Antalya’nın içinden, batı yönüne ilerlediğinizde: D-400 kara yolundan, Konyaaltı’ndan geçip, Akdeniz Bulvarı ile Antalya’nın yeni liman bölgesine kadar ilerleyebilirsiniz.
Bu bölgede ilerlerken: Konyaaltı denilen bölgede: sağ bölümde evler-moteller-hatta büyük bloklar-benzin istasyonları-satış yerleri görebilirsiniz.
Solunuzda ise: yol boyunca devam eden sahil bandı, beachler, restoranlar, kafeteryalar göreceksiniz. Bir de, unutmadan söylemek gerekirse: yüzlerce araç, hatta otobüs, kamyon görebilirsiniz.
Bu noktadan sonra: Kemer yolu olarak isimlendirilen yola giriyor ve devam ediyorsunuz. Bu yol: son bir-iki yıl içinde yenilenen, gerek asfaltı ve gerekse yol üzerinde bulunan tünelleriyle, muhteşem bir rahatlık sunuyor.
Çünkü: yine özellikle son yıllarda: bu yol üzerinde muhteşem bir trafik yoğunluğu olmaya başlamıştı. Yolun gerek genişletilmesi, gerek tüneller ve gerekse rahatlığı: inanın bu muhteşem trafiği ancak kaldırıyor ve sürücülere ızdırap yaratmıyor.
İyi ki, düşünülmüş ve bu muhteşem yol yapılmış.
Evet, bu yol üzerinde, sırası ile karşılaşacağınız mekanlar şunlardır:
Beldibi, Göynük, Kemer, Kiriş, Çamyuva, Tekirova, Ulupınar, Olimpos ve Adrasan,
Bu mekanları; ayrı ayrı inceleyip, gezmeniz ve görmeniz gereken yerleri ayrı yazılar olarak yazıyorum. Evet; Antalya Şehrinin dışında, batı yakasında, nereye gidelim, nereyi görelim, nereyi gezelim diyorsanız, buyurun, bu yazılar sizler için.
Özellikle: gezi meraklıları için önerebileceğim yerler
Antalya Batısı Şehir dışı gezi planı: Kemer (tam bir turizm cenneti, merkezindeki çarşısı ile dikkat çekiyor, merkezdeki çarşı bölümünde özellikle akşam saatlerinde güzel gezintiler yapılabilir),
Ulupınar (burası tam bir yeşil cennet, kendinizi yemyeşil bir ortamda ve su sesleri içinde bulmak istiyorsanız ve böyle bir ortamda, ilginç ahşap teraslar üzerinde yemek yemek isterseniz, evet, işte tam burası)
Olimpos ve Adrasan (Akdeniz bölgesinin en güzel kumsal ve denizinin bulunduğu yerler, Olimpos daha çok genç nesil için, hareketli ve otantik, Adrasan ise daha sessiz, sakin ve aile veya sessizliği tercih edenler için, ama tek bir gerçek her iki bölgenin de, doğa yani yeşil ile denizin yani mavinin birleştiği noktalarda bulunması)
Şehir 2010 yılında İstanbul ile birlikte “Avrupa Kültür Başkenti” seçilmiştir. Şehir nüfusu 2007 sayımlarına göre 177.000 kişidir.
Macaristan ülkesinin en büyük üçüncü şehridir. Ülkenin güneyindedir. Tisza nehrinin her iki kıyısında kurulmuştur. Nüfusu 163 bin kişidir.
Şehrin isminin kelime anlamı “köşe” demektir. Çünkü: “Tisza nehri” şehrin tüm köşelerini çevrelemiştir. şehri ziyaret ederseniz geniş caddeler mutlaka dikkatinizi çekecektir. Caddelerin bu kadar geniş yapılmasının başlıca sebebi: seldir, çünkü 1880 yılında şehir büyük bir sel baskını sonucu harap olmuş, binlerce kişi evsiz kalmış ve birçok kişi ölmüştür.
İklimsel özelliklere gelince: şehir tam bir güneş şehri olarak bilinir çünkü genellikle güneş görülür. İklim genel olarak soğuk kışlar ve sıcak yaşlar ve oldukça düşük yağış şeklindedir.
Buraya gitmek için en uygun zaman: her yıl düzenlenene “Macaristan’daki en büyük festival olan Szeged Açık Hava Festivalinin” düzenlendiği Haziran-Ağustos ayları arasındaki yaz dönemidir. Szeged açık hava festivali, adak kilisesi dramatik ikiz kulesi önündeki meydanda gerçekleştirilen tiyatro ve müzik festivalidir.
Şehirde “Macarca” konuşulur. Para birimi “Forint” dir.
Szeged denilince akla bir de “kırmızı kurutulmuş biber” gelir. Bu bitki: 16. yüzyılda süs bitkisi olarak buraya gelmiş ve yaklaşık 100 yıllık sürecin ardından, kırmızı biber olarak üretilmeye başlanmıştır.
Şehirdeki “Albert Szent-Györgyi Tıp Okulu”: C vitaminini ilk kez izole etmeyi başaran ve Nobel ödülü kazanan kişinin adının verildiği okuldur.
Gelelim ulaşıma: Şehir ile Budapeşte arasındaki yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürer. 165 km lik uzaklık vardır.
TARİH
Şehrin tarihine kısaca bir göz atmak gerekirse: yazılı kaynaklarda ilk olarak 1182 yılında şehrin ismi geçmektedir. Ancak Moğolların istilasının ardından tahrip edilen şehir, takip eden süreçte yeniden inşa edilmiş ve günümüzde Güney Macaristan’ın en önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir.
1526 yılında şehir Osmanlı hakimiyetine girer ve Budin eyaletinin bir sancağı olur. 1686 yılında ise bağımsızlık kazanılır. Ardından şehir büyümüş ve gelişmiştir.
II. Dünya savaşında şehir çok yıpranmıştır. Çünkü şehirde yaşayan binlerce Musevi: Naziler tarafından hapsedilmiş, öldürülmüş veya kamplara sürgün edilmişlerdir. Sonunda Sovyet ordusu 1944 yılında şehri ele geçirmiş ve komünist dönem boyunca şehir gıda ve hafif sanayi dallarında gelişmiştir.
Hatta 1965 yılında şehir yakınlarında petrol bulunmuş ve ülkenin petrol ihtiyacının üçte ikilik bölümü buradan karşılanmaktadır.
Evet, bugün Szeged şehrinin ibret verici bulvarlarına bakıldığında, Hun İmparatoru Atilla’ın imparatorluğunun 5. yüzyıldaki başkenti ilk akla gelebilecek düşüncelerden biri olmamaktadır.
Şehir: Tizsa nehri ve Maros nehrinin birleştikleri yerin hemen alt kısmında bulunduğu için Romalılar döneminde burada kurulan yerleşim, Dacia bölgesine geçiş için önemli bir köprü görevi görüyordu ve 700 yıllık kavimler göçü sırasında, altın ve tuz ticareti yaparak 1130 yılında göçmen Macar kavimleri tarafından resmi olarak kuruldu.
200 yıllık Osmanlı yönetimi sırasında şehir en üst refah düzeyine ulaştı, yeni binalar yapıldı ve daha sonra Szeged şehrini ele geçiren Habsburglar, 1849 yılında şehre bağımsızlığını verdiler.
Şehrin tarihindeki en büyük dönüm noktası, 1879 yılındaki sel baskınıdır. Bu baskında bentler yıkıldı ve aralarında şehrin devasa kalesinin de bulunduğu tüm şehir sular altında kaldı.
Şehirde o dönemdeki 5500 yapıdan büyük bölümü yıkıldı ve yalnızca 265 tanesi ayakta kalabildi. Binlerce insan evsiz kaldı ve yüzlerce insan öldü. Ama bu büyük felaketin ardından, günümüzdeki güzel şehir doğmuştur.
Tüm Avrupa, bu yeni şehri yaratmak için birleşti ve Haussman yönetimindeki Paris, Bürüksel, Roma, Berlin ve Londra’dan model alınarak şehir yeniden düzenlendi.
Günümüzde yeni kurulan şehirde, üç ana arter görülmektedir. Organize, modern ve gelişen şehir Güneydoğu Macaristan’ın kültürel ve ekonomik merkezi olarak büyüme göstermiştir.
Naziler ve Sovyetler döneminde yapılan bazı yağmalar sebebiyle bazı varlıkları yok olmasına karşın, yine de şehir günümüzde şık ve hareketli bir üniversite şehri olarak önem kazanmaktadır.
NE YENİR
Bu şehre yolunu düşerse “Szekelygulyas” denilen yöresel lezzeti tatmanızı öneririm, ancak bunun içinde domuz eti bulunduğunu unutmayınız. Domuz eti, lahana turşusu ve bir tür ekşi krema-sos ile yapılıyor. Domuz eti yemeyenler için ise “halaszle” denilen balık çorbası düşünülebilir.
Evet yöresel lezzetlere devam edelim. “Szegedi Halaszle” denilen bir tür “balık güveç” de tercih edilebilir. Şehirdeki birçok menüde, yoğun olarak salam ve sosis kullanılır. Şehir merkezindeki pastanelerde Macar hamur işleri ve taze pişmiş çörekler bulabilirsiniz.
Oskolta Utca, Roosevelt Ter ve Szechenyi Ter çevresinde yöresel lezzetleri tadabileceğiniz bolca restoran bulunmaktadır. Manzaralı güzel bir yemek yemek isterseniz, bu kez Tisza nehri kıyısındaki Felso Tisza üzerindeki yerleri tercih etmelisiniz.
SZEGED ÜNİVERSİTESİ
Szeged Üniversitesi ülkenin en önemli üniversitelerinden birisidir. Üniversite, Dünya Üniversiteleri Akademik sıralamasında, Avrupa’nın en iyi 100 üniversitesinden biri olarak seçilmiştir.
Evet üniversite, 1872 yılında “Macar Kraliyet Üniversitesi” olarak kurulmuş ve Szeged şehrine taşınmıştır. Çünkü daha önce Cluj şehrinde işletilmektedir. 2000 yılı üniversite tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.
Çünkü Szeged yükseköğretim kurumları “Szeged Üniversitesi” altında birleştirilmişlerdir. Şu anda üniversite 12 fakülte bulunmaktadır. Üniversitede 2200 akademik personel ve 30.000 öğrenci ve 7000 çalışan bulunmaktadır.
ŞARAP FESTİVALİ
Her yıl 21 Mayıs tarihinde şehirde bir festival yapılır. Çünkü 21 Mayıs 1719 tarihinde, şehrin yasal statüsünü belirleyen 21 sayfalık belge imzalanmıştır. Bu yüzden her yıl 21 Mayıs tarihi Szeged günü olarak kutlanır.
Turizm sezonu başındaki bu festival yoğun katılımla yapılır. Lezzetli yemekler sunulur, halk sanatı ürünleri satılır, konser ve aile etkinlikleri düzenlenir.
Ayrıca: şarap üretim bölgelerinde, tüm şarap üreticilerinin katılımı ile, şarap festivali yapılır. 10 gün boyunca bu festivalde Macaristan’ın en iyi şaraplarını tatmak mümkündür.
TERMAL BANYOLAR
Macaristan ülkesinin diğer birçok şehrinde olduğu gibi, burada da bir dizi termal banyo bulunmaktadır. Bunlar şehir merkezinde iki ana alanda bulunmaktadırlar. Daha tarihi ve ana yüzme havuzu olanlar “Thermalfür” bölgesindedir. Diğerleri ise “Anna Für” bölgesindedir.
ALIŞVERİŞ-NE SATIN ALINIR
Şehirde dükkan, mağazalar ve alışveriş merkezlerinin çoğu: Pazar günleri kapalıdır. Diğer günlerde ise 09.00-18.00 arasında açıktır.
Cumartesi günü ise saat; 13.00 de kapanırlar.
Şehir merkezinde birçok alışveriş mekanı bulunmasına rağmen, toplu taşım araçlarını kullanarak şehir yakınlarındaki ana alışveriş mekanlarına da ulaşabilirsiniz. Şehirde süpermarket alışverişleri için en iyi adresler “Cora” ve “Tesco” dur. Ayrıca, birçok yerel küçük süpermarket de bulunur.
En ilginç hediyelik eşyaları: Szeged otobüs istasyonu yakınlarında “Mars Ter” de bulunan bitpazarını tercih etmelisiniz. Daha büyük bir yer düşünürseniz, bu kez Szeged Plaza uygun olacaktır. Burada popüler sinemalar da bulunmaktadır.
GEZİLECEK YERLER
Arad Martyrs Meydanı
Aradi Vertanuk tere adresindedir.
Meydanda: Ferenc Rakoczi II nin atlı heykeli ve Szoreg Savaşları Anıtı sütunu bulunmaktadır. Anıtın dibindeki mermer plakette: Arad savaşında öldürülmüş 13 generalin isimleri yazılıdır.
Meydanın Tisza nehri yönünde, dünyaca ünlü “Boylai Enstitüsü” bulunmaktadır. Binanın arkasında, Kolozsvari kardeşler tarafından yaptırılan St George Ejderha Avcısı resminin kopyası bulunmaktadır. Meydanın diğer tarafında ise Bishop Sarayı ve Üniversite binaları sıralanmıştır.
Ağıt Köprüsü
Szechenyi adresindedir.
İmparator Franz Joseph şehri ziyaret ettiğinde 1883 yılında, Belediye binası ile onun çalışma evi arasındaki bu köprü inşa edilmiştir.
Belediye Binası-Szechenyi Ter-Town Hall
Szechenyi adresindedir.
Yapı neo-barok tarzında inşa edilmiştir. İnşaat 1799 yılında Istva Vedres ve Janos Schwörtz tarafından tasarlanmıştır. Neo-barok belediye binasının uzun kulesi ve güzelce döşenmiş çatısı ile süslemeleri oldukça ilgi çekicidir.
Konsey salonu süslemeleri ve tavan freski: Zsigmond Vajda tarafından yapılmıştır. Yaz aylarında akşamları yapının avlusunda büyüleyici müzikal konserler düzenlenmektedir.
Fekete Haz-Kara Para Müzesi-Black House
Somogyı str adresindedir. Clement Caddesi ve Somogyı sokağın köşesindedir. Pazartesi hariç hergün ziyarete açıktır.
Bu kararmış boyalı bina, 19. yüzyılda siyasi ve edebi hayatın tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Uzlaşma yılları öncesinde, zulme karşı muhalefetin merkezi olmuştur.
1980 yılında bakıma alınan müze: geçici sergilere de ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin inşaatı, 1857 yılında gotik tarzda Charles Gerster tarafından planlanmıştır. 1860-1865 yılları arasında bina kumarhane olarak kullanılmıştır.
1917-1919 yılları arasında ise ulusal konsey binası olarak kullanılmıştır. 1985 yılında ise, burası Ferenc Mora Müzesi tarafından satın alınmıştır.
Müzenin koleksiyonlarında: 10 binden fazla nesne bulunduğu söyleniyor.
Mora Ferenc Museum-Ferenc Mora Müzesi
Roosvelt ter adresindedir.
Burada M5 otoyolu inşasında keşfedilen “Sarmatlar” a adanmış görüntüler ve nesneler görülebilir.
Bu buluntular 1. yüzyıldan kalmıştır ve ayrıca müzede 7. yüzyıldan kalma altın çalışmaları, tarihi tablolar ve başkaca tarihi hazineler de sergilenmektedir. Son zamanlarda müzede Ede Thoroczkai tarafından oluşturulan antika mobilyalar ve sanat eserleri koleksiyonu da sergilenmektedir.
Müzenin koleksiyonlarının sergilendiği başlıklar şunlardır: Paprika tarihçesi, Lucs tahsil boyama, Ferenc Mora Memorial Room, Yerel tarih sergisi, Etnoğrafik gözlük, Bilimsel gözlük.
Dugonics Meydanı
Dugonics ter adresindedir.
1879 yılında burası bir buğday pazarı olarak kurulmuştur. Meydanda, buraya ismini veren “Andras Dugonics” in heykeli bulunmaktadır. Heykelde elinde “Etelka” isimli Macaristan’ın ilk romanını tutmaktadır. 1921 yılında “Science Klozsvar Üniversitesi” buraya taşınmıştır.
Meydanda ayrıca “Atilla Jozsef”in bronz heykeli de bulunmaktadır.
Bu meydanda, kültürel etkinlikler ve çeşitli fuarlar düzenlenmektedir.
Klauzal Meydanı
Klauzal ter adresindedir.
Burada “Sokak müziği” heykeli bulunmaktadır. Meydanın tam ortasında ise, Lajos Kossuth tarafından yapılmış tam boy “rakam” heykeli görülmektedir.
Meydanın çevresinde ise, şehirlilerin favori alışveriş ve toplanma merkezi “Virag” bulunur.
Müzikal Saat
Dom ter meydanındadır.
Burası, meydandaki katedral binasının karşısındaki duvarda inşa edilmiş, ortaçağ üniversitelerinin sembolü olan bir “müzikal saat” tir. Eşsiz saat, Jozsef Kulai Woodcarver tarafından hazırlanmıştır ve 1936 yılında ilk olarak “Open Air Festivali” sırasında kullanılmıştır.
Sinegog-Uj Zsinagoga
Szeged Josika adresindedir.
Yeni sinagog: Yahudi cemaatinin ve başkanlık ofisinin tasarım yarışmasını kazanan Lipot Baumhorn tarafından planlanmıştır.
Binanın yapımına Ağustos 1907 tarihinde başlanmış ve Ekim ayında tamamlanmıştır. Binanın yüksekliği 48.5 metredir. Binanın mimari stili, temelde “magribi-art” görünümündedir. Sinegog’un en güzel kısmı: dünyayı sembolize eden kubbenin iç kısmıdır.
Evet, şehri ziyaret eden birçok kişi, şehrin en heybetli anıtı olarak, burayı gösterirler. Tüm ülkenin Yahudi bina ve sinegoglarının en güzeli olarak kabul edilir. İç bölüm: muhteşem güzel kubbe yanında, mavi ve altın yaldız renkleriyle dekore edilmiştir.
Sırp Ortodoks Kilisesi
Somogyı utca adresindedir.
Bina, yerel Sırp topluma hizmet için barok tarzından 1778 yılında Saint Nicholas onuruna inşa edilmiştir. Yapı, Ortodoks Hıristiyan kiliselerinin tipik bir örneğidir.
REÖK-Reginal Art Centre Reök-Bölgesel Sanat Merkezi
Tisza Lajos körüt adresindedir.
Yapı: Lajos Tizca bulvarı ve Kolcsey sokak köşesindedir. Macar Art Nouveau stilinde yapılmıştır. 1907 yılında tamamlanan bina, bölgesel sanat merkezi olarak kullanılmaktadır. Burada çok fonksiyonlu kültürel amaçlı faaliyetler sürdürülmektedir.
Salam Fabrikası ve Paprika Müzesi
Felso Tisza adresindedir.
Burada: Salam fabrikası ve Szeged biber üretiminin tarihçesini görmek mümkündür.
Misafirler 1869 yılından günümüze kadar olan süreçte Salam Fabrikası faaliyetlerini görebilirler. Salam: 1860’lardan beri Szeged şehrinde Macarların favorisi olmuştur.
Üst katta ise, Szegedi Paprika A.Ş. tarafından kullanılan mevcut teknolojiler ve ilk yöntemler ile biber üretiminin safahatı görülebilir.
Sergilenen nesneler arasında: fotoğraflar ve belgeler, elbiseler ve ahşap kuklalar ve renkli resimler bulunmaktadır. Müzenin mağazasından kırmızı biber satın alabilirsiniz.
Cathedral-Szegedi Dom
Dom meydanındadır.
Katedralin orijinal planları Frederick Schulek tarafından yapılmış ve 1913 yılında inşaatına başlanmıştır. Yapı 24 Ekim 1930 tarihinde tamamlanmıştır.
Yapı Macaristan ülkesindeki en büyük dördüncü kilisedir. Kubbe iç zeminden 33 metre yüksekliktedir. Kuleler ise 92 metre yüksekliktedir. Çan ağırlığı 8700 kg. dır.
Dom Ter-Adak Kilisesi
Kilise “Dom Ter” yani “Katedral Meydanı”nda, Heroes kapısından kısa bir uzaklıktadır. Kilise 12. yüzyılda burada yapılan bir kilisenin parçası olarak inşa edilmiştir.
Yapının romanesk tarzı Demetrius kulesi: şehrin birçok yerinden görülebilir. St Demetrius kulesi, katedralin önünde durmaktadır. Onun kare tabanının 12. ve 13. yüzyıllardan kaldığı düşünülmektedir. Bir zamanlar katedrale yer açmak için imha edilmesi düşünülmüş ama mucizevi şekilde dinamite dayanmış, yıkılmamıştır. Bunun üzerine restore edilmiştir.
Yapıda: 80 den fazla farklı heykel ve oyma kabartmalar bulunur.
Kilisenin hemen yanında “Dom Müzesi” bulunmaktadır. Dom Müzesi: dinsel zenginlikleri ve önemli eserleri sergilemektedir. Ayrıntılı haçlar, kadehler ve din sahneleri bulunan resimler, sanat eserleri görülebilir.
Dömötör Kulesi-Aziz Demetrius Kulesi
Dom meydanında bulunan kule, eski “Aziz Demetrius Kilisesi” nin bir parçasıdır. Yani şehrin en eski mimari kalıntısıdır. 4. yüzyılda yaşayan Selanikli Aziz Demetrius onuruna dikilmiştir. Yöre insanı buraya “Demeter Kulesi” demektedirler.
Szeged Adak kilisesi önündedir. Kulenin inşaatı 11. yüzyılda Romanesk tarzda yapılmıştır. Kulenin üst kısmı, 1926 yılında, Bizans imparatorluğu topraklarında bulunan başka bir yapıdan getirilen orijinal taşlarla yapılmıştır.
Kulenin üst kısmında 48 sivri pencere görülür. Alt kısmında ise bir kapı bulunur. Kulenin içinde ise, 11. yüzyıldan kalma bir fresk vardır.
Szegedi Vadaspark-Zoo
Cserepes adresindedir.
Yerli aileler burada zaman geçirmekten büyük keyf alırlar. Aslında hayvanat bahçesi ilk olarak 1874 yılında şehrin banliyölerinde bir meşe ormanında kurulmuştur. Günümüzdeki yerinde ise 1985 yılında burada açılmıştır.
Yaklaşık 13 hektarlık bir alanı kaplar ve 700 türden 9000 den fazla hayvana ev sahipliği yapar. Bunlar arasında bulunanlar: gezi kartalı, baykuş, kanguru, yaban domuzu.
Botanicak Garden-Botanik Bahçesi
Szegen üniversitesi bünyesinde işletilmektedir. Burada özellikle Güney Çin ve Hint Lotus çam türü ilgi çekmektedir. Temmuz ayında nilüfer çiçekleri görülür. Bahçe romantik ortamı ile piknik yapmak için çok idealdir. Ancak yaz aylarında burada çok sivrisinek bulunduğunu söylemeliyim, buraya gidecek olanların sivrisinek losyonu almaları önerilir.
Anna Bath-Anna Banyo
Yazının başında şehirde termal tesislerin bulunduğunu söylemiştim. Tisza Lajos körüt adresinde de bunlardan birisi bulunmaktadır. Anna banyo, şehir merkezinde olması ile önem kazanır. Güzel bina: spa, wellness ve sağlık departmanına sahiptir ve gece de banyo hizmeti sunulmaktadır.
Napfenyfürdo Aquapolis
Torontal ter denilen yerdeki bu tesis, bir su eğlence parkıdır.
Burada, akarsu geçişleri, şelaleler ve diğer eğlence unsurları bulunmaktadır. Kapalı yüzme havuzu, açık yüzme havuzu bitişiktir. Eğlenceli spa güney tarafında bir sırlı duvar ile açık yüzme havuzları ve tesisleri görsel bağlantı sağlamaktadır.
Bu eşsiz dinlenme tesisleri, 16 yaş üstü misafirlere hizmet vermektedir.
Ulusal Tiyatro-National Theatre
Vaszy Victor ter adresindedir.
Tiyatro, selden sonra inşa edilmiş ihtişamlı bir binadır. Viyana, Fellner ve Hemler tanınmış tasarım ekibi tarafından tasarlanmıştır. Tiyatro açılışının hemen ardından birbuçuk yıl sonra yanmıştır.
Son yenilemede 700 sandalyeye sahip bir oditoryum, süslü ve goblenli lobi, oditoryum kutuları ve tavanlar görülür. Tavanlara 23 ayar altın süslemeler yerleştirilmiştir. Aynalar, sarı prinç parmaklıklar ve fuaye duvarındaki maskeler ilginç ve zariftir.
Orkestra çukuru son restorasyonda yükseltilmiş, soyunma odaları aynı anda 200 sanatçı tarafından kullanılabilecek kadar büyütülmüştür. Döner sahnenin çapı 13 metre, setin elemanları 26 klavuzludur. Sahne 224 lambalıdır.
Evet Macaristan’ın bu en prestijli tiyatrosunu mutlaka gezmelisiniz. Tiyatro, bir dizi film için dekor olarak da kullanılmıştır.
Su kulesi
Stephen meydanındadır.
Su kulesi: 1903-1904 yılları arasında Szilard Zielinski tarafından art nouveau tarzında tasarlanmıştır. Süslemeleri Floris Korb kaynaklıdır.
Kule, halkın ziyaretine açıktır. Kuleyi ziyaret ederseniz: binanın güzelliğine ek olarak, soda üretimi ve fizik tarihini tanıtan tablolar, çizimler, fotoğraflar ve fotoğraf çizimleri sergisini gezebilirsiniz.
Kulenin üst kısmından ise, şehrin muhteşem manzarasını izlemek mümkündür.
Glaskow; İskoçya’nın en büyük şehridir. İngiltere adasında ise, en kalabalık nüfus barındıran üçüncü şehirdir. Şehirde: birçok alışveriş merkezi ve kültür mekanları bulunmaktadır ve bu yüzden: hareketli yaşamın etkin olduğu bir yer olarak bilinir.
Şehir: 2013 yılı “Travelers Choice Destinasyonları” ödüllerinden: yükselişte bulunan en iyi üçüncü şehir ödülüne layık görülmüştür.
İspanya-Barcelona şehrinde ünlü mimar “Gaudi” ne ise, bu şehirde de “Makintosh” aynıdır. Ünlü mimar Charles Rennie Mackintosh: 1868 yılında bu şehirde doğmuş ve şehirdeki birçok mimari yapının yaratıcısı olmuştur.
Şehrin en büyük özelliği: tüm müzelerin ücretsiz olmasıdır. Bunun yanında: Edinburg şehrinden sonra burayı ziyaret edenler belki sıkılacaklardır. Çünkü: bu şehrin turistik yönü pek ağırlıklı değildir. İskoçya bölgesi gezinize, önce Glasgow ve ardından Edinburg şehri ile devam etmenizi öneririm. Edinburg şehri ne kadar güzel ve turizm yönü güçlü ise, Glasgow şehri de hareketli ve canlı olması ile tanınır.
Yalnızca giriş bölümünde değinmek istediğim bir husus var. İskoçya’nın diğer yerlerinde olduğu gibi, buranın kırsal kesimlerinde de “Scottish Cattle” denilen bir tür “sığır” görebilirsiniz ki, bunlar uzun saçlı ve sakallı gibi görünürler.
“2014 yılı Commonwealth Games” bu şehirde yapılacaktır. 11 gün boyunca, 17 spor dalındaki yarışmalar: 23 Temmuz-3 Ağustos 2014 tarihleri arasında düzenlenmiştir.
TARİH
Şehirde ilk yerleşimcilerin kim ve ne zaman yerleştikleri bilinmemektedir. Ancak: bilinen ilk yerleşimcilerin, MS.550 civarında buraya gelip yerleşen Hıristiyan toplulukları olduğu tahmin edilmektedir.
Yani; şehir 543 yılında Saint Mungo olarak bilinen Aziz Kentigern tarafından burada bir manastır kilisesi kurulduğu söyleniyor. Zaten: 1123 yılında, Glasgow katedralinin, Aziz Kentigen mezarı yerinde inşa edilmiştir.
6.yüzyılda ise, burada bir katedral yapılır ve bölgenin dini merkezi haline gelir.
1286 yılında, River Clyde üzerinde, keresteren Glasgow Bridge köprüsü yapılmıştır.
1297 yılında: William Wallace: İngiliz vali tarafından kaçırılan eşinin intikamını almak için, İngiliz işgal kuvvetlerine karşı, Lanark bölgesinde bir ayaklanma düzenlemiştir.
1410 yılında, River Clyde üzerindeki köprü, taş kemerli bir köprü ile değiştirilir.
1438 yılında Bishop kalesi inşa edilir ve katedral piskopos ve başpiskoposu için ikametgah olarak kullanılmaya başlanır. 1451 yılında, Üniversite kurulur.
1574 yılında şehirde veba görülür. 1625 yılında şehirde ilk iskele inşa edilir. 1652 yılında, yangın, şehirdeki birçok insanı evsiz bırakır.
Bu yangına, dünyanın ilk itfaiye teşkilatı, Edinburg şehrinden gelerek müdahale eder. 1660 yılında, şehirde ilk kömür yatakları bulunur.
1776 yılında, Adam Smith, Glasgow Üniversitesinde görev yapmıştır. 1807 yılında Hunterian Müzesi ve sanat galerisi açılır.
1841 yılında, şehir İskoçya’nın en büyük şehridir, ancak bu büyük nüfus, gecekondu tipi, kötü evlerde yaşamaktadırlar. 1896 yılında Glasgow metrosu açılır.
Şehrin limanına gemilerin yanaşabilmesi mümkün değil iken, 18.yüzyılın başlarında: Clyde ırmağının dibi temizlenerek derinleştirilmiş ve büyük gemilerin şehir limanına yanaşabilmeleri sağlanmıştır.
Böylece; Glasgow limanından: Batı Hint Adaları ve Amerika’daki kolonilere İskoç malları ve Afrikalı köleler götürülmüş: oradan ise şeker, tütün ve rom getirilmiştir. Özellikle: tütün ticareti konusunda, şehir önemli bir merkez haline gelmiştir. Zamanla: pamuklu dokumu da önem kazanmıştır.
19.yüzyılda: şehir, Avrupa’da Londra ve Paris ile birlikte en çok nüfusa sahip şehirlerinden birisi olarak bilinir. Çünkü: bu dönemde, bölgede kömür ve demir yatakları bulunmuş ve demir-çelik endüstrisi hızla ilerlemiş, sanayileşme sonucu, ülkenin birçok yerinden buraya gelen insanlar, işçi olarak çalışmaya başlamışlar ve şehrin nüfusu 1 milyona yaklaşmıştır.
ULAŞIM
İstanbul-Glaskow arasındaki uçuş süresi, yaklaşık 5 saat sürmektedir. Glasgow-Londra arasındaki havayolu ulaşımı ise, 1 saat sürmektedir. Glasgow-Edinburg arasındaki uzaklık 71 km. dir.
Şehir havaalanı “Glasgow Prestwick” : şehir merkezinin batısında 8 km. uzaklıktadır.
Glasgow City Center Buchanan Otogarı ile havaalanı arasındaki otobüs seferleri: her gün saat: 05.00-23.30 arasında her 30 dakikada sürmektedir.
Yolculuk süresi 55 dakikadır ve ücret 16 paund’dur. Havaalanı ile şehir merkezi arasında tren kullanmak isterseniz, yine yolculuk süresi 45 dakikadır.
İKLİM
Glasgow şehri: Moskova ile aynı enlem üzerindedir ancak sıcak Atlantik Okyanusu kıyılarında bulunması nedeniyle, hakim batı rüzgarı, buradaki iklimin ılıman olmasına neden olmuştur. Evet, şehirde: yazların sıcak ve kışların ılıman olduğu bir iklim düzeni hakimdir.
Ülkenin genelinde olduğu gibi, burada da yağış eksik olmaz, ama diğer bölgelere nazaran şehrin bulunduğu yer daha sıcak denilebilir.
Öte yandan: yine adanın diğer yerlerinde olduğu gibi, burada da hava şartları kısa zaman içinde değişir, bir bakarsınız güneş, biraz sonra ise, yoğun bir yağmur ve ardından yine güneş.
Bu şehri ziyaret etmek isterseniz: Haziran-Temmuz-Ağustos ayında buraya gitmelisiniz.
DİN
Şehirde: 1860 yılından itibaren şehre göçen Katolikler ve şehir merkezindeki Protestanlar arasında zaman zaman ciddi çatışmalar çıktığı görülmektedir.
Hatta: dünyanın en büyük ikinci derbisi olarak kabul edilen Glasgow Rangers ve Celtic futbol takımları arasındaki rekabette bu dini yapılara dayanmaktadır.
Çünkü: Glasgow Rangers taraftarları Protestan iken, Celtic taraftarları Katoliktir.
Bunları bilmenizde yarar var, çünkü olura bir futbol takımı forması alır ve rakip takımın mahallesinden veya mekanından geçerseniz, başınıza büyük dertler gelebilecektir. Bu yüzden: şehirde “din” faktörünün önemli olduğunun bilincinde olmanız gerekir.
DİL
İskoçya’nın diğer yerlerinde olduğu gibi burada da aksanlarını anlamakta mutlaka zorluk çekeceksiniz. Öte yandan, özellikle akşamları: biraz da sarhoş olmaları nedeniyle dilleri sürçmekte ve konuştukları hiç ama hiç anlaşılmamaktadır.
Bu yüzden: kendinizi üzmeyin ve yormayın, anlamaya gayret edin, anladıklarınız ile yetinin.
ELEKTRİK
Şehirde: 220 volt elektrik kullanılmasına rağmen, prizler üç girişlidir ve bu yüzden, burayı ziyarete gittiğinizde, mutlaka dönüştürücü bulundurmalısınız veya oraya vardığınızda satın almalısınız.
PARA
Şehirde: İngiltere’nin diğer yerlerinde olduğu gibi “paund” kullanılır.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Otobüsler
Şehirdeki ana otobüs durağı: Buchanan Street caddesindedir. Otobüslere binmek için yanınızda bozuk para bulundurmanız gerekir, çünkü: sürücüden bilet alacaksınız ve sürücü para üstü vermez.
Ancak: otobüs bilet ücretleri, gideceğiniz yere göre değişmektedir. Gideceğiniz yeri söylediğinizde, sürücü size ödemeniz gereken ücreti söyleyecektir.
Öte yandan: sürücüden aldığınız bileti sakın atmayın, kaybetmeyin, çünkü: yolculuk sırasında bilet denetimi sıkça yapılmaktadır.
Evet: otobüsten inişler için, bindiğiniz kapıyı yani sürücüye yakın kapıyı kullanmalısınız.
Metro
Şehir metrosunun 16 istasyonu bulunmaktadır. Metro hatlarından: “The Quter Circle” saat yönünde: “İnner Circle” metro hattı ise, saat yönünün tersinde ilerler. Metro çalışma saatleri: 06.30-23.30 dur. Ancak: Pazar günleri çalışma saatleri kısalır ve akşam saat: 18.00 den sonra metro çalışmaz.
Tek binişlik metro ücreti: 1.20 paund, 1 günlük sınırsız biniş bilet ücreti ise, 3.5 paund.
GLASKOW ÜNİVERSİTESİ
Üniversite: 1451 tarihinde kurulmuş, Avrupa’nın en eski üniversitelerinden birisidir. Daha doğrusu, İngilizce konuşulan ülkeler arasında kuruluş tarihi itibarı ile en eski dördüncü üniversitedir. Dolayısı ile, Avrupa’da eğitim konusunda en prestijli eğitim kurumlarından birisidir.
Üniversitenin ana kampus merkezi: şehirde “Gilmorehill” denilen yerdedir. Ancak, başlangıçta Glasgow katedrali yakınında, şehir merkezinde, High Street üzerinde bulunan ve 1870 yılında yapılan binalarda bulunmuştur ve daha sonra biraz önce sözünü ettiğim yeni yerine taşınınca, eski binalar: Kelvingrove Sanat Galerisi ve Müzesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Üniversite içinde, rehberli turlarla gezi yapmak mümkündür. Bu gezide: Filozof Thomas Reid’in mezar taşı, Lord Kelvin’in laboratuvarı ve atmosferik cloisters ve tarihi merdivenleri görebilirsiniz.