Malatya Yeşilyurt

Malatya Yeşilyurt

İlçe Malatya’ya çok yakındır ve ulaşımın rahat sağlanması gibi nedenlerin yanı sıra çok sayıda park, bahçe, piknik ve mesire alanı olması nedeniyle, özellikle ilçe yaz aylarında oldukça canlı ve kalabalıktır.

Malatya Yeşilyurt

TARİHİ

Bölgenin tarihi, Malatya şehrinin tarihiyle aynıdır. Buranın eski ismi “Çırmahtı” dır. Cumhuriyetten sonra Malatyalı devlet adamı İsmet İnönü’ye atfen, İsmetpaşa adıyla anılmış, 1957 yılında ilçe olmuş ve adı Yeşilyurt olarak değiştirilmiştir. İlçe 2012 tarihinde kabul edilen bir yasa ile, Malatya Büyükşehir Belediyesine bağlı iki merkez ilçeden biri olmuştur.

Malatya Yeşilyurt

GENEL

İlçenin yerleşim yerinde arazinin çoğu dağlıktır. Kuzeyde Malatya, batıda Akçadağ ve Doğanşehir, güneyde Adıyaman ve Çelikhan ile çevrilidir.

Malatya Yeşilyurt

GEZİLECEK YERLER

 

BÜRÜCEK YAYLASI ARKEOLOJİK YERLEŞİMİ

Bürücek yaylasına giden yolun 13’ncü kilometresinde, yolun 200 metre doğusunda tepelik bir alandadır.

Yüzeyin hemen altında Horasan örgülü bina kalıntıları vardır. Gözetleme yeri alanı, Üçgöze mahallesi yol ayırımına 1700 metre mesafededir ve Geç Roma dönemine aittir.

Malatya Yeşilyurt

CİHANKALESİ ARKEOLOJİK YERLEŞİM ALANI

Atalar mahallesi Fadıloymağı mezrası mevkiindedir.

Malatya-Ankara karayolunun 10’ncu kilometresinden sola devam eden Atalar Mahallesi-Fadıloymağı yolunu takiple, köprüden sağa devam eden stabilize yolla ulaşılan Fadıloymağından 7.5 km toprak yolu sonundaki tepelik alandadır. Cihankalesi’ndeki kayalık-tepelik yamaç alanda taş duvar yerleşim izleri, Horasanla örgülenmiş ve kaçak kazıyla ortaya çıkan duvarları kireç katkılı sıvayla sıvanmış mekanlar vardır.

Üst bölümde mezarlık alanı da olabilir. Çevrede az miktarda Tunç dönemi seramik izine rastlanır. Başka bir alandan getirildiği düşünülen, karaz tipi iki parça bulunmuştur. Yoğun Roma ve Bizans seramik ile demir cüruflarına rastlanmıştır.

GÖZBABA TÜMÜLÜSÜ

İkizce-Fatih arasında, Elemendik mevkiindedir.

Tümülüs, yaklaşık 40 metre çap ve 8 metre yükseltiye sahiptir. Yapılan kaçak kazılar neticesinde, mezar odası dromosu olduğu tahmin edilen taş bloğun bir kısmı açığa çıkmıştır. Tümülüs, MS 2’nci yüzyıla tarihlenmektedir. 140 x 170 metre ebatlarında olan yerleşim yerinde, tarla yolu ve modern tarım nedeniyle ortaya çıkan tahribat alanlarında, savunma amaçlı kullanıldığı düşünülen, yaklaşık 1 metre kalınlıkta, 170 metre takip edilebilen taş duvar kalıntısı yer almaktadır. Yüzeyde bulunan amorf keramik parçaları Demir Çağı ve Geç dönem özellikleri taşımaktadır. Dalgalı yivli, kabartma bezemeli ve kırmızımsı kahverengi astarlı, baskı bezemeli mallar Demir Çağının keramik özelliklerini yansıtır.

HÖYÜKTEPE TÜMÜLÜSÜ

Eski Görgü mahallesinin kuş uçuşu 900 metre güneybatısındaki tepelik alanın uç kısmındadır. Çapı 50 metre, yüksekliği 7-8 metredir. Üstü kaya parçalarıyla yığıntılıdır. Tümülüs ve çevresindeki alan Geç Roma dönemine tarihlenir.

KADI KALESİ YERLEŞİMİ

Görgü’nün kuzeybatısındaki yüksek tepenin güney düzlüğünde başlayan yerleşim izleri, tepe uç noktasına doğru kaya kütleleriyle kesintiye uğrar. Tepe noktasında yerleşim yapı izleri görülür. Bizans döneminde yerleşim gören tepede, döneme ait seramik parçaları tespit edilmiştir.

KALETEPE ARKEOLOJİK YERLEŞİMİ

Malatya-Kayseri karayolunun 14’ncü kilometresinde Kuşdoğan’a giden yolu takiple, Kuşdoğan’ın 1 kilometre kadar güneyindedir.

Kuzey-güney uzantılı, kuzeyde 10 metre dolgu tabakalı, güneyde düz yerleşimlidir. Tepenin kuzey yamacı, doğal dik bir ana kaya üzerine yaslanmıştır. Tepenin kuzeybatı yamacına kadar uzanan ve tepelik alanı çevreleyen muhtemelen savunma amaçlı kullanıldığı düşünülen taş bir mimari kalıntıdan söz edilir.

Kaletepe’nin özellikle güney ve kuzeybatı yamaçlarında kaba, çarkta yapılmış, mineral katkılı çok iyi pişirilmiş Roma dönemine ait olabilecek keramik buluntuların yanı sıra elle yapımmış, kabartma bezemeli, baskı bezemeli ve yivli keramik parçaları, Erken Tunç Çağı özelliklerini taşır. Batı yamaçta mezar olabileceği düşünülen yerleşim izi vardır. MÖ 3000 yıllarına ve Bizans Dönemine ait yerleşim izleri gözlenir.

KALETEPE HÖYÜĞÜ

Mollakasım Mahallesi Şabandede mevkiinde bulunan höyük, yapılan yüzey araştırmalarına göre Roma ve Bizans devirlerini kapsar.

Dört tarafı vadi ile çevrili bu yerleşim yerinin kuzey ve kuzeydoğu yamacı modern tarım nedeniyle kısmen zarar görmüştür. Höyüğün özellikle tepe noktasında çeşitli noktalarda kaçak kazı izleri belirlenmiştir. Kaçak kazıların yarattığı tahribattan Orta Çağ ve Roma dönemine ait olabilecek üst üstü yapılmış taş duvar kalıntıları açığa çıkmıştır. Kaletepe höyüğünde Geç Demir Çağına tarihlenebilecek ağız kenarları baskı ve kabartma bezemeli keramik parçaları bulunmuştur. Bir konglomera üzerinde yer alan höyüğün yüksekliği 14-15 metre civarındadır. Görünümü yayvan koniktir.Höyük üzerinde kaçak kazılarda meydana çıkan beşik tonozlu bir mekan vardır. Buranın bir Bizans kilisesi veya bazilikası olabileceği sanılmaktadır.

ROMA MEZARI

Taftacık mevkiinde, eğimli bir tepenin doğusunda bulunan mezar yüzeyin 50-60 cm aşağısından başlar. Mezarda iki tane deforme olmuş iskelet, bir adet sağlam, iki adet de kırık cam koku şişesi bulunmuştur. Duvar yapısı, kalker karakterli 26 cm kalınlıkta ve 190 x 160 x 110 x 160 cm ebatlarındadır. Mezar üzerinde üç adet kapak taşı vardır.

 Malatya Hekimhan hakkındaki gezi yazım için Hekimhan

Kars Selim

Kars Selim

Selim, Kars il merkezine 32 km uzaklıktadır. Selim, Sarıkamış arası uzaklık: 25 km.

TARİHİ

İlçenin ilk kuruluşuna ait kanıtlar yoktur. Ancak ilçe ilk olarak Malakanlar tarafından “Nova Selim” adıyla kurulduğu söylenir. Uzun yıllar çeşitli devletlerin hakimiyeti altında kalan bölge, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Ruslar tarafından işgal edilmiş, Ermeni mezalimi yaşanmış ve ardından Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı Kurtuluş Savaşı sonrasında, 30 Eylül 1920 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır.

İlçeye ilk giren birliğin komutanı Şehit Yüzbaşı Reşit Balkanlı’dır. 1957 yılına kadar nahiye olan Selim, Sarıkamış ilçesine bağlıdır. 1957 yılında ilçe statüsü kazanmıştır.

Kars Selim

 

GENEL

İlçe merkezi, Sarıkaşım-Kars karayolu üzerinde yaklaşık 5 kilometrelik bir şerit halinde yerleşmiş, 3 mahalleden oluşur. İlçe Doğu Anadolu bölgesinin en yüksek yaylaları üzerinde bulunmaktadır. Erzurum’un kuzeyinden Çıldır gölüne kadar uzanan Allahüekber dağları ve Kızılgedik dağlarının güneyinde kalmaktadır. Batıda Sarıkamış ormanları ile çevrilmiştir. Doğu’da Kars ovası bulunur. Deniz seviyesinden ortalama yükseklik 1830 metredir. Bölge çayır ve meralarla kaplıdır. Kars çayı, bölgedeki birçok dere ile güçlenir ve Kars’a doğru akar. Yörede sert kara iklimi hakimdir. Sibirya’dan gelen yüksek basınç, sürekli bölgede etkilidir. Kış yaklaşık 7-8 ay sürer. Kar yağışı Kasım-Nisan ayları arasında hiç durmaz. İlçenin en büyük özelliklerinden birisi de ilçe dışına göç vermesidir.

Kars Selim

 

CİRİT

Atlı cirit oyunu, genellikle bahar aylarında sayıları değişebilen 10-15 kişilik iki takım arasında oynanır. Her atlının elinde, normal bir mızrak kalınlığında ve yaklaşık 1.5 metre uzunluğunda, meşe dalından bir sopa bulunur ve takımlar 100 metre kadar aralıklarla karşılıklı dizilirler. İçlerinden birinin, rakip safa doğru yaklaşarak ciridini seçtiği bir atlıya fırlatır, kaçar oyun başlar. Karşılıklı hücumlarla gelişen bir kovalamaca şeklinde devam eder.

Süresi iki devre halinde 1.5 saat kadardır. Attığı ciritle, rakip oyuncuyu vuran başarılı kabul edilir ve sayı alır. Atı vuran ise başarısız sayılır ve puan kaybeder. En yüksek puanı, kendisine atılan ciridi, havada yakalayan oyuncu kazanır. Rakibine çok yaklaşıp ciridini atmadan atar gibi yaparak ona “aman tanıyan” oyuncu da yine yüksek puan alır.

Atların birden hızlanma ve hız kesmeleri, ani manevra yapmaları, oyuncuların vücutlarına değmemesi için eğer boşaltmaları, atlarından inmeden eğilerek yerden cirit almaları ve özellikle kendilerine atılan ciridi havada yakalamaları, oyunun en hareketli ve en heyecanlı figürleridir. Geleneklere göre, cirit isabet etmesiyle bir oyuncunun ağır yara alması veya ölmesi, oyunu durdurmaz ve şikayetçi olmayı gerektirmez.  

Evet, Kars Selim ilçesine yolunuz düşer olur da bir cirit müsabakası izleme imkanınız olursa, müsabakayı izlemeden önce, yukarıda yazdığım kurallarla ilgili kısa notlar, inanıyorum ki, müsabakayı izlemenizde yardımcı olacaktır.

Kars Selim

GEZİLECEK YERLER

Kars Selim

SELİM TREN İSTASYONU

İlçe merkezinden 3.5 km uzaklıktadır. Kars garına 35 km, Sarıkamış istasyonuna 25 km uzaklıktadır.

Kars Selim

Denizden yüksekliği 1857 metredir. İstasyon binası Ruslar tarafından yapılmıştır. Ender olarak ayakta kalan yapılardan biridir. Rus demiryolları yapılarının bir uzantısı olarak görülür. İki katlı binada, bir zamanlar personel lojmanı olarak kullanılan 5 daire, idare binası, şef odası ve yolcu bekleme salonu, dışarıda bulunan bir diğer bina malzeme binası olarak kullanılmaktadır.

Yine su kulesi bütün heybetiyle ayaktadır. Sarıkamış yönünde ise işçi barakası ve yol çavuşu (hat bakım ve onarım memuru) lojmanı bulunmaktadır. İstasyonda yükleme rampası ve açık yük hangarı vardır. Bunun dışında istasyonun tam karşısındaki alanda, demiryolu yanında iki mezar bulunmakta olup, mezar sahipleri hakkında bilgi yoktur.

Evet tarihi süreçte oldukça hareketli günler geçiren tren istasyonu günümüzde terk edilmiş görüntüsü vermektedir. İdare binası dışında, kullanılmayan kısımları bakımsızlıktan tahrip olma durumuna gelmiştir. Tren yolunun her iki tarafı yeşillendirilerek tabii bir koruma duvarı oluşturulmuştur. Çamlar, ray kenarlarına sıralı şekilde konumlandırılmış görüntüsüyle ilgi çeker. İstasyon zaman zaman cirit gösterilerine ev sahipliği yapmaktadır.

Kars Selim

BALIKLI GÖL

İlçe merkezine bağlı Dölbentli köyünde Balıklı gölde yaşayan balıklar, insanların ilgisini çekecek özellikler taşır. Balıklar başka sularda yaşayamazlar.

Kars Selim

 

Balıkların sırtında yara izleri vardır. Bu yara izleri hakkında anlatılan bir hikaye var. “Bir harbe giden askerler, savaştan yaralı olarak dönerler. Sırtlarındaki yara da o harpten kalmaymış, askerler burada balığa dönüşmüşler.” Bu balıklar üreyemedikleri için sayıları artmıyor, öte yandan bu balıkları avlamak ta günah sayılıyor.

Gölü ziyarete gelenler, balıkları beslemek için ekmek ve buğday gibi yiyecekler atıyorlar. Yine bir rivayet “Geçmişte burada yakaladığı balığı evinde pişirmeye çalışan bir kadın, tavanın patlaması sonucu kör olur. Bu yüzden, bu balıkları kimse avlayıp pişirmiyor.” Ayrıca, bu gölün suyunun romatizma, cilt ve cüzzam gibi hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor.

 Kars Sarıkamış Kayak Merkezi hakkındaki yazım için Sarıkamış Kayak

Kars Susuz hakkındaki yazım için  Susuz

Kars Kağızman

Kars Kağızman

Kağızman ilçesi, il merkezi Kars’a 71 km uzaklıktadır. Kağızman, Tuzluca arası uzaklık: 62 km.

TARİHİ

MS 515 yılında Kars güneyinde Aras nehri boyuna yerleşen Hazar Türklerinin Kalıs/Kalız boyu: bu bölgeye “Kalızvan” ismini vermiştir. “van” eki yurt anlamına gelir yani burası Kalız-yurdu anlamında isimlendirilmiş ve bu isim zaman içinde değişerek günümüze “Kağızman” olarak gelmiştir.

898 yılında Azerbeycan emiri Sacoğlu Afşin, Kars’ı kuşatınca Kars Bagratlı Kralı I. Sembat, kaçarak o yılın kışını Kağızman’da geçirmiştir.

1229 yılında kendisine karşı muharebeye hazırlanan Gürcülere karşı Celaleddin Harzemşah (1220-1231) mevsimin kış olmasına bakmaksızın, yürüyerek, diğer muharebelerde de olduğu gibi, şahsen çok şecaat göstererek Tiflis’i alıp, yine Gürcüler elindeki Kağızman ve bazı müstahkem kaleleri de ele geçirdi.

1468 yılında yörede Akkoyunlu hakimiyeti görülür. Aynı dönemde, yörede altın madeni yatakları bulunduğu için, ismi “Kızıldere” olarak değiştirilmiştir. 1534 yılında ise yörede Osmanlı hakimiyeti görülür. Yakın geçmiş tarihte Kağızman, Kars ilinin diğer ilçeleri gibi Rus ve Ermeni işgali altında kalmış, 1 Ekim 1920 tarihinde ise işgalden kurtarılmıştır.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, 1646 yılında Kağızman’a geldiğini yazar. İlçeyi anlatırken, Anı hükümdarı Nuşirevan’ın kızlarından Narin’in Kağızman çarşısına, bir kale yaptırdığını ve kalenin onun adıyla anıldığını yazar. Ancak çarşı merkezindeki Kağızman kalesinin, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.

Kars Kağızman

GENEL

İlçe, Aras nehri yatağında verimli topraklara sahiptir. Ilıman bir iklim hakimdir. İlçenin çevresi, yüksek dağlar ve verimli ovalarla çevrilidir. Ancak ilçe, faylar ve kırıklar üzerine yerleşmiştir. Dolayısıyla zaman zaman yörede tehlikeli depremler olmaktadır. 1104-1962 yılları arasında 13 büyük deprem olmuştur. Diğer taraftan düşma, kayma ve sürünme şeklinde kütle hareketleri olmaktadır. İlçenin ekonomisi, hayvancılık üzerine kurulmuştur. Büyük ve küçük baş hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır. Yörede elma ve kayısı yetiştiriciliği de önemlidir.

Kars Kağızman

GEZİLECEK YERLER

Kars Kağızman

KEÇİVAN KALESİ-TUNÇKAYA KALESİ

İlçenin kuzeybatısındaki Aladağ eteğinde ilçe merkezine 40 km uzaklıktaki Tunçkaya köyündedir. Yerleşimin hemen yukarısında yarımada şeklinde sarp bir kayalıklardadır.

Halk arasında kalenin isimleri: Keçivan, Geçivan, Geçvan’dır. Kale tek kapılı şehir diye adlandırılır. Çünkü üç tarafı uçurumlu, kayalıklar üzerine kurulmuştur. Giriş kapısındaki yüksek hisarları ve surlarıyla ayakta olarak günümüze ulaşmıştır.

MÖ 650-MS 16 yılları arasında, Kafkaslardan gelerek Aras boylarına yerleşen Saka Türklerinin hükümdarı Alp-Er Tunga’nın yaylaklarından olduğu rivayet edilen bu kalenin adı, çeşitli cenk hikayelerinde geçer. Arsaklılar döneminde Artageyra adıyla da anılan Keçivan kalesi, MS 5 yılında Romalılara bağlanmıştır.

Oğuzlardan Kamsarakan Beyin Malikhanesi olmuştur.

Kalenin içinde bir kilise mevcuttur. Dış kale kısmında iki kule vardır. Büyük ölçüde tahrip olsa da bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Osmanlı döneminde onarıma tabi tutulmuş yapının yapılış tarihi bilinmemektedir. Kale içinde tüf taşından yapılma cami ve kilise kalıntıları vardır. Kilise, bazilika şeklinde tasarlanmış olup Bizans dönemine aittir. Cami yıkılma durumunda olup, sadece birkaç duvarı ayakta kalmıştır.

Evliya Çelebi, 1640 yılında Doğu’ya gerçekleştirdiği seyahatinde bu kaleyi (Geçivan-ı Dudman Kalesi) olarak tanıtıyor. Evliya Çelebi, 1200 kadar toprak örtülü evi, 3 adet camisi, 40-50 kadar dükkanı, 1 kale ağası ve 300 kale neferi bulunduğunu yazmıştır. Kalenin doğu ucundaki sarp iç kale semtinde Selçuklu tarzında yapılmış bir kümbet bulunmaktadır. Bir çok kez saldırıya uğramış olan kale yıkılmış, tekrar onarım görmüştür.

Günümüzde, Kağızman’ın Kötek nahiyesine bağlı bulunan Keçivan köyündeki Keçivan kalesinin doğu ucundaki çok sarp içkale semtinde, 12’nci yüzyıl Selçuklu tarzında yapılan ve  dış duvarlarında 5 metre boyunca kabartma ejderha resimleri bulunan türbe-kümbetinin, Salduklu veya Kars Emirliği yahut Karacabey’in mensup olduğu Kağızman-Oltu Beyliğinin eseri olduğu tahmin edilmektedir. Çarlığın buraya yerleştirdiği Rum köylüleri, türbenin kitabesini sökmüşler ve hatta burayı kendilerine ziyaret yapmışlardır.

1579 yılında Pasin Sancakbeyi Mirza Ali Beğ, Keçivan, Kağızman, Magasbert ve Ani kalelerini fethetmiştir.

 

ÇAMUŞLU KÖYÜ KAYA RESİMLERİ

İlçe merkezine bağlı Kötek Belediyesi Çamuşlu köyü civarında, Aladağ’ın doğu yamaçlarındadır.

Bu civarda: tombul tepe ve Kurbanağa mağaralarında: taş araçlar, ocak yerleri ve şölen tipi el baltaları bulunmuştur. Gerek kaya resimleri ve gerekse bulunan bu objeler, MÖ 10 bin yıllarından kalmadır. Kurbanağa mağaralarında: ayrıca Tunç çağına ait çanak-çömlek ve duvar resimleri de (kement file gibi avlanma araçlarını gösteren) bulunmaktadır. Yazılıkaya: bazalt bir kayanın, dik ve düzgün yüzünde, biri büyük, diğeri küçük iki panodan oluşur. Büyük pano: yerden 4 metre yüksekte, 14 metre uzunlukta ve yaklaşık 4 metre genişliktedir. Küçük pano ise: aynı duvarın doğu uzantısı üzerindedir. Her iki panoda da, insan ve hayvan figürleri vardır. Bu hayvanlar: keçi, geyik ve eşeklerden oluşur. İkinci panonun üzerinde, daha geç dönemlerde yapıldığı düşünülen çizgilerde küçük obsidiyen kalemler kullanılmıştır.

Kars Kağızman

KÖROĞLU KALESİ

İlçe merkezine bağlı Köroğlu köyünün doğusunda, Soğanlı dağlarının eteğinde, kartal yuvasını andıran doğal kayalık üzerinde, arazinin yüksek noktasına inşa edilmiştir.

Doğal kayalığın çevresi, altta çepeçevre oyularak bir savunma hendeği yapılmıştır. Kaleye sadece kuzey yönden çıkılabilir. Giriş kapısı, iki yandan burçlarla takviye edilmiştir. Kale, yanındaki vadiye ve Köroğlu köyüne hakim konumdadır. Küçük kalenin kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Ancak söylentilere göre, kale: 481-451 tarihleri arasında yapılmış, adını: Oğuzlar ve İranlı Acem Şahı arasındaki çatışmalarda ünlenen Köroğlu isimli kahramandan almıştır.

Kalenin üst burçları yıkılmıştır. Güneydoğu köşesinde dikdörtgen kaideli ana burç ve burcun içinde de barınma yeri bulunduğu görülür. Kale, kuzeyde Çakırbaba sırtında Bardız kalesine, batıda Zirvin kalesine bakar. Kalenin su ihtiyacı, kale çevresinde boğaz denilen vadiden, künk taşlardan yapılmış oluklarla temin edilmiştir. Günümüzde kale yıpranmış da olsa hala ayaktadır. Kalenin çevresinde, geçmiş dönemlere ait yerleşim yeri kalıntıları bulunur.

Kars Kağızman

ÇENGİLLİ KİLİSE

İlçe merkezine 28 km uzaklıktaki Çengelli köyünün tam ortasında, heybetli bir şekilde yükselir. Çengelli köyü, Ani şehrinin 70 km güneybatısındadır.

Üzerinde, kilisenin “bir manastıra ait olduğu ve Gürcü Patrikhanesinin denetiminde olduğunu bildiren bir yazıt bulunur. Bu yazıt: kilisenin cemaatinin bir etnik Gürcü kolonisi veyahut da Gürcü kilisesine üye Ermeniler olduğu anlamına gelir. O devirde o yerleşim alanında Ermenilerin bulunduğu kesindir. Çünkü 19’ncu yüzyılın sonlarına doğru, 989 ve 1024 tarihi yazılı, Ermenice yazıtlı birkaç mezar taşı bulunmuştur.

Kars Kağızman

Kilise ister Gürcü göçmenler ve isterse Ermeni Kalkedonlar tarafından kullanılmış olsun, mimarisinde çok önemli bir Gürcü etkisi vardır. Günümüz Kuzeydoğu Türkiye’sinde Gürcü döneminde Tao-Klarceti olarak bilinen bölge, Çengelli’ye en yakın Gürcü bölgesi ve Çengelli kilisesinde görülen birçok unsur, günümüze gelmiş Gürcü kiliselerinde de görülmektedir.

Kars Kağızman

Kiliseyi yapanların Tao-Klarceti’den gelmiş olma ihtimali söz konusudur. Tarzından yola çıkılıyor ve Tao-Klarceti’deki kiliselerin yapım tarihlerine bakılırsa, Çengelli kilisesinin 10’ncu yüzyılın sonlarına doğru veya 11’nci yüzyılın başlarında yapılmış olması mümkündür.

19’ncu yüzyılda köyün çoğunluğu Ermeni’dir. Gürcü’den ziyade Ermeni kilisesine üyedirler ve kiliseye Surp Astvatsatsin (Tanrının Kutsal Annesi, Meryem Ana) adı verilmiştir.

Ermeni halk, 1920’lerde bölgenin I. Dünya savaşı sonrasında Türkiye’nin eline geçmesiyle bölgeden ayrılmıştır. Köyün günümüz sakinleri, bölgenin diğer tüm köylerinde olduğu gibi, muhtemelen Erzurum veya Doğubayazıt’dan gelmedir. İlçenin bugünkü isim olan Çengelli, kilisenin çanına atfen 19’ncu yüzyıldaki ismi olan “Çanlı” dan türetilmiştir.

Gelelim kilise mimarisine;

Kilise, üzerinde kubbesi olan, haç planlıdır. Ölçüleri 20 x 15 metredir. Geç bir dönemde, apsisin her iki yanına, şapel olabilecek hücreler eklenmiştir. Toplamda 8 pencere vardır. Kubbenin tam ortasında, konik olmayan çatısı, Tao-Klarceti kiliselerindekiyle benzer bir nokta daha olarak sırlı tuğla ile kaplıdır.

Kilisenin alt kısımları son derece sadedir. Yapı, üç basamaklı bir temel üzerine oturur. Kilisenin iki girişi vardır. Biri: batı kolunun batı duvarının ortasında, ikincisi ise batı kolunun güney duvarındadır. Bu girişlerin ikisi de, Ani’deki kiliselerin girişleriyle karşılaştırıldığında şaşırtıcı şekilde son derece sadedir.

Batı girişinin üzerindeki alında kabaca oyulmuş bir Gürcüce yazıt vardır. Bu yazıtta 1030 veya 1362 tarihi okunur. Yapının kurucusu Egnatio’yu anar ve kilisenin bir monastik kurumunun parçası olduğundan ve de o yerin eski adı olacak Lenamori’den bahseder.

Yapının içinde fresk veya bir zamanlar fresk olabileceğine dair iz yoktur. Bu yüzden Çengelli kilisesinin Tao-Klarceti kiliseleri ve genelde Gürcü kiliselerinden farklılık gösterir. Fresklerin yokluğu, kesin bir Ermeni Gregoryan etkisine işarettir.

Çünkü 10 ve 11’nci yüzyıllarda Ani Krallığında Ermeni dini yapılarında fresklere hemen hemen hiç yer verilmemiştir. Fresklerin yokluğu, aynı zamanda kilisenin yapımı için önerilen bir tarihin (13’ncü yüzyılın sonu) doğru olmadığına işarettir. Bu döneme ait bir kilisede muhakkak fresk olurdu.

Kutsal mekan, bakımsız halde de olsa bugüne kadar gelebilmiştir. Günümüzde kilisenin her iki yanında ev vardır.

Kars Arpaçay gezi yazımı okumak için  Arpaçay

 Kars Sarıkamış gezi yazımı okumak için Sarıkamış