Moskova kelimesi, iyi ayrı kelimeden oluşuyor. Mosk ve Va.
Bu iki kelime de Fince’den alınma. Mosk: kıvrımlı, Va ise su. Yani: Moskova’nın kelime anlamı:” kıvrımlı su”
Moskova: Rusya Federasyonunun başkentidir. Şehir merkezi nüfusu: 10 milyonun biraz üstündedir. Nüfus yoğunluğu bakımından, Avrupa’nın en büyük şehridir. Dünyanın ise 5’nci büyük şehridir.
12’nci yüzyılda küçücük bir kasaba olan Moskova, bugün 850 yıllık tarihiyle Avrupa’nın en büyük şehirlerinden biridir. Başkent oluşu, 15’nci yüzyıl Çar 3. İvan dönemine rastlar. Dönemin en ünlü yapıtları: Kremlin Sarayı, Novodevichy, Donskoy, Danilovsky, Simonov, Novospassky, Andronnikov bu devirde inşa edilmiştir.
1755 yılında Moskova Üniversitesi açılmıştır. 1703 yılında ilk gazete olan “Vedomosti” çıkarılmıştır.
Ünlü Napolyon, Moskova için şöyle demiştir.” Eğer Kiev’i alırsam Rusya’nın ayaklarını fethetmiş olurum, eğer St. Petersburg’u alırsam Rusya’yı başından fethetmiş olurum, ama eğer Moskova’yı alırsam, Rusya’yı kalbinden fethetmiş olurum.”
Rusya Federasyonu:
Yaklaşık ABD yüzölçümünün iki katıdır. Batıda Urallar üzerinden Moskova’ya ve engin Sibirya ovalarına ve doğuda Okatsk Denizine kadar uzanır. Avrupa Rusya’sı ve Sibirya (Asya) arasındaki sınır, Ural Dağları ve Manych çukurluğu ile çizilmiştir.
Moskova’da 5 havaalanı, 9 demiryolu istasyonu ve 2 nehir terminali bulunmaktadır. Dünyanın en yoğun işleyen metro ağına sahiptir. Moskova nehri üzerindeki köprüler; şehri adeta süsler.
Hele bir de akşamları aydınlatıldıklarında, köprüler adeta bir ışık alevine dönüşür. Lujniki’deki 2 km. uzunluğundaki Metro köprüsü: içlerinden en uzun olanıdır. Tek kemerli, zarif; Kırım Köprüsü; Moskova’nın en güzel köprüsüdür.
Pazartesi günleri hariç, her gün açıktır. Şehirde 60 dan fazla müze vardır. Bunların arasında en tanınanları: Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi ve Tretyakov Sanat Galerisidir.
Moskova’da yaşayan milyarder sayısı:
Diğer dünya şehirlerinden fazladır. Amerikan Dergisi “Forbes” tarafından her yıl yayımlanan Dünya Milyarderler Listesinde, Moskova, New York’un ardından, ikinci sırada yer almış. Araştırmaya göre: dünyadaki 53 Rus milyarderden, 25’i Moskova’da yaşıyor. Bu da en çok milyarderin yaşadığı şehir unvanını Moskova’ya getirmiştir.
Dünyanın en pahalı şehirleri listesinde, 2007 yılında 1.sırada idi.
Moskova, yaşam kalitesi bakımından, karşılaştırılan 215 dünya şehri arasında 171’nci sırada yer alıyor. Şehirlerin: politik istikrar, kanunların işleyişi, suç oranları, döviz mevzuatı, bankacılık hizmetleri, sansür ve insan hakları ihlalleri, sağlık ve sağlık hizmetleri, eğitim, konut hizmetleri, ulaşım, tatil imkanları, iklim ve konut şartları gibi 39 kritere göre değerlendirildiği araştırmada, Moskova’nın yaşam kalitesi bakımından bayağı gerilerde olduğu görülmüş.
Aynı araştırmada: Petersburg ise; 164’ncü sırada yer almış. Yaşam kalitesi açısından 1’nci sıradaki şehir ise: İsviçre-Zürih.
Yine, yapılan bir araştırmada: 215 şehir arasında, sağlık ve sağlık hizmetleri bakımından yapılan değerlendirmede, Moskova; 201’nci sırayı almış yani tam bir felaket. Aynı araştırmada, Petersburg 184 sırada yer almış. Aman, bu şehirde gezerken sağlığınıza dikkat edin.
İngiliz Başbakanı Winston Churchill; bir zamanlar Rusya’yı “bir muammanın içinde sırlarla sarmalanmış bilmece” olarak tanımlamıştı.
Sıkı ve baskıcı Sovyet rejiminin devrilmiş olmasına ve günümüzde yaşanmakta olan yeni “açıklık” dönemine rağmen; pek çok Batılı ziyaretçi için, burası, hala gizemli bir yerdir.
Bu;
Doğu ile Batı’nın arasında kalmış bir ülkenin, kökleri köylü geçmişinin derinliklerinden gelen modern ve teknolojik bir toplumun bilmecesidir.
Moskova ve Petersburg (şimdiki ve eski başkent); Rusya’nın iki büyük kentidir ve onların hikayesi Rusya’nın da hikayesidir. İki kentin arasındaki farklılıklar, uzun ve çalkantılı tarih boyunca Rusya (Baltık Denizinden Bering Boğazına kadar uzanan ve 11 saat dilimini kapsayan bir ülke) üzerinde baskı oluşturan, farklı etkenleri yansıtmaktadır.
Modern başkent Moskova, Rusların yaşamının her açıdan “tarihi, politik, ekonomik, kültürel ve manevi” merkezidir. Kalabalık Rusya düzlüğünün kalbinde uzanan kent; Rus İmparatorluğunun tarihi çekirdeğini oluşturur. Bugünkü hükümete ev sahipliği yapar. 11 milyonluk nüfusu ile, Rusya’nın en büyük kentidir. Ülkenin en gelişmiş bölgesinin ortasında bir güç odağıdır.
Başkent: aynı zamanda, Rus Ortodoks kilisesinin mekanıdır. Ayrıca: Rus sanat ve mimarisinin toplandığı değerli bir yerdir. Sonuç olarak: bu koca ulusun manevi ve kültürel kalbini oluşturur. Tolstoy: “Savaş ve Barış” romanında, her Rus’un Moskova’yı kendi annesi gibi gördüğünü yazar.
Kızıl Meydan’da toplanan turist gurupları:
Londra ya da New York’tan olduğu kadar, Vladivostok ya da Novosibirk’ten de gelmiş olabilirler. Doğudan ve Batıdan, uzun zamandır Rus gücünü sembolize eden Kremlin’in mazgallı duvarlarından içeri adım atmak için gelmişlerdir. Kremlin: tek başına Moskova’yı, dünyanın en büyük turist cennetlerinden biri yapmaya yetecek kadar, 24 hektarlık bir tarih, sanat ve mimari merkezidir.
Ancak, kent, gezginler için, duvarların ötesinde, daha başka tatlar da sunar. Görkemli kiliseleri ve katedralleri, büyüleyici müzeler ve sanat eserleri ve dünya çapında opera ve bale gösterileri hiç bitmez.
Bulvarların ve caddelerin, ön cephelerinin arkasında: metropolün kalbinde, köy yerlerine benzeyen, küçük parklar ve kiliseler ve de özellikle Moskovalıların çok sevdiği ağaçlık arka sokaklar uzanır.
Eğer, Moskova: Rus ulusal kimliğinin içe dönük tarafını yansıtıyorsa; Petersburg da, dışa bakan tarafının yansıtır. 200 yıldan (1712-1918) daha uzun süre, Rusya’nın başkenti olan Petersburg; Moskova’nın yaklaşık 700 km. kuzeybatısındadır.
Bu kent: en başta, hem Moskova’dan hem de geçmişten sembolik bir uzaklaşma olarak görülmüştür. Büyük Petro’nun: Neva ırmağı üzerindeki kentinin; Rus kimliğinin, köylü kökenlerinden silinip kurtulacak ve çağdaş dünyanın güçlü bir parçası olacak yeni bir Rusya’nın “Batı’ya açılan penceresi” olması planlanıyordu.
Moskova’dan kopuş: Petersburg’da, Batılı mimarların tasarladıkları Barok ve Klasik yapılarda, dikkatle tasarlanıp düzenlenen kent planında, iyi düzenlenmiş parklarda, Versailles’i andıran saraylarda ve özellikle de kentin kurulduğu coğrafyada görülmektedir.
Finlandiya ve İsveç’in çok yakınında olan Petersburg;
Batı’ya dönük, çok büyük bir Baltık Denizi limanıdır. Dış dünyaya, deniz ticareti yollarıyla bağlıdır. Bütün bunlar: Moskova’nın, Rusya’nın kalbinin derinliklerindeki tecrit edilmiş konumu ile tam bir tezat teşkil oluşturur. Petersburg; Batıyla hep daha özgür bir fikir alışverişinde olmuştur. Bugün de, Moskova’ya nazaran daha Avrupai bir kenttir.
İkisi arasındaki rekabette; Petersburglular kendilerini daha kozmopolit bulurken, başkent Moskova’ yı; bürokratlardan ve buraya yerleşmiş köylülerden oluşan, fazlaca büyümüş bir köy olarak görürler.
Petersburg’da: Çarların büyük saraylarına ve Sovyet döneminde, titizlikle restore edilerek korunan, İmparatorluğun şaşalı anıtlarına hayran kalacaksınız. Petersburg: Moskova’nın merkezini çirkinleştiren gökdelenlerden ve betonarme yapılardan iyi korunmuştur. Hala, dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak kabul edilir.
Kentteki yapılarda kullanılan renkler:
Gösterişli mimariyi kuvvetlendirmektedir. Beyaz ve altın rengiyle çerçevelenmiş turkuvaz, ördek yumurtası sarısı, okra sarısı ve pastel pembe duvarlar: karanlık kuzey ikliminin aydınlatır.
Burası: bir sanat kentidir. Dünyanın en büyük ve önemli sanat eserleri koleksiyonlarından biri olan: Hermitaj ile Nijinski ve Nuruyev gibi sanatçıların yetiştiği “Mariyinski Opera ve Bale Sahnesi” buradadır.
Ancak; “Büyük Yekaterina” ile “Korkunç İvan” kadar birbirinden farklı olan Moskova ve Petersburg, Batıdan gelen ziyaretçileri şaşırtacak bir yaşam tarzını paylaşmaktadırlar. İki kent de; bir taraftan liberalleşmenin yeni gerçekleriyle uzlaşmaya çabalarken: bir taraftan da, Sovyet sisteminin kalıntılarıyla baş etmeye çalışmaktadır.
Halkın büyük bir kısmı: küçük apartmanlarda ya da ortak dairelerde yaşamaktadırlar. Kira, elektrik ve ısınma giderleri, Batı standartlarına göre çok az olsa da, bizim üstünde durmadığımız pek çok şeye: Rus vatandaşları yabancı kalmaktadırlar.
Bunlar: iyi düzenlenmiş süpermarket rafları, ucuz ve canlı restoranlar, yardımsever ve arkadaş canlısı görevliler ve etkin posta ve telefon hizmeti gibi. Gıda ve tüketim maddeleri pahalıdır ve düşük miktarlarda üretilmektedir. Buna bağlı olarak: uzun kuyruklar günlük hayatın bir gerçeğidir.
Tverskaya Caddesi ya da Nevski Prospekt üzerindeki kalabalıklar: aksi ve kötü görünüyorlarsa; anlayın ki, katlanmak zorunda oldukları zorluklar vardır ve asık suratlarının altında, Rus karakterinin gerçek sıcaklığının ve misafirperverliğinin yattığını unutmayın. Bir Rus evine davet edilecek kadar şanslıysanız: o kadar güçlüğün arasında hazırlanan görkemli sofraya şaşırırsınız.
Moskova ve Petersburg; turistler için, her zaman ilginç ama zor yerler olmuştur. Bu kentler, günümüzde belki daha bile karmaşık ve merak uyandırıcıdır. Ön yargılarınızı bir yana bırakın ve buralara bütün açık fikirliliğiniz ve macera duygunuzla birlikte gidin, ondan sonra Rusya denen bu koca muammanın derinliklerini görebilirsiniz, hatta belki de onun gizemini çözebilirsiniz.
VİZE
06.02.2019 tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Yeşil (hususi) ve gri (hizmet) pasaport sahipleri maksimim 30 güne kadar yapacakları Rusya Seyahatleri için vizesiz giriş hakkına sahip oldular. Bordo yani umumi pasaport sahipleri ise, Rusya vizesi almak zorundadırlar.
Vizeler, planladığınız Rusya seyahatinin amacına ve seyahat süresine bağlı olarak farklılık gösterir.
Maksimum 30 günlük seyahatleriniz için tek veya çift girişli olarak alabileceğiniz vize türü “Turistik Vize” olarak geçer. Bu vize sayesinde Rusya Federasyonu sınırları içinde en çok 2 giriş yaparak toplam 30 gün serbest dolaşım hakkına sahip olursunuz.
Eğer Rusya seyahatiniz aile, akraba ya da arkadaş ziyaretleri için ise, başvurmanız gereken vize türü “Aile vizesi” dir. Rusya aile vizesi almak için Rusya Dışişleri Bakanlığı ya da Rusya Göç Şubesinden resmi davetiye almanız ya da Rusya’da ikamet eden yakınınız tarafından yazılı olarak sunulan bir beyana sahip olmanız şarttır. Söz konusu davetiyelerin elinize geçme süresi 45 güne kadar uzayabilir.
ULAŞIM
Rusya’nın başkenti Moskova’daki Domodedovo havaalanına, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından, doğrudan ve Ankara ile İzmir’den ise İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı aktarmalı olarak ulaşım sağlanıyor.
İstanbul’dan Moskova’ya Türk Hava Yolları tarafından her gün ortalama 4 direkt uçuş yapılıyor. Yaklaşık 4 saat 12 dakika süren uçuşlar, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından başlayarak Vnukova Uluslararası Havalanında (VKO) sona eriyor. İki şehir arasındaki uzaklık yaklaşık 1700 km dir.
Moskova şehrinde Domodedovo havaalanı şehir merkezine 42 km uzaklıktadır. Moskova Domodedovo Havaalanından şehir merkezine otobüs ile ulaşım en sık tercih edilen alternatiflerden biridir. 308 numaralı hatlarla Domodedovo Metro istasyonuna geçilebilir, buradan şehir merkezine rahatlıkla ulaşmak mümkündür. Havaalanından şehir merkezindeki otelinize, bir taksi ile gidebilirsiniz. Pazarlık yaptığınızda: 35-40 dolar civarında ücret ödemeniz yeterli gelir.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Moskova şehrindeki ulaşım, dünyada trafiğin en sıkışık olduğu şehirler listesinde ilk sıradadır. Bu yüzden, şehri gezmek için en fazla tercih edilen ulaşım aracı metrodur. Moskova metrosu 200’ü aşkın istasyon ile kentin her yerine hızlı ulaşım imkanı sağlar. Haftanın her günü saat: 05.30-01.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Yoğun saatlerde 1-3 dakikada bir metro gelir.
Burada tek ve başlıca sorun: her biri farklı renk ve numaraya sahip metro durakları Kiril alfabesiyle yazıldığı için, gitmeden önce metro haritasını incelemenizi öneririm. Önemli durakları işaretlemekte yarar var. Metro için biletinizi otomatlardan satın alabilirsiniz. Tek binişlik bilet yerine bir günlük ya da üç günlük limitsiz biniş imkanı sağlayan günlük ulaşım biletlerinden almanızı öneririm.
İKLİM
Rusya, gerçekten dünyanın en soğuk ülkesidir. Çoğu bölgelerde, kış 4-5 ay sürer. Kuzeyde ise, tam 10 ay sürer. Orta kuşakta bulunan Moskova’da bile hava sıcaklığının -30 dereceye kadar düşmesi, nadir rastlanan bir durum değildir. İşte bu yüzden, Ruslar turistlerin hediye olarak götürmeye bayıldıkları o meşhur kulaklı şapkaları yani kalpakları takarlar.
Yabancı turistlerin çoğu Rus sokaklarında gördükleri kar yığınları karşısında hayrete düşerler ve bu manzarayı garipserler. Bu kadar yoğun kar yağışı ve kar yığınını, hayatlarında ancak kayak merkezlerinde görmüşlerdir. Bu sert iklim, Rusların bizzat kendileri için problem olmaz. Alışılmış olmasına rağmen, bu çok ciddi bir sorundur.
Binaları ısıtmak, yollardaki buzları eritmek ve temizlemek, kardan tıkanan yolları açmak için yoğun güç sarf edilmekte, çok para harcanmaktadır. Bir de kış için mutlaka bir sürü kalın giyecek gerekmektedir. Diğer taraftan, yazın, Rusya’nın büyük kısmında sıcaklık artar, kış ayazlarının yerini tatlı ve güneşli bir hava alır.
Moskova’nın iklimi yanında: kirli havası çok meşhurdur. Ekolojik açıdan Moskova’nın ne kadar kirli olduğunu anlamanız için “Tverskaya caddesi”ni baştan aşağı dolaşmanız yeterli. Şehirdeki binaların camları siyah isle kaplı, her gün yıkasanız bile akşama yine kararıp kirleniyor. Bu şehirde, saçınızı her gün yıkamanız gerek.
RUS İNSANLARI
Kuznetsov, İvanov, Petrov, Smirnov ve Popov; Rusya genelinde en çok kullanılan soyadlarıdır. En yaygın isimler ise: Yelena ve Aleksey’dir. Rusya’da yaşayan kadın sayısı, erkeklerden daha fazladır. Rus gelinler, yalnızca güzellikleriyle değil, hamaratlıklarıyla da dünyaya ün salmışlardır. Pek çok yabancı erkek, Rusya’ya özellikle Slav ırkından güzel bir eş bulup evlenmek ve beraberinden götürmek niyetiyle gelmektedir.
Rus halkı, sürekli okuyan bir millettir. Ülkeye gelen yabancılar: metro ve otobüslerde, ellerinde kitaplarla dolaşan ve sürekli okuyan yolcuları görünce şaşırırlar. Kitapçılar: tıklım tıklım doludur. Sokaklarda kurulan edebi eserlerle dolu tezgahların çevresi, insan kalabalığından geçilmez. Totaliter rejim zamanındaki Sovyet toplumunun kapalılığının bir sonucu olarak Rusya’da yabancı dil bilenlerin sayısı hala çok azdır.
Rusların içkiye düşkünlükleri hakkında da çok şeyler söylenir. Elbette, Rusya’da içki olarak ezelden beri, buzsuz ama soğuk ve saf votka tercih edilir. Bu, sert iklim yüzünden ve eski geleneklerden dolayı edinilmiş bir alışkanlıktır. Eski bir Rus atasözü vardır “İç ama, işini de yap”. Rusya’da gezip de bu atasözünü duymamak mümkün değildir.
Ancak: insanlarının en nazik ve hoşgörülü olduğu dünya şehirlerini belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmaya göre: Moskova; 35 şehir arasından 30’ncu sırada yer almış. Mağazalarda ne kadar sıklıkla teşekkür edildiği, insanların giriş çıkışlarda kapıları tutarak birbirlerine yardımcı olup olmadıkları, yere bir şey düşüren birine yardım edilip edilmediği gibi kriterler değerlendirilerek yapılan araştırmada: dünyanın en nazik şehrinin New York olduğu tespit edilmiş.
Zaten Moskova’da iki tür insan göreceksiniz. Birinci tür: Glastnost, Perestroika ve takiben parçalanmadan sonra doğanlar ya da bu dönemde büyüyenler ile eski dönemlerde büyüyenler. Birincisi daha yardımsever, daha güler yüzlü iken, eskisinin izlerini taşıyanlar daha hoşgörüsüz, daha soğuk ve suratsızlar.
DİL
Rusya Federasyonuna ait tüm topraklarda, resmi dil Rusçadır. Burada en büyük sorun “kıril alfabesi” kullanılıyor olması. Gerçekten çok zor ve turist için sıkıntı yaratıyor. Bunun yanında: yol soracak, yardım isteyecek kimse de yok, herkes bir koşuşturmaca içinde ve kimse İngilizce bilmiyor. Bir türlü anlaşılamayan dil engeli yüzünden: yabancılar için Moskova’da tatil oldukça çileli.
DİN
Rusların yarısı ateisttir. İnananların büyük bir kısmı Ortodoks’tur. İslam, Katolik,Yahudilik ve Budizm, Rusya da yaşayan insanların mensup oldukları diğer dinlerdir. Ortodoks kiliselerinde, Katolik kiliselerinde olduğu gibi, oturma yerleri bulunmamaktadır. Ancak: Ortodokslar, daha koyu hıristiyandırlar. Dini yerleri ziyaretlerinizde, mutlaka kıyafetinizin uygun olması gerekmektedir.
Eskiden Moskova’da sayıları: 500’e varan Ortodoks kilisesi bulunmaktaydı. Günümüzde, bunlardan yalnızca 150 tanesi faaliyet gösteriyor. 100 civarında kilise de yeniden yapılmaktadır. Bunların içinde, tarihi önem taşıması bakımından ilk sırada olanlar: Kızıl Meydan’daki Aziz Vasili (Blajenni) Katedrali, bütünüyle restore edilen “Kurtarıcı İsa Kilisesi” ve “Novodeviçi Manastırı” dır.
TURİZM
Turistlerde dahil olmak üzere, Moskova’ya her gün bir milyondan fazla insan gelmektedir. İş dolayısı yada transit geçmek üzere Rusya’nın başkentine gelen insanlar, şehri biraz daha yakından görebilmek için, iki-üç gün kalırlar.
Avrupa’da gerçekleştirilen bir ankette: Moskova en sevilmeyen şehirler sıralamasında, 1’nci sırayı almış. En kötü mutfağa sahip şehirler sıralamasında 2’nci sıra ve en kötü giyinen başkentliler sıralamasında ise 3’ncü sırayı almış. Avrupa’dan farklı olarak: Moskova’dan yüksek fiyatla alınan şeyin kaliteli olup olmadığı garanti değil.
Örneğin: şehrin merkezindeki pahalı bir pastaneden 130 ruble ödeyerek satın aldığınız bir ekmek, tadı ile sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Ayrıca:1 saat içinde kuruyup, sizi pişman edebiliyor. Öte yandan, sokaktan geçerken 13 rubleye aldığınız ekmek ise, 130 rubleye aldığınızın tersine, taze ve doyurucu olabiliyor.
Moskova’da özellikle bazı parkların hava karardıktan sonra gidilmemesi gerektiği konusunda bir çok yayın var. Bu yayınlara göre: özellikle “Bitevski” ve “Filevksi” parklarına kesinlikle gitmeyin. Bazı cinayet ve ırza geçme olaylarına tanıklık eden şehir merkezindeki “Niskuçnıy Sad Parkı” (Gorki Parkı yanı) ve “Ismailova Parkı” da listede.
Ayrıca: Lenin Tepesindeki “Vorobyevi Gori”, “Sokolniki”, “Tsaritsino” parklarına da gitmemenizde yarar var. Ama sonuçta, hava karardıktan sonra, büyük parkların hepsinden uzak durmanızda yarar var.
Bu arada: kimlik sorma bahanesiyle, yol ortasında turist durdurup, rüşvet almaya çalışan polisleri görürseniz, sakın şaşırmayın. Bu yüzden, daha önce de söylediğim gibi, hiçbir şekilde, polis gördüğünüzde, yüzüne bakmadan doğruca geçin.
MOSKOVA METRO İSTASYONLARI
Dünyada, yer altı demiryolu sistemi; turistik bir yer olarak görülen çok az kent vardır. Moskova’da bunlardan biridir. Her ziyaretçinin mutlaka görmesi gereken bir yer. Moskova Metrosunda göreceklerinin şunlar : başdöndüren uzun merdivenler, kahramanların heykelleri, resimler ve parıltılı avilerle süslenmiş istasyonlar. En görkemli istasyonlar; Devrim Meydanı, Mayakovskaya, Kropotkinskaya ile Kiveskaya’daki istasyonlardır.
Ucuz, hızlı ve sık gelen trenler ile sınırsız yolculuk yapabilirsiniz. İnşası; 1935 yılında başlayan ve günümüzde bile, hala geliştirilmekte olan metro ağı: sokak planlarının kopyası gibidir. Hatlar: merkezden, çevreye doğru yönelir, kabaca Bahçe Çevreyolunu takip eden dairesel bir hatla, birbirlerine bağlanır.
MOSKOVA’DA BALE
Moskova’ya yapılan hiçbir gezi, opera ya da balede bir gece geçirilmeden, tamam olmaz. 2002 yılında, eski Bolşovy tiyatrosunun hemen yanında, yeni ve modern bir “Bolşoy” tiyatro sahnesi açılmış ve buradaki gösteriler, kesintisiz devam ediyor. Ancak: önde gelen sanatçıları yakalayabilmek için, kış mevsimi en uygun zamandır. Çünkü: yaz aylarında, yurt dışı turnelerinde oluyorlar. Zaten: sahnede, kim olursa olsun, Bolşovy’da geçirilen bir gece, mutlaka unutulmaz olacaktır.
DEVRİK KAHRAMANLAR
Sovyet döneminde pek çok kent, cadde ve meydana ünlü devrimcilerin ve Komünist Parti önde gelenlerinin isimleri veriliyordu. Lenin, Kalinin (Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun başkanı, 1919-1946). Sverdlov (ilk Sovyet Devlet Başkanı), Çerjinski (Çeka gizli polis örgütünün kurucusu), Kirov (Leningrad Parti Örgütünün bir suikastte ölen lideri), Gorki (Devrimci yazar) ve diğerlerinin şerefine heykeller ve anıtlar dikiliyordu.
Komünist rejimin çöküşüyle birlikte, artık nefret edilen baskıcı bir rejimi hatırlatan bu heykeller de yıkılmıştır ve pek çok yerin Devrim’den önceki isimleri tekrar kullanılır olmuştur. Böylece: Leningrad yeniden Petersburg olurken, Moskova’nın Gorki Caddesi ve Severdlov Meydanı da, eski isimleri olan Tverskaya Caddesi ve Tiyatro Meydanı adlarıyla anılır olmuşlardır.
TAKVİM DEVRİMİ
Lenin, Avrupa’ya uyum sağlamak amacıyla: Şubat 1918 tarihinde takvim reformu gerçekleştirir. Jülyen takviminden; Avrupa’da 18’nci yüzyıl ortalarından beri kullanılmakta olan “Gregoryen” takvimine geçişte; 13 günlük bir kayıp olur. 31 Ocak 1918’i, 14 Şubat günü takip eder.
Bu: 25 Ekim 1917 tarihinde gerçekleşen Ekim Devriminin neden hep 7 Kasım’da kutlandığını ve Rus Ortodoks Kilisesinin Noel’i neden 7 Ocak’ta kutladığını açıklar.