İlçe, en erken dönemlerden itibaren, leziz şarapları ile ün salmıştır. Hatta, Çalkarası olarak adlandırılan ve dünya çapında tanınan üzüm türüne adını vermiştir. Denizli-Çal arasında karayolunda ilerlerken, bir süre sonra, sağ yanda, bir cami minaresi göreceksiniz.
Ancak, ortada cami yok, yalnızca minare var. Bu ilgimi çekmişti. Bu minare: daha sonra öğrendiğime göre: Şapcılar köyünde “kırık minare” olarak anılıyor.
Burası: aynı zamanda, eski “kayı pazarı” imiş. Daha ayrıntılı bilgi, aşağıda vereceğim.
Bunun dışında, Çal denilince, tamamen yeşilliklerin içinde bir yer olarak hatırlıyorum. Bir de, buranın bir kasabası vardı, Bekilli (Şimdi ilçe olmuş, bu yüzden “Bekilli” başlığı altında, ayrı bir yazıda buradan söz edeceğim ), özellikle şarap üretimiyle öne çıkan bir yer.
Denizli Bekilli hakkındaki yazımı okumak için Denizli Bekilli
Bu kasabaya gittiğimde, iki katlı bir ev büyüklüğünde bir imalathane vardı.
Önünde, bir taşıyıcı kamyon bulunan bu imalathane de, içeri girdiğimizde, buranın sahibiyle tanışma imkanı oldu. Evet, sahibi ile tanıştık ve aynı anda, buranın meşhur şaraplarından ikram edildi. Daha sonra ise, bu şarapların hikayesi.
Sahibinin anlattıklarına göre, özellikle yörede vişne yetiştirilmesine öncülük etmiş, daha sonra vişne şarapları üretilmeye başlanmış. Bu bayağı ünlü bir marka, meyve şarapları üretiyorlar, küçücük bir yer, ama bu markanın şaraplarını birçok ilde bulmak mümkün.
ULAŞIM
İlçe, il merkezi olan Denizli il merkezine; 64 km. uzaklıktadır. Çal-Bekilli arasındaki uzaklık: 19 km. Çal-Güney arasındaki uzaklık; 36 km.
TARİH
İlçenin, antik dönemdeki adı “Mosyna” dır. Türkler, bölgeye gelene kadar, yöre, bu isimle anılmıştır. Çal adı ise, Çağatay lehçesine göre “yüksek yer” veya “yayla” anlamına gelmektedir. Bu isim, elbette, ilçenin doğal yapısı nedeniyle buraya verilmiştir.
Çal’ın, bugün bulunduğu yerdeki yerleşimin eski adı ise “Demirciköy”. Çünkü, bu bölgeye yerleşenlerin büyük çoğunluğu, demircilikle uğraşırlarmış.
Çal yöresi: Anadolu Selçukluları döneminde, Türklerin egemenliğine girer. Selçukluların kayı boyundan gelen Türkler, Çardak üzerinden günümüzde Boğaziçi denilen bölgeye gelir ve yerleşirler. Yöre: Sultan II. Murat döneminde, Osmanlı topraklarına katılır ve 1886 yılında, bir kaza haline gelir.
İlçe, Kurtuluş savaşı öncesinde Yunan işgaline uğramaz. Çal Müftüsü Ahmet İzzet Efendi’ye, Kurtuluş Savaşında yaptığı hizmetlerden dolayı “İstiklal Madalyası” verilir.
GENEL
İlçe, Denizli’nin doğusundaki Çekelez Dağının doğu eteklerinde kurulmuştur. Dağın batı eteklerinde ise, Pamukkale bulunmaktadır.
İlçenin rakımı, yani denizden yüksekliği: 800 metredir. Çal yakınlarından, Büyük Menderes nehri geçmektedir. Nehirde, kısmi olarak balık yetiştiriciliği yapılmaktadır. İklim değerlendirildiğinde ise: kışları soğuk ve uzun süreli, yazları ise serin ve kurak geçer.
İlçe halkı, geçimini: tarımdan sağlamaktadır. İlçede yetiştirilen ürünlerin başında: şaraplık üzüm var. Bu üzümlerden, “Çalkarası” olarak bilinen tür, dünyaca meşhur. Bu çalkarası üzümlerden, ev şarapları yapılıyor.
İlçede bir şahsın heykeli var. Ama bu şahıs, elbette ilçenin isminin duyulmasında büyük emeği geçen biri. Ünlü ressam: İbrahim Çallı.
Pamukkale Üniversitesinin, “Bağcılık ve Organik Tarım” üzerine eğitim veren, iki yıllık yüksek okulu da, ilçede bulunuyor.
Son olarak: Çal insanının genellikle çalışkanlığı ve zekasıyla tanındığını söylemeliyim. Bir de: Çallı ve yılanı aynı çuvala koymuşlar, biraz sonra, yılan “beni bu çuvaldan çıkarın” diye yalvarmış.
GEZİLECEK YERLER
KAYIPAZARI CAMİİ KIRIK MİNARE
Yukarıda kısaca söz ettiğim gibi, Şapçılar köyü, Pazaraltı mevkiinde bulunuyor. Çal-Bekilli kara yolunun 6.km.dedir.
Kayı Pazarı camisi minaresi, 1997 yılında koruma altına alınmış. Minare, temelde kare planlı, silindirik gövdeye kadar moloz taş örgülü, silindirik gövde ise, tuğladan inşa edilmiştir. Şerefeye geçiş, kirpi saçak örgü sistemiyle sağlanmıştır.
Tuğla örgülü petek kısmının üzerinde, külahı yok. Minarenin gövdesinde: kaide üzerindeki bileziğin bulunduğu yerde, enine büyük bir çatlak sonucu, gövdenin aksanından kayması nedeniyle: 2005 yılında Denizli Valiliği tarafından yeniden örülmüştür.
2005 yılında verilen kazı izni sonucu yapılan kazılarda: caminin temellerine rastlanmamış. Ancak, kazı buluntularında, caminin çatısının alaturka kiremit örtülü olduğu anlaşılmış. Yapılan incelemede ise: caminin, pazarın Çal ilçe merkezine taşınması nedeniyle yıkıldığı anlaşılmıştır.
Caminin hemen yanından geçen, Çal-Bekili kara yolunun inşasında ise, buradaki cami ve diğer yapıların taşları kullanılmış. Pazarda: bu camiden başka: yerli Rumların işlettiği bir han, fırın, kahvehane ve dükkanlar bulunuyormuş.
SAKIZCILAR (AĞLAYAN KAYA) ŞELALESİ
Sakızcılar köyündedir. İlçe merkezine uzaklığı: 22 kilometredir. Şelale, aynı zamanda; suların kayaların üzerinden yere düşmesi nedeniyle “Ağlayan kaya” olarak da biliniyor. 30 metre yükseklikten dökülüyor.
Şelalenin döküldüğü yerde ise, alabalık besleniyor. İlçe halkı tarafından “Hocanın yeri” olarak da bilinen mesirelik, özellikle yaz günlerinde yoğun talep görüyor, zamanınız varsa sizde gitmelisiniz.
ÇAKIRLAR KÖYÜ MAĞARASI
Çakırlar köyü, bodrum mevkiindedir. 1’nci Derece doğal Sit alanı olarak tescil edilerek, koruma altına alınmıştır. Mağara, birbirine bağlı, iki galeriden oluşmaktadır.
Yaprak şeklinde, sarkıt-dikitler bulunuyor. Maradan traverten alımları sırasında giriş kapanmış, mağaraya giriş, ancak sürünerek yapılabiliyor yani zor bir mağara. Amatör gezginler için pek uygun değil.
DİONİSOPOLİS ANTİK KENTİ
İlçenin 8 km. kuzeybatısındadır. Ortaköy kasabası yakınlarındadır. Suriye krallığı döneminde kurulmuş olup, daha sonra Bergama krallığı egemenliği altına girmiştir. Tiyatro: dünyada, ilk kez burada oynanmıştır. Bu nedenle, büyük önem taşımaktadır.
APOLLON LAİRBENOS (APELLON LERMENOS) TAPINAĞI
Bahadınlar köyüne 4 km. uzaklıkta, Menderes vadisine hakim, Asartepe olarak isimlendirilen, küçük bir tepe üzerindedir. Bahadınlar köyü ile tapınak arasındaki, yaklaşık 4 km. lik yolun, malzemeli bakımı yapılarak, stabilize hale getirilmesine çalışılıyor.
Buranın diğer benzeri tapınaklardan ayrı, özel bir durumu var. Burada: “katagraphe” ismi verilen ve bazı insanların: mülklerini “tanrıya tahsis etme” anlamını taşıyan yazıtlar var. Ayrıca: sadece Batı Anadolu’da görülen ve daha sonraları Hıristiyanlar tarafından da benimsenen: itiraf (kefaret) geleneğini kanıtlayan yazıtlar bulunmuş.
Şöyle ki: buraya gelen kişiler: kendi istekleri ya da tanrının emri uyarınca: çocukları, evlatlıkları ya da kölelerini; birer “kutsal personel” olarak, tanrı Apollon’un hizmetine tahsis ettiklerini gösteren ve katagraphe adı verilen yazıtları adamak için buraya gelmektedirler.
Ayrıca: kişiler, işledikleri bir günahı itiraf etmek (günah çıkartmak) ve bunu kefaretini ödemek için adak yazıtı sunmak üzere, buraya gelirlermiş.
Bu iki özellik: diğer kutsal alanlarda görülmüyor. Diğer kutsal alanlar: insanların olağan ibadetlerini (kurban kesmek, ilahiler söylemek, tanrılardan yardım ve şifa dilemek, tanrılara şükranlarını sunmak gibi) yaptıkları yerlerdir.
Özellikle, günah çıkartmak, daha sonra Hıristiyanlarca da kabul görmüş, dini bir alışkanlık.
Biraz önce söylediğim gibi: “insan bağışlama şeklindeki bu ibadet türü”, başka bir yerde görülmemektedir. Tanrıya adanan kişi “köle” ise; bu durum köleye özgürlük verildiğini de ortaya koymaktadır.
Fakat, bu özgürlük şarta bağlı idi. Yani, kölenin, adandığı tanrının tapınağında, belli zamanlarda hizmet etme zorunluluğu vardı.
Kutsal alanda: sunaklar ve steller üzerindeki yazıtların çokluğu: burada, stel satıcılarının ve taşçı ustalarının yoğunluğunu da ifade etmektedir. Kutsal alan ve çevresindeki buluntuların büyük bölümü: köle ve özgür vatandaşların tanrıya ithaf edilmesini belirten, katagraphe yazıtlarıdır.
Ayrıca, aslında birer adak yazıtı olan, günah çıkartma (kefaret) ya da itiraf (confessio) yazıtları da bulunmuştur. İtiraf yazılarında, kişiler işledikleri bir suçun günahını itiraf ettikten sonra, tanrıya adaklar sunmuşlardır.
Günah çıkartma yazıtları: bu adakları sunan kişilerin, samimi itiraflarını barındırmaları ve bulundukları yörenin sosyal ve kültürel yaşamı hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Bu yazıtlardan anlaşıldığına göre, Roma İmparatorluğu döneminde, bölgede, dinin günlük yaşam üzerinde yoğun bir etkisi bulunmaktadır.
Öyle ki, bu tür yazıtlarda, tanrıların, tapınağın arazisinde bulunan yerleşimlerin sahipleri olduğunu belirten ifadeler bile bulunmaktadır. Yani, dinsel bir iktidarın varlığından söz etmek mümkün.
Evet, burası bir Anadolu tanrısı olan “Apollon Lairbenos” adına adanmış bir kutsal alan. Büyük olasılıkla, MS.2.yüzyılda, İmparator Hadrianus döneminde inşa edildiği düşünülüyor.
Kutsal alanın en batısında, Menderes vadisine hakim bir noktada, tanrının tapınağı yerleştirilmiş. Tapınak: ana kayayı kullanan, yüksek bir podyum üzerinde, ön cephesinde dört sütun bulunan plan tipinde ve korinth düzenindedir.
Apollon Lairbenos isimli tanrı: bu tapınak alanındaki tasvirlerde: bir elinde buğday başağı, meşe dalı ya da sunu kasesi, diğer elinde ise çifte balta taşır vaziyette betimlenir. Bazen de omzunda çevresini bir yılanın sarıldığı, çifte balta taşıyan süvari biçiminde betimlenmiştir.
HANÇALAR KÖPRÜSÜ
Hançalar kasabası yakınlarında, Büyük Menderes nehri üzerindedir. Ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak: 1886-1934 yıllarında, köprü tamir görmüş ve bu durum, üzerinde bulunan kitabelerde yazılmıştır.
Çal-Bekili kara yolu buradan geçiyor. Osmanlılar döneminde yapılan köprü, o dönemde, Kayı Pazarına giden yolun üzerinde bulunması nedeniyle, yöreden geçen kervanlar tarafından yoğun olarak kullanılırmış.
Köprü: üç kemerlidir. Orta kemer, yan kemerlerden yüksek ve geniştir. Bu nedenle, Roma dönemi köprülerinin özelliklerini taşımaktadır.
BAYIRLAN KÖPRÜSÜ
Roma döneminden kalma, tek kemerli bir köprüdür. Bayıralan köyü girişindedir. Köprü: Baklan ovasından, Çürüksu vadisine geçişi sağlayan yol güzergahında bulunmasıyla önem kazanmaktadır.
Denizli Sarayköy gezi yazım için Sarayköy