Ulaşılması zor bir yer. Cahit Kulebi’nin şiirlerinde, Cem Karaca’nın bir şarkısında, bir türküde (Niksarın fidanları) ismi geçen bir yöremiz. Burada: fidan, sanırım “Niksar’ın gelinleri” olarak betimleniyor. Evet, sıcakkanlı ve güler yüzlü insanlar diyarını mutlaka gezmelisiniz.
Tokat’ın Karadeniz’e açılan kapısı.
ULAŞIM
Niksar, il merkezi olan Tokat’a: 60 km. uzaklıktadır. Niksar-Reşadiye arasındaki uzaklık: 57 km. Niksar-Erbaa arasındaki uzaklık: 43 km. Niksar-Ünye arasındaki uzaklık: 105 km. dir.
Niksar-Ünye arası uzaklık: 110 km.
TARİHİ
Bölge: Pers imparatorluğunun etkinliğinin yıkılması: Pontus krallığı döneminde “Caberia” olarak isimlendirilmiştir. İklimi ve verimli topraklarının bulunması, buranın sayfiye alanı olarak kullanılmasına ve bölgede, çok sayıda tapınak, saray ve yerleşim birimi yapılmasına neden olmuştur. MÖ. 72 yılında, şehir, Romalıların eline geçer.
Romalılar, şehre şu isimleri verirler: Diospolis, Sebaste, Neocaesera. Günümüzde kullanılan Niksar isminin: Neocaeserea kelimesinden düzenlendiği düşünülmektedir. Bu kelimenin daha açık anlamı: Yeni Kayseri. Yani, burası “Kayseri” şehrinden sonra kurulduğu için, buraya yeni Kayseri şehri anlamına gelen, bu isim verilmiştir.
MS. 395 yılında, Roma imparatorluğunun parçalanması sonucu, bölge, Bizans hakimiyetine girer. 1067 yılında ise, bu kez, Türkler bölgede sahne alırlar. Alparslan’ın komutanlarından Afşin Bey: bölgeyi fetheder. Ancak: daha sonra Bizanslıların yeniden hakim oldukları topraklarda, Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi: kesin hakimiyeti ele geçirir.
Danişmendli Devletinin kurucusu olan bu şahıs, Niksar şehrini, kendisine hem bir üs ve hem de devletin başkenti olarak seçer. Özellikle bu dönemde: yöre, tam bir kültür ve bilim merkezi haline gelir.
1398 yılında, Yıldırım Beyazıt’ın oğlu, Süleyman Çelebi: Niksar yöresini, Osmanlı topraklarına katar. 1919 yılında, İzmir şehrinin Yunanlılar tarafından işgali üzerine, ilk tepki mitingi, Niksar’da yapılır. Kurtuluş Mücadelesinin başlarındaki bu büyük tepki; yöre insanının hassasiyetini göstermesi açısından öne çıkmaktadır.
GENEL
Karadeniz bölgesinde, Orta Karadeniz bölümündedir.
Deniz seviyesinden yüksekliği: 350 metredir.
Akarsular bakımından oldukça zengin bir bölgededir. Niksar topraklarından: Kelkit Çayı ve bu çayın irili-ufaklı kolları geçer. Kelkit Çayının, alüvyonlarla zenginleştirdiği, Niksar Ovası, Karadeniz bölgesinin en önemli ve verimli ovalarının başında gelmektedir.
Bölge topraklarının, % 54’ü orman ve % 12’si çayırlık arazidir.
İklim değerlendirildiğinde: bölgede, bir geçiş iklimi hakimdir. Buna göre: kışlar genellikle ılık ve yağışlı, yazlar ise sıcak geçmektedir.
NE YENİR.NE İÇİLİR
Tokat kebabını, en orijinal haliyle, Niksar yöresinde yiyebilirsiniz. Bir de “Cevizli Bahar” denilen ve bu yöreye özgü bir yiyecek türü var. Ceviz ve salçayı, bir miktar baharatla karıştırarak yapılıyor. Bu lezzetli yiyeceği, ekmeğe sürerek yiyebilirsiniz. Son olarak, bir de “Cevizli parmak ekmek” var. Her fırında bulabileceğiniz bu lezzeti de ihmal etmeyin.
NE SATIN ALINIR
Hediyelik olarak: “Niksar Sandığı” satın almalısınız. Ayrıca: kuşburnu ve ceviz de düşünebilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
AYVAZ SUYU
İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta: Kültür Mahallesinde, Ayvaz Parkından doğmakta ve çok eski dönemlerde, bilinmektedir. Evliya Çelebinin yazılarında, bu sudan söz edilmiştir.
Ülkemizin çoğu yöresinde tanınan bu su: 0.5 sertlik derecesindedir. Safra kesesi ve böbrek taşı, yüksek tansiyon ve damar sertliği hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Su: 1960 yıllarından başlanarak elle doldurulan tesislerde ve son olarak 2004 yılında yapılan modern tesislerde, şişelenerek bütün ülkeye dağıtılmaktadır.
NİKSAR KALESİ
Türkiye’nin, ikinci büyük kalesidir. Kale yapısı: Niksar ve çevresine hakim bir tepe üzerinde, şehir merkezindedir. Kale hakkında, ilk yazılı bilgiler: ünlü coğrafyacı Strabon tarafından verilmiştir.
Strabon, yazılarında: Niksar kalesinin, o günlerdeki yapısının: doğal bir kaya bloğu üzerinde bulunduğunu, tepesinde bol su çıkan bir kaynak olduğunu, eteğinde ise bir ırmak ve derin bir dere aktığından söz etmektedir.
Evet, kalenin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı konusunda belli bilgiler yok. Roma döneminde yapıldığı, Bizans döneminde de kullanıldığı sanılıyor.
Kale; 1076 yılında Danışmentliler tarafından ele geçirilir. Şehir yerleşimi: başlangıçta bu kale içinde kurulu olmasına rağmen, zamanla nüfusun artmasına paralel olarak, yerleşim, kale dışına taşmıştır.
Kaleden günümüze kadar gelebilen duvarların, hangi dönemde yapıldığı meçhul. Ancak, bazı bölümlerinin “Pontus” döneminden kalma olduğu sanılıyor. Yapı: iç, orta ve dış kale olmak üzere, üç bölümden oluşmaktadır. Orta ve dış kalenin doğu kısımları ayakta olup, batısı yıkıktır. Ancak, sağlam kalan duvarlarda, günümüzde, evler arasında kalmış olup, tam olarak görülememektedir.
ARASTA ÇARŞISI
Niksar kale surlarının hemen dibinde kurulmuştur. Selçuklu ticaret hayatının güzel bir örneğinin görüldüğü bu bölgedeki çarşı: Anadolu’da bulunan, benzer “Arasta” çarşılarının, önemli örneklerinden biridir.
Selçuklu özelliklerinin kurulduğu çarşı, Osmanlı benzer çarşılarından ayrı olarak: değişik esnaf türlerinin bir arada bulunması ile dikkat çekiyor.
ULU CAMİ
İlçe merkezinde, Fatih Sultan Mehmet Caddesindedir.
Nizameddin Yağıbasan tarafından, 1145 yılında yaptırılmıştır. Evliya Çelebinin yazıtlarında, caminin ismi: Melik Gazi Camisi olarak geçmektedir. Anadolu Ulu camilerinin, en eski örneklerinden biridir. Yapının girişi: kuzeydendir. Dış cephesi, altı büyük payanda ile desteklenmiştir. Kesme taştan, silindirik gövdeli tuğla minare: 1967 yılında onarılmıştır.
MELİKGAZİ TÜRBESİ
İlçe merkezinde, Kayapaşa mahallesinde; Melik Gazi mezarlığındadır. 12.yüzyılın ortalarında, Nizamettin Yağıbasan tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraki dönemlerde hasar gören türbe, Osmanlı döneminde, yani 15.yüzyıl ortalarında, yeniden inşa edilerek, bugünkü görünümünü kazanmıştır.
Türbenin kubbesi: 1939 yılındaki depremde yıkılmıştır. 1987 yılında yapılan restorasyonda, kubbe bölümü, düz tavanla örtülmüş, üzeri kiremit kaplı çatı ile kapatılmıştır. Yine, aynı depremde, türbenin kitabesi kaybolmuştur.
YAĞI BASAN MEDRESESİ
Niksar kalesi surları içindedir. Anadolu’nun bilinen en eski medresesidir. Danişmentliler tarafından yapılan bu tür medrese mimarisi: takip eden dönemlerde Anadolu’da, Selçuklu, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı döneminde yapılan medreselerin mimari planlarında kullanılmıştır.
Danışmendli Melik Nizameddin Yağıbasan tarafından: 1157 yılında yaptırılmıştır. Niksar kalesinin surlarından yararlanılarak inşa edilmiştir. Üzerine oturduğu tepenin eğrilerini takip eden kale duvarına tabidir. Bu yüzden, bir tarafı çarpık, fakat aslında dört köşe olarak düşünülmüştür.
Yapı: Anadolu’da, ilk kapalı avlulu medrese planındadır. Moloz taştan yapılmıştır. Kapalı avlulu ve 2 eyvanlıdır. Biraz önce sözünü ettiğim gibi, kale içinde bulunması nedeniyle, iç kalenin surlarından yararlanılarak yapılmıştır.
Günümüzde, medrese yapısının büyük bölümü çok harap ve büyük kısmı çökmüş, tam bir moloz taş yığını halindedir. Kubbeli orta avlu dışındaki bütün bölümler, moloz taşla örülmüştür. İç duvarlar, genellikle 110 cm. kalınlığında örülmüştür.
Dış duvarlar ise, 150 cm. kalınlığındadır. Ortadaki avlusu: yalnızca, güney kısmı ayakta duran bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin aslı tamamen kapalı değildir.
Yağı basan Medresesinin kitabesi yok. Ancak, I. Dünya Savaşından önce, Niksar Melik Gazi Türbesinde bulunan bir medrese kitabesinin, bu medreseye ait olduğu söylenmektedir. Kitabe, büyük ihtimalle: kapının bulunduğu güney kanadı yıkılınca, kurtarılarak, yöredeki başka bir binaya nakledilmiştir.
Çünkü: 1939-1942 depremlerinde büyük hasar görmesi üzerine, yapının kaplama taşları sökülmüştür. Halen, duvarlarda güçlendirmeler yapılması için, çelik konstrüksiyon takviyeleri kullanılmış.
Halen, 1.derece Sit alanı olarak ilan edilerek, koruma altına alınmıştır. Çünkü, yaklaşık 900 yıllık yapı, çok yıpranmış ve uzun yıllar, onarılmadan bakımsız bırakılmış, adeta bitki örtüleriyle örtülmüştür.
MELİKGAZİ MEZARLIĞI
Mezarlık: yaklaşık 800 yıl öncesine kadar gitmektedir. Anadolu’nun en eski mezarlıklarından biridir. Mezarlık: tam bir açık hava müzesi görünümünde olup: burada; mezar taşı örnekleri ve değişik türbeler görülmektedir. Mezarlık girişinde ise: Doğanşah Alp ve Seyit Nurettin Alparslan Türbeleri var.
TAŞ MEKTEP
Osmanlı döneminde: Rüştiyeler öncesi: Mahalle ve köy mekteplerinden, Maarife bağlı olmayanlara, halk arasında “Taş Mektep” deniliyordu. Tek derslikli bu taş mekteplerde, uzun süre, kız-erkek öğrenciler, birlikte eğitim görmüşlerdir. Ancak, daha sonraki dönemlerde, bunlar ayrılarak eğitim sürdürülmüştür.
İlçede, 19.yüzyıl mimarisinin önemli örneklerinden biridir. Ancak, kitabesi bulunmadığından, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Halen binanın olduğu yer, Taş Mektep Sokak olarak isimlendirilmiştir.
Günümüzde, restorasyon çalışmaları bitirilen yapıda, eğitim çalışmaları verilmekte ve ayrıca, Niksar’ı ziyarete gelenler ağırlanmaktadır.
LEYLEKLİ (YILANLI) KÖPRÜ
İlçe merkezinde, Çanakçı çayı üzerindedir. Kitabesi bulunmadığından, yapılış zamanı ve yaptıran bilinmemektedir. Ancak, mimari özellikleri düşünülerek, Roma veya Bizans döneminde yaptırıldığı sanılmaktadır. Köprünün kemer kısmındaki bir kabartmada: ağzında yılan tutan bir leylek figürü görülüyor. Bu yüzden, köprüye: Leylekli veya Yılanlı denilmektedir.
AYVAZ PARKI
İlçe merkezinin 2 km. güney doğusundadır.
Burası bir park. Ama, buradan “Ayvaz” suyu çıkıyor. Alanda: çam ağaçları, havuz, büfeler, lokantalar, çocuk oyun alanları, dinlenme yerleri bulunuyor. Yörenin insanı, burayı çok tercih ediyor, sizlerde ziyaretinizde, mutlaka görün.
ÇAM İÇİ YAYLASI
İlçe merkezine, yaklaşık 15 dakika uzaklıkta, deniz seviyesinden 1350 metre yüksekliktedir. İlçe merkezinde, özellikle yaz aylarında bunaltıcı sıcaklıklar yaşanırken, burada, muhteşem bir yayla ortamı var. Buradan: denize ulaşmak isterseniz, 1 saat uzaklıktaki, Ünye’ye gidebilirsiniz. Ama, burada kalmak isterseniz, yaylada, konaklama tesisleri var. Yalnız kış aylarında, kar birikimi nedeniyle, ulaşım da zaman zaman sorunlar yaşanabiliyor.