Paris Genel

Paris Genel

 

 

 

 

 

Paris Genel; Neredeyse tüm sokakları, Seine nehri çevresi de dahil olmak üzere,  idrar kokan şehir.

Ve şehre ilk gelindiğinde “Tour Eiffel” den çok, insanların dikkatini bu çeker.

İdrar kokusu, o kadar yoğundur ki, bazen mideniz bulanabilir.

Şarapçısı, sokakta yatanı boldur.

İnsanlar, köpeklerini kaldırımın ortasına kaka yaptırmaktan geri kalmaz, hem idrar kokusu, hem köpek dışkısı, bunlara basmadan yürümek için, insanın dikkat kapasitesini en üst düzeylere ulaştırır.

Fransa’nın en önemli yapısı, düşünün UNESCO Dünya Miras Listesinde kayıtlı Versay Sarayı.

Her türlü lüksün ve ihtişamın düşünülüp uygulandığı, yaratıldığı bu sarayda: tuvalet ve banyo yok. Saraya girdiğinizde, öğle yoğun bir koku var ki, inanamayacaksınız. Yıllarca önce, her tarafa etmişler, kokusu hala geçmemiş. Bu kokuyu engellemek için de, parfüm yaratmışlar.

Yine de, güzeldir. Çünkü: bu şehrin satışı o kadar muhteşem yapılmış ve yapılmaktadır ki, dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinin başında gelmektedir.

Paris Genel vize bilgileri

VİZE BİLGİLERİ

Fransa’ya giderken, umuma mahsus pasaport sahiplerinden vize isteniyor. Diplomatik, hizmet ve hususi pasaport sahipleri ise 6 ay içinde, üç ayı aşmamak kaydıyla, Fransa’ya yapacakları seyahatlerinde, vizeden muaf tutuluyorlar.

Paris Genel Uçuş Süresi

UÇUŞ SÜRESİ

İstanbul-Paris arası uçak yolculuğu: 4 saat

HAVAALANLARI

Paris’te uluslar arası uçuşlara açık, 2 havaalanı var. .

Paris Genel Aeroport D’Orly

AEROPORT D’ORLY

Ülkenin en büyük havaalanlarından birisidir. Şehrin 16 km. güneyindedir.

Başlangıçta Villeneuve-Orly Airport olarak bilinen havaalanı, 1932 yılında açılmıştır.

Burası: 2.Dünya savaşında, Alman hava güçleri tarafından kullanılmıştır. Bu nedenle, Kraliyet ve Amerikan Hava güçleri tarafından, birçok kez bombalanmış ve oldukça zarar görmüştür.

Normandiya çıkartmasının ardından, Amerikan ordusu, 9.Hava Gücü tarafından tamir edilen Orly Havaalanı, Ağustos 1944’ten Ekim 1945’e kadar, Amerika’nın kontrolünde kalmıştır.

Orly

1 Ocak 1948 tarihinde yeniden ticari kullanıma açıldıysa da, Amerikan hava kuvvetleri, 1967 yılına kadar havaalanının bir kısmını nakliyat için kullanmaya devam etmiştir.

Burada, 2 terminal vardır. Havaalanı otobüsleri, otoyollar ve RER B Antony İstasyonuna bağlanan otomatik Orlyval Metro servisleriyle, havaalanından şehir merkezine ulaşılabilir. Orly, A6 Otobanına bağlantısı bulunan tek havaalanıdır.

Alan: düşük maliyetli havayolları tarafından, iç hat uçuşları, uluslar arası ve kıtalararası uçuşlar için kullanılır. İstanbul’u düşünürseniz, Sabiha Gökçen havaalanı gibi denebilir. Biraz önce söylediğim gibi, tarihi açıdan da önemli bir havaalanı.

THY da, bu havaalanını kullanmaktadır. THY uçakları, güney terminalinden kalkar. Alanın giriş ve çıkışı kolaydı ve rahattır. Ancak, şehir merkezine gitmek için, biraz uğraşmak gerekir.

Paris Genel Aeroport Charles De Gaulle

AEROPORT CHARLES DE GAULLE

Şehrin 27 km. kuzeydoğusundadır.

Roissy Havaalanı olarak da bilinir. Fransa’nın ana havaalanı olmasının yanında, dünyanın başlıca havacılık merkezlerinden biridir. Londra’dan sonra, yolcu sayısı bakımından, Avrupa’nın en işlek ikinci havaalanıdır. Alandan hareket eden uçak sayısı açısından ise, Avrupa birincisidir.

Adını 1890-1970 yılları arasında yaşayan, özgür Fransa Kuvvetlerinin lideri ve 5. Fransa Cumhuriyetinin kurucusu Charles de Gaulle den almıştır.

Buranın bağlı olduğu RER raylı sistemiyle, buradan şehir merkezine 1 saat içinde, 3-4 sefer düzenleniyor. Bağlandığı yüksek hızlı ray sistemi: TGV ile, havaalanından: Angers, Avignon, Bordeaux, Grenoble, Le Mans, Lille, Lyon, Marseille, Montpellier, Nantes, Nimes, Poitiers, Rennes, Toulouse, Tours ve Valence ye gidiliyor.

Bu havaalanına indiğinizde, her ne kadar büyük bir alan olmasına rağmen, büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Korkunç bir havaalanı. Özellikle: ülkeye girişte, kendi ve AB vatandaşları dışındakilere, büyük sıkıntı yaratıyorlar.

Evet, havaalanının 3 terminali var. 1 ve 3 numaralı terminaller birbirine yakın, 2 numaralı terminal ise ayrı bir binadadır. Ücretsiz servis treni: terminalleri birbirine bağlıyor.

Bu havaalanında: yiyecek çok pahalı. Biletinizde, uçağınızın hangi terminalden kalkacağı yazılıdır. Air France uçakları, genellikle, 2 numaralı terminali kullanırlar. Havaalanından şehir merkezine, banliyö trenleri ile ulaşabilirsiniz.

Paris Genel Tarihi

TARİHİ

İSİM EFSANESİ

Priamos ve Hekame’nin en küçük oğulları Aleksandros, doğduğunda Troya kahinleri, bebeğin yıllar sonra, Truva’nın yok olmasına neden olacağına hükmederler ve bebeğin öldürülmesini isterler. Bir çanta içinde, kutsal İda dağına bırakılan bebek, bir süre ayılar tarafından emzirildikten sonra, bir çoban tarafından bulunur ve büyütülür.

Bu nedenle, bebeğe, çanta anlamına gelen “Paris” ismi koyulur. Bazı tarihçilere göre, Fransa’nın başkenti Paris in adı da buradan gelmektedir. Paris denildiğinde akla gelen ilk üç şeyden birinin: kadın çantası olması, kanımca bu savı güçlendirmektedir.

Paris şehrinin ismi hakkında inanılanlar, söylentiler bununla bitmez. Bir diğer söylentiye göre, Paris şehrinin ismi şöyle oluşmuştur: Paris, adını “Galya” halklarından “Parisilerden alır. Parisilerin adı ise “Mısır” tanrıçası “İsisten gelmektedir. Çünkü: Paris bölgesinde, “İsise adanmış, birçok tapınak bulunmaktaymış.

Bir efsaneye göre: Paris adını, dalgalar altında kalıp, denize batan efsanevi “Ys” şehriyle birlikte anılıyor. Sonuç olarak: Paris şehrinin isminin anlamı konusunda net olan şu: şekli gemiye benzeyen, su üzerine kurulmuş, geçimini suya borçlu olan ve ismini de belki sudan almış olan bir şehir.

DİĞER BİR EFSANE

Napolyon, Paris şehrini yeniden inşa ederken, eski bir topçu subayı olması nedeniyle, şehri, yuvarlak bir meydana açılan, uzun caddeler ve bu caddelerde, 6’şar katlı binalar şeklinde planlamıştı.

Böylece, herhangi bir isyan durumunda, meydanlara yerleştireceği toplarla, isyancıları çabuk ve kesin bir şekilde yok etmeyi düşünmüştü. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri kabul edilen Paris’in imar düzenindeki esas temel budur.

TARİH

Şehrin kurucusunun, 5.yüzyılda Atilla’yı şehri yıkmaması için ikna ettiğine inanılan: Azize Genevieve olduğuna inanılıyor.

Seine nehri kıyılarında yapılan çalışmalar sırasında: Oyma taş dönemine ait el aletleri bulunmuştur. Bunlar gösteriyor ki, Paris kent alanı, yaklaşık 40.000 yıldır, insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.

1991 yılında, şehrin 12.bölgesinde yapılan çalışmalarda: çok önemli arkeolojik değere sahip birçok tahtadan oyma kayık, topraktan çanak-çömlek, ok ve yaylar, kemik ve taş aletler bulunmuştur. Bunlar: MÖ.4000 ile 3800 yılları arasındaki avcılık döneminde, yine burada, insanların yaşadığını göstermektedir.

Yani sonuç olarak: tarihi çok eski yıllara uzanan bir şehri gezeceksiniz.

Antik çağları takip eden dönemde: yörede Galya-Roma çatışmaları görülmektedir. MÖ.52 yılında, Sezar’ın komutanı Labienus, Paris şehrini ele geçirir ve şehre “Lutetia” ismini verir.

Takip eden dönemde: fazla uzatmadan anlatmak gerekirse; Frankların kralı I.Clovis: 508 yılında, Romalılara karşı zafer kazanır ve Paris’e yerleşerek, burayı başkent yapar.

6.yüzyılda, nehrin sağ kıyısında “Saint-Gervais kilisesi” kurulur. 9.yüzyılda, kiliselerin çevresinde koruma duvarları yapılır. Nehrin sol kıyısı: 885 yılında, Vikingler tarafından tamamen yok edilir. 987 yılında, tahta: Capet hanedanı geçer.

Osmanlı Devleti, III. Selim döneminde, ilk daimi büyükelçiliğini, bu şehirde açmıştır.

Paris Genel

GENEL

Parisliler şehre : “Parisien” diye hitap ederler. Şehrin isminin Latince anlamı ise: “Sallanır ama batmaz”. Şehrin armasındaki “Scilicet” ise, “ gemiyi” anlatmak için kullanılıyor. Bu gemi: Ortaçağda şehri yöneten güçlü “Gemiciler” ya da Su tüccarlarının kurduğu birliği sembolize ediyor. Reblais’e göre: şehrin ismi: Parris: şakacıktan gülme anlamına gelir.

Hani, birçok şehir kendisine dünyanın başka diyarlarından kardeş şehir seçer ya, Paris’te bu durum yine tam bir artistlik olarak değerlendirilmiş ve kendilerine kardeş şehir olarak, yalnızca İtalya-Roma şehrini seçmişlerdir. Diğer şehirleri kardeş şehir olarak kabul etmezler.

Aşk şehridir.

Özellikle, Christmas öncesi çok kalabalıklaşıyor. Ancak, hani aşk şehri dedim ya, bunun yanında, şehrin istatistiklerde öne çıkan bir özelliği daha var. Çiftlerin; tatile gidip, ayrılıp döndükleri şehirler sıralamasında, birinci sırada geliyormuş. İkinci sırada, Amsterdam geliyormuş.

Romantik şehir kilisesi yüzünden, ilişkileri zaten dibe doğru gitmekte olan çiftler, son bir kurtarma operasyonu olarak görüyorlar herhalde Paris ziyaretini. Bekledikleri mucize gerçekleşmeyince de ayrılıyorlar.

Çünkü: Paris halkının sevimsizliği, suratsızlığı, şehrin hiç de öyle abartıldığı kadar hoş ve romantik olmaması, hatta Fransızca bilmiyorsanız veya az biliyorsanız,   düpedüz insanı düşmanca karşılayan bir şehir olması, başlıca faktörlerdir.

2007 yılı verilerine göre, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise altıncı büyük, ekonomi üreten şehridir. Özellikle: La Defense bölgesinde, çok sayıda iş merkezi bulunmakta olup, bu özellik nedeniyle, Avrupa’da en üste çıkmaktadır. Bunun dışında: şehirde birçok uluslar arası kuruluş bulunmaktadır.

Bunlar: UNESCO, OECD (Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı), ICC (Uluslar arası Ticaret Odası).

Moda ve lüksün dünya başkentidir ve “Işık Şehri” olarak anılmaktadır. Dünyanın en pahalı şehri, evet gezmeyi düşündüğünüz bu şehir, maalesef dünyanın en pahalı şehri olarak bir üne sahip.

Şehirdeki konutlar: genellikle, her katında iki yada daha fazla daire bulunan, 6 katlı apartmanlardan oluşuyor.

Paris şehir merkezinde, 2.2 milyon insan yaşamaktadır. Ancak, Metropolde yaşayanlarla birlikte, bu nüfus, toplam 12 milyonu bulmaktadır.

Şehir: UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır.

Dünyada, yıllık olarak 45 milyon turist, şehri ziyaret etmektedir.

Şehrin yerleşimi: şehir merkezi, 20 tane ilçe olarak bölgelere ayrılmıştır. Şehir merkezine oranla, saat yönünde ilerlediğinizde, bu 20 ilçe, yaklaşık 20 km. lik bir bölgede konumlanıyor. Bunlara: bölge numaraları veriliyor.

Gezi planınızı: bu bölgelere göre yapmanızı önereceğim. Sizlere, her bölgede gezilecek yerleri ayrı ayrı anlatacağım, sizler ilginizi çeken yerleri işaretleyecek ve ona göre gezi planınızı kendiniz yapacaksınız.

Genel olarak şehir:  nispeten düz bir alana kurulmuş olup en yüksek yeri, deniz seviyesinden 35 metre yüksekliktedir.

Paris, Manş Denizine dökülen Sen Irmağının ağzından 375 km. içeridedir. Buna rağmen: Sen ırmağı: kanallar ve akarsular yolu ile, Manş Denizi ve Akdeniz’e, Almanya’ya, Belçika’ya ve Fransa’nın öbür bölümlerine de bağlı olduğu için, bir liman kenti sayılır.

Şehrin güneyindeki sanayi bölgesinde: tabakhaneler, çimento, bira ve tütün fabrikaları bulunmaktadır. Uçaklar, lokomotifler, elektrikli araçlar, kimyasal maddeler ve ilaçlar, Paris’in sanayi ürünleri arasındadır.

Paris aynı zamanda, Fransa’nın film yapım merkezidir.

Yağmur yağmamasına rağmen, sokakların ıslak ve sigara izmariti dolu olduğunu göreceksiniz. Çünkü: sokakları süpürmek yerine yıkıyorlar. Kaldırımların kenarında, oluk oluk akan suyun götürdüğü pislikler, logarlarda toplanıyor ve çok da çirkin bir görüntü oluşturuyor.

Evet, köpek pislikleri. Şehirliler, günün belli saatlerinde köpeklerini caddelerde, bulvarlarda gezdiriyorlar, köpeklerinin pisliklerini ise, ya ellerine taktıkları naylon torbalar içine alıyorlar ve çöpe atıyorlar, ya da olduğu gibi caddenin ortasında bırakıyorlar, belli saatte, görevliler gelip, bu tamamen köpek pisliğiyle dolu caddeleri yıkayarak temizliyorlar. Hayvan hakları, hayvan sevgisi tamam da, bu pislik nedir, ben şahsen anlayamadım.

Evet, en başta yazdığım gibi, şehrin ara sokakları ve özellikle metro bölümünde, yoğun bir sidik kokusu var. Bu kadar güzel şehirde ki, bu kokunun anlamsızlığını hemen hissedeceksiniz. Ancak, şehirde çok miktarda evsiz var. Ayrıca, alkolikler, sarhoşlar. Bunlar: tuvalet aramak derdine düşmüyorlar. Kimi evsizlerin, sokak ortasında, don-paça sıyırıp, hacetlerini giderdiklerini görürseniz sakın şaşırmayın.

Peki ya hani medeniyet. Bunu bir Fransız’a söylesem, büyük olasılıkla, bu pisliği yaratanların göçmenler olduğunu söyleyerek, kendini avutacaktır. Ama, sonuçta, göçmen de olsa, o insanlar, sizin ülkenizde yaşıyorlar. Bunların: normal bir insan gibi yaşam şartlarını ayarlamak, sizin göreviniz olması gerekir diye düşünüyorum şeklinde cevap verirdim.

Ben şahsen, sokakta park etmiş bir arabanın kapısına, çişini yapan birini gördüm, o arabanın sahibini düşünün artık. Ama yine de, şehrin pisliği bununla bitmez. Yine birkaç örnek vermem gerekirse: tren istasyonlarında burnunu silip, mendili raylara atanları, benzer hareketleri tren içinde yapanları, arabasının bagajındaki çöpleri sokağa dökenleri, kendi kapısının önünü temizleyip, komşusunun kapısı önüne doğru pislik silkeleyenleri görebilirsiniz.

Evet, biz anlatmaya devam edelim.

Paris şehrinde, benim başıma gelmemiş olmasına rağmen, birçok turistin sıkıntıya düştüğü bir durum söz konusu. Şöyle ki, sokaklarda yürürken, “bu yüzük size mi ait” diyerek, sözüm ona yerden buldukları bir yüzüğü size gösteren birileriyle karşılaşabilirsiniz.

Bu yüzük size mi ait denildiğinde, evet deyip atlar ve alırsanız, aynı şahıs ki büyük olasılıkla bayandır, biraz sonra, yanınıza gelip, kendisine bir şeyler ısmarlamanızı isteyecektir.

Bu teklifi paranız olmadığını ileri sürerek kabul etmeseniz, size yüzük verdiğini, o yüzüğü bozdurduğunuzda paranızın olacağını söyleyerek, sizi bir şeyler ısmarlamaya (tabi bu ısmarlama, size yüklü bir hesap olarak dönecektir) ikna etmeye çalışacaktır. Yani, modern yankesicilik, hırsızlık, dolandırıcılık. Ne derseniz deyin.

Şehri anlatmaya devam edelim. Şehir, bir sürü güzel ve eski binaya sahip. Sokakta, yarı çıplak, kulağında kulaklıktan müzik dinleyip dans ederek dolaşan, cadde ve sokaklarda karşıdan karşıya geçen insanlar göreceksiniz.

Bunun dışında, Paris şehrinin delileri, kendi kendine konuşanları, kopukları meşhurdur. Belki de, şehrin altında vızır vızır dolaşan metro trenlerinin yarattığı elektro manyetik alan yüzünden, insanlar bir garip olmuşlar.

Şehirliler yanında, polisler göreceksiniz. Ama bu polisler, ellerindeki makineli tüfekler ile, her an çevreyi tarayacakmış gibi dolaşan tipler.

Şehir: pahalı. Konaklama, yeme-içme çok pahalı. Hatta, dünyanın en pahalı şehirlerinin başında geldiği söylenen Londra şehrinden bile pahalı olduğunu söyleyebilirim.

Şehirde: sürekli olarak grev-eylemler oluyor.

Eğer, Paris şehrinde, bir arkadaşınız ile buluşmak üzere sözleştiniz ve siz o buluşmaya geç gittiyseniz, “Eylem vardı, o yüzden geciktim” yalanını rahatlıkla kullanabilirsiniz. Çünkü, hakikaten, bu şehirde, her gün eylem olasılığı çok yüksek. Tabii bu eylemler sonucunda, yollar kapanıyor, trafik sıkışıyor. Metro çalışmayabiliyor. Taksi bulmak ise, mümkün değil.

Şehir, tamamen SİT alanı olduğundan, şehir merkezinde, bina yıkıp-yapamazsınız. Dış görünüşü değiştiremezsiniz. Klima taktırsanız bile, özel izin almanız gerekir. İşte, bu değişmeyen yapılarda: uzun yıllardır oturan, yaşayan ailelere, nesillere rastlamak mümkün.

Güvercinleri insanlardan korkmaz. Üstüne üstlük, sağlıklı bir bebek boku boyutlarında pisletirler. Bu kallavi pislikleri görünce “benim üstüme böyle bir kuş yapsa, herhalde önümüzdeki on senenin bütün piyangolarını tuttururum” dedirttikleri şehir.

Son olarak, biraz da istatistik bilgiler vermek istiyorum.

Dünyanın en büyük seyahat ve veri sitesi olarak tanınan “Trip Advisor”, 1400 kişinin katılımıyla yaptığı ankette elde edilen sonuçlar şöyle:

Avrupa’nın en pahalı kenti sıralamasında: Paris, Londra’dan sonra ikinci.

En iyi gece hayatı kategorisinde: birinci Londra, ikinci Paris.

Avrupa’nın en romantik kenti sıralamasında: Paris birinci. Bunu takip edenler ise: Roma ve Venedik.

Avrupa’nın en kirli kenti sıralamasında: birinci Londra, Paris ise ikinci sırada. Üçüncü sıradaki kenti merak ettiyseniz: Roma.

Avrupa’nın en soğuk halkı kategorisinde, birinci Paris halkı.

Paris Genel İnsanlar

İNSANLAR

Parisliler, ya okur ya da müzik dinlerler. Kitap olsun, gazete olsun, reklam veya broşür dinlemeden, metroda, sokakta yürürken, otururken sürekli okurlar.

Ancak, en büyük ve bilinen özellikleri: kaba ve kibirli olmalarıdır. Bu kabalığı önlemek isterseniz, onlara birkaç kelime Fransızca kullanmanız gerekir. Bir mağazaya girdiğinizde “Bonjour Madame” dediğinizde veya yanlışlıkla birine çarptığınızda “Pardon” dediğinizde, asık suratlı Parislinin gülümsediğini görebilirsiniz. Çünkü: nezaket, bu şehirde, oldukça önemli.

Toplu bulunulan yerlerde (caddelerde, kafelerde, metroda) yüksek sesle konuşulmasından hoşlanmazlar.

Turistleri sevdikleri söylenemez ama herhangi bir sıkıntılı durumunuzda, biraz önce de söylediğim gibi, kibarca sorduğunuzda, size yardımcı olmaya çalışırlar.

Eğer Fransızca konuşma denemesinde bulunmadan, doğrudan İngilizce ile olaya girerseniz, garsonlar veya diğer çalışanlar, size tiksintiyle bakarlar ve muamele ederler. Bu insanların: Amerikan lisanına ve parasına karşı antipatileri var. Amerikan dolarını asla sevmezler, hele hele İngilizceden nefret ederler. Kendi içlerinde, bir sanırım bu şekilde milliyetçilik duygusu geliştirmişler.

Neyse, devam edelim.

Şehirde, birçok milletten insan yaşıyor. Bunların yarısı zenci ve diğer yarısı ise, sarışın ve mavi gözlüdür.

Parisli kadınlar özeldir. Kendilerine özgü özellikleri vardır. Bacakları mutlaka düzgün ve bilekler tercihen incedir. Çok uzun adımlar atarlar ve topuksuz ve süssüz ayakkabı giyerler. Bir ipek eşarpları vardır mutlaka. Metroda, dünyanın en tutkulu işini yapıyormuşca sına, can sıkıcı kitaplar okurlar. Başlarını, boyunlarını: tutulmuş gibi hafifçe yana eğerek konuşurlar. Burunları, genellikle uzundur. Özellikle, baharda sık sık nezle olurlar. Güzel değillerdir.

Dayanılmaz çekicidirler. Saçlarını başka türlü toplar, başka türlü bacak bacak üstüne atarlar. Tüm bunların yanında: Paris’te, belli-başlı yerler haricinde, böyle şık bayan görmek pek mümkün olmaz. Bayanlar genelde paçoz dolaşıyorlar. Çünkü: sıradan bir ceket 500 Euro. Bir kuaförde saç yaptırma/taratmak ise, en az 80 Euro.

Giyim mağazalarında, öyle Türkiye’deki gibi, reyonlardan bir sürü kıyafet toplayıp prova odasına giremezsiniz. Girmeye kalkarsanız, büyük olasılıkla zenci olan güvenlikçe, size potansiyel hırsız muamelesi yapar.

Tüm bunların yanında: turistik caddelerden birkaç kilometre uzaklaşınca, rüya şehrin diğer ve asıl yüzünü görebilirsiniz. Yerde: kalemden, tırnak makasına kadar her şeyin satıldığı sokak pazarları var. Fakirlik, bu insanların yüzlerindeki sıkıntı olarak yansıyor. Ve ilginç olanı, bunların sayılarının tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla olması.

Kosovalı, Romen, Ukraynalı kaçak göçmenler. Özellikle Kosovalılara dikkat, adamlar geleli daha birkaç yıl olmuş, ama hemen klan halini almışlar, düşünmeden insan yaralamaya, saldırmaya hazırlar.

PARA BİRİMİ

Euro kullanılıyor. Ülkemizde de yeteri kadar tanındığında, Euro hakkında ayrıntıya girmiyorum. Ancak, yine de birkaç nokta hakkında bilgi vermekte yarar var. Döviz bozdurma işlemleri, bankalarda ve “Bureau de Change” denilen yerlerde yapılıyor.

Kurlar, bankalara göre değişiklik gösterebiliyor. Alış ve satış kurlarını, paranızı bozdurmadan önce kontrol etmelisiniz. Cumartesi ve Pazar günlere, malum bankalar açık değil, döviz büfelerinden döviz bozdurabilirsiniz. Yine de, siz, bu şehre gelmeden önce ,yanınızda Euro bulundurmalısınız.

BAHŞİŞ

Fransız restoranlarında, % 15 servis ücreti faturaya ilave edilir. Ancak, servisten memnun iseniz, ilaveten garsona küçük bir bahşiş daha verebilirsiniz.

Taksilere, toplam ücretin en fazla % 10-15 kadarı, bahşiş olarak verilebilir.

Paris Genel Konaklama

KONAKLAMA

Otel odalarında banyo bulunmaz ancak hep lavabo bulunur. Daha önce de söz ettiğim gibi, şehir tamamen SİT alanı. Bu nedenle: şehirde lüks otel bulmak çok zor. Oteller, hep eski ve tarihi binalardan oluştuğu için, küçücük bir oda ve kısıtlı imkanlar.

Otelleri: yalnızca geceden geceye yatmak için kullanmak dışında, bir düşünce olmamalı. Bu kadar kalitesiz mekan ve servis özelliklerine rağmen, fiyatlar çok yüksek. Özellikle: bizim ülkemizdeki otel standartları ve servis kalitesiyle karşılaştırmaya sakın kalkmayan, tam bir hayal kırıklığı olur.

Ucuz olsun diye, kesinlikle “Gar edu Nord” da kalmayın. Çünkü, buraya ayak bastığınızda, kendinizi, Amerika’da boktan bir zenci mahallesine düşmüş gibi hissedeceksiniz. Tüm tatil boyunca, Paris’te olduğunuzu hissetmeyeceksiniz.

Tüm dükkanlar, zenci bayanlara hitap eden kıyafetler dolu ve kuaför salonları var. Ama, hepsi de ağzına kadar doludur. İnanılmak bir takma tırnak salgını var.

Kesinlikle: “champ-elyesse” ya da “La Defense” bölgesinde kalın.

VOLTAJ/ELEKTRİK BİLGİLERİ

Fransa’da, tüm AB ülkelerinde olduğu gibi, 230 voltluk elektrik akımı var. Prizler, Türkiye’dekinden biraz farklı olsa da, buradaki fişlere uyum sağlıyor. Dolayısı ile, Fransa’ya gitmeden önce, herhangi bir adaptör almanıza gerek yok.

PARİSTE GREV

Paris’te grev, şehir yaşamının pek sık rastlanan bir özelliği olarak öne çıkar. İnce bir nokta: nasılsa metro var, ucuz ama merkezden uzak otel tutayım diyorsanız, iki kere düşünmeniz gerekir. Çünkü, Fransızlar zırt pırt grev yaparlar. Metro da çalışmaz. Taksilere bir ton para ödemek zorunda kalırsınız, astarı yüzünden pahalıya gelir.

Grev zamanı: herkesin delirdiği bir şehirdir. Ortalama 40 dakikada bir gelen ve geldiğinde de camından bile insan çıkmasından dolayı, kimsenin binmesinin mümkün olmadığı metroya binebilmek için şansını deneyen çılgın insanlar birbirini tokatlar, polis gelir ayırır, insanlar madem binemiyoruz, bari zarar verelim diyerek, gelen metroyu yumruklar, kıçının yarısı dışarıda kaldığı için kapının kapanmasını ve dolayısı ile metronun gitmesini engelleyen adam metrodan aşağıya itilir, sokaklarda elinde harita, küfreden insanlar gezinir.

20 dakikalık yol: trafikten dolayı 2 saatte gidilir. Taksi bulmak imkansızdır. Bisikletliler, trafik kurallarına uymamayı tercih ederek, sürekli insanlara çarpar. Ama, bu kaos içinde dahi, bir kişi bile, greve isyan etmez, kaderlerine razı olarak hayatlarına devam ederler.

İKLİM

Şehirde, tipik okyanus iklimi görülür. Kışlar soğuk ve yazlar sıcak şeklinde, bu iklim etkilerini gösterir. En soğuk ay: Ocak.

Yazın: genellikle ılık ve hoş bir hava vardır. Ortalama sıcaklık: 25 derece civarındadır. Ağustos ayında, sabahları sıcaklığı 15 dereceye kadar düştüğü görülür. Bu gayet normaldir. Yani: mevsim yaz da olsa, bu şehirde, pek öyle tişört giyilerek dolaşılmaz.

Hava harika bile olsa, zaten mimari özellikler nedeniyle, şehrin birçok yerinde, güneşi doğrudan göremezsiniz. Duvar gibi uzanan binalar, gök yüzünü görmeyi engeller.

İlkbahar: Nisan ortasında: hava soğuk, gri ve puslu olabiliyor. Bazen, Mayıs ayı biter ve havanın hala yağmurlu ve karanlık olduğu görülür.

Kışın: güneş az görülür. Ortalama sıcaklık: 7 derece civarındadır. Kar yağışı, çok nadir görülür. Özellikle, son yıllarda, kış aylarının daha sert geçtiği ve hava sıcaklığının eksi 10 derecelere düştüğü görülmektedir. Böyle durumlarda, şehirde gezerken, 3 yün çorabı üst üste giymeniz gerekebilir. Yani, hava bu kadar soğuk olabiliyor.

Ve inanın, bu soğuk hava, bu şehirde hiç çekilmez. Sokakta geçirilen her on dakikanın ardından, bir yere kapanmak ve sıcak bir şeyler içmek ihtiyacını duyarsınız. Bunun sonucunda, elbette: şehri gezmek için ayırdığınız bütçe, açıklar vermeye başlar. Çünkü, Paris kafelerindeki fiyatlar, yüksektir.

Aralık ayı içinde: genellikle, karla karışık yağmurlu bir hava görülür.

DİL

İngilizce bilenle bilmeyenlerin eşit olduğu şehirdir. Kural, önce Fransızca. İngilizce bir şey sorduğunuzda, kesinlikle size cevap vermezler. Veya, sizi anlasalar bile, cevabı, Fransızca olarak verirler. Bakarlar ki, siz mağdur durumdasınız, o zaman İngilizce konuşmayı tercih ederler.

Çünkü: Fransızlar, anadillerine hayranlık duyarlar. Yabancıların Fransızca konuşmasından çok olumlu etkilenirler. Şehre gitmeden önce, bence, mutlaka birkaç kelime Fransızca öğrenmenizde yarar var. Örneğin: Bonjour, Madame, Excusez moi, Monsieur gibi.

ÇALIŞMA SAATLERİ

İş saatleri: Pazartesi-Cuma günleri arasındadır. Bu günlerde: 09.00-17.00 ve cumartesi günleri ise, 10.00-19.00 arasındadır. Mağazalar ve alışveriş merkezleri, genellikle Pazar günleri kapalıdır. Bunun dışında, pek çok küçük mağaza: akşam, saat; 19.00-20.00’ye kadar açık kalır.

VERGİLER

Fransa’da, diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu üzere, çoğu servis ve ürüne, % 20.6 vergi uygulanır. Yemek ve servislerde alınan vergilerde, geri ödeme yok. Ancak, alışveriş yaparken, mağazalardan resmi “Detaxe” formu alın. Geri ödeme almak için: bu formu, Avrupa Birliği üyesi son ülkeyi ziyaretinizde, havaalanında gösterin. Bunu bavullarınızı teslim etmeden önce gösterin, çünkü, forma yazılı, aldığınız malı görmek isteyebilirler.

Paris Genel Gezi Planı

PARİS GEZİ PLANI

Paris şehri: Sen nehrinin iki yakasına kurulmuştur. Sarmal bir dönüşle, merkezden çevreye, birbirini izleyen 20 ilçeye ayrılmıştır. Irmağın kuzeyde kalan bölümüne: Sağ yaka, güneyinde kalan bölümüne ise, sol yaka ismi verilmiştir.

Paris şehrini gezmek için, size şöyle bir öneride bulunabilirim. Tabii elbette, en önemli olan, bu şehirdeki zamanınız. Öncelikle, şehir merkezinde: 20 tane bölge/semt bulunuyor. Ben: bu 20 bölgede bulunan ve gezebileceğiniz yerler hakkında, kısa kısa ve bazen de bayağı uzun bilgiler veriyorum.

Siz: özellikle, küçük numaralı yani merkeze yakın semtleri mutlaka gezecek şekilde, bu 20 bölge hakkındaki, benim yazılarımı okuyup, bu yazılarda geçen yerlerden, görmek istediklerinizi, kendi tercihlerinize göre seçerek, kendinize bir gezi planı oluşturmalısınız.

Bunun dışında, yani 20 bölgenin dışında, Paris şehrinde: özellikle ve elbette “Disneyland” ve şehir merkezine yakın banliyölerdeki özellik arz eden yerleri gezebilirsiniz. Başta da söylediğim gibi: siz, şehirdeki zamanınıza göre, 20 bölge ile ilgili yazıları inceleyip, ilgi düzeyinize göre, mutlaka görmek istediklerinizi işaretleyin ve buna göre bir gezi planı oluşturun.

Çünkü: tüm yerleri gezmek için, şehirde iyi bir süre geçirmeniz gerek. Bu gezi planınıza göre: gezmek istediğiniz yerleri, bir şehir haritası üzerinde işaretleyin ve yakın mesafedeki yerleri mutlaka yürüyerek, uzak mesafeleri ise: metro veya diğer ulaşım araçları ile gezebilirsiniz.

Şehri gezmek için: en az 3 gün ayırmanız şart.

Bu üç günlük süre içinde, müzeleri hariç tutuyorum. Çünkü, müzeleri de gezeceğim derseniz, bol zaman ayırmanız şart. Ben yine de: site de, özellikle gezmeniz gereken yerleri, yani hani derler ya, Top 10 listesini verdim. Bu listeleri inceleyip, kendinize güzel bir gezi rotası yapabilirsiniz.

Şehrin tepeden görüntüsü daha güzeldir. Çünkü: mimari, anıtlar ve şehir planlaması mükemmel görünüyor.

 

YÜRÜYÜŞ

Paris Genel; Şehri gezmenin en iyi yolu: yürümektir. Eğer kendinizi, sayısız kafe ve dükkanlara girmekten alıkoyarsanız, şehri, baştan başa yürüyerek üç saat içinde gezebilirsiniz.

Paris şehrinde yürümek gerçekten keyifli. Günlük: 10-12 km. yürüyerek, şehri gayet güzel gezebilirsiniz. Hava buz gibi de olsa, şiddetli yağmur da yağsa, yollarda asla göller oluşmuyor. Ancak, park ve bahçelerdeki yollar stabilize ve toprak. Yağmur yağdığında, bu nedenle, ayakkabılar çamur olabiliyor.

Kaldırımlar geniş ve şehir dümdüz. Özellikle, şehir idaresi şehir merkezinin tamamen yürüyerek gezilebilmesi için, bölgesel olarak, trafiğe kapatma uygulaması yapıyor. Büyük olasılıkla, birkaç yıl içinde, hemen merkezde bulunan, dört bölge, tamamen trafiğe kapatılacakmış.

Bunlar: şehri yürüyerek gezmek için büyük avantaj. Ancak yürürken yine de yollara yani bastığınız yerlere dikkat etmenizi öneririm. Çünkü: hayvan ve bazen insanlara ait; dışkılara rastlama olasılığınız çok büyük.

METRO

Paris Genel; Şehri gezmenin diğer bir yolu. Ancak: metro, genelde pis. Akşam: saat: 21.00’den sonra boşalıyor. Zaten, bu saatten sonra, metroda, güvenlik problemi de başlıyor. Şehri gezmek için, metro düşünüyorsanız, sınırsız-limitsiz bir metro kartı satın almalısınız.

Şimdiden iyi tatiller diliyorum.

Mısır Tarihi

mısır.tarih.5
Mısır Tarihi

Verimli Nil Vadisi: binlerce yıldan bu yana, insan yaşamını barındırıyor. Avcılıktan, tarıma geçen yerleşik “Taş Çağı” insanları: Mezopotamya kökenli arpa ve buğday yetiştiriyorlardı. Kopya edilen Mezopotamya yazısı: ilk Mısır yazı diline dönüştürülür. En baştan bu yana, Mısırlılar, etkinliklerini papirüslere kaydederler. Bu sayede: Antik Mısır İmparatorluğunun görkemli tarihine dair çok önemli olaylar, bir araya getirilebiliyor.

Antik Mısır’ın, tarihsel yıllıkları, kapsamlı yapım projeleri ve izleri binlerce yıl boyunca takip edilebilen önemli kişiliklerle doludur. Bazı Mısır sülalelerinin kesin kronolojisi hakkında: arkeologlar arasında devam eden tartışmalara karşın; Mısır tarihinin, her biri kendine özgü isimlerle kesin dönemlere ayrılabileceği konusunda, ortak bir fikir birliği var.

Sülaleler öncesi ve İlk Sülaleler döneminden sonra, aralarında geçiş dönemleri olmak üzere: Eski, Orta ve Yeni Krallık dönemleri geliyor. Bunları da, Mısır’ın MS.1’nci yüzyılda Roma İmparatorluğunun hakimiyetine girmesine kadar süren Geç Krallık, Makedon ve Prolemaios dönemleri izliyor.

SÜLELE ÖNCESİ VE İLK SÜLALELER : (MÖ.5000-2780)

Mısır Tarihi: Uzun yıllar boyunca, Mısır, tek bir krallık değildi. Güneyde, Yukarı Mısır, kuzeyde ise Aşağı Mısır olmak üzere, iki krallık vardı. MÖ.3170 yılında, Yukarı Mısır Kralı Narmer: Aşağı Mısır’ı ele geçirir. Ama: krallıklar tam olarak, ancak MÖ.3100 yılında, Kral Menes egemenliğinde birleşirler.

Kral Menes; tacı, her iki krallığında simgelerini taşıyan ilk kraldır. Menes: Aşağı Mısır’da, bugünkü Kahire yakınlarında bulunan “Memphis” i başkent yapar ve böylece İlk Sülale kurulur. Yaratıcı Tanrı Ptah kültürünü oluşturanın da, Kral Menes olduğu düşünülmektedir.

mısır.tarih.6

ESKİ VE ORTA KRALLIKLAR

Mısır Tarihi: Eski Krallık: MÖ.2780 yılı civarında kurulur. Varlığı: 500 yıldan uzun sürer. Bilim ve mimari alanlarında, ilk önemli gelişmeler, bu evrenin habercisi olur. Bu dönemde: hiyeroglif gelişir ve ilk büyük yapım projeleri yürütülür.

Yöneticiler: giderek güçlenmeye ve yaşarken olduğu gibi, ölümlerinden sonra da kudretlerini sürdürmek için, çeşitli yollar aramaya başlarlar. IV. Sülaleden Kral Coser; öldükten sonra, ölümlü bedeniyle sonraki yaşamı için, kendisiyle birlikte gömülecek servetinin korunması için, ilk büyük anıt mezarı yaptırır. (Sakkara’daki basamaklı piramit)

Diğer yöneticiler: bu fikri, daha da geliştirerek, aynı yolu izlerler. MÖ.2526 yılında, Gize’de: Keops (Kufu) için “Büyük Piramit” inşa edilir. Bundan kısa süre sonra: MÖ.2575 ve 2550 yılları arasında: Gize’de, Kral Kefren’in (Harfe) anısına “Sfenks” dikilir.

İlk mumyalamalar

Bu dönemde başlar. Keops’un oğlu Recedef, Güneş Tanrısı Ra’yı, bir başka deyişle, Re’yi Mısır dinine sokar. Böylece: Mısır dininde, köklü bir değişim yaratır. Ra’ya tapmak, takip eden 3000 yıl boyunca, Mısır kültürünün en önemli özelliklerinden biri haline gelir.

MÖ.2140 ve 2040 yılları arasında: Aşağı Mısır’daki “Heliopolis” ile Yukarı Mısır’daki “Teb (günümüzde Luksor) ”
arasındaki rekabet nedeniyle: krallık, tekrar ikiye bölünür. Bu dönem: ilk ara dönem olarak adlandırılır. Teb’in artan öneminin göstergesi olarak: Karnak Tapınağının yapımına, MÖ.2134 civarında başlanır.

Mısır Tarihi: Orta Krallık (MÖ.2040-1801) dönemi: 11’nci sülaleye mensup Teb yöneticilerinin hakimiyetlerini genişletme istekleri sonucunda ortaya çıkar. Böylece: Mısır; II. Mentuhotep liderliğinde yeniden birleşir. Ardılları: Teb’de, bir güç merkezi inşa ederek, Mısır sanatında ve arkeolojisinde büyük bir etki yaratan kültürel canlanma başlatırlar. Bu: Antik Mısır’ın en huzurlu ve güçlü dönemlerinden biriydi.

İnançlar söz konusu olduğunda

Teb tanrısı Amon, Ra ile birleşerek “Amon Ra “ haline gelir. MS.1800 civarında: “Osiris” ilahlaştırılır.

Teb; 12’nci sülalenin ilk kralı, MÖ. 1980-1951 yılları arasında hüküm süren I. Amenemher’in Memphis yakınlarında, başkent kurmasına kadar hakimiyeti elinde tutar. Ama firavun, Teb tanrısı Amon’a saygı göstermeyi sürdürür ve böylece Amon kültürünün, bütün krallıkta kabul görmesi sağlanır.

Mısır’ın zenginliğinde, rakiplerinin gözü vardır. MÖ.1600 yılı civarında, Hyksoslar Libya’dan Aşağı Mısır’a girip, güneye doğru akın ederler. Krallığı yeniden ikiye bölerler. Böylece: İkinci Ara dönem başlamış olur.

YENİ KRALLIK (MÖ.1540-1100)

Mısır Tarihi: Hakimiyeti, 100 yıldan kısa süren Hyksoslar: 18’nci Sülaleyi kuran ve tek bir çatı altında, bütün Mısır’ı başkent Teb’den yöneten; I. Ahmose tarafından, Aşağı Mısır’dan sürüldüler. 18’nci sülale firavunları: pek çok önemli reformlara önayak olurlar. Orduyu yeniden düzenlerler ve feodal liderlerin gücünü azaltarak, iktidarı aile üyelerinin elinde toplarlar.

Mısır: Yeni Krallık Döneminde: sanatsal ve kültürel açıdan, en parlak günlerini yaşar. Pek çok ünlü firavun, bu dönemde hüküm sürer. I. Tutmosis (MÖ.1504-1492)’in; Karnak Tapınağına göre, nehrin karşı kıyısında bulunan dar bir vadiye gömülmesinden sonra; firavunlar için, yeni defin alanı olarak “Krallar Vadisi” seçilir.

Mısır Tarihi: MÖ.1400’ler boyunca, Karnak’daki ve Luksor’daki tapınaklar ve mezarlar, giderek çoğalır. Nil’in batısındaki büyük yapılan inşa edilir. Ancak: MÖ.1356-1339 yılları arasında, yeni bir firavun, IV. Amenofis, karısı Nefertiti ile birlikte, Teb’i terk etmeye ve kuzeyde yeni bir başkent kurmaya karar verir. Ahenaton (günümüzdeki Tel el-Amarna).

Tek gerçek tanrı Aton’a dayalı, tek tanrılı bir kült gelişir ve adını “Ahenaton” (Aton’u memnun eden) olarak değiştirir.

Bu ani ve köklü değişiklik karmaşaya yol açar. Sonucunda ise, Mısır, uluslar arası nüfusunu kısmen kaybeder. Bu durum: Aheneton’un ardılı olan, oğlu Tutankhamon’un, Teb’deki “Amon Ra” nın ve diğer tanrıların rahiplerini yeniden kazanmasına kadar sürer.

Tutankhamon, ardında varis bırakmadan, esrarengiz bir biçimde ölür. Savaşçı ardılı I. Ramses, 19’ncu Sülaleyi başlatır. Onun ardılı, I. Seti (MÖ.1291-1279) Ahenaton döneminde kaybedilen toprakların büyük bölümünü geri alır.

II. Ramses’in uzun süren hakimiyeti (MÖ.1279-1212), Yeni Krallık döneminin sonu için, muhteşem bir final olur. Firavun; 60 yıl boyunca Luksor’da ve Karnak’ta, muhteşem yapı projelerine girişir. “Abu Simbel Tapınağı” nı yaptırır.

Gününüzde

Mısır Tarihi: Kitab-ı Mukaddes’de adı geçen ve Yahudiler’e İsrail’i kurmaları için ülkesinden ayrılma izni veren Mısır firavununun, II. Ramses olduğu düşünülmektedir.

III. Ramses; Mediner Habu’da, büyük bir cenaze kompleksi inşa ederek, II. Ramses’i izlemeye çalışır. Ama; iktidar kraliyetin elinden “Amon-Ra” nın hizmetkarı olarak bilinen rahiplerin eline geçmeye başlamıştır. Ülke; MÖ. 1070 yılında, yabancıların istilasına yüzünden, bir kez daha bölünür. MÖ.715 yılında, Mısır’ı yönetmeye başlayan Asurlular; büyüyen Roma İmparatorluğu ile diplomatik ve ticari ilişkiler geliştirilir.

PTOLEMAİOS DÖNEMİ

Mısır Tarihi: Büyük İskender; MÖ.332 yılında, Mısır’ı işgal eder. Yunan kökenli Makedon generali Naukratis’li Kleomenes’i yönetici olarak atar.

İskender’in MÖ.323 yılında ölümü üzerine, Kleomenes, I. Prolemaios adını alarak, ülkenin kontrolünü ele geçirir. Akdeniz kıyısındaki, yeni İskenderiye şehri, I. Ptolemaios’un karargahı olmanın yanı sıra, bölgenin de kültürel başkenti olur.

Böylece: Teb, nüfusunu kaybeder. Buna karşın, takip eden Prolemaioslar, Yukarı Mısır’ın Dendera, Philai ve İdfu gibi kentlerinde, önemli tapınaklar inşa ettiler. Mısır tanrılarını, kendi tanrıları imiş gibi kabul ettiler. Basit bir şekilde, Yunan kültürüne dönüştürmek yerine, Mısır kültürünün gelişmesini desteklediler.

Ptolemaios dönemi: Kraliçe Cleopatra ile sona erer. Cleopatra, yaşamı boyunca (MÖ.69-30): başta bir çocuk sahibi olduğu İulius Caesar olmak üzere, Roma hükümdarları ile ilişkisini kullanarak, ülkesini Roma ile birleştirmeye çalışır.

Caesar’ın öldürülmesi ve Marcus Antonius’un; Actium Savaşında bozguna uğraması üzerine, talihi dönen Cleopatra; MÖ.30 yılında, İskenderiye’de intihar eder. Mısır: önce Roma’dan, daha sonra Konstantinopolis (İstanbul)’den yönetilen Roma İmparatorluğuna bağlı, bir eyalet haline gelir.

ARAP İMPARATORLUĞU

Güçlü, Müslüman Arap hakimiyetinin ilk dalgası: Mısır’a, Hz. Muhammed’in ölümünden sonra gelir. Kuran’ın öğretileri: o zamana kadar, birbirinden bağımsız olarak varlıklarını sürdüren ve barış içinde yaşayan Arap kabilelerini; Allah adına dünyaya yayılmak üzere harekete geçirir.

Mısır; özellikle, 9’ncu yüzyılın ortasında, batıdan gelen güçlü Fatımiler tarafından istila edildikten sonra, en nüfuslu Arap ülkelerinden biri haline gelir. Başkent olarak; Batılıların daha çok Kahire olarak bildikleri “El-Kahire” (muzaffer) seçilir.

Kahire: takip eden, 200 yıl içinde, İslam dünyasında önemli bir kültür ve öğrenim merkezi haline gelir. El Ezher Üniversitesi ve camisi, bu dönemde kurulur. Fatımiler; 1169 yılında, Selahattin Eyyübi’nin ordusuna yenilirler. Eyyübi: Filistin ve Suriye’de elde ettiği zaferlerle kendi hanedanını ilan eder ve Kahire’yi savunmak amacı ile kale inşa ettirir.

Zayıf iktidarı nedeniyle, idare, Türk kölelere muhafız atadığı Memlükler’ in eline geçer. 1251 yılından, 1517 yılına kadar süren süren Memlük hakimiyeti boyunca: saraylar ve camiler inşa edilir ve hareketli “Hanü-l Halili” pazarı sayesinde, Mısır’ın ticari etkinliği artar.

mısır.tarihi.osmanlı.1

OSMANLI YÖNETİMİ

Memlükler,1517 yılında, Osmanlılar tarafından devrilirler. Ama, bunun günlük hayata etkisi, çok az olur. Osmanlılar, idareyi, Memlükler’in de yardımıyla, ülkeyi yönetecek yerel bir yöneticiye bırakırlar. Bunu sonucunda: Mısır, gerilemeye başlar. Özellikle: 18’nci yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğunun gücünü kaybetmeye başlamasından etkilenir.

Osmanlı gücünün zayıflamasıyla; Mısır, daha büyük bir oyunun piyonu haline gelir. Artan İngiliz gücünün önünü kesmek isteyen genç Napolyon Bonaparte; 1798 yılında Mısır’a gelir. Kısa süren, etkili bir savaşla, ülkeyi ele geçirir. Napolyon; idari bir yapı oluşturmaya girişir.

Bilginleri ve sanatçıları, ülkenin antik hazinelerini keşfedip kaydetmekle görevlendirir. Bunun üzerine, Fransa’da ve Batı Avrupa’da; Mısır bilimine büyük bir ilgi duyulmaya başlanır.

Napolyon

Mısır’da, kısa süre kalır. İngiliz donanması, onun peşindedir ve aynı yıl içinde, Abukir savaşında, Fransız donanmasını bozguna uğratırlar. Napolyon; zaferini ilan etmek üzere ülkesine döner ama ordusunu arkasında bırakmak zorunda kalır.

Bu sırada; Osmanlı kuvvetleri, Fransa’ya karşı İstanbul’dan yola çıkmışlardır. Ordunun başında: Fransızların geri çekilmesi halinde, Mısır’a Paşa olarak atandırılması teklif edilen ve zeki bir entelektüel olan Mehmet Ali vardır. Osmanlı Sultanı; bu teklifi kabul eder.

Kahire’ye yerleşen Mehmet Ali Paşa; 1811 yılında büyük bir ziyafet düzenler ve etkili bütün Memlükleri davet ederek, hepsini öldürtür. Liderlerinin öldürülmesiyle birlikte, Mısır üzerindeki Memlük etkisi de bir anda sona ermiş olur.

Avrupalıların askeri stratejilerinden etkilenen Mehmet Ali Paşa, orduyu modernize eder.

Tarım ve ticarette, yenilikler yapar ve ticari bir ürün olarak pamuğu piyasaya sürer. Kahire’de inşa edilen yeni yapılar, şehrin sınırlarını genişletir.

Mısır’ın yeni yöneticisi, padişaha, ikinci kez savaş açar ve Osmanlı ordusunu, neredeyse yenerek, servetini ve gücünü artırır. İstanbul tebaasının gücünü kabul etmek zorunda kalır ve Mısır’a özerklik tanınmasının yanı sıra, Mısır Paşalığına, babadan oğula geçme statüsünü verdirir. Bundan sonra, unvanı (Farsça’da “kral”, valiliğe denk): Hidivliğe yükseltilir.

Ancak: Mehmet Ali Paşa’nın ardından gelenler, atalarının yeteneğine sahip değildiler. Sorumsuzluk yüzünden güç kaybedilir. 1869 yılında, açıldığında bir mühendislik harikası olarak kabul edilen Süveyş Kanalının yapım projesini “Hidiv İsmail” başlatır.

Ama; bu kapsamlı girişim, vicdansız bankacılar tarafından finanse ediliyordu. Hidiv, borçları ödeme konusunda sıkıntıya düşünce, projenin yürütülmesi Avrupalı danışmanların denetimine bırakılır. Bir süre sonra: Mısır siyaseti ve ticareti şüphe götürmez bir biçimde, İngilizlerin eline geçer.

20’NCİ YÜZYIL

Mısır; I. Dünya Savaşında, İngilizler için stratejik önemini korur. Bunda: İngilizlerin düşmanı Osmanlılara yakın olmasının da payı vardır. Süveyş Kanalı, aynı zamanda, İngiliz dominyonlarının Hindistan, Uzakdoğu ve Avustralya ile Yeni Zellanda’ya gitmesini kolaylaştırıyordu.

Savaşın ardından, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması üzerine, Mısır, bağımsızlığını ilan eder. Ama, buna karşın, idare hala Londra’nın elindeydi. 1920’lerde milliyetçi parti çoğunluğu kazanır ve takip eden yıllar içinde, ağırlığını arttırır.

II. Dünya Savaşı: Mısır’ın stratejik önemini yeniden öne çıkarır ve Kuzey Afrika, önemli bir savaş cephesi olur. İtilaf kuvvetleri, Kahire’ye çok yaklaşmışken, Müttefik askerleri, onları 1942 yılında, El-Alameyn’de durdururlar. Mısır, savaşın sonuna kadar, İngiliz egemenliğinde kalır.

Savaş sonrası; siyasetler yeni sorunlar doğurur. Müslüman Filistin topraklarında Yahudi devleti İsrail’in kurulması, Arap dünyasını altüst eder. Mısır; 1948 yılında, kendisini, yeni komşusuna karşı kanlı bir savaşın içinde bulur.

1936 yılında:

tahta çıkan Kral Faruk, zevk peşinde koşan biri olarak görülür. Süveyş Kanalının kontrolünü İngilizlerden alarak ülkesinin ulusal onurunu geri kazanmaya yeltenince, yurtdışında diplomatik yenilgiye uğrar ve ülke içindeki huzursuzluk muhalefete dönüşür.

Temmuz 1952 yılında, Albay Cemal Nasır önderliğinde, yüksek rütbeli bir gurup asker, Faruk’u tahttan indirir ve Süveyş Kanalını ulusallaştırır. Nasır, 17 yıl boyunca ülkeyi yönetir. SSCB’nin de yardımlarıyla, büyük bir modernizasyon programı başlatır. Önemli yapı projelerinden biri, hidroelektrik üreten ve Nil Deltasını sel taşkınlarından koruyan, Yüksek Assuan Barajı’dır.

Nasır’ın yerine, 1970 yılında Enver Sedat geçer.

Salefi kadar karizmatik ve ılımlı olmayan Sedat döneminde, İsrail ile kısa süren savaşlar yaşanır. Bu durum, ülkenin gücünü azaltır ve Sina bölgesinin İsrail’e bırakılmasına yol açar. Sina 1973 yılında geri alınır.

Ama, Sedat, Mısır’ın uzun bir karmaşa dönemine dayanmasından çekinir ve bunun üzerine, Mısır, 1979 yılında, İsrail’i ilk tanıyan Arap ülkesi olur. Ancak, ülke içindeki muhalefet, Sedat’a karşı harekete geçer ve Sedat, 1981 yılında, bir suikastde öldürülür.

mısır.bayrak.1

GÜNÜMÜZDE

Hüsnü Mübarek, uluslar arası müzakerelerde, Mısır’a sağlam bir zemin kazandırmaya çalışır. Mübarek’in faydacı yaklaşımı, kendisine pek çok hayran yanı sıra, aşırı görüşlü Mısırlılar arasında düşmanlar da kazandırmıştır. 1990’larda rejime, hatta ekonomisinin temel dayanağı olan turizme karşı saldırılar düzenlenir. 1997’de Luksor’da 58 turist ve 3 polis memuru öldürülür.

Kışkırtıcılar, hapse atılır, güvenlik tedbirleri arttırılır. Ekim 2004’te, Sina yarımadasındaki Taba’da; terörist bombalamalar olur. Temmuz 2005’de, Şarmuş Şeyh’te; 100 kişi öldürülür. Bütün bunların ardından; turizm sektörü toparlanmaya çalışılmaktadır. Ama Mısırlılar, her zaman olduğu gibi, turistleri sıcak ilgiyle karşılamaya devam ediyorlar.

Mısır ülkesi hakkında genel hususlara ait bir gezi yazısı için.