Hong Kong Macau

Hong Kong Macau

 

Evet, Asya’nın “Las Vegas” ına hoş geldiniz.

Günümüzde, bu küçük bölgenin kumardan elde ettiği gelir “Las Vegas Strip” in kinden çok daha fazla imiş.

Tarihi süreç içinde, burası, Doğu ile Batının karşılaştığı yer olarak bilinir ve ada: 16’ncı yüzyılda, Portekiz imparatorluğunun son kalesi olarak bilinmektedir.

1513 yılında, Portekizli kaşif Jorge Alvares: Çin ülkesinin güney kıyılarına varmış ve kendisini izleyen tüccarlarla birlikte “Pearl River” ağzında, çeşitli yerlerde “üsler” kurmuşlardır.

1557 yılında ise, bu üsler birleşerek “Macau” yu oluşturmuşlardır.

Böylece, bölge Avrupalıların, Çin’e girebildikleri tek nokta olarak uzun süre önemini korumuştur.

Aynı zamanda, Batının teknolojisi ve dini de, buradan Çin’e taşınmıştır.

Evet: Macau; konumundan dolayı, önemli bir ticaret bölgesi haline gelmiştir. Çin ve Japonya anlaşamadığında, bunlar arasındaki ticaret tarafsız bir bölgede yürütülsün denilince, Macau bu iş için hemen öne atılmıştır.

Ancak: zamanla Çin ülkesinin ticari sınırları gevşetmesi ve Honk Hong şehrinin yükselişe geçmesiyle, Macau, yalnızca bir Portekiz ileri karakolu haline düşmüştür.

1999 yılına gelindiğinde, Macau, Çin’e geri verilir.

Günümüzde: Macau, Honk Honk şehrinde olduğu gibi “tek ülke” ve “iki sistem” şeklinde “MSAR” denilen “Macau Özel Yönetim Bölgesi” olarak yönetilmektedir.

Evet: Macau’ya gitmenin birkaç yolu var

Ancak en kolay yol “feribot” dur. Şehir merkezinde “Central Feribot İskelesi” nin hemen batısındaki “Sheung Wan, Shun Tak Centra” daki “Macau Ferry Terminal”den ya da “Chek Lap Kok”daki Honk Honk İnternational Airport’un hemen yanındaki “Sky Pier” den hareket ederler.

65 kilometrelik yolculuk, yaklaşık 1 saat sürer. Macau’ya girmek için, yanınızda pasaport bulunması gerekiyor. Para birimi “pataca”: Honk Hong dolarına sabitlenmiştir. Ayrıca: burada, Honk Hong doları da kullanmak mümkündür.

“Macau Ferry Terminal”de, gümrüğü geçtikten sonra: her yere minübüs bulabilirsiniz. Özellikle: otellerin ve kumarhanelerin ücretsiz servisleri bulunmaktadır. Ayrıca, elbette taksiler de var. Ayrıca: bisikletli bir tür çek-çek olan araçlar da var. Bunlar 2 yolcu taşıyan bisikletlerdir.

Bölge: 21’nci yüzyılda yeniden canlanması sırasında, kumarhaneleriyle, Las Vegas şehrini andıran bir canlılık kazanmıştır. Özellikle, son on yıl içinde, kumar endüstrisi gerçekten yoğun gelişmiştir. Çünkü: Macau, Çin’de kumar oynatılmasına izin verilen tek yerdir. Çinliler, bahse girmeyi severler ve büyük guruplar halinde, buraya seyahat ederler.

Macau yarımadasındaki “Porto Exterior” yani “Dış Liman” denilen yerde, denizi doldurma çalışmaları yapıldı ve yeni bir alan yaratıldı. Ayrıca “Coloane” ve “Taipe” adaları birleştirilerek “Cotai” şeridi denilen bölge oluşturuldu.

Hong Kong Macau

Pedicabs

Bu, bir tür üç tekerlekli çekçek arabasıdır. Ancak, tepelere tırmanış için uygun değildir. Sahil çevresinde, bununla romantik bir ulaşım sağlanır. Ziyaretçiler, ulaşım sırasında sürücülerle sohbet edebilirler ve aynı zamanda manzaraları izleyerek, fotoğraf çekebilirler.

Bunlara binmek isterseniz: Feribot iskelesi karşısında ve Lisboa Hotel ana kapısı yanında bulabilirsiniz. Genellikle ücret, saatte 150 HKD dır. Ancak, binmeden önce, sürücü ile pazarlık yapmanızı öneririm.

Hong Kong Macau

GEZİLECEK YERLER

Yeni Macau’da ilk ilginizi çekecek yer; Dış Liman bölgesindeki “Sands” kumarhanesidir. Bunun hemen önünde ise bir park var.

Fisherman’s Wharf

Balıkçı iskelesi olarak tercüme ediliyor ve Amerika’da da bu isimle birkaç yer bulunuyor.
Bu temalı park: Tag Hanedan Sarayı, Avrupa binalarının replikaları, aktif volkan evi, lunapark turları, eğlenceler, dükkanlar ve restoranlar ile doldurulmuştur.

24 saat açıktır. Hemen denizin kıyısında, büyük bir alanda kurulmuş, hemen önünden ise, büyük bir cadde geçiyor.

Hong Kong Macau

Crazy Show

10 st Street üzerinde bulunan “Golden Dragon Hotel”in 10’ncu katındaki bu gösteri, öncelikle 18 yaş üstü ziyaretçiler içindir. Gösteri: çılgın ve vahşi bir çizgiyle sergileniyor. Bu şehvetli gösteride: Güney Amerika ve Avrupa, uluslar arası dansçıları görev almaktadırlar.

Dansçılar, dönem bir sahne üzerinde gösterilerini sergiliyorlar. Daha açıkçası “striptiz” yapıyorlar. Şehirdeki en sıcak gösterilerden birisidir, ancak yer bulmak sıkıntı yaratır. Giriş ücreti: 300-400 HKD. arasındadır.

 

Avenida da Amizade

Buraya “Dostluk Caddesi” de denilir. Her yıl “Kasım” ayında düzenlenen uluslar arası araba yarışı “Macau Grand Prix” burada bitirilmektedir ve bitiş çizgisi, feribot terminalinin hemen karşısındadır. Cadde üzerinde bir de “Grand Prix Müzesi” bulunuyor.

Hemen az ileride, sağ yanda, denizin kıyısında “Hong Kong-Macau” Ferry Terminali bulunuyor. Terminalin önünden geçen yolun, öbür yanı “Reservoir” yani bir anlamda havuz gibi bir yer.

Buradan: uzunca bir yol kat ederek bir yere ulaşacağız ki, burası şehirde “UNESCO” tarafından koruma altına alınmış tek yerdir.

 

Largo do Senado

Macau’nun tarihi merkezidir. Buraya aynı zamanda “Senato Meydanı” da denilmektedir.
Burada: koloni mimarisi görülür. Çin ve Portekiz mimarisinin etkin olduğu yapılarda: sıra sütunlu binalar, demir balkonlar, dolambaçlı sokaklar, taşlık meydanlar görülür.

Bu tarihi merkez: 2005 yılında, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Özelliği ise: Doğu ile Batı kültürünün buluşma noktasıdır. Emsalsiz mimari mirası bulunmaktadır.

Hemen biraz ileri yürüyerek ilerliyoruz ve yine tarihi bir bölgeyi geziyoruz.

 

Leal Senado

“Sadık Senato” olarak kelime anlamı ortaya konulan yapı: koloni mimarisinin güzel bir örneğidir. Yapının olağanüstü giriş salonunda, otantik bir Portekiz havası hissedilir.

1784 yılında inşa edilen binanın: iç duvarındaki, mavi çiçekli vitraylar ve armalar ilgi çekmektedir.

Burada, ilginç bir yazı var. Kemer üzerinde bir yazı görülmektedir. “Cidade do nome de Deus, ndo ha outra mais leal”.

Bu yazının anlamı şudur: 17’nci yüzyılda, İspanya, Portekiz’i işgal ettiğinde, Macau, mütecaviz İspanyolların bayrağını dalgalandırmayı kabul etmemiştir ve bu yüzden “sadık bir kent” olarak bilinir ve tanınır. Yazının ifade ettiği anlam budur.

Yine, yürüyerek hemen bu çevrede bulunan, şehrin en önemli anıt yapılarından birini, bir katedrali göreceğiz.

 

Ruins of St Paul’s

Macau’nun en unutulmaz anıtı, katedraldir.

17’nci yüzyılda yapılmış bu “Cizvit” kilisesi: Barok ön cephelidir. Şehir merkezinde bir tepe üzerinde bulunan ve merdivenle çıkılan yapının büyük bölümü, harabe haldedir.

Çünkü: 1835 yılında çıkan bir yangında, kilise ve yanındaki kolej ve Montre kalesi yanmış ve yıkılmıştır.

Kilisenin ön cephesini süsleyen heykellerde: Doğu ve Batı simgeleri bir aradadır. Bunlar: ejderhalar, azizler ve bir Portekiz karavelası.

Yine yakınlarda, yemyeşil bir ortam içinde, güzel bir müze var.

 

Hill Fortress

Burası, Hollandalılar tarafından şehrin savunması için kurulmuştur.

Hong Kong Macau

Museum of Macau

1998 yılında açılan müze, Monte Fortress kalesinin alt katındadır. Müze: Macau’nun tarihine ve geleneklerine ait, genel bir fikir vermesi için kurulmuştur.

Yani: şehrin iskan edilişinden günümüze kadar olan süreçteki, yaşam ve tarihi geçmişe ait tarihi ve kültürel değerler sergileniyor.

Zaten: biraz önce de sözünü ettiğim gibi, yemyeşil bir ortam ve tarihi bir kalenin içinde bulunması, müzeyi baştan ilgi çekici hale getiriyor.

Müzeyi gezdikten sonra, yürümeye devam ettiğimizde, bu kez karşımıza yine bir yeşil alan çıkıyor.

 

Old Protestant Cemetery

Burası bir mezarlıktır. Aynı zamanda, Çin ülkesinin ilk Protestan şapeli buradadır. Kilise, küçük ve beyaz badanalıdır.

Bu kez hedefimizde, yine şehrin yeşilliklerle dolu bir yeri var.

 

Lou Lim Leoc Garden

Eski Çin’de zaman geçirmek isterseniz, burayı ziyaret etmelisiniz. Bahçede: kemerli köprüler, balık göletleri, pagodalar, bambu korulukları görülebilir.

 

Dr.Sun Yat-Sen Anıtı

Bahçenin hemen yanındaki bu anıt: Çin Cumhuriyetinin kurucusunundur. Burada: Macau’da, bir süre yaşamasına rağmen, bu binada aslında hiç kalmadığı söylenen doktor ve devlet adamı Sun Yat-Sen’in hayat hikayesine ait fotoğraflar ve belgeler sergilenmektedir.

 

Kunlam Tong

“Avenida do Coronel Mesquira” denilen yerin hemen ilerisinde, gösterişli bir Buda Tapınağıdır. Tapınakta: heykeller, oymalar ve tütsülükler bulunur. İnsanlar, burada adak adarlar ve talihlerinin açık olup olmadığını sorgularlar. Ölenlerin cenaze törenleri de burada yapılır.

Manastırın bahçesinde, 1844 yılındaki bir anlaşmanın imzalandığı bir taş masa bulunmaktadır. Çin ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilk resmi anlaşmanın burada imzalandığı söyleniyor. Tarihi belgenin altında, Çin genel valisi ve ABD elçisinin isimleri yazılıdır.

Evet, şehrin bu bölgesini gezdikten sonra, tam ters, yani güney yönüne yöneliyoruz. Bu bölüme gitmek için taksi kullanabilirsiniz.

Şehrin bu bölümündeki ilk ziyaret edeceğiz yer, bir kültür merkezi.

 

Macau Culturel Centre

Feribot terminalinin güneybatısında, denizden kazanılan yerde yapılmıştır. Kültür merkezinde, 2 toplantı salonu, bir konferans salonu ve galeriler bulunmaktadır. Ayrıca, dans ve müzik stüdyoları da vardır.

Kültür merkezinin çok yakınında, bir müze var.

 

Museum of Art

Hemen kültür merkezi yanındadır. Müzenin koleksiyonunun, 3 binden fazla eserden oluştuğu söyleniyor.

 

Kum Lam Heykeli

Müzenin hemen yanında, Portekizli sanatçı Christina Reira tarafından yapılmış, 20 metrelik bronz bir heykeldir. Suyun üzerindeki bağlantı yolunda, heykel dikkatinizi çekecektir. Heykelin hemen altında, kubbe biçimli “lotus çiçeği” içinde küçük bir meditasyon merkezi ve kütüphane bulunur.

Hong Kong Macau

Wynn Macau Tree of Prosperity

Rua Cidade de Sintra, NAPE bölgesindedir.

Bu ağaç, bir uğur sembolüdür. 2000 tane, 24 ayar altın varak ve 98.000 tane pirinç yapraktan oluşturulmuştur. Refah ağacı: Çin ve Batı astrolojik sembolleri taşır. Ses ve ışık gösterisi, finalde, alttan yükselir ve dört mevsim, canlı renklere dönüşür. Gösteri, her 30 dakikada bir yapılır.

Hong Kong Macau

Wynn Macau Dragon of Fortune

Rua Cidade de Sintra, NAPE bölgesindedir.

Geleneksel heykel sanatı, modern aydınlatma ve ses efektleriyle birleştirilerek, canlılık, iyi şans ve refahı simgeleyen dramatik bir görüntü ortaya konulmuştur. Ejderha: sis çıkaran ve parlayan gözler ve duman çıkan burun delikleriyle tam bir animasyon harikasıdır. Yükseklik 28 metredir. 12 metre çapında açılır ve dramatik bir kristal ışık efekti oluşturulur.

Hong Kong Macau

Macau Water Fountain Show

Wynn bölgesinde, Rua Cidade de Sintra, NAPE’de yapılmaktadır. Her 15 dakikada bir tekrarlanır. 200 metre yukarı kadar püskürtülen sular: su, ışık, renk, ses armonisi düzenlenerek, izleyenlere görsel ve işitsel güzellik sunulmaktadır. Bu gösteride: ruh, ritimler ve duyguların karışık bir armonisi yaratılır.

Buradan kıyı boyunca yürüyoruz ve “Nam Van Lake” gölünü geçince, şehrin en muhteşem anıtlarından birini görüyoruz, hoş bu anıt şehrin birçok yerinden görülüyor.

Burası: “Largo da Torre” bölgesi.

Gökyüzüne doğru yükselen bu kule şehrin birçok yerinden görülüyor. Hemen deniz kıyısındadır. Kulenin zemininde, kulenin aydınlatılmasını sağlayan projektörlerin bulunduğu yerler görülüyor.

Kulenin asansörleri, tamamen dışarıdan değil, içeriden hareket ediyor ama dışa bakan yüzü cam, yani yukarı çıkarken çevreyi izleme şansı var.

Hong Kong Macau
Hong Kong Macau

 

Macau Tower

Largo da Torre de Makao bölgesindedir. Gözlem kulesi 58’nci kattadır.
Kulenin en yüksek noktası, yerden 338 metre yüksekliktedir.

Ana gözlem yeri, zeminden 223 metre yüksekliktedir. Kule: çevrede, 55 km. uzaktan görülebilmektedir. Saatte: 400 km. hızla esen bir rüzgara dayanıklı olarak yapılmıştır.

Kule üstündeki çelik direğin boyu: 90 metredir.

Kulede, 360 derece dönebilen bir restoran bulunur. Tepeye: yüksek hızlı ve camekanlı asansörlerle çıkılır.
Kuleye çıkış ücretlidir. Yetişkinler için 120 HKD, 3/11 yaş arası çocuklar için 60 HKD ödenir. Kulede yapılabilecek aktiviteler: Tower Skywalk ve Observation Lounge.

 

Tower Skywalk

Yerden 233 metre yükseklikte: kulenin ana dış kenarı çevresi üzerinde bir yürüyüş yapabilirsiniz. Bu yürüyüş sırasında, güvenlik, dünyanın ilk havi ray sistemi tarafından garanti edilmektedir ama heyecan doruklara ulaşıyor. Yani, herhangi bir şekilde ayağınız kaysa, güvenliğiniz sağlam ama yine de insan heyecanlanıyor.

Hong Kong Macau

Observation Lounge

Zeminden 233 metre yükseklikte, burada gözlem salonu var. Bu salon: şehrin en iyi panoramik manzarasını sunmaktadır. 233 metre yükseklikte, ayağınızın altındaki cam zeminde, muhteşem yüksekliğin heyecanını yaşıyorsunuz. Zaten, yeterince cesur iseniz, sanki havada yürüyor gibi oluyorsunuz.
Bilet fiyatları, yetişkinler için 100 HKD, çocuklar için 50 HKD. dır.

Hong Kong Macau

Bungy Jump

Kulenin: 61’nci katındadır.
Dünyanın en yüksek “Bungy Jump” burada yapılmaktadır. 200 km/saat hızla serbest düşüş olarak gerçekleşir. 233 metre yükseklikteki bir platform üzerinden yapılır. 50 metrelik kablo, nerdeyse, 4 kat uzunluğa erişebilmektedir. Yerden, yaklaşık 30 metre yükseklikte kalır. Bilet fiyatları: 2240-2300 HKD. arasındadır.

Kulenin hemen yanında, bir bina var. Burası: Macau Tower Convention&Entertainment Centre olarak biliniyor. Kuleyi ziyarete gelen turist otobüsleri, burada duruyorlar. Burada: alışveriş yapmak mümkün, özellikle “Toyrus” mağazası, yani çocuklara yönelik büyük bir mağaza ilgi çekiyor.

Kıyı boyunca yürümeye devam ediyoruz, bu kez hedefimizde güzel bir müze var.

Hong Kong Macau

Maritime Museum

Macau’nun en eski müzesidir.
Müze: bölgenin denizle ilişkisinin tarihine adanmıştır. Müzedeki sergilerde: deniz ticareti, balıkçılık, deniz ulaşımı gibi konular ele alınmıştır.

Müzede, bir de akvaryum bulunmaktadır. Müze binası, yelkenli gemi şeklindedir. Müzenin çıkış yolu üzerinde: bir mercan resifi, antik bir gemi enkazı ve akvaryumlar görülür. Dışında ise, burada yapılan “Dragon Boat Festivali” sırasında yarışan bir “Dragon” sınıfı tekne görülür.

Müzenin en büyük özelliği ise: Portekizlilerin karaya çıktıkları yere kurulmuş olmasıdır. Portekizliler, ilk kıyıya çıktıklarında, balıkçıların “Tin Hau” olarak isimlendirdikleri gözde tanrıçalarına adanmış “A-MA Temple” yani Ma Kok Tapınağını görmüşlerdir.

Bu bölge: Macau’nun isminin kaynağı olan A-Ma Gau (A-Man Körfezi) olarak da adlandırılır. Güzel bir müze, mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

Müzenin hemen arkasında, biraz önce sözünü ettiğim “A-MA Temple” tapınağı bulunuyor.

A-Ma Temple

“Macau” ismi (A-Ma-Gau) : 16’ncı yüzyılda buraya gelen denizcilerin, tanrıçalarına atfen yaptıkları bu tapınaktan türemiştir. Tapınak “Ming” hanedanı (1368-1644) döneminde yapılmıştır. Şehirdeki en ensi tapınaktır.

Yani, şehir burada yok iken, bu tapınak varmış. Tapınağın en büyük özelliği: tek bir kompleks içinde, farklı ilahlara ibadet edilebilen ayrı pavyonların ve kapıların bulunmasıdır. Burada: Konfüçyüsçülük, Taoizm, Budizm ve çoklu halk inançları düşünülerek, Çin kültürünün örnek bir dini ibadethanesi yapılmaya çalışılmıştır.

 

Bara Fortress

Stratejik konumdaki bu kale yapısı, bir zamanlar yarımadanın güney burnunu korurmuş. 1622 yılında, Hollandalıların saldırılarında, iç limanın savunmasında önemli rol oynadığı söyleniyor.

Kalenin: yalnızca bir kez kullanılan toplarının, II. Dünya Savaşında, mültecilere yiyecek sağlamak için “pirinçle” takas edildiği söyleniyor.

Günümüzde, kalenin bir kısmı otel olarak kullanılıyor. Bölgede, büyük saygı gören bir azize (Aziz Yuhanna) adanmış; “Sao Tiago Şapeli” de otelin içindedir.

 

DİĞER YERLER

Border Gate

Macau’nun en kuzey noktasından geçen ve iki karşıt dünyayı birbirinden ayıran sınırdır.

Hong Kong Macau

Macau Giant Panda Pavilion

Coloane bölgesinde, Seac Pai Van Park içinde, “Kai kai” ve “Xin xin” isimli iki nadir dev panda bulunmaktadır. Bunlar: Çin-Makao birleşmesinin 10’ncu yıldönümünü anmak için, Çin Hükümeti tarafından hediye edilmiştir.

Onlar, dünya üzerindeki hayvanat bahçeleri ve ıslah evlerinde mevcut, 320 pandadan iki tanesidir. Vahşi hayatta ise, yalnızca 1600 panda kaldığı ve neslinin tükenmekte olduğu tahmin ediliyor.
Bilet fiyatları, yetişkinler için 10 HKD, çocuklar ve yaşlılar ücretsizdir.

Hong Kong Macau

Dans Su evi

Cotai Strip bölgesindedir. 85 dakikalık bir gösteridir. Yetişkinler 480 HKD ve çocuklar 340 HKD. ücret ödemek gerekir.

Evet, gelelim gösteri hakkında bilgiler vermeye. Bu gösterinin bugüne kadar olan süreçte, dünya çapında 65 milyon insan tarafından izlendiği söyleniyor.

Tiyatro sahnesi: 5 olimpik yüzme havuzuna eşdeğer, 3.7 milyon galon su bulunan bir yer olarak hazırlanmıştır.

Göz kamaştırıcı kostümler, özel efektler ve hareketler, suyun içinde bir aşk hikayesinin anlatılması şeklinde sürdürülüyor. Değişik bir gösteri, zamanınız varsa, izlemenizi öneririm.

Hong Kong Macau

Macau City of Dreams-Ejder Hazinesi

Bu bir tür şovdur ve Makao şehrinin en canlı ve kubbe şeklindeki tiyatrosunda yapılır.
Bu şov içinde. Su, havuz partileri, canlı eğlenceler ve dünya starı DJ ler tarafından icra edilen müzikler izlenir. Ayrıca, 360 derecelik bir multimedya gösterisi de bulunur.

18 dakikalık gösteri “2009 yılında ilk çıktığında THEA ödülü” ne layık görülmüştür. Bu ödül: panaromik görseller, göz kamaştırıcı görüntüler için verilmektedir. Gösteride: 29 bin led ışığı kullanıldığı belirtiliyor.

Hong Kong Macau

Ruins of St Paul-Aziz Pol Harabeleri

Calcada de S.Paulo/Rua de Sao Paulo bölgesindedir.

Burası, 2005 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Evet, yapı: 18’nci yüzyılda inşa edilmiştir.

Tamir edilemeyecek derecede yandıktan sonra, 1835 yılında bir tayfundan etkilenir ve sonra yine bir yangın ve son olarak günümüzdeki yapı inşa edilir. Tüm eskiye dönük kalıntılar, taş cephede ve büyük merdivende görülür. Bu taş cephe, turistlerin ilgisini çeker.

Hong Kong Macau

Guia Fortress

Estrada do Engenheiro Trigo bölgesindedir.

Kale. 1622-1638 yılları arasında yapılmıştır. Kalenin içinde, Clarist rahibeleri tarafından kurulan “Guia Chapel” i, günümüzde de görülmektedir.

Şapelin freskleri: Makao’nun çok kültürlü hayatına ait güzel örnekleri sunmaktadır. Dini ve mitolojik motiflerde, Batı ve Çin karakteristik temaları betimlenmiştir.

Yine, burada 1865 yılı yapımı “Guia Deniz Feneri” bulunuyor. Çin kıyısındaki ilk modern deniz feneri olarak önem kazanmaktadır. Evet: Guia Fortress: Şapel ve deniz feneriyle birlikte, Makao bölgesinin denizcilik, askeri ve misyonerlik geçmişini ziyaretçilere sunmaktadır.

Hong Kong Macau

 

KUMARHANELER

Evet, yazının başında da belirttiğim gibi, Macau, kumarhaneleriyle ünlüdür. Las Vegas tarzı inşa edilen kumarhaneler, bölgenin çekiciliğini arttırmıştır. 24 saat açık olan kumarhaneler için giriş ücreti alınmaz, ancak erkekler için uzun pantolon giyilmesi zorunludur.

“Sands Casino”: yeni nesil kumarhanelerin öncüsüdür. “Galaxy Casino” ve “Grek Mythology”; bol gösteri sunarlar. Diğer kumarhaneler ise şunlardır: Grand Lisbo Casino, Wynn Macau, MGM Macau, Grand Lisboa

Salonları dolduran ve çoğu Çinli olan oyuncular: bildik kumar oyunlarını oynarlar, makinaların kollarına sarılırlar.

Hong Kong Macau

ADALAR

TAİPA ADASI

Macau ile şehrin uluslar arası havaalanı olan “Macau International Airport” arasında: köprüler, bağlantıyı sağlamaktadırlar. Havaalanı, denizin üzerinde, deniz doldurularak yapılmış bir alanda, pistler denizin üzerinde uzanıyor, her iki yanında deniz var, bu havaalanına iniş heyecanlı olsa gerek.

Taipa Village

Bu mahalle: dar sokakları, sarı-mavi-yeşil renkteki koloni binalarıyla doludur.

The Taipa Houses Museum

Taipa bölgesinde, Avenida da Praia, Carmo bölgesindedir.

Bu bölgede: Portekiz mimari özellikleri taşıyan, 5 tane tipik yeşil konut bulunmaktadır. Bu evler: adanın kültürel mirası ve eserleri olarak kabul edilirler.

Müze olarak kullanılan evler, yapıldıkları dönemde yani 1921 yıllarında: üstün konumdaki memurlar ve aileler için konut olarak kullanılmıştır. 1990’ların sonunda ise, bu evler, hükümet tarafından müzeye dönüştürülmüş ve koruma altına alınmıştır.

Evlerin en büyük özelliği: sömürge tarzı Makao tipik evleri olmalarıdır.

 

COLOANE ADASI

Burası bir adadır. Denizden kazanılmış yol ile “Taipa” ya bağlanmıştır. Yani, Taipa adasının bir devamı gibidir. Her iki ada da, sanki tek bir ada gibidir.

Adada bulunan köy: sakin ve sevimlidir. Köyün ana meydanında bulunan “Chapel of St Francis Xavier”: misyonerler tarafından, 16’ncı yüzyılda kurulmuş ve koruyucu azize adanmıştır.

Kıyı boyunca yürürseniz, bu kez, karşınıza başka bir tapınak çıkar. “Kum Lam Temple” isimli bu tapınak: savaş, cennet, servet, tıp ve marangozluk tanrısı ve tanrıçalarına adanmıştır.

 

Venetian Macao Resort Hotel

Muhteşem büyük ve lüks bir otel olarak dikkati çeker. 40 katlı otel bünyesinde: 3000 oda, 15 bin kişilik spor bölümü, muhteşem büyük bir kumarhane, yine gayet büyük bir tiyatro ve gösteri salonu bulunmaktadır. Otelin iç mekanının büyüklüğü “Venedik-San Marco” meydanı ölçülerindedir.

Cheoc Van Beach

Bölgenin en beğenilen plajıdır. Burada rüzgar sörfü yapmak mümkündür. Ayrıca, yine bu plajların bulunduğu bölgede, çeşitli restoranlar, yüzme havuzları ve kabinler bulunur.

Hac Sa Beach

Yine, diğerinin hemen kuzeyinde, yürüyüş mesafesinde bir plaj alanıdır. Yine burada da rüzgar sörfü yapılır ve çeşitli tesisler bulunur.

A-MA Heykeli

Adanın 170 metre rakımlı tepesinde, 20 metre yüksekliğinde “A-MA” heykeli bulunmaktadır.

A-Ma Cultural Village

Burası, bir kültür kompleksidir ve Qing hanedanı mimari tarzında inşa edilmiştir. Komplekste: tapınaklar, çan kulesi, davul kulesi, Tian Hou Palace ve bir de müze bulunmaktadır.

 

Disneyland

Guangzhou

Repulse Bay

Macau

Lübnan Beyrut

Lübnan Beyrut

 

Beyrut şehri: farklı uygarlıklar, farklı dinler, eski ve zengin tarihi geçmişi, ilginç mutfağı ile biraz Doğu ve biraz Batı düzeninin etkileri, biraz Arap, biraz Osmanlı, biraz Fransız ve hatta İtalyan kültür ve mimari esintileri, Akdeniz’in muhteşem mavisi ve geri planda kalan karlı beyaz dağları ile; ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir .

Ancak: uzun yıllar, Ortadoğu bölgesinin ekonomik ve kültürel merkezi olan Beyrut şehri: 1970’lerden sonra başlayan toplumsal hareketler ve siyasi karışıklıklar nedeniyle, olumsuz etkilenmiştir.

Bu şehirde: devlet tarafından tanınmış 18 ayrı din ve mezhep bulunmaktadır. Sosyal yapısı bu kadar parçalı bir ülkede, siyasi yapının düzgün olması elbette düşünülemez. Nüfusa göre idari yapının düzenlendiği ülkede: devlet başkanı Maruni, Başbakan Sünni ve Meclis Başkanı Şii olmak zorundadır.

Yine birçok bakanlık: çeşitli din ve mezhepler arasında paylaştırılmıştır. Ancak, elbette ki bu karışık düzen sık sık sorun çıkmasına neden olmakta ve ülkede çatışmalar hiç bitmemektedir.

Evet: Beyrut ilginç bir şehirdir. Sokaklarının temizliği, insanlarının şık giyim tarzları, sokaklarda dolaşan lüks marka arabalar, kadınların güzelliği mutlaka dikkatinizi çekecektir.

Kafelerde otururken, çocuklu kadınlar geldiğinde, mutlaka biraz geride çocuk bakıcısı görülür, çünkü kadın çocukla uğraşmaz.

Çarşaflı Müslüman kadınları ve mini etekli Avrupai bayanları, aynı caddede görebilirsiniz.

Lüks evler ve yapıların birçoğunda ise iç savaştan kalan “mermi” izleri kapatılarak restore edilmemiştir.

Çünkü, bu mermi izleri, o günlerin anısına özenle muhafaza edilmektedir. Bunun yanında, yine şehirde birçok terk edilmiş bina görmek mümkündür.

Lübnan: coğrafi konumu nedeniyle, tarıma elverişli toprakları olan bir yer değildir. Ülkedeki üretim, tüketimin sadece küçük bir bölümünü karşılıyor.

Bunun dışında, Beyrut şehrinin başlıca geçim kaynağı: turizm ve bankacılık sektörüdür.

Ayrıca: Afrika ve Körfez ülkelerindeki ticaretin büyük bölümü, Lübnanlılar tarafından yürütülmektedir.

Bunun yanında: Lübnanlıların, kendi ülkelerindeki çatışmalardan kaçmak için büyük bir dış göç olayını yaşadıkları, hatta Brezilya ülkesinde, Lübnan’dan daha fazla Lübnanlı bulunduğu söyleniyor.

Lübnan ülkesinde üniversite bitiren gençlerin büyük çoğunluğunun, yurt dışına gittikleri veya gitmeyi planladıkları bilinmektedir.

 

TARİHİ GEÇMİŞİ

Beyrut şehri: 1950-1970 yılları arasında: Ortadoğu yöresinin en güzel şehirlerinden birisi olarak hatırlanır.

Lübnan devletinin: serbest ekonomisi, döviz sistemi, altına dayalı istikrarlı para birimi, banka hesaplarının gizliliğini sağlayan yasaları, banka faizlerinin yüksekliği ve bankacılık sistemi: yöredeki tüm Arap zenginleri buraya çekmiştir.

Ayrıca: şehrin deniz ve hava yolu ile tüm dünyaya açılması ve rahatlıkla ve kısa sürede ulaşılabilir olması: tüm bu özel ve olumlu etkilerini pekiştirmiştir.

Ancak: 1970’lerde başlayan iç karışıklıklar ve Arap-İsrail savaşının ardından, Filistin Kurtuluş Örgütünün karargahını buraya taşıması: Lübnan devleti otoritesinin zayıflamasına ve düzenin olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Bunun sonucunda: Beyrut şehri, tüm özelliklerini yitirmiş ve çekiciliğini kaybetmiştir. Toplumsal ve siyasi olumsuzlukların artması, kargaşa doğurmuş ve Nisan 1975 tarihinde iç savaş çıkmıştır.

İç savaş: özellikle Beyrut şehrinin çok ağır maddi hasarına ve can kayıplarına neden olmuştur. 1991 yılında iç savaş bittiğinde: Beyrut şehri, tam bir harabeye dönüşmüş ve 150 binden fazla Lübnanlı canını kaybetmiştir. Ateşkes yapıldıktan sonra: Refik Hariri diye, zengin bir işadamı ortaya çıkıyor ve 1992 yılında, Lübnan ülkesinde devlet başkanlığı koltuğuna oturuyor. Hariri: öyle imar çalışmaları yaptırıyor ki, şehir yeniden ayağa kalkıyor.

Gerek dünyanın en zengin adamlarından biri olması ve gerekse dini yapısı ve ilişkileri nedeniyle, birçok yabancı yatırımı, ülkeye çekmeyi başarıyor. Ancak: devlet başkanlığını bıraktıktan kısa bir süre sonra, yine favori olduğu 2005 seçimleri öncesinde, 1 ton TNT patlatılarak öldürülüyor.

Evet,

Lübnan tarihinin en önemli dönüm veya kırılma noktasıdır, bu suikast. Suikastin ardından, iç savaştan beri devam etmekte olan Suriye işgali sona eriyor. Halk: tüm dini, sosyal ve kültürel farklılıkları unutup, tek bayrak altında birleşiyorlar ve Hariri suikasti nedeniyle suçladıkları Suriye’ye karşı sivil bir zafer kazanılıyor ve Suriye işgali bitiyor, Suriye ordusu Lübnan’ı terk ediyor. Hatta: bu halk hareketine, Lübnan bayrağında bulunan “Sedir ağacı” nedeniyle “Sedir devrimi” deniliyor.

Bunun ardından, 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan İsrail-Lübnan krizinde de, İsrail uçakları tarafından bombalanan şehir, yine büyük hasara uğramıştır.

İç savaştan önce: Beyrut şehrinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyanların nüfusu eşit iken, günümüzde Müslümanlar çoğunluktadır ve halkın büyük bölümü Araplardan oluşmaktadır. Bunların yanında: Filistinli mülteciler, Suriyeliler ve başkaca Arap kökenli göçmenler de, şehrin nüfusunu oluşturmaktadırlar. En büyük ve etkin azınlık ise Hıristiyan Ermenilerdir. Ancak, iç savaş sonrasında, bunların sayısı da hızla azalmıştır.

Evet iç savaş bitmiş olsa da, kasveti hiç eksilmemiş Beyrut şehrinde, günümüzde: şehrin doğusunda Müslümanlar, batısında ise Hıristiyanlar yaşamaktadırlar. Sünni Müslümanlar şehrin kuzeybatısına yerleşmiştir ve burası konaklama için, fiyatlardaki uygunluk açısından tercih edilen bir bölgedir. Şiiler, şehrin güney tarafındadır ve şehrin en varoş bölgeleri buradadır.

Doğuda ve şehrin kalan kısımlarında Hıristiyan yerleşimleri mevcuttur. Gençlerin daha çok takıldığı güzel kafeteryalar ve barlar burada bulunmaktadır.

 

ULAŞIM-HAVAALANI

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var “Lübnan’a giriş için vize” istenilmiyor. Ancak: pasaportunda “İsrail” e giriş-çıkış damgası bulunanlar, ülkeye sokulmuyorlar. Ayrıca: yine bu ülkede iken İsrail bölgesine girer ve pasaportunuza İsrail gümrük damgası vurdurursanız, bu ülkeden, uçağa binerek ayrılma şansınız yok.

İstanbul-Beyrut arasındaki uçak yolculuğu, muhtemelen 1.5 saat sürüyor. Beyrut’ta “Refik Hariri Uluslar arası havaalanı” (BEY) na iniliyor. Alan, şehir merkezinin 9 km. güneyindedir.

Bu arada, uçakta size verilecek ülkeye giriş formlarını yine uçakta doldurun ve inişte bunları pasaport kontrolünde vermeniz gerekiyor. Daha sonra bavulunuzu alıyorsunuz, duty free ve sonra havaalanından çıkıyorsunuz.
Havaalanı ile şehir merkezi arasında resmi otobüs servisi bulunmamaktadır, aramayın.

Havaalanından şehir merkezine ulaşım için bineceğiniz taksiler muhtemelen 10-15 dolar arasında ücret talep edeceklerdir. Bu taksiler ile havaalanı şehir merkezi arasındaki yolculuk yaklaşık 15-20 dakika sürer.

Ancak, söylediğim gibi, taksiciler tutturabildiğine ücret isteyeceklerdir ve hatta 35-40 dolar isteyen bile olacaktır, ama bence siz, şehir merkezine gitmek için taksiye en fazla 15 dolar ödeyebilirsiniz. Bu arada: Beyrut duty free mağazalarının çok ucuz olduğunu söylemem gerekir.

Aslında: ben birçok ülke gezerken, İstanbul duty free mağazalarının birçok ülkedekinden daha ucuz olduğunu görmüştüm, ama Beyrut daha ucuz, ülkeye girerken buradan birçok şey satın alabilirsiniz ki, özellikle içki satın almak isteyenler ülkeye girerken almalıdırlar ki, dönüş için bavullarına yerleştirsinler, malum uçak içine yolcu yanına belli bir miktar dışında içki almak mümkün olmuyor. Sigara derseniz, toplu aldığınızda paketi 1 dolara kadar olabiliyor. Özellikle: parfüm, sigara, içki, kozmetik konusunda dünyanın belki de en ucuz duty free mağazaları burada bulunuyor.

 

KONAKLAMA

Beyrut şehrinde: konaklamak için iki seçenek var ki bunlar oteller ve hostellerdir.

Hosteller ucuz da olsalar genellikle yer bulunmuyor ve gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekir. Otellere gelince, şehirdeki 3 yıldız verilen oteller, bizim ülkemizdeki pansiyon ayarındadır. En ucuz kalabileceğiniz yerin geceliği 50 dolardır.
Bu tür pansiyonvari yerlerde ve hostellerde: sıcak su vardır ve tuvaletler nispeten temizdir.

 

PARA

1 Amerikan doları= 1500 Lübnan lirası ediyor. Bu kur, şehrin her yerinde sabittir. Dolar her yerde geçiyor, ama yanınızda bir miktar Lübnan lirası bulundurmanızda yarar var.

 

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Beyrut şehrinde, metro ve tramvay bulunmuyor. Otobüs derseniz: resmen iki toplu taşıma şirketi (OCTF ve LCC) bulunduğu yazılıp çizilmesine rağmen, bu otobüslere binilmesini önermiyorum.

Beyrut’ta şehir içi ulaşımı için kullanabileceğiniz başlıca alternatif taksilerdir. Ancak: taksilerde taksimetre yok. Bu yüzden taksiciler kafalarına göre fiyat verirler, taksiye binmeden önce şoförle gideceğiniz yer ve ücret konusunda mutlaka anlaşmanızı öneririm. Taksi genellikle her yere 10 dolar ücret istiyor ancak pazarlık yapmak gerek. Öte yandan: 3 veya 4 kişi iseniz: 10’ar dolar vererek şehrin birçok yerini aynı taksi ile gezebilirsiniz.

Hatta: iki-üç günden fazla kalacaksanız, taksicilerin şerrinden kurtulmak için mutlaka araba kiralamanız en uygun seçenek olacaktır. Ancak araba kiralarken de dikkat etmek gerekir, çünkü kilometreyi fazla gösterip, kira bedelini yüksek rakamlara bir anda ulaştırıyorlar.
Şehirde: toplu ulaşım diye bir şey yoktur ve herkes kendi arabasını kullanmaktadır. Bunun sonucunda, trafik çekilmez hale geliyor. Ancak, şehir çok büyük olmadığı için, şehri yürüyerek de rahatlıkla gezebilirsiniz.

Öte yandan, şehirdeki turizm potansiyeline olumsuz darbe vurulmaması için, polis ve askerlerin 24 saat güvenlik kontrollerini yapmaları, ziyaretçilerin sabahlara kadar şehrin sokaklarında rahat rahat gezmelerini sağlıyor. Ancak, yine de, yanınızda pasaport bulundurmanızda yarar var, çünkü polis ve askerler bazı yerlerde kimlik kontrolü yapabiliyorlar.
Şehir içi ulaşımı hakkında son bir not, aslında şehir içi ulaşımda bazı minibüsler de kullanılıyor, ama bunlara binmeyin çünkü bunlara genellikle ülkedeki Filistinliler biniyor, yani hoş bir ortam olmuyor.

Araba Kiralama

Beyrut şehrinde, birçok uluslar arası araç kiralama şirketlerinin ofisleri bulunmaktadır. Bu şehirde bir araba kiralamak isterseniz, en az 2 yıllık olan bir uluslar arası sürücü belgeniz olması gerekiyor.

Ancak: yukarı da da söz ettiğim gibi, benzin üzerinden kiralama yapıyorlar ve araç tesliminde birçok sıkıntı yaratıyorlar ki, başınız derde girmesin diye, her dediklerini kabul etmek durumunda kalıyorsunuz. Öte yandan: yollar kötü, bazı yerlerde yol gösteren tabelalar yetersiz, yerel hızlı sürücülerin yarattıkları tehlikeleri de unutmamak gerekir. Bu yüzden: 3 veya 4 kişi iseniz, bence araba kiralamaktan öte, mevcut bir taksi ile anlaşarak, şehirde gayet güzel gezi yapabilirsiniz.

 

İKLİM

Beyrut şehrinde tipik Akdeniz iklimi görülür. Beyrut şehrini ziyaret etmek için en güzel zaman “Kasım” ayıdır. Türkiye’de havalar soğumaya başlayınca, yazın en güzel zamanları, Kasım ayında Beyrut şehrinde yaşanır. Bunun dışında kışın serin aylarında veya yazın boğucu sıcak aylarında buraya gitmenizi önermem. Bahar’da yağmur yağar.

 

GÜVENLİK

Hani, yukarıda söz ettim ya, iç savaş bitmesine rağmen, şehrin kasveti gitmemiş diye, gerçekten Beyrut şehrine giderken, televizyondaki haberlerden duyduğum “Türk mühendis, şöför vs. kaçırıldı” haberlerinin etkisinde kalmamak mümkün değildir. Şehirde: güvenliği polis değil, asker sağlıyor. Her köşe başında, bir tank görünce şaşırmamalısınız.

Özellikle: şehir dışındaki gezilecek tarihi ve arkeolojik yerlere giderken: yanınızda mutlaka yörenin insanı bulunmasına özen göstermenizi, güvenliğiniz açısından önemle belirtiyorum. Çünkü: Hizbullah, ülkede çok etkindir ve yeri geldiğinde hükümete dahi kafa tutabilmektedirler. Bunun nedeni ise: ülkede bulunan Filistin Mültecileridir. Lübnan ülkesinde bulunan 16 Filistin mülteci kampında, yaklaşık 400 binden fazla mülteci yaşadığı biliniyor.

Ancak, bu tahmini bir rakam, ne kadar mülteci yaşadığı asla kesin olarak bilinmiyor. Vatanından sürülmüş ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bu kadar insan, Hizbullah için büyük bir destek olarak varlığını sürdürmektedir. Lübnan ordusu yetersiz kaldığından, ülkenin güney sınırları tamamen Hizbullah tarafından korunmaktadır.

Polis dedim ya, polis gece çevirme yaptığında mutlaka turist olduğunuzu belli edin. Hatta: polise İngilizce herhangi bir yer sorduğunuzda, gayet iyi niyetli olarak size yardımcı oluyor ve gitmek istediğiniz yeri tarif ediyorlar.

 

ALIŞVERİŞ

Şehirdeki alışveriş merkezleri: Pazar günü kapalıdır. Bunun dışında açık bulunduğu saatler: 09.30-18.30 dur. Ancak, cumartesi günleri saat 14.30 da kapanır.
Şehirde fiyatlar konusunda pek istikrar bulunduğu söylenemez. Kimi yerde bir paket sigara 7 dolar iken kimi yerde aynı paket sigaranın 15 dolardan satıldığı görülür.

Beyrut şehrinde beklediğinizden fazla alışveriş merkezi bulabilirsiniz. “ABC” hem en lüks markaların satıldığı bir yer ve hem de cüzdanınıza uygun seçenekler sunan mağazaların bulunduğu Beyrut şehrinin en popüler alışveriş merkezidir. ABC Alışveriş merkezi: Ashrafiye bölgesindedir.

“Beırut Souk” ise: Amerikan Outlet mağazalarını andıran, açık hava alışveriş merkezidir. Mağaza seçenekleri, ABC ye göre daha kısıtlıdır ve Downtown bölgesindedir. Bunların dışında “Galxy” ve “Beırut Mall” şehrin diğer popüler alışveriş merkezleri arasındadır.

Lübnan Beyrut

NE YENİR-NE İÇİLİR

Beyrut şehrinde, bir kafede bir bira ve biraz çerez almak isterseniz, muhtemelen 50 dolar hesap ödemeniz gerekebilir, bu yüzden girdiğiniz ortamlarda mutlaka menü incelemenizi öneririm.
Çünkü: yemek, bölge ülkelerine nazaran oldukça pahalıdır. Yöresel lezzetler derseniz: damak tadı bizimkine son derece yakındır, hemen her şeyi “zeytinyağı” ile pişiriyorlar ve mükemmel mezelerle masaları donatıyorlar.

Gelelim mekan önerilerine: lokanta olarak Hamra bölgesindeki “El leziz” ve Nemce bölgesindeki “El Beled” önerilebilir. Bunun dışında, pek çok yerde “felafel” denilen bir tür yiyecek satılıyor. Bir de Hamra bölgesinde “Hot dog and beyond” var. Tüm bunların yanında, şehrin en önemli yemek mekanı “le chef” denilen yerdir. Burada: şef denilen adam dükkan ve müşterileriyle çok ilgilidir. Salaşlığın hakim olduğu bir yer, ama yemekleri bize uzak değil.
Bunların yanında: Beyrut şehrinde, tüm sahili gören manzarası bulunan “Hard rock Cafe” ye mutlaka uğrayın ve patates kızartması yanında, yerel bira olan “almaza” denemeyi ihmal etmeyin.

Ancak, hafta içinde burası bomboş. Özellikle Cuma ve cumartesi günü gidin.
Evet, Beyrut şehrinde yerel lezzetleri tatmak isterseniz: Humus, babagannuş, kısır ve tabule denemelisiniz. Bu mezeler, dünyaca ünlü Lübnan mutfağının temelini oluşturmaktadırlar. Öte yandan, şehirde, kebap kültürü de oldukça gelişmiştir. Ama, Lübnan ülkesine gelip te “Falafel” yemeden sakın ayrılmayın. Falafel yemek için özellikle Rue Bliss caddesi üzerindeki büfeleri deneyebilirsiniz.

Beyrut şehrinde yöresel bir şeyler içmek isterseniz, bu kez Lübnan’ın en meşhur birası “Almaza” önerilir. İçimi kolay ve lezzetli olan bu bira ile birlikte “Arak” denilen ve daha sert bir içki türü olan içecek tüketiliyor. Arak: yani Lübnan rakısı: alkol oranı 55 ve şekerli bir tadı var.
İçmek dedim de, Beyrut şehrinde yemekle birlikte “nargile” içme adeti var. Nargileye “sisha” diyorlar. Özellikle kafelerde, kızlı-erkekli guruplar, çoğu yemekle birlikte “sisha” içiyorlar. Yani, yemek sonrasında değil yemekle birlikte içiliyor.

 

GECE HAYATI

Beyrut şehrinde gece hayatı gündüzden pek farklı değildir, yani oldukça hareketli gece hayatı bulunmaktadır. Çünkü: tarihin her döneminde, Beyrut şehrinde, bir köşede bomba patlaması sesi duyulurken, eğlence-dans da yine olmasa olmazlardanmış. İç savaş olduğu günlerde bile, Beyrutluların söylediklerine göre, gece kulüplerindeki eğlence yine devam ediyormuş.

Günümüzde ise: özellikle “Gemmayze” ve “Rue Gouraud” ve “Rue Monot” bölgelerinde, gece hayatı büyük bir tempo ile sürdürülmektedir. Ancak: Beyrut gece hayatının en güzel mekanının “Music Hall” olduğunu söylemeden geçmemek gerekir. Fiyatlar nispeten pahalı olsa da, buraya uğramadan, Beyrut gece hayatını yaşamak imkansızdır.

Gemmayze bölgesine giderseniz: “Dragon Fly” denemelisiniz. Burası, küçücük bir bar ancak, tüm taksiciler ve Gemayze üzerinde kime sorarsanız, burayı biliyorlar ve tarif ediyorlar. Buraya yolunuz düşerse içki olarak “dudu” deneyebilirsiniz.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

GEZİLECEK YERLER

Savaş zamanında, şehir doğu-batı olarak ikiye ayrılmış olmasına rağmen, günümüzde bütün ayırımlar ortadan kalkmış durumdadır.

DOWNTOWN

Bu bölge: iç savaş sırasında tamamen tahrip olmuş, ancak Hariri döneminde, tüm binalar ,aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
Bölgede: hükümet binaları, lüks iş ve alışveriş merkezleri, oteller bulunur. Şehrin merkezi olarak kabul edilen “d’Etoille Palace” özellikle akşam saatlerinde hareketlenir.

Downtown’da mağazalara girmeli, saat kulesi meydanında, Pazar günü oynamaya gelen çocukları izlemelisiniz. Evet, burası lüks restoranlar, kafeteryalar ve mağazalarla doludur. Ayrıca, güzel kadınlar, spor arabalar ile oldukça gösterişli bir yer havasındadır. Yani, burası tam bir Avrupa kenti görünümündedir.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Al-Omari Camisi

Downtown Rue Weygand bölgesindedir.
Burası: 1153 yılında, haçlı seferlerinde, şövalyeler tarafından St. John yani Vaftizci Yahya adına yaptırılmış bir kilisedir. Ancak: 1291 yılında Memlüklüler, burayı ele geçirince, kilise camiye dönüştürülmüştür.

Önceleri: “Al-Tabwa” camisi olarak bilinen yapının ismi, İkinci Halife Ömer İbn Al-Hattab’ın anısına değiştirilmiştir.

Camiyi ziyaret etmek isterseniz, bayanların yalnızca başını örtmesi yetmiyor, cami görevlisi girişte, ilaveten siyah renkli bir başörtüsü veriyor. Caminin içi çok temiz. Altın bir çelik kafes var, bu Sultan Abdülhamit’in şehre hediyesidir. Caminin içindeki kumtaşı duvarları: muhteşem Memluk ve Osmanlı yazıtları ile dekore edilmiştir. Caminin çevresinde Vaftizci Yahya için yaptırılmış bir türbe bulunmaktadır.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Mohammed al-Amin Camisi-Mavi kubbeli cami

Burada: Refik Hariri’nin anıt mezarı bulunmaktadır.
Evet, cami, Beyrut şehrinde “Şehitler Meydanı” bölgesindedir. 2002-2007 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapı: çok ihtişamlı ve büyüleyici bir güzelliği sahiptir. 4 tane, ikişer şerefeli minaresi bulunmaktadır. Özellikle: mavi kubbesi, çok uzaklardan bile dikkati çekmektedir.

Sanırım bu mavi kubbe nedeniyle, bu camiyi, Sultanahmet Camisine benzetiyorlar ki, bence böyle bir benzetme tamamen anlamsızdır. Yani kubbesi maviye boyandı diye Sultanahmet Camisine benzetilmesi gerçekten saçmadır.

Yine de, caminin içinde, kubbenin süslemelerinin muhteşem olduğunu söylemek gerekir. Ayrıca: yine caminin içinde büyük kristal bir avize görülüyor.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

 

Place des Martyrs

Downtown Rue Bshara El Khoury bölgesindedir.
Burası Şehitler Meydanı olarak da bilinmektedir. Mohammed al-Amin camisinin hemen yanındadır. Meydan: iç savaş sırasında en şiddetli çatışmaların sürdürüldüğü bir yer olarak önem kazanmaktadır.

Meydanda bulunan bronz şehitler anıtı ise: I. Dünya savaşı sırasında, Osmanlılara karşı yapılan mücadeleleri nedeniyle, Lübnan milliyetçilerinin anısına yapılmıştır. (söylediklerine göre, Osmanlılar tarafından asılan Lübnan milliyetçileri için yapılmıştır)

Anıt: 1960 yılında açılmış ve İtalyan heykeltıraş tarafından yapılmıştır.

Anıt üzerinde: iç savaştan kalma mermi ve patlama izleri görülmektedir. Bu izler, daha önce de sözünü ettiğim gibi, tamir ettirilmiyor, çünkü iç savaşın anlamsızlığının gözler önünde durması amaçlanıyor.

Meydanın bir diğer özelliği de; şehirde yapılan tüm protesto gösterilerinin burada yapılıyor olmasıdır. En son olarak: 2005 yılında, Suriye karşıtı “sedir eylemi” burada yapılmıştır.

Bu yüzden, burayı ziyaret etmek isterseniz, her hangi bir siyasi eylem veya toplantı, gösteri bulunmadığına dikkat etmeniz gerekir.

 

Place Etoile

Buraya “Yıldız Meydanı” deniliyor. Burada, meydanda dolaşan özel güvenlik elemanlarının fotoğraflarını çekmeyin. Zaten: Beyrut şehrinde fotoğraf çekerken, kesinlikle dikkat etmenizde yarar var. Saat kulesinin hemen karşısında, Ortodoks St. George Katedrali görülüyor. Ama buranın en özel yapısı, Lübnan Parlamentosudur.

Saat kulesi: Fransız işgali döneminde, Belediye Başkanı tarafından şehre sunulmuş olup, saatler “Rolex” markadır ve bu yüzden saat kulesi “Rolex saat” olarak bilinir. Saat kulesinin çevresi: Osmanlı mimari izleri taşıyan taş ve mermer yapılarla doludur. Tüm meydan ise, parke taşlarla döşelidir. Meydanın güvercinleri de dikkatinizi çekecektir.
Meydanın çevresindeki daha küçük sokaklarda, trafik korkusu olmadan yürüyerek gezebilirsiniz.

 

St.George Katedrali

Downtown Rue Emir Bechir bölgesinde, Place d’Etoille’den biraz ileridedir.
Burası da, haçlılar döneminde 1772 yılında inşa edilmiştir. Ancak, burada daha önce, yani 6’ncı yüzyılda, Bizans imparatoru Theodosius II tarafından verilen bir kararname ile yapılan bir kilise bulunuyormuş. Evet, burası Beyrut şehrinin en eski kilisesidir.

Ancak, Lübnan iç savaşı sırasında yapı ağır hasar görmüş ve talan edilmiştir. Yağmalaman sanat eserlerinin bazıları, daha sonra ele geçirilmiştir. Daha sonra, katedral restore edilmiş ve yeniden açılmıştır. Katedralin içi çok güzel, zamanınız varsa gezmenizi öneririm.

Lübnan Beyrut

Holiday İnn Oteli

Şehir merkezindeki bu bina da: delik deşik olmuş olarak görülür. Otel: savaş boyunca keskin nişancıların uğrak yeri olmuş ve bu yüzden defalarca roketlenmiştir.

1975 yılındaki iç savaşın, ilk cephelerinden biri burada açılmış ve oteller savaşı adı altında çatışmalar sürmüştür.
Şehirde, “Holiday İnn” oteli, daha sonraki yıllarda “Dunes” olarak yeniden açılmıştır.

Lübnan Beyrut

SOLİDERE SEMTİ

Burası, Beyrut şehrinin merkez semtidir. Burada bulunan ve görebileceğiniz yerler şunlardır.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Büyük Serail (Grand Serail)

Majidiye bölgesindedir.

Lübnan Başbakanı tarafından kullanılan “Hükümet Sarayı”, bir tepenin üzerinde, Lübnan Parlamentosunun birkaç blok ötesindedir.

Burası, 1853 yılında inşa edilmiş ve Osmanlı ordusu için kışla olarak yapılmıştır. Fransız sömürge döneminde ise, bu yapı, Fransız yönetim binası olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, devlet sarayı olarak kullanılıyor.

Yapının mimari özelliklerinden biraz söz etmek istiyorum. Yapının mimari tasarımında: İstanbul-Selimiye kışlası örnek alınmıştır. Uzun cephesi 80 metredir. Doğu cephesinde üç sıra halinde 16 sıra pencere bulunur. 1861 yılında, yapı, Askeri hastaneye dönüştürüldüğünde, binanın anıtsallığı sürdürülmüştür.

Özellikle iç savaş sırasında, Serail, sık sık saldırılara hedef olmuştur. Savaş sonundaki 900 işgünü süren restorasyon ise, 1998 yılında tamamlanmıştır.

Günümüzde: Serail: modern iç ve ileri teknoloji olanaklarıyla donatılmıştır. Orijinal Osmanlı yapısının sadık bir uyarlaması olarak, daha işlevsel bir bina ortaya çıkmıştır. Dış duvarlar tamamen restore edilmiştir.

Üstteki 2 katta: Başbakanlık konutu, ofisi ve personel için ofisler, kabine odası ve bakanların ofisleri bulunur. Zemin katta ise, bir ziyafet salonu, iki resepsiyon alanı, basın odaları ve bir avlu bulunur. Yeraltında ise: otopark, ofisler ve odalar bulunur. Büyük Serail binasında: 430 oda bulunmaktadır.

Gezmek derseniz, bu büyük olasılıkla mümkün olmayacaktır, çünkü: siyasi huzursuzluklar ve Suriye’deki durum nedeniyle, çevredeki yolların birçoğu, şu anda dikenli tellerle kapatılmıştır. Yani, yaklaşmak mümkün olmuyor.

Evet: hükümet sarayının hemen yanında: Osmanlı Abdülhamit saat kulesi ve kalkınma ve imar yüksek kurulunun iki binası bulunmaktadır.

Lübnan Beyrut

Hamidiyyeh Saat Kulesi

Saat kulesi, 1897 yılında, Sultan Abdülhamit’in taç giyme töreni yıldönümü anısına, Müslümanlara namaz vakitlerini göstermesi için yaptırılmıştır.

Dönemin Beyrut Valisi Rashid Bey’in isteği üzerine, Sultan, saatin yaptırılması emrini vermiştir. Saat kulesinin yapımı için ilk taş: 9 Ocak 1897 tarihinde yani Sultan’ın doğum gününde yerleştirilmiştir.

Kule: 25 metre yüksekliktedir. Tamamlandığında Beyrut şehrinin en yüksek yapısı olarak dikkat çekmiştir. Kumtaşı ve kireçtaşı kullanılarak yapılmıştır. Saat kulesinin üçüncü katında, 300 kg. ağırlığında bir çan asılıdır.

 

ASHRAFİEH VE GEMMAYZE BÖLGESİ

Ashrafieh bölgesi

Burası, Downtown bölgesinin doğusundadır ve Beyrut şehrinin en eski ve cazibeli mahallelerinden birisidir. Burada: çok sayıda restoran, kafe ve gece kulüpleri bulunur. Bu nedenle, turizm içinde önemli bir merkezdir. Ticari mekanlara ek olarak, yine bu mahallede yenilenmiş evler, apartmanlar bulunur ki, şehirde alışveriş ve gezmek için uygun bir yer olarak tercih edilir.

Escalier de Saint Nicolas

Burası: Achrafieh Rue Surscok ve Rue Gouraund arasında bulunan merdivenlerdir, ancak Orta doğunun en uzun merdivenleri olarak bilinirler. Her yıl, yılda iki kez burada açık hava sergisi düzenleniyor ve gerek yerel gerekse uluslar arası el sanatları ürünleri kurulan tezgahlarda satılıyor.

ABC Alışveriş Merkezi

Şehrin en popüler ve büyük alışveriş merkezi, buradadır. Bu alışveriş merkezinde 200 mağaza, 20 restoran, 7 sinema salonu bulunmaktadır. Gün içinde, saat: 10.00-22.00 arasında açıktır.

Monot Caddesi

Burada birçok pub bulunmaktadır. Hatta, burası Beyrut şehrinin barlar sokağı gibi bilinir. Şehir merkezinden çok kısa bir yürüyüş ile buraya ulaşmak mümkündür. Şehrin diğer bölgelerinde yaz aylarında açık hava kulüpleri açıldığından, buranın popülütesi azalmaktadır. Çünkü, buradaki kulüpler, kapalı mekanlardır. Bu bölgede, çoğu yerel ve uluslar arası ölçekte tanınmış DJ’lerin müzik yaptıkları kulüpler bulunmaktadır.

Lübnan Beyrut

Gemmayze Bölgesi

Burası, Beyrut şehrinin Fransız döneminin özelliklerini yansıtan köşesidir. Burada: dar sokaklar, güzel tarih kokan binalar bulunur ki, eski bir semttir. Ancak, yine de burada birçok barlar, kafeler, restoranlar ve salonlar bulunur.

Yani her zaman sokakta iyi bir restoran bulmak mümkündür. Burası, daha elektronik ve bohem havasının hakim olduğu bir bölgedir. Burada, görülecek yerler daha fazladır.

Saifi Mahallesi

Bu mahalle: Fransız evlerinin restore edilmesiyle oluşturulmuş olup, alışveriş meraklıları, burada orijinal şeyler bulup satın alabilirler.

Rue Gouraud

Günümüzde, Beyrut gece hayatının merkezi burasıdır. Bu bölgede, dar sokaklarda araba çalışmıyor, daha doğrusu giremiyor. Fransız döneminin izlerini taşıyan bir bölgedir. Zaten Fransız general Henri Gouraud’un ismine atfen caddenin ismi verilmiştir. Burada, çok sayıda üst düzey restoran ve turizm tesisleri bulunmaktadır.

Achrafiye

Burada, muhteşem güzel evler bulunmaktadır. Burada, ara sokaklarda dolaşabilirsiniz.

Lübnan Beyrut

Hotel Albergo

Burası: şehrin en otantik otelidir. Buranın çatı katında, kahve içerek küçük bir mola verebilirsiniz. Bu mola sırasında, özellikle gün batımında, şehirdeki yapıların çatılarını izleyebilirsiniz.

Rue de Damas

Burası, ilk bakışta önemsiz bir cadde olarak görülse de, aslında iç savaş sırasında “yeşil hat” oluşturmasıyla bilinir. Burada: iç savaş sırasında, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, esir değişimi yaparlar ve tüm pazarlıklar bu cadde üzerinde yaşanırmış. Cadde boyunca: birçok kurşunlanmış ve roketlenmiş binayı, sık sık görebileceksiniz.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Beyrut Ulusal Müzesi

Beyrut şehri ziyaretinizde, mutlaka görmenizi önereceğim bir yerdir. Müze, pazartesi günleri hariç her gün açık olup, saat: 09.00-17.00 arasında ziyaret edilmektedir. Rue de Damas bölgesindedir.

Müzede sergilenen koleksiyon, II.Dünya savaşından sonra toplanmaya başlamış ve müze 1942 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede, kronolojik olarak sergilenen eserler arasında: Lübnan tarihi ve Lübnan ülkesinin Akdeniz’deki önemi vurgulanıyor.

Müzede: iç savaş sonrası yeniden kurulma belgeseli, her saat başı, ziyaretçilere gösteriliyor. İç savaşın mantıksızlığını anlatan bu belgesel, mutlaka izlenmelidir. Çünkü: 1975 yılındaki iç savaş sırasında, Beyrut Ulusal Müzesi de, özellikle Mısır bölümü ve koleksiyonu, büyük zarar görmüş ve yapılan restorasyonun ardından, 1999 yılında yeniden açılmıştır.

 

HAMRA BÖLGESİ

Burası: nispeten daha az turistik bir bölge olarak biliniyor. Burada bulunan “Beyrut Amerikan Üniversitesi” kampüsü; şehrin temposundan kaçıp kafa dinlemek isteyenler için idealdir. Burada yürüyüp kahve içmelisiniz.

Hamra bölgesini keşfetmek isterseniz: özellikle Rue Hamra ve Rue Bliss arasında bulunan sokakları gezmelisiniz.

Şehrin gerçek yüzünü burada görebilirsiniz. Burada her şey elinizin altında ve fiyatlar oldukça makuldür. Ancak, burada göreceğiniz birçok markanın ürünleri: genellikle sahtedir yani bunu bilerek alışveriş yapın.

 

Hamra Caddesi

Hamra caddesi sahil boyunca uzanır, ancak Hamra caddesini bir sokak geçtiğinizde, bu kez, sokak ortasında yaşayan evsizlerle karşılaşırsınız.

Lübnan Beyrut

Corniche

Burası: Akdeniz’in muhteşem manzarası eşliğinde, sahil yürüyüşü yapabileceğiniz bir yerdir. Burayı ziyaret ederseniz, yerel halkı tanıma fırsatı bulabilirsiniz. Birçok yerdeki sokak satıcıları: kahve, baklava gibi yiyecek ve içecekler satıyorlar.

Lübnan Beyrut

Roma Hamamı

Rue Riad El Solh bölgesindedir.

Bir zamanlar Finike, Roma eyaletinin bir parçasıymış. Bu yüzden, Beyrut şehri, son derece iyi korunmuş Roma eserleriyle doludur. Bunlar arasında, 1968 yılında ortaya çıkarılan ve iç savaştan sonra temizlenerek 1997 yılında ziyarete açılan bir Roma hamamı da bulunmaktadır.

Bank Street arkasında bulunan Roma hamamı: günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir. Burada, çok sayıda boş havuz görülür. Güçlü kireçtaşı sütunlar ve ağır alınlıkların bazıları, yakın geçmişte onarılmıştır.

Lübnan Beyrut

Beyrut Amerikan Üniversitesi-AUB

Hamra Rue Bliss bölgesindedir.

Orta doğunun en saygın üniversitelerinden birisidir ve ormanlık bir alan içinde bulunur. Kampus: Rue Bliss Corniche’dedir ve güzel korunur. Ziyaretçilerin, Rue Bliss bölgesine bakan ana kapıdan kampüs içine girmelerine izin verilir.

 

Beyrut Amerikan Üniversitesi Müzesi

Şehirdeki iki arkeoloji müzesinden biridir. Bu müze, aynı zamanda Ortadoğu bölgesinin en eski müzesidir. Müzede: taş devrinden, İslam dönemine kadar birçok obje sergilenmektedir. Özellikle: Arap sikkeleri, çanak-çömlekler, Lübnan ve Doğu eserleri, kil tabletler ve birçok özel koleksiyon eserlerini görmek mümkündür.

Kilikya Müzesi

Rue Sawma Jaber ve Rue Akhawain Rahbani bölgsinde bulunan bu müze: Ermeniler tarafından oluşturulmuş ve sözde 1915 soykırımı ile ilgili belgelerin bulunduğu bir müzedir. Gitmeye gerek yok, bu tür politik ve siyasi içerikli yerlere müze bile denilemez.

Rene Moawad Garden

Rue Spears bölgesinde bulunan bu bahçe: Beyrut şehrinin en eski parkıdır ve 1907 yılında kapılarını ziyaretçilere açmıştır. Günümüzde ise, şehir hayatının popüler bir parçasıdır.

Burada, oyun alanları, üç tekerlekli bisiklet kullanılan yollar ve yürüyüş yolları bulunur. Yaz aylarında, özellikle hafta sonlarında aşırı kalabalık olur.

Bunun dışında, huzur ve sessizlik düşünürseniz ve piknik yapmak isterseniz, Beyrutlular gibi, siz de burayı ziyaret edebilirsiniz. Parkın ismi, yerel halk dilinde ”Sanayeh Garden” olarak biliniyor.

Lübnan Beyrut

Pigeon-Pigeon Rocks-Güvercin Kayalıkları

Hamra bölgesini gezdikten sonraki durak “Güvercin Kayaları” olmalıdır. Raouche Corniche bölgesindedir. Güvercin kayaları: Beyrutluların Corniche dedikleri sahil yolundan izlenebiliyor. Yol kenarındaki kafeye oturup, uzaktan şehrin sembolü olmuş bu kayaları izlemek mümkündür.

Burası, şehrin en önemli turistik sembolüdür. Bunlar: denizin ortasında bulunan iki büyük kayadır. Küçük teknelerle, bu kayaların bulunduğu yere turlar düzenleniyor. Kayalardan birinin altından kayıkla veya botlarla geçilebiliyor.

Raouche Semti

Beyrut şehrinin batı sınırında Akdeniz boyunca uzanan bu bölge, şehrin en popüler ve en cazip yerleşim alanıdır ve Güvercin kayaları, sahil açıklarında bulunur.

 

Corniche

Burası bir gezinti yeridir.
Beyrut şehrinde güneş battıktan sonraki en hareketli yerlerden birisidir. Bu kordon boyunda, birçok kafeler bulunmakta olup, bu kafelere oturup, Beyrutluların yaşam tarzlarını izleyebilirsiniz.

 

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

 

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Jeita Grotto

Burası, Beyrut şehir merkezinin biraz dışındadır ancak dünyanın en önemli birkaç doğa harikasından biridir. Evet, bu mağaralar, Beyrut şehir merkezinin 20 km. kuzeyindedir.

Mağaralar ilk olarak, 1863 yılında, Amerikalı bir misyoner tarafından bulunmuştur.

Rahip Williams Thomson: mağara içinde yaklaşık 50 metre ilerlemiştir.

Avlarınken yer altı nehrine düşen silahını bulmaya çalışırken mağarayı keşfetmiştir.

1873 yılında ise: bir kısım araştırmacı, bu mağaraları araştırmışlar ve 1060 metre ilerlemişlerdir.

Ancak: 1958 yılında turizme açılmıştır. Üst galeri ise, 1969 yılında ziyarete açılmıştır. İç savaşın ardından, Temmuz 1995 tarihinde yeniden ziyarete açılan mağaralarda, fantastik kaya oluşumları, yılda 280.000 ziyaretçiyi buraya çekmektedir. Mağara ve diğer tesislerde ise, 115 civarında yerel halk çalışmaktadır.

Bu sıra dışı mekanların açılışını dünyaya duyurmak için: Lübnanlı sanatçı ve heykeltıraş Ghassan Klink tarafından, Fransız besteci François Bayle ile birlikte bir müzik konseri düzenlenmiştir. Ayrıca, 1969 yılında Alman besteci Carl-Heinrich Stochausen tarafından bir konser düzenlenmiştir.

Dağların altındaki bu alan: iki kireçtaşı mağara, üst galerileri ve 6230 metre uzunluğunda “Dog River” ismi verilen bir yer altı nehrinden oluşmaktadır. Mağaralar: yer altı nehri için bir tünel veya geçiş yoludur.

Mağaraların toplam uzunluğu 9000 metredir ve mağara içinde 8.20 metre uzunluktaki sarkıt, dünyanın en büyük sarkıtı olarak kayıtlara geçmiştir.

Mağarada, tüm bunların yanında, su seviyesinden tavana kadar 108 metre yükseklik ile, büyük bir salon bulunmaktadır. Mağaralar deniz seviyesinden 300 metre yüksektedir.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

 

Alt katta:

623 metre uzunluğunda bir yer altı gölü bulunmaktadır. Özellikle kışın yükselen su seviyesi nedeniyle, bazen ziyarete kapatılmaktadır. Su seviyesinin uygun olduğu zamanlarda ise, ufak teknelerle mağara muhtemelen 2 saat içinde gezilebilmektedir.

Buradaki yürüyüş parkuru toplam 7800 metredir ancak 400 metrelik bölüme yürüyerek ulaşılmaktadır.

Üst katta ise:

Mağaranın asıl görkemli kısmı bulunmaktadır. Burası kuru kısımdır ve her zaman ziyarete açıktır. Bu kısımda: uzun dikitler ve sarkıtlar ziyaretçileri büyülemektedir.

Burayı: yürüyerek gezebilirsiniz. 2200 metrelik yürüyüş parkurunda, 750 metrede çok ilginç: taş kolonlar, perdeler ve mantarlar görülüyor.

Bölgede, bunların dışında: ziyaretçilerin zaman geçirmesi için: teleferik, tren, minyatür hayvanat bahçesi, bahçe ve birçok heykelcik bulunuyor.

Ayrıca: geleneksel ve ilginç hediyelerin satıldığı 4 hediyelik eşya mağazası bulunuyor. Son olarak, burayı ziyaret edenler, geleneksel Lübnan yemekleri tatmak isterlerse, bir restoran var, orayı deneyebilirler.

İç savaş sırasında:

Hıristiyanlar, burayı cephanelik olarak kullanmışlardır. Bu çatışmalarda: kurulum, teleferik, otopark, idare binası ve restoranların bulunduğu bölümler tamamen imha edilmiştir. 1995 yılında ise, Refik Hariri tarafından 1 yıl 4 aylık çalışmanın ardından turizme kazandırılmıştır.

Evet, buraya yolunuz düşerse: otoparka aracınızı bıraktıktan sonra: teleferik veya yükseklik korkusu varsa, bir buhar makinesinin küçük bir örneği tarafından çekilen tren ile, mağaraların bulunduğu yere ulaşırsınız.

Üst galeri girişine yakın bir klimalı tiyatro salonunda, birçok dilde, Jeita hakkında bir film gösterimi düzenlenmektedir. Alacağınız giriş bileti: alt ve üst galeriler ve teleferik içindir. Tiyatro ve tren ve otopark çıkışı için bileti yanınızda bulundurmaya devam edin.

Tesiste: çeşitli restoranlar, bir bar ve tuvaletler ve Lübnan el sanatlarının satıldığı hediyelik eşya dükkanları da bulunuyor. Pazartesi tesis kapalı, pazartesi dışında ise saat: 09.00-17.00 arasında açık bulunuyor.

Harissa-Notre Dame du Liban heykeli

Akdeniz’e şehrin tepesinden bakan ve Maruni şapelinde bulunan heykel: muhteşem bir manzaranın bulunduğu yerdedir. Burası: şehir merkezine 20 km. uzaklıktaki Harisa köyündedir. Burası “Katolik” toplulukların odak merkezidir.

Heykel yapımı ilk olarak: 1854 yılında gündeme gelmiştir. Daha sonra, Fransa-Lyon şehrinde: sanatçı Durenne tarafından 8 metre uzunluğunda ve 14 ton ağırlığındaki bronz heykel yapıldı ve beyaz boya ile boyandı. “Meryem” e benzeyen heykel, ardından, büyük bir gemiyle, 1906 yılında Beyrut şehrine getirildi.

Mayıs 1908 tarihinde heykel, 20 metrelik bir kule üzerine yerleştirildi. Burası, Lübnan ülkesinde en çok ziyaret edilen dini yerdir. Çünkü: heykel aynı zamanda “Lübnan Kraliçesi” olarak isimlendirilmektedir. Papa John Paul II: heykeli 10 Mayıs 1997 tarihinde ziyaret etmiştir.

Heykelin bulunduğu şapelin bahçesinde ise, Lübnan bayrağında da bulunan “Sedir ağacı” görülüyor. Heykelin balkonundan, biraz önce sözünü ettiğim muhteşem manzarayı izledikten sonra: teleferiğe binerek “Jounieh” bölgesine inebilirsiniz.

Evet, buraya çıkmak için teleferik kullanılıyor. Teleferik, deniz seviyesinden 520 metre yüksekliğe, yani heykelin bulunduğu tepeye çıkıyor ve 1.5 kilometrelik bu uzaklık, yaklaşık 10 dakikada alınıyor.

Ancak: 4 kişi alabilen teleferik kabinleri, eski ve minicik, aynı zamanda yolculuk yaparken, evlere o kadar yakın geçiyor ki, korkmamak elde değil, geçerken binaya, evlerin balkonlarına çarpacak diye korkuyorsunuz.

Burayı ziyaret ederseniz, Pazar günü gitmemeye dikkat edin, çünkü Pazar günü yukarıdaki kilisede ayin var ve bayağı kalabalık oluyor.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

 

Jounieh

Burası, bir sahil yerleşim yeridir. İç savaş sırasında, Beyrut’tan dinlenmeye gelen Hıristiyan militanları: bu yerleşim yerine giderlermiş.

Günümüzde, teleferikle buraya giderken, evlerin çok yakınından geçerek yapılan yolculuk oldukça eğlenceli geçiyor. Özellikle, gün batımı saatlerinde bu teleferik yolculuğunu yaparsanız, muhteşem manzara daha da ilginç hale gelecektir.

Bunun dışında: yerleşim yerinde güzel restoranlar ve mağazalar bulunuyor. Ayrıca: barlar sokağı denilen bir yer var. Zaten Üniversiteler de o mahaldedir. “Casino Du Liban” buraya yalnızca 2 km. uzaklıktadır. Beyrut havaalanı ise, 50 km. uzaklıktadır. Beyrut şehir merkezi ise, buraya 15 km. uzaklıktadır.

Ksara

Anjar

Baalbek

Efes Artemis Tapınağı

Efes Artemis Tapınağı

Dünyanın 7 harikasından biri olan “Ephesos Artemis Tapınağı”: ülkemiz sınırları içinde, Selçuk ilçesinde-Efes Müzesinin hemen arkasında, Selçuk’tan Kuşadası’na ilerlerken: sağ yanda, uzaktan görülmektedir. Ancak: elbette yalnızca temel kalıntıları yani yeri görülebilmektedir.

Evet: bu tapınak: tarihi süreç içinde: 5 kez yapılmış ve 5 kez yanmış veya yıkılmıştır. En son olarak ise, günümüze yalnızca söylediğim gibi, kurulduğu yer kalmıştır.

Aradan yüzyıllar geçtikten sonra: yöredeki demiryolu çalışmalarında görevli ve arkeolojiye meraklı İngiliz Mühendis John Turtle Wood tarafından: 1896 yılında, Artemis Tapınağının yeri: Küçük Menderes ırmağının ağzı yakınlarındaki sulak bir ovada bulunur.

Tapınak: biraz önce sözünü ettiğim gibi: tarih sahnesinde 5 kez yapılmış ve her seferinde yıkılmış, yok edilmiş ve yeniden yapılmıştır. Ancak: en son yapıldığında: yapı o kadar muhteşemdir ki; zamanının tüm sanat ve kültürü bir araya getirilmiş ve “Dünyanın 7 harikasın dan biri ortaya çıkmıştır.

Yani: tapınağın bir dünya harikası olarak nitelendirilmesinin nedeni: mimari yapısı ve süslemede kullanılan sanat eserleridir.

Bu yüzden: okuru fazla tarihi bilgilere girerek bunaltmadan: önce Tanrıça Artemis hakkında biraz bilgi ve ardından, Artemis Tapınağının mimari özellikleri hakkında bilgi vererek, ülkemiz topraklarındaki bu dünya harikasını size tanıtmak istiyorum.

Artemis:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı; Aslen Yunan mitolojisinde bir tanrıça olarak bilinmektedir. Tanrıların babası olarak nitelendirilen Zeus’un kızı, Apollon’un kız kardeşidir. Avcıdır ve aynı zamanda yer altı tanrıçasıdır. Romalılar kendisine “Diana” derlerdi.

Ancak: Efes yöresinde bilinen Artemis: mitolojideki bu Artemis ile aynı değildir. Efes Artemis’i daha farklıdır ve Efes şehri ile birlikte anılır ve bilinir. Çünkü: o, Efes şehrinin her şeyidir.

Efes şehrinin: dinsel ve politik yaşamında önemli rol oynamıştır. Kendisine ne zaman gereksinim duyulsa, rolünü oynardı. Zaten: erken dönemden itibaren, kutsal yerleri ziyaret eden dindarları ve gezginleri kendisine çekmiştir.

Efes Artemis’i “insanlara bir an kendisini gösteren tanrıça” olarak biliniyordu. Kutsal bir pencerede belirebilir ya da tören alayında atlı bir arabayla taşınabilirdi. Tanrıçanın görünme töreni, eski bir Doğu geleneğiydi. Artemis Tapınağının alınlık duvarında, tanrıçanın aşağıdakilere görünebileceği büyük bir pencere vardı. Bu görünme penceresi türü Frigya kültürünün tapınaklarında düzenlenen dini törenlerden gelen bir uygulamaydı.

C. Vibius Salutaris isimli bir bağışçı:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Artemis’in doğum günü onuruna yapılan şenlik için; bir tören alayını donatmıştır.

Bu alayda, sanki bütün Efes halkı bulunmuştur. Bunlar arasında: yöneticiler, müzisyenler, rahipler, rahibeler, dansçılar, gençler, kurban gereçlerini taşıyanlar, kurbanlık hayvanları sürenler, atlılar ve en önemlisi tanrıça heykellerini taşıyanlar bulunmaktadırlar.

Alayın amacı: tanrıçanın heykelini tapınaktan çıkarıp tiyatrodaki gösterilere götürmek, dönüşte de kutsal alandaki kurban töreninin izlenmesini sağlamaktır.

Gelelim Artemis Tapınağına; Tapınak: dönemin en önemli, güçlü ve zengin şehirlerinden Efes antik kentinin, yalnızca 200 metre yakınındadır. Şehir ile tapınak arasındaki kutsal yol: antik dönem yazarlarının tanımlamalarına göre, 190 metredir. Bu yol “kutsal yol” olarak bilinir.

Tapınak: 6000 metre karelik bir alana yapılmıştır ve çevresinde: 400 metre genişliğinde bir koruma alanı bulunmaktadır.

Tapınak gelirleri: ziyarete gelenler ve kutsal limanı kullanan gemilerden elde edilmektedir. Ayrıca: tapınağın açık avlusunda: iş gören tüccarlar da, tapınağa belli bir pay ödemektedirler.

Bunlar: tanrıçanın kült heykellerini ve tapınağın gümüşten yapılmış minyatür kopyalarını satarak para kazanıyorlardı. Ayrıca: yine tapınak avlusunda; kehanet bilimcileri falcılar, büyücüler, kurban eti satan rahip ve rahibeler de bulunuyordu.

Dönemin insanları: tapınakla olan ilişkilerini çok dikkat ediyorlardı.

Son Lidya kralı Kroisos: Artemis Tapınağına bağışta bulunur. Ardından, Pers kralı Kyros ile MÖ.546 yılında yaptığı savaşta yenilir ve Pers kralı tarafından büyük bir odun yığını üzerine, ateşe atılacak iken, bir kadın kahin belirir ve kendisini ölümden kurtarır.

Evet: şimdi tapınağın yapım aşamaları hakkında bilgi vermek istiyorum. Daha önce söylediğim gibi, tapınak antik dönemde, 5 kez yapılmış ve her seferinde yakılmış-yıkılmış ve yok edilmiştir. Ancak: yine her seferinde, bir öncekinin mimarisi esas alınarak, yeniden yapılmıştır.

Kazılardan elde edilen bilgilere göre, ilk tapınağın MÖ.600 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Son tapınaktan önce ise: tapınak tarihini son derece etkileyen bir olay yaşanır.

O dönemde: Efes şehrinde yaşayan “Herostratos” isimli bir şahıs, sırf ünlü olmak adına, çevresindekilerin de yaptığı tahrikler sonucu: MÖ. 21 Temmuz 356 tarihinde; “Artemis Tapınağı” nı yakar. Bunun üzerine: gerçekten tarih sahnesinde “ünlü” olur ve ismi: şan ve şöhret tutkunu, kötü şöhretli kişilere verilen bir deyim olur.

Bu yangın olayının kahramanı “Herostratos” ile ilgili diğer bir söylenti ise: aslında Kayralılarla yaşanan şiddetli bir çatışmaya romantik bir kılıf uydurmaktır. Karyalılar, bu çatışmada, tapınağı kolayca yakmış olabilirlerdi.

Çünkü, antik çağlardaki çatışmaların çoğunda, düşmanın en önemli yapısını yok etmek hedeflenirdi. Ancak, bu teori eksiktir, çünkü bölgedeki kazılarda Karya istilasına ait herhangi bir buluntu bulunmamıştır.

Bu yangın olayının diğer bir yönü:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Tanrıçanın kendi tapınağını yanmaktan koruyamamış olmasıdır. Ancak: yine antik dönem yazarlarının yazdıklarına göre: Tanrıça Artemis, o gece, Efes şehrinde değil, Makedonya’nın Pella şehrindedir ve Büyük İskender’in doğumuna yardımcı olmaktadır.

Çünkü: yıldızlar, o gün doğacak kişinin: büyüdüğü zaman büyük bir kral-imparator olacağını, o çağ dünyasının her yönüne akınlar yapacağını ve ülkeleri ele geçireceğini ve yeni bir çağ yaratacağını söylemişlerdir. Evet: antik dönem yazarlarından Plutarkhos’a göre: Artemis, o gece başka bir işle meşguldür ve tapınağının yanmasına engel olamamıştır.

Her ne kadar tapınak yanmış olsa da, Efesliler, Artemis olmadan yaşayamazlardı. Bu yüzden: şehir yöneticileri ve halk birleşerek, yeni bir tapınak yapmaya karar verirler.

MÖ.2’nci yüzyıl başlarında: bir yandan mimarlar, öte yandan yüzlerce-binlerce esir: yeni tapınağın baş mimarı Giritli “Kheirokrates” idaresinde durmadan çalışarak, 6000 metrekarelik alanda, yeni bir tapınak yapımına girişirler.

Zorlu ve yorucu çalışmalar yıllarca sürer. Bu çalışmalar sırasında: Tanrıça, yine zaman zaman devreye girerek tapınağının yapılmasına yardımcı olmaktadır. Öyle bir an gelir ki; tapınağın alınlığına bir taş yerleştirmek gerekmektedir.

Ancak: bu büyük ve ağır taş; bir türlü buraya yerleştirilemez. Bunun üzerine, mimar, uykusuz ve sıkıntılı günler-geceler geçirir. Bir gece uykusunda: Artemis kendisine “artık düşünme, o taşı kendi ellerimle yerleştireceğim” der ve mimar, ertesi gün sabahı uyanıp tapınağa gittiğinde, bu devasa taşın, alınlıktaki yerine yerleştirildiğini görür.

Tapınak hakkındaki bilgiler: yalnızca antik dönem yazarlarının yazıları ve yine o döneme ait “sikkeler” üzerindeki resimlerden elde edilmektedir.

Çünkü: yazının sonunda söz edeceğim gibi, tapınak Ostragotların bölgeye saldırıları sonucu yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır.

Tapınak hakkındaki antik dönem yazarlarının yazılarında elde edilen bilgiler şunlardır

Roma döneminin ünlü yazarı Plinius: bu muhteşem tapınak hakkında şunları yazar “Efes’teki Artemis Tapınağı, gerçekten hayranlık uyandıran görkemli bir yapıttı. Bütün Asya’nın gayretiyle 220 yılda inşa edilmiş, yer sarsıntılarından zarar görmesin diye, bataklık bir yere yapılmıştır. Bataklığın üzerine, kömür ve yün döşenerek, tapınak bunların üzerine oturtulmuştur.

Yapının uzunluğu: 130 metre, genişliği ise 68 metredir. Yapıda: çeşitli krallar tarafından hediye edilen 126 sütun bulunmaktadır. Bunların her birinin boyu 19 metre ve 36 tanesi ise kabartmalarla bezenmiştir. Kabartma bu sütunlardan bir tanesini, dönemin ünlü heykeltıraşı “Skopas” yapmıştır.

Efes Artemis Tapınağı

Tapınak hakkında, döneme ait “sikkeler” den elde edilen bilgiler ise şunlardır

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Büyük tapınak: MS ilk 300 yıl sırasında: Efes şehrinde sağlam ve ayakta durur olarak sikkeler üzerinde görüntülenmiştir. Bu kanıtlar: mimarlık tarihçileri tarafından değerlendirilmiştir. Tapınağın planının çıkarılması için, yalnızca bir sikke kullanılmıştır.

Bu sikkede: tapınak cephesinde bulunan 4 sütun: kilise benzeri bir yapıyı temsil etmektedir. Ancak, yine de, sikkeyi yapan sanatçı tarafından: anıtın bir sikke üzerine sığdırılması için yapılan küçültme çalışmalarında, önemli değişiklikler yapıldığına da inanılmaktadır. Yani, sikkeler üzerindeki görüntülere güvenilmemektedir.

Ancak: temel kalıntısı denilen tabakada bulunmuş sikkeler, nispeten gerçek görüntüyü yakalamışlardır. Bu sikkeler: tapınağın başka bir probleminde önemli rol oynarken, buluntu alanındaki en eski yapının tarihlendirilmesini sağlamaktadırlar.

Kroisos yani yapının temelinde: çoğu birikinti tabakası içinde, bilinen en eski sikkelerden 87 tanesi bulunmuştur. Birikinti tabakası MÖ.625-575 yılları arasına tarihlenmektedir. Yani, buluntu alanında, Kroisos Tapınağından çok önce yapılmış, başka bir tapınak bulunma olasılığı yoktur.

Mimariyi gösteren sikkelerde: tapınak cephesindeki sütunların altları, kabartmalı kasnaklar tarafından süslenmektedir. Sütunlardan 36 tanesi, kabartmalarla bezelidir. Bu sütunlar, bir Yunan tapınağı için alışılmış değildirler. Sütunların altlarına süslü kaideler yerleştirme geleneği: daha önce Hititlerde görülmüş olup, bu bölgede de yalnızca Efes şehrinde Arkadiane caddesinde görülmüştür.

Sikkeler üzerinde resmedilen tapınak resimlerinde: podyum basamaklarının kenara doğru çıkık olduğu görülür. Çünkü: dört kenarın hepsinde sütunlar bulunmaktadır. Hatta, kenarlarda iki sütun sırası görülür. Evet, tapınak alanındaki sütun ormanının, Mısır büyük tapınaklarından esinlenildiğinden kuşku yoktur. Çünkü: mimar Khersiphron, Girit’ten gelmiştir.

Kazılarda bulunan “İon sütun başlıkları” sikkelerdeki modellerde de görülmektedir. Yine sikkeler üzerinde görülen süslü kabartmalar, sunak avlusuna ait olabilir.

Sikkeler,

Tapınağın çatıyla kapatılmış olduğunu ve süslü bir alınlığının bulunduğunu göstermektedir. Çatısız tapınaklarda, ön ve arkada, onar sütun bulunmaktadır. Hatta, ana cephede 8 ve arkada 9 sütun bulunduğu söylenir. Ancak, bazı bilim adamları, bu tapınağın yağmura açık olduğunu öne sürmüşlerdir.

Cella bölgesinde de suyu dışarı akıtacak bir kanal bulunmuştur. Ancak, yine kazı bölgesinde kil kiremit ve çörtenler bulunmuş olup, bunlar tapınağın çatılı olduğuna işaret etmektedirler.

Çatı: hafif meyilli, alınlıklarla biten ve yalnızca yapıyı saran sütun sıralarını örten kesik bir çatıdır. Yani, ortası gök yüzüne açık bir çatıdır. Hatta, ahşap bir çatı fikri de ortaya atılmıştır. Bazı bilim adamları, ahşap çatının, asılı bulunan kumaşlarla süslendiğini de söylemektedirler.

Sikkeler üzerindeki resimlerde doğrulanan diğer bir gerçek: tapınaktaki açmalar ya da pencere boşluklarının bulunduğu yönündedir. Efes sikkelerinde betimlenen pencereler, “Magnesia” sikkelerinde görülenlere benzemektedirler.

Efes sikke serilerinde: alınlığın orta penceresinde, kendisini gösteren bir kadın figürü bulunmaktadır. Sikkelerden bir tanesinde, figür: Efes Artemis’ini, diğerinde ise daha çok bir rahibeye benzemektedir. Sunak avlusuyla, karşı karşıya olan tapınak penceresinin, ayinle ilgili kullanımı açıktır.

Sunak avlusu: sanki sunağın tapınakla pek ilgisi yokmuş gibi, alışılmamış yükseklikteki sütunlara ve örneklere uymayan bir girişe sahiptir. Kutsal görünme penceresi, bir törene hizmet vermiş olmalıdır.

Yüksek sunak: avlunun çoğu yerinden, tapınak cephesinin görünmesini engelliyordu. Alınlık penceresi geleneği : Hıristiyanlık dönemi boyunca sürdürülerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Alınlığın dört kadın heykeliyle süslü olduğuna ilişkin tek özgün kanıt: sikkeler üzerinde bulunmuştur. Bu heykellerin pencereleri çerçeveleme tarzı, eski Anadolu’nun kayaya oyulmuş bazı güzel anıtlarında görülen Doğu geleneğidir. Figürlerin sayıca dört ve kadın olmaları, rastlantı değildir.

Çünkü: Amazonları temsil ediyorlardı. Sayılarının dört olması ise: aşağıda anlatacağım bir heykeltıraş yarışması sonucunda seçilen en iyi dört heykelin buraya konulmuş olmalarından kaynaklanmaktadır.

Efes Artemis Tapınağı

Evet: sonuç olarak,

Tapınak: kocaman bir avlu içinde, çok uzaklardan görülecek şekilde tasarlanmış, pırıl pırıl parlayarak gökyüzüne yükselen görkemli bir mermer anıttır.

Dünya üzerinde tamamen mermerden inşa edilmiş ilk tapınak: 130 x 68 metre boyutlarındadır. Tapınağın yüksekliği ise 25 metredir. Tapınak için ayrılan alan toplamı: 6000 metrekaredir.

Tapınağın yüksek terasına: tüm yapıyı çepeçevre saran mermer basamaklarla çıkılıyordu. Bu yüksek podyum bölümü: 78.5 metre genişliğinde ve 141 metre uzunluğundaydı.

Tapınak alanında: yapının yaklaşık 400 metre uzağında bir duvar bulunmaktadır ve duvarla tapınak arasında kalan bölüm özel bir korunma-sığınma alanı olarak ayrılmıştır. Bu korunma-sığınma alanı: bu alana sığınan insanların, herhangi bir müdahale, yakalama, öldürülme gibi durumlardan korunmalarını sağlamaktadır.

Tarihin birçok döneminde: birçok ünlü ve ünsüz kişi, buraya sığınarak ölümden kurtulmayı denemişlerdir. Ancak: bu kutsal alan, zaman içinde, bazı gaddar tiranlar tarafından tanınmamıştır. 6’ncı yüzyılda: Pythagoras isimli bir hükümdar; elde edemediği ve kendisinden kaçarak buraya saklanan bir kadını, uzun yıllar tapınağa hapsettirmiştir.

Kadın umutsuzlukla kendisini asarak intihar eder. Pers kralı Kserkses: Yunanlılarla yapılan savaşta, yenildikten sonra, çocuklarını tapınağa göndermiştir. Bu çocuklara, tapınakta, Yunan tarihinin en renkli kadınlarından olan “Artemisia” bakmıştır. Mısırlı Ptolemaios Euergetes, üvey kardeşi Ptolemaios Physcon ve eşi Eirene: MÖ.259 yılında, tapınağa sığınmış olmalarına rağmen, orada öldürülmüşlerdir.

Marcus Antonius: Kleopatranın kız kardeşi Arsinoe’yi tapınaktan çıkartması için başrahibi zorlamıştır. Daha sonra bir şekilde bu kızı öldürten Antonius; böylece Mısır tahtının Kleopatra’da kalmasını sağlamıştır.

Tapınak içinde: 127 tane İon sütunu bulunmaktadır. Yani, bir anlamda yapıya sütun ormanı denilebilir. Bu sütunların: 36 tanesi ön cephede bulunmaktadır ve bunlar kabartmalarla bezenmiştir. Sütunların yüksekliği 20 metredir. Yivleri spiral kıvrımlı olarak oyulmuş ve gayet zariftirler. Kaideleri ise, kabartmalar taşıyan mermer bilezik şeklindeki bezemelerle süslenmiş ve üstteki yatay mermer kirişi taşıyorlardı.

Onun muhteşem cephe güzelliğini görmek için, gerilere doğru gidip, sunak avlusundan uzaklaşmak gerekirdi. Yoksa, çok yüksekte bulunan, süslü alınlık görülemezdi. Ortadaki sütunların arasından, diğer Artemis tapınaklarında olduğu gibi, Batı’ya bakan kapıdan tapınağa giren ziyaretçiler: tapınağın cephesinin kabartma sütunlu manzarasından daha muhteşem bir görüntü ile karşılaşırdı.

Burada: kabartma, dikdörtgen kaideler üzerine yerleştirilmiş bir “sütun ormanı” ile karşılaşılırdı. Bunları: tapınağın arka bölümünde bulunan, başka bir “sütun ormanı” dengeliyordu.

Tapınak içinde: arka cephede: 9 sütun bulunur. Cella yani tanrıçanın en kutsal bölümü: iki sütun sırasıyla diğer bölümlerden ayrılmıştır. Muazzam yapının tam ortasında bulunmaktadır. Bu kutsal odadaki “Artemis Heykelleri” hakkında kesin bir kanıt bulunmasa da, bunların devasa büyüklükte oldukları ve normal bir insan boyutundan oldukça büyük oldukları kesindir.

Sunak avlusu da sütun ve heykellerle süslenmiştir. Sunak avlusunun içindeki “kurban sunağı” asimetrik olarak yerleştirilmiştir. Sunak: göklere açılan bir kutsal alan olarak bilinir. Bu durum: özellikle “Doğu” dinsel kültüründe yaygındır. Sunak alanlarında tanrının veya tanrıçanın heykeli bulunmazdı, çünkü bu alan “tanrı-tanrıçanın” evi olarak kabul edilirdi.

Tapınak alanındaki heykeller, ünlü heykeltıraş “Praksiteles” tarafından yapılmıştır.

Tapınak inşaatı bitirildiğinde ise: Efesliler; tıpkı Yunanlıların şiir, oyun, atletizm ve müzik alanında yaptıkları gibi, şehirlerinde bir “heykel yarışması” düzenlerler.

Dönemin en ünlü heykeltıraşlarının katıldığı bu yarışma sonrasında, yapılan heykellerden en beğenilen: Pheidias, Polyleitos, Kresillas ve Phradmon tarafından yapılan 4 heykel, tapınağın alınlığına yerleştirilir. Bu tunç-bronz heykeller: kadın figürlüdür ve Amazonları temsil etmektedirler.

Bu heykeller yanında: elbette tapınak kutsal alanında, Tanrıça Artemis’in özel heykelleri de bulunmaktadır. Kazı alanında yapılan çalışmalarda: MÖ.600 yıllarına rastlayan ilk tapınak dönemlerinde, Artemis heykellerinin: ilkel görünümlü, katı biçimli, altın, tahta, fildişi veya kil heykelcikler şeklinde olduğu anlaşılmıştır.

Yani: ilk dönem heykelleri: genellikle “Doğu” ya özgü, Lidya, Pers, Frigya, Asur, Hitit ve Mısır özelliklerini taşımaktadırlar. Bu ilk döneme ait heykellerin “rahibe” heykelleri olduğunu söyleyenler bile bulunmaktadır.

Takip eden dönemde, bir ara tapınakta bulunan Artemis kült heykelinin “asma ağacı” n dan yapıldığı ve heykel çürümesin diye, her yıl yağlandığı yazılır. Çünkü: yapılan kazı çalışmalarında, yörede altın-gümüş gibi değerli maddelerden yapılmış Artemis heykeli bulunmamıştır.

Tapınakta bulunan Artemis heykellerinin diğer en büyük özelliği: halk ve ziyaretçiler üzerinde yarattıkları büyük etkidir. Heykellerin gözleri: değerli taşlarla süslenmiştir ve bu taşlar, ışığı muazzam şekilde yansıtmaktadırlar. Tapınak rahipleri: ziyaretçileri, heykellere bakarken dikkatli olmaları, gözlerine bakmamaları konusunda uyarırlar.

MÖ.2’nci yüzyıla gelindiğinde ise: bu kez Artemis kült heykellerinin “memeli” olduğu görülür. Çok memeli bu heykel türü: bir ana tanrıçayı yansıtmaktadır. Göğüsleri bir kadının doğurganlığının simgesidir.

Kaskatı duran heykelin alt bölümü: Mısır mumyalarının tabutlarına benzer. Geyik, boğa, aslan, grifon, sfenks, siren ve arılardan oluşan bezemeleri: Doğu’ya özgü yaratıklardır. Ancak, yine de heykelin bu özellikleri hakkında, günümüzde çelişkiler mevcuttur. Memelerinin aslında: hurma, meşe palamudu, devekuşu yumurtası, boa testisleri, muska torbaları veya başka süsler olup olmadığı tartışılmaktadır.

Ancak, bu süsler neyi ifade ederse etkin: Artemis heykeli, MÖ.3’ncü yüzyıldan, MS.3’ncü yüzyıla kadar geçen 600 yıllık süreçte: yani tapınak yıkılana kadar bölgedeki kutsallığını sürdürmüştür.

Evet: uzun uğraşlar sonucu tapınak bitirildiğinde: yöre Hıristiyanlığın yayılmasında görevli din adamları tarafından ziyaret edilir. Bu ziyaretlerle ilgili anılar: bölgedeki kazılarda bulunan bir yazıttan öğrenilmiştir.

MS.1’nci yüzyılda:

Aziz Paulus: Korinthos şehrinden, dönemin zengin ve gösterişli Efes şehrine gelir. Efesli kuyumcu Demetrios’un sürüklediği, şehirlilerden oluşan kalabalık ile, Paulus’un şehrin tiyatrosunda karşılaşmaları sırasında: Paulus, gümüş Artemis idolleri aleyhinde konuşunca, kalabalık “Efeslilerin Diana’sı yücedir” diye bağırırlar.

Daha sonra Efes şehrini ziyaret eden Aziz Yuhanna: şehirde dolaşırken “dudakları yaldızlanıp, yüzüne peçe örtülmüş “boyalı Artemis heykelleri” gördüğünden söz eder. Ayrıca: Tanrıça şenliklerinde, tiyatro bölümündeki kurban dumanının yoğunluğunun güneşi perdelediğini belirtir. Boru çalan rahipleriyle, tapınağa doğru giden tören alayını da izlemiştir.

13’ncü yüzyıla ait bir Fransız el yazmasında: Aziz Yuhanna’nın: Artemis heykelini yakışı gösterilmektedir.

MS.2’nci yüzyıla gelindiğinde ise: bu kez Efes şehrinin ve tapınağın en ünlü ziyaretçisi “Büyük İskender” gelir. İskender: Anadolu’daki Perslileri yenip, tüm şehirleri ele geçirdikten sonra bölgeye geldiğinde henüz 22 yaşındadır.

İskender: gerek doğumuna yardımcı olması nedeniyle ve gerekse Efeslilerin inançlarına duyduğu saygı nedeniyle: tapınak onuruna büyük törenler düzenler ve kurbanlar kestirir. Panayır dağı çevresindeki kutsal yolda, Artemis heykellerini elleri üzerinde taşırlar. Dağın çevresinde dolaştıktan sonra, tapınak alanına girerler.

İskender: tapınak için maddi bağışta bulunmak istediğini ancak, bunun karşılığında isminin, tapınak duvarlarına kazınmasını ister. Bunun üzerine: tapınak duvarlarında böyle bir isim kazıma istemeyen Efesliler: ilginç bir çözüm bulurlar ve İskender’e “ Nasıl olurda bir tanrı, başka bir tanrıya tapınak yaptırabilir” diyerek, İskender’i bir yandan “tanrı” katında onurlandırarak öte yandan isminin tapınak duvarlarına yazılmasını engellerler.

Bunun üzerine: İskender, Efeslilerin Perslere daha önce ödedikleri vergiyi kaldırdığını, bu vergiyi tapınağın masrafları için kullanılmasını söyler.

Büyük İskender: bölgede bulunduğu dönemde: tapınakla ilgili olarak tutarsız uygulamaları ile tarihe geçer. Bir keresinde: tapınak sığınma alanına giren bir köle için baş rahibe rica da bulunarak tapınak kurallarına uyarken: başka bir keresinde yine tapınağın sığınma alanına giren iki köleyi, sığınma alanından zorla çıkarttırır ve taşlatarak öldürterek tapınak kurallarını ihlal eder.

MS. 263 yılına gelindiğinde: Ostragotlar bölgeye saldırırlar ve şehirlerde olduğu gibi, Artemis Tapınağını da yakıp-yıkıp yok ederler.

MS.3’ncü yüzyıl sonlarında:

Efesliler, yeni bir tapınak inşa etmek üzere girişimlerde bulunurlar. Ancak: öncekilerden daha basit olarak yapılan tapınak, bu kez MS. 401 yılında: İncil yazarı Aziz Yuhanna tarafından yıktırılır. Efesliler Hıristiyanlığı kabul ettiklerinde: Artemis Tapınağı kalıntıları, bölgedeki başka yapıların inşaatlarında kullanılır.

Yine de: Efeslilerden birçoğu: bu kutsal alandan geriye kalan taşlara ve Artemis idollerine tapınmaya devam ederler. Hatta: halen Selçuk-Artemis Müzesinde bulunan muhteşem 3 Artemis Heykelinin: Efes antik kentinde yapılan kazılarda: bir evin bodrum katında öylece toprağa gömüldükleri anlaşılmıştır.

Yani: Efesliler, Hıristiyanlığın bölgede yayılması üzerine, Artemis Heykellerini, kırıp atmamışlar, toprağa gömerek saklamışlardır.

MS.17’nci yüzyıla gelindiğinde ise: Efes: ıssız, yoksul ve bakımsız bir köydür. Ama insanlık Artemis Tapınağını unutmamıştır. İtalya-Napoli şehrinde, antik döneme ait “çok memeli bir Artemis heykeli” günümüze kadar ulaşmıştır.

Hatta: Napoli’de bulunan bu heykel, 16’ncı yüzyılda, Vatikan’da: ünlü sanatçı Rafaele ve 18’nci yüzyılda yine ünlü sanatçı Tiepolo’ya; resimlerinde modellik etmiştir.

Efes Artemis’i ve Artemis Tapınağı resimleri, kazılarda o döneme ait sikkeler çıktıkça: bunların üzerindeki resimler baz alınarak, canlandırmalar yapılmış ve yayınlanmıştır. Ünlü çağdaş ressam “Salvador Dali”, bir resminde, Artemis Tapınağının bu canlandırılmış figürünü model olarak kullanmıştır. Hatta: Tanrıça Artemis’in dans eden bedenlerini de tapınak ile birlikte resmine eklemiştir.

1780 yılında ise: Edward Gibbon isimli yazar: Artemis Tapınağının yıkılışını, hüzünlü bir ifadeyle anlatmaktadır. Görmediği bu anıt hakkında şunları yazar “Sanat ve zenginlik, o kutsal ve muhteşem yapıyı dikmek üzere el birliği etmişti.

Birbirini izleyen: Pers, Makedonya ve Roma imparatorlukları, yapının kutsallığı önünde saygıyla eğildiler, ihtişamına ihtişam kattılar…”

Günümüzde: Selçuk ilçesinde bulunan Artemis Müzesinde: halen muhteşem güzel bir “Artemis” heykeli bulunmaktadır. Efes antik kentinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bu memeli Artemis heykeli: güzelliğiyle izleyenleri büyülemektedir.

Kazılarda bulunan diğer çeşitli kalıntıların ise, Londra-British Museum’da özel bir salonda bulunduğu söylenmektedir ki, ben görmediğim için burada ne gibi kalıntılar olduğu hakkında bir şey söylemek istemiyorum.

İşte: muhteşem mimarisi nedeniyle, Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Artemis Tapınağının benzersiz hikayesi böyledir.

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı

Dünyanın 7 Harikası Mısır Keops Piramidi

Dünyanın 7 Harikası, Olympia Zeus Heykeli