Gaziantep Nizip: Gaziantep il merkezine 44 km uzaklıktadır. Nizip Birecik arası 17 km, Nizip Karkamış arası 33 km, Nizip Oğuzeli arası 33 km ve Nizip Ankara arası 724 km. dir.
TARİHİ
Yörede bulunan Belkıs çayı kenarındaki mağaralar ve yerleşim yeri kalıntıları bölgenin çok eskiden bu yana yerleşim yeri olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır. Saçagözü’nden 3 km uzaklıkta bulanan Cabahöyük ve Nizip yolu üzerindeki Turlu Şehzade höyük, diğer yerleşim yeri kalıntılarıdır. Bölgenin en ünlü harabelerinden birisi de “Karkamış” tır. Günümüzde Suriye sınırı üzerinde bulunan Karkamış, MÖ 3 ve 2’nci yüzyıllarda Etilerin başşehridir. İlçe merkezinin 8 km kuzeyinde bulunan Belkız kenti, günümüzden 2000 yıl önce, İpek yolunun bağlantı noktası konumundadır. Bölge 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 24 Haziran 1839 tarihinde, Osmanlı ve Mısır kuvvetleri arasında burada Nizip savaşı yapılmıştır. Nizip, 1904 yılında belediye oldu ve Birecik ilçesine bağlandı. 1919 yılı sonlarında bölge Fransızlar tarafından işgal edilir. Nizip yöresinde, Çete Habeş Böler öncülüğündeki kişiler Fransız işgaline karşı üstün cesaret ve kahramanlıkla koydular. 1924 yılında Nizip, Gaziantep’e bağlanır ve 1926 yılında ilçe olur.
Gelelim ilçenin isminin kaynağı
İlçenin ismi Roma döneminde “nisibin” dir. Ancak bu isim Asur döneminde Nusaybin’in ismi “nasibina” ve Nizip’in ismi ise “nasibina asur” dur ve her ikisi karıştırılmaktadır. Nizip ilçesinin tarihi kayıtlardaki ilk ismi “nisibin” dir.
İlçenin isminin kökeniyle ilgili bir diğer rivayet: Roma döneminde Zeugma kahramanlarından Perseus’un oğlu Nicippe diye bir kızla evlenmiş ve ilçenin ismi buradan gelmiştir.
Son bir iddia: Yeni ahitte yörenin ismi “nezib” diye geçer. Yabancı dildeki haritalarda ve kaynaklarda ilçenin ismi “nezib” diye yazar. Daha önceleri ise buraya “beit nuzib” deniyordu. Nezib ya da nuzib: kelime anlamı “garnizon, uç nokta, sütun” demektir.
GENEL
Gaziantep ilinin en büyük ilçesidir. Fırat ırmağı havzasında yer alır. Genel olarak doğuya doğru açılan bir plato durumundadır. Güneyde ise bir ova özelliği gösterir. Fazla engebeli olmayan sade bir yapıdadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 400-500 metredir. Akdeniz ve karasal iklim özellikleri gösterir. Yaz mevsimi tamamen kuraktır. Yıllık ortalama sıcaklık 16 derece civarındadır. Yörede antep fıstığı ve zeytin bahçeleri yaygındır. Bu ürünleri işlemek için ise, bölgede yine birçok orta ölçekli fabrika ve işletme bulunur. Özellikle bölgeden elde edilen zeytinlerden elde edilen zeytinyağı ile sabun yapılır ve bu sabunlar oldukça meşhurdur. 1960’lı yıllarda ülkemizin sabun ihtiyacının büyük bölümü buradan karşılanırdı. Günümüzde ise, ilçenin en büyük özelliklerinden birisi de çok sayıdaki Suriyeliler.
NİZİP EĞİTİM FAKÜLTESİ
Gaziantep Üniversitesine bağlı olarak kurulan Eğitim Fakültesi, Samandöken köyündedir. 2010 tarihinde kurulmuştur. Fakültenin tanıtım sayfasında, Fakültenin temel amacı, örgün eğitimin her kademesinde birinci öncelikle “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı eğitimciler yetiştirmektir cümlesi gerçekten gurur vericidir.
NE YENİR
Bir kebapçıya uğrayın, kebap ve baklava yiyin. Ve hatta Nohut dürümü yemelisiniz.
NE SATIN ALINIR
Nizip’e yolunuz düşerse, mutlaka “Fıstık hali” ne uğrayın ve tuzlu antep fıstığı satın alın, genelde çuvallarla satıyorlar ama kiloluk paketlenmiş yerler de vardır.
GEZİLECEK YERLER
ZEUGMA ANTİK KENTİ
Yine bu sitede, Zeugma hakkında çok ayrıntılı bir tanıtım ve gezi yazısını “Zeugma” başlığı altında bulabilirsiniz.
FEVKANİ KİLİSESİ
İlçe merkezinde Fevkani mahallesindedir. İlçenin en yüksek yerinde, Fırat nehri kıyısındadır.
Binanın yapılış tarihi bilinmemektedir ancak muhtemelen mirarisi ve içindeki izleri kalan fresklere bakıldığında Bizans döneminde, 6-7’nci yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Yani, Van Akdamar Adası Aziz Haç kilisesinden daha eskidir. Vakıf kayıtlarına bakıldığında ise kilisenin yapılış tarihi 6’ncı yüzyıl olarak geçer. Mimari stili kapalı Yunan haçı planındadır. Tamamında düzgün kesme taş malzeme kullanılmıştır. Dış mimaride kapalı Yunan haçı son derece belirgindir. Çünkü haçın kolları dışarıya üçgen alınlık şeklinde yansıtılmıştır. Kilisenin apsisi, yarım yuvarlak olarak dışa çıkıntılıdır. İçerideki bezeme ve Aziz tasvirleri günümüze ulaşmamıştır. Rivayetlerden devam edelim “Peygamberimiz doğduğu gece, yedi büyük kilisenin tavanı patlamış, haçı, mabedin üstünden uçmuştur. Bunlardan bir tanesi de bu kilisedir” denilir.
Kilise, Osmanlı döneminde han olarak kullanılmıştır. Sultan I. Abdülhamit döneminde ise çıkarılan bir fermanla, 1789 yılında bir kısmı cami olarak kullanılmıştır. Yüz yıla yakın cami olarak kullanılmıştır. Ancak şu anda kullanılmamaktadır. Çünkü 1888 yılında yapılan Şıhlar camisi ve 1904 yılında yapılan Molla Ahmet Camisi hizmete girmiştir. Kilisenin çevresi, 1960 yılına kadar taştan bir duvarla çevrilidir. Ancak bu tarihten sonra duvar yok olmuş ve kilisenin çevresi briketten bir duvarla çevrilmiştir. 1970-1971 yılları arasında Belediye ambarı olarak kullanılmıştır. 1971 yılında, tabanı betonla sıvanarak tekel idaresine kiraya verilmiştir.
BELKIS HÖYÜĞÜ
İlçenin güneyindedir.
Höyükten güneye bakılınca, ilçenin tepe mahallesi ve Nizip höyüğü görülür ve Taşbaş dahil tüm çevre kontrol edilebilir. Bu yüzden, buranın, Nizip höyüğü ile birlikte ilk yerleşim yeri olduğu düşünülmektedir. Halk arasındaki bir rivayete göre: Belkıs höyüğünün altında yatan bir ermiş, her yüzyılda bir kalkar ve “Belkıs’ın çüt demiri altın oldu mu” diye bağırırmış. “Olmadı” diye bir ses duyar ve “Olacak olacak” der ve yeniden kalktığı yere yatarmış.
KARPUZATAN TESİSLERİ
Burası ilçe merkezinde bir mesire alanı, park alanıdır. 57 dönümlük arazi üzerinde: yürüyüş parkuru, bisiklet yolu, 600 metrelik suni gölet, iskele, otopark, kafeterya, çocuk oyun alanı, mesire alanı, barbekü alanı, spor alanları düzenlenmiştir.
TAŞBAŞ TEPE
Günümüzde ilçenin batısında, üstü zeytin, fıstık ağaçları ve bağlarla kaplı tepenin doğu yamacında güzel bir pınar vardır. Ama buranın en büyük özelliği, anlatılan bir efsaneyle bağlantılıdır.
Efsane “Taşbaş tepesi yakınlarında yaşayan bir ailenin 7 kızı varmış. Bu kızlar, her gün odun toplamak için dağa gelirlermiş. Yine bir gün 7 kız kardeş odun toplamak için dağa gelmişler ancak karşıdan atlıların geldiğini görürler. Kızlar endişelenir ve dua ederler.”Allah’ım eğer karşıdan gelen atlılar, bize kötülük yapacaklarsa bizi taş yap” derler. Karşıdan gelen atlılar gerçekten kızlara kötülük yapacaklardır ve kızların duaları kabul görür ve 7 kız kardeş, hemen oracıkta taşa dönüşür, atlılar kızların yanına geldiklerinde sadece 7 tane taş görürler ve çok şaşırırlar, hemen oradan uzaklaşırlar, o taşlar günümüzde de hala orada durmaktadır.
Bu efsaneye istinaden buraya “Taşbaş” ismi verilmiştir. Taşbaş kelimesi, Oğuz boyunun oymaklarından birisinin ismidir. Efsane nedeniyle, günümüzde aynı yerde 7 kız kardeşe ait mezarlar düzenlemeyle gün ışığına çıkarılmış, ziyarete gelenler 7 kız kardeş için dua ederler.
Ancak bölgeyle ilgili anlatılan bir başka rivayet daha var. I. Dünya savaşı sonrası işgal yıllarında, bölgeyi işgale gelen Fransızlar, Karkamış’taki düzlükten buraya gelirken, Nizip İplik civarına ulaştıklarında, Nizipliler Taşbaş tepesinde duran, Kavalalı Mehmet Ali Paşa zamanından kalan birkaç tane topu büyük zorlukla ateşlemişler, bunu duyan Fransızlar, tepenin ardında büyük bir birlik olduğunu düşünerek korkmuşlar ve Antep’deki birlikleriyle birleşmek için batıya doğru ilerlemeyi sürdürmüşlerdir.
Evet günümüzde ilçe merkezine 7 km uzaklıktaki Taşbaş tepesinde ilçeyi kuşbakışı tepeden gören bir mesire alanı bulunuyor. Burada piknik yapılıyor.