeker.

İdrar kokusu, o kadar yoğundur ki, bazen mideniz bulanabilir.

Şarapçısı, sokakta yatanı boldur.

İnsanlar, köpeklerini kaldırımın ortasına kaka yaptırmaktan geri kalmaz, hem idrar kokusu, hem köpek dışkısı, bunlara basmadan yürümek için, insanın dikkat kapasitesini en üst düzeylere ulaştırır.

Fransa’nın en önemli yapısı, düşünün UNESCO Dünya Miras Listesinde kayıtlı Versay Sarayı.

Her türlü lüksün ve ihtişamın düşünülüp uygulandığı, yaratıldığı bu sarayda: tuvalet ve banyo yok. Saraya girdiğinizde, öğle yoğun bir koku var ki, inanamayacaksınız. Yıllarca önce, her tarafa etmişler, kokusu hala geçmemiş. Bu kokuyu engellemek için de, parfüm yaratmışlar.

Yine de, güzeldir. Çünkü: bu şehrin satışı o kadar muhteşem yapılmış ve yapılmaktadır ki, dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinin başında gelmektedir.

Paris Genel vize bilgileri

VİZE BİLGİLERİ

Fransa’ya giderken, umuma mahsus pasaport sahiplerinden vize isteniyor. Diplomatik, hizmet ve hususi pasaport sahipleri ise 6 ay içinde, üç ayı aşmamak kaydıyla, Fransa’ya yapacakları seyahatlerinde, vizeden muaf tutuluyorlar.

Paris Genel Uçuş Süresi

UÇUŞ SÜRESİ

İstanbul-Paris arası uçak yolculuğu: 4 saat

HAVAALANLARI

Paris’te uluslar arası uçuşlara açık, 2 havaalanı var. .

Paris Genel Aeroport D’Orly

AEROPORT D’ORLY

Ülkenin en büyük havaalanlarından birisidir. Şehrin 16 km. güneyindedir.

Başlangıçta Villeneuve-Orly Airport olarak bilinen havaalanı, 1932 yılında açılmıştır.

Burası: 2.Dünya savaşında, Alman hava güçleri tarafından kullanılmıştır. Bu nedenle, Kraliyet ve Amerikan Hava güçleri tarafından, birçok kez bombalanmış ve oldukça zarar görmüştür.

Normandiya çıkartmasının ardından, Amerikan ordusu, 9.Hava Gücü tarafından tamir edilen Orly Havaalanı, Ağustos 1944’ten Ekim 1945’e kadar, Amerika’nın kontrolünde kalmıştır.

Orly

1 Ocak 1948 tarihinde yeniden ticari kullanıma açıldıysa da, Amerikan hava kuvvetleri, 1967 yılına kadar havaalanının bir kısmını nakliyat için kullanmaya devam etmiştir.

Burada, 2 terminal vardır. Havaalanı otobüsleri, otoyollar ve RER B Antony İstasyonuna bağlanan otomatik Orlyval Metro servisleriyle, havaalanından şehir merkezine ulaşılabilir. Orly, A6 Otobanına bağlantısı bulunan tek havaalanıdır.

Alan: düşük maliyetli havayolları tarafından, iç hat uçuşları, uluslar arası ve kıtalararası uçuşlar için kullanılır. İstanbul’u düşünürseniz, Sabiha Gökçen havaalanı gibi denebilir. Biraz önce söylediğim gibi, tarihi açıdan da önemli bir havaalanı.

THY da, bu havaalanını kullanmaktadır. THY uçakları, güney terminalinden kalkar. Alanın giriş ve çıkışı kolaydı ve rahattır. Ancak, şehir merkezine gitmek için, biraz uğraşmak gerekir.

Paris Genel Aeroport Charles De Gaulle

AEROPORT CHARLES DE GAULLE

Şehrin 27 km. kuzeydoğusundadır.

Roissy Havaalanı olarak da bilinir. Fransa’nın ana havaalanı olmasının yanında, dünyanın başlıca havacılık merkezlerinden biridir. Londra’dan sonra, yolcu sayısı bakımından, Avrupa’nın en işlek ikinci havaalanıdır. Alandan hareket eden uçak sayısı açısından ise, Avrupa birincisidir.

Adını 1890-1970 yılları arasında yaşayan, özgür Fransa Kuvvetlerinin lideri ve 5. Fransa Cumhuriyetinin kurucusu Charles de Gaulle den almıştır.

Buranın bağlı olduğu RER raylı sistemiyle, buradan şehir merkezine 1 saat içinde, 3-4 sefer düzenleniyor. Bağlandığı yüksek hızlı ray sistemi: TGV ile, havaalanından: Angers, Avignon, Bordeaux, Grenoble, Le Mans, Lille, Lyon, Marseille, Montpellier, Nantes, Nimes, Poitiers, Rennes, Toulouse, Tours ve Valence ye gidiliyor.

Bu havaalanına indiğinizde, her ne kadar büyük bir alan olmasına rağmen, büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Korkunç bir havaalanı. Özellikle: ülkeye girişte, kendi ve AB vatandaşları dışındakilere, büyük sıkıntı yaratıyorlar.

Evet, havaalanının 3 terminali var. 1 ve 3 numaralı terminaller birbirine yakın, 2 numaralı terminal ise ayrı bir binadadır. Ücretsiz servis treni: terminalleri birbirine bağlıyor.

Bu havaalanında: yiyecek çok pahalı. Biletinizde, uçağınızın hangi terminalden kalkacağı yazılıdır. Air France uçakları, genellikle, 2 numaralı terminali kullanırlar. Havaalanından şehir merkezine, banliyö trenleri ile ulaşabilirsiniz.

Paris Genel Tarihi

TARİHİ

İSİM EFSANESİ

Priamos ve Hekame’nin en küçük oğulları Aleksandros, doğduğunda Troya kahinleri, bebeğin yıllar sonra, Truva’nın yok olmasına neden olacağına hükmederler ve bebeğin öldürülmesini isterler. Bir çanta içinde, kutsal İda dağına bırakılan bebek, bir süre ayılar tarafından emzirildikten sonra, bir çoban tarafından bulunur ve büyütülür.

Bu nedenle, bebeğe, çanta anlamına gelen “Paris” ismi koyulur. Bazı tarihçilere göre, Fransa’nın başkenti Paris in adı da buradan gelmektedir. Paris denildiğinde akla gelen ilk üç şeyden birinin: kadın çantası olması, kanımca bu savı güçlendirmektedir.

Paris şehrinin ismi hakkında inanılanlar, söylentiler bununla bitmez. Bir diğer söylentiye göre, Paris şehrinin ismi şöyle oluşmuştur: Paris, adını “Galya” halklarından “Parisilerden alır. Parisilerin adı ise “Mısır” tanrıçası “İsisten gelmektedir. Çünkü: Paris bölgesinde, “İsise adanmış, birçok tapınak bulunmaktaymış.

Bir efsaneye göre: Paris adını, dalgalar altında kalıp, denize batan efsanevi “Ys” şehriyle birlikte anılıyor. Sonuç olarak: Paris şehrinin isminin anlamı konusunda net olan şu: şekli gemiye benzeyen, su üzerine kurulmuş, geçimini suya borçlu olan ve ismini de belki sudan almış olan bir şehir.

DİĞER BİR EFSANE

Napolyon, Paris şehrini yeniden inşa ederken, eski bir topçu subayı olması nedeniyle, şehri, yuvarlak bir meydana açılan, uzun caddeler ve bu caddelerde, 6’şar katlı binalar şeklinde planlamıştı.

Böylece, herhangi bir isyan durumunda, meydanlara yerleştireceği toplarla, isyancıları çabuk ve kesin bir şekilde yok etmeyi düşünmüştü. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri kabul edilen Paris’in imar düzenindeki esas temel budur.

TARİH

Şehrin kurucusunun, 5.yüzyılda Atilla’yı şehri yıkmaması için ikna ettiğine inanılan: Azize Genevieve olduğuna inanılıyor.

Seine nehri kıyılarında yapılan çalışmalar sırasında: Oyma taş dönemine ait el aletleri bulunmuştur. Bunlar gösteriyor ki, Paris kent alanı, yaklaşık 40.000 yıldır, insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.

1991 yılında, şehrin 12.bölgesinde yapılan çalışmalarda: çok önemli arkeolojik değere sahip birçok tahtadan oyma kayık, topraktan çanak-çömlek, ok ve yaylar, kemik ve taş aletler bulunmuştur. Bunlar: MÖ.4000 ile 3800 yılları arasındaki avcılık döneminde, yine burada, insanların yaşadığını göstermektedir.

Yani sonuç olarak: tarihi çok eski yıllara uzanan bir şehri gezeceksiniz.

Antik çağları takip eden dönemde: yörede Galya-Roma çatışmaları görülmektedir. MÖ.52 yılında, Sezar’ın komutanı Labienus, Paris şehrini ele geçirir ve şehre “Lutetia” ismini verir.

Takip eden dönemde: fazla uzatmadan anlatmak gerekirse; Frankların kralı I.Clovis: 508 yılında, Romalılara karşı zafer kazanır ve Paris’e yerleşerek, burayı başkent yapar.

6.yüzyılda, nehrin sağ kıyısında “Saint-Gervais kilisesi” kurulur. 9.yüzyılda, kiliselerin çevresinde koruma duvarları yapılır. Nehrin sol kıyısı: 885 yılında, Vikingler tarafından tamamen yok edilir. 987 yılında, tahta: Capet hanedanı geçer.

Osmanlı Devleti, III. Selim döneminde, ilk daimi büyükelçiliğini, bu şehirde açmıştır.

Paris Genel

GENEL

Parisliler şehre : “Parisien” diye hitap ederler. Şehrin isminin Latince anlamı ise: “Sallanır ama batmaz”. Şehrin armasındaki “Scilicet” ise, “ gemiyi” anlatmak için kullanılıyor. Bu gemi: Ortaçağda şehri yöneten güçlü “Gemiciler” ya da Su tüccarlarının kurduğu birliği sembolize ediyor. Reblais’e göre: şehrin ismi: Parris: şakacıktan gülme anlamına gelir.

Hani, birçok şehir kendisine dünyanın başka diyarlarından kardeş şehir seçer ya, Paris’te bu durum yine tam bir artistlik olarak değerlendirilmiş ve kendilerine kardeş şehir olarak, yalnızca İtalya-Roma şehrini seçmişlerdir. Diğer şehirleri kardeş şehir olarak kabul etmezler.

Aşk şehridir.

Özellikle, Christmas öncesi çok kalabalıklaşıyor. Ancak, hani aşk şehri dedim ya, bunun yanında, şehrin istatistiklerde öne çıkan bir özelliği daha var. Çiftlerin; tatile gidip, ayrılıp döndükleri şehirler sıralamasında, birinci sırada geliyormuş. İkinci sırada, Amsterdam geliyormuş.

Romantik şehir kilisesi yüzünden, ilişkileri zaten dibe doğru gitmekte olan çiftler, son bir kurtarma operasyonu olarak görüyorlar herhalde Paris ziyaretini. Bekledikleri mucize gerçekleşmeyince de ayrılıyorlar.

Çünkü: Paris halkının sevimsizliği, suratsızlığı, şehrin hiç de öyle abartıldığı kadar hoş ve romantik olmaması, hatta Fransızca bilmiyorsanız veya az biliyorsanız,   düpedüz insanı düşmanca karşılayan bir şehir olması, başlıca faktörlerdir.

2007 yılı verilerine göre, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise altıncı büyük, ekonomi üreten şehridir. Özellikle: La Defense bölgesinde, çok sayıda iş merkezi bulunmakta olup, bu özellik nedeniyle, Avrupa’da en üste çıkmaktadır. Bunun dışında: şehirde birçok uluslar arası kuruluş bulunmaktadır.

Bunlar: UNESCO, OECD (Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı), ICC (Uluslar arası Ticaret Odası).

Moda ve lüksün dünya başkentidir ve “Işık Şehri” olarak anılmaktadır. Dünyanın en pahalı şehri, evet gezmeyi düşündüğünüz bu şehir, maalesef dünyanın en pahalı şehri olarak bir üne sahip.

Şehirdeki konutlar: genellikle, her katında iki yada daha fazla daire bulunan, 6 katlı apartmanlardan oluşuyor.

Paris şehir merkezinde, 2.2 milyon insan yaşamaktadır. Ancak, Metropolde yaşayanlarla birlikte, bu nüfus, toplam 12 milyonu bulmaktadır.

Şehir: UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır.

Dünyada, yıllık olarak 45 milyon turist, şehri ziyaret etmektedir.

Şehrin yerleşimi: şehir merkezi, 20 tane ilçe olarak bölgelere ayrılmıştır. Şehir merkezine oranla, saat yönünde ilerlediğinizde, bu 20 ilçe, yaklaşık 20 km. lik bir bölgede konumlanıyor. Bunlara: bölge numaraları veriliyor.

Gezi planınızı: bu bölgelere göre yapmanızı önereceğim. Sizlere, her bölgede gezilecek yerleri ayrı ayrı anlatacağım, sizler ilginizi çeken yerleri işaretleyecek ve ona göre gezi planınızı kendiniz yapacaksınız.

Genel olarak şehir:  nispeten düz bir alana kurulmuş olup en yüksek yeri, deniz seviyesinden 35 metre yüksekliktedir.

Paris, Manş Denizine dökülen Sen Irmağının ağzından 375 km. içeridedir. Buna rağmen: Sen ırmağı: kanallar ve akarsular yolu ile, Manş Denizi ve Akdeniz’e, Almanya’ya, Belçika’ya ve Fransa’nın öbür bölümlerine de bağlı olduğu için, bir liman kenti sayılır.

Şehrin güneyindeki sanayi bölgesinde: tabakhaneler, çimento, bira ve tütün fabrikaları bulunmaktadır. Uçaklar, lokomotifler, elektrikli araçlar, kimyasal maddeler ve ilaçlar, Paris’in sanayi ürünleri arasındadır.

Paris aynı zamanda, Fransa’nın film yapım merkezidir.

Yağmur yağmamasına rağmen, sokakların ıslak ve sigara izmariti dolu olduğunu göreceksiniz. Çünkü: sokakları süpürmek yerine yıkıyorlar. Kaldırımların kenarında, oluk oluk akan suyun götürdüğü pislikler, logarlarda toplanıyor ve çok da çirkin bir görüntü oluşturuyor.

Evet, köpek pislikleri. Şehirliler, günün belli saatlerinde köpeklerini caddelerde, bulvarlarda gezdiriyorlar, köpeklerinin pisliklerini ise, ya ellerine taktıkları naylon torbalar içine alıyorlar ve çöpe atıyorlar, ya da olduğu gibi caddenin ortasında bırakıyorlar, belli saatte, görevliler gelip, bu tamamen köpek pisliğiyle dolu caddeleri yıkayarak temizliyorlar. Hayvan hakları, hayvan sevgisi tamam da, bu pislik nedir, ben şahsen anlayamadım.

Evet, en başta yazdığım gibi, şehrin ara sokakları ve özellikle metro bölümünde, yoğun bir sidik kokusu var. Bu kadar güzel şehirde ki, bu kokunun anlamsızlığını hemen hissedeceksiniz. Ancak, şehirde çok miktarda evsiz var. Ayrıca, alkolikler, sarhoşlar. Bunlar: tuvalet aramak derdine düşmüyorlar. Kimi evsizlerin, sokak ortasında, don-paça sıyırıp, hacetlerini giderdiklerini görürseniz sakın şaşırmayın.

Peki ya hani medeniyet. Bunu bir Fransız’a söylesem, büyük olasılıkla, bu pisliği yaratanların göçmenler olduğunu söyleyerek, kendini avutacaktır. Ama, sonuçta, göçmen de olsa, o insanlar, sizin ülkenizde yaşıyorlar. Bunların: normal bir insan gibi yaşam şartlarını ayarlamak, sizin göreviniz olması gerekir diye düşünüyorum şeklinde cevap verirdim.

Ben şahsen, sokakta park etmiş bir arabanın kapısına, çişini yapan birini gördüm, o arabanın sahibini düşünün artık. Ama yine de, şehrin pisliği bununla bitmez. Yine birkaç örnek vermem gerekirse: tren istasyonlarında burnunu silip, mendili raylara atanları, benzer hareketleri tren içinde yapanları, arabasının bagajındaki çöpleri sokağa dökenleri, kendi kapısının önünü temizleyip, komşusunun kapısı önüne doğru pislik silkeleyenleri görebilirsiniz.

Evet, biz anlatmaya devam edelim.

Paris şehrinde, benim başıma gelmemiş olmasına rağmen, birçok turistin sıkıntıya düştüğü bir durum söz konusu. Şöyle ki, sokaklarda yürürken, “bu yüzük size mi ait” diyerek, sözüm ona yerden buldukları bir yüzüğü size gösteren birileriyle karşılaşabilirsiniz.

Bu yüzük size mi ait denildiğinde, evet deyip atlar ve alırsanız, aynı şahıs ki büyük olasılıkla bayandır, biraz sonra, yanınıza gelip, kendisine bir şeyler ısmarlamanızı isteyecektir.

Bu teklifi paranız olmadığını ileri sürerek kabul etmeseniz, size yüzük verdiğini, o yüzüğü bozdurduğunuzda paranızın olacağını söyleyerek, sizi bir şeyler ısmarlamaya (tabi bu ısmarlama, size yüklü bir hesap olarak dönecektir) ikna etmeye çalışacaktır. Yani, modern yankesicilik, hırsızlık, dolandırıcılık. Ne derseniz deyin.

Şehri anlatmaya devam edelim. Şehir, bir sürü güzel ve eski binaya sahip. Sokakta, yarı çıplak, kulağında kulaklıktan müzik dinleyip dans ederek dolaşan, cadde ve sokaklarda karşıdan karşıya geçen insanlar göreceksiniz.

Bunun dışında, Paris şehrinin delileri, kendi kendine konuşanları, kopukları meşhurdur. Belki de, şehrin altında vızır vızır dolaşan metro trenlerinin yarattığı elektro manyetik alan yüzünden, insanlar bir garip olmuşlar.

Şehirliler yanında, polisler göreceksiniz. Ama bu polisler, ellerindeki makineli tüfekler ile, her an çevreyi tarayacakmış gibi dolaşan tipler.

Şehir: pahalı. Konaklama, yeme-içme çok pahalı. Hatta, dünyanın en pahalı şehirlerinin başında geldiği söylenen Londra şehrinden bile pahalı olduğunu söyleyebilirim.

Şehirde: sürekli olarak grev-eylemler oluyor.

Eğer, Paris şehrinde, bir arkadaşınız ile buluşmak üzere sözleştiniz ve siz o buluşmaya geç gittiyseniz, “Eylem vardı, o yüzden geciktim” yalanını rahatlıkla kullanabilirsiniz. Çünkü, hakikaten, bu şehirde, her gün eylem olasılığı çok yüksek. Tabii bu eylemler sonucunda, yollar kapanıyor, trafik sıkışıyor. Metro çalışmayabiliyor. Taksi bulmak ise, mümkün değil.

Şehir, tamamen SİT alanı olduğundan, şehir merkezinde, bina yıkıp-yapamazsınız. Dış görünüşü değiştiremezsiniz. Klima taktırsanız bile, özel izin almanız gerekir. İşte, bu değişmeyen yapılarda: uzun yıllardır oturan, yaşayan ailelere, nesillere rastlamak mümkün.

Güvercinleri insanlardan korkmaz. Üstüne üstlük, sağlıklı bir bebek boku boyutlarında pisletirler. Bu kallavi pislikleri görünce “benim üstüme böyle bir kuş yapsa, herhalde önümüzdeki on senenin bütün piyangolarını tuttururum” dedirttikleri şehir.

Son olarak, biraz da istatistik bilgiler vermek istiyorum.

Dünyanın en büyük seyahat ve veri sitesi olarak tanınan “Trip Advisor”, 1400 kişinin katılımıyla yaptığı ankette elde edilen sonuçlar şöyle:

Avrupa’nın en pahalı kenti sıralamasında: Paris, Londra’dan sonra ikinci.

En iyi gece hayatı kategorisinde: birinci Londra, ikinci Paris.

Avrupa’nın en romantik kenti sıralamasında: Paris birinci. Bunu takip edenler ise: Roma ve Venedik.

Avrupa’nın en kirli kenti sıralamasında: birinci Londra, Paris ise ikinci sırada. Üçüncü sıradaki kenti merak ettiyseniz: Roma.

Avrupa’nın en soğuk halkı kategorisinde, birinci Paris halkı.

Paris Genel İnsanlar

İNSANLAR

Parisliler, ya okur ya da müzik dinlerler. Kitap olsun, gazete olsun, reklam veya broşür dinlemeden, metroda, sokakta yürürken, otururken sürekli okurlar.

Ancak, en büyük ve bilinen özellikleri: kaba ve kibirli olmalarıdır. Bu kabalığı önlemek isterseniz, onlara birkaç kelime Fransızca kullanmanız gerekir. Bir mağazaya girdiğinizde “Bonjour Madame” dediğinizde veya yanlışlıkla birine çarptığınızda “Pardon” dediğinizde, asık suratlı Parislinin gülümsediğini görebilirsiniz. Çünkü: nezaket, bu şehirde, oldukça önemli.

Toplu bulunulan yerlerde (caddelerde, kafelerde, metroda) yüksek sesle konuşulmasından hoşlanmazlar.

Turistleri sevdikleri söylenemez ama herhangi bir sıkıntılı durumunuzda, biraz önce de söylediğim gibi, kibarca sorduğunuzda, size yardımcı olmaya çalışırlar.

Eğer Fransızca konuşma denemesinde bulunmadan, doğrudan İngilizce ile olaya girerseniz, garsonlar veya diğer çalışanlar, size tiksintiyle bakarlar ve muamele ederler. Bu insanların: Amerikan lisanına ve parasına karşı antipatileri var. Amerikan dolarını asla sevmezler, hele hele İngilizceden nefret ederler. Kendi içlerinde, bir sanırım bu şekilde milliyetçilik duygusu geliştirmişler.

Neyse, devam edelim.

Şehirde, birçok milletten insan yaşıyor. Bunların yarısı zenci ve diğer yarısı ise, sarışın ve mavi gözlüdür.

Parisli kadınlar özeldir. Kendilerine özgü özellikleri vardır. Bacakları mutlaka düzgün ve bilekler tercihen incedir. Çok uzun adımlar atarlar ve topuksuz ve süssüz ayakkabı giyerler. Bir ipek eşarpları vardır mutlaka. Metroda, dünyanın en tutkulu işini yapıyormuşca sına, can sıkıcı kitaplar okurlar. Başlarını, boyunlarını: tutulmuş gibi hafifçe yana eğerek konuşurlar. Burunları, genellikle uzundur. Özellikle, baharda sık sık nezle olurlar. Güzel değillerdir.

Dayanılmaz çekicidirler. Saçlarını başka türlü toplar, başka türlü bacak bacak üstüne atarlar. Tüm bunların yanında: Paris’te, belli-başlı yerler haricinde, böyle şık bayan görmek pek mümkün olmaz. Bayanlar genelde paçoz dolaşıyorlar. Çünkü: sıradan bir ceket 500 Euro. Bir kuaförde saç yaptırma/taratmak ise, en az 80 Euro.

Giyim mağazalarında, öyle Türkiye’deki gibi, reyonlardan bir sürü kıyafet toplayıp prova odasına giremezsiniz. Girmeye kalkarsanız, büyük olasılıkla zenci olan güvenlikçe, size potansiyel hırsız muamelesi yapar.

Tüm bunların yanında: turistik caddelerden birkaç kilometre uzaklaşınca, rüya şehrin diğer ve asıl yüzünü görebilirsiniz. Yerde: kalemden, tırnak makasına kadar her şeyin satıldığı sokak pazarları var. Fakirlik, bu insanların yüzlerindeki sıkıntı olarak yansıyor. Ve ilginç olanı, bunların sayılarının tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla olması.

Kosovalı, Romen, Ukraynalı kaçak göçmenler. Özellikle Kosovalılara dikkat, adamlar geleli daha birkaç yıl olmuş, ama hemen klan halini almışlar, düşünmeden insan yaralamaya, saldırmaya hazırlar.

PARA BİRİMİ

Euro kullanılıyor. Ülkemizde de yeteri kadar tanındığında, Euro hakkında ayrıntıya girmiyorum. Ancak, yine de birkaç nokta hakkında bilgi vermekte yarar var. Döviz bozdurma işlemleri, bankalarda ve “Bureau de Change” denilen yerlerde yapılıyor.

Kurlar, bankalara göre değişiklik gösterebiliyor. Alış ve satış kurlarını, paranızı bozdurmadan önce kontrol etmelisiniz. Cumartesi ve Pazar günlere, malum bankalar açık değil, döviz büfelerinden döviz bozdurabilirsiniz. Yine de, siz, bu şehre gelmeden önce ,yanınızda Euro bulundurmalısınız.

BAHŞİŞ

Fransız restoranlarında, % 15 servis ücreti faturaya ilave edilir. Ancak, servisten memnun iseniz, ilaveten garsona küçük bir bahşiş daha verebilirsiniz.

Taksilere, toplam ücretin en fazla % 10-15 kadarı, bahşiş olarak verilebilir.

Paris Genel Konaklama

KONAKLAMA

Otel odalarında banyo bulunmaz ancak hep lavabo bulunur. Daha önce de söz ettiğim gibi, şehir tamamen SİT alanı. Bu nedenle: şehirde lüks otel bulmak çok zor. Oteller, hep eski ve tarihi binalardan oluştuğu için, küçücük bir oda ve kısıtlı imkanlar.

Otelleri: yalnızca geceden geceye yatmak için kullanmak dışında, bir düşünce olmamalı. Bu kadar kalitesiz mekan ve servis özelliklerine rağmen, fiyatlar çok yüksek. Özellikle: bizim ülkemizdeki otel standartları ve servis kalitesiyle karşılaştırmaya sakın kalkmayan, tam bir hayal kırıklığı olur.

Ucuz olsun diye, kesinlikle “Gar edu Nord” da kalmayın. Çünkü, buraya ayak bastığınızda, kendinizi, Amerika’da boktan bir zenci mahallesine düşmüş gibi hissedeceksiniz. Tüm tatil boyunca, Paris’te olduğunuzu hissetmeyeceksiniz.

Tüm dükkanlar, zenci bayanlara hitap eden kıyafetler dolu ve kuaför salonları var. Ama, hepsi de ağzına kadar doludur. İnanılmak bir takma tırnak salgını var.

Kesinlikle: “champ-elyesse” ya da “La Defense” bölgesinde kalın.

VOLTAJ/ELEKTRİK BİLGİLERİ

Fransa’da, tüm AB ülkelerinde olduğu gibi, 230 voltluk elektrik akımı var. Prizler, Türkiye’dekinden biraz farklı olsa da, buradaki fişlere uyum sağlıyor. Dolayısı ile, Fransa’ya gitmeden önce, herhangi bir adaptör almanıza gerek yok.

PARİSTE GREV

Paris’te grev, şehir yaşamının pek sık rastlanan bir özelliği olarak öne çıkar. İnce bir nokta: nasılsa metro var, ucuz ama merkezden uzak otel tutayım diyorsanız, iki kere düşünmeniz gerekir. Çünkü, Fransızlar zırt pırt grev yaparlar. Metro da çalışmaz. Taksilere bir ton para ödemek zorunda kalırsınız, astarı yüzünden pahalıya gelir.

Grev zamanı: herkesin delirdiği bir şehirdir. Ortalama 40 dakikada bir gelen ve geldiğinde de camından bile insan çıkmasından dolayı, kimsenin binmesinin mümkün olmadığı metroya binebilmek için şansını deneyen çılgın insanlar birbirini tokatlar, polis gelir ayırır, insanlar madem binemiyoruz, bari zarar verelim diyerek, gelen metroyu yumruklar, kıçının yarısı dışarıda kaldığı için kapının kapanmasını ve dolayısı ile metronun gitmesini engelleyen adam metrodan aşağıya itilir, sokaklarda elinde harita, küfreden insanlar gezinir.

20 dakikalık yol: trafikten dolayı 2 saatte gidilir. Taksi bulmak imkansızdır. Bisikletliler, trafik kurallarına uymamayı tercih ederek, sürekli insanlara çarpar. Ama, bu kaos içinde dahi, bir kişi bile, greve isyan etmez, kaderlerine razı olarak hayatlarına devam ederler.

İKLİM

Şehirde, tipik okyanus iklimi görülür. Kışlar soğuk ve yazlar sıcak şeklinde, bu iklim etkilerini gösterir. En soğuk ay: Ocak.

Yazın: genellikle ılık ve hoş bir hava vardır. Ortalama sıcaklık: 25 derece civarındadır. Ağustos ayında, sabahları sıcaklığı 15 dereceye kadar düştüğü görülür. Bu gayet normaldir. Yani: mevsim yaz da olsa, bu şehirde, pek öyle tişört giyilerek dolaşılmaz.

Hava harika bile olsa, zaten mimari özellikler nedeniyle, şehrin birçok yerinde, güneşi doğrudan göremezsiniz. Duvar gibi uzanan binalar, gök yüzünü görmeyi engeller.

İlkbahar: Nisan ortasında: hava soğuk, gri ve puslu olabiliyor. Bazen, Mayıs ayı biter ve havanın hala yağmurlu ve karanlık olduğu görülür.

Kışın: güneş az görülür. Ortalama sıcaklık: 7 derece civarındadır. Kar yağışı, çok nadir görülür. Özellikle, son yıllarda, kış aylarının daha sert geçtiği ve hava sıcaklığının eksi 10 derecelere düştüğü görülmektedir. Böyle durumlarda, şehirde gezerken, 3 yün çorabı üst üste giymeniz gerekebilir. Yani, hava bu kadar soğuk olabiliyor.

Ve inanın, bu soğuk hava, bu şehirde hiç çekilmez. Sokakta geçirilen her on dakikanın ardından, bir yere kapanmak ve sıcak bir şeyler içmek ihtiyacını duyarsınız. Bunun sonucunda, elbette: şehri gezmek için ayırdığınız bütçe, açıklar vermeye başlar. Çünkü, Paris kafelerindeki fiyatlar, yüksektir.

Aralık ayı içinde: genellikle, karla karışık yağmurlu bir hava görülür.

DİL

İngilizce bilenle bilmeyenlerin eşit olduğu şehirdir. Kural, önce Fransızca. İngilizce bir şey sorduğunuzda, kesinlikle size cevap vermezler. Veya, sizi anlasalar bile, cevabı, Fransızca olarak verirler. Bakarlar ki, siz mağdur durumdasınız, o zaman İngilizce konuşmayı tercih ederler.

Çünkü: Fransızlar, anadillerine hayranlık duyarlar. Yabancıların Fransızca konuşmasından çok olumlu etkilenirler. Şehre gitmeden önce, bence, mutlaka birkaç kelime Fransızca öğrenmenizde yarar var. Örneğin: Bonjour, Madame, Excusez moi, Monsieur gibi.

ÇALIŞMA SAATLERİ

İş saatleri: Pazartesi-Cuma günleri arasındadır. Bu günlerde: 09.00-17.00 ve cumartesi günleri ise, 10.00-19.00 arasındadır. Mağazalar ve alışveriş merkezleri, genellikle Pazar günleri kapalıdır. Bunun dışında, pek çok küçük mağaza: akşam, saat; 19.00-20.00’ye kadar açık kalır.

VERGİLER

Fransa’da, diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu üzere, çoğu servis ve ürüne, % 20.6 vergi uygulanır. Yemek ve servislerde alınan vergilerde, geri ödeme yok. Ancak, alışveriş yaparken, mağazalardan resmi “Detaxe” formu alın. Geri ödeme almak için: bu formu, Avrupa Birliği üyesi son ülkeyi ziyaretinizde, havaalanında gösterin. Bunu bavullarınızı teslim etmeden önce gösterin, çünkü, forma yazılı, aldığınız malı görmek isteyebilirler.

Paris Genel Gezi Planı

PARİS GEZİ PLANI

Paris şehri: Sen nehrinin iki yakasına kurulmuştur. Sarmal bir dönüşle, merkezden çevreye, birbirini izleyen 20 ilçeye ayrılmıştır. Irmağın kuzeyde kalan bölümüne: Sağ yaka, güneyinde kalan bölümüne ise, sol yaka ismi verilmiştir.

Paris şehrini gezmek için, size şöyle bir öneride bulunabilirim. Tabii elbette, en önemli olan, bu şehirdeki zamanınız. Öncelikle, şehir merkezinde: 20 tane bölge/semt bulunuyor. Ben: bu 20 bölgede bulunan ve gezebileceğiniz yerler hakkında, kısa kısa ve bazen de bayağı uzun bilgiler veriyorum.

Siz: özellikle, küçük numaralı yani merkeze yakın semtleri mutlaka gezecek şekilde, bu 20 bölge hakkındaki, benim yazılarımı okuyup, bu yazılarda geçen yerlerden, görmek istediklerinizi, kendi tercihlerinize göre seçerek, kendinize bir gezi planı oluşturmalısınız.

Bunun dışında, yani 20 bölgenin dışında, Paris şehrinde: özellikle ve elbette “Disneyland” ve şehir merkezine yakın banliyölerdeki özellik arz eden yerleri gezebilirsiniz. Başta da söylediğim gibi: siz, şehirdeki zamanınıza göre, 20 bölge ile ilgili yazıları inceleyip, ilgi düzeyinize göre, mutlaka görmek istediklerinizi işaretleyin ve buna göre bir gezi planı oluşturun.

Çünkü: tüm yerleri gezmek için, şehirde iyi bir süre geçirmeniz gerek. Bu gezi planınıza göre: gezmek istediğiniz yerleri, bir şehir haritası üzerinde işaretleyin ve yakın mesafedeki yerleri mutlaka yürüyerek, uzak mesafeleri ise: metro veya diğer ulaşım araçları ile gezebilirsiniz.

Şehri gezmek için: en az 3 gün ayırmanız şart.

Bu üç günlük süre içinde, müzeleri hariç tutuyorum. Çünkü, müzeleri de gezeceğim derseniz, bol zaman ayırmanız şart. Ben yine de: site de, özellikle gezmeniz gereken yerleri, yani hani derler ya, Top 10 listesini verdim. Bu listeleri inceleyip, kendinize güzel bir gezi rotası yapabilirsiniz.

Şehrin tepeden görüntüsü daha güzeldir. Çünkü: mimari, anıtlar ve şehir planlaması mükemmel görünüyor.

 

YÜRÜYÜŞ

Paris Genel; Şehri gezmenin en iyi yolu: yürümektir. Eğer kendinizi, sayısız kafe ve dükkanlara girmekten alıkoyarsanız, şehri, baştan başa yürüyerek üç saat içinde gezebilirsiniz.

Paris şehrinde yürümek gerçekten keyifli. Günlük: 10-12 km. yürüyerek, şehri gayet güzel gezebilirsiniz. Hava buz gibi de olsa, şiddetli yağmur da yağsa, yollarda asla göller oluşmuyor. Ancak, park ve bahçelerdeki yollar stabilize ve toprak. Yağmur yağdığında, bu nedenle, ayakkabılar çamur olabiliyor.

Kaldırımlar geniş ve şehir dümdüz. Özellikle, şehir idaresi şehir merkezinin tamamen yürüyerek gezilebilmesi için, bölgesel olarak, trafiğe kapatma uygulaması yapıyor. Büyük olasılıkla, birkaç yıl içinde, hemen merkezde bulunan, dört bölge, tamamen trafiğe kapatılacakmış.

Bunlar: şehri yürüyerek gezmek için büyük avantaj. Ancak yürürken yine de yollara yani bastığınız yerlere dikkat etmenizi öneririm. Çünkü: hayvan ve bazen insanlara ait; dışkılara rastlama olasılığınız çok büyük.

METRO

Paris Genel; Şehri gezmenin diğer bir yolu. Ancak: metro, genelde pis. Akşam: saat: 21.00’den sonra boşalıyor. Zaten, bu saatten sonra, metroda, güvenlik problemi de başlıyor. Şehri gezmek için, metro düşünüyorsanız, sınırsız-limitsiz bir metro kartı satın almalısınız.

Şimdiden iyi tatiller diliyorum.

Paris 7.Nolu Bölge

Paris 7.Nolu Bölge

TOUR EİFFEL (EYFEL KULESİ)

Paris 7.Nolu Bölge; Paris denilince, ilk akla gelen kule, işte tam karşınızda. Babaannem olsa, demir yığını yakıştırmasını anında yapar. Gerçekten tam bir demir yığını. Ama, bütün dünyadan, bu demir yığınını görmek için, milyonlarca insan, şehre geliyor. Veya şehre gelenler, bu demir yığınını görmeden ve fotoğraf çektirmeden asla buradan ayrılmıyorlar. Yakınlarına, bu demir yığınının hediyeliklerini armağan olarak alıyorlar.

Yılda, yaklaşık 6 milyon kişi tarafından ziyaret ediliyor. Yapımından bu yana, kendisini ziyaret eden 200 milyondan fazla insanla, dünyanın en çok ziyaret edilen anıtı.

KULENİN ÇEVRESİ

Kulenin çevresinde pek yemek yenecek yer yok. Sandviç satan büfeler var. Sandviçler pek fena değil, ancak biraz pahalı. Kulenin hemen altında kulenin her türlü hediyelik türünü (anahtarlık, magnet gibi) satanları göreceksiniz ama sakın satın almayın. Kuleden biraz uzaklaşınca, özellikle kulenin havuz tarafında ilerlediğinizde, bu kez yine aynı ürünleri satan Afrikalı satıcılarla karşılaşacaksınız ki, bunların çoğu Nijeryalı ve Müslüman, Müslüman ve Türk olduğunuz anladığınızda, bütün ürünlerin fiyatı aşırı iniyor, yani bir magnet için en fazla 1 Euro ödemeniz mümkün. Kulenin minyatür heykelleri için de aynı şekilde, gayet uygun fiyatlar var, mutlaka pazarlık yapın.

KULENİN YAPILIŞI

1888 yılında, İspanya’nın Barcelona şehrine bir kule yapılması planlanır. Ancak: 1889 yılında, yani Fransız İhtilalinin 100.yılı kutlamalarının olduğu yıl, Paris şehrinde “Expo Fuarı” açılması planlanınca : bu kulenin, Paris şehrine yapılmasına karar verilir ve şehir merkezinde, 1888 yılında, Seine Nehri kıyısında, Champ de Mars bölgesinde yapımına başlanır.

Kulenin tasarımcı mimarı: Gustave Eiffel. Mimar: yüksek demiryolu viyadük inşası deneyimi bulunan bir mühendistir.

Yapımda katkısı bulunan diğer mimarlar ise: Emile Naugier, Maurice Mocehlin ve Stephan Sauvestra. Yapıda: 300 işçi çalışır.

Kulenin yapımında: 7800 ton demir, 18000 ton çelik kullanılmış. Ama: söylentilere göre, bugünün yapım teknikleri kullanılmış olsa idi, aynı malzeme ile, bu kuleden, üç tane yapılabilirmiş. Evet, biz devam edelim. Bu her birine ayrı şekil verilen metal malzemeler: 2.5 milyon perçinle birbirine birleştirilir. Çalışmalar sırasında: her türlü güvenlik önlemi alınmasına rağmen: yine de 1 işçi hayatını kaybeder.

Evet;

Kule, iki yıllık bir yapım aşaması sonucunda, 31 Mart 1889 tarihinde törenle açılır ve aynı yılın 6 Mayıs tarihinde faaliyete geçer.

Evet, Eyfel kulesi yapımı aşamasında ve yapıldıktan sonra, şehir halkı tarafından, göz zevkini bozduğu gerekçesiyle sürekli eleştirilir. Mimar Gustave Eiffel’in: yapının artistik yönünün ön plana çıkararak, mühendislik yönüne gerekli önemi vermediği söylenir.

Özellikle, her seferinde, Eyfel kulesinden nefret ettiğini söyleyen ünlü yazar Guy de Maupassant; “Neden öğlen yemeklerini, kuledeki restoranda yediği” sorulduğunda, “Çünkü, burası Paris’te, kulenin görülmediği tek yer” yanıtını verir.

Yapımının ardından: 20 yıl ömür biçilen kulenin, kullanım süresi dolduktan sonra sökülmesi planlandı ise de, 1909 yılında, çektiği ilgi nedeniyle, bundan yani sökülmesinden vazgeçilir.

Paris 7.Nolu Bölge Eyfel Kulesi

KULENİN SAYISAL BİLGİLERİ

Kulenin yüksekliği; 324 metre. Bunun: 24 metrelik en üstteki bölümü: televizyon antenidir. Bu yükseklik: 81 katlı bir binanın yüksekliğine eşdeğerdir. Kulenin katlarının yüksekliklerine gelince: 1.kat: 57 metre, 2.kat: 115 metre ve 3.kat ise: 276 metre yüksekliktedir. 2.katta: 95 metre yükseklikte bir restoran bulunuyor. İsmi: Verne Jules.

Yapıldığında: dünyanın en uzun anıtı unvanını: Amerika-Washington Özgürlük Anıtından alır ve bu unvanını: 1930 yılına kadar : yani Amerika’daki Chrysler binası inşa edilinceye kadar, dünyanın en yüksek yapısı niteliğini korumuştur. Günümüzdeki durumuna gelince: Fransa’nın en yüksek 5. yapısıdır.

7300 ton ağırlığındaki kule, güneşle birlikte, tepeden yaklaşık 18 santimetreye kadar genleşmektedir. Rüzgarlı havalarda ise, 6-7 santimetre kadar yana yatmaktadır.

KULENİN BOYANMASI

Paslanmasını önlemek için, kule: 10 yılda, bir kez boyanıyormuş. Tüm kulenin boyanması, yaklaşık 4 yıl sürüyormuş. 50-60 ton boyanın kullanıldığı işlem sırasında, kulenin tek renk görülebilmesi için aşağıdan tepeye doğru koyulaşan üç ayrı tonda boya kullanılır.

KULEYE ÇIKIŞ

Evet, kuleye çıkmak isterseniz

Kuleye çıkmak için, iyi yol olduğunu öğrendim. Birinci yol merdivenleri kullanarak yani yürüyerek çıkmak, ama ben denemedim, çünkü bayağı zor ve zahmetli olduğunu söylediler. Bu yüzden, yürüyerek çıkmak konusunda fazla ayrıntılı bilgi vermeyeceğim. Asansörle kuleye çıkmak için iki yol var. Birinci yol: önceden internet ortamında rezervasyon yapmak.

Sanırım tur firmaları rehberleri bu rezervasyonu yapıyor ve tur firmaları ile gelenler, fazla beklemeden ayrı bir kapıdan kuleye girerek, ayrı bir asansörle kuleye çıkıyorlar. Ama elbette, rezervasyonu kendiniz değil de tur rehberine yaptırırsanız, fiyatlar katlıyor. Bence: kuleyi gezmek için, internet ortamında kendiniz rezervasyon yaptırın. Bu şekilde, hem az sıra beklersiniz, hem de ayrı bir kapıdan ve ayrı bir asansörle yani  daha kısa sürede, kuleye çıkabilirsiniz.

Öbür türlü yani normal gidip kuleye çıkmak isterseniz,

gayet uzun bir kuyruğa girmelisiniz. Aslında 4 tane asansör çıkışı var. Bakın kuyruk en az hangisinde ise o kuyruğa girip beklemeye başlayın. Bu arada: kulenin altında güvenliği sağlamak için dolanan elleri silahlı askerleri ve diğer kişileri izleyebilirsiniz, ama yine de canınızın sıkılacağı garanti, çünkü, ben yaklaşık 2.5 saat sıra bekledim.

Bir de işin kötü yanı: bu kadar sıra bekliyorsunuz, bir güvenlik kontrolü ve demir parmaklıklardan içeri giriyorsunuz, bilet satın alıyorsunuz, Sonra yine bir güvenlik kontrolü (dedektörlü kapı) geçiyorsunuz, burada üzerinizde bulunan özellikle metalleri alıyorlar.

Ben bozuk paraları alabileceklerini düşündüm ama almadılar, genellikle plastik çakmakları toplayıp bir kutuya atıyorlar, çünkü ziyaretçiler kulenin tepesinden aşağıya plastik çakmak atıyorlarmış, Evet metal paraları almadılar, çok sıkı bir güvenlik kontrolünden geçip yine beklemeye devam ve 20 kişilik asansör geldiğinde binerek yukarı çıkıyorsunuz. Asansör yaklaşık 100 saniyede yani gayet hızlı şekilde yukarı çıkıyor.

Paris 7.Nolu Bölge Kuleye çıkış ücretleri

ÜCRETLER

Kulenin: her katına çıkış için ayrı ücret ödemeniz gerekiyor.

Kuleye çıkmak için 11 Euro ücret ödemek gerekiyor. Daha önce her kat için ayrı ücret ödendiğini duymuştum ama Nisan 2016 tarihinde gittiğimde, sadece 3. kata çıkıldığını ve 11 Euro ücret ödendiğini gördüm. Sanırım emniyet tedbirleri için, kısıtlamışlar.

Kulenin tepesine çıktığınızda: ziyaretçilerin aşağıya tükürdüklerini ve hatta geceleri aşağıya işedikleri söyleniyordu ama ben görmedim. İnsanlar gayet modern şekilde, muhteşem manzaranın tadını çıkarıyorlardı. Siz de kulenin üstüne çıktığınızda, teras bölümünde gezinerek tüm Paris şehrinin muhteşem manzarasını izleyebilir, kulenin tepesinde gerek kulede kendinizi ve gerekse Paris şehrinin fotoğraflarını çekebilirsiniz.

Muhteşem bir duygu, Paris şehrine gidip te kuleye çıkmamak olmaz, sıra beklemeyi veya internetten satın aldığınız biletle kuleye çıkmanızı mutlaka öneriyorum. Kulenin tepesindeki teras bölümünde, yine kalabalık insan toplulukları, tuvaletler, kafeler bölümleri var. Özellikle gayet temiz tuvaletler ilginçti. Şehri bir süre izleyip, yine asansör sırasına girerek, fazla beklemeden gelen asansörle aşağıya inebiliyorsunuz.

SONUÇ

Yapımından sonraki 100 yıl süresince: çıkış gelirlerinin tamamı: Eiffel ailesi fertlerine verilmiş, ancak günümüzde sadece gelirin % 10’luk bölümü, verilmeye başlanmış. Yani: mimar Gustave Eiffel, torunlarına maddi-manevi önemli bir miras bırakmış.

20.yüzyılın başlarından itibaren, kule, radyo-televizyon  vericisi olarak kullanılmaya başlanır. Bu yüksek kuleden atlayarak intihar edenlerin sayısı, yaklaşık 400 kişidir. Bu tür olayların ardından, kulenin çeşitli kısımlarına, güvenlik için tel örgü ağları çekilmiştir.

1986 yılından sonraki dönemde: kulenin, dış gece aydınlatma sistemi kurulur. Böylece: kulenin üst yapısı içinde, artık karanlıkta, sihirli bir görüntü ortaya çıkmaya başlamış.

2003 yılında, kulenin en tepesinde bir yangın çıkar, ancak kısa sürüde söndürülen yangında, ölen veya yaralanan olmamıştır.

PARC DU CHAMPS-DE-MARS

Paris şehrinde, hem gece ve hem de gündüz açık olan ender parklardan biridir. Herhangi bir kapısı yok, her yanı açıktır. Eyfel kulesinin önünde, boylu boyunca uzanıyor. Paris’in en büyük parklarından biridir. Kabaca: 800 metre çapında ve yaklaşık 1.5 mil uzunluğundadır. Parkın en büyük özelliği: Eyfel Kulesi.

Parkın tarihi süreç içindeki gelişimine gelince: 16.yüzyılda, bağ ve sebze yetiştiriciliği için kullanılmıştır. Ayrıca: 18.yüzyılda, burada, 10 000 asker tarafından, savaş eğitim manevraları yapılmıştır. Bu nedenle: Roma savaş tanrısı: Mars adını almıştır.

14 Temmuz 1790 günü, bu park, ilk büyük kutlamalar için kullanılmıştır. 1833-1860 yılları arasında, at yarışları, burada yapılmıştır. Bunun dışında, bir kısım evrensel sergi burada açılmıştır.

Günümüzde: park, geniş yollar, çimenler ve yürüme alanları bulunduruyor. Parkın sınırları, biraz önce de söylediğim gibi herhangi bir kapı ile kapatılmamış, ağaçlar, çiçekler ve çalılar, sınırları belirliyor. Bastil günü, her yıl, 14 Temmuz tarihinde, havai fişek gösterileri ile, burada kutlanıyor. İnsanlar, bu havai fişek gösterilerini izlemek için, bu parkta toplanıyorlar.

Parkın doğu ucunda: 2000 yılında yapılan Barış Anıtı var. Bu anıtta: barış kelimesi, 32 dilde yazılmış. Anıt içindeki bir bilgisayarda, klavye ile ziyaretçiler kişisel barış mesajları yazabiliyorlar.

 

LES INVALİDES

Burası, iç inde pek çok farklı yapıyı barındıran, Fransa’nın askeri tarihiyle ilgili bir anıttır. Burada: bir kilise, bir üniforma yapım evi, bir basımevi, yaşlı askerler için bir misafirhane ve bir askeri hastane bulunmaktaydı.

Buranın yapımına: 1670 yılında, Fransa kralı 14.Louise’nin emriyle karar verilmiştir. Burada ikamet eden ilk insanlar, 1677 yılında gelmeye başlamışlardır. Bina tamamlandığında ise, 4000 savaş gazisi burada yaşamaya başlar.

Fransız Devrimi sırasında, burası, işgalcilerin ilk durağı olmuştur. Buradan aldıkları 28 bin tüfekle, Bastille Hapishanesini basmışlar.

Paris 7.Nolu Bölge Les Invalides

Kilisenin inşaatı: mimar Hardouin-Mansart tarafından yapılmıştır. İnşaat: 30 yıl sürmüş ve 1706 yılında tamamlanmıştır. 1872 yılında “Topçuluk Müzesi” ve 1896 yılında “Ordu Müzesi” inşa edilmiştir. Bu iki müze, 1905 tarihinde birleştirilerek: “Musee de I’armee (Askeri Müze)” olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Paris 7.Nolu Bölge Les Invalides

Günümüzde, burası hala gazileri ağırlamaya devam etmektedir. Askeri mezarlık ve çok sayıda müze de dahil olmak üzere, pek çok yapı burada bulunuyor. Fransız ordusuna mensup, yüze yakın gazi buradadır. Çok sayıda Fransız askerinin mezarı, Les İnvalides anıtının altındadır.

Paris 7.Nolu Bölge Musee de I’armee

MUSEE DE I’ARMEE

Müze binasında: bayraklar, kılıçlar, madalyalar, zırhlar ve Fransız askeri tarihine ait başkaca parçalar barındırıyor. Tüm bunların yanında ise: ünlü Napolyon’un kişisel eşyaları da burada bulunmaktadır. Ancak, müzedeki en ilgi çekici bölüm, Napolyon’un mezarı. Bu çok büyük yer altı mezarı: imparatorunki en içte olmak üzere, birbirinin içinde bulunan, 6 tabutu içeriyor.

Paris 7.Nolu Bölge Musee du Quai Branly Müzesi

MUSEE DU QUAİ BRANLY MÜZESİ

Eyfel kulesinin de bulunduğu “Trocadero” mevkiindedir.

Gillees Clement tarafından, büyük bir bahçe içinde inşa edilmiş. Gayet geniş ve ferah bir alan. Toplam: 39 bin m. karelik bir yer. 2006 yılının Haziran ayında açılmıştır.

Bu müzede; Asya, Afrika, Okyanusya ve Amerika uygarlıklarına ait; kalkanlar, yerli kostümleri, Afrika müzik aletleri, fildişi heykelcikler gibi objeler sergilenmiş. Zaten, daimi koleksiyonlar yanında: süreli sergiler, popüler sanatçıların konserleri ve atölye çalışmaları da oluyor. Değişik kültürlerin eserlerini, aynı mekanda görmek, bu kültürlerin aralarındaki farkı hissetmek açısından güzel bir imkan.

Paris 7.Nolu Bölge Musee D’Orsay

MUSEE D’ORSAY

Müze: Seinne nehrinin sol yakasında, eski tren garı: Gare d’Orsay içinde bulunuyor. Her yıl 2 milyondan fazla ziyaretçi çekmektedir.

Müze binası: aslında tren garı iken; 1900 yılında; mimarlar Lucien Magne ve Emile Bernard tarafından inşa edilmiş ve günümüzdeki görüntüsüne ise, 1986 yılında kavuşmuş. Ama: 1939 yılına kadar, Fransa’nın güneybatısına giden tren yolları: yine buradan geçmeye devam etmiştir. Bu tarihten sonra ise, bu istasyonun uzun trenler için uygun olmaması nedeniyle, burası, tren ulaşımına kapanmış ve yalnızca müze olarak hizmet vermeye devam etmiştir.

Bina: 2.Dünya Savaşında, bir süre haberleşme merkezi olarak kullanılmış ve 1973 tarihinde hizmete kapatılmıştır. 1977 tarihinde, Fransız hükümeti, yapının, müzeye çevrilmesine karar vermiştir. Yapılan yenileme çalışmaları sonucunda, 1 Aralık 1986 tarihinde, Başkan Mitterand tarafından, müze hizmete açılmıştır.

Müzede: 1848-1914 yılları arasında yaşamış bulunan, İmperresyonist ve Postimperresyonist sanatçıların eserleri sergileniyor. Bunlar arasında: Monet ve Renoir isimli sanatçıların başyapıtlarını içeren koleksiyonlar var.

Tablolar yanında, heykeller de var. Özellikle: Rodin ve Claudel gibi ünlü sanatçıların heykellerini mutlaka görmelisiniz. Tablo ve heykeller dışında: biraz önce sözünü ettiğim döneme ait: resimler, eşyalar ve fotoğraflar da bulunuyor.

Paris 7.Nolu Bölge Assemblee Nationale

ASSEMBLEE NATİONALE

Diğer ismi: Bourbon Sarayı. Burada: Fransa’nın millet meclisi ve ulusal parlamentosu var. Buradaki yapı: 1827 yılında konut olarak kullanılmak üzere yapılan bir saray. Daha sonra, birkaç kez el değiştirmiş ve en son olarak hükümet tarafından kullanılmaya başlanmıştır.

Özellikle: tekne gezisinde görülüyor. Bina: Fransız Jandarması tarafından korunuyor. Bunlara aynı zamanda, Cumhuriyet muhafızları da denilmektedir.

ECOLE MİLİTAİRE

Burası, Askeri Akademidir. Kraliyet Askeri Koleji; kral 15.Louise tarafından, 1787 tarihinde açılmıştır. Daha sonra binalar terk edilmiş. Fransız Devrimi sırasında yağmalanmıştır. Askeri okul: 1878 yılında restore edilerek yeniden açılır. Daha sonra; 1911 yılında, burada, askeri yüksek öğrenim yapılmaya başlanır. Bu tarihten bu yana, günümüze kadar eğitim sürdürülür.

Napolyon Bonapart: 1784 yılında burada yetişmiş ve 1769 yılında, mezun olmuştur. Binanın mimarı: 1752 yılında, Gabriel’dir.

LE BON MARCHE

Sen nehrinin sol yakasındadır. Genelde pek fazla kalabalık olmaz. Bu bir mağaza zincirinin parçasıdır. Kentin en şık mağazası olarak ortaya çıkmaktadır. İyi bir Pazar anlamına gelmektedir. Dünyada, kurulan ilk mağaza olarak kabul edilmektedir. Kurucusu: Aristide Boucicaut.

Mağaza: Paris’te, küçük bir dükkan olarak, 1838 yılında kurulmuştur. 23500 metre karelik bir alana yayılmıştır. Mağazanın bulunduğu yapı: 1896 yılında, Gustava Eiffel’in teknik danışmanlığında genişletilmiştir.

Mağazanın zemin katında: makyaj, parfüm ve aksesuarlar satılıyor. Üst katta: erkek giyimine ait tasarımcıların (Yves Saint Laurent, Paul Smith gibi) ürünleri satılıyor. Kozmetik bölümünde, cilt ve yüz bakımları yaptırılıyor.

Paris 4.Nolu Bölge

Paris 4.Nolu Bölge

Paris 4.Nolu Bölge: Paris şehrinin en ilgi çeken bölümlerinden biridir. Burada özellikle, Notre-Dame muhteşem yapısı ile, şehre gelen ziyaretçilerin odak noktasıdır. Bu yapı ile ilgili ayrıntılı bilgi aşağıda bulacaksınız. Ama giriş kısmı olarak, birkaç cümle: muhteşem bir yapı, mutlaka gidin, yürüyerek gidilebilir, hemen nehrin yanında, zaten yapıya vardığınızda ön cephesini gördüğünüzde güzelliği dikkatinizi çekecektir, hikayesini öğrenince daha da ilginizi çekecektir.

Önünde bir meydan var, bu meydanda insanlar içeriye girmek için sıraya giriyorlar, giriş ücretsiz, uzunca bir kuyruk var ama sıra hemen geliyor yani sırayı görüp girmekten vazgeçmeyin, içeriye girdiğinizde, özellikle yapının yıllar itibarı ile ne düzeyde olduğunu gösteren maketleri ilginizi çekecektir, çünkü bu yapının tamamlanması, yüzlerce yıl sürmüştür. Etkilenmemek mümkün değil, Paris şehri ziyaretçilerinin burayı mutlaka görmelerini öneririm, özellikle kapıdaki sırayı görüp sakın girmekten vazgeçmeyin.

NOTRE-DAME DE PARİS

Bu katedralin adı-sanı pek duyulmaz iken, ünlü yazar Victor Hugo tarafından; 1831 yılında “Notre-dame Kamburu” romanı yazılır ve bunun sonucunda, tüm insanlık, bu katedrali öğrenir.

Paris 4.Nolu Bölge Notre-Dame de Paris

Bunun dışında, burayı önemli hale getiren diğer bir özellik te: Napolyon’un taç giyme törenini burada yapılmış olması. Tüm bunların yanında: yapı, Fransız tarihinin son 800 yılında, birçok önemli olaya tanıklık etmiştir. Adeta, bir “Milli Kilise” olarak öne çıkmaktadır. Sırf bu yüzden, Fransız kimliğinin ayrışmasında önemli bir rol oynamış olan “Charlemagne” Paris’le hemen hiç alakası olmamasına rağmen, Fransa’nın en önemli katedralinin önünde kendisine yer bulabilmiştir.

Burada, bu katedral yapılmadan önce, Romalılar döneminde inşa edilen bir tapınak bulunduğu söyleniyor. Bu katedralin yapımına: Piskopos de Sully himayesinde, 1160 yılında başlanır ve uzun bir aradan sonra, 1346 yılında tamamlanır.

Gotik mimarinin özelliklerini taşıyor.

Yapının uzunluğu: 128 metre ve yüksekliği ise 68 metredir. Bitirildiğinde, yani 13.yüzyılda, bu ölçüleri ile, muhteşem ve etkileyici bir yapı olarak öne çıkıyordu. Özellikle: çok sayıdaki gül penceresi ve çapı 13 metreye kadar ulaşan masif pencereler muhteşem. 6000 kişiyi barındırabilecek niteliktedir. Birbirinden farklı olarak dizayn edilmiş, üç kapısı var. Bu kapılardaki kasvetli hava görülmeye değer. Kilisenin içinde ise, İncil’de anlatılan hikayelerin bulunduğu kabartma ve göz alıcı vitraylar bulunuyor.

Evet, 1793 yılında, Fransız Devrimi sonucunda; anti-cumhuriyetçiler tarafından; katedralde bulunan kraliyet heykelleri yok edilir. Niye? Halk, bu ön cephedeki peygamber heykellerini, Fransız krallarının heykelleri sanıp, başlarını koparırlar. Günümüzde göreceğiniz heykeller, sonradan yeniden yapılmış olanlardır.

Hemen ardından ise, Fransa’nın yeni devrimci hükümeti tarafından, din ve diğer kutsal yerler gibi Notre Dame katedrali de “aklın mabedi” ilan edilerek yasaklanır. Bu dönemde, bu güzel yapı: propaganda ve gösteriler için kullanılır.

Ancak, 1802 yılında, Napolyon, dinsel bir ayin düzenleyerek, yapıyı, yeniden dinsel yönden etkin bir hale getirir. Çünkü: Fransa ile Vatikan arasında uzlaşmaya varılır. Bu olay, Fransa tarihinde “Konkordota” olarak bilinir.

1991 ve 2001 yıllarında, yapı restore edilir.

Evet, yapının ismi niye: Notre-Dame. Batı ön cephenin ortasında, gül biçimli vitray ve onun önündeki heykel gurubu incelendiğinde: “Meryem ananın kucağında, çocuk İsa ile, iki melek” arasında tasvir edildiği görülüyor. Notre-Dame: Meryem Ana demektir. Kilise, Meryem Ana’ya adanmış olduğundan, Fransızca “Notre-Dame de Paris” olarak isimlendiriliyor. Sonuç olarak: Meryem Ana Katedrali veya Meryem Ana Kilisesi deniliyor.

Paris 4.Nolu Bölge

Yapının bölümlerini daha ayrıntılı incelemek gerekirse, şöyle anlatılabilir.

Batı Cephesi

Burada, 3 giriş kapısı var. Bu kapılar, cepheyi, boylamasına ve enlemesine 3 bölüme ayırıyor. Bu da, kutsal üçleme anlamına geliyor. Yani: baba-oğul-kutsal ruh.

Dört sayısı ise: daha çok yeryüzü ile ilgilidir ve geometride karşılığını: kare ve dikdörtgende bulur. Meryem Ana heykel gurubu ve arkasındaki daire şeklindeki vitray: bir karenin içine oturtulmuş daire gibidir. Daire: Katolik anlayışta, öbür dünyayı temsil eder. Kare içine yerleştirilmiş daire ise, yeniden doğuşu, yani öldükten sonra dirilmeyi temsil eder.

En soldaki giriş kapısının adı: Meryem Ana kapısıdır.

Ortadakinin adı: Son yargı kapısıdır. En sağdaki kapının adı: Sainte Anne kapısıdır. Sainte-Anne: Meryem’in annesinin adıdır. Özellikle: orta kapıdaki, ölülerin dirilmesi ve cehennem tasvirleri çok etkileyicidir.

Giriş kapılarının üzerinde: 28 tane insan heykeli var. Bunlar: eski ahitte isimleri geçen peygamberlerdir. Daha önce de söz ettiğim gibi: Fransız devrimi sırasında, insanlar bu heykelleri, kral heykelleri sanarak kırarlar. Şu anda gördükleriniz ise, 19.yüzyıl sonlarından yeniden yapılmış olanlardır. Orta kapının iki yanındaki, iki kadın heykelinden soldaki: kiliseyi, sağdaki ise, sinegogu temsil eder. Kiliseyi temsil eden kadın: canlı ve dik, sinegogu temsil eden kadın ise: cılız ve yorgun tasvir edilmiştir. Buna dikkat etmelisiniz.

Ön cephedeki kabartmaları incelerseniz: yüzlerce sayfalık bir din dersi kitabının özenle işlendiğini görürsünüz.

Kiliseye girmek için, çok büyük bir kuyrukla karşılaşırsanız, şaşırmamalısınız.

Notre-Dame kilisesine akan insan seli, hiçbir zaman kesilmez. İnsanların en sağdaki Sainte Anne kapısından girip, ana mekanın çevresinde bir tur attıktan sonra, en soldaki Bakire Meryem kapısından dışarı çıktıklarını göreceksiniz. Siz de, katedralin içine girip, aynı turu atabilirsiniz.

Kilisenin ruhban sınıfını birbirinden ayıran bandın tam ortasında: tavana doğru baktığınızda, bir madalyon içinde, Meryem’in ayakta göründüğü bir resim göreceksiniz. Dikkatle bakın, Meryem Ana’nın çevresinde, 12 sarı yaldızın, mavi bir fon üzerine serpiştirildiğini göreceksiniz. Evet, bu size neyi anımsattı. Şehirde bolca göreceğiniz veya Avrupa’nın birçok yerinde göreceğiniz bir bayrak. AB bayrağındaki 12 yıldız resmi olarak, Hıristiyanlıkla ilgili bir sembol olarak kabul edilmiyor. Niye? Buna ilişkin sembolizm: Hıristiyanlık öncesi antik dönemle ilişkilendiriliyor. Avrupa’nın bütünlüğünü temsil ettiğine vurgu yapılıyor. Hadi inanın. Bu simgeye yeniden bakın ve kendi başınıza değerlendirin.

Fransa kralı 13. Louise’in tanrıdan dileği ve adağı: Kral 13.Loise, 23 yıl evli kalmış ancak bir erkek evladı olmamıştır. Tanrıya yalvarır, dileğinin gerçekleşmesi halinde, Fransa’yı, Hz. Meryem’e (Notre-Dame) adayacağına söz verir. Söylediğini de yapar. Bir sözü daha vardır. Bir oğlu olduğunda, katedrale yeni bir sunak yaptırmak. Bunu yapmaya ömrü yetmez. Yıllar sonra, varisi 14. Louise, babasının vasiyetini yerine getirmek için, Barok stildeki anıtı yaptırır.

Sol ve sağ kanatlardaki vitrayları inceledikten sonra:

Katedralin sağ koridorunda ilerlerken, dikkatinizi sol tarafa yöneltin. Katedralin merkezini çevreleyen bu ahşap ayırım duvarlarının üst kısımlarında: renkli kabartmalar göreceksiniz. Güney cephesinde, ağırlıklı olarak, Hz. İsa’nın öldükten sonra dirilip insanlara yeniden görünmesi anlatılır. Kuzey cephede, daha çok Hz. İsa’nın doğumu anlatılır. İlginç olan: ortaçağda, katedralin dışındaki, taştan kabartmaların da aynı bu yontular gibi, renkli olmalarıdır.

Paris 4.Nolu Bölge

Sağ koridoru tamamlayıp, kiliseden kesin olarak çıkmadan önce, bütün kilisenin duvarlarını süsleyen tablolardan birkaç tanesine göz atmanızı önereceğim. Bu  tablolar: Paris’in özellikle mücevher ticaretiyle uğraşan tüccarlarının, aralarında para toplayarak kilise için sipariş ettikleri ve her yıl 1 Mayıs tarihinde kiliseye sundukları tablolardır. (Yapım tarihleri: Mayıs 1630-1707)

Paris 4.Nolu Bölge

Evet: içeri giriş ücretsiz.

Katedralin kulelerine çıkın. North Tower kulesine çıkın. Sıra olacaktır mutlaka, kuyruğa girin ve bekleyin. 45-50 dakika beklemeniz gerekebilir. Yalnız, kuleye tırmanmak için 235 basamaklı bir merdiven çıkmanız gerekiyor. Ayrıca kuleye çıkmak için, bu yorgunluk yanında, ilaveten 7.5 Euro ücret ödemeniz gerekiyor.

Kulenin tepesinde, çevrenizde, muhteşem çirkinlikte heykeller göreceksiniz, bu heykellerin bu kadar korkunç olması, sözüm ona, şeytanı ve kötü ruhları ürkütmek içinmiş. Zaten Victor Hugo’nun ünlü romanında da, romanın baş karakteri, korkunç fiziki görüntüsü ile öne çıkan, kambur ve çirkin bir insan. Evet, kuleden, Paris şehrini izlemek gerçekten büyük bir keyif. Kulenin üstünde, ayrıca, 13 tonluk, Emmanuel çanını da görebilirsiniz.

Katedralin içerisinde, girilebilen sağ nefin ortalarında bulunan, girişi ücretli çok küçük bir müze var. Fransız tarihine ilgi duyanlar için burayı ziyaret ilginç olabilir. Notre-Dame Müzesi.

Katedralin yakınlarında: “Shakespeare Company” adlı; İngilizce kitaplar satan bir kitapçı var. Burada, binlerce kitabı inceleyebilir, okuyabilirsiniz. Güzel bir mekan. Mekan içinde bulunan daktilo da birkaç satır yazı yazabilir ve hatıra olarak, bunu duvara asabilirsiniz.

Paris 4.Nolu Bölge Hotel de ville

HOTEL DE VİLLE (PARİS BELEDİYE BİNASI)

1357 yılından bu yana, burası Paris Belediye Binası olarak kullanılıyor. Ancak, yapı 1870’lerde yeniden oluşturulmuştur. Bina: 108 heykelle süslenmiş. Bu heykellerden 30 tanesi ünlü Parislileri, diğerleri ise, Fransız şehirlerini temsil ediyor.

Binanın iç dekorasyonu incelendiğinde: salon Empire tarzında dekore edilmiş. Balo salonunda: boyalı tavan ve duvarlar, vitray pencereler ve avizeler dikkati çekiyor. Yapının en büyük özelliği ise:1792 yılında, burada bir giyotin kurulması ve idamların yapılması. Son idam: 1830 yılında, burada gerçekleştirilmiş.

Binanın önündeki meydan: sürekli canlı, kış mevsiminde önünde oluşturulan alanda buz pateninden tutun da, dünya kültürlerinin sergilerine kadar, birbirinden renkli aktivitelere ev sahipliği yapıyor. Meydanda: ağaçlar, güzel fıskiyeler var.

Paris 4.Nolu Bölge Bazar de I’Hotel de ville

BAZAR DE I’HOTEL DE VİLLE

Burası; 1856 yılında yapılmıştır. Paris şehrinin en eski mağazası, bu binada bulunmaktadır. Yani, burada tarihi bir mağaza var. Bu mağazada: kapsamlı ev mobilyaları çeşitleri bulunuyor. Özellikle hafta sonlarında, insanlar buraya akın ediyorlar. Bunun dışında: erkek ve kadın moda, takı, kitap ve hediyelik eşya ve diğer bazı satın alabileceğiniz objeler bulunuyor.

Paris 4.Nolu Bölge Sainte-Chapelle

SAİNTE-CHAPELLE

Adını, kendini dizayn eden mimardan almıştır. 1242 yılında inşa edilmeye başlanan yapı, 1247 yılında, yani 5 yıllık bir süre sonunda: kral 9. Loise döneminde bitirilir. Yapılış amacı ise: Hz. İsa’nın “dikenli tacı” ile “gerçek taç” tan parçalar olduğu düşünülen (bunlar günümüzde Notre-Dame’de muhafaza edilmektedir) objeleri korumak için yaptırılmıştır. Kral, bu kalıntıları, Bizans imparatorlarından, bu şapelin yapımında harcanan paranın üç katı bir değerle satın almıştır.

Gotik mimarinin sayılı örneklerinden biridir. Şapelin üst katı: tamamen renkli camlardan oluşuyor. Bu görüntü: ilk anda sizi şaşırtabilir ama kendinize geldiğinizde, bu güzel renk terapisini yaşayacak ve bir süre sonra, camlarda anlatılanlara konsantre olabileceksiniz. Evet, burada söylediğim gibi, vitraylı pencereler öne çıkıyor.

Fransız Devrimi sırasında, burası harap bir halde, tahıl ambarı olarak kullanılmıştır. 100 yıl kadar sonra ise, mimar Violet tarafından yenilenmiştir.

Evet, bu eski yapı, aradan geçen yıllara ve yapılan restorasyonlara rağmen, hala eski çekiciliğini koruyor.

Giriş ücretli. Ancak, gerçekten görülmeye değer bir yer. Mutlaka zaman ayırın ve görün. 15 tane vitraylı pencereden sızan ışığın etkisinde kalacaksınız. Bu pencereler: yıldız şeklinde süslenen tavana kadar, 15 metre yükselen sütunlarla ayrılmış. Vitraylarda: 1000’den fazla, İncil sahnesi betimlenmiş. Bu arada: burada, muhteşem akustik nedeniyle, akşamları klasik müzik konserleri veriliyor.

Paris 4.Nolu Bölge Point Zero

POİNT ZERO

Fransa’daki bütün yol mesafelerinin ölçüldüğü nokta da burada bulunuyor. Sıfır noktası uygulaması kökeni, Roma dönemine kadar uzanan, eski bir adettir. Paris ada üzerinde bulunuyor.

RUE DES ROSİERS

Burası bir alışveriş merkezi sokağı. Aynı zamanda, çeşitli kafeler var. Limonlu pay, çikolatalı kek, meyveli kurabiye ve değişik çay çeşitlerini tadabileceğiniz “Le Loire dans la Theiere” isimli pastane, Levis şort, ekoseli gömlek, deri çanta, ayakkabı, eski jean ve deri ceket satın alabileceğiniz “Vintage Desir” mağazası bulunuyor. Şehrin en iyi restoranlarından: Goldenburg.

Son özellik: bu sokakta, Yahudi cemaatinin oturuyor, yerleşmiş olması.

Paris 4.Nolu Bölge Yahudi Quartier

YAHUDİ QUARTİER

Buranın diğer ismi: Pletzl. Place Saint-Paul ve çevresine, 19.yüzyıl sonu ve 20.yüzyılın başlarında, artan göçler nedeniyle, Yahudi nüfusu artar. Bunların yaşadığı bu bölgeye ise, “küçük yer” anlamında: Pletzl ismi verilir. 13.yüzyılda evlerinden kovulan Parisli Yahudiler, Le Marais bölgesine yerleşirler. Bu dönemde, Le Marais bölgesi, şehir duvarlarının dışında kalmaktadır. Zaman içinde, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika’dan gelen Yahudiler, göçmen nüfusu arttırırlar. Bölgede: Sinegoglar, kasap dükkanları, şarküteriler çoğalır.

Paris 4.Nolu Bölge Beaubogurg

BEAUBOURG

Burası bir kültür merkezi ve buranın en önemli yapısı Ulusal Modern Sanat Müzesi. (Centre Georges Pompidou) Dünyanın en prestijli sanat ve kültür merkezlerinden biridir.

Paris 4.Nolu Bölge Centre Gegorges Pompidou

CENTRE GEORGES POMPİDOU

1971 yılında, açılan yarışmaya katılan 650 proje arasından kazanan proje, Parisli ünlü mimarlar Richard Rogers ve Renzo Piano tarafından yapılmış ve 1977 yılında hizmete açılmıştır.

Ancak, ihtiyaç programı hiçe sayılarak, arsanın yalnızca yarısını kullanıp, diğer yarısını kentsel bir meydan haline getirmişlerdir. Günlük ziyaretçi kapasitesi: 150 000 kişidir. Önündeki hafif meyilli yüzeye sahip bu meydanda, küçük gösteriler yapılır. Müzisyenler sanatlarını icra ederler. Sanatın sadece içeride değil, dışarıda da devam ettiği, halkla bu sayede kolay iletişim kurulabilen bir binadır. Kaçak inşaatmış gibi, belediyeden gelmiş ve mühürlemişler ve yarım kalmış izlenimi veren bir yapı.

Dışarıda bulunan bir yürüyen merdivenle üst kata çıkılıyor. İki tarafı açık, kırmızı ve dışarının görünmediği bir yangın asansörü de var. Yapıda: yürüyen merdivenler, su boruları ve kanallar renkli, hava için mavi, su için yeşil renk borularda kullanılmış. Asansörler kırmızı, bina beyaz boyanmış. Modern sanatın örneklerine ev sahipliği yapıyor.

Modern sanatın: elitliğini, aristokratlığını ve ukalalığını yerden yere vurmuştur. Makine gibi görünmesine rağmen, sizi soğuk duvarlarla karşılamayan, akranı olan “Tate Modern” den kat kat fazla ziyaretçisi olan bir yapıdır. Ama yine de iğrenç mimarisi nedeniyle, Parisliler tarafından nefret edilen bir yapıdır.

Önündeki meydanda, yetmiş iki milletten adam, bende dünya izlenimi bırakmış olan, havada asılı bir küre altında oturup sohbet ediyorlar.

Üzerindeki boruların da, renklerin de birer anlamı varmış. Mavi borular havalandırmayı, yeşiller su, sarılar ise elektrikmiş. İnsanların dikey hareket ettikleri alanlar da kırmızıya boyanmış. Beyazlar ise, çelikle kaplanmış havalandırma borularıymış. Burada mimarın düşüncesi “bir binanın dinamiğinin ya da metabolizmasının, insanlar tarafından kolayca anlaşılması sağlamak” imiş. Yani: ben size uzun lafın kısası, bu bina hakkında şunu söylemek istiyorum. Mimari açıdan binaya bakmak lazım. Yani: bu mimarlar, yani burayı yapanlar, mimari de, uyumdan öte, zıtlığı benimsemişler ve yaptıkları bu yapıda bunu uygulamışlar. Yapının, içi ve dışı, birbirinden tamamen zıt. Mimari de zıtlık benimseyen bir tarz.

İçinde:

Kütüphane, modern sanat müzesi var. Genelde: burada, çeşitli heykel, tablo, maket, plan ve sinema gösterimleri yapılıyor.

Milyonlarca turist, öğrenci ve alışveriş tutkunu: buraya koşturuyor. Şehrin, en gözde alanlarından biridir. Baudrillard isimli Fransız: burası için “kültürel caydırıcılık anıtı” tanımlamasını yapıyor. İnsanların buraya giderek “kültürün insani bir şey olduğu hakkında, o eski senaryonun aslında ölmüş bir kültürün yasını tutmak olayına davet edildiklerini” söylüyor. Bunlar okuduğunuz gibi anlaşılması zor cümleler. Burada en büyük dikkatinizi çekecek durum: Kültür Merkezinin iç mekanları ile dış görüntüsü arasındaki zıtlık. İskelet güzel ve iç mekanlar ise çok başarısız imiş. Bunun nedeni: içinde yaşadığımız çağın, bundan böyle, asla süreye bağımlı olmayacağını,  sahip olabileceğimiz tek anlayışın, hızlandırılmış bir yenileme ve yenilenme olduğunun ifadesidir.

Günümüzde, burası, kütüphane olarak hizmet veriyor. Burada: 2000 in üzerinde periyodik yayın bulunuyor. Eğer bina ilginizi çekmezse, binanın çevresindeki dükkanları gezebilirsiniz.

Paris 4.Nolu Bölge Musee D’Art Moderne

MUSEE D’ART MODERNE

Pompediu merkezde bulunan, dünya fuarı içinde, 1937 yılında inşa edilen bir bina, iki bölümden oluşan, bir beyaz taş revak ile bağlantılıdır.

Teras duvarları, Janniot tarafından yapılan kabartmalarla dekore edilmiştir.

Müzedeki koleksiyonlarda: 20.yüzyılın geç çağdaş sanatçılarının en önemli sanat eserleri sergileniyor. Sen Vlamick, Zadkine, Picasso, Braque, Juan Gris, Valadon, Matisse, Dufy, Utrillo, Delaunays, Chagall, Modigliani, Leger ve diğerleri.

Galerinin üst katları: müzik ve fotoğraf gibi çağdaş ve deneysel çalışmalar için ayrılmış.

Paris 4.Nolu Bölge Metorial De La Shoah

MEMORİAL DE LA SHOAH

Burada bir anıt var. Aynı zamanda müze. 2.Dünya Savaşındaki, Yahudiler ile ilgili bir anıt. 2005 yılında açılmıştır. Buradaki duvar üzerinde; 76000 Yahudi’nin isimleri yazılı. Bunların 11 000 tanesi çocuk. Bu isimleri yazılı Yahudiler, Avrupa’da soykırıma uğrayan insanlar. 1942-1944 yılları arasında yok edilmişler. Burada: ayrıca,  bir kütüphane havasında, çok sayıda çizgi roman, kitap, biyografi bulunuyor. Bunlar: Yahudi halkının yaşadıkları zulumü anlatıyor.

Paris 4.Nolu Bölge L’Atelier Brancusi

L’ATELİER BRANCUSİ

Burası bir atölye. Burada: sanat icra ediliyor. 1904 yılında, Constantin Brancusi tarafından, Bükreş Güzel Sanatlar Okulunun bir parçası olarak açılmış. Burada: Barncusi’nin heykel, fotoğraf, el kitapları, diskler ve son detayına kadar tüm eserleri bulunuyor. Bunları görmek mümkün. Yani: 20.yüzyılda yapılmış eserler var.

Paris 4.Nolu Bölge Saint-Jacques Tower

SAİNT-JACQUES TOWER

Bu bir kule. Zengin dekorasyonu var. Les Helles pazarı yanında. 1509 yılında, dönemin kralı tarafından yapımına başlatılır ve 1523 yılında, Kral Francis I. Döneminde bitirilir. 1998 yılında, UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır.

Kule ilk yapıldığında, çan kulesi olarak yapılmış ve hemen yanında bir kilise bulunuyormuş. Ancak, bu kilise, 1797 yılında yıkılmış. Kulenin tepesindeki aziz heykeli, 1862 yılında yapılmıştır. Kulenin yüksekliği: 52 metredir.

CİTE ADASI

Burası bir yerleşim yeri. Eskiden bataklık iken, günümüzde ağaçlık ve güzel iskelelere sahip bir yer. Paris’in Paris olmasının nedeni olan ada. Kilometrelerce uzunluğunda, kocaman Sen nehrini ikiye bölerek, iki yakası arasında, geçişi en kolaylaştıran yer yani stratejik bir noktada. Bu nedenle, Roma öncesi devirlerde bile, iskan edilen önemli bir yerleşim yeri olmuş. Roma döneminde, bir garnizon haline getirilip, çevresi duvarlarla çevrilmiş. Bir garnizona yetecek kadar büyük, ama bir şehre yetmeyecek kadar küçük olduğundan, çevresinde Paris şehri gelişmiş. Kendisi, uzun süre, şehrin tarihi kısmı, bir çeşit Akropolis görevi üstlenmiş. Şehrin, yönetim ve dini birimleri, burada bulunmuş.

Ada, 5 yol üstünden, 10 köprü ile çevreye bağlanıyor. En eski köprü: Pont Neuf. Hemen doğusunda ise, Saint Louis bulunuyor.

Paris 4.Nolu Bölge Pont Neuf Köprüsü

PONT NEUF KÖPRÜSÜ

Şehrin en eski köprüsüdür. 1578 yılında yapılmıştır. Şu anda, köprünün ortasında heykeli bulunan, kral 4. Henry zamanında hizmete girmiştir.

Köprü üstü Aşıkları isimli, popüler bir film bu köprü üzerinde çekilmiştir.

ALEXRANDRE III KÖPRÜSÜ

Sen nehri üzerindeki köprü: gösterişli ve güzel. Köprü üzerinde: dört yaldızlı ve büyük heykel, Fransa’nın dört dönemini simgeliyor.

SAİNT-LOUİS EN I’ILLE

Burası bir kilise. Bu kilise: 1726 yılında hizmete açılmış. Yapıda görmeniz gerekenler: girişindeki demir saat ve demirden kule külahı. Bunlar: dış cephede zaten hemen göze çarpıyor. İç mekan ise, barok tarzında yapılmış. Yaldız ve mermerler ile süslenmiş. Burada: St. Louis’in bir heykelini görebilirsiniz. Bu kilisenin bir benzeri: St. Louis isimli azizin gömülü bulunduğu, Tunus-Kartaca şehrindeymiş. Ayrıca: Amerika’daki St. Louis şehrinin isminin de buradan yani bu azizden aldığı söyleniyor.

Paris 4.Nolu Bölge Vosges Des

VOSGES DES

Burası şehir merkezinde bir plaza, bir meydan. Şehir yürüyüşleri ve çevre gezileri yapılması için uygun bir ortam sunuyor. 1604 yılında, kral 4.Henry, meydanın güney ucunda bir köşk yaptırır. Bölgeyi, Paris şehrinin en güzel yerlerinden biri yapmak için işe girişir ve 36 tane birbirinin aynısı ve birbirine bitişik ev yaptırır. Evlerdeki mimari ilgi çekici. Simetrik bir tasarım öne çıkıyor. Kırmızı tuğla, beyaz taş cepheleri, simetrik yatakhaneleri var.

Geniş pencereleri, dik çatıları ve ilginç kaplamalı duvarları var. Bu evlerden, 6.numaralı olanında, 1832-1848 yılları arasında: ünlü yazar Victor Hugo yaşamış. Burası: şu anda müzeye dönüştürülmüş. Çevrede: pahalı galeriler, dükkanlar ve kafeler var.

Meydanın kuzey bölümünde: 1388 yılında, Hotel de Tournelles binası kuruldu. Ancak, 1559 yılında, Kral Henry, burada düzenlenen bir turnuvada, attan düşerek ağır yaralanır ve burada ölür. Bunun üzerine, karısı Catherine de Medicis, bu binayı yıktırır.

Meydanda bulunan, Fransa kralı 13.Louise ait heykel, 1825 yılında dikilmiştir.

Paris 4.Nolu Bölge Conciergerie

CONCİERGERİE

Şehrin en eski binalarındanmış.

Önceleri bir saray ve sonra askerlerin konakladıkları bir yer iken 16.yüzyıldan sonra hapishaneye dönüşmüş. Yani: devrim sırasındaki en önemli hapishanelerden biri. 1391-1914 yılları arasında, hapishane olarak kullanılmış.

Fransız devrimi sırasında, meşhur kraliçe Marie Antoinette ve ünlü-ünsüz pek çok kişi, burada hapishanede tutulur ve idam edilirler. Devrim sırasında: 3000 den fazla mahkum burada tutulmuş. En önemli misafiri ise: biraz önce de söylediğim gibi 1793 yılındaki idamına kadar, küçük bir hücrede ağırlanan: kraliçe Marie-Antoinette.

Bu bölümlerin bazıları korunmuş. Halen müze olarak kullanılan yapıya giriş ücreti, 6.5 Euro. Burada: 19.yüzyıldan kalma bir işkence hane ve 14.yüzyıldan kalma saat kulesi görülebilir.

PALAİS DE JUSTİCE

Mahkeme binası. Yapı aslında, 16.yüzyılda yapılmış eski bir saray. Rıhtım boyunca uzanan gotik kuleleriyle, ilginç bir görünüm sunuyor. 1793 yılında, Fransa Devrim Mahkemeleri: burada yargılamalara başlamış. Davalar, ziyaretçilere açık olarak yapılıyormuş.