Eğer alışveriş yapmak ve Hong Kong gece hayatını yaşamak istiyorsanız, mutlaka bu bölgeye gitmelisiniz. Şehirde: “Tsim Sha Tusi” bölgesinden sonra en büyük ikinci alışveriş bölgesi olarak önem kazanmaktadır.
Bu bölge denizden kazanılan alan üzerine yapılmıştır. Yani, günümüzden 100 yıl öncesine kadar, burada deniz bulunuyormuş. Islah sonrasında ise, tam bir ticaret merkezi haline gelmiş. Günümüzde, Hong Kong şehrinin: alışveriş, yemek ve gece hayatının en popüler alanlarının başında gelmektedir.
Eğer alışveriş düşünüyorsanız, buradaki Japon mağazaları ve moda butiklerini gezebilirsiniz. Ağırlıklı olarak lüks markalar bulunmasına rağmen, makul fiyatlı bazı ürünler de bulunmaktadır. Şık kostümler ve aksesuarlar, normal fiyatlarla satılmaktadır.
Bu bölgede: yine, Hong Kong şehrinin popüler deniz ürünlerinin tadına bakabileceğiniz restoranlar bulunmaktadır. Neon ışıkları, özellikle akşamları, bölgeyi renkli bir dünya haline getirirler. İnsanlar: geç saatlere kadar açık olan dükkanlar ve restoranlarda zaman geçirirler.
Evet, biz bölgedeki gezimize devam ediyoruz. En son: fuar ve sergi alanında kalmıştık.
Great Eagle Centre
Burası, 35 katlı ve 1983 yılında inşa edilmiş bir ofis merkezidir.
Bu yapının hemen yanında “Harbour Centre” yapısı bulunuyor. Önünde ise “China Resources Building” binası var.
Sun Hung Kai Centre
Yine bölgenin gökdelenlerinden birisidir ve 53 katlı bina, 215 metre yüksekliğindedir. Yapıda, ofisler ağırlıktadır.
Wan Chai Sports Ground
Burası: 2000 kişi kapasiteli ve günlük spor etkinliklerinde, yerel okulların öğrencileri tarafından kullanılan bir spor alanıdır. Hemen yakınındaki Victoria Limanı nedeniyle, elverişli konumu önem kazanmaktadır. Evet, burada 400 metre uzunluğunda, 8 şeritli yürüyüş/koşu parkurları bulunmaktadır. Parkurlar, sentetik çimdir.
World Trade Center-Dünya Ticaret Merkezi
Burası: bir alışveriş merkezi ve ofislerin bulunduğu kuledir. 1970 yılında inşa edilmiştir. 1990 yılında ise, günümüzdeki şeklinde restore edilmiştir. Burası: şık moda tasarım ürünleri sunulan bir alışveriş merkezi olarak bilinir. Ayrıca, güzel restoranlarında yemek yerken, Victoria Limanının manzarasının keyfini çıkarmak mümkündür.
Buranın en büyük özelliklerinden birisi de: özgün bir gece kulübünün, daha sonra “Saray Tiyatrosu” olarak yeniden düzenlenmesi ve günümüzde şehrin en lüks sineması haline getirilmesidir. Evet, şehrin en lüks sineması buradadır.
Noon Day Gun
Gloucester Road yolunu geçtikten sonra “World Trade Centre” nin hemen karşısındadır. Burası: İngiliz yönetimi sırasında, öğle vaktini duyurmak için kullanılmıştır. Bu gelenek, günümüzde yeniden canlandırılış ve şehri ziyaret eden turistlerin ilgisini çekmektedir.
Ancak, bu öğle saatini duyurma geleneğinin dayanağı bilinmemektedir. Söylenenlere göre: Jardine&Matheson şirketi; bir zamanlar, bölgeyi ziyaret eden zengin bir iş adamını selamlamak için, bu topu, 21 kere ateşlemişlerdir. Ancak, takip eden dönemde, koloni yöneticileri, top atışı yetkisinin kendilerinde olduğunu söyleyerek, atışı, günde bir kez ile sınırlamışlardır. Daha sonra, top, her gün öğle zamanında ateşlenir olmuştur.
Causeway Bay Typhoon Shelter
Burada, lüks teknelerin demirlediği Honk Honk Yatch Club merkezi bulunmaktadır. Buradan sonra doğru ilerlerseniz: bir park alanı var. Parkı gezdikten sonra, geri dönüp, bu kez, denizi arkanıza alarak, kara yönünde ilerleyin.
Victoria Park
Causeway Bay’ın doğu kesimindedir.
Hong Kong şehrinin en büyük parkıdır. Parkın girişinde “Kraliçe Victoria” heykeli bulunmaktadır. Park alanı içinde ise: modern bir yüzme havuzu, tenis kortu, futbol sahası ve diğer spor tesisleri bulunur. Hatta, her yıl, geleneksel “Lantern Festival”i, burada düzenlenmektedir.
Tin Hau Temple
Park alanı içindeki bu kutsal mekan: parkın doğu kısmında, Causeway Road yolu üzerinde, Tao inancının “Cennet Tanrıçası” ve “Gemicilerin koruyucusu”; “Tin Hau”ya adanmıştır.
Tapınak ilk yapıldığında deniz kıyısında olmasına rağmen, denizden kazanılan alan nedeniyle, günümüzde içeride kalmıştır. Tanrıçanın doğum günü kutlamaları “Üçüncü Ay” ayının 23’ncü günü kutlanır ve tapınaktaki bu kutlamalara, şehirdeki tüm balıkçılar katılır.
Sogo Causeway Bay
Hennessy Road yolu üzerindedir. “Sogo” Japon tarzı bir mağazadır ve şehirde, 1985 yılında faaliyete geçmiştir. Bunların bir şubesi de “Kowloon” semtinde “Tsim Sha Tsui” bölgesindedir.
Burada: moda giyim, ayakkabı ve kozmetik ürünleri bulmak mümkündür.
Şehrin en büyük mağazalarından birisidir. Üst düzey uluslar arası markaların ürünleri satışa sunulur. Başta da belirttiğim gibi, burada, Japon tarzı ve kaliteli mal ve hizmetler sunuluyor. Müşteri, rahat ve keyifli bir ortamda alışveriş yapabiliyor. Yani, müşteri odaklı bir uygulama var.
Times Square-Meydanı
Bölgenin sembolüdür. Burası, Hong Kong şehrinin en büyük ticaret merkezidir. Giyim konusunda, çoğu tanınmış markanın satıldığı yerleri, burada bulabilirsiniz. İç dekorasyon, moda giyim konularında, burada 230’dan fazla mağaza bulunuyor. Causeway Bay bölgesinin alışveriş merkezleri: büyük video ekranları ve ışıltılı görüntüleri ve neon ışıkları ile dikkati çekiyor. Meydanın hemen altında, alışveriş merkezi var. Burada, ayrıca güzel restoranlar ve bir sinema salonu bulunuyor.
Alışveriş merkezinde, geniş atrium: kalabalık şehirde, güzel bir ferahlık hissi veriyor. Ancak, Hong Konglular, burayı aynı zamanda bir buluşma yeri olarak kullanıyorlar ve genellikle kalabalık oluyor. Alışveriş merkezinin zemininde yemek yerleri var. Daha sonraki 6 katlık bölümde ise: giyim, ayakkabı, çanta, takı, saat ve diğer aksesuarlar satılıyor. Bodrum bölümünde ise, sağlık ve güzellik ürünleri bulabilirsiniz. 9. katta: çocuk giyim ve oyuncaklar var. 7 ve 8 nci katlarda: elektronik eşyalar ve bilgisayarlar var.
Her yıl “yılbaşı kutlamaları” burada yapılmaktadır.
Leıghton Hıll-Tepesi
Burası, şehirdeki yüksek sınıflılar için özel bir konut alanıdır. Hemen “Happy Valley” hipodromunun arkasındadır. Yüksek katlı 544 bina, 2002 yılında tamamlanmıştır.
HK Footbal Club Stadium
Burası, şehrin ana spor alanıdır. 1994 yılında yapılmıştır. Koltuk kapasitesi, 40 bin kişidir. Şehirde çok sevilen “ragbi” turnuvaları burada yapılmaktadır. 1997 ve 2005 yılında, Dünya Rugby Kupası turnuvaları burada yapılmıştır. Futbol karşılaşmaları da burada yapılmaktadır. Popüler eğlence etkinlikleri de düzenlenmektedir.
Ancak, çevredeki kulelerde oturan ev sahiplerinin şikayetleri nedeniyle, 1999 yılından bu yana açık hava eğlence etkinlikleri düzenlenmemektedir. Öğrendiğime göre, Kowloon bölgesinde yeni ve çok amaçlı bir stadyum yapılıyormuş, o bittikten sonra, bu stadyum, konut alanı olarak kullanılmak üzere yıkılacakmış.
Happy Valley-Pau Ma Teı
Burası: Hong Kong insanının at yarışı heyecanını doya doya yaşadıkları bir yer olarak öne çıkmaktadır. Hatta: “Sha Tin” bölgesinde daha büyük bir hipodrom açılmasına rağmen, buraya olan ilgi, azalmadan devam etmiştir.
Happy Valley denilen bu hipodrom: 1840 yılında: eskiden bataklık olan bu alanda kurulmuştur. Bataklık alan, bir zamanlar sıtma hastalığı taşıyan sivrisineklerle doluymuş.
Kapsamlı ıslah çalışmaları sonucunda ise, ilk at yarışları 1846 yılında yapılmıştır. 1973 ve 1978 yıllarında ise, akşam koşularının yapılabildiği parkurlar eklenmiştir. Günümüzde, hipodromun seyirci kapasitesi, 35 bin kişidir. Aynı zamanda dev bilgisayar ekranları ve modern olanaklara sahiptir. Dev ekranlarda, bahis bilgileri görülebilmektedir.
Burada, yıllık yarış sezonu: Eylül ayında başlar. Cumartesi-Pazar günleri öğleden sonra, Çarşamba günü akşam devam eder. Hipodroma giriş, 10 HKD. Dır.
Burada bir de “At Yarışı Müzesi” bulunuyor.
Honk Kong Racing Museum
Müzedeki sergilerde, şehirde yapılan at yarışlarının ilginç geçmişi ve anekdotlar anlatılıyor ve çeşitli koşum sergileri bulunuyor.
Bunun hemen karşısında, Wong Nai öbür yanında, Müslüman, Hindu ve Katholik mezarlıkları bulunuyor.
Son olarak, adanın doğu ucunda: bir müze bulunuyor.
Honk Hong Museum of Coastal Defence
Nort Point ve Quarry Bay bölgesinin ötesindedir. Müze: İngilizler tarafından inşa edilen ve daha sonra yenilenen “Lei Yue Mun Fort” kalesindedir. Müzede bulunan koleksiyonda: Ming hanedanından, 1977 yılındaki devir-teslim gününe kadar olan sürece ait, Güney Çin sahil savunma hizmetlerinin, 600 yıllık süreci, sergilenmektedir. Ayrıca: afyon savaşları ve Japonların, II. Dünya savaşındaki işgallerine ait video görüntüleri ve fotoğraflar da sergilenmektedir.
Buraya ulaşım için, Pekin şehrinden, yaklaşık 7-8 saatlik bir tren yolculuğu yapmak gerekmektedir. Şehir: İç Moğolistan sınırındadır.
Deniz seviyesinden 1000 metre yüksekteki bir platoda kurulmuştur. Fakir bir madenci kenti olarak öne çıkmaktadır. Ancak: yaklaşık 100 yıl süresince, Wi hanedanı döneminde, başkentlik yapmıştır.
Günümüzdeki nüfus: 3 milyondan biraz fazladır. Yerleşimin denizden yüksekliği: 1040 metredir. Şehrin, üç tarafı dağlarla çevrilidir. Kömür şehri olarak bilinmektedir. Bu yüzden, eyaletin en büyük ikinci sanayi şehri haline gelmiştir.
Geniş kömür rezervleri nedeniyle, Çin ülkesinin önemli bir enerji üssüdür. Bu enerji önemi nedeniyle, ülke içinde, ulaşım bağlantıları ve özellikle karayolu bağlantısı ve tren bağlantısı oldukça uygundur. Turizm açısından ise, Çin ülkesinin, 24 ünlü tarihi ve kültürel şehirlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. 2400 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır.
Şehirde sert bir iklim var Buna bağlı olarak: yazlar kurak ve kısa, kışlar ise soğuk geçer. Şehirde: biraz önce sözünü ettiğim başkentlik yıllarından kalma, birkaç yapı var.
GEZİLECEK YERLER
Dokuz Ejderha Duvarı (Jiulongbi):
Her gün, saat. 09.00-17.00 arasında ziyarete açıktır ve giriş ücreti: 10 yuandır.
1392 yılında Ming hanedanı döneminde yapılmıştır. Burası: ülkede, ejderha figürleriyle süslenmiş, en büyük ve en eski duvarı barındırmaktadır. Bu duvar: 45.5 metrelik uzunluğu ile, Pekin şehir merkezindeki Yasak Şehirde bulunan duvardan daha uzundur. Duvarın yüksekliği: 8 metre, kalınlığı ise, 2.02 metredir. Özel, atış sırlı tuğladan yapılmıştır.
Kaide, gövde ve çatı olmak üzere, üç bölümden yapılmıştır. Kaide: 2.09 metre yüksekliktedir. Gövde tasarımı: alt ve üst kısmında, mavi-sarı bulut üzerinde, yeşil bir dalga var. Bu merkezde: parlak gözlü bir ejderha ile 9 uçan ejderha görülüyor. Ejderha çevresindeki alanlarda: bitkiler, dağlar, taşlar, su ve ot görüntüleri bulunuyor.
Yani, sonuç olarak, buradaki duvarda: 9 ejderha bulunmakta ve her biri, hareket halinde bir pozde betimlenmiştir. Duvarın üzerindeki resimler: özellikle güneş ışınları vurduğunda, duvarın hemen dibinden akan su ya yansıyor ve muhteşem canlı ve parlak görüntüler ortaya çıkıyor.
Çatı bölümü: çinilerle kaplıdır. Duvarın önünde, bir taş köprü ve gölet var. Bir esinti olduğunda, duvarın suya yansıyan görüntüsündeki ejderhalar, daha dinamik ve hatta sanki hareket halinde gibi görünmektedirler.
Huayan Manastırı (Hwayansi)
Şehir merkezinde, Daxi caddesi üzerindedir. Saat: 09.00-17.00 arasında gezilebilir, giriş ücreti: 20 yuandır.
Liao hanedanı zamanında başlanan manastır yapısı, 1130 yılında, Jin hanedanı döneminde bitirilmiştir. Liao hanedanı, Budizme içtenlikle inanmışlar ve bu yüzden, birçok manastır inşa ettirmişlerdir.
Bu manastırın ilginç yönü, ön cephesinin ülkedeki diğer birçok manastırın tersine, güneye değil, doğa yönüne bakmasıdır. Manastırda bulunan “Büyük Hazine Sarayı” ülkede günümüzdeki en büyük Budacı saraylardan biridir. Saray yapısının tavanındaki her bir karo da, ayrı bir resim var. Salonun ortasında ise, Beş Buda heykeli görülüyor.
Bu heykel: bir lotuz çiçeği altında, üst üste duran beş heykel şeklindedir. Duvarlardaki resimler ise, Sutra hikayelerini betimlemektedir. İyi korunmuş renkli fresklerin toplam alanı: yaklaşık 890 metre karedir. Bu resimlerde. Ejderha, çiçekler tasvir edilmiştir.
Shanhua Manastırı(Shanhuasi)
Giriş ücreti: 20 yuandır.
713 yılında, Tang hanedanı döneminde yapılmıştır. Ancak, 12.yüzyılda: Liao hanedalığı döneminde çıkan yangında tamamen yanan bina, Jin hanedanlığı döneminde (1115-1234) aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Yani, günümüzde, Liao ve Jin hanedanlığı dönemine ait, en iyi korunmuş tapınak olarak öne çıkmaktadır.
Manastır yapısının dışındaki kırmızı duvarlı pavyondaki 24 muhafız heykelini görmenizi öneririm. Hepsinin yüzünde, ayrı bir ifade bulunuyor olması ilginçtir.
Hanging Monestery (Xuankong Si)
Şehir merkezinin 5 km. Hunyaan ilçesinin güneyindedir. Manastır: bir dağ yamacında, yerden 50 metre yükseklikte, uçurumda asılı durmaktadır. Saat: 09.00-17.00 arasındaki manastıra, 130 yuan karşılığında girilmektedir.
Manastırın 491 yılında inşa edildiği biliniyor. Yani, günümüzden 1400 yıl önce. Yapımı: Ming ve Qing hanedanlıkları döneminde sürdürülmüştür. İşin ilginç olanı, zaten gördüğünüzde sizde bunu düşüneceksiniz, böyle bir yapı, nasıl olur da, yıllarca, rüzgar ve fırtınalara dayanabilmiştir. Çünkü, gerçekten uçurum kenarında, asılı bir şekilde duruyor.
Bu duruşunda ise, en büyük etkin, büyük bir mekanik teori kullanılmış olmasıdır. Yapının gerisine kaya destek olurken, yapı, kaya içine yarım yerleştirilmiştir. Altından bakıldığında, havada bir kale gibi görünür.
Neden böyle bir manastır yapıldığına gelince: düşünülenlere göre, yağmur ve kardan korunmak ve güneş hasarlarını azaltmak için böyle bir yapı düşünülmüştür. Dinsel açıdan değerlendirilirse. Özellikle Taoistler: horoz ötmesi ve köpek sesi dahil, hiçbir ses duymak istemezler ve bu yüzden üst yerlerde, tüm seslerden uzak yerlerde dini mabetlerini yaparlar.
Özellikle, bu inşa şeklini görmek için bölge birçok batılı inşaat uzmanı tarafından ziyaret ediliyor. Onların deyişine göre: manastır, mekanik-estetik ve Budizm karışımı bir yapı. Çin halkının kültürel başarısının bir göstergesi.
Manastır içindeki heykellerle: Budizm, Konfüçyus ve Taoizm özellikleri gösteriyor. Manastır içinde, 40 salonda, 80 civarında heykel var. Heykeller: bakır, demir, pişmiş toprak ve taştan yapılmıştır.
Yungang Mağaraları (Yungang Shiku)
Şehir merkezinin 16 km. batısındadır. Çin ülkesinin en büyük üç mağara kümesinden biridir. Wuzhou dağı, Datong kuzeyinde uçurum bölümündedir. Bu mağaraları: saat: 08.30-17.00 arasında gezmek mümkündür. Giriş ücreti. 130 yuandır. Ama, 5 ve 6 numaralı mağaralar için ilave giriş ücreti alıyorlar. (70 yuan)
Burada: Budacı heykel sanatının en güzel örneklerini görmek mümkündür. Bölgede bulunan 53 mağarada; 51.000 üzerinde taş heykel bulunmaktadır. Bunlar: doğudan-batıya, 1 km. uzanan dağ boyunca kazılmıştır. Peki nasıl yapılmışlardır?
Bu heykellerin: şehir merkezinde yaşayan yaklaşık 30 bin kişinin, buraya sürülmesi ile yaptırılmıştır. Bu kalabalık ekip, yaklaşık 50 yıl boyunca: bölgede bulunan 20 kadar kaya tapınağının duvarlarında, oyularak yapılan 100 bin heykeli yapmışlardır.
Bu heykellerden, yaklaşık 50 bin tanesi, günümüze ulaşmıştır. Bu binlerce heykel içinde: beş katlı bir bina boyutundaki heykel bulunurken, aynı zamanda bir pul boyutunda heykel de bulunmaktadır. Bu simgelerin birçoğu, yaklaşık 1000 yaşındadır.
Evet, buradaki gezi ilk önce bir dini yapıdan başlanıyor. Bu dini yapı, bir zamanlar, 2000 civarında keşiş barındırılan bir manastır. Bu manastır yapısı: Ming hanedanı döneminde yapılmış, dört katlı ve ahşaptır. Çatısındaki, manastır yapısını yangından koruduğuna inanılan, Ejderhanın üçüncü oğlu adlı oymayı görmeyi unutmayın.
Manastır yapısı: aynı zamanda, mağaraları, şiddetli rüzgar ve fırtınalardan da korumaktadır. Ancak, yine de mağaraların dış cephelerindeki heykeller zarar görmüşlerdir.
Daha sonra ise mağaralar gezilmektedir
5.Nolu Mağara:
Burada: 17 metre yüksekliğinde: Oturan Buda Heykeli var. Heykel: Qing hanedanı döneminde, altınla kaplanmıştır.
6.Nolu Mağara:
Burada, tavana kadar yükselen bir pagoda var. Bu arada, pagodanın ne olduğundan söz etmek gerekirse, pagoda: çok katlı, kule şeklinde dini yapıdır. Mağara içinde: pagodanın yani kulenin çevresinde ise, zarif oymalı frizler ve Buda’nın hayatı betimlenmiştir. Mağarada bulunan bu bezemeler, yöredeki sanat eserlerinin en iyileridir.
7.Nolu Mağara:
Bu mağaranın tavan oymaları, ilgi çekmektedir.
8.Nolu Mağara:
Bu mağaranın hemen girişinde, birbirine bakan, Hint tarzı iki heykel dikkat çekiyor.
9.Nolu Mağara:
Burada, bölgenin ne küçük Buda heykelciklerinin bulunduğu yer olarak önem kazanıyor. Burada, Budanın 2 cm. büyüklüğünde heykelleri görülüyor.
10.Nolu Mağara:
Mağaranın girişindeki muhafız figürünün başlığında, Yunan etkisi görülüyor.
11.Nolu Mağara:
Bu mağara, barındırdığı 12 bin Buda heykeliyle, bölgenin en zengin mağarasıdır. Bu heykellerin yapımı için: 83 heykeltraş yaklaşık 6 ay boyunca çalışmışlardır.
12.Nolu Mağara:
Mağaranın girişinde, 12 farklı antik çalgı çalan, 12 müzisyen figürü görülüyor.
13.Nolu Mağara
Burada, dev Buda heykeli var. Ancak, buradaki heykelde, diğerlerinden farklı olarak, Budanın sağ bileğinde: dört kollu, küçük bir sporcu heykeli bulunuyor.
15.Nolu Mağara
Mağara içindeki figürler, güvercin yuvası gibi, ızgara şeklinde dizilmişlerdir.
16.Nolu Mağara
Bu mağarada üç delik görülüyor. Bu delikler, buradan çalınan Buda heykellerinin yerlerini göstermektedir. Bölgeden çalınan Buda heykelleri, günümüzde Amerika-Metropolitan Müzesinde bulunuyormuş.
18.Nolu Mağara
Buradaki Buda heykelinin kıyafeti ilginç. Burada, Buda: ağırbaşlı ve canlıdır. Budanın üzerinde: Bin Buda Cüppesi denilen değişik bir giysi görülüyor. Heykeli yapan, bu giysiyi, çok sayıda minik Buda figürü kullanarak süslemiştir.
20.Nolu Mağara
Yine, burada da dev bir oturan Buda heykeli görülüyor. Heykel: görkemlidir.
Yamaç evler, Efes antik kenti içinde, ilave ücret ödeyerek girilen bir bölümdür. Çünkü, buranın restorasyonu için çok büyük paralar ödenmiştir. Öyle ki yamaç evlerin üstünün kapatılması maliyetinin 10 milyon dolar olduğunu duydum. Ama Efes antik kentini ziyaret ettiğinizde, bence kesinlikle ilave bir ücret ödeyerek burayı da mutlaka gezin ve görün, inanılmaz güzel, inanılmaz orijinal yerler.
Evet şimdi Yamaç Evler hakkında ayrıntılı tanıtıma başlıyorum.
Kuretler caddesi üzerinde, Hadrian tapınağının karşısında, Bülbül dağının kuzey yamacına konuşlandırılmış bulunan bu 7 ev ve içlerinde yaşayan aileler, Efes’in en işlek semtinin merkezindeydiler.
Antik şehrin tam merkezinde bulunan bu evler, yaklaşık dört bin metre kareye yayılmıştır.
öNEMİ:
Efes şehrindeki zengin ve ünlülerin evleri, Efes’teki yamaç evler, antik çağın en zengin vatandaşlarının bazılarının özel hayatına benzersiz bir bakış açısı sağlar. Bu evler, zengin Efeslilerin belediyeye misafir ağırlama ve günlük işlerinde kullanılması için verdikleri evlerdir. Yüksek rütbeli Roma ordusu subayları, valiler ve zengin tüccarlar ve daha fakir Efeslilerin tüm aileleriyle birlikte yaşadığı tek kişilik odalara kıyasla, çok büyüktüler.
öNCESİ
Yamaç evler bölgesi, Romalılar tarafından yaşam alanına dönüştürülmeden önce, Helenistik dönemde (MÖ 6’ncı yüzyıldan MÖ 4’ncü yüzyıla kadar) mezarlık olarak kullanıldı. Yeni yerleşimciler evleri inşa ederken, kendilerinden öncekilerden kalan malzemeleri de kullandılar.
Kuruluş Aşaması
MÖ 200 yıllarında Kuretler caddesine açılan dar sokaklar, masif taş duvarlar kullanılarak üç teras oluşturuldu. Bu üç terasın her bölümüne dikilmiş ikişer ev vardı. Yani, üç terasta, orijinal olarak altı tane bitişik ev yapılmıştır.
Ara sokaklar çok dardı. Bazı ev sahiplerinin evlerini tonoz çatı ile kapattıklarına dair kalıntılar vardır. En kuzeydeki terasta, MS 1’nci yüzyılda, bir mesken inşa edildi. Diğer teraslarda ise bir el sanatları mahallesi gelişti.
EVLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
En yüksek noktadaki ev ile, en alt noktadaki ev arasında 27 metrelik yükseklik farkı vardır.
Evler üçü bir katta ve ikisi iki katta ve üç katta olmak üzere, üç ayrı teras üzerine inşa edilmiştir ve sadece ara sokakları ve geçitleri paylaşırlar.
Evler, hemen hemen aynı ölçülerde (400-600 metre kare) olan, sütunlu avlulu şekildedir.
Evlere, ara sokaklardan bir dizi basamakla girilir. Yani, evlerin her birinin doğrudan sokak erişimi vardır.
Bu teraslar, ilk olarak MÖ 1’nci yüzyılda sığınak olarak kullanılmış olsa da, bugün görülebilen evler MS 1’nci yüzyılın sonuna kadar inşa edilmemiştir.
Ana girişler:
Ana girişler, dar taraflı koridorlar tarafında konuşlandırılır. Mermer yüzlü portrelerle çevrelenmiştir.
Kutsal Amaçlı Yerler
Giriş bölgelerinde ve iç bahçede, görünüşleri, amaçları ve aile gelenekleri doğrultusunda değişiklik gösteren kutsal amaçlı yerler vardır. Bu bölgelere küçük ibadet oyukları, bu oyuklarda epiksi kahraman sahneleri veya ölenlerin anısına buketler konulmaktaydı.
Zemin Katlar:
Avlular-Peristil:
Evler, dört sütunla çevrili, açık bir prestil etrafından ortalanmıştır. Merkezdeki avlular 25-50 metre arasındadır.
Büyük mermer avlu/salonlar, ince sütunlara sahiptir. Avlu, oldukça lüks şekilde dekore edilmiştir. Avlular, iletişim merkezi ve misafirler için prestifli yer olma konumunu korumuştur.
Çok iyi işçilikli mozaikler, duvarlara gömülü kuyular ve çok yüksek kalitede duvar süslemeleri vardır. Küçük figürlü konsantrasyonları ile yapılan dekorasyonlardan, avluların evleri temsil eden yerler olduğu anlamı çıkar. Avlular aynı zamanda ışık kaynağı olarak hizmet vermekteydi.
Zemin katta bulunan diğer mekanlar:
Salona açılan oturma ve yemek odaları, üst katta ise yatak odaları ve misafir odaları bulunuyordu.
Pencereler:
Evin tüm odalarında pencere yoktu, sadece açık salondan gelen ışıkla aydınlatılıyordu. Bu yüzden odaların çoğu loştu ama bu sayede hırsızların pencerelerden eve girmesi de engelleniyordu. Pencereler, genellikle kapıların üstünde, yüksek seviyelere yapılmış, bunlardan bazıları demir çubuklarla çevrelenmiş, ekstra ışık sağlamak için metal ve camdan oluşan meşaleler konmuştur. Fakat bunların sürekli açıkta olan ateşleri, her zaman bir tehlike oluşturuyordu.
İlham Perileri Odaları:
Bunlar muhtemelen misafir kabul odaları olarak kullanılmıştır. Ancak bu odaların aslında ne için kullanıldıkları net değildir. Ama duvarlardaki dekorasyon, odaların misafir kabul odaları olabileceğini gösterir. Öyle ki, odaların kenarlarında şarap amforaları bulunmuştur.
Yemek Odası:
En önemli odalardan biriydi. Rahatlığına ve ruhu iyileştirdiğine inanılan müzik çalınırdı. Konuklar kanepelerde yarı yaslanmış olarak oturur, ayakları cömertçe süslenmiş mermer veya bronz masalarda yemek yerlerdi.
Üretimle ilgili Odalar:
Misafir ağırlama salonları ve oturma odaları hariç, evlerde üretimle ilgili odalar da vardı. Bu odalar, genelde evin girişine yakın olarak konumlandırılırdı. Merdiven ya da koridorla ulaşılabilen üretim odasının birçok ev tarafından kullanılacak şekilde oluşturulması ilginçtir.
Mutfak:
Gömme mutfak genelde bulunmazdı. Duvardaki resimlerden, yemeklerin genellikle dışarıdan sağlandığı anlaşılmaktadır.
Banyolar;
Bu evlerin ayrıca zeminin altından ve duvarların içinden geçen kil borularla sağlanan sıcak ve soğuk su akan özel banyoları vardı.
Isıtma Sistemi:
Evlerin merkezi ısıtma sistemlerinde kil borular kullanıldı. Evler kaplıcalarda kullanılanlara benzer bir sistemle ısıtılırdı.
Su Sistemi:
Peristilin yani avlunun yukarısında temiz hava için bir açıklık vardı ve yağmur yağdığında yağmur suyu avlunun ortasında bir havuzda veya kuyuda toplanırdı. Her evin içindeki özel kuyularda su toplanabilirdi. Evlerin su ihtiyacı, kuyulardan ve genellikle giriş bölgelerinde avlularda bulunan çeşmelerden sağlanıyordu. Ayrıca sıcak ve soğuk su vardı.
Tuvaletler:
Tuvaletler, gelen ziyaretçilere kolaylık olması için ön bölgelerdeydi. Kanalizasyon, bölümlere ayrılmış bir kanal sistemiyle kurulmuştu.
Üst Katlar
Üst katlara sütunlarla çevrili bir merdivenden ulaşılırdı. Depremden sonra ulaşılan yığınlarda bulunan duvar parçaları ve mozaik zeminler, üst katlardaki odaların da zengin şekilde dekore edildiğini gösterir.
Duvarlardaki sanat eserleri:
Evlerin en inanılmaz kısmı zemin ve duvarlardaki güzel sanat eserleridir. İç odaların duvarları, özellikle mitolojik konular tasvir eden fresklerle süslüydü. Duvarlar, mitolojik sahneleri tasvir eden muhteşem alçı heykeller ve resimlere sahipti.
Yamaç evlerin birkaç duvar resmi, sakinlerinin günlük yaşamlarına dair bir fikir veren çizimler ve grafitlere sahiptir. Çizimler ağırlıklı olarak gladyatörleri, karikatürleri ve hayvanları gösteriyor. Graffiti, kişilerin adlarını, şiirleri ve aşk beyanlarını içerir.
Özellikle ilgi çekici olan, fiyatları da dahil olmak üzere (örneğin: soğan, 3 eşek, kimyon-1/2 eşek, termal banyolara giriş 12 eşek) günlük hayatın mallarına ve gerekliliklerine atıfta bulunan 30 listeden oluşan bir guruptur.
Ayrıca ev sahipleri, birçok özel portrede resmedilmişti. Evlerin ana mekanlarında sergilenen bu portrelerin aile bireylerine ait oldukları düşünülmektedir.
Şimdi günümüzde ziyarete açılan bazı evlerle ilgili bilgiler:
Doğu Külliyesi:
Doğu külliyesi, 2500 metre karelik bir alanı kapsar ve üç teras üzerine inşa edilmiş müstakil evlerden oluşur.
Külliyenin başlangıcı MS 1’nci yüzyıla kadar uzanır ve bu evler MS 7’nci yüzyıla kadar iskan edilmiştir.
Günümüzde tüm alan, değerli iç mekanları havanın zararlı etkilerinden korumak için masif çatı ile kaplanmıştır.
Kuzey yolundaki caddede Kuretler caddesine açılan dükkan vardır. Bu sıra binalar, dükkan (taberna) veya bar olarak kullanılmıştır. Taberna yani dükkan ve caddenin arasındaki tören yolunda, geç Helenistik döneme ve İmparatorluk zamanına ait olan anıtsal eserler sıralanmıştır.
Roma dönemi ev tipleri
Geç Roma-Erken Bizans konutları iki ana formda yapılıyordu. İnsula (apartman) tipi konutlar ve Domus (özel) konutlardır. Yamaç evler, her iki yapı tipinin de özelliklerini göstermesine rağmen, büyüklükleri ve özel konutlar olması nedeniyle Domus sayılır.
Domus Evi:
En göze çarpan bina, varlıklı kişilerin yaşadığı bir villa ve orta sınıf vatandaşlara ait birkaç ev olan “Domus” olarak adlandırılır. Domus, varlıklı bir aileye ait iki katlı bir evdi. Bu evde: bir avlu, bir salon, bir yemek odası ve özel bir bazilika da dahil olmak üzere, birkaç odası korunarak günümüze ulaşmıştır.
Avlu (peristil) sütun dizileriyle çevriliydi. MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiştir. MS 37 yılındaki depremden sonra restore edilmiştir. MS 300 civarında renkli mermer kaplamala ve peristil yani avlunun güney kısmına bir çeşme eklenmiştir.
Salonun güneyindeki oda, özel bazilika olarak düzenlenmiştir. Bazilika, konuklara büyük bir zenginlik ve önem izlemini vermek için özel olarak tasarlanmıştır. Bu bazilika, yaklaşık MS 160 yılında inşa edilmiştir. Duvarlar mermerdir ve beşik tonoz fresklerle süslenmiştir.
Batı Külliyesi
Günümüze kadar mükemmel bir şekilde korunarak gelmiştir. Burada peristilli yani avlulu veya iç avlulu, en az beş lüks villa bulunur. Odaların çoğu, freskler ve sanat eserleriyle dekore edilmiştir. Ayrıca, bu bölümde tüm evlerde akan su ve küvetli banyo izlerine rastlanmıştır. Bu bölüm, Anadolu’nun batısında, Roma dönemine ait en büyük antik mozaik zemin koleksiyonunu barındırır.
Bu mozaikler, MS 1’nci yüzyıl başlarından MS 3’ncü yüzyılın ilk yarısına kadar uzanan dönemde yapılmıştır. Mozaiklerin çoğu: İtalya’dan gelen mozaiklerle bağlantılı olan, küçük siyah ve beyaz taşların kullanıldığı geometrik desenlerdir.
Çok az sayıda renkli ve figüratif mozaik bulunmaktadır. Bunlar: Triton, Nereids, Dionysos, Medusa ve bir aslan.
Nereid ve Triton mozaiği, evin oturma birimindedir.
Görüntü stilistik olarak MS 3’ncü yüzyıla tarihleniyor. Gorgon’un başı, Roma dönemine özgü bir şekilde, boğazına Herakles düğümüyle bağlanmış iki yılanın kuyruklarıyla gösterilmiştir. Yılanların vücutları, kanatlı kafasının yanlarında kıvranıyor ve başları yukarıda, birbirine bakıyor gibi görünüyor.
Medusa’nın yuvarlak yüzü oldukça insani, kadınsı ve güzeldir.
X şeklindeki arka plan, muhtemelen Aegis’i temsil eden gri pullardan oluşan bir desene sahiptir.
İnce bir şekilde uygulanan görüntü, kesişen dairelerin tekrar eden siyah ve beyaz deseninden oluşan büyük bir dikdörtgen mozaik alanla çevrilidir.
Daha ince siyah dörtgen bir çerçeve içinde siyah oval bir çerçeveye sahiptir.
Aynı odada, bu mozaiğin solunda, Dionysos’un bir büstünü içeren bir amblemi olan, aynı boyut ve stilde başka bir mozaik daha vardır.
En büyük villa (Ziyarete açıktır)
Bu villaya Kuretler caddesinin ortasından basamaklı bir yolla ulaşılır.
Batı kompleksinin en büyük villalarından birisi, MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiş ve MS 2’nci yüzyılda değiştirilen, iki katlı ve avlulu bir evdir.
Evin çift kanatlı kapısı vardır. Eve girince, sağda görülen merdivenler, ikinci kata çıkmayı sağlar. İkinci kat, tamamen yıkılmış durumdadır. Yaygın bir geleneğe göre, ikinci katta yatak odaları bulunmaktadır.
Giriş kapısından birkaç basamakla zemin kata inilir.
Merdivenlerin bittiği giriş holünde: avlu görünümündeki orta bölümün ortasında, akan su sistemi ve olukları olan bir şadırvan vardır ve eve girenlerin temizlenmesi içindir.
Oradan karşıdaki peristile yani avluya geçilir.
Peristilin ortasında avlu benzeri göğe açılan bir bölüm ve bu bölümün çevresinde mozaik zeminli koridorlar ve bunların arkasında odalar ve holler bulunur.
Bunun güneyindeki alçak tonozlu mekan, ev sahibinin sıcak yaz günlerinde istirahat ettiği yerdir.
Zemin katında 12 oda bulunur. Toplam yaşanabilir alan sayısı 900 metre karedir. Korunarak günümüze ulaşmış odalar: hol, mutfak ve küvetli banyodur.
Bu villanın zemin ve duvar mozaikleri arasında: Herakles, Ariadne, Eros, tavus kuşu ve çiçek motifleri vardır.
Salondaki odalardan biri, fresklerin konularından dolayı “tiyatro odası” olarak adlandırılır. Oldukça büyük olan giriş açıklığının solunda Euripides’in “Orestes” oyunundan bir sahne tasvir edilmiştir. Roma dönemi tiyatro oyuncularının tamamı maske kullanan erkeklerdir.
Bu nedenle, fresklerdeki oyuncular maske takmış olarak gösterilmiştir. Sağda komedi yazarı Menander’in Sikyonios adlı oyunundan bir sahne var. Soldaki geniş duvarın üst kısmında ise, Herakles ile Akhilleus arasındaki mücadele temsil edilmektedir.
Yunanistan’ın en büyük nehir tanrısı olan Akhilleus, Calydon Kralının kızı Deianeira ile evlenmek ister. Ama Deianeira, Aşil’in ejderha ya da boğa gibi varlıkların şeklini alabileceğini bildiği için onunla evlenmek istemez.
Bunun üzerine Herkül araya girer ve kavga çıkar. Freskte çömelmiş olarak gösterilen kız, kavganın konusu olan kızdır.
Peristilin yani avlunun kuzey cephesi, MS 4’ncü yüzyılda değiştirilmiş ve burada duran evin ana odası, iki küçük odaya bölünmüştür. Bu bölümde bulunan yangın izleri de aynı döneme aittir.
Peristilin yani avlunun açık bölümünün üst kısmı, benzer malzemelerle eski modellerine benzetilerek yeniden yapılmıştır.
Girişin sağındaki açıklığı geçtikten sonra, sağdaki oldukça geniş alan, evin hamamıdır. Hamamın sadece alt yapısı korunmuştur. Duvarlarda kışın soğuk havalarda evi ısıtmak için sıcak havanın dolaştığı görülen bacalar vardır.
2’nci villa-B Evi (Ziyarete açıktır)
Tarih, bilim ve kültür için mükemmel bir referans olan bu ev, restorasyonu ve muhafaza edilmesi zorlu bir yapıdır. 2000 yılında ziyarete açılan Yamaç evler-2’nin kazılmış bölümlerinde bir de müze açılmıştır. Restorasyonu halen devam eden bina, 2011 yılından bu yana, yüz binden fazla kişi tarafından ziyaret edilmiştir.
Ev, güneyde Yamaç evler caddesi ve kuzeyde Kuretler caddesiyle sarılmıştır.
İnsulan tipi yani çok kişiye kiralanan ev, üçgen alt planlıdır. Kenarları, iki basamaklı giriş yollarıyla çevrilidir. Bu yollardan, müstakil evlere de giriş yapılmaktadır. Girişler, 27 metrelik açıklığın üstünden gelir.
Villa, MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Yapıda önce “Muses Salonu” na girilir. Salon, duvarlarında Musa freskleri olduğu için bu ismi almıştır.
Başlangıçta evin girişi diğer tarafta olmasına rağmen, restorasyon sırasında bu şekilde yapılmıştır.
İlham perileri salonundan son derece güzel olan peristile yani avluya girilir.
Peristil yani avlu, ortadaki açık bölümün daha büyük ve daha dekoratif olması dışında, A evindekine benzer. Korint sütunları ince ve zariftir. Ortada görülen kuyu, suların kesildiği zamanlarda kullanılıyordu.
Cam Tonozlu İstirahat Odaları:
Avlunun güney tarafında, genellikle kayadan oyma serin odalar vardır. Bu odalardan bazıları: döşeniş biçimlerine göre sınıflandırılmış, efendilerin bölgeleri olarak değişik cam mozaiklerle süslenmiş, duvarlar ve yer döşemesi mermer yüzle kaplanmıştır.
Ev sahibinin istirahat ettiği bölümün tonozuna cam mozaik işlenmiştir. Cam mozaikler, antik dönemde sanatın en üstün biçimi olarak kabul edilir. Bu cam mozaiklerin, MS 5’nci yüzyıla ait olduğu düşünülüyor.
Dionysos ve Ariadne figürlerinin bulunduğu ilüzyonik bir şarap evi ile çevrelenmiş ortadaki mozaik “cenneti” tasvir eder.
Mozaikler “Hıristiyanlık” tan önce olduğu gibi Dionysos ve Ariadne, merkezde bir daire içinde ve çevrelerinde cennette var olduğu düşünülen tavus kuşu, ördek, horoz vb. var.
Bu bölümün zemini, sepet örgü desenli siyah-beyaz mermer kaplıdır.
Buradan evin avlusuna girilir. Atriumun batı duvarı da yapım tarzından anlaşılacağı üzere geç bir döneme aittir. Evin orijinal girişi bu duvarla kapatılmıştır.
Evet, B evi 900 metre karelik bir alanı kaplar. Atriumlu, hiçbir noktası eksik planlanmamış eksiksiz bir evdir. Atrium, dar bir avlu şeklindedir. Köşelerde sütunlar, sütun aralarında ise ahşap kirişler vardır. Ahşap kirişlerin montaj ve demontajını kolaylaştırmak için kolonlarda uygun prizler sağlanmıştır.
Tuvalet:
Batı köşesinde evin çok kişilik tuvaleti bulunur. Tuvaletin girişinde, günümüzdeki helalara benzer bir hela bulunmaktadır. Buradaki duvarlar da tamamen fresklerle kaplıdır.
Mutfak:
Batıdaki son boşluk evin mutfağıdır. Tuvaletin yanındaki oda, MS 1’nci yüzyıla ait olduğu sanılan evin birinci katının mutfağıdır. Oldukça dar olan mutfağın batı duvarındaki kemerli ocaklar, benzerleri arasında en iyi korunmuş olanlardır.
Yemek odası:
Avludan çıkıldığında, soldaki oda yemek odasıdır. Bu odada, prestile bakan taraf, çubuk şeklinde düzenlenmiştir. Hane halkının yemeklerini burada birlikte yediği varsayılır.
Salon ve Yemek Masası:
Bunun bitişiğindeki salon gibi görünün boşluk ise, ana oda denilen evin en önemli odasıdır. Ev sahibi, misafirlerini burada karşılamıştır. Bu odanın zemini yanlarda düz, ortada renkli mozaiklerle kaplıdır.
Kenarlar, bu kısımlara sedirler konulduğu için tek renkli ve sadedir. Odadaki kırmızı masa yerinde keşfedilmiştir. Masanın oldukça yüksek olan ayağı; yarı yatay pozisyondaki kanepenin üzerine gerilmiş ve yemek yiyenlere çirkin görünmemesi için fazla oyulmuştur.
FLAVİUS FURİUS EVİ-ÜNİTE 6
Evler arasında en etkileyici olandır. MS 3’ncü yüzyılda dönemin konsülü Gaius Glavius’a ait saray tipi evdir. Bu ev, Yamaç evlerin en görkemlisidir. Mermer salonun tamamı, çeşitli ithal renkli mermerler ile geniş kaplama alanları vardır.
Evin yemek salonu: üç katlıdır ve taban alanı 178 metre karedir. Bu yemek salonunda, Anadolu ve Ege adalarından getirilen 22 farklı tür mermer, granit ve oniks taşlarla kaplanan 350 metre karelik duvarlar, MS 270-280 yılları arasında gerçekleşen büyük depremde yerle bir olmuştur.
Deprem sonucu, yıkılan duvarlar ve diğer kıymetli kalıntılar, yıllar içinde toprağa gömülerek, evlerde yer alan eserlerin günümüze kadar korunması sağlanmıştır. Bu salonda dağılmış halde bulunan 120 bin parça mermerin, bir araya getirilme çalışmaları adeta bir puzzle çözer gibi devam ediyor.
Prestil ev ve diğer evler;
Bu evde, MS 450 yıllarına tarihlenen freskler vardır.
Başka bir evde, kompleksin kuzeydoğu köşesinde, mükemmel durumda “Sokrates” i tasvir eden bir fresk bulunmuştur. Sokrates’i bir bank üzerinde otururken gösteren fresk, oldukça iyi durumdadır. Sokrates (MÖ 469-399) yılları arasında Atina’da yaşamıştır.
Modern Batı felsefesinin kurucularından biri olarak kabul edilen bu hatip ve filozof, tartışma metodu yoluyla, akıl, mantık, ahlak ve demokratik ilkenin genel pratiğine dair fikir ve söylevleriyle tanınır.
Yamaç evlerdeki fresk, Yamaç evlerin genel olarak MS 2-5’nci yüzyıllar arasında yapıldığı göz önüne alındığında, Sokrates’in ölümünden en az 500 yıl sonra bile Ege havzasında bilinen bir figür olarak resim ve heykellerinin yapıldığını gösteriyor.
Evet, bu fresk günümüzde Selçuk Efes Müzesinde sergileniyor.
Günümüz
Evler, MS 262 yılındaki büyük deprem ve tusunami tarafından olumsuz etkilendi. MS 7’nci yüzyılda ise bir dizi yıkıcı Arap akını ve limanın sürekli dolmasıyla Efesliler Ayasulluk Tepesine taşındıklarında bu evler terk edildi.
Terk edildikten sonra, heyelan ve çamur kaymaları nedeniyle evler toprak altında kaldı. Ancak toprak evleri iyi korumuştur.