Burası: Fransa ve Paris şehrinin en yüksek gökdelen tarzı binasıdır. Binanın yüksekliği: 210 metredir. Son iki katı: halka açık, diğer katları ise ofis olarak düzenlenmiştir. En üst kata: asansörle çıkabilir ve panoramik şehir manzarasını izleyebilirsiniz. Ancak, çıkış ücretli: 7 Euro. Bu en üst katta: hediyelik eşya satılan dükkanlar, bir restoran ve fotoğraf sergisi var. Havanın puslu olmadığı bir günde, buraya çıkarsanız, yaklaşık 40 km. çevreyi seyretmeniz mümkün. Eyfel kulesine çıkmak zor gelirse, uzun sıralarda kuyrukta beklemek istemeseniz, buraya çıkarak, şehri seyredebilirsiniz.
PORTE DE VERSAİLLES
Burası, bir metro istasyonu. İstasyon: 5 Kasım 1910 tarihinde açılmış. Açıldığında, o zamanki metronun 12.hattı olarak hizmete girmiş.
FRONT DE SEİNE
Paris şehrinin bir ilçesidir. Sen nehri boyunca uzanır. Güney yönünde, Eyfel kulesi izlenebilir. Bölgedeki binalar, 1970 yılında yapılan kentsel planlamaya uygun olarak, çok katlı ve yüksek olarak yapılmışlardır. Yaklaşık, 20 tane, kule yüksekliğinde bina bulunmaktadır. Bu kulelerin yani binaların çoğunun yükseklikleri, 100 metreye yakındır.
NECKER
Burası hem bir hastane ve hem de tıp fakültesi olarak hizmet veren bir yer.
GRENELLE VE JAVEL
Pont Grenelle için, Quai Andre Citroen tarafından, 1958 yılında bir çalışma yapar. 1970 yılında ise, İlçede, 15 hektarlık alanda, fabrika kurulur. Bu bölgede: spor salonu, kütüphane, 2500 ev, içinde birçok ofis bulunan 8 blok, üç okul, atölyeler ve Avrupa Hastanesi bulunmaktadır.
Paris 20.Nolu bölge; Bu şapel: kral 17. Loise döneminde: 1815-1826 yılları arasında: neo-klasik dönem mimarlarından, Pierre François ve Leonardo Fontaine tarafından yapılır. 1804 tarihinde, buraya ilk kez küçük bir kız gömülmüş. Bu dönemde, burada 13 mezarlık bulunuyormuş. 1830 yılında, mezarlık sayısı: 33 000 bulmuş. Daha sonraki tarihlerde, mezarlık büyütülmüş ve 17 hektarlık alan, 43 hektara yükseltilmiş.
Burası, dünyanın en çok ziyaret edilen mezarlığıdır. Çünkü: burada toplamı 200 civarında : birçok yazar (Moliere, Oscar Wılde, Balzac), artist (Pissarro, Seurat, Modigliani), aktör (Sarah Bernhart, Simone Signoret, Yves Montand), şarkıcı (Edit Piaf) ve dansçı (İsadora Duncan) mezarları bulunuyor. Ancak, burada en çok ziyaret edilen mezar bölümü: “The Doors” gurubunun, 1971 yılında ölen solisti “Jim Morrison” un mezarı imiş.
Bunun dışında, burada, devrim kurbanı, 3000 kişinin gömülü olduğundan da söz ediliyor. Tabii, mezarlık denince, burada bizi yani ülkemizi ilgilendiren kişiler de gömülü. Örnek mi: Yılmaz Güney, Ahmet Kaya.
Kapıdaki görevliden mezarlık planı alıyorsunuz. Elinizdeki planı kısa bir süre inceleyince, mezarlık bölgesi içindeki rotanızı çizebilirsiniz. Parke taşlı, yaşlı ağaçlarla çevrelenmiş mezarların arasında yürüyerek ilerleyebilirsiniz. Kendinizi, sanat eserleriyle dolu, bir açık hava müzesindeymiş gibi hissedeceksiniz. Çok ilginç, dirileriyle tanışma şansı bulamadığınız birçok ünlü şahsiyetle, mezarlarında buluşma şansı yakalayacaksınız. Yine de, tercih sizin, yani Paris şehrinde zamanınız kısa ise, burada zaman öldürmeye gerek var mı, bilmiyorum, tercih sizin.
PARC DE BELLEVİLLE
Tepenin üst kısmında bulunan yükseltilmiş bir gezinti yeri olarak öne çıkıyor. Parkın her yerinde: güller, çalılar ve sarmaşıklar var.
Birçok ağaç ve çocuklar için ahşap merdivenli köy evleri, çiftlikler ve yel değirmenleri var. Paris şehrinin hava kirliliğini ölçen merkez de burada bulunuyor.
QUARTİERS BELLEVİLLE
Burası büyüleyici olmasına rağmen, gece riskli olabiliyor. Burada: Çinliler yaşıyor.
MENİLMONTANT
Şehrin en keyifli mahallelerinden birisidir. Çevresinde: Bellevile, Parmentier, Pere Lachaise gibi popüler mahalleler olan şirin ve küçük birkaç sokaktan oluşan bir mahalle.
Menilmontant’ın sınırlarını dolanan Pyrennees caddesinde, 72 numaralı evin önünde, efsanevi şarkıcı Edith Piaf’ı, küçücük bir bebekken, merdivenlere bırakmışlar.
Evet, burası: sıra sıra dizilmiş peynirci dükkanları ve ellerinde torbalarla günlük alışverişlerini yapan insanlarla dolu. Ayrıca: Fransız rockçıların mekan tuttuğu alternatif kafeler, geleneksel ve lezzetli çöreklerin satıldığı fırınlar da var.
Menilmontant kilisesinin tam önündeki Emir Kafe de nargile içebilirsiniz. Naneli çayınızı yudumlayabilirsiniz. Veya metrodan çıkınca, Kafe Menilmontant’ta oturup, çevrede dolaşan: Çinli, Afrikalı, Türk, Ermeni, Fransız insan tiplerini inceleyebilirsiniz ve sıkılmadan, saatlerce oturabilirsiniz.
Son olarak, bu mahallede, mutlaka ülkemin lezzetlerini arıyorum diyenler için, bir dönerci dükkanı var. İstanbul dönercisi. Ayrıca: yine Menilmontant metrosuna çok yakın, Türk kafesi de bulunuyor. İşte, bu mahalle böyle bir yer. Huzurlu ve şehirde zamanı olanlar için, gidilip görülmesi gereken bir yer, ama sanırım turistik gezilerde zaman ayırmak pek mümkün olmaz.
Paris 14.Nolu Bölge; Burada ünlü sanatçıların stüdyoları ve kafeler var. Büyük metro istasyonu “Montpamasse-Bienvenue” burada. Ayrıca: Tour Montparnasse gökdeleni de burada. Şehirdeki tarihi merkezi koruma azmi nedeniyle, şehirdeki tek gökdelen. Ama, Fransa’nın en yüksek binasının manzarası da, muhteşem ve etkileyici.
CİMETİERE DU MONTPARNASSE
Şehir merkezinde, tanınmış bir mezarlıktır. Burası, ilk kez, 1824 yılında mezarlık olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1786 yılında, sağlık sorunlarından dolayı, şehir merkezinde mezarlık kurulması yasaklanmıştır.
Bu mezarlık, Fransa’nın entelektüel ve sanat eliti, yayımcıları, yazarları ve sanatçılara destek olan birçok kişinin mezarını barındırıyor. Ayrıca, şehirde görev başında iken ölmüş olan polis ve itfaiyeciler için de anıtlar var. Evet, bizim ülkemizdeki mezarlıklarda madde bağımlıları dolanıp, sık sık suç işlerken, insanları yaralarken, Fransızlar kendi mezarlıklarını turizme açmışlar.
GARE MONTPARNASSE
İstasyon binası, 1840 yılında hizmete açılmıştır. 1969 yılında ise restore edilerek, günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur. İstasyon, şehirlerarası trenlerin ulaşımı için kullanılır. Fransa’nın güne ve güney batısına giden trenler, buradan hareket ediyor. Yıllık yolcu kapasitesi: 5 milyon yolcudur.
1895 yılında buharlı bir lokomotif raydan çıkarak, 10 metrelik bir yükseklikten, kalın duvarları delerek, istasyon dışına düşmüştür.
LA SANTE PRİSON
Burası bir cezaevi. Fransız Adalet Bakanlığı tarafından işletilen, Fransa’nın en ünlü cezaevlerinden biri. Yüksek güvenlik önlemleri var. Avrupa’nın en büyük cezaevi olarak da öne çıkıyor.
PARC MONTSOURİS
Bu park: 1860 yılında mühendis Alphand tarafından inşa edilmiştir. Park yapılmadan önce ise burada mezar varmış. Park yapılmaya karar verilince, eski cesetlere ait kemikler kamyonlarla başka yere taşınmış. Daha sonra, burası park haline getirilmiş. Su kemeri yapılarak, yapay göl oluşturulmuş. Evet, 16 dönümlük bir arazi üzerine kurulu olan bu parkta, kelebek bahçeleri, oyun ve dinlenme alanları ile villalar bulunuyor.
Parkın en önemli özelliklerinden birisi: burada, 1872 yılında yapılan meteoroloji gözlem istasyonu bulunması. 1847 yılında buraya bir kule eklenmiş. İstasyonda, hava olayları sürekli takip ve kayıt edilmekteymiş. Bu kayıtlar, Nisan 1872 yılından bu yana tutuluyormuş.
STADE CHARLETY
Burası bir stadyum. 20 bin kişi kapasiteli. İçinde: atletizm, futbol ve rugby karşılaşmaları yapılıyor. Yapı: 1939 yılında, mimar Bernard Zehrfuss tarafından yapılmıştır. Buradaki ilk büyük spor olayı: 1957 yılında, Dünya Üniversite Oyunları. Evet, burası daha çok atletizm ağırlıklı yarışmaların yapıldığı bir yer. Bunların dışında, burada büyük konserler de veriliyor.
CİTE İNTERNATİONALE UNİVERSİTAİRE DE PARİS
Yapı: 1925 yılında yapılmış. 2006 yılında, burada 132 farklı ülkeden öğrencinin yaşadığı tespit edilmiş. Evet, uluslar arası (Erasmus) değişim programı ile şehre gelen öğrencilerin konaklaması amacıyla kurulmuş bir yer. 40 tane farklı yurt kompleksi var. Öğrencilerin her türlü ihtiyacı düşünerek tasarlanmış. Merkezinde geniş bir kafeterya var. Bunun dışında: yüzme havuzu, fitness salonu, tenis kortları, tiyatro salonu, restoran, banka, postane, yemekhane gibi, öğrencilerin yaşamını kolaylaştıracak tesisler bulunuyor.
Ucuzluğu ve her milletten insanı bir araya getirmesi ilginç. Ayrıca: mevcut 38 evin her birinin, değişik bir ülkeye ait olması söz konusu. O evde, sadece o ülkenin vatandaşı olanlar kalabilme hakkına sahipler ve evler o ülkenin mimarisine uygun olarak yapılmaya çalışılmış. En güzel ev, Monako eviymiş.
PARİS CATACOMS
Yeraltında, ölü kemiklerinin koyulduğu bir yer. Şehirdeki mezarlıklarda yer kalmayınca, bu tünel ve taş ocağı bölümlerinde, yer altı mezarlığı oluşturulmuş.
1785 yılında, Paris şehir merkezinde artan mezarlıklar ve Beaubourg yakınlarındaki masumlar mezarlığının çok dolması nedeniyle, hijyen problemi ortaya çıkmış. Bu sorunu çözmek için ise, ölülerin cesetlerinin, yer altında, özel inşa edilmiş, tünellerde-taş ocaklarında tutulmasına karar verilmiş ve bu amaçla, burası inşa edilmiş. Ölülerin gömülmesi yanında, bu tüneller, 2.Dünya Savaşında, Fransız direnişçileri tarafından askeri amaçlar için de kullanılmış. Bunların kullandığı bu yer, Almanlar tarafından asla keşfedilememiş.
Catacombes, yerin 20 metre altında. Buradaki tünellerde yürürken, duvarlarda insan kemiklerine rastlanıyor.